Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

30 Eylül 2024, 15:11:54

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,222
  • Latest: sezai04
Stats
  • Toplam İleti: 8,877
  • Toplam Konu: 4,419
  • Online today: 612
  • Online ever: 648
  • (Dün, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 267
Total: 267

boşanma tazminat ve nafaka temyizi

Başlatan sammy, 19 Kasım 2014, 12:11:28

« önceki - sonraki »

sammy

merhaba, tsk'da subayım aylık gelirim 3.000 lira üzerime kayıtlı malım mülküm hiç bir şeyim yok ve 2 yaşındaki tek çocuğa aylık 900 tl nafaka vermeme hükmedildi.
ancak çocuğun annesi de kamuda avukat ve benimle aynı maaşı alıyor hatta aylık 3.500 tl yi buluyor.
gerekçeli karar çıktıktan sonra bu kararı temyiz etmem mantıklı mıdır? temyize gidersem bir sonuç alır mıyım?
ayrıca davacı taraf hiç bir tezini kanıtlayamadığı halde 10 bin maddi 10 bin manevi tazminat kazandı.
evlilik boyunca mağdur olan taraf ben olmama rağmen haksız konuma düşürüldüm.
tazminatı da temyize götürsem adil bir karar çıkar mı?
yardımcı olursanız çok sevinirim. ???

kilimanjaro

Merhabalar. Temyizden olumlu bir karar gelmesinin elbette bir garantisi yok. Fakat bahsettiğiniz durumda kararın bozulması ihtimalinin yüksek olduğunu söyleyebilirim. Zira nafaka miktarı bence de çok olmuş. Şartları oluşmadan tazminat talebinin kabulü de hukuken mümkün değil. Aşağıda konuyla ilgili emsal teşkil eden iki adet Yargıtay kararı bulunuyor. İlk kararda mali durumu aynı olan anne babadan diğerine müşterek çocuk için yükletilen 750 TL tutarındaki nafakayı Yargıtay çok bulup bozuyor, mahkeme kararında direniyor ve kararın ikinci kez temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun (kısaca HGK) önüne geliyor, HGK bozma kararını doğru bularak mahkemenin direnme kararını bozuyor. Diğer kararda ise mali durumu çok iyi olan bir babanın bir çocuk için aylık 1.000 TL nafaka ödemesi dahi Yargıtayca çok bulunup karar bozuluyor ancak mahkemenin direnme kararı vermesi ve bu kararın da temyiz edilmesi üzerine HGK bu tutarı normal bularak mahkemenin kararını onama yoluna gidiyor. Temyiz dilekçenizde bu kararlara da atıf yapabilirsiniz. Allah kolaylık versin...



T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
2011/3-635 E.,
2011/688 K.

BİRLİKTE YAŞAMAYA ARA VERİLMESİ
NAFAKA
4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 186 ]
4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 195 ]
4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 197 ]
4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 4 ]
"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki "nafaka" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karadeniz Ereğli 2.Asliye Hukuk Mahkemesince(Aile Mahkemesi sıfatıyla) davanın davacı eş yönünden reddine, davacı çocuk yönünden kabulüne dair verilen 08.04.2010 gün ve 2009/203 E.,-2010/227 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 12.10.2010 gün ve 12248 E., 16417 K. sayılı ilamı ile;

(...Davacı vekili dilekçesinde, tarafların evli olup ayrı yaşadıklarını, davalının evi ve ailesi ile ilgilenmediğini beyan ederek, davacı kadın için 1200 TL. ,müşterek çocuk için 500 TL. tedbir (reşit olduktan sonra yardım nafakası olarak devam etmek üzere ) nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, davacı kadın yönünden, her ne kadar ayrı yaşamda haklılık varsa da , tarafların gelir durumlarının aynı olup, davacı kadının nafakaya ihtiyaç duymadığı gerekçesi ile davanın reddine, müşterek çocuk yönünden ise aylık 750 TL. nafakaya karar verilmiştir.

