Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

22 Kasım 2024, 08:17:42

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,886
  • Toplam Konu: 4,420
  • Online today: 403
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 364
Total: 364

Sigortalı olupta mesai saatinden sonra trafik kazası

Başlatan admin, 18 Aralık 2010, 11:44:31

« önceki - sonraki »

admin

Değerli arkadaşlar firmamızın merkezi İstanbul da olup Çorlu daki şantiyemizde sigortalı olarak çalışan x kişi mesai bitiminden sonra, İstanbul'daki evine kendi imkanları ile gidiyor. Beylikdüzü mevkiinde yaya iken bir araç çarpmasına maruz kalarak vefat etmiştir. Bu durum iş yerimiz açısından iş kazası sayılıp sayılamıyacağı.
Bu konuda verilmiş yargı kararı örnekleri var mı ?

Saygılarımla,

Avukat

Merhabalar. Şüphesiz ki O'ndan geldik ve yine O'na döneceğiz. Allah ölen kardeşimize rahmet eylesin, taksiratını affetsin ve hepimize de hayırlı ömür ve hayırlı ölüm nasip etsin inşallah.

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 13. maddesi aynen şu şekildedir:

     Madde 13 - İş kazası;
     
     a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
     
     b) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
     
     c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
     
     d) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) Bu Kanunun 4 üncü Maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
     
     e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
     
     meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.
     
     İş kazasının 4 üncü Maddenin birinci fıkrasının;
     
     a) (a) bendi ile 5 inci Madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde,
     
     b) (b) bendi kapsamında bulunan sigortalı bakımından kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç işgünü içinde,
     
     c) (Mülga: 17/4/2008-5754/8 md.)
     
     (Değişik paragraf: 17/4/2008-5754/8 md.) iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorunludur. Bu fıkranın (a) bendinde belirtilen süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar.
     
     Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir. Bu soruşturma sonunda yazılı olarak bildirilen hususların gerçeğe uymadığı ve olayın iş kazası olmadığı anlaşılırsa, Kurumca bu olay için yersiz olarak yapılmış bulunan ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlardan, 96 ncı Madde hükmüne göre tahsil edilir.
     
     İş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü ile bu Maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.


Buna göre kaza iş yerinde, mesai esnasında yahut işverenin tahsis ettiği bir servis aracında gerçekleşmediğinden, bu kazayı hukuken iş kazası olarak kabul etmek mümkün olamayacaktır. Aşağıda emsal bir Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararı bulunuyor. İyi çalışmalar...


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2005/10-496
K:2005/565
T:05.10.2005

