Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

21 Kasım 2024, 19:00:49

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,886
  • Toplam Konu: 4,420
  • Online today: 342
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 12
Total: 12

İçişleri Bakanlığı'ndan, 'ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik' için kanun taslağı

Başlatan Avukat, 17 Aralık 2010, 12:50:35

« önceki - sonraki »

Avukat

'Bekara, dula ev yok'sa ceza var

Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kanunu'na ilişkin taslak hazır... Artık, 'bekara, dula, öğrenciye' ev vermeyen, 'ayrımcılık suçu' gereği 15 bin liraya kadar ceza ödeyecek... Taslakta 'ilkler' var...

Soner ARIKANOĞLU/ANKARA

İçişleri Bakanlığı'nca hazırlanan, 'Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kanunu Taslağı'nda ilginç maddeler. Başbakanlığa gönderilen taslakta, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, etnik köken, cinsel yönelim, felsefi ve siyasi görüş, sosyal statü, medeni hal, sağlık durumu, özürlülük, yaş ve benzeri temellere dayalı her türlü ayrımcılık yasaklanıyor.

AYRIM TÜRLERİ:Ayrımcılık türleri şöyle sıralandı: Ayrı tutma, ayrımcılık talimatı verme ve uygulama, çoklu ayrımcılık, doğrudan-dolaylı ayrımcılık, mağdurlaştırma, makul düzenleme yapmama, taciz, varsayılan temele dayalı ayrımcılık.

MOBBİNG DE VAR: 'İşyerinde kayırma' ve 'nefret söyleminde bulunma' da ayrımcılık türleri arasında. Böylece 'mobbing' (duygusal şiddet) ve 'nefret söylemi' de ilk kez Türk hukuk sistemine girmiş oldu. İşyerinde yıldırma, 'kişiyi işinden soğutmak, dışlamak, bıktırmak amacı ile kasıtlı olarak yapılan eylemler'; nefret söylemi de 'belirli bir kişi ya da gruba karşı nefret veya şiddete tahrik veya teşvik etmek' olarak tanımlandı. Taslakta, kamu, gerçek ve tüzel kişilerin taşınır veya taşınmazlarının kiralama ve satışında, bilgi edinmede ayrımcılık yapılamayacak. Ayrımcılık kriterleri arasında 'medeni hal', 'cinsel yönelim' ve 'sosyal statü' de sayıldığı için bekar, dul, eşcinsel ve öğrencilere ev kiralamayanlar da bu suçu işlemiş sayılacak.

SİSTEM NASIL İŞLEYECEK? A KURUL DENETLEYECEK
Ayrımcılık suçuna karşı karşı idari ve mali özerkliğe sahip Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu oluşturulacak.12 üyesinden beşi Bakanlar Kurulu, dördü Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek. Kurul, üç üyesini, STK üyeleri arasından İstişare Komisyonu tarafından önerilecek dokuz aday arasından seçecek. Kurul, başkanını da kendisi belirleyecek.

B İSPAT YÜKÜ ŞİKåYET EDİLENDE
Ayrımcılığa maruz kalanlar, Kurul'a başvurabilecek. Başvurular, raportör tarafından incelendikten sonra rapor Kurul'da ele alınacak.Rapor kabulü halinde soruşturma için bir uzman görevlendirilecek. Şikayet edilenden savunması istenecek. İspat yükümlülüğü şikayet edilende olacak. Taraflar, uzlaşmaya davet edilebilir, ya da mağdura belli bir tazminatın ödenmesine karar verilebilir.

C AYRIMCI PARA ÖDEYECEK
Suçu işleyen gerçek kişi, şahıs şirketleri ve diğer tüzel kişiliği olan kurumlara bin ila beş bin lira para cezası kesilebilecek. Sermaye şirketleri için ceza iki bin 500 ila 15 bin arasında değişecek. Kamu kurum ve kuruluşlarına kesilen cezalar, suçta kasıt ve ihmali olan kamu görevlisine rücu edilecek.

İLK KEZ 'CİNSEL YÖNELİM'
Taslakta yer alan 'cinsel yönelim' tanımlaması da Türk hukuk mevzuatına ilk defa girmiş olacak. Böylece eşcinsellerin toplumdan dışlanmaları veya ayrımcılığa uğramaları halinde bu suçu işleyenlere karşı uygulanacak yaptırımın hukuki altyapısı da gerçekleşmiş olacak.

TASLAK NELER GETİRECEK?
Taslak bu haliyle yasalaşırsa kamu kurum ve kuruluşları ile özel ve tüzel kişiler, eğitim ve öğretim, yargı, kolluk, sağlık, ulaşım, iletişim, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler, sosyal yardım, spor, kültür, turizm ve benzeri konularda ayrımcılık yapamayacak. Sorumlu olan kişi ve kurumlar, farklı özürlü grupların ihtiyacına göre düzenleme yapmazsa ayrımcılık suçu işlemiş olacak. Örneğin kaldırımlarda engelliler için düzenleme yapmayan belediye başkanlarına işlem yapılabilecek.

http://www.aksam.com.tr/bekara,-dula-ev-yoksa-ceza-var--4099h.html

kilimanjaro

Başörtüsü Yasağı ve Ayrımcılık araştırması, kangrene dönüşmüş meselenin istihdam tarafında yaşananları gözler önüne serdi. Eğitim yuvalarında horlanıp kapı dışarı edilen başörtülülerin iş hayatında da durumu farksız. Hatta kendisini dindar olarak tanımlayan işverenlerin iş yerlerinde bile durum çok farklı değil maalesef.

Müjgan Halis'in haberi

BİLKENT Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Dilek Cindoğlu, tarafından TESEV Demokratikleşme Programı çerçevesinde yapılan Başörtüsü Yasağı ve Ayrımcılık araştırması, bu kez yıllardır bir kangrene dönüşmüş meselenin istihdam tarafına bakıyor. Üniversite mezunu 79 başörtülü kadın ve 25 erkekle yapılan mülakatlardan oluşan araştırma, başörtüsü sorununa üretim alanlarından bakmayı öneriyor. Halen Columbia Üniversitesi'nde ziyaretçi öğretim üyesi olarak görev yapan ve ödüllü araştırmalarıyla tanınan Cindoğlu saha araştırması bir yıl süren başörtüsü araştırmasını; Ankara, İstanbul ve Konya'da gerçekleştirmiş.

Doç. Cindoğlu'na göre başörtüsü yasağı kadınların sadece kamuda çalışmasının önünde değil, dalga dalga yayılarak özel şirketlerde görünür olmalarının önünde de, işe alımlarda da, terfilerde de, ücret politikalarında da belirleyici bir etken. Kadınların çalışamadığı için aile ve toplumda da itibar kaybına uğradığını anlatan Cindoğlu, bunun başörtülü kadınlarda kamusal alana katılma arzusunu artırdığını söylüyor.

- Bu çalışmanın en temel bulgusu nedir?

- Kamudaki başörtüsü yasağının, özel sektördeki uygulamaları doğrudan ve dolaylı yollarla nasıl etkilediği. Çok açık olan, kamudaki yasağın özel sektörü de etkilediği. Bu durumu, yasağın 'yayılma etkisi' diye tanımlamak mümkün. Ayrıca başörtülü kadınların, iş bulduklarında da, çalışma ortamlarında yine bu yasağın etkisi nedeniyle 'görünmez' olmaları isteniyor.

- Bu kadınların çalışamaması toplumu nasıl etkiliyor?

- Eğitimli kadınların işgücü piyasalarına katılamadığı bir toplumda, kadın işgücünün yaratıcılığından, üretkenliğinden, çözüm odaklı düşünme sisteminden söz edilemez. Bu durumda erkeğin rolünün evi geçindirmek, kadının rolünün de ev içi işleri yaparak erkeğe destek olmak olarak ayrıldığı geleneksel işbölümünün kadınların lehine değişmesi söz konusu olamaz.

- Başörtülü kadınlara dair istatistikler neler?

- Araştırma şirkelerinin verilerine göre başörtülü kadınlar, Türkiye'de yaşayan kadınların yaklaşık yüzde 70'ini oluşturuyor. Ancak bunların arasında üniversite mezunu olanların oranı yüzde 16.4. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre ise Türkiye'de 2008 yılında kadınların sadece yüzde 6.5'i üniversite mezunu. Bütün bu verileri birleştirecek olursak, bu araştırmanın evreni bu yüzde 6,5'in yüzde 16.4'ü kadar küçük bir nüfustur. Yine Konda'nın 2008 araştırmasına göre, çalışan kadınların yüzde 59.4'ü başını örtmezken, yüzde 27.2'si 'başörtüsü', yüzde 12.7'si 'türban', yüzde 0.7'si de 'çarşaf-peçe' ile örtünüyor.

- Bir kesim, başörtülü bütün kadınlara aynı muameleyi yapıyor değil mi?

- Meslek sahibi başörtülü kadınları tek bir anlatıyla aktarmak mümkün değil. Gerek başörtüsü takmaktan, gerekse meslek sahibi olmaktan kaynaklanan benzerlikleri olsa da, bu kadınların tamamı aynı dünya görüşünü, toplumsal cinsiyet rolleri hakkında aynı kabul ya da itirazları paylaşmıyor.

- 'Dindar kadın çalışmasa da olur' algısına ne diyorsunuz?

- Biz de görüştüğümüz kadınlara bu konudaki düşüncelerini sorduk. Hepsi de çalışmalarının önünde dindarlıklarından kaynaklanan bir engel olmadığı konusunda ısrar etti. Aksine eğitim sahibi olmaktan kaynaklanan özelliklerini ve kapasitelerini toplumun yararına kullanmanın dindarlıklarıyla bağdaşan, hatta dindarlıklarından beslenen bir arzu olduğunu anlattı. Bir kadının başörtülü olması, hayatının bütün alanlarını din referansı ile yorumlayacağı anlamına gelmiyor.

- İslami çevrelerde de İslam tarihine referans yapıp kadının çalışmasına karşı çıkanlar var.

- Bu argümanlara kadınların da cevabı ver elbette. Onlar da yine İslam tarihine dayanarak kadının gelir sahibi olma konusunda cezalandırılmadığı, aksine gelirinin eşinden dahi korunduğu üzerinde durdular. Bu çerçevede Hz. Hatice'nin çalışma öyküsü birçok defa gündeme geldi. Şu cümle önemliydi: "Fıtrat bize evde otur demiyor. Hz. Hatice çağının en iyi tüccarıydı."

- Başörtülü kadınlara işverenlerin yaklaşımları nasıl?

- Kamuya girmek, sonra da başını açmadan çalışmak zor olacağı için, bu kadınların özel sektörde çalışmaktan başka seçenekleri yok. Ve çoğunlukla da dindar-muhafazakâr işverenlere ait küçük ve orta işletmelerde çalışabiliyorlar. Ancak buralarda da, kadınların aleyhine işleyen ücret politikaları onları iş piyasalarından caydırıyor. Üç farklı işveren tipolojisi var: Hiçbir şekilde başörtülü kadın çalışan kabul etmeyenler, 'Dışarıda örtebilirsin, ama içeride açacaksın,' diyenler, başörtülü kadın çalıştıran ama düşük ücret verenler.

Her mesleğin ayrımcılığı başka

Başörtülü kadın avukatlar, baroya kayıt yaptırırken ya da kayıt yaptırmış olsalar bile baro çalışmalarında engellerle karşılaşıyor. Kendi başına çalışamadığı için başka avukatların bürolarında çok düşük ücretle çalışmak zorunda kalıyor. Her şeyi göze alıp büro açan avukatlar da, duruşmalara kendileri giremedikleri için, vekili oldukları davacılar tarafından davalarını yeteri kadar takip etmedikleri suçlamalarıyla karşılaşıyor.

Öteden beri kadın mesleği olarak görülen eczacılık, başörtülü kadınlar için nispeten daha rahat bir çalışma ortamı sağlasa da, ayırımcılıklar yok değil. Ancak eczacılık gibi bir işte dahi bir eczacının günlük hayat içinde ilişkide olduğu kişiler, kurumlar ve meslek örgütleri, başörtüsüyle çalışmasına engel olabiliyor.

Kamuda öğretmelik yapamayınca, öğretmenlik yapmak isteyen başörtülü kadın için geriye özel dershanelerde ya da özel okullarda öğretmenlik yapmak kalıyor. Başörtüsüne göz yuman bazı özel eğitim kurumları olsa da, buralarda da ücretler ve çalışma koşulları başörtülü kadınların aleyhine oluyor. Dershanelerde çalışma saatleri kamudaki saatlerin iki misline çıkabilirken, ücretler yarısına kadar inebiliyor.

Başörtülü bir kadın gazeteci, örtüsüyle bazı kurumlara girmesi yasak olduğu için mesleğini tam olarak ifa edemiyor. Çünkü bir gazeteci olarak kamu kurumlarına, siyasi partilere, parlamentoya, mahkemelere, üniversitelere girme şansı yok.

* Halkla ilişkiler ve reklam sektöründe ise başörtüsü bir tür 'görüntü kirliliği' olarak adlandırılıyor.

*Başörtülü bir kadın mühendis büyük şirketlerde iş bulmada zorluk yaşıyor. O yüzden de küçük veya orta ölçekli işletmelerde düşük ücretler karşılığında çalışmak durumunda kalıyor. Başörtülü mühendisleri iş icabı görüştükleri kamyoncular da ciddiye almıyor.

Başörtülü bir hekim, uzmanlığını alabilmek için Tıpta Uzmanlık Sınavı'na girmek, eğitim sonrası meslek içi eğitim için hastanelerde düzenlenen kurslara katılmak, meslek örgütleriyle ilişki kurmak durumunda. Ama başörtüsü yüzünden bunların hiçbirini yapamıyor. Aynı süreçler sağlık sektöründeki hemşire, psikolog, rehabilitasyon uzmanı gibi meslekler için de işliyor ve bir yerde tıkanıyor.

Terfi yok, mesleki saygı yok, takdir yok...

Dilek Cindoğlu: "İşe başvururken vermeleri gereken ilk karar, özgeçmişlerini resimli mi resimsiz mi gönderecekleri. Başörtülü resimle özgeçmiş yollamak, çoğu zaman ayrımcılığı baştan kabul etmek anlamına geliyor. Öte yandan, özgeçmişe başörtülü resim eklememek de, başvurunun ciddiye alınmaması riski taşıyabiliyor. Resimsiz gönderilen özgeçmişle görüşmeye çağırılan başörtülü kadın bu sefer görüşme sırasında başörtüsü üzerinden çeşitli müzakereler yaşıyor.

Çalışma hayatına girebilen kadınlar buradaki deneyimlerini anlatırken ilk olarak görmeyi bekledikleri mesleki saygıyı görmediklerini anlattı. Kendi çevrelerinde onlara 'evin kızı' olarak bakılması gibi. Öncelikle yazılı sınavlarda başörtüsüz resim vermek ve başörtüsüz sınava girmek gerekiyor. Kamuda örtülü olarak çalışmak yasak ya da oldukça güç ama başörtülü bir kadının işe girdikten sonra ne yapacağı, söz konusu kurumun ve yöneticinin uygulamadaki farklı tutumları ile belirleniyor.

Başörtüsünü açması yolundaki telkinlere sıcak bakmayan kadınlar en hafifinden arka odalarda, görünür olmadan çalıştırılıyor ya da çeşitli sicil cezalarına çarptırılarak işten uzaklaştırmaya kadar giden cezalar alıyor. Bazı kadınlar bu durumda çalışırken başlarını açtıklarını, okul ya da dairenin kapısında başlarını kapattıklarını, bazıları çalışırken peruk taktıklarını anlattı.

Başörtülü olmak terfi etmenin önündeki önemli bir engel. Görüştüğümüz kadınlar, iş hayatında başörtülü yönetici kadınların sıkça görülmemesini, arkadan gelen başörtülü kadınlar ve hâlihazırda çalışan kadınların iş dünyasında kabul görmesi açısından çok önemli bