Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

22 Kasım 2024, 10:19:32

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,886
  • Toplam Konu: 4,420
  • Online today: 403
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 397
Total: 397

''Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke" sözüne 624 bin TL tazminat!

Başlatan Avukat, 10 Mayıs 2010, 03:15:11

« önceki - sonraki »

Avukat

Aralarında eski 4 kuvvet komutanının da bulunduğu 312 general, ''Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke'' başlıklı köşe yazısı nedeniyle açtıkları davada, Anadolu'da Vakit Gazetesi'nden her bir davacı için 2 bin TL olmak üzere toplam 624 bin TL manevi tazminat kazandı.

Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davanın karar duruşmasına, davacı generallerin avukatı Bilgin Yazıcıoğlu ile davalı Nuri Aykon'un avukatı Hacı Ali Özhan ve eski RTÜK üyesi Mehmet Doğan'ın avukatı Eda Değirmenci katıldı.

Yargıç Adem Albayrak, avukat Yazıcıoğlu'nun, Türk Telekom yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunulması talebiyle mahkemeye dilekçe sunduğunu kaydetti.

Avukat Yazıcıoğlu, dilekçesindeki hususların dikkate alınması gerektiğini belirterek, ayrıca Nuri Aykon'un avukatı Özhan'ın mahkemeye sunduğu dilekçenin de gerçeği yansıtmadığını ileri sürdü.

Avukat Özhan ise, ''2. Ergenekon davasının iddianamesinde, Vakit Gazetesi'ne karşı alınacak tedbirler başlığıyla hazırlanan bir takım hususların yer aldığını'' ifade ederek, bu konunun şu anda mahkemede görülmekte olan davayı etkileyecek bir konu olduğunu öne sürdü.

Özhan, ''Davacıların emir komuta zinciri içinde ve üst makamların emirleriyle dava açtıklarını'' iddia ederek, ''Kişi, bir başkasının isteğiyle dava açarsa davanın reddi gerekir'' dedi.

Avukat Özhan, aynı konudaki Bakırköy 16. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen ceza dosyasının da beklenmesi gerektiğini belirtti.

Yargıç Albayrak, ara kararında, avukat Özhan'ın dilekçesinde talep ettiği hususların reddini ve avukat Yazıcıoğlu'nun, Türk Telekom yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunulması şeklindeki talebi konusunda da karar verilmesine yer olmadığını kararlaştırdı.

Avukat Yazıcıoğlu, daha önceki beyanlarını tekrarlayarak, davanın kabulüne karar verilmesini istedi.

Avukat Özhan da dava konusu yazının, bir eleştiri yazısı olduğunu, hakaret kabul edilse bile Aytaç Yalman ve Çetin Doğan ile ilgili bir yazı olduğu belirterek, diğer davacıların aktif husumet ehliyetlerinin bulunmadığını kaydetti. Özhan, davanın reddine karar verilmesini talep etti.

Avukat Değirmenci ise müvekkili Mehmet Doğan yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etti.

Yargıç Adem Albayrak, Mehmet Doğan yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verildiğini açıkladı.

Albayrak, diğer davalılar Harun Aksoy ve Nuri Aykon yönünden davanın kabul edildiğini belirterek, her bir davacı için 2 bin TL olmak üzere toplam 624 bin TL manevi tazminatın, 25 Ağustos 2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verdi.

-DAVA KONUSU-

Eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur'un da aralarında bulunduğu 312 general, Asım Yenihaber imzasıyla yayımlanan ''Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke'' başlıklı köşe yazısında kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla Anadolu'da Vakit Gazetesi ve eski RTÜK üyesi Mehmet Doğan aleyhinde 624 bin TL'lik manevi tazminat davası açmıştı.

Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, her bir davacı için 2 bin TL olmak üzere toplam 624 bin TL'nin, Nuri Aykon, Harun Aksoy ve Mehmet Doğan'dan (Asım Yenihaber) müştereken tahsiline karar vermişti.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ise yerel mahkemenin bu kararını, eksik inceleme gerekçesiyle bozmuştu.


