Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

27 Kasım 2024, 07:03:53

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,887
  • Toplam Konu: 4,421
  • Online today: 386
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 363
Total: 363

Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde çok sayıda avukat yaka paça gözaltına alındı

Başlatan Avukat, 13 Haziran 2013, 10:50:37

« önceki - sonraki »

Avukat



Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda 12.00'de toplanan avukatlar Gezi Parkı olaylarını protesto etmek istedi. Polis müdahale ederek 2 avukatı gözaltına aldı. Bunun ardından yaklaşık 100 avukat adliyedeki karakolun önünde slogan atarak oturmaya başladı. Polis bunun üzerine toplam 49 avukatı gözaltına aldı. Ünlü Avukat Ali Rıza Dizdar da gözaltına alınan isimler arasında. Avukatlar Haseki Hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirildikten sonra serbest bırakıldı.

Avukatların yaklaşık bir saat boyunca oturmasının ardından Çevik Kuvvet polisi yeniden adliyeye girdi. Avukatların etrafını çeviren polis daha sonra gözaltına almaya başladı. Avukatların direnmesi üzerine polis yine zor kullandı. Bu sırada bazı avukatların yerde sürüklendikleri görüldü.

POLİSE TEPKİ GÖSTERENLER SU ŞİŞESİ VE ÇAKMAK FIRLATTI
Olaya adliyenin üst katlarında toplanan bazı kişiler de tepki gösterdi. Bu sırada üst katlardan polise su şişeleri ve çakmakların atıldığı görüldü.

49 AVUKAT GÖZALTINDA
Adliyedeki olaylarda aralarında tanınmış avukat aynı zamanda Beşiktaş Yüksek Divan Kurulu Üyesi Avukat Ali Rıza Dizdar ile KCK davası avukatlarından Sinan Zincir, Hüseyin Boğatekin, Suat Eren'in de olduğu 49 avukat gözaltına alındı. Gözaltına alınan avukatlardan 16'sı kadın.

Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi'nde, Gezi Parkı eylemlerine destek eylemler yapan 16'sı kadın 49 avukat gözaltına alındı. Aralarında BJK Yüksek Divan Kurulu Üyesi Avukat Ali Rıza Dizdar'ın da bulunduğu avukatlar gözaltı işlemlerinin yapılması süresince çevik kuvvet otobüslerinde bekletildi.

KARGA TULUMBA TAŞINDI, KELEPÇELENEREK GÖZALTINA ALINDI
Avukat Hüseyin Boğatekin gözaltına işlemine en şiddetli direnenlerden biriydi. Boğatekin, kol ve bacaklarından tutan polisler tarafından, karga tulumba adliyeden çıkarıldı. Avukat Hüseyin Boğatekin bu sırada yine gözaltına alınmaya karşı çıktı, slogan attı. Bi ara yere düşen Boğatekin plastik kelepçeyle kelepçelenerek gözaltına alında.

GÖZALTINA ALINANLARIN ÇOĞU CÜPPELİYDİ
Adliyeden teker teker çıkarılan avukatların çoğunun üstünde cüppelerinin olduğu görüldü.

GÖZALTINA ALINANLAR EMNİYETTE
Gözaltına alınanlar Çevik Kuvvet otobüslerine bindirildi. Avukatların emniyet'e götürüleceği sırada dışarıda toplanan bir başka grup araçların önünü kesti. Bunun üzerine Çevik Kuvvet, müdahale ederek araçlara yol açtı. Açılan yoldan ilerleyen araçlar adliyeden ayrıldı. Grubun polise tepkisi bir süre daha devam etti. C kapısından giriş bir süreliğine kapatıldı.

SİVİL POLİS AVUKATIN RESMİNİ ÇEKMEK İSTEDİ

Bu arada, Çağlayan Adliyesi'nde avukatlara yönelik müdahalenin gerisinde Gezi Parkı protestoları değil, bir sivil polisin turnikeden geçen avukatın resmini çekmek istemesinden kaynaklandığı iddia edildi. Söz konusu tartışmadan sonra onlarca avukat turnikelerin olduğu noktaya yöneldi.