TMK'nun 195. maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilirler. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır.Aynı yasanın 197. maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.

Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.

Tedbir nafakasında eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir ( TMK md. 186/son ). Davacı eşin ekonomik durumunun davalı ( kocadan )daha iyi olması ya da aynı olması, davalı kocayı tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Ancak, hükmedilecek nafakanın miktarını tayinde bu husus dikkate alınmak zorundadır. Böylece "hakkaniyet" ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir ( TMK. md. 4 ).

Öyle ise mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek davacı kadın yararına uygun bir nafakaya karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

Kabule göre de, davacı anne de müşterek çocuğun eğitim ve diğer giderlerine de, katılmak mecburiyetinde olduğundan dolayı, müşterek çocuk yararına hükmedilen nafaka tutarı da fahiş bulunmuştur. ..)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN:Taraf vekilleri   

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, eş için tedbir, çocuk için reşit olana kadar iştirak, reşit olduktan sonra yardım nafakası istemine ilişkindir.

Davacı, davalı eşinin kendisini sadakatsizlikle suçlayıp, hakaret ettiğini bu nedenle ayrı yaşamaya başladıklarını müşterek çocuk için aylık 1.200.00 TL, kendisi için aylık 500.00 TL tedbir, iştirak ve yardım nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; davacı eşin ayrı yaşamakta haklı olduğunun anlaşıldığı, ancak davacı eşin açtığı davanın niteliği itibarıyla tedbir nafakası davası olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının araştırılması sonucunda ekonomik durumlarının aynı olduğunun belirlendiği, davacı eş için alınacak bir tedbir ya da ayrı yaşamakta haklı olması nedeniyle davalının maddi katkı yapmasını gerektirir bir durum olmadığı, davacı eşin mevcut ekonomik durumu itibarıyla nafakaya ihtiyacı bulunmadığı, kusur durumunun boşanma halinde tazminat açısından değerlendirilebileceği anlaşıldığından davacı eşin kendisi yönünden açtığı davanın reddine; ancak tarafların ayrı yaşadıklarının ve davacı çocuğun diğer davacı anne yanında kaldığının sabit olması karşısında bu davacının açtığı davanın kısmen kabulü ile davacı reşit olana kadar iştirak, reşit olduktan sonra yardım nafakasının davalıdan alınmasına karar verilmiştir.

Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece, davacı kadın yararına uygun bir nafakaya karar verilmesinin gerektiği, ayrıca "kabule göre" başlığı altında da, davacı annenin de müşterek çocuğun eğitim ve diğer giderlerine katılmak mecburiyetinde olması nedeniyle, müşterek çocuk yararına hükmedilen nafaka tutarının fahiş olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkeme; her iki bozma nedenine karşı önceki kararında direnmiş; hükmü davacı vekili tedbir nafakası, davalı vekili de iştirak nafakası, noktalarından temyize getirmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı kadın yararına uygun bir nafakaya hükmedilmesinin gerekip gerekmediği; ayrıca müşterek çocuk yararına hükmedilen nafaka tutarının fahiş olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

I-Ön soruna ilişkin değerlendirme:

Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşme sırasında öncelikle; Hukuk Genel Kurulu'nun usulüne uygun kararları inceleyeceği, kabule göre bozma olamayacağı; Özel Daire bozma ilamının içeriğine göre son cümlesinin başında yer alan "kabule göre" ibaresinin sehve dayalı olup olmadığı, metinden çıkarılması gerekip gerekmediği oylanmış; mahkeme kararının iki ayrı nafaka istemine ilişkin olup, ilk açıklamaların davacı kadının nafaka istemiyle ilgili olduğu, kabule göre ibaresiyle başlayan bozma nedeninin ise iştirak nafakasına ilişkin bulunduğu, bu bozma nedeninin ilk bozma nedeniyle bağlantılı olmamasına göre kabule göre başlığı altında yapılmasına gerek bulunmadığı; sehve dayalı kullanılan bu ibarenin metinden çıkarılması gerektiği, "kabule göre" ibaresi ile başlayan bölümün ayrı bir bozma nedeni olarak bozma kapsamına dahil olduğu, oyçokluğu ile kabul edilmiştir.Bozma ve direnme kararları bu kapsamda ele alınarak; incelenmiş ve işin esası üzerinde görüşülmüştür.

