Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

22 Kasım 2024, 13:09:13

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,886
  • Toplam Konu: 4,420
  • Online today: 403
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 333
Total: 333

Tutukluluk süresini sınırlayan CMK’nın 102. maddesi uygulamaya giriyor

Başlatan kilimanjaro, 31 Aralık 2010, 11:19:07

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Oya ARMUTÇU / ANKARA

Cezaevlerindeki 57 bin 171 tutuklu bugün yürürlüğe giren ve tutukluluk süresini sınırlayan CMK'nın 102. maddesine gözünü dikti. Azami tutukluluk süresini aşan sanıklar tahliye edilebilecek.

TUTUKLULUK sürelerini sınırlayan CMK'nin 102'nci maddesindeki düzenlemenin bugün yürürlüğe girecek olması Yargıtay'da ve yerel mahkemelerde tahliye telaşına yol açarken, 57 bin 171 tutukluya "otomatik tahliye" umudu doğdu. Ergenekon davalarına bakan İstanbul'daki özel yetkili mahkemeler olmak üzere, Ankara'dan Diyarbakır'a kadar tüm mahkemeler tutuklu dosyalarını resen inceleyecek ve azami tutuklama süresinden fazla cezavinde kaldığı hesabını yaptıkları tüm sanıkları tahliye edebilecekler.

Yargıtay inceledi

Hüküm giymeleri halinde, Ergenekon davası sanıklarının da temyiz incelemesini yapacak, terör, mala zarar verme gibi suçları inceleyen Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi, 178 tutuklu dosyasını raftan indirip inceledi. Daire, mala zarar verme suçundan 1 yılı aşkın süredir tutuklu olan ve cezası onansa bile cezaevinden çıkmasına 13 gün kalan bir sanığı önceki gün faksla tahliye etti. Daire, özel yetkili mahkemelerde yargılanan sanıkların azami tutukluluk süresinin 4 yıl mı 10 yıl mı olacağına ilişkin örnek kararı da verecek. Yılın son Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Başkanlar Kurulu'nda da tutuklamada azami süre konusunda istişarede bulunulduğu, Ergenekon sanıklarını da ilgilendiren örgütlü suçlarda tutukluluk süresinin 4 değil 10 yıl hesabının daha doğru olduğu görüşünün ağır bastığı belirtildi. Bağlayıcı bir karar alınmadığından, CMK 102'nci madde ile ilgili hangi hesabın doğru olduğu bugün verilecek örnek kararla belirlenmiş olacak.

Tutukluluk sınırı 4 yıl

Avukat Turgut Kazan düzenlemeyle ilgili, şu değerlendirmeleri yaptı: "Özel yetkili mahkemelerin görev alanına giren belli suçlar için tutuklama süresi konusunda yanlış yapılıyor. Bazı hukukçular, CMK'nin 252/2'nci maddesi uyarınca, bu suçlarda normal sürenin 4, uzatmaların 6 yıl, toplam tutukluluk süresinin 10 yıl olacağını söylüyor. CMK'de öngörülen tutuklama süresi, en çok 2 yıl olduğuna göre, bu sürenin 2 katı 4 yıldır. Ve 102/2'nci maddenin 2'nci cümlesiyle amaçlanan 3 yıllık tavan aşılmış olacağı için, ayrıca bir uzatma yapılamaz. 31 Aralık günüyle birlikte, tutukluluk süresi genel ağır cezalı işlerde en çok 3 yıl, özel yetkili mahkemelerin görev alanına giren belli suçlarda en çok 4 yıldır."

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16653488.asp



Tutuklulara üç yıl müjdesi

Ağır ceza mahkemelerinin görevine giren suçlarda tutukluluk süresi azami üç yıllık uzatmayla birlikte toplam beş yılı geçemeyecek. Ergenekon sanıklarının durumu belirsiz.

Ömür EMLİK / ANKARA
AB'ye uyum kapsamında 2005 yılında yenilenen Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK), tutukluluk sürelerini sınırlayarak düzenleyen 102. maddesi bugün yürürlüğe girdi. Yeni CMK kabul edilirken, 102. maddenin 31 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe gireceği de yasaya eklenmişti. Bugünden itibaren geçerli olacak düzenlemeye göre, ağır ceza mahkemelerinin görevine giren suçlarda tutukluluk süresi iki yılla, diğer suçlarda ise bir yılla sınırlanacak. Bu süreler bir kereye mahsus olmak üzere yarı oranında artırılabilecek. Bu durumda ağır ceza mahkemelerinde görülen davalarda tutukluluk süresi üç yılı, diğer suçlarda ise 1.5 yılı geçemeyecek.

MAHKEME KARAR VERECEK
Mahkemeler, tutuklu sanıkların durumunu, bugün yürürlüğe giren 102. maddedeki sınırlara göre yeniden değerlendirerek karara bağlayacak. İşte bu noktada dikkatler, Ergenekon ve Danıştay davası gibi uzun tutukluluk uygulamaları ile bilinen davalarda verilecek kararlara odaklandı. Çünkü, CMK'nın 102. maddesindeki tutukluluk süresine ilişkin 3 yıllık sınır, 'devlet güvenliğine, anayasal düzene, anayasal düzenin işleyişine, milli savunmaya ve devlet sırlarına karşı işlenen suçlar' için bağlayıcı değil. Aynı yasanın 252. maddesi tutukluluk süresinin, bu suçlar yönünden mahkeme tarafından iki kat uygulanabileceğini hükme bağlıyor.

TAHLİYE BEKLİYORLAR
Bu durumda Ergenekon davalarının üç yıldır veya üç yıla yakın süredir tutuklu bulunan sanıkları Ergün Poyraz, Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Doğu Perinçek'in, yeni düzenlemeden faydalanarak tahliye edilip edilmeyecekleri de gizemini koruyor. Aynı durum 2 yıla yakın süredir tutuklu olan Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Mehmet Haberal için de geçerli.

CMK BUGÜN YÜRÜRLÜĞE GİRDİ
CMK'nın 102. maddesi ile bu sürenin bazı suçlar yönünden iki katı uygulanabileceğini düzenleyen 252. maddesi özetle şöyle:

CMK Madde 102: 'Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez. Bu maddede öngörülen uzatma kararları, cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alındıktan sonra verilir.'

CMK Madde 252: '... Kanunda öngörülen tutuklama süresi, devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine ve milli savunmaya karşı suçlar ile devlet sırlarına karşı suçlarda iki kat olarak uygulanır...'

http://www.aksam.com.tr/tutuklulara-uc-yil-mujdesi--7830h.html



Ergenekon'da tahliye hesapları karıştı

Ergenekon sanıklarından tutukluluk süreleri 4 yılı dolduracak olanlar, yeni düzenlemeye göre tahliye edilmeyi bekliyor. Ancak bu ay sonunda yürürlüğe girecek olan madde, tutukluluk süresinin bazı suçlarda iki kat olarak uygulanmasını öngörüyor.

Ceza yargılamalarını düzenleyen, tutuklama sürelerini ve kriterlerini değiştiren Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), Aralık 2004'te kabul edilerek, 1 Haziran 2005'te yürürlüğe girdi. Kanunun, "tutuklulukta geçecek süreyi" düzenleyen 102. maddesinin yürürlüğe girişi ise 31 Aralık 2010'a bırakıldı.
2005'te Ergenekon ve bağlantılı davaların hiçbiri yoktu. Zaman geçti. Geçen sürede, Türkiye'nin aslında uzun zamandır kanayan yarası olan uzun tutukluluk süreleri, Ergenekon sanıkları Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Mehmet Haberal gibi isimlerin uzun tutukluluk halleri nedeniyle ülke gündemine oturdu. Maddenin yürürlüğe giriş tarihi kapıya dayandı. Cuma günü itibariyle, mahkemelerin yeni düzenleme uyarınca, bütün sanıkların tutukluluk durumunu yeniden değerlendirmesi gerekecek. İşte olay burada düğümleniyor.
102. maddenin ne dediğine bakalım.
Maddede, "Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilir, uzatma süresi toplam 3 yılı geçemez" ifadesi yer alıyor. CMK'nın 252. maddesinde ise "Devletin güvenliğine karşı suçlarda, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlarda, milli savunmaya karşı suçlarda ve devlet sırlarına karşı suçlarda tutuklama süresi iki kat uygulanacaktır" deniliyor.
İlk bakışta son derece anlaşılır gözüken bu madde üzerinde aslında büyük bir tartışma yaşanıyor. Tartışma, maddelerdeki "Zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilir. Uzatma süresi 3 yılı geçemez" ve "iki kat uygulanır" ifadelerinden kaynaklanıyor. Herkes, bu ifadeler üzerinden kendi konumuna uygun bir hesap yapıyor.

Herkesin hesabı ayrı
Uzun yıllardır cezaevinde bulunan tutukluların hesabı 4 yıldan fazla tutuklu kalınamayacağına yönelik. Ergenekon sanıklarının avukatlarının da desteklediği bu yoruma göre, "ağır ceza mahkemelerinde yargılananlar en fazla 2 yıl tutuklu kalabileceği için, bu sürenin iki katının geçerli olduğu özel yetkili mahkemelerde yargılananlar da 4 yıldan fazla cezaevinde tutulamaz. Bu da ancak zorunla hallerde mümkündür."
Buna karşılık, farklı hukukçular, "Bu yorumu yapanlar, ağır ceza mahkemelerindeki 2 yıllık alt sürenin 3 yılı geçemeyecek biçimde uzatılabileceğini unutuyor" yorumunu yapıyor.
3 yıllık süreyi anımsatan hukukçular da kendi içinde ikiye ayrılıyor. Bir yoruma göre, "3 yılı geçemez" ifadesi; 2 yıllık alt süreye sadece 1 yıl eklenebileceği, toplam 3 yıldan fazla tutuklu kalınamayacağı anlamına geliyor. Bu durumda, özel yetkili mahkemelerde de sürenin 6 yıldan fazla olmaması gerekiyor. Diğer yoruma göre ise düzenleme, 2 yıllık alt süreye, an fazla 3 yıl ekleme yapılabileceği anlamına geliyor. Bu yorumun sahiplerine göre ise ağır cezada yargılananlar en fazla 5 yıl, özel yetkili mahkemelerde yargılananlar en fazla 10 yıl tutuklu kalabilir.