[Haber Yorum - Av. Hacı Ali Özhan]   

312 generalin bir araya gelerek, üçüncü sayfada yayımlanan bir makale üzerine Vakit gazetesine açtığı davada, haklı, makul ve yeterli savunma yapmamıza karşın, maalesef mahkeme 06.05.2010 tarihli duruşmada tazminata karar verdi.

Davanın konusunu kısaca özetlersek; Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın Hürriyet gazetesinde "Kuzey Irak dağlarında Mussogorski'yi damarlarımda hissederim" şeklindeki açıklaması ile 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan'ın "Mehmetçiğin kanını Yemen'de niçin akıttık? Hâlâ soruyoruz" şeklindeki açıklamaları Ağustos 2003 tarihli gazete ve televizyonlarda "vatan-müstemleke" konulu geniş tartışmalara konu oldu.

Vakit gazetesinde "Onbaşı bile olamayacakların General olduğu ülke" başlıklı 25 Ağustos 2003 tarihli yazıda, adı geçen iki generalin açıklamaları belirtilerek Türk generalin Rusların Kars'ı işgali üzerine beste yapmış aşırı Rus milliyetçisi olan Mussogorski'nin bestesine duyduğu hayranlık ile Yemen'in vatan sınırı olduğunun bir general tarafından bilinmemesi, örnekler verilerek, general seçiminde nelere dikkat edilmesi gerektiğini yazar, kendi mizahi üslubu içinde değerlendirmiştir.

Bu karar üzerine Vakit gazetesine kızanlar sevinebilir, ancak ortada ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve hukuk tekniği açısından bir sorun vardır. Yazının içinde kişiliğe hakaret vardır-yoktur ayrı tartışma konusu ancak davanın hepimizi ilgilendiren bir yönüne değinmek istiyorum.

Köşe yazısı iki generali doğrudan hedef almış iken bütün generalleri kapsar şekilde yorumlanması hukuk tekniği açısından bir sorun ortaya çıkarmaktadır. Bir meslek mensubuna karşı yapılan hakaret halinde, o meslek mensuplarının tamamının dava açma hakkının varlığı hukuki bir sorundur. Bir kişinin söylediği bir söz yüzünden veya bir gazete makalesinde yapılan hakaret halinde binlerce kişiye dava açma hakkı tanınmasının yaratacağı sorunlar açıkça gözükmektedir.

Mahkemeye sunduğumuz emsal Yargıtay kararında, bir partiye hakaret edildiği ileri sürülerek partinin üyesi olan kişinin açtığı davada "Uygun illiyet bağı teorisiyle ilgili açıklanan ilkeler göz önünde tutulduğunda, davacının manevi üzüntüsü (zararı) ile davaya konu haksız eylem arasında, hukuk düzeni açısından değil, mantık bakımından bir bağlantı söz konusu olabilir. Aksinin kabulü halinde ise, saldırıya uğrayan siyasi partiye (tüzel kişiye) mensup her gerçek kişiye manevi tazminat davası açma hakkını tanıma gibi bir sonuç hasıl olur ki, bu durumda haksız eylem faili altından kalkamayacağı çok ağır bir tazminat borcu altına girer ve bu da hukuken kabul edilebilecek bir sonuç olamaz..." şeklinde değerlendirmede bulunulmuştur. (4. Hukuk Dairesi 1994/6307 E.-1995/5051 K.sayılı)

Vakit'i tazminat ödemeye mahkum eden Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi 2001 yılında verdiği bir kararında "Beş genel başkanın seçtiği, yalakalık yapan insanlar meclise geldi" sözü nedeniyle bir milletvekilinin açtığı davada, "yalaka sözcüğüyle tüm milletvekilleri hedef alındığı açıktır ...ancak yansıma suretiyle davacının bundan alındığını ileri sürüp manevi ödence dilemesi yerinde bulunmamıştır." diyerek davayı reddetmiştir. (20. Asl.H. 2001/490 E. 2001/794 K)

Aynı söz üzerine başka milletvekillerinin açtığı davalar üzerine verilmiş kararlarda da "tüm milletvekillerinin hedef alınmadığı, isim zikredilmediği veya belirleyici nitelemede bulunulmadığı, dava hakkının yansıma yoluyla genişletilemeyeceği, doğrudan davacıyı hedeflemediği, ancak doğrudan muhatap alınma halinde kişiliğe saldırının var olabileceği" gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. (Ankara 24. Asliye Hukuk 2001/479 E. 2001/794 K., Ankara 17 Asliye Hukuk 2001/488 E.Yargıtay 4. HD 2001/13316 Esas ile onaylanmıştır.)

Yansıma yoluyla dolaylı olarak mantıki ilgi kurularak dava açma hakkı tanındığında fahiş bir tazminat yükü de ortaya çıkmaktadır. 312 general davasında olduğu gibi 2.000 TL tazminatın toplamı 624.000 TL gibi aşırı, orantısız bir miktar ortaya çıkarmıştır. Bir yazı için bu miktar bir tazminatın, katlanılamaz mağduriyete neden olacağı, basın özgürlüğünü zedeleyeceği, ticari hayatı yok edici olacağı açıktır.

Bu nedenle 312 general davası, Vakit gazetesine karşı olmakla, kızmakla geçiştirilecek bir sorun değildir. Sorunu Vakit gazetesinin değil bütün basının sorunu olarak görmek, ifade hakkını Asım Yenihaber'in değil bütün köşe yazarlarının, basın mensuplarının sorunu olarak görmek gerekir.

Bu nedenle davanın (matufiyet-aktif husumet ehliyeti) yönü üzerinde ayrıntılı değerlendirme yapması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Mahkeme kararını temyiz edeceğimizden nihai durum Yargıtay 4. Hukuk Dairesi kararı ile kesinleşecek. Umarım ifade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne ve hukuk tekniğine uygun, en doğru karar verilecektir. ZAMAN

Av. Hacı Ali Özhan-Vakit gazetesi sahibi Nuri Aykon vekili
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=981916&title=yorum-av-haci-ali-ozhan-312-general-davasi-uzerine

kilimanjaro

Her gün yeni bir dava.. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, ıslak imza davaları ve süren soruşturmalara ilişkin haber ve yorum yapan gazetecilere açılan davalar, rekor seviyeye ulaşmış durumda.

Zaman, Taraf, Bugün, Yeni Şafak, Star ve Vakit başta olmak üzere; gazetelere açılan soruşturma sayısı 3 bin 500'ü geçti. Bunlardan yaklaşık 2 bini davaya dönüştü.

Kesinleşmiş 50 ay hapis cezası bulunan ve hakkında 40 dava açılan Star Gazetesi yazarı Şamil Tayyar başı çekiyor bu süreçte. Hakkında istenilen hapis cezası 100 yıla ulaşan Tayyar, bu konuda Guinness Rekorlar Kitabı'na girecek bir rekora doğru koşuyor..

Toplamda Vakit'in rekoru kimseye kaptırmayacağı açık ve tabiî Vakit Sorumlu Müdürü'nün de..

Basın aleyhine açılan davalar, yayın kuruluşu, sorumlu müdür ve yazara açılıyor.. Aslında sanık sayısı, dava sayısının en az 3 katı..

Bir yandan ceza tehdidi, bir yandan tazminat..

312 General davasını biliyorsunuz.. Mali risk 2 milyon Lira'ya yaklaştı..

Mesela bir radyoda, "koyun kırkamayacak adamlar berber oluyor kardeşim, şu saçımın haline bak" dese, berberler ve kuaförler derneği de bunu üstüne iş edinip, 100.000 berberi örgütleyim, 999'ar liralık dava açsa, mahkeme 100 liraya, yani onda birine hükmetse, 10 milyon tazminata mahkûm olursunuz, bunun temyizi de yok. Avukat gideri 50 milyonu bulur. Mahkeme gideri filan, gecikme faizi 100 milyon lira ile paçayı zor kurtarırsınız..

312 General davası işte böyle bir dava. İlk derece mahkemesi kararını verdi, şimdi sıra Yüce Yargıtay'da..

Yüce Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, davacı yüce generalleri mahkemeden çıkacak kararı heyecanla bekliyor olmalılar..

Bu davalar işte böyle açılıyor.. Böyle kararlar veriliyor.. Sonra AİHM'ye gidecek, hak arayacaksınız.. Neyse şimdi bir de Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı doğdu..

Muhtemelen 312 General davası bu konuda ilk, örnek dava olacak gibi, ama o zamana kadar icra takibi başlatmazlarsa tabiî..

Bu konuda bugünkü yüce HSYK'nın bir yaklaşımı yok tabiî.. Bu davayı açan avukat hakkında Baro'nun bir girişimi yok. Yüce generallerden biri çıkıp bu akıl dışı vicdansızlığa karşı gıkını çıkartmıyor.. Gazeteciler Cemiyeti de bu akıl tutulması karşısında sessiz..

Bugün Bakırköy 2 Asliye Ceza'da yılda yaklaşık 1000 yeni dava açılıyor.. Bunun anlamı 1750 soruşturma filan yapılıyor demek.. Günde 5 soruşturma, 3 dava gibi bir şey bu.. Hafta sonunu ve tatilleri çıkartırsanız; 8 soruşturma, 5 dava gibi. Bir hakim haftada 3 duruşmaya çıksa, taş çatlasa 30'ar davadan 90 davaya bakabilir.. Her davada, gazete, sorumlu müdür, yazar.. Dava sayısının 2-3 katı sanık..

Sadece Vakit gazetesine bu yıl İstanbul'da açılan 350 ceza, 250 hukuk davası var. Ankara'da ya da yurdun başka yerlerinde açılanlar buna dahil değil.. Ve toplam davalarda sahip, sorumlu müdürü de eklerseniz, 500'e yakın dosya söz konusu.. İstenen ceza miktarına bakarsanız yıl olarak 1000 yılı, tazminat olarak bakarsanız 2.500.000 Lira'yı geçiyor. Tabiî gecikme, mahkeme giderleri, avukat gideri buna dahil değil. Yani tek başına Vakit gazetesinin yıllık mali riski 3 milyon liraya, mahkûmiyet riski 1000 yılı buluyor..

Hangi basın özgürlüğü bu..

Hâlâ kitap suç aleti, fikir suç, düşünen adam potansiyel suçlu..

Bir partinin genel başkanına "Sponsorun kim" demişim, "Ver 10.000 lira". Bir HSYK üyesine, herkesin bildiği, yazdığı, söylediği şeyleri yazmışım, ver 40.000 lira.

Savcılar önüne gelene dava açıyor.. Dosyaları hakkıyla inceleyecek zamanları yok. Topu mahkemeye atıyor, Mahkeme Yargıtay'a.. Yıllarca gel-git.

Haftada 5 gün, bir günde 5 kez mahkemeye çıktığım oldu.. Böyle gazetecilik-yazarlık mı olur..

Sonuçta tek hakimli bir mahkeme.. Bir hakim, bir günde 30 davaya nasıl bakabilir?

Basın davalarının sayısının azaltılması gerek.. Cezaların aşağı çekilmesi, mahkeme yapılarının yeniden düzenlenmesi şart..

Verilecek cezalar, gazetelerin tirajına ve gelirine göre olmalı ve her gazete için, bu kriterlere uygun bir üst sınır olmalı.. Gazetecinin aylık geliri ile orantılı bir ceza olmalı..

5000 lira aylık alan bir yazar düşünün, bugünkü hesapla yıllık 60.000 liralık geliri 3 davada kaybedeceği tazminatı bile karşılamaz. Avukatlık gideri ve faizi ile hesaplarsanız, yılda 2-3 yazınızın size yükleyeceği fatura, sizi canınızdan bezdirebilir. Tabiî bir de mahkûmiyet riski var..