II-İşin esası yönünden değerlendirme:

A-Davacı vekilinin tedbir nafakasına yönelik temyizi yönünden:

İlkin, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun:

"Birliğin Korunması" üst başlıklı ve genel düzenleme içeren 195. maddesinde:

" Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi hâlinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır."

"Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi" başlıklı 197.maddesinde:

"Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır."

"Hak ve Yükümlülükler" üst başlıklı 185.maddesinin ikinci fıkrasında:

"Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler."

"Konutun Seçimi, Birliğin Yönetimi ve Giderlere Katılma" başlıklı 186.maddesinin son fıkrasında:

"Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar"

"Hakimin Takdir Yetkisi" başlıklı 4.maddesinde ise:

"Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir."

düzenlemeleri yer almaktadır.

Tüm bu hükümler göstermektedir ki, eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir ve birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Ayrıca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilirler. Hakim, bu halde de gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır. Tedbir ve iştirak nafakası da hakimin alacağı bu önlemler arasındadır. Hakim, Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hukuka ve hakkaniyete göre karar verecektir.

Diğer taraftan, ayrılık durumunda evlilik birliği hukuken devam ettiğine göre, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmak durumundadır. Bu nedenle, ayrı yaşamda haklı olan eş, diğer eşten tedbir nafakası isteyebilir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği davalı (koca), birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır (TMK md.186/3). Davacının (kadının) gelirinin bulunması, davalının (kocanın) ortak giderlere (elektrik, su, telefon, kira, yakıt parası vs) katılma yükümlülüğünü tamamen ortadan kaldırmaz; bu durum sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Davacının (kadının) gelirinin bulunması, ona tedbir nafakası bağlanmasını engelleyici bir hal değildir.Hâkim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmeli; "hakkaniyet" ilkesine uygun bir nafaka takdir etmelidir.

Somut olay yönünden yapılan değerlendirme sonunda çoğunlukça; açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler ile yargısal uygulama gözetildiğinde, özellikle ayrı yaşam hakkını kazanan kadın için tedbir nafakası verilmesinin yıllardır kabul gördüğü; ayrı yaşayan eşin ekonomik durumu iyi olsa dahi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun yukarıda açıklanan hükümlerine göre az veya çok katkıda bulunacağı; kadının gelir durumunun ancak takdir edilecek nafaka miktarına etkili olabileceği görüşü benimsenerek, sonuçta davacı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği oy çokluğu ile kabul edilmiştir.

Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek, ayrı yaşamakta haklı olan davacı eş için de hakkaniyet uygun bir miktar tedbir nafakasına hükmolunması gerekirken, istemin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının açıklanan nedenlerle bozulması gerekir.

B-Davalı vekilinin çocuk için hükmedilen iştirak (reşit olunmakla yardım) nafakasına yönelik temyizine gelince;

Yukarıda açıklandığı üzere yapılan ilk oylamada bozma ilamının son cümlesindeki "kabule göre" ibaresi çıkarılarak bozma kapsamına alınan bu bozma nedenine yönelik temyiz incelemesinde çocuk hakkında hükmedilen nafaka miktarının fahiş olup olmadığı hususunun ayrıca oylanması sonucunda; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nun çoğunluğunca da Özel Daire bozma kararı benimsenmiş olmakla; bozmaya uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle de direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Yukarıda;

1- (I). bölümde açıklanan nedenlerle bozma ilamının son cümlesinde sehven yer verilen "kabule göre" ibaresinin bozma metninden çıkarılmasına, oyçokluğu ile;

2- (II).bölümde (A) başlığı altında açıklanan gerekçelerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; tedbir nafakasına ilişkin direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oyçokluğu ile;

3- (II).bölümde (B) başlığı altında açıklanan gerekçelerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; iştirak (reşit olunmakla yardım) nafakasına ilişkin direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oyçokluğu ile; 23.11.2011 gününde karar verildi.







