Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

22 Kasım 2024, 16:43:49

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,886
  • Toplam Konu: 4,420
  • Online today: 425
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 460
Total: 460

Kamu hacizlerinde hacizden sonra satış isteme süresi olmadığından haciz düşmez

Başlatan Avukat, 29 Nisan 2011, 11:11:40

« önceki - sonraki »

Avukat

T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 1996/5708
K. 1996/5557
T. 24.10.1996

2004/m.96
6183/m.84

DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki uyuşmazlık 6183 Sayılı Yasadan kaynaklanan istihkak davasına ilişkindir. Hacze konu .... plaka sayılı araç, Alanya Vergi Dairesi'nce 2.1.1992 tarihinde haczedilmiş, kaydına da haciz şerhi işlenmiş, bu araç 26.11.1992 tarihinde üçüncü kişi tarafından borçludan, noterde yapılan kati satış senediyle satın alınmıştır.

6183 Sayılı Yasa, kamu alacaklarının tahsil usulünü düzenleyen özel bir yasa olduğundan, vergi alacağı için yapılan hacizden sonra satış isteme süresi ile ilgili olarak, bu yasanın uygulanması gerekir. 6183 Sayılı Yasa'da; haciz tarihinden itibaren belli bir sürede satış istenmediği taktirde, haczin düşeceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Anılan yasanın 84'üncü maddesinde öngörülen süre satış süresi olmadığından, Vergi Dairesi'nin haczinin devamının kabulü gerekir. Bu husus gözden uzak tutularak, aksi gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı alacaklı yararına BOZULMASINA 24.10.1996 tarihinde karar verildi.



T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2002/4-87
K. 2002/216
T. 19.3.2002

765/m.276/1
1412/m.365
6183/m.84/1,87

DAVA : Yedieminlik yükümlülüğüne aykırı davranmak suçundan sanık Metin Y'in TCY.nın 276/1, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6, TCY.nın 72.maddeleri uyarınca 240.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Sincan Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.4.2000 gün ve 836/365 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 4.Ceza Dairesince 24.12.2001 gün ve 15464/16720 sayı ile; "Başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmemiş, ancak; 6183 sayılı Yasanın 84/1. madde ve fıkrası uyarınca taşınır malların haciz tarihinden itibaren 3 ay içerisinde satışa çıkarılıp çıkarılmadığının araştırılması, haczin geçerliliğinin ve suçun hukuka aykırılık öğesinin oluşup oluşmadığının tartışılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik soruşturma yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 28.2.2002 gün ve 114933 sayı ile;

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin bozma ilamından da açıkça anlaşılacağı üzere, 6183 sayılı "Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun"un 84/1. maddesinde "Menkul mallar tahsil dairelerince, köylerde ihtiyar kurullarınca haciz yapıldığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkarılır" şeklinde düzenlenen hüküm, haczin geçerliliğine ve bu nedenle de suçun hukuka aykırılık unsuruna temel alınmıştır. Başka bir ifadeyle söz konusu madde gereğince "taşınır malların haciz tarihinden itibaren 3 ay içerisinde satışa çıkarılıp çıkarılmaması haczin geçerli olması veya geçerliliğini devam ettirmesi için zorunlu görülmüş ve bu süre zarfında satışa çıkarılmayı suçun hukuka aykırılık unsuru" olarak değerlendirmiştir.