506 s. Yasa m. 2,5,11

   Taraflar arasındaki "tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Samsun İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 10.05.2004 gün ve 2003/73-2004/321 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 17.03.2005 gün ve 2004/11329-2005/2840 sayılı ilamı ile;
   ( ...Davanın yasal dayanağı olan 506 Sayılı Kanunun 5. maddesinde sigortalıların işlerini yaptıkları yerler "işyeri" olarak tanımlandıktan sonra, işin niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı bulunan yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentilerin ve araçların da işyerinden sayılacağı açıklanmıştır. İnceleme konusu davada çözümlenmesi gereken husus, kazanın meydana geldiği yerin, kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında açıklanan "işyeri sayılan yer veya eklenti" kapsamına girip girmediğidir.
   Dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgelerden, Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'nın istemi doğrultusunda Karadeniz Teknik Üniversitesi'nce Samsun 2. Dolgu Alanı Peyzaj Planlaması ve Kapalı Fuar Alanı / Otel / Hipermarket / Yönetici Binaları Mimari Projeleri adı altında proje hazırlandığı, mülkiyeti Büyükşehir Belediyesi'ne ait olup sosyal amaçlı restoran ve kafeterya olarak işletilmek üzere davalı A. İnş. Tic. Ltd. Şti.'ne kiralanan Y. yolcu gemisinin, anılan proje kapsamında yerleştirildiği, davalı şirketin proje kapsamındaki diğer alanlarda faaliyeti olmadığı gibi bu alanları kullanma hakkının da bulunmadığı, bu gemide garson olarak çalışan sigortalının gemiden ayrılarak kuş uçuşu olarak 70 metre, yürüme mesafesi olarak da 120 metre uzaklıkta bulunan, proje kapsamında yer alan, halka açık ve Kabotaj Bayramı kutlamalarının yapıldığı beton platformdan denize girip boğulduğu anlaşılmaktadır.
   Bir yerin işyerine bağlı bir yer sayılması için işin ve o işle güdülen amacın daha iyi bir biçimde gerçekleşmesi konusunda sözü edilen yerin işyeri ile faydalı bir bütünlük oluşturması gerekir. Somut olayda, sigortalının işyeri olan gemi ile denize girilip ölüm olayının gerçekleştiği beton platform arasında böyle bir bütünlükten söz edilemeyeceği gibi, anılan yerin eklenti olarak kabulü de olanaksızdır. Bu nedenle dava konusu olayın iş kazası olarak tanımlanamayacağı gözetilmeden, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
   O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... )
   Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
   Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.'nun 2494 Sayılı Yasa ile değişik 438/11. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
   KARAR : A- DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı, Samsun'da bulunan Y. gemisinde işçi olarak çalışan eşinin denize düşerek boğulduğunu belirterek, "Meydana gelen olayın iş kazası sayılarak, hak sahiplerine gelir bağlanmasına, davalı SSK'nın aksi işleminin iptaline karar verilmesini" istemektedir.
   B- DAVALI YANITININ ÖZETİ: Sosyal Sigortalar Kurumu ve işveren şirket, sigortalının iş ve işyeri ile ilgisi bulunmayan bir nedenle kazaya uğradığını, zararlandırıcı olayın iş kazası sayılamayacağını savunmaktadırlar.
   C- YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ: Sigortalının boğulduğu yerin, işverenin görüş ve hakimiyet alanı içinde bulunduğu, işyeri ile faydalı bir bütünlük oluşturup, işyerine bağlı yer olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilerek, meydana gelen olay iş kazası olarak kabul edilmiştir.
   D- TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME: Davalılar vekillerinin temyizi üzerine hüküm özel dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece, boğulma olayının meydana geldiği yerin işyeri ile faydalı bir bütünlük oluşturan, işyerine bağlı yer olarak kabulünün gerektiği belirtilerek, meydana gelen olay iş kazası olarak kabul edilerek direnme kararı verilmiştir.
   E- GEREKÇE: Yasa koyucu, SSK uygulaması yönünden hangi olayın iş kazası sayılacağını
   506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 11. maddesinde tanımlamıştır. Maddeye göre;
   "A ) İş kazası, aşağıdaki hal ve durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır:
   a ) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
   b ) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,
   c ) Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
   d ) Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
   e ) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında" meydana gelen olaylar iş kazası olarak tanımlanmıştır.
   Bu bakımdan 11. madde teknik yönden tanımlayıcı hukuk kuralıdır. Bunun uygulamaya ilişkin sonucu ise; bir olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı anılan maddenin tanımı ve öngördüğü unsurlar çerçevesinde belirlenebileceğidir. Yasanın açık hükümleri bir yana bırakılarak, iş kazası kavramının unsurlarının belirlenmesine olanak yoktur. Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için, sigortalıyı bedence ve ruhça zarara uğratan olayın maddenin belirlediği "hal ve durumlardan" birinde meydana gelmiş bulunması gerekli ve yeterlidir. Bu sınırlı durumlar dışında meydana gelen ve sigortalıyı ruh ve bedence zarara uğratan olayların iş kazası olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır. Anılan "hal ve durumlar", çoğunlukla iş ve işyerine ilişkindir.
   Maddenin ( a ) bendine göre sigortalıyı zararlandıran olay, işyerinde bulunduğu sırada meydana gelmişse olay bir iş kazası olarak kabul edilecektir. 506 Sayılı Kanunun 5. maddesinde işyerinin tanımı yapılmakta ise de, işyeri ve özellikle işyerinin sınırlarının belirlenmesi noktasında uyuşmazlıklar çıkmaktadır. Madde hükmüne göre;
   "Bu kanunun uygulanmasında, 2'nci maddede belirtilen sigortalıların işlerini yaptıkları yerler "İşyeri" dir.
   İşin niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı bulunan yerlerle dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır."
   Maddede, "işyerine bağlı bulunan yer", "eklentiler" ve "işyerinden sayılır" yerlerden söz edilmektedir. Bir yerin "işyerine bağlı" ve "işyerinden sayılır" yer niteliğini kazanabilmesi için asıl işyeri ile fiziksel, ekonomik ve hukuksal bütünlük içinde bulunması gerekmektedir. Bu ayrım, iş kazası nedeniyle doğan hak ve yükümlülükler açısından farklılık yaratmamaktadır. Bu yerin "işyerinden sayılması"nın amacı; bunların asıl işyeri ile bütünlük oluşturmasından ve aralarında organik bir bağın bulunmasından ötürüdür. Dikkat edilecek husus, işin niteliği ve yürütümü açısından iki yer arasında bir bağımlılık ilişkisi bulunması gerektiğidir. "İşin niteliği yönünden bağımlılık"tan, belirli bir mal üretmek veya hizmet sunmak amacıyla yürütülen işlerin birbirlerini tamamlamaları; "işin yürütümü bakımından bağlılık"tan; üretim ya da hizmet sunma işlerinin bir elden yönetilecek biçimde örgütlenmesi, anlaşılmalıdır. Başka bir ifadeyle, bir işverene ait çeşitli işler görülen yerlerin tek bir işyeri sayılabilmeleri için, bu yerlerde görülen işlerin aynı amaca yönelik olmaları, aynı yönetim organizasyonu altında örgütlenmiş olmaları aranmaktadır.
   İşin niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı bulunma; işin ve işle güdülen amacın daha iyi bir biçimde gerçekleşmesi için sözü edilen yerin işyeriyle yararlı bir bütünlük oluşturması anlamındadır. Eğer bir yer, asıl işyeriyle böylesine bir bağ ile bir bütünlük oluşturmuyorsa, bu durumda, "işyerinden sayılan yer" değil, bağımsız ve ayrı bir işyeri söz konusu olacaktır. Bağlantının fiziki ve ekonomik bir nitelik taşıması yanında, hukuksal bir niteliği de sahip olması asıldır. Asıl işyeriyle hukuksal bağı olmayan yer, şayet koşulları varsa bağımsız ve ayrı bir yerdir. İşyeri kapsamında ele alınan "diğer eklentiler" de maddede örnekleme yoluyla sayılmıştır.
   İşyeri kavramı, asıl işyerini, işin niteliği ve yürütümü bakımından asıl işyerine bağlı bulunan yerleri, eklenti ve araçları içeren bir bütünlük ifade etmektedir.
   506 Sayılı Kanunun 11/ A-b bendinde ise; işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla meydana gelen kazanın iş kazası sayılması halini içermektedir. Bu hükme göre, kaza işyerinde meydana gelmese bile, diğer bir ifadeyle; işverenden alınan talimat uyarınca, görevle ya da işin gereği olarak işyeri dışında bir yere gönderilme, gitme halinde de iş kazası söz konusu olacaktır. Ayrıca 11/A-c bendi uyarınca sigortalının görevle bir başka yere gönderilmesi halinde, asıl işini yapmaksızın geçen zaman birimi içinde uğradığı tüm kazalar, sigortalının bu zaman diliminde de işverenin otoritesi altında olduğu varsayımına dayalı olarak iş kazası olarak nitelendirilebilecektir.
   Davada bu ilkeler ışığında, somut olayın özelliklerine bakarak çözüme ulaşılmalıdır.
   Davaya konu somut olayda; sigortalının, mülkiyeti büyükşehir belediyesine ait olan ve sosyal amaçlı restoran ve kafeterya olarak işletilmek üzere davalı şirkete kiralanan, karaya sabitlenmiş durumdaki Y. yolcu gemisinde garson olarak çalışmakta olduğu, geminin yerleştirildiği küçük liman-barınak alanını da içeren dolgu sahada peyzaj planlamaları ile kapalı fuar alanı, otel, hipermarket, yönetici binaları adı altında projeler hazırlandığı, dosyaya sunulan kira sözleşmesi ve Samsun Büyükşehir Belediyesi yazılarından, sadece adı geçen geminin davalı şirkete ( sosyal amaçlı restoran ve lokanta olarak ) kiraya verildiği, bu işin icrası sırasında dolgu bölgedeki diğer alanları kullanma haklarının bulunmadığı belirlenmektedir. Davacı murisi-sigortalı, öğle saatlerinde bir garson arkadaşından 10 dakika kendi yerine bakmasını istemiş, dönmemesi üzerine yapılan aramalarda, gemiden 120 metre uzakta ve halka açık, tören alanı olarak kullanılan ve demir parmaklıklarla çevrili yerde giysileri, birkaç metre ileride, denizde ise cesedi bulunmuştur. Olayın meydana geldiği yer Kabotaj Bayramlarında tören alanı olarak kullanılmakta olup, diğer günlerde halka açık gezinti yeri olarak değerlendirilmektedir. İşyeri olarak kullanılan geminin bağlı bulunduğu bölgenin çok ilerisinde, işin niteliği ve yürütümü bakımından "işyerine bağlı" ve "eklenti" niteliğiyle "işyerinden sayılır" yerler kapsamında olmadığı, o işle güdülen amacın daha iyi biçimde gerçekleşmesi konusunda sözü edilen yerin işyeri ile faydalı bir bütünlük oluşturmadığı görülmektedir.
   Zararlandırıcı olay, işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla meydana gelmediği gibi, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zaman diliminde meydana geldiği de iddia edilmiş ve kanıtlanmış değildir.
   Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında ve yukarıda açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
   SONUÇ : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.10.2005 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

admin

Çok teşekkürler gayet açıklayacı bilgi...