T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2012/3-1344
K. 2013/517
T. 17.4.2013

4721/m.4

DAVA : Taraflar arasındaki nafaka davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aksaray 1.Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 3.3.2011 gün, 2009/910 E.-2011/187 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi'nin 18.10.2011 gün ve 2011/9388 E-2011/15876 K. sayılı bozma ilamı ile;

( ... Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacı ile davalının müşterek 3 çocuğunun olduğunu, bu çocuklar için hükmedilen iştirak nafakalarının arttırılarak her bir çocuk için aylık 1500'er TL iştirak nafakasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.

Mahkemece, her bir çocuk için, aylık 1000 TL iştirak nafakasına hükmedilmiştir.

İştirak nafakası, çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşulları ile genel ihtiyaçlar ve ana babanın mali durumuna göre takdir edilir.

Nafaka miktarının belirlenmesinde esas alınması gereken ister bakım ve barındırma, isterse okul, eğitim ve gelişme giderlerinin özenti ve aşırılığa kaçmadan doğru, makul ve gerçekçi sınırlar içinde kalmasına özen gösterilmesi toplumun ve çevrenin genel yaşam gelişim ve eğitim çizgisinin gözden uzak tutulması ve nihayet kişisel ve aşırı istekler ile toplumun lüks ve fantezi kabul edebileceği ihtiyaçlar için velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklerine maruz bırakılmaması gerekmektedir.

Öyle ise mahkemece yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek, makul oranda ve hakkaniyete uygun bir nafakaya karar verilmesi gerekirken, tarafların gerçekleşen ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, ayrıca çocukların yaşları ve bulundukları muhit itibariyle de fahiş bir miktarda nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

H.G.K.'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; iştirak nafakasının arttırılması istemine ilişkindir.

Davacı vekili; müvekkili olan davacı ile davalının müşterek üç çocuğunun olduğunu, bu çocuklardan M. ve Ö. için bağlanan 600,00'er TL nafakanın 900,00'er TL artırılarak her bir çocuk için 1500,00 TL ye çıkartılmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; istenilen nafaka miktarının günün ekonomik koşullarına göre fahiş miktarda olduğunu, davacının küçüklerin üzerinden lüks bir yaşam sürme gayreti içinde bulunduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; maddi durumu oldukça iyi olan bir babanın çocuklarının da, aynı yaşam standardında bir yaşam seviyesi sürmelerinin TMK 4.maddesine daha uygun olacağı, aksinin çocukların yararına olmayacağı, 2008 yılından bu yana paranın alım gücünde ki değişiklik, çocukların ilerleyen yaşları ve eğitim durumları nedeni ile artan ihtiyaçları da gözetilerek davanın kısmen kabulüyle dava tarihinden itibaren nafaka miktarı 400,00 TL artırılarak her bir çocuk için aylık 1.000,00' er TL nafakanın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarda belirtilen sebeplerle karar bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; tarafların ekonomik ve sosyal durumları, günün ekonomik koşulları, çocukların yaş ve eğitim durumları ile nafakanın niteliği gözetildiğinde, mahkemece takdir edilen nafakanın makul oranda ve hakkaniyete uygun miktarda olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

H.G.K.nda yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyelerce, Özel Daire kararının yerleşik uygulamaya uygun olduğu, nafaka miktarının 600,00 TL'den 1000,00 TL ye çıkarılmasının ilkeleri aştığı, yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de H.G.K.'nun çoğunluğunca bu görüş benimsenmemiştir.