Söz konusu yasada yer alan "Menkul mallar tahsil dairelerince, köylerde ihtiyar kurullarınca haciz yapıldığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkarılır" şeklindeki hüküm haczin geçerliliğine ilişkin olan bir hüküm değildir. "Haczedilen mallar üç ay içinde satılmasa, tahsil dairesince yediemine bu yönde bir talep yapılmasa dahi bu mallar üzerindeki haciz düşmez, devam eder. Zira buradaki süre bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre olmayıp, idari nitelikte bir süredir. Uyulmamasının müeyyidesi ise haczin veya satışın düşmesi değil, şartlarının oluşması halinde ilgili kamu görevlisinin ceza ve/veya disiplin sorumluluğudur". Belirtelim ki, burada, takibi açan, yürüten, haczi uygulayan ve satışı gerçekleştiren organ aynı tahsil ( vergi )dairesidir. Bunun yanında, İİK'nun aksine burada haczin düşeceğine dair açık bir hüküm de yoktur. Bu durum İİK'nun 106 ve 110. maddesindeki haciz isteminin belirli süreye tabi olması ve bu sürenin geçmesiyle haczin düşmesi kuralıyla çelişik olup, özel hukuktaki bu hükümlerin kıyas yoluyla 6183 sayılı Yasaya uygulanması da düşünülemez. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunda şeklen bir cebri icra kanunu olmakla birlikte, aslında bir kamu hukuku kanunudur. Çünkü, bu kanunun konusunu kamu hukukundan doğan alacakların tahsili oluşturmaktadır. Bu ayrımın doğal bir sonucu olarak, genel icra hukukunda alacaklının talep etmesi ilkesi, kamu icra hukukunda ise görevin gereği veya resen harekete geçme ilkesi uygulanmaktadır.

Somut olayda haciz 18.11.1997 tarihinde yapılarak mahcuz mal yediemin olarak sanığa teslim edilmiş, 6.8.1999 tarihinde ise malların satış için teslimi istenmiştir. Bu durumda kamu alacağı için 6183 sayılı yasada öngörülen beş yıllık tahsil zamanaşımı dolmamış olup, haczin geçerliliğini, dolayısıyla suçun hukuka aykırılık unsurunu kaldıran herhangi bir durum yoktur. Bu nedenle suç hukuka aykırılık unsuru dahil tüm unsurlarıyla oluştuğundan araştırılması gereken herhangi bir husus da olmadığından yerel mahkemenin kararı hukuka uygundur."gerekçesiyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün onanmasını talep etmiştir.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :

KARAR : Sanığın TCY.nın 276/1. maddesi uyarınca yedieminlik yükümlülüğüne aykırı davranmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcıılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen suçun hukuka aykırılık öğesinin oluşup oluşmadığı, dolayısıyla haczin devam edip etmediğini belirleme yönünden satış isteme tarihinin araştırılması suretiyle soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

İncelenen dosya kapsamına göre; borçlu Mehmet K'ın vergi borçları nedeniyle Sincan Vergi Dairesince 18.11.1997 tarihinde haczedilen fotokopi makinası, buzdolabı ve meşrubat dolabı 813128 sayılı haciz tutanağı ile yediemin olarak sanık Metin Y'e teslim edilmiş, 4.8.1999 tarihli yazı ile haczedilen malların tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde vergi dairesine teslimi istenilmiş, sanığa 6.8.1999 tarihinde tebligat yapılmasına rağmen, mahcuz mallar teslim edilmemiştir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasanın 84/1. maddesinde, "Menkul mallar tahsil dairelerince, köylerde ihtiyar kurullarınca haciz yapıldığı tarihin üçüncü gününden itibaren üç ay içinde satışa çıkarılır." 87. maddesinde ise; "haczedilen menkul mallara verilen bedel 81 inci maddede tespit olunan değerinin % 75 inden aşağı olursa veya hiç alıcı çıkmazsa, ilk arttırma tarihinden başlayarak 15 gün içinde uygun görülen zamanlarda bu mallar tekrar satışa çıkarılır. Bu ikinci arttırmada verilen bedel ne olursa olsun satış yapılır.

Menkul mallar yerinde veya başka yere götürüldüğü halde yine satılmaz veya taşıma giderlerinin çokluğu yüzünden başka yere götürülmesi uygun görülmezse yukardaki 15 günlük sürenin bitmesinden itibaren 6 ay içinde pazarlıkla satılır. Bu suretle de satılamadığı takdirde haczedilen mallar borçluya geri verilebilir." hükümleri yer almakta olup, İcra ve İflas Yasasının 106 ve 110. maddelerine paralel olan bu düzenleme uyarınca, yöntem değişik olmakla birlikte, satılamayan mallar üzerindeki haczin sonuçta kalkacağı anlaşılmaktadır.

Konuya ilişkin süreklilik gösteren yargısal kararlarda da haczin kalkması halinde suçun hukuka aykırılık ögesinin oluşmayacağı ve eylemin yedieminlik yükümlülüğüne aykırı davranmak suçunu oluşturmayacağı vurgulanmıştır. ( CGK.nun 25.5.1995 gün ve 4-147/171, 8.12.1998 gün ve 4-288/368, 4.C.D. 5.4.2000 gün ve 1654/2592, 2.6.1999 gün ve 5629/6505, 19.3.1998 gün ve 1608/2561 sayılı kararları ).

Öğretide ise; S.Erman ve Ç.Özek, "suçun işlenmesi anında rehin altına almak, haczetmek veya vaziyet etmek suretiyle kamu idaresiyle fail arasında kurulmuş olan bağ varlığını korumalıdır. Bu bağ hukuki bir sebeple ortadan kalkmışsa suçun önşartı da kalmamış olacağından, fail bu sıfatla cezalandırılamaz. ( Kamu İdaresine Karşı İşlenen Suçlar Sh. 461 ),

Prof. A.Önder; "Haciz işleminin hukuki varlığını muhafaza etmesi için süre şartının gerçekleşmiş olması veya haczin alacaklı tarafından kaldırılmaması gerekir. Kanuni müddet içerisinde satışı talebinde bulunulmamış ise haciz kalkacağından yedieminlik ve bundan mütevellit suçluluk da zail olacaktır. ( Özel Hükümler Sh. 255 ),

Dr. A.P.Gözübüyük; "Rehin veya haczin müteber olmaması veya sonradan kaldırılması halinde yedieminlik görevini kötüye kullanma suçu doğmaz. Haczin müteber olmaması, haciz edilen eşyanın haczi kabil olmayan şeylerden bulunması veya hacizde usule uyulmaması hallerinde bahse konu olabilir. ( Türk Ceza Kanunu Şerhi C.2, Sh.1145 )görüşleri ile haczin kalkması halinde yedieminlik görevini kötüye kullanma suçunun oluşmayacağı düşünce ve görüşünü ileri sürmüşlerdir.

Bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 18.11.1997 tarihinde haciz yapılmış, 6.8.1999 tarihinde yediemine tebliğ edilen yazı ile mahcuz malların, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde vergi dairesine teslimi istenilmiş, mahcuz mallar tebligata rağmen teslim edilmemiştir. Haciz tarihi ile teslimin istendiği tarih arasında 3 aydan fazla bir süre geçmiştir. Hacizden itibaren 6183 sayılı Yasanın 84/1. maddesinde belirtilen üç ay içinde satış istendiğine ilişkin dosyada bir belge ve bilgi bulunmamaktadır. Yasada belirtilen üç aylık süre içinde satış istenmemesi, satış istenmesi halinde ise aynı Yasanın 87. maddesinde yer alan süre içinde satışın gerçekleşmemesi halinde haciz kalkacağından ve yedieminlik yükümlülüğüne aykırı davranış suçu oluşmayacağından, satış isteme süresi araştırılarak, sanığın hukuki durumunun tayin ve tespitinde zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazı yerinde değil ise de; incelenen dosyada, 3.2.2000 tarihli katılma isteminin Vergi Usul Yasasına aykırılık suçundan yapıldığı, yedieminlik yükümlüğüne aykırı davranmak suçundan usulüne uygun bir katılma isteminin bulunmadığı, Yerel Mahkemece usulsüz bu istemle ilgili katılma kararı verilerek, katılan vekili lehine vekalet ücretine hükmedildiği saptandığından, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile kabulüyle, hükmün bu nedenle de bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile KABULÜNE, Yerel Mahkeme hükmünün saptanan bu usule aykırılık nedeniyle de BOZULMASINA, 19.3.2002 günü oybirliğiyle karar verildi.