BARO BAŞKANI ADLİYEDE
Öte yandan İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal da saat 14.30 sıralarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı'yla görüşmek üzere adliyeye geldi.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da, Baro yönetimi olarak yola çıktıklarını İstanbul'a geleceklerini açıkladı. Feyzioğlu Twitter hesabında şu mesajı paylaştı: "İstanbul barosu mensubu yaklaşık 30 avukat Adliye'de yaka paça gözaltına alındı. Destek için TBB yönetimi olarak yola çıktık.

AVUKATLAR SERBEST KALDI

Haseki Hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirilen avukatlar daha sonra serbest bırakıldı.


http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23481104.asp

http://www.youtube.com/watch?v=m5uPkhdiYMw#

http://www.youtube.com/watch?v=0oBYYUMefUo#ws

Avukat!, Prof. Dr. Ersan Şen, haber7.com

Hukuk devletinde herkes, yasama organının düzenlediği kanunlara ve kanunlara göre çıkarılan alt normlara uymak zorundadır.

Hukuk kurallarından kaynaklanan hak, yetki ve sorumluluklar, bir keyfilik, imtiyaz veya üstünlük değildir. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde tanımlanan hukukun evrensel ilke ve esaslarına uygun olmak kaydı ile çıkarılan her kanunun bir mantığı, amacı ve fonksiyonu vardır.

Avukatların görev, hak, yetki ve sorumluluklarını düzenleyen Avukatlık Kanunu da, bağımsız savunmayı temsil eden avukatlarla ilgili hükümler öngörmüştür. Avukatlık Kanunu, özel bir kanun statüsünde olması sebebiyle avukatlar yönünden tüm kanunlardan önce uygulanmak zorundadır.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 1. maddesine göre, "Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder". Türk Ceza Kanunu'nun "Tanımlar" başlıklı 6. maddesinde de avukatlar, "yargı görevini yapan" olarak tanımlanmıştır.

Kamu hizmeti gören ve kuvvetler ayrılığında yargı erkinin kurucu unsurlarından kabul edilen avukata, görevinden doğduğu veya görevi sırasında işlediği iddia edilen suçlardan dolayı ne şekilde muamele edileceği, Avukatlık Kanunu'nun 58 ila 62. maddelerinde ve 01.01.2006 tarihli Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 13 Numaralı Genelgesi'nde gösterilmiştir.

Bu sebepledir ki, görevi sırasında veya yaptığı görevden dolayı avukata karşı işlenen suçlar hakkında, bu suçların hakimlere karşı işlenmesine ilişkin hükümler uygulanır. Yine bu sebepledir ki, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında, görevinden doğduğu veya görevi sırasında işlediği iddia olunan bir suçtan dolayı Adalet Bakanlığı'nın izni olmaksızın avukat hakkında cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma başlatılabilmesi mümkün olmadığı gibi, avukatların üzerleri dahi aranamaz. Hatta avukatların ofisleri ve konutları, sadece hakim kararına bağlı olarak, kararda belirtilen konu ile sınırlı olmak kaydı ile cumhuriyet savcısının denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir.

Tüm bu kurallar, keyfi şekilde ve sırf bir kamu hizmeti olan avukatlık mesleğini icra eden insanları, yani onların şahıslarını korumak ve onlara ayrıcalık tanımak amacıyla konulmamıştır.

Milletvekilleri, kamu görevlileri, hakim ve savcılar için öngörülen özel soruşturma ve kovuşturma yöntemleri, sırf bu insanların şahıslarını korumak ve onlara özel imtiyaz sağlamak için değil, görevlerini baskı altında olmaksızın, tarafsız bir şekilde ve güvence ile yerine getirmeleri amacıyla kabul edilmiştir. Avukatlar hakkında da aynı mantık ve gerekçe ile ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali hariç olmak üzere avukatın görevinden doğduğu veya görevi sırasında işlediği iddia olunan suçtan dolayı özel soruşturma ve kovuşturma yöntemi düzenlenmiştir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçların neler olduğu 5235 sayılı Kanunun 12. maddesinde gösterilmiş ve suçüstü halinin tanımı da Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 2. maddesinde yapılmıştır.