Zaten 312 General davası gibi bir dava, bir gazetecinin yazarlık hayatındaki tek davası, tüm gazetenin yayın hayatına mal olabilir.

Hurşit Tolon, Çetin Doğan için "Paşalar laf dinlemezse" diye, darbe planları ile ilgili duyumlarımız hakkında bir uyarı yazısı yazdık Cuma dergisinde, dergi kapandı. Biz de askerî mahkemede sanık olduk. 2003 de oldu bu olay. O gün yazdıklarımız, Balyoz davası ile doğrulandı.. Eleştirdiğimiz 3 paşa da sanık bugün.. Hâlâ biz sanıktık o davada. Dava geçen ay zamanaşımından düştü. AİHM'de devam eden davada ise Dışişleri savunmasını sürdürüyor. Hükümet Ergenekon'un üzerine gidiyor, Bakanlık avukatları, darbecilerin iddialarını savunuyorlar..

Biz iktidarı darbe planları konusunda uyarıyoruz, ama sanık sandalyesine biz oturtuluyoruz. Dava AİHM'ye intikal ediyor. Hükümetin avukatları bizim hakkımızdaki davanın haklılığını savunuyor. Olacak iş mi şimdi bu.. Dışişleri Bakanlığı, olayı bir de bu gözle inceletebilir. Yani Dink olayı tek örnek değil..

Hakkını savunduğun insanlar, hak arayış mücadelesinde senin karşına çıkınca bir garip oluyor insan. Kendini "öz yurdunda garip, öz vatanında parya" hissediyorsun işte o zaman..

Basın bir toplumun alarm sistemidir.. Basını susturursanız, 3 maymunlara döner herkes.. İktidar, basın özgürlüğü konusunu öncelikli bir konu olarak ele almak zorunda.. Bu cezalar, bu yargılama usulü, bu mahkemelerle bu iş olmaz.. Savcıların bu konuda eğitilmesi gerek. Basın davalarında jüri sistemine geçilebilir. Basın davalarına basın kuruluşlarının akreditasyonu sistemi uygulanabilir.. Cezaların şekli ve miktarı yeniden düzenlenebilir..

Kuşkusuz basının birilerine zarar vermesinin de önlenmesi gerek.. Unutmamak gerekir ki, artık internet var. Bu konuda yeni bir durum söz konusu.

Sadece dava tehdidi-baskısı yok.. Balyoz Darbe Planı'nda gördük, "ilk gözaltına alınacaklar", "infaz edilecekler" diye listeler tanzim ediliyor.. Mediaya el koyma planları yapıyor birileri. Suikast olayları yaşanıyor.

Adalet Bakanlığı bir an evvel, Basın Kanunu'nu yeniden ele almak zorunda. Yoksa ipin ucu kaçacak. Çok can yanacak.. Mahkemeler kitlenecek.. Şimdiden İstanbul'da 4-5 ay sonrasına gün veriliyor. AİHM'de bu konuda dava patlaması yaşanabilir.

Daha bu yılın yarısında Zaman gazetesi hakkında bin soruşturma açılmış, 553'ü davaya dönüşmüş.

Star Gazetesi hakkında bin 500 soruşturma açılmış, 300 tanesi davaya dönüşmüş.

Yeni Şafak gazetesi hakkında bin soruşturma açılmış, 95'i soruşturmaya dönüşmüş.

Bu liste böyle uzayıp gidiyor.. Bu açılan davalarda haksız karar veren kişiler hakkında etkin bir yaptırım da gerekiyor. Haksız açılan davaların caydırılması konusunda da bir yaptırım gerekiyor. Savcıların açtıkları davalar konusunda da yeni bir düzenleme gerekiyor sanırım..

Bu konu uzun, daha sonra tekrar bu konuya devam edelim.

Selam ve dua ile...

http://habervaktim.com/yazaryazdir.php?id=26981
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.