Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

22 Kasım 2024, 10:59:59

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,886
  • Toplam Konu: 4,420
  • Online today: 403
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 378
Total: 378

CHP'den 27 Nisan muhtırasıyla ilgili Büyükanıt ve Erdoğan hakkında suç duyurusu

Başlatan Avukat, 29 Temmuz 2010, 14:42:32

« önceki - sonraki »

Avukat

CHP, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve Başbakan Erdoğan hakkında Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na haftabaşında suç duyurusunda bulunacak.

ANKARA - CHP Konya milletvekili Atilla Kart, NTV'ye yaptığı açıklamada 27 Nisan muhtırasının anayasal anlamda suç teşkil ettiğini ve karanlık ilişkilere neden olduğunu savundu.

Kart "Anayasal olarak görev-yetki ve sorumluluğun kullanımı konusunda ihlal var. Anayasal anlamda görevini ihlal eden Genelkurmay Başkanı ile 4 Mayıs'ta anlaşan protokol yaparak suç girişimine ortak olan da bir başbakan var" diye konuştu.

Cumuhuriyet savcılarının çoktan harekete geçmesi gerektiğini de kaydeden Atilla Kart "Neden 3 yıl beklediniz sorusuna " olayın belli bir aşamaya gelmesini ve bazı unsurlarının ortaya çıkmasını bekledim" yanıtını verdi.

CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da önceki gün NTV'de yaptığı açıklamada 27 Nisan muhtırasıyla ilgili şunları söylemişti:

"Bir komutan çıkıyor, e-muhtırayı Genelkurmay'ın internet sitesine koyuyor ve 'Ben yazdım' diyor. Bu suç değil midir? Yasalara göre suçtur. Siz bu komutanla bir yerde kanka oluyorsunuz, Dolmabahçe'de gizli görüşüyorsunuz. Ne Genelkurmay'ın ne de devletin arşivlerinde bu görüşmelerin içeriğiyle ilgili hiçbir bilgi yok. İkisi de diyor ki 'Mezara gidecek, kimse bu sırrı bilmeyecek'.

Ben darbe yapmaya kalkacağım, e-muhtırayı koyacağım. Başbakan'la oturup, gizli sırları neyse bölüşüp paylaşacaklar. Ben emekli olduktan sonra altıma çok pahalı bir zırhlı araç alınacak ve ödüllendireceğim. Siz eğer darbelere karşı samimiyseniz, niye sorgulamıyorsunuz? Üstelik zamanaşımına da uğramadı. Görev yargının olur mu? Hükümet suç duyurusunda bulundu mu? Niye suç duyurusunda bulunmuyor? Elinden tutan mı var? Başbakan çıksın 'Bu davanın da savcısıyım' desin, diyemez. Çünkü o e-muhtıra AKP'nin tekrar iktidara gelmesi için oraya konulmuştur. Mağdur edebiyatı için konulmuştur.

Sayın Büyükanıt ile Sayın Erdoğan işbirliği yapmıştır. Çıksınlar söylesinler, 'işbirliği yapmadık' desinler. Darbenin arkasına sığınacaksınız, mağdur olduk edebiyatı yapacaksınız, e-muhtırayı verenleri ödüllendireceksiniz, onlara hiçbir şey söylemeyeceksiniz. Sonra da çıkacak '27 Nisan gecesi neredeydiniz?' diyeceksiniz.

Siz neredeydiniz? Niye suç duyurusunda bulunmadınız? Niye savcıları harekete geçirmediniz? İşinize gelince geçiriyorsunuz, koşturuyorsunuz. İşinize gelince 'Davanın savcısı benim' diyorsunuz.

Olay buraya gelince dut yemiş bülbül gibi oluyorsunuz. Sayın Başbakan konuşmalıdır. Dolmabahçe'de ne konuştular, konuşmalı. Halkından gizli, kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeler devletin arşivine yansımıyorsa orada çıkar ilişkisi vardır. O çıkar ilişkisini açıklasınlar, biz de öğrenelim."

http://www.ntvmsnbc.com/id/25118786/#storyContinued


AK Parti işbirlikçisi "muhtıraya destek veren" CHP'liler!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu "Erdoğan ve Büyükanıt, 27 Nisan e-muhtırası için işbirliği yaptı" iddiasında bulundu ama o dönem CHP'nin genel başkanı ve sözcüleri muhtıraya selam durup, alkış tutmuştu. İşte o sözler:

Ersin Çelik'in haberi

NTV'de katıldığı programda "O e-muhtıra AKP'nin tekrar iktidara gelmesi için konmuştur oraya. Mağdur edebiyatı için konmuştur oraya. Büyükanıt'la Erdoğan işbirliği yapmışlardır o olayda. Çıksınlar "Biz işbirliği yapmadık desinler." diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yine  gündem oluşturmayı başardı ama yürüttüğü mantıkla da partisini ve önemli kurmaylarını AK Parti işbirlikçi yapmış oldu.

Genelkurmay Başkanlığı'ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerini gözönünde bulundurarak, "iktidara laiklik ayarı" çekmek için yayınladığı 27 Nisan E-Muhtırasının hemen ardından değerlendirmede bulunan CHP'lilerin sözleri, Kılıçdaroğlu'nun teziyle çatışıyor.

Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, Parti Sözcüsü Mustafa Özyürek, Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen ve o dönem Cumhuriyet mitinglerini organize eden 22 Temmuz'da da CHP'den Milletvekili seçilen Nur Serter, 27 Nisan E-Muhtırasına alkış tutan sözler sarf etmişler...

Dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi:

"BUNDAN DERS ÇIKARMALILAR"

''Arzu edilmeyen bir şey ama bunu zorladılar. CHP'nin son dönemde yaptığı uyarıları AK Parti iktidarı tarafından dikkate alınmadı. Çoğunluğum var diye, Anayasa ve yasaları zorlayanlar, bundan gerekli dersi çıkarmalıdır. Açıklama, cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruyu etkilemez. Anayasa Mahkemesi önceden ne karar verecekse, yine aynı kararı verecektir''

Dönemin CHP Parti Sözcüsü Mustafa Özyürek:

"BU BİR MUHTIRA"

"Bu bir muhtıradır. Hükümetin bunun gereğini yerine getirmesi gerekir. Genelkurmay Başkanı 12 Nisan'da bir açıklama yapmıştı. Bu açıklama hükümet tarafından anlaşılmadı. Daha net bir şekilde anlatmak yoluna gittiler" değerlendirmesini yapmıştı."

Dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen:

"ALTINA İMZA ATARIZ"

"Genelkurmay'ın tespitleri bizim teshillerimizden farklı değildir. Altına imzamızı atarız. 'Ne mutlu Türküm diyene' sözünü kimse küçümseyemez ve bunu küçümseyenleri devletin düşmanı sayarız. Türkiye'yi Atatürk düşmanlarına teslim etmeyeceğiz."

Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal

"HALK YÖNETİME SAHİP ÇIKMADI"

"Bu tablonun değişeceğini meydanlar gösterdi. Müdahaleye uğrayan yönetime halk sahip çıkmadı. Halkımız devlet organlarıyla çatışanlara sahip çıkmaz. Bu ortamda mağduriyet yok dayatma var. Anayasa Mahkemesi 367 kararını onaylamazsa ülke çatışmaya gider. (...) Türkiye'de belki ilk kez uzun bir süreden beri devletin Anayasal kurumlan, ülkemizin geleceğiyle ilgili kaygılarını, şikâyetlerini açıkça ifade etme ihtiyacı içine girmişlerdir. Devletin Anayasal kurumlan yüksek sesle kaygılarını paylaşma zorunluluğu ile karşı karşıyadırlar."

Dönemin Cumhuriyet Mitingleri organizatörü CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter:

"TÜRK ORDUSU ÇOK YAŞA"

"Genelkurmay Başkanı'na "memur" diyen bir zihniyete karşı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin önünde, şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz. Türk ordusu çok yaşa. Türk ordusu, 27 Nisan'da bizim sesimizi duymuş, bizim sesimize sahip çıkmış, demokrasiye sahip çıkmıştır. 27 Nisan'da Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçek iradesine sahip çıkmıştır."

http://www.haber7.com/haber/20100729/AK-Parti-isbirlikcisi-muhtiraci-CHPliler.php


İŞTE YENİDEN GÜNDEMDE OLAN GENELKURMAY'IN O MEŞHUR BİLDİRİSİNİN TAM METNİ:

Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.

Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır.

Bu bağlamda;

Ankara'da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde kuran okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir.

22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa'da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.

Ayrıca, Ankara'nın Altındağ ilçesinde "Kutlu Doğum Şöleni" için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli'de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli'nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir.

Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir.

Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir.

Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya'da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir.

Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı'nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği "Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak" ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir.

Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.

Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün, "Ne mutlu Türküm diyene!" anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti'nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/406623.asp

kilimanjaro

Aslında şu çok eğlenceli: CHP kesimi bir yandan vatandaşa kıvırmadan 'Neden Hayır'ın derdine düşmüşken bir yandan da Avrupa Sosyalistlerine durumu izah etmeye çabalıyorlar.