H.G.K.'nun çoğunluğunca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, günün ekonomik koşulları, çocukların yaşları ve okul durumları nazara alındığında, takdir edilen nafaka miktarının makul oranda ve hakkaniyete uygun bulunduğu, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilmiş ve bu sebeple direnme kararının onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarda açıklanan sebeplerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen Geçici madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.'nun 440/III maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.04.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

sammy

aydınlattığınız için çok teşekkür ederim.
size bir sorum daha olacak yardımcı olursanız çok mutlu olurum.
Boşanma davasını karşı taraf açtı ve geçtiğimiz 18 kasımda boşanma sonlandı.
karşı taraf art niyetli ve işi uzatma kafasında çok sorunlu bir kişi.
tazminat ve nafakayı temyize götürme hakkı var onu biliyorum. ancak davayı kendisi açtığı halde boşanma kararını da temyiz edebilir mi?? :-\

kilimanjaro

Alıntı Yapdavayı kendisi açtığı halde boşanma kararını da temyiz edebilir mi?

Edemez ancak karar kesinleşmeden davadan feragat ederse, feragat sebebiyle yeni bir karar verilmesi gerektiğinden, mahkeme öncelikle boşanma kararının bozularak ortadan kaldırılması için dosyayı Yargıtay'a gönderecek, Yargıtay da feragat hakkında karar verilebilmesi için mahkemenin kararını bozacaktır. Aşağıda buna ilişkin emsal bir Yargıtay kararı bulunuyor.




T.C.
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi
Esas : 2003/1256
Karar : 2003/2259

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen 15.11.2002 günlü ek karar yönünden temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü.
Taraflar 21.10.2002 de anlaşarak boşanmış, hüküm kesinleşmeden davacı (kadın) davasından 15.11.2002 de feragat etmiş, mahkeme de aynı tarih ( 15.11.2002 de) ek kararla feragat nedeniyle boşanma hükmünün ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.
a) Mahkemeler nihai kararlarını vermekle işten elini çekmiş olurlar.Kendi hükümlerini kendileri kaldıramazlar. İlk derece mahkemelerinin kararları bozulup kaldırılması münhasıran Yargıtay'a aittir.( YK.md.1, HUMK. md.428) Davacının davadan feragati üzerine mahkemenin ek kararla boşanmaya ait kararının ortadan kaldırması yerinde değildir.
b) Davadan feragat tek yönlü bir irade açıklamasıdır; iradenin açıklandığı anda kesin bir hükmün tüm sonuçları kendiliğinden meydana gelir.( HUMK. md.91-95) Davacı 15.11.2002 günlü dilekçesi ile davadan feragat ettiğine göre, davanın esası hakkında hüküm oluşturabilmesi için boşanma yönünden verilen kararında bozulması gerekmiştir.( 11.4.1940 tarih 70 s. İçtihatı Birleştirme Kararı )
SONUÇ: Açıklanan nedenle 15.11.2002 tarihli ek karar ile 21.10.2002 tarihli boşanmaya ait kararların BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Davacının davadan feragat dilekçesi süresinde ve temyiz niteliğinde ise de, bu dilekçe yönünden öncelikle temyiz harcının tamamlattırılması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

glferay


Runzo

Merhabalar ben bayanım eşime boşanma davası açacağım ve maddi imkanım yok barodan avukat talebinde bulundum bana randevu verdiler,şuan ailemin yanındayım ikametgahım istanbulda old için davanı istanbulda açılması gerekiyormuş sanırım ama benim için çok zor olacak git gel 12 saatlik yol,ikametgehımı buraya alsam burda dava açma hakkım olmaz mı?boşanma  sebebimiz beni evden kovdu ve kanıt olarak anne va babamın şahidi dışında bişey yok bu durumda davam kabul edilir mi? 3500 geliri var ben çalışmıyorum şuan hiç gelirim yok,6 senelik evliyiz ve bu sürede beni çalıştırmadı ne gibi haklarım var acaba bilgi verirseniz kısaca sevinirim...