Adliye binasında bulunan avukatın görevini yaptığı, en azından görevi sırasında ve sebebiyle orada bulunduğu tartışmasızdır. Hakim ve savcıların adliye binasında veya çevresinde bulunduğu sırada yargı görevini yaptıkları, en azından görevleri sırasında ve sebebiyle orada bulunduklarının kesin kanuni karine olarak kabul edildiğinden, bu noktada avukatları ayrı bir statüye sokabilmek mümkün değildir. Çünkü yargı erki olarak, hukukçuluk mesleğini icra eden hakim, savcı ve avukat eşittir.

Avukatın adliye binasında bağırıp çağırdığına, deyim yerinde ise olay çıkardığına dair iddialar, bir suçun konusu olabilir. Ancak bu iddiaya karşı nasıl bir müdahale yönteminin izleneceği ve soruşturmanın hangi usulle başlatılacağı, Avukatlık Kanunu'nda ve 13 Numaralı Genelgede gösterilmiştir. Bir adliye binasında veya önünde avukatların, gösterdikleri tepki, alkışlı protesto ve toplanmaktan dolayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren bir suçüstü hali varmış gibi, görevlerini icra ettikleri adliye binasından yaka paça çıkarılıp, emniyet binasına götürülmelerinin hiçbir haklı izahı ve gerekçesi olamaz.

Milletvekilleri parlamentodan, hakim ve savcılar adliye binasından nasıl keyfi ve hukuka aykırı olarak çıkarılamazsa, avukatlar da çıkarılamaz.

Adliye binası içinde hakim veya savcıya yapılamayacak muamelenin, aynı şekilde avukata da yapılamayacağını herkesin bilip öğrenmesi, buna aykırı hareket edenlerin de yargı önünde bunun hesabını vermesi gerekir. Buradaki mesele, daha sonra gözaltına alınıp adli muayene amacıyla hastaneye sevk edilen avukat ve stajyer avukatların ne yaptıkları, ne ile suçlandıkları, masumiyet/suçsuzluk karinelerinin, şüpheli ve sanık haklarının bulunup bulunmadığı değildir.

Buradaki mesele, net bir şekilde avukatların Kanun ve Genelgeye rağmen, bir hukuk devletinde görmemeleri gereken muamele ile karşı karşıya kalıp kalmadıklarıdır. Esas sorun, hukuk devletinde açık hukuk kuralları karşısında yapılan hukuka aykırılıklara karşı içine düşülen çaresizliktir.

Hukuk güvenliği hakkına sahip olduğunu düşünen herkes, bir gün bu tür muamele ile karşı karşıya kalabilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 6. maddesinde avukatın dürüst yargılanma hakkının bir unsuru sıfatını taşıdığı, Avukatlık Kanunu'nun 1. maddesi, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 149 ila 156. maddeleri asla gözardı edilemez ve "yargı görevini yapan" sıfatını taşıyan avukata, görevinden dolayı veya görevi sırasında ve görevi sebebiyle deyim yerinde ise "üvey evlat" muamelesi yapılamaz.

Aynı fakültelerden mezun olduğumuz, hukukçuluk mesleğini birlikte icra ettiğimiz hakim ve savcılarımız, avukatların muhatap olduğu hukuka aykırı davranışlara karşı sessiz kalmamalıdır. Avukatın maddi ve manevi bakımdan ne gibi sorunlarla yüzleştiği, en küçük bir ihlal iddiasında bile hakkında inceleme başlatılıp soruşturma izninin verilebildiği, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı temsil ettiği halde, görevini yerine getirirken karşılaştığı zorlukları gözönünde bulundurmak, yargı erkinin korunup "kuvvetler ayrılığı" ilkesinin sağlanması adına avukat haklarına saygı gösterilmesini beklemek, tüm hukukçuların üzerine düşen ciddi bir sorumluluktur. Artık yeter!

ersansen@hotmail.com
http://www.haber7.com/yazarlar/prof-dr-ersan-sen/1037699-avukat


İstanbul Barosu yaşanan olaylarla ilgili protesto gösterisi organize etti





Yapılan basın açıklaması şu şekildeydi:

Ne yazık ki ülkemizde ne yazık ki, siyasi iktidarın tahrik ve yönlendirmeleriyle gittikçe artan bir polis şiddeti ve terörü yaşanmaktadır. Polis, Anayasal ve demokratik protesto haklarını kullanan yurttaşlara karşı hukuka aykırı olarak müdahale etmekte, karşısındakinin insan olduğunu unutarak acımasız bir şiddet uygulamakta, hukuka aykırı gaz, gaz fişeği ve plastik mermi kullanarak, ayrım gözetmeksizin yurttaşların can güvenliğini ve sağlığını hiçe saymaktadır. Dün de böyle olmuş ve ne yazık ki çok sayıda yurttaşımız yaralanmıştır. Halka karşı sistematik olarak suç işlenmektedir. Bunun adı polis şiddetidir ve bu şiddet pek çok görüntü ile de sabittir. Bu görüntüler ve bilgiler Baromuzca da arşivlenmektedir. Bunlarla ilgili olarak yeni suç duyurulan da yapılacak, konu uluslar arası kamuoyuna da taşınacaktır.

Toplumun neredeyse tüm kesimlerine yönelik bu polis şiddeti dün bu kez, adaletin kalbi olması gereken, avukatların da çalışma mekânı olan Çağlayan Adliyesinde ortaya çıkmıştır. Gerçekten görüntülerle de belgelendiği üzere çevik kuvvet olarak anılan polis meslektaşlarımıza saldırmış, mesleğin onur ve saygınlığı ile bağdaşmayacak şekilde, bir kısmını cübbelerinden çekiştirmek, sürüklemek suretiyle hukuksuz ve yoğun şiddet kullanarak yakalama işlemi uygulamıştır. Yargı görevi yapan avukatların, bu görevi icra ettikleri bir mekânda, bu tür bir muameleye maruz bırakılmaları asla kabul edilemez. Adliyedeki polisin görevi, avukatın da içinde bulunduğu görevlilerin görevlerini yerine getirmeleri hususundaki güvenceyi sağlamaktır. Adliyede avukata müdahale etmek polisin görevi olamaz.

Yasa gereğince polis tarafından ifadesi alınamayan, ancak savcının ifade alabileceği gerçeği karşısında meslektaşlarımızın Adliyeden Emniyet Müdürlüğü'ne götürülmesi ve hastaneye şevki de asla kabul edilemeyecek bir yasadışılık ve keyfiliktir. Daha ağır ve vahim olan ise, bu yöntemi tercih eden kolluğun mesleğimizi istiskal ederek aldığı tatmindir.

Baromuzca yapılan girişimler sonucunda meslektaşlarımız serbest bırakılmışlardır. Ancak bu durum olayın bu vahametini, yaşanan hukuksuzluğu ve şiddeti ortadan kaldırmamaktadır.

Meslektaşlarımıza ve meslek onurumuza yönelen bu saldırıyı şiddetle kınıyor, bu saldırının ve şiddetin hesabının sorulacağını tüm kamuoyuna ilan ediyoruz. Bu saldırı ülkemizde sayıları 80.000'lerde olan tüm avukatlara ve tüm barolara, mesleğe yapılmış bir saldırıdır. TCK 6.maddeye göre yargı görevi yapan kişiler konumundaki avukatlara yönelik bu saldırı ve saldırılar, ülkedeki tüm meslektaşlarımızdan hak ettiği yanıtı alacaktır. Bu tür saldırılar, hukuksuz soruşturma ve davalar, adalet savaşçılarını, baroları hak ve hukuk mücadelesinden alıkoyamaz, sindiremez ve yıldıramaz. Avukatlar ve onun örgütlü gücü olan barolar, hak, hukuk, özgürlük ve demokrasi mücadelesini sarsılmaz bir kararlılıkla sürdüreceklerdir. Gün birlik ve ileri faşizme karşı omuz omuza mücadele günüdür.

Başta siyasi iktidar olmak üzere, tüm ilgililere sesleniyor ve uyarıyoruz: Yargı görevi yapan avukatlara ve barolara, halka yönelik saldırılara, hukuksuz uygulamalara, şiddete derhal son verin. Aksi takdirde hukuksuzluk ve şiddetin boyutuna göre ve buna "uygun" yanıt mutlaka verilecektir. Bizim anladığımız ve anlayacağımız tek dil "hukuk" tur. Bu dili bilmeyen veya anlamak istemeyenler de bunu öğreneceklerdir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
http://www.istanbulbarosu.org.tr/Detail.asp?CatID=1&SubCatID=1&ID=8216