Kılıçdaroğlu'nun köy köy dolaşıp 'Mala davara bir faydası var mı?' diye sorduktan sonra 'O zaman referandumda oyumuz hayır' içerikli konuşmalarının İngilizce versiyonunu görmek fena halde matrak olacaktır. Hani biz CHP'nin Avrupai yiğitlerinin Hannes Swoboda'ya 'Siz AKP'nin uşaklarınız. Alayınız tırt' içerikli son derece nezih ve diplomatik mektuplar yazmasını beklerken bir başka kamera şakası gibi açıklama bizatihi Sayın Kılıçdaroğlu'ndan geldi.

CHP'li dostlar üzülürler mi, sevinirler mi bilemiyorum ama Kemal Kılıçdaroğlu hakikaten bir fenomene dönüşmeye başladı. Gerçeği eğip bükmesinin yanı sıra artık kendi ürettiği ve akıl ile iz'anın el ele verip kolbastı yaptığı birtakım yeni ve evlere şenlik gerçeklik üretiyor.

Bize de eğlence çıkıyor fena mı?

Bu meyandaki son makara ise şu: 27 Nisan bildirisi AKP ile Yaşar Büyükanıt (Genelkurmay diyemiyor, zira Sayın Önder Sav kızabilir sanırım.) ortak çalışmasının ürünüdür!

Gülmeden önce hemen o dönemi hatırlayalım. Hani böylesi dehşetengiz bir işbirliğini CHP'nin yeni fark etmesi de ayrı bir trajedi değil midir dostlar? Hani bu kadar cingöz bir siyasetçinin o zaman durumu kavrayıp, CHP'li yetkililerin, "Parti olarak bildirinin her satırına katılıyoruz." demesine engel olması gerekmez miydi? 'Her satırına' katılınan bir bildirinin gizli ortağı olunmaz da ne olunur?

Bugün "Değişikliğe hayır, çünkü kayısı taban fiyatlarına bir etkisi yok' şeklinde bir ana konsept ile yollara dökülen anamuhalefet partisinin bu tür şakadan beter çıkışlar ile bizleri eğlendirdiği kesin, gelin görün ki referanduma kendileri açısından olumlu bir etki yapıp yapmayacağı şüpheli.

Kılıçdaroğlu bu çıkışları bizzat geceleri kendisi mi düşünüp üretiyor, yoksa arkasında bir 'akıl fikir yürütme ekibi' mi var bilemiyorum. Fakat acizane kendilerine bu mantık silsilesi ile çok daha sağlam tüyolar verebilirim hem de 'miri malı' olarak yani "bilâ" bedel.

Madem sonuçlara bakıp olayları analiz etmek gibi meseleyi tersten alma yöntemi kullanıyoruz. Hemen başlayalım. CHP'nin en baba kozu şu olmalı bence: 28 Şubat, Tayyip Erdoğan ve ekibinin ortam çalışmasıydı. Hatta bu şahane fikri bizzat Doğan Medyası ve Ertuğrul Özkök tersinden itiraf da etti! Şöyle demediler mi: 28 Şubat AKP'yi iktidar yaptı, o halde iyidir!

İşin sevabına empati kısmı bir yana, Kılıçdaroğlu'nun yerinde olsam bu orijinal fikri 'es' geçmem. Düşünsenize, meydandasınız, meydan hıncahınç dolu ve gürlüyorsunuz; 'Sayın vatandaşlar, bunlar 28 Şubat'ın esas failidirler. Her türlü anti-demokratik uygulamayı sizlere reva görüp, sonunda bizi ve cuntacıları refüze ettiler, sonra da iktidara geldiler. O halde oyumuz hayııııırrr...'

İtiraf edin eğlenceli değil mi?

Sonra seçim takvimine göre yakın tarihten başlayarak geri zıplaya zıplaya gidilir: "12 Eylül'ü de bunlar Evren ile ortak yaptı, 12 Mart kesinlikle Tayyip'in başının altından çıktı. Hele 27 Mayıs... Of of ki ne of... Daha bacak kadardı ama karıştırdı memleketi. Menderes'in idamından başta Başbakan sorumludur... 1. Meşrutiyet'in gerçek sorumlusunu ise önümüzdeki genel seçimde açıklayacağım ve çok şaşıracaksınız..."

Daha zorlarsak Fransız Devrimi'ne kadar meseleyi uzatabiliriz. Anlaşılan önümüzdeki iki seçim takvimi siyasi açıdan olmasa da mizah tarihimiz açısından esaslı bir kahramanı bize armağan edecek. n.hazar@zaman.com.tr

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1009857
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.