Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

23 Kasım 2024, 19:56:01

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,886
  • Toplam Konu: 4,420
  • Online today: 547
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 496
Total: 496

18 Yıl önce abi baskısıyla arsasının tapusunu abisinin oğluna devreden bayan

Başlatan altıntepe, 17 Nisan 2013, 14:01:30

« önceki - sonraki »

altıntepe

18 Yıl önce abi baskısı ile kendisine ait arsa tapusunu bedelsiz olarak abisinin oğluna devreden bayan 5 yıl önce vefat etti . vefat eden bayanın kız kardeşi 60 yaşında ve madden çok kötü durumda.bu kız kardeş kendisinden kaçırılan abisinin oğluna tapusu verilen bu arsada hak sahipliği iddia edbilirmi zira abisinin oğlu  zaten çok varlıklı kendisi ise başkalarına muhtaç durumda. vefat eden bayanın başka varisi yok . Ancak mal varlığını yegeninin üstüne sağken kendi yapıyor.Hayattaki maddi durumu çok kötü olan bu kızkardeşin normalde hakkı olan bu mirastan faydalanabilme şansı varmı Konu hakkında bir yol gösterirseniz çok sevinirim iyi günler

Avukat

Merhabalar. Bahsettiğiniz olay, hukuken muris muvazaası şeklinde değerlendirilebilir. Muris muvazaasına istinaden açılan davalarda zamanaşımı söz konusu değildir; bu tür davalar murisin ölümünen sonraki dönemde her zaman açılabilir. Bununla birlikte muris muvazaasına dayalı olarak açılmış bir dava yargılama aşamasında tenkis davasına dönüştürülse, böyle bir davanın zamanaşımından reddedilme ihtimali söz konusu olacaktır. Aşağıda konuyla ilgili emsal bir Yargıtay Kararı bulunuyor. Özetle, bahsettiğiniz olayla ilgili dava açılabilir diye düşünüyorum. Konunun ayrıntılı şekilde incelenmesi gerekiyor. Bir avukatla anlaşmanız menfaatinize olacaktır. Allah kolaylıklar versin.



T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/5397
K. 2007/7843
T. 10.7.2007

818/m.18
4721/m.1023

Mahkemece, iddia ve savunmanın yanlış nitelendirilmek suretiyle, isteğin tenkis olarak algılanması ve zamanaşımı nedeniyle davanın reddedilmiş olmasının doğru olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda gerekli araşırma ve incelemenin yapılması, son kayıt maliki durumunda bulunan davalı yönünden Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi hükmüne esas olacak şekilde soruşturmanın tamamlanması, ondan sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, miras bırakanın 397 ada 5 parsel sayılı taşınmazını kızı Ülkü'ye maletmek amacıyla davalı Durmuş'a mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlik ettiğinin ve adı geçen davalı ile Ülkü'nün eşi olan davalı Ziyaettin arasında göstermelik bir kira akdi düzenlenip, tapu kaydına şerh verildiğinin dava dışı mirasçı Hatice'nin açtığı dava sonucunda hükmen kesinleştiğini, ancak davalı Durmuş'un anılan kararın infazından sonra, üzerinde kalan 2/3 payı işbirliği içerisinde olduğu diğer davalı Sedat'a 28.11.2005 tarihinde ve satış suretiyle devrettiğini, ayrıca taşınmaz üzerinde davalı Ziyaettin lehine 06.01.1988 tarihinde muvazaalı olarak ipotek tesis edilmiş olduğunu, davalı Durmuş'un temlik nedeniyle üzüntü ve ızdırap duyduğunu ileri sürüp, tapu iptali ve miras payı oranında tescil, ipoteğin fekki, kira sözleşmesinin iptali ile tapuya konulan şerhin terkini ve davalı Durmuş'tan manevi tazminat isteklerinde bulunmuştur.

Davalı Sedat, çekişme konusu taşınmazla ilgili dava sonuçlandıktan sonra, paydaşlar arasındaki sorunun çözümlenmesi ile ihtilafsız kalan 2/3 payı tapu kaydına güvenerek ve iyiniyetle 200.000.-YTL bedelle satın aldığını ve satış bedelinin davalı Durmuş'un banka hesabına yatırdığını, davalı Durmuş, dava konusu taşınmazı davacı Sedat'a temliki sırasında çekişmeli olduğunu bildirdiğini ve bankadan 200.000.-YTL para çekmediğini, davalı Ziyaettin ise, zamanaşımı itirazı olduğunu, beyan ederek, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, tapu iptali-tescil ve ipoteğin fekki talebi ile açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, kira şerhinin kaldırılması talebiyle açılan davanın bu konuda kesin hüküm olup, tapuda şerh kaldırılmış olmakla dava konusuz kaldığından reddine, davalı Durmuş Kaya'ya karşı açılmış olan manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 10.07.2007 Salı günü saat 09.15'de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi Sevinç Türközmen'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, ipoteğin fekki, kira sözleşmesinin iptali ve şerh terkini ile manevi tazminat isteklerine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının miras bırakanı Tahire'nin maliki olduğu 397 ada 5 parsel sayılı taşınmazını 05.01.1999 tarihli akitle ve satış suretiyle davalı Durmuş'a temlik ettiği, daha önce dava dışı mirasçı Hatice tarafından açılan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, kira sözleşmesinin iptali ve şerh terkini isteklerine ilişkin davanın kabulle sonuçlandığı ve kararın temyizi üzerine Dairece onaylanarak, 28.10.2005 tarihinde kesinleştiği, böylece davalı Durmuş'a yapılan temlikin muvazaalı olduğunun kesinleşen mahkeme kararı ile belirlendiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda belirtilen dava dışı Hatice'nin açmış olduğu davada, kira sözleşmesinin iptali ve şerhin terkinine de karar verildiğine ve yine davalı Durmuş yönünden somut olgular gözetildiğinde manevi tazminat isteğinin dinlenilmesine olanak bulunmadığına göre, eldeki davanın bu istekler bakımından reddedilmiş olması, bu gerekçelerle doğrudur.

Ancak; mahkemece, muris muvazaasına dayalı iptal ve tescil isteği ile ipoteğin fekki konusundaki davanın zamanaşımından bahisle reddedilmiş olmasının isabetli olduğu söylenemez.

Hemen belirtilmelidir ki, muris muvazaasına dayalı iptal ve tescil ile sicil üzerinde bulunan ipoteğin fekki istemlerinin herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebilecekleri yargısal uygulamalarla kabul edilen bir kuraldır.

Mahkemece, iddia ve savunmanın yanlış nitelendirilmek suretiyle, isteğin tenkis olarak algılanması ve zamanaşımı nedeniyle davanın reddedilmiş olmasının doğru olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.

Hal böyle olunca, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda gerekli araşırma ve incelemenin yapılması, son kayıt maliki durumunda bulunan davalı Sedat yönünden Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi hükmüne esas olacak şekilde soruşturmanın tamamlanması, ondan sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir.

SONUÇ : Kabulü ile, hükmen açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.07.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

altıntepe