Mahkemeye bağlı
Bu yorumlar, tutukluluk süreleri 2 yıla yaklaşan Ergenekon sanıkları açısından hayati önem taşıyor. 653 gündür tutuklu bulunan Balbay, 622 gündür tutuklu bulunan Haberal gibi isimler de bunların başında geliyor.
Zira, hemen tahliye edilmemeleri zaten eleştiri konusu olan bu isimler için "10 yıllık hesabın geçerli olması" tutukluluk süresinin daha yıllar süreceği endişesi yaratıyor.
Danıştay davası sanıkları Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Tekin Irşi gibi 4 yıldan fazla süredir tutuklu bulunan isimler ise 4 yıllık yorum geçerli sayılırsa, hemen tahliye edilebilecek. Ergenekon sanıkları Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Doğu Perinçek gibi isimler de bu yorum geçerli sayılırsa, kısa süre sonra mahkeme kararı gerekmeksizin tahliye olabilecek.
Hangi yorumun doğru olacağı konusundaki son sözü ise mahkemeler söyleyecek. Çünkü kafa karışıklıklarına rağmen hükümet, yargıyı bağlayıcı bir düzenleme yapmadı ve işi mahkemelere bıraktı. Ancak Türkiye'nin dört bir yanındaki mahkemeler farklı farklı yorumlar yaparsa, iş iyice içinden çıkılmaz bir hal alacak. Bu durumda, mahkeme kararlarını Yargıtay'a taşıma yetkisi bulunan Adalet Bakanlığı'nın yorumu, belirleyici hale gelecek. Bakanlık, kendi yorumuna aykırı kararları, uygulama birliği sağlaması için Yargıtay'a götürebilecek.

Bakanlıkta kuşku yok
Edindiğimiz bilgilere göre Adalet Bakanlığı, düzenlemede bu kadar tartışılacak bir yön görmedi. Bu nedenle, açıklayıcı bir yasal düzenleme çalışması da yapmadı.
Kulislere yansıyan bilgilere göre, bakanlık, "Ağır ceza mahkemelerinde en fazla 2 yıl tutuklu kalınabilir, bu süre en fazla 3 yıl arttırılabilir, doğal olarak toplam 5 yıldan fazla tutuklu kalınamaz. Özel yetkili mahkemeler için de maddede sürelerin iki katının uygulanacağı belirtildiğine göre, hem 2 yıllık sürenin 4 yıl olarak düşünülmesi, hem de 3 yıllık sürenin 6 yıl olarak düşünülmesi gerekir. Bu durumda, toplam süre 10 yıldan fazla olamaz" görüşünü taşıyor. 10 yıla bulabilecek toplam tutukluluk süresinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde mahkumiyete yol açıp açmayacağı konusuna gelince. Hükümetin bu konudaki değerlendirmesinin şöyle olduğunu öğrendik:
"Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "hürriyet ve güvenlik hakkı" başlıklı 5. ve adil yargılanma hakkı başlıklı 6. maddeleri kapsamında değerlendirilen uzun tutukluluk hallerinde, önemli olan tutuklu geçirilen sürenin makul olup olmadığı. Bu da somut olayın özelliklerine göre değerlendirileceğinden, tutukluluk gerekçelerinin yeterli ve geçerli olması, soruşturmayı yürütenlerin hızlı hareket etmesi halinde Sözleşme'ye aykırı bir durum söz konusu olmayacaktır."

Ergin: Hüküm çok açık
Uzun tutukluluk konusundaki hassasiyetini daha önce de açıklayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, buna karşın tartışmanın, somut durumlar üzerinden yürütülmesini doğru bulmadığını söyledi. Ergin, "Yürürlüğe girecek hüküm çok açık" görüşünde. Bakalım, cuma gününden sonra mahkemeler düğümü nasıl çözecek?

Serpil Çevikcan - Milliyet Gazetesi
http://www.milliyet.com.tr/ergenekon-da-tahliye-hesaplari-karisti/serpil-cevikcan/siyaset/yazardetay/27.12.2010/1331335/default.htm



Tutuklulara tahliye umudu

Cezaevlerinde tutuklu bulunan 57 bin 171 kişi, bugün yürürlüğe giren ve tutukluluk sürelerini belirleyen Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 102. maddesi kapsamında tahliye olmayı bekliyor.

5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun, 2005'de yürürlüğe girdi. Ancak Kanun'un 12. maddesiyle, CMK'nın tutukluluk sürelerini belirleyen maddesinin 31 Aralık 2010'da yürürlüğe gireceği hükme bağlandı.

CMK'nın bugün yürürlüğe giren 102'nci maddesinde, ''Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez'' ibareleri yer alıyor.

Bu hükümlere göre, mahkemeler bu maddede belirlenen azami tutukluluk süresini aşan tutukluları bugünden itibaren tahliye edebilecek.

Ancak ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresinin ne kadar hesaplanacağı konusunda farklı fikirler var. Bazı hukukçular tutukluluk süresini 4 yıl, bazı hukukçular ise 10 yıl olarak hesaplıyor.

Bu konuda son sözü Yargıtay'ın söylemesi bekleniyor. Terör suçlarına bakan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlarda tutukluluk süresiyle ilgili hangi hesabın doğru olduğunu önümüzdeki hafta içinde karara bağlayacak. Yargıtay'ın bu kararı, diğer mahkemeler açısından da örnek teşkil edecek.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1072597&title=tutuklulara-tahliye-umudu



Yargıtay'daki eğilim, terör suçlarında tutukluluk süresinin azami 10 yıl olduğu yönünde

BÜŞRA ERDAL - İSTANBUL

Ergenekon terör örgütü davası sanık ve avukatlarının gündeme getirdiği 'tutukluluk süresi' tartışmasına Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin açıklık getirdi.

İçtihat makamı Yargıtay, Ergenekon sanıkları ve avukatlarının iddia ettiği 'ağır ceza mahkemelerinde tutukluluk süresi en fazla 3 yıl' iddiasını kabul etmedi. Bakanlık ve Yargıtay, 31 Aralık 2010'da yürürlüğe girecek Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) düzenlemesine göre, ağır ceza mahkemelerinde tutukluluk süresinin en fazla 5 yıl, özel yetkili mahkemelerde ise en fazla 10 yıl olacağı görüşünü bildirdi. Mahkemeler de, Yargıtay ve Bakan Ergin'le aynı eğilimi sergiliyor. Bu görüşlere göre Ergenekon davasında yargılanıp üç yıldan fazla tutuklu kalan isimler, otomatik olarak tahliye olamayacak.

1 Haziran 2005'te yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 102'nci maddesinin 2. fıkrasının 1 Nisan 2008'de yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı. "Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçe gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplamda üç yılı geçemez." denilen madde, 102/2'nin 1 Nisan 2008 olarak belirlenen yürürlük tarihi daha sonra 31 Aralık 2010'a ertelendi. Düzenleme yürürlüğe girmeden 5 ay önce konu "Ergenekon sanıklarının yılbaşında tahliye olacağı" şeklinde gündeme getirildi. CHP Milletvekili Şahin Mengü, yasadaki düzenlemeye göre tutukluluk süresinin 2 yıl olduğu ve en fazla bir yıl uzatılarak toplamda 3 yıla çıkabileceğini öne sürdü. Bu süreçte 12 Haziran 2007'den itibaren tutuklanan Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş ve Muzaffer Tekin gibi sanıkların da tutukluluk süreleri 3 yılı geçtiği için 1 Ocak 2011'den itibaren tahliye edilecekleri iddia edildi. Özellikle Ergenekon sanık ve avukatları merkezli sürdürülen tartışma, sürenin bitmesine günler kala yargı makamlarını da harekete geçirdi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Milliyet Gazetesi'ne yaptığı açıklamada, kanun hükmünün çok açık olduğunu anlattı. Ergin, 'Ağır Ceza Mahkemeleri için toplam 5 yıl, özel yetkili mahkemeler için de en fazla 10 yıl tutukluluk süresi' düzenlendiğini açıkladı. Ergin'in bu açıklamasını destekleyen önemli bir karar da Yargıtay Ceza Genel Kurulu'ndan geldi. Yargıtay'ın internet sitesinden duyurduğu görüşüne ve basına yansıyan haberlere göre, Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı İhsan Akçin başkanlığında toplanan 23 Yargıtay Daire başkanı ve üyesi, aralık ayının ilk yarısında istişare toplantısı yaptı. Yargıtay üyeleri, bu toplantıda terör suçlarında tutukluluk süresinin 10 yıl olabileceği kanaatine ulaştı. Yargıtay üyeleri, "Tutuklama süresi ağır cezalık işlerde iki yıldır. Zorunlu hallerde, gerekli gerekçesi gösterilmek suretiyle uzatılması olanaklıdır. Toplam uzatma süresi 3 yılı geçemez. Böylece asıl süre ve uzatma süresiyle birlikte ağır cezalık işlerde tutuklama süresi en fazla 5 yıldır. Terör suçlarında ise bu sürenin iki katı söz konusu olacağı için on yıldır." şeklinde görüş bildirdi. Bu karara göre Yargıtay Ceza daireleri, önlerindeki CMK 250 kapsamındaki tutuklusu bulunan dosyaları bu karara göre değerlendirecek. Mahkemeler de bu düzenlemeyi Ocak 2011 itibarıyla uygulamaya başlayacak.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1070970&title=haber-analiz-yargitay-tutukluluk-tartismasini-bitirdi-teror-suclarinda-tutukluluk-suresi-10-yil
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

Avukat



Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesince, Bingöl'ün Solhan ilçesinde 5 yıl önce 5 kişinin öldürüldüğü, 13 kişinin yaralandığı silahlı kavgaya ilişkin 90 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılan (ancak hakkındaki hüküm henüz kesinleşmeyen) Mahmut Karadağ, bugünden itibaren yürürlüğe giren tutukluluk sürelerini kısaltan Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 102. maddesi uyarınca tahliye edildi.

Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin, bugün tahliyesine karar verdiği Gümüşhane E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kalan Mahmut Karadağ'ın oğlu Behçet Karadağ, araçla cezaevine alındı. Bir süre sonra, Mahmut Karadağ'ın da içinde bulunduğu otomobil, cezaevinden çıkarak, hızla uzaklaştı. Araca, güvenlik gerekçesiyle bir jandarma aracının eskortluk ettiği gözlendi.

Gümüşhane il merkezinde duran araçtan inen Behçet Karadağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 5 yıldır bu anı beklediklerini, kararın çıkmasından ve babasının tahliye edilmesinden dolayı çok mutlu olduklarını söyledi.

Mahkeme heyeti, Cumhuriyet Savcısının mütalaasına aykırı olarak, CMK'nın 102. maddesi uyarınca, kasten öldürmek ve kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından Solhan Sulh Ceza Mahkemesince 15 Ekim 2005'te tutuklanan ve söz konusu suçlardan dolayı toplam 90 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılan Mahmut Karadağ'ın bihakkın tahliyesine, başka suçtan tutuklu, yakalamalı ya da hükümlü olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına karar vermişti.

AA
http://www.haber7.com/haber/20110101/90-yil-ceza-alan-mahkum-tahliye-edildi.php

Avukat

METİN ARSLAN - ANKARA, TANJU ÖZKAYA - İSTANBUL     

Tutukluluk süresini 3 yıla indiren CMK'nın 102. maddesinin önceki gün uygulamaya girmesi yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. Yargıtay'da temyiz bekleyen mahkûmlar ile adam öldürme, uyuşturucu, tecavüz ve sahtecilik gibi ağır suçlardan yargılamaları 5 yıldır sürenler cezaevlerinden tahliye olmaya başladı. Örgütlü suçlarda ise süre 10 yıla çıktığı için terör davası sanıkları bu imkândan yararlanamayacak.

Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 102. maddesinin önceki gün uygulamaya girmesiyle 57 bin tutuklu ve hükmen tutuklu sanık için tahliye umudu doğdu. Yerel mahkemelerde davası devam eden ya da Yargıtay'da temyiz süreci henüz sonuçlanmadığı için 5 yıldır içeride yatan ağır cezalık mahkûmlar bir bir tahliye olmaya başladı. Terör davası sanıkları ise CMK'nın 250. maddesi kapsamına giren örgütlü suçlarda bu süre iki katına yani 10 yıla çıktığı için uygulamadan yararlanamıyor. Ancak dosyası Yargıtay'da karara bağlanmadığı için 5 yıl önce Bingöl'de 5 kişiyi öldürmekten 90 yıl hapis cezası alan Mahmut K.'nin tahliye edilmesi tartışmaları da beraberinde getirdi. Tutukluluk süresini 3 yıla indiren düzenlemede imzası bulunan Prof. Dr. Bahri Öztürk, mahkemelerin bu süreyi geçen tutukluları tahliye etmesi gerektiğini belirtiyor. İstinaf mahkemelerinin bir an önce faaliyete geçmesiyle davaların daha hızlı sonuçlanacağını söylüyor. Fakat Doç. Dr. Yüksel Metin, birinci derece mahkemenin kesinleşmiş kararına rağmen mahkûmların tahliye edilmesini doğru bulmuyor. Prof. Dr. Hakan Hakeri de Yargıtay'daki ağır işleyişe vurgu yapıyor ve yeni sorunların gündeme geleceğine dikkat çekiyor.

Türkiye'de yargı sisteminin yavaşlığının, uzun tutukluluk süresinin başlıca sebebi olduğu belirtiliyor. Soruşturma safhasında savcılar ve kolluğun hızlı şekilde delil toplaması ve davayı açması gerektiği, sulh ceza hâkimlerinin de her suçta tutuklama kararı yerine adli kontrol ve diğer tedbirlere karar vermesi gerektiği kaydediliyor. Ancak hukukçular, adli kontrol uygulamasının Türkiye'de yeterince sıkı başvurulmadığını vurguluyor.

Davaların uzun sürmesinin sebeplerinden bir diğeri de Yargıtay kaynaklı. Yargıtay'ın 2009 verilerine göre ceza dairelerinde görüşülen yerel mahkemelerin verdiği her iki karardan biri bozuldu. Verilere göre, Yargıtay ceza dairelerinde incelenen 218 bin dosyanın 127 bininde yerel mahkemenin kararı bozuldu. Yalnızca 42 bin davada onama kararı verildi. 14 bin 800 dava ise zamanaşımına uğradı. Bozma kararı sonrası dosya yerel mahkemeye gidiyor ve ikinci karar sonrası tekrar Yargıtay'a geliyor. Bu sırada yargılama süreci daha da uzuyor. Yargıtay, bozma kararlarında, yerel mahkemenin usul ve esasa ilişkin eksikliklerinin giderilmesine karar veriyor. Yargıtay'ın iş yükü de tutukluluk süresinin uzamasının sebepleri arasında gösteriliyor. Halen Yargıtay'da ilk derece mahkemelerinin mahkumiyet kararı verdiği ancak iş yükü nedeniyle karar verilmeyen 21 bin tutuklunun dosyası bulunuyor. Adam öldürme suçlarına bakan Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nde 10 bin, sahtecilik suçlarına bakan 11. Ceza Dairesi'nde 24 bin dava incelenemeden bir sonraki yıla devretti. Bazı Yargıtay daireleri 2008 yılının kararlarını yeni inceliyor. Halen Yargıtay ceza dairelerinde 300 binin üzerinde dosya bir sonraki yıla bırakıldı. Hukukçular, davaların daha hızlı sonuçlanması için istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesi, Yargıtay'daki daire sayısının artırılması gerektiğini kaydediyor.

2010'da Yargıtay'da zamanaşımına uğrayan dosya sayısı 19 bin 251 olarak kayıtlara geçti. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 2014'te de yaklaşık 55 bin dosyanın zamanaşımına uğrayabileceğini açıklamıştı. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker de yaptığı açıklamalarda, Yargıtay'daki dosyaların yoğunluğuna dikkat çekerek, binlerce dosyayı yer olmadığı için postahanelerde beklettiklerini söylemişti.

İstinaf mahkemeleri faaliyete geçmeli

Prof. Dr. Bahri Öztürk, "Kanuna konulan süreler maksimum tutukluluk süresidir." diyor. Mahkemelerin bu süreyi geçen tutukluları tahliye etmesi gerektiğini belirtiyor. İstinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle problemlerin çoğunun biteceğini ve davaların daha hızlı sonuçlanacağını kaydeden Öztürk, "Davaların yüzde 65'i hangi yerde açıldıysa oradaki istinafta bitecek. 5 sene yargılama sürer mi? Yargıtay'a gelirken aradan dünyanın süresi geçmiş. İşi Yargıtay'da değil, yerel mahkemede bitireceksiniz." diye konuşuyor.

Kanun, bu şartlarda uygulanamaz

Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Yüksel Metin, CMK'nın 102. maddesinin uygulanması için şu anda uygun bir ortam olmadığını söylüyor. Kanunun birkaç yıl sonra uygulamaya konulmasının daha sağlıklı olacağını ifade eden Metin, birinci derece mahkemenin kesinleşmiş kararına rağmen mahkûmların tahliye edilmesini doğru bulmuyor. Metin, "Burada üzerinde durulması gereken konu Yargıtay'ın işleyişidir. Zira sorunların asıl kaynağı burada oluşuyor." ifadelerini kullanıyor. METİN ARSLAN ANKARA TANJU ÖZKAYA İSTANBUL   -   02.01.2011    

Tutukluluk süresini 3 yıla indiren CMK'nın 102. maddesinin önceki gün uygulamaya girmesi yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. Yargıtay'da temyiz bekleyen mahkûmlar ile adam öldürme, uyuşturucu, tecavüz ve sahtecilik gibi ağır suçlardan yargılamaları 5 yıldır sürenler cezaevlerinden tahliye olmaya başladı. Örgütlü suçlarda ise süre 10 yıla çıktığı için terör davası sanıkları bu imkândan yararlanamayacak.

Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 102. maddesinin önceki gün uygulamaya girmesiyle 57 bin tutuklu ve hükmen tutuklu sanık için tahliye umudu doğdu. Yerel mahkemelerde davası devam eden ya da Yargıtay'da temyiz süreci henüz sonuçlanmadığı için 5 yıldır içeride yatan ağır cezalık mahkûmlar bir bir tahliye olmaya başladı. Terör davası sanıkları ise CMK'nın 250. maddesi kapsamına giren örgütlü suçlarda bu süre iki katına yani 10 yıla çıktığı için uygulamadan yararlanamıyor. Ancak dosyası Yargıtay'da karara bağlanmadığı için 5 yıl önce Bingöl'de 5 kişiyi öldürmekten 90 yıl hapis cezası alan Mahmut K.'nin tahliye edilmesi tartışmaları da beraberinde getirdi. Tutukluluk süresini 3 yıla indiren düzenlemede imzası bulunan Prof. Dr. Bahri Öztürk, mahkemelerin bu süreyi geçen tutukluları tahliye etmesi gerektiğini belirtiyor. İstinaf mahkemelerinin bir an önce faaliyete geçmesiyle davaların daha hızlı sonuçlanacağını söylüyor. Fakat Doç. Dr. Yüksel Metin, birinci derece mahkemenin kesinleşmiş kararına rağmen mahkûmların tahliye edilmesini doğru bulmuyor. Prof. Dr. Hakan Hakeri de Yargıtay'daki ağır işleyişe vurgu yapıyor ve yeni sorunların gündeme geleceğine dikkat çekiyor.

Türkiye'de yargı sisteminin yavaşlığının, uzun tutukluluk süresinin başlıca sebebi olduğu belirtiliyor. Soruşturma safhasında savcılar ve kolluğun hızlı şekilde delil toplaması ve davayı açması gerektiği, sulh ceza hâkimlerinin de her suçta tutuklama kararı yerine adli kontrol ve diğer tedbirlere karar vermesi gerektiği kaydediliyor. Ancak hukukçular, adli kontrol uygulamasının Türkiye'de yeterince sıkı başvurulmadığını vurguluyor.

Davaların uzun sürmesinin sebeplerinden bir diğeri de Yargıtay kaynaklı. Yargıtay'ın 2009 verilerine göre ceza dairelerinde görüşülen yerel mahkemelerin verdiği her iki karardan biri bozuldu. Verilere göre, Yargıtay ceza dairelerinde incelenen 218 bin dosyanın 127 bininde yerel mahkemenin kararı bozuldu. Yalnızca 42 bin davada onama kararı verildi. 14 bin 800 dava ise zamanaşımına uğradı. Bozma kararı sonrası dosya yerel mahkemeye gidiyor ve ikinci karar sonrası tekrar Yargıtay'a geliyor. Bu sırada yargılama süreci daha da uzuyor. Yargıtay, bozma kararlarında, yerel mahkemenin usul ve esasa ilişkin eksikliklerinin giderilmesine karar veriyor. Yargıtay'ın iş yükü de tutukluluk süresinin uzamasının sebepleri arasında gösteriliyor. Halen Yargıtay'da ilk derece mahkemelerinin mahkumiyet kararı verdiği ancak iş yükü nedeniyle karar verilmeyen 21 bin tutuklunun dosyası bulunuyor. Adam öldürme suçlarına bakan Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nde 10 bin, sahtecilik suçlarına bakan 11. Ceza Dairesi'nde 24 bin dava incelenemeden bir sonraki yıla devretti. Bazı Yargıtay daireleri 2008 yılının kararlarını yeni inceliyor. Halen Yargıtay ceza dairelerinde 300 binin üzerinde dosya bir sonraki yıla bırakıldı. Hukukçular, davaların daha hızlı sonuçlanması için istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesi, Yargıtay'daki daire sayısının artırılması gerektiğini kaydediyor.

2010'da Yargıtay'da zamanaşımına uğrayan dosya sayısı 19 bin 251 olarak kayıtlara geçti. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 2014'te de yaklaşık 55 bin dosyanın zamanaşımına uğrayabileceğini açıklamıştı. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker de yaptığı açıklamalarda, Yargıtay'daki dosyaların yoğunluğuna dikkat çekerek, binlerce dosyayı yer olmadığı için postahanelerde beklettiklerini söylemişti.

İstinaf mahkemeleri faaliyete geçmeli

Prof. Dr. Bahri Öztürk, "Kanuna konulan süreler maksimum tutukluluk süresidir." diyor. Mahkemelerin bu süreyi geçen tutukluları tahliye etmesi gerektiğini belirtiyor. İstinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle problemlerin çoğunun biteceğini ve davaların daha hızlı sonuçlanacağını kaydeden Öztürk, "Davaların yüzde 65'i hangi yerde açıldıysa oradaki istinafta bitecek. 5 sene yargılama sürer mi? Yargıtay'a gelirken aradan dünyanın süresi geçmiş. İşi Yargıtay'da değil, yerel mahkemede bitireceksiniz." diye konuşuyor.

Kanun, bu şartlarda uygulanamaz

Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Yüksel Metin, CMK'nın 102. maddesinin uygulanması için şu anda uygun bir ortam olmadığını söylüyor. Kanunun birkaç yıl sonra uygulamaya konulmasının daha sağlıklı olacağını ifade eden Metin, birinci derece mahkemenin kesinleşmiş kararına rağmen mahkûmların tahliye edilmesini doğru bulmuyor. Metin, "Burada üzerinde durulması gereken konu Yargıtay'ın işleyişidir. Zira sorunların asıl kaynağı burada oluşuyor." ifadelerini kullanıyor.

Sorunlar daha da büyüyecek

19 Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Hakeri de Yargıtay'daki ağır işleyişe rağmen CMK'nın tutukluluk süresini azaltan maddesinin yürürlüğe girmesiyle birçok sorunun gündeme geleceğini söylüyor. Yargıtay'da bekleyen dosyalar nedeniyle ortaya çıkacak mağduriyetlerin giderilmesi için Bölge İstinaf Mahkemeleri'nin kurulmasını öneren Hakeri, uzun vadede çözüm için Yargıtay'ın ağır çalışma yapısının değiştirilmesi gerektiğinin üzerinde ısrarla duruyor.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1073185&title=yargitayin-is-yuku-57-bin-tutukluya-yaradi&haberSayfa=0

Avukat

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, tutukluluk süresini 3 yıla indiren CMK'nın 102. maddesinin uygulamaya girmesiyle başlayan tartışmaları değerlendirdi.

Tutukluma sürelerinin uzamasını yargıdaki alt yapı sorunu ve ağır iş yüküne bağlayan Gerçeker, "Hep söylüyoruz, bizim alt yapı sorunlarımızdan, davaların çok olmasından meydana gelen bir olay. Onun için davaların biran önce sona ermesi gerekiyor. Dava sayısının çok olması, hakim ve savcıların işlerinin çok olması duruşmaların uzamasına neden oluyor. Duruşma uzayınca da tutukluluklar uzuyor." dedi.

Samanyolu Haber'in sorularını cevaplayan Gerçeker, tutukluluk süresini 3 yıla indiren CMK'nın 102. maddesi kapsamında ağır suç işleyen bazı tutukluların tahliye edilmesi sebebiyle toplumda meydana gelen rahatsızlıkların sorulması üzerine "Eğer öyle bir sıkıntı varsa, yasama organının düşünmesi ve ona göre bir düzenleme yapması gerekiyor." karşılığını verdi.

Gerçeker, yargıdaki fişleme iddialarını da değerlendirdi. Belli görevlere gelecek kişilerin, belli niteliklere, belli ahlaki niteliklere mutlaka sahip olması gerektiğinin altını çizen Gerçeker, "Ama bunu fişleme diye gösterirsek, nitelersek, o meslek mensuplarına da haksızlık etmiş oluruz." diye konuştu.

Tutukluluk süresini 3 yıla indiren CMK'nın 102. maddesinin uygulamaya girmesi yeni tartışmaları da beraberinde getirmişti. Yargıtay'da temyiz bekleyen mahkumlar ile adam öldürme, uyuşturucu, tecavüz ve sahtecilik gibi ağır suçlardan yargılamaları 5 yıldır sürenler cezaevlerinden tahliye olmaya başladı. Örgütlü suçlarda ise süre 10 yıla çıktığı için terör davası sanıkları bu imkandan yararlanamayacak.

(CİHAN)
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1073663&title=yargitay-baskani-durusma-uzayinca-tutukluluk-suresi-de-uzuyor

Avukat

METİN ARSLAN

Yargıtay, anayasal düzene karşı işlenen örgütlü suçlarda tutukluluk süresinin kaç yıl olacağı tartışmasına nokta koydu.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 250. maddesi kapsamındaki örgütlü suçlarda tutukluluk süresinin en fazla 10 yıl olabileceğine hükmetti. Özel yetkili mahkemelerde görülen ve aralarında PKK üyeliği, Hizbullah ana davası ve yasa dışı terör örgütü davası sanıklarının yargılandığı 5 davayı inceleyen Daire, bu süreyi dolduran 26 tutuklu sanığın tahliyesine karar verdi. Yargıtay'ın kararı, Ergenekon, Balyoz, PKK ve Hizbullah gibi silahlı terör örgütü ve darbeye teşebbüs davalarında yargılanan tutuklu sanıklar için de emsal olacak. CMK'nın 102. maddesindeki hükmün Ergenekon davası sanıklarına yarayacağı iddia ediliyordu. Dava avukatları, tutukluluk süresinin en fazla 6 yıl olabileceğini savunuyordu. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, tahliye edilen sanıklara da yurtdışına çıkış yasağı koydu. Daire, sanıkların, adreslerine en yakın polis ya da jandarma karakoluna her gün düzenli biçimde başvurarak, 'adli kontrol' altına alınmasına hükmetti. Adam öldürme suçlarının temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi de, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresinin en fazla 5 yıl olabileceği hükmü gereğince 5 yıllık süreyi dolduran cinayet olayına karışan 37 sanığı tahliye etti.

102. madde de "Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.'' hükmü bulunuyordu. CMK'nın 252. maddesinin son fıkrası ise, "250'nci maddede öngörülen suçlar bakımından, kanunda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır." şeklindeydi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin kararına göre CMK 250. maddede sayılan şu suçlardan tutuklu sanıklar için azami süre 10 yıl: "Devletin güvenliğine karşı suçlar, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, Anayasa'yı ihlal, cumhurbaşkanına suikast ve fiilî saldırı, yasama organına karşı suç, hükümete karşı suç, hükümete karşı silahlı isyan, silahlı örgüt, örgüte silah sağlama, suç için anlaşma, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, casusluk, devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama, gizli kalması gereken bilgileri açıklama, uluslararası casusluk, devlet sırlarından yararlanma, devlet hizmetlerinde sadakatsizlik, yasaklanan bilgileri temin, yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini, yasaklanan bilgileri açıklama, yasaklanan bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklama, devlet güvenliği ile ilgili belgeleri elinde bulundurma."

CMK'nın tutukluluk süresiyle ilgili 102. maddesi 31 Aralık 2010'da yürürlüğe girdi. Madde, yerel mahkemelerde davası devam eden ya da Yargıtay'da temyiz süreci henüz sonuçlanmayan ağır cezalık suçlardan içeride bulunan 57 bini aşkın tutuklu ve hükmen tutuklu sanık için tahliye umudu doğurmuştu.

Değerlendirmelere 'fişleme' demek haksızlık olur

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, yargıdaki fişleme iddialarıyla ilgili değerlendirme yaptı. Belli görevlere gelecek kişilerin, belli ahlakî niteliklere mutlaka sahip olması gerektiğini söyleyen Gerçeker, "Ama bunu fişleme diye gösterirsek, nitelersek, o meslek mensuplarına da haksızlık etmiş oluruz." diye konuştu. Samanyolu Haber'in sorularını cevaplayan Gerçeker, tutukluluk sürelerini indiren CMK'nın 102. maddesinin uygulamaya girmesiyle başlayan tartışmalara da değindi. Madde kapsamında ağır suç işleyen bazı tutukluların tahliye edilmesi sebebiyle toplumda meydana gelen rahatsızlıkları değerlendiren Gerçeker, "Eğer öyle bir sıkıntı varsa, yasama organının düşünmesi ve ona göre bir düzenleme yapması gerekiyor." dedi. Tutukluma sürelerinin uzamasını yargıdaki altyapı sorunu ve ağır iş yüküne bağlayan Gerçeker, "Hep söylüyoruz, bizim altyapı sorunlarımızdan, davaların çok olmasından meydana gelen bir olay. Onun için davaların bir an önce sona ermesi gerekiyor. Dava sayısının çok olması, hakim ve savcıların işlerinin çok olması, duruşmaların uzamasına neden oluyor. Duruşma uzayınca da tutukluluklar uzuyor." şeklinde konuştu. ANKARA - CİHAN

http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1073840&title=orgutlu-suclarla-ilgili-tutukluluk-suresi-10-yil

Avukat



İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Hizbullah terör örgütünün sözde askeri kanat sorumlusu Hacı İnan'ın da aralarında bulunduğu 8 tutuklu sanığın CMK'nın 102. maddesi kapsamında tahliyelerine karar verdi.

Mahkeme heyeti, Hizbullah terör örgütü davası kapsamında yargılanan sanıkların tutukluluk sürelerini, yürürlüğe yeni giren CMK'nın 102. maddesi kapsamında değerlendirdi.

Heyet, örgütün sözde askeri kanat sorumlusu Hacı İnan'ın da aralarında bulunduğu 8 tutuklu sanığın tahliyelerini kararlaştırdı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, CMK'nın 102. maddesi kapsamında tahliyelerine karar verilen Hizbullah terör örgütünün sözde askeri kanat sorumlusu Hacı İnan'ın da aralarında bulunduğu 8 sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı konuldu.

Mahkeme, Hizbullah terör örgütüne ilişkin açılan dava dosyasında, CMK'nın 102. maddesi kapsamında yaptığı incelemenin ardından tahliyesini kararlaştırdığı Hacı İnan, örgütün sözde İstanbul sorumlusu İlyas Kutulman, İbrahim Evliyaoğlu, Mehmet Bayram Eren, Emin Ekinci, Sabahattin Alkan, Abdülsettar Yıldızbakan ve Burhan Ekineker hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanmasına karar verdi.

Buna göre mahkeme heyeti, sanıkların bağlı oldukları polis ya da jandarma birimlerine her hafta pazartesi günü giderek imza atmalarını karara bağladı. Mahkeme ayrıca, 8 sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulmasına hükmetti.

Mahkeme heyeti, aynı dava kapsamında tutuklu yargılanan, Üsküdar'da 10 kişinin cesedinin çıkarıldığı evin kiracısı Cevat Işıklı'yı ise sonradan yakalandığı ve tutuklulukta geçirdiği süre 10 yılı doldurmadığı için tahliye etmedi.

-DAVANIN GEÇMİŞİ-

Beykoz'da bir villaya 17 Ocak 2000'de düzenlenen operasyonda silahlı çatışma sonucu Hizbullah terör örgütünün elebaşı Hüseyin Velioğlu ölü olarak ele geçirilmişti. Üsküdar'da Hasippaşa Mahallesi 2. Çıkmaz Sokak 26 numaradaki gecekondunun çevresinde 19 Ocak 2000'de yapılan kazı çalışmaları sonucu ise 10 ceset çıkarılmıştı.

Kartal'da Çavuşoğlu Mahallesi Samanyolu Caddesi Görkemli Sokaktaki villa tipi evin bahçesinden de 8 ceset çıkarılmıştı. Tüm bu kurbanların ''domuz bağı'' yöntemiyle bağlanıp, boğularak öldürüldükten sonra üzerlerine kireç atılıp gömüldükleri belirlenmişti.

Daha sonra düzenlenen operasyonlarda, Hüseyin Velioğlu'nun ölü olarak ele geçirilmesi ve örgütün yöneticileri arasında yer alan Edip Gümüş ile Cemal Tutar'ın yakalanmasının ardından yeniden yapılanma çabası içinde oldukları iddia edilen Hacı İnan'ın da aralarında bulunduğu dava sanıkları ele geçirilmişti.

Sanıklar hakkında yapılan soruşturma sonucunda İstanbul DGM'deki bazı mahkemelerde açılan 3 ayrı dava birleştirilmişti. Toplam 24 sanıklı davanın iddianamelerinde, Hizbullah terör örgütünün sözde askeri kanat sorumlusu Hacı İnan ile sözde İstanbul sorumlusu İlyas Kutulman'ın da aralarında yer aldığı 9 sanığın, ''Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak'' suçundan idam cezasına çarptırılmaları isteniyor. Ancak Türk Ceza Kanununda yapılan değişiklik, idam cezası yerine müebbet ağır hapis cezası verilmesini öngörüyor.

İddianamelerde, diğer sanıkların ise ''yasa dışı örgüt üyesi olmak'' ve ''yasa dışı örgüt üyelerine yardım ve yataklık etmek'' suçlarından 4.5 ile 22.5 yıl arasında çeşitli ağır hapis cezalarına çarptırılmaları talep ediliyor.

AA
http://www.haber7.com/haber/20110104/Hizbullahin-askeri-sorumlusuna-tahliye.php

Avukat

Ceza Mahkelmeleri Usulü Kanunu'nun 102. maddesindeki değişiklikle yargılama süresi 10 yılı geçen sanıklar tahliye oldu. Tahliyeler kamuoyunda endişe yarattı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin tahliyelere açıklık getirdi.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) tutukluluk sürelerini yeniden düzenleyen 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle tahliye olabilecek tutuklu sayılarının tarihe göre değişebileceğini belirterek, ''Bugün itibariyle tutuklu toplam 953 kişi civarında bu düzenlemeden istifade edebilecek gibi, ilk derece mahkemelerinden bu düzenlemeden yararlanan kişi sayısı 280 civarındadır'' dedi.

Ergin, NTV'de canlı yayına katılarak, tahliyelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bir davanın ağır ceza mahkemesinde ortalama bin 622 günde bitirildiğini, bu davanın ilk derece mahkemesindeki yargılama ve savcılık soruşturmasının 580 günde bitirildiğini, aynı dosyanın da bin 42 gün yüksek yargıda beklediğini anlatan Ergin, bir dava dosyasının ortalama 473 gün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nda beklediğini, dosyanın ilgili ceza dairesinde de 399 gün kaldığını vurguladı.

Bakan Ergin, bu sürenin azaltılması için çalıştıklarını, Adalet Bakanlığı'nın projelerinin ve planlarının bu yönde olduğunu ifade ederek, ''Bugün itibariyle tutuklu toplam 953 kişi civarında bu düzenlemeden istifade edebilecek gibi, ilk derece mahkemelerinden bu düzenlemeden yararlanan kişi sayısı 280 civarındadır. 40 bin rakamı kesinlikle doğru değil. Radikal tedbirler alınmazsa bu rakam 2 bin olur, 3 bin olur, 2014'de daha fazla da artabilir. Burada tıkanıklık yüksek yargımızda'' diye konuştu.

''TAHLİYE OLAN KİŞİLERİN İŞLEMİŞ OLDUKLARI FİİLLER, BUNLARIN TOPLUMDA UYANDIRDIĞI İNFİAL, VİCDANLARDAKİ MERHAMET DUYGUSU HEPİMİZİ İRİTE EDİYOR''

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 2004 yılında hazırlandığını ve yürürlüğe girmesinin 2010 yılının sonuna bırakıldığını belirterek, söz konusu düzenlemenin Ergenekon ya da Balyoz davaları sanıkları için yapıldığı yönündeki yorumların doğru olmadığını söyledi.

Bakan Ergin, televizyon programında, tahliyelerle ilgili soruları yanıtladı.

Tahliyelere ilişkin tartışmanın doğru zeminde yapılmadığını belirten Ergin, yazılı ve görsel basında 10 yıllık ve 5 yıllık tutuklu kalınabilinecek sürenin uzunluğunun tartışıldığını, bu sürelerin bile makul ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kabul edeceği sürelerin de üzerinde olduğunu söyledi.

Tartışmaların tahliye edilenlerin kimliklerine bakılmaksızın sürdürüldüğünü ifade eden Ergin, ''Tahliye olan kişilerin işlemiş oldukları fiiller, bunların toplumda uyandırdığı infial, vicdanlardaki merhamet duygusu hepimizi irite ediyor. Ancak ceza hukukunda kanunilik prensibi esastır, vicdanı kanaatlere göre hakimlerin değerlendirme yapması ceza yargılamasında söz konusu değildir'' dedi.

AİHM'de Türkiye aleyhine açılan davaların yaklaşık yüzde 14'ünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. maddesindeki ''özgürlük ve güvenlik hakkına'' ve bu hakkın ihlaline ilişkin davalar olduğunu ifade eden Ergin, Türkiye'nin, 2004 yılında Ceza Usul Yasası'nı hazırlarken limitsiz tutukluluk süresine disiplin getirmek ve AİHM'de Türkiye'nin mahkum olmasını engellemek için çalışmalar yapıldığını kaydetti.

Söz konusu düzenlemenin 2008 yılına ertelendiğini, mevzuat nedeniyle bu sürenin daha sonra 2010 yılına uzatıldığını ve 2010 yılı sonunda düzenlemenin yürürlüğe girdiğini belirten Ergin, asıl tartışılması gereken konunun Türk yargısındaki uzun yargılamalar olduğunu ve bunun nasıl kısaltılacağı konusunun çözüme kavuşturulması gerektiğini belirtti.

Yargının iş yükünün azaltılması ve sorunların çözülmesi için gelecek hafta mecliste Tebligat Yasası'nın görüşüleceğini, ara buluculuk kanun tasarısı ve kamu denetçiliğine ilişkin düzenlemelerin tamamlanacağını, yüksek mahkemelerin insan kaynakları sorununun çözülmesine dair çalışmaların da devam ettiğini ifade etti.

-ERGENEKON VE BALYOZ DAVALARINDAKİ TUTUKLULUK SÜRELERİ-

Tahliyelere ilişkin düzenlemenin Ergenekon ve Balyoz davalarındaki tutukluluk sürelerini 10 yıla kadar çıkaracağı yönünde yorumlar bulunduğunun anımsatılması üzerine de Ergin, söz konusu yasal düzenlemenin 2004 yılında yapıldığını hatırlattı.

Ergin, ''Bu yasa 2004'te yapıldı. O zaman Ergenekon ya da Balyoz soruşturması var mıydı? 2004'te yapılmış bir yasanın 2008'den sonra ortaya çıkmış soruşturmalar için yapıldığını söylemek doğru değil. Buradaki düzenleme Türkiye'de yargılamanın uzun tutukluluğu önlemek için siyaset kurumunun ortaya koyduğu bir iradedir, doğru bir düzenlemedir'' dedi.

Bakan Ergin, 102. maddedeki düzenlemeden önce alt sınırı 7 yıl ve daha üst olan fiiller için tutuklama sınırı olmadığını belirterek, buna limit getirildiğini, bu limitin de uzun olduğunu söyledi.

AA
http://www.haber7.com/haber/20110105/Bakan-Ergin-tartisilan-tahliyeleri-anlatti.php

Avukat

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AK Partili Bekir Bozdağ'ın tutukluluk süreleri ile ilgili Yargıtay'ın ihmali olduğu şeklindeki açıklamalarına "Gelin siz yapın" diyerek sert cevap verdi. İşte o sözler:

Tutukluluk sürelerini düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanun'un 102. Maddesi'nin yürürlüğe girmesinin ardından cezaevlerinden çok sayıda tahliye yaşandı.

Çoğu domuz bağı yöntemiyle işlenen 188 cinayetten suçlu bulunarak hüküm giyen Hizbullah üyeleri ile cinayet zanlısı 50 kişinin uzun tutukluluk süreleri nedeniyle tahliye edilmesi kamuoyunda büyük tepki toplarken Adalet Bakanı Sadullah Ergin "Tahliye edilen tutuklu dosyalarının 4'te 3'ü Yargıtay'da" diyerek Yargıtay'ı eleştirmişti.

Tahliyelerin toplum vicdanını yaraladığını ancak yasalar neyi gerektiriyorsa onu yaptıklarını ifade eden Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ise dün Adalet Bakanı'nı "Çok talihsiz bir açıklama. Adalet Bakanı herhalde Yargıtay'ın ne şekilde, nasıl özveriyle çalıştığını, gece gündüz, bayram, tatil demeden nasıl çalıştığını bilmiyor?" sözleriyle cevaplamıştı.

Bugün de Ak Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, "Yargıtay isterse bir saat sonra Hizbullah sanıkları ya da başka sanıklarla ilgili dosyaları gündemine alabilir, karara bağlayabilir. Hükmü kesinleştirebilir. Bozabilir. Bu kararı nihayete erdirebilir. Buna engel hiçbir şey yoktur, Anayasal bir engel yoktur" dedi.

Gazetecilerin bu konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Gerçeker, ''Arkadaşlarımın özverili çalışmalarında bir şey yok. Söylemek kolay. Gelsinler buraya iki günde bitirsinler. Biz de rahatlarız. Oldu mu?'' şeklinde cevap verdi.

NTV
http://www.haber7.com/haber/20110106/Gercekerden-hukumete-acik-rest-Video.php

Avukat



METİN ARSLAN - ANKARA    

Yoğun iş yükünün altından kalkamayan yüksek yargının durumunu özetleyen çarpıcı bir gerçek ortaya çıktı. Davaları düşen cinayet ve terör suçlularının salıverilmesi kamu vicdanını yaralarken, Yargıtay dosyaları koyacak yer dahi bulamıyor. Bu yüzden 100 bin dosya kapağı açılmadan Devlet Arşivleri'ne gönderildi.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) tutukluluk süresini sınırlayan 102. maddesinin yürürlüğe girmesi, yargının içinde bulunduğu durumu gün ışığına çıkardı. Öyle ki geçtiğimiz yıl Yargıtay'daki bir milyon 212 bin dosya işleme alınmadı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nda bulunan 635 bin dosyadan 100 bin adedinin ise kayıtlara girmediği öğrenildi. Başsavcılık, bu dosyaları kapağını bile açmadan Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ne gönderdi. Cinayet işleyen ve terör suçlarına karışan birçok sanığın davalarına bakılamadığı için salıverilmesi tepki çekerken, dava dosyalarının devlet arşivlerinde tutulması büyük çelişki oluşturdu.

Daha önce Yargıtay'ın iş yükü sebebiyle PTT'den 3 ay boyunca 2 bin dosyayı alamadığı ortaya çıkmıştı. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker de dosya koyacak yer bulamadıklarını belirtmişti. Adalet Bakanlığı verilerine göre bir davanın hükme bağlanması 4,5 yılı buluyor. Bu sürenin yaklaşık 1,5 yılı savcılık ve ilk derece mahkemelerinde, geriye kalan 3 yılı ise Yargıtay'da geçiyor.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı-lığı'nda 635 bin, ceza dairelerinde 372 bin, hukuk dairelerinde 203 bin dosya, görüşülemeyerek sonraki yıla devretti. Yargıtay Başsavcılığı'nda incelenemeden devreden 100 bin dosyanın, Yargıtay depolarında yer olmadığı gerekçesiyle Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün depolarında tutulduğu belirtildi. Yargıtay Başsavcılığı, 2010 yılında 216 bin dosyayı inceleyerek ceza dairelerine gönderdi. Adalet Bakanlığı'nın 2009 verilerine göre bir davanın kesin hükme bağlanması 4,5 yılı buluyor. Bu sürenin yaklaşık 1,5 yılı savcılık ve ilk derece mahkemelerinde, geriye kalan 3 yılı ise Yargıtay'da sürüyor. Davanın bozulması halinde ise kesinleşme süresi katlanıyor. Savcılığın soruşturma safhası 310, mahkemedeki kovuşturma aşaması ise 270 gün sürüyor. Mahkemenin hükmü tarafların temyizi üzerine Yargıtay'a gidiyor. Başsavcılık'ta bir dosya bir yıl 4 ay bekliyor. Ceza dairelerinde ise bekleme süresi 1 yıl. Bazı dosyalar itiraz üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gidiyor. Burada ise dosyanın ortalama bekleme süresi 5,5 ay.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1075393&title=yargitay-100-bin-dosyayi-devlet-arsivinde-bekletiyor



Yargıtay Başkanı Gerçeker: 50 bin dosyanın kapağını açmadık

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, dün basının karşısına geçip kendileriyle ilgili eleştirileri cevapladı. Sorunun kaynağında yargılamaların makul süre içinde bitirilememesinin yattığını belirten Gerçeker, "50 bin dosyanın daha kapağını açmadık." dedi.

Bölge adliye mahkemelerinin (istinaf) hayata geçirilmesinin çözüm olacağını vurgulayan Gerçeker, 2005'ten bu yana Yargıtay'ın iş yükünün 724 binden 1 milyon 800 bine çıktığını, ancak üye sayısı ve personelin artmadığını belirtti ve ekledi: "Mevcut kadroyla ne kadar çalışılırsa çalışılsın, iş yükünü azaltmak mümkün değil."

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1075921&title=yargitay-baskani-gerceker-50-bin-dosyanin-kapagini-acmadik



Adalet Bakanı: Yargıyı hızlandıracak adımları Danıştay engelliyor

ZEKAİ ÖZÇINAR ANKARA   -   08.01.2011    

Yüksek yargıda dosyaların yıllarca beklemesinin yol açtığı tahliyeler, hâkim vesavcı eksikliğini de gündeme getirdi. Ancak bu konuda atılan her adım yine yüksek yargıdan döndü. "3.365 kadro boş, niçin doldurmadınız?" sorularını cevaplayan Adalet Bakanı Ergin de, karşılaştıkları engele dikkat çekti: "Hâkim ve savcı alımı için sınavlar yaptık. Her defasında Danıştay yürütmeyi durdurdu. Bu olay 5 yılda 4 kez yaşandı.

Yargının iş yükünü hafifletecek adımların bizzat yüksek yargı tarafından engellendiği ortaya çıktı. Hâkim ve savcı açığının kapatılması amacıyla açılan sınavlar her defasında durduruldu. Yargıtay'ın dosya yoğunluğunu büyük ölçüde azaltacak bölge adliye mahkemelerinin (istinaf) faaliyete geçirilmesi ise sürekli ertelendi. İstinaf mahkemeleri için acele edilmemesi yüksek yargı mensupları tarafından dile getirilirken, hâkim ve savcı alımı sınavlarının özellikle 2006 yılından itibaren idarî yargıya takılmaya başlaması dikkat çekti. Adalet Bakanı Sadullah Ergin de dün konuyla ilgili eleştirileri cevaplandırırken, "3.365 hâkim ve savcı kadrosu boş, niçin bunları doldurmadınız?" şeklinde sorular sorulduğunu hatırlattı. Hâkim ve savcı alım sürecinde son 5 yılda 4 kez yürütmeyi durdurma kararı verildiğini hatırlatan Ergin, "Biz her defasında hâkim ve savcı alımına çıkmışız, sınavlar yapmışız bu sınavlar Danıştay tarafından yürütmesi durdurulmuş. Kör topal yürütülmüştür bu işlemler." dedi.

Danıştay'ın daha önce mülakatlarla ilgili davalarda 'Adalet Bakanlığı bu sınavı yapar, Anayasa'ya aykırılık söz konusu değildir' şeklinde içtihatta bulunduğunu da hatırlatan Ergin, ancak 2006'dan sonra tam tersi kararın çıktığını vurguladı. Bakan Ergin, tahliye sürecini öngörüp 3 ayda acil dosyaları görüşen 6. Ceza Dairesi'ni ise örnek gösterdi: "Aynı hassasiyet gösterilebilseydi bunlar oluşmayacaktı."

İş yoğunluğu sebebiyle davaların uzaması adalet sisteminin en önemli sorunları arasında gösteriliyor. Bu soruna çözüm bulmak amacıyla son dönemde çeşitli tedbirler gündeme getirildi. 2004 yılında çıkarılan bir kanunla bölge adliye mahkemeleri (istinaf) kurulması, önemli adımlardan biriydi. Kanunla, Yargıtay'a giden dosya sayısını büyük ölçüde azaltacak bu mahkemelerin Haziran 2007'de faaliyete geçirilmesi öngörüldü. Ancak, yargı ve CHP, "Yargıtay'ın etkinliğinin azalacağı" gerekçesi ile istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesine itiraz etti. Dönemin Yargıtay Başkanı Osman Arslan, istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirilmesinin Haziran 2010'a kadar ertelenmesini istedi. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, 2009-2010 Adli Yılı açılış konuşmasında, altyapı hazırlanmaması durumunda, 'yargıda kaos ortamının doğacağı' uyarısında bulundu. Mahkemelerin ülkenin üniter yapısını bozmaya yönelik olduğunu ileri süren CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, "Buralarda siyasallaşma, kadrolaşma tehlikesi bulunmaktadır." görüşünü ortaya attı.

Adalet Bakanlığı'nın istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirilmesi için teklifte bulunduğu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da (HSYK) işi ağırdan aldı. 18 Mayıs 2007 tarihinde Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Konya, Erzurum, Diyarbakır, Bursa ve Samsun olmak üzere 9 ilde mahkeme kurulmasını kararlaştıran HSYK, hakim ve savcı sayısının artırılmasından sonra faaliyete geçirilme şartını koydu. Bu tartışmalar sürerken 2008 yılında Yargıtay Başkanlığı, iş yükünün azaltılması ve davaların makul sürede bitirilebilmesi amacıyla Yargıtay'da 6 yeni dairenin kurulması talebini gündeme getirdi.

İdari yargının hakim ve savcı alımlarıyla ilgili sınavlara ilişkin durdurma kararları da, hem personel açığının giderilmesini hem de istinaf mahkemelerinin kurulmasını geciktiren faktörlerin başında geliyor. Danıştay'ın, bu yönde verdiği kararlar ilginç seyir izledi. Özellikle 2006 yılından itibaren yaşanan süreç, yargıdaki personel açığını giderecek sınavların Adalet Bakanlığı'na yaptırılmaması yönünde bir strateji yürütüldüğünü ortaya koydu. Sınavlarla ilgili davaları reddeden Danıştay ise 2006 yılından itibaren içtihat değişikliğine gitti. Danıştay 12. Dairesi, YARSAV'ın başvurusu üzerine 13 Kasım 2006'da sınavların ve bunların dayanağı olan yönetmeliğin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. Bakanlık, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na itiraz etti. Hakim ve savcı alımına ilişkin işlemlerin bakanlıkça yapılmasının yasaya uygun olduğunu belirten kurul, yasal düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, bakanlığı haklı buldu. Bunun üzerine Danıştay 12. Dairesi, yürütmeyi durdurma talebini reddetti. Aynı daire, YARSAV'ın yeni başvurusu üzerine bu kez mülakatın sübjektif olduğu gerekçesini ileri sürerek yürütmeyi durdurdu. Danıştay'ın kararında vurgulanan hususlar dikkate alınarak mevzuat değiştirildi, yazılı sınav ve mülakatlar buna göre yapılmaya başlandı. Ancak, Danıştay bu kez 19 Kasım 2007 tarihinde ÖSYM'ce yapılan yazılı sınavın yürütmesini gerekçe göstermeden durdurdu.

Danıştay, sürekli sınavları durdurma kararı verirken ilginç bir çelişkiye de imza attı. Hakim ve savcı adaylığı mülakatında başarısız olan bir adayın açtığı davada, Danıştay 12. Dairesi, mülakatın kamera kullanılarak yapılması gerektiğine hükmetti. Hakim ve savcı adayı alımında kamera kaydı şartı getiren Danıştay, Milli Savunma Bakanlığı'nın sözleşmeli subaylık mülakatında başarısız olan bir aday tarafından açılan davada ise mülakatın sesli ve görüntülü kayda alınmasına gerek olmadığına 2009 yılında hükmetti.

Hâkim-savcı alımını engelleyen ve zorlaştıran yargı, hükümet aleyhine kararları tebliğde ise bir hayli hızlı. Karar tebligatlarını posta yoluyla yapan Danıştay, hakim-savcı sınavlarının yürütmesini durduran kararlarının tebligatında istisnai bir yöntem izliyor. Kararlar 'derhal uygulanması' için bakanlığa, memur eliyle anında gönderiliyor. Mülakatta kamera kaydı kullanılması kararına karşı Adalet Bakanlığı'nın yürütmenin durdurulması talebiyle açtığı dava 2 yıl geçmesine rağmen görülmedi. Danıştay, Tam Gün Kanunu ile ilgili Sağlık Bakanlığı'na karşı açılan davada 24 saat içinde yürütmenin durdurulmasına karar vermişti.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1075911&title=yargiyi-hizlandiracak-adimlari-danistay-engelliyor&haberSayfa=1

kilimanjaro

AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, tartışmaya neden olan tahliyelerle ilgili Yargıtay'ın kendilerine verilen 6 yıllık süreyi iyi kullanmadığını belirterek, "İlla şikayetçilerin Mehmet Haberal mı olması lazım 6 ayda dosyanın bitmesi için?" dedi.

Bozdağ, partisinin Akçaabat İlçe Başkanlığı'nca Kültürpark'ta düzenlenen "AK Partili Yıllar" konulu toplantıda yaptığı konuşmada, tartışmaya neden olan tahliyelerle ilgili Yargıtay'a ağır eleştirilerde bulundu.

Seçimin yaklaştığını bundan sonra partilerine yönelik iftiraların hız kazanacağını vurgulayan Bozdağ, tahliyelerle ilgili kendilerine yönelik eleştirilerin de bu iftiralardan birisi olduğunu savundu.

Tahliyeler konusunda birilerinin AK Parti'yi yıpratmak için bağırdığını ifade eden Bozdağ, "Katilleri serbest bıraktılar, tecavüzcüleri serbest bıraktılar, teröristleri serbest bıraktılar, diye bağırmaya başladılar. AK Parti serbest bırakmış gibi iftiralarla ortalığı karartıyorlar. Niçin; çünkü bu millet katillerin, tecavüzcülerin, teröristlerin serbest bırakılmasından hoşlanmaz. 'Biz bu işi AK Parti'ye yıkarsak, faturayı da Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına kesersek, milletin muhabbetini kesmiş oluruz, oyları başka taraflara aktarabiliriz'. Bütün kadro koro halinde bunu seslendiriyor. Bu büyük bir çarpıtmadır." dedi.

"BU DOSYALARI 6 YILDA NİYE TEMİZLEMEDİNİZ?"

Tutuklamalarla ile ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve 102. maddesinin 2004 yılında TBMM'den geçtiğine ve kanunlaştığına işaret eden Bozdağ, şöyle konuştu:

"Eskiden tutuklama sınırsızdı, şimdi bir sınır koyduk. Tutuklama sınırsız olunca mahkemeler, Yargıtay gevşek davranabilirdi. Sınırı kaldırınca da geçiş için süreye ihtiyaçları vardı. Kanun 1 Haziran 2005'te yürürlüğü girdi. Biz dedik ki, '1 Nisan 2008'e kadar size süre veriyoruz'. Bu, Yargıtay'a, mahkemelere 'o zaman kadar elinizdeki dosyaları temizleyin' talimatıdır. 2008 yılı geldi dosyalar bitmedi. Bu sefer 31 Aralık 2010'a kadar süreyi bir kez daha uzattık. Elinizdeki dosyalara temizleyin dedik. Bu süre toplam 6 yıl yaptı.

Yargıtay Başkanı bin 200 civarında dosya, Adalet Bakanı açıklıyor bin 300 civarında dosya. Allah aşkına tahliyesi 31 Aralık 2010'da olacağı belli olan dosyalara elinden çıkar diye 6 senedir kanun çıkmış, size bunları temizleyin diye mühlet vermiş yasama organı... Neyi temizlemediniz? Elinizi tutan mı vardı?" diye sordu.

Yargıtay'da dosyaların geliş tarihine kadar öne alınmasına itirazının olmayacağını ifade eden Bozdağ, "Bu dosya geç geldi, sıra gelmedi derim. Öyle bir şey var mı; yok. Tahliyelere bakın biri 1996'da tutuklanmış, bir diğeri yine 1996'da, bir diğeri 1998'de, bir başkası 2000'de. Allah aşkına siz bir vatandaşınızı suç işlediği isnadıyla 1996 yılında tutukluyorsunuz, yargılıyorsunuz, 15 yıl olmuş. Mahkemeleriniz, sen suçlusun, ya da suçsuzsun diyemiyor. Ama kodeste yatacaksın diyor. Böyle bir hukuk devleti olabilir mi? Onun için biz dedik ki, 'dosyaları temizleyin' ama temizlemediler." ifadelerini kullandı.

"Yargıtay üyeleri isterlerse bu dosyaları derhal gündeme alıp sonuçlandırabilirler." diyen Bozdağ, buna ne Anayasa'da ne yasada engel olduğunun altını çizdi.

"İLLA MEHMET HABERAL MI OLMAK GEREKİYOR"

Yargıtay'da işlerin nasıl işlediğini kendilerinin de milletin de bildiğini anlatan Bozdağ, yüksek mahkemenin istediğinde "nasıl hızlı işlediğine" dair şu örnekleri verdi:

"İlhan Cihaner Erzincan Cumhuriyet Başsavcısıydı. Erzurum'da devam eden bir soruşturma nedeniyle tutuklanmıştı. Yargıtay devreye girdi, fotokopi üzerinden hem de bir araya geldiler, dosyanın aslı gelmeden alelacele duruşma günün talin edip karar verdiler.

Ben Sayın Yargıtay Başkanı'na soruyorum; neden Cihaner dosyasını 16 yıl bekletmediniz de öbürlerinin dosyası o kadar bekledi? Onu niye hemen aldınız öne? Bir başka örnek; Silivri'de yargılananlar var. Onları yargılayan hakimlerle ilgili Mehmet Haberal tazminat davası açtı. Ve dava Yargıtay'da alelacele görüşüldü, karar bağlandı. 6 ay bile sürmedi. Ee biz size 6 sene süre verdik bitirin diye bitirmediniz. İlla şikayetçilerin Mehmet Haberal mı olması lazım 6 ayda dosyanın bitmesi için?"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da geçmişte milletvekilliğinin yetkisi olmamasına rağmen dosyanın kurye ile Ankara'ya getirilip aynı gün karara bağlandığını ve Erdoğan'ın milletvekili adaylığının engellendiğini hatırlatan Bozdağ, "Peki, Yargıtay bu kadar iş yükü altında çalışamıyor da Tayyip Erdoğan'ın milletvekili olmasını engellemek isteyen bir takım şikayetler söz konusu, kurye ile dosya nasıl Ankara'ya geliyor, nasıl alelacele kesinleştiriliyor? Bu ne biçim hız, bu ne biçim sürat? Siz böyle bir sürat gördünüz mü? İstediği zaman Yargıtay demek ki pekala çok süratli işleyebiliyor." şeklinde konuştu.

Hizbullah ile ilgili dosyanın Yargıtay'a geldikten sonra ne kadar beklediğinin de belli olmadığını kaydeden Bozdağ, tahliyelerin belli olduğu halde neden 2011'e duruşma tarihi verildiğine dikkatleri çekti.

Bozdağ, şöyle devam etti: "İlgili daireye ekim ayında geliyor, daire duruşma tarihi 2011'e veriyor. Ekim ayında gelen dosyaya kasıma, aralıka duruşma veremez mi; verebilir. Ben buradan soruyorum; neden tahliyelerinin göründüğü belli olduğu halde bu dosyalar 6 yıldır temizlenmedi? Neden Hizbullah sanıklarıyla ilgili dosyanın tahliyeleri görüldüğü halde neden duruşması 2011 yılına verildi. İstense daha öne alınabilirdi. Hata şimdi bile Yargıtay 9. Ceza Dairesi isterse bunu görüşebilir, mani bir hal yok. Onun için burada AK Parti'nin bir kusuru yoktur. Biz Yargıtay'a da, diğer mahalli mahkemelerine de tutukluluk süreleriyle ilgili düzenlemeler vatandaşın aleyhine sonuç doğurmasın, milletin adalete güvenini zedelemesin diye uygulamak için kafi süre verdik; ama bu 6 yıllık süreyi kullanmadılar."

"1 MİLYON 800 BİN DOSYAYI 2 SENE DE NASIL BİTİRECEKSİNİZ"

Bölge adliye (istinaf) mahkemeleri ile Yargıtay'da daire kurulacağının ortaya çıkması üzerine de ilginç itirazların geldiğine dikkat çeken Bozdağ, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'i eleştirdi.

Bozdağ, "Yargıtay Başkanımız; 'Bölge adliye mahkemeleri kurulsun; ama Yargıtay'da daire kurulmasın' diye açıklama yapıyor. Geçmişte de Adalet Bakanlığı'na '6 tane daire kurun, ihtiyacımız var' diye yazı yazıyordunuz. 'Bölge adliye mahkemelerini kurmayın, 6 tane daire kurarsanız biz bu işi hallederiz' diyordu. Şimdi bakanlığın harekete geçeceğine dair bir takım haberler çıkınca bu sefer dün bölge adliye mahkemeleri, istinafa karşı olanlar, şimdi 'İstinaf kurulsun ama Yargıtay'a daire kurulmasın' diyor. Peki 1 milyon 800 bin dosya var, nasıl eriteceksiniz? 'Biz bunu 2-3 sene içerisinde eritiriz' diyor.

Peki ben soruyorum; Sayın Başkan, siz 1 milyon 800 bin dosyayı 2-3 sene içerisinde eritme yeteneğine sahipsiniz de, bin 300 tane dosyayı 6 sene de niye bitiremediniz?" dedi.

Seçim sürecinde kendilerini yıpratmak için bu tür manipülasyonların daha çok alacağını ileri süren Bozdağ, partililerden bunlara karşı AK Parti kadrolarına güvenmeye devam etmelerini istedi.

(CİHAN)
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1076518&title=dosyanin-6-ayda-bitmesi-icin-sikayetcinin-illa-haberal-mi-olmasi-lazim&haberSayfa=1



'Erdoğan: İstinaf mahkemeleri için herşey hazır'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yargıdaki iş yükünün sebebinin siyasete yıkılmaya çalışılmasını eleştirerek, "Biz dosyaları incelemiyoruz. Bunu siyasete yıkamazsınız." dedi.

Başbakan Erdoğan, Kuveyt Başbakanı Şeyh Nasser Al-Mohammed Al-Ahmad Al-Sabah'ın daveti üzerine Kuveyt'e hareketi öncesi Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı düzenledi.

"YARGIDAKİ AĞIR İŞ YÜKÜNÜ NASIL SİYASETE YIKARIM ÇABASI VAR"

Açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını da cevaplayan Başbakan Erdoğan, tutukluluk süreleri ve tahliyelere ilişkin yapılan tartışmalara yönelik soruya, bu konularla ilgili gerek Adalet Bakanı, gerek Başbakan Yardımcısı'nın geniş açıklamalar yaptığını hatırlattı.

İlk defa açıklamalar yapılmadığının altını çizen Erdoğan, istinaf mahkemeleri konusunda kanaat ve fikirlerinin belli olduğunu söyledi. "Niçin gecikme olduğunun nedeninin belli olduğunun ve çözüm konusunda şu an sona doğru yaklaşıldığını" anlatan Erdoğan, fiziki şartların bittiğini, atama safhasının da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile birlikte gerçekleşeceğini belirtti.

"DEMEK Kİ BAŞKA İŞLERLE MEŞGUL OLUYORLAR"

Diğer hususlarda ise şu anda arkadaşlarının gerekli açıklamaları yaptığını dile getiren Başbakan Erdoğan, "İnanıyorum ki yargının şu anda üzerinde toparlanan ağır iş yükünün nasıl siyasete yıkarım çabası var. Bu da şık olmuyor. Bunun siyaset mekanizmasıyla bir alakası yoktur. Yargıya düşenleri, biz dosyaları incelemiyoruz. Mahir ve zaman iyi değerlendirilmeli. Bunu siyasete yıkamazsınız. Yargıya müdahale etmeme gibi Anayasa ve yasalarda olan, engellemeler getiren yasal engeller var. Siyaset ve siyasetçiyi yargılayamazsınız. Öyle daire başkanları var ki 'ben bitirdim' diyor. Ama bazıları bitiremiyor. Demek ki onlar başka işlerle meşgul oluyorlar." diye konuştu.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1076688&title=erdogan-istinaf-mahkemeleri-icin-hersey-hazir
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.