Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

22 Kasım 2024, 04:23:25

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,886
  • Toplam Konu: 4,420
  • Online today: 403
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 379
Total: 379

Hangi durumlarda kanuni veya temerrüt faiz uygulanır

Başlatan Öğrenci Serdar, 12 Şubat 2011, 12:02:07

« önceki - sonraki »

Öğrenci Serdar

İyi çalışmalar Yusuf bey
Hangi işlemler yada ödememe durumlarında alacaklı taraf kanuni faiz yada temerrüt faiz istenilebilinir
Bunun ayrımı nasıl yapabiliriz
Yani temerrüt faiz uygulanabileceği durumlar hangileridir , Kanuni faiz hangi durumlarda borçludan talep edilebilinir
Bu ayrımı yapamıyorum
Örneğin iki tacirin alış verişi dolayısıyla alacaklı taraf diğer borçlu tacirden kanuni faiz mi yoksa temerrüt faiz mi talep etme hakkı vardır ?
Saygılar sunarım

Avukat

Merhabalar. Konuyla ilgili mevzuat hükümleri gayet açıktır aslında. Hızlıca göz atalım:

3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un 1. ve 2. maddesi aynen şu şekildedir:

    Kanuni faiz
   
    Madde 1 – (Değişik : 21/4/2005 - 5335/14 md.)
   
    Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde oniki oranı üzerinden yapılır.
   
    Bakanlar Kurulu, bu oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya yetkilidir.
   
    Temerrüt faizi
   
    Madde 2 – (Değişik : 15/12/1999 - 4489/2 md.) Bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1 inci maddede belirlenen orana göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur.
   
    Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı, yukarıda açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile ticari işlerde temerrüt faizi bu oran üzerinden istenebilir. Söz konusu avans faiz oranı, 30 Haziran günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan avans faiz oranından beş puan veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında bu oran geçerli olur.
   
    Temerrüt faizi miktarının sözleşmede kararlaştırılmamış olduğu hallerde, akdi faiz miktarı yukarıdaki fıkralarda öngörülen miktarın üstünde ise, temerrüt faizi, akdi faiz miktarından az olamaz.



6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun konuyla ilgili hükümleri:

    III - Ticari işler:
   
    Madde 3 – Bu kanunda tanzim olunan hususlarla bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işler ticari işlerdendir.

    1. Ticaret karinesi:
   
    Madde 21 – Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır.Şu kadar ki;hakiki şahıs olan bir tacir, muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya muamele, fiil veya işin ticari sayılmasına halin icabı müsait bulunmadığı takdirde borç adi sayılır.
   
    Taraflardan yalnız biri için ticari iş mahiyetinde olan mukaveleler, kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.

    1. Mukavele serbestisi:
   
    Madde 8/1: Ticari işlerde faiz miktarı serbestçe tayin olunabilir.

    3. Faizin başlangıcı:
   
    Madde 10 – Aksine mukavele yoksa, ticari bir borcun faizi, vadenin bitiminden ve belli bir vade yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlar.



Yukarıdaki maddeler tüm sorularınızın cevaplarını içeriyor. İşin mevzuat kısmı bu şekilde. Dini kısmı da aşağıda:

BAKARA SURESİ 275. AYET: Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "Alış veriş de faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah'a kalmıştır (Allah onu affeder). Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalacaklardır.

276. Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez.

278. Siz ey imana ermiş olanlar! Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve eğer [gerçekten] müminseniz faizden doğan kazançların tümünden vazgeçin;

279. çünkü eğer böyle yapmazsanız, bilin ki Allah'a ve Elçisine savaş açmış olursunuz. Ama eğer tevbe ederseniz, ana-paranız[ı geri almay]a hak kazanırsınız: Böylece ne haksızlık yapmış ne de haksızlığa uğramış olursunuz.

280. Ancak [borçlu] güç durumda ise, rahatlayıncaya kadar ona bir vade verin; eğer bilirseniz, bir karşılık beklemeden [borcu tamamiyle] silmek, sizin kendi iyiliğinize olacaktır.

281. Allah'a döneceğiniz, sonra herkesin kazancının kendisine eksiksiz geri verileceği ve hiç kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı Günü aklınızdan çıkarmayın.

ALİ İMRAN SURESİ 130. AYET: Siz ey imana ermiş olanlar! faizi kat kat arttırarak boğazınıza geçirmeyin; ama Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki mutluluğa erebilesiniz;

131. ve hakikati inkar edenleri bekleyen ateşten sakının!


Veda Haccı'nda Hz. Muhammed (sav)'in yaptığı konuşmanın (Veda Hutbesinin) faizle ilgili bölümü: "Cahiliye döneminin faizli alışverişleri kaldırılmıştır. Yüce Allah, kaldırılan ilk fa­izin,  Abbas b. Abdilmuttalib'inki olmasını emretmiştir. Ancak ana paralarınız sizindir. Ne siz haksızlık edebilirsiniz, ne de haksız­lığa uğratılacaksınız. Allah, faizli alışverişin yapılmayacağını icrası kesin hüküm haline getirdi. Kaldıracağım ilk faiz amcam Ab­bas b. Abdilmuttalib'in faizli alış verişlerindeki faizdir."

İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ribâyı (fâizi) yiyene de, yedirene de lânet etti."
Müslim, Müsâkât 25, (1579); Ebu Dâvud, Büyû 4, (3333); Tirmizî, Büyû 2, (1206); İbnu Mâce, Ticârât 58, (2277).

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İnsanlar öyle bir devre ulaşacak ki, o zamanda ribâ (=faiz) yemeyen kalmayacak. Öyle ki, (doğrudan) yemeyene buharı (bir rivayette "tozu") ulaşacak."
Ebu Dâvud, Büyû 3, (3331); Nesâî, Büyû 2, (7, 243); İbnu Mâce, Ticârât 58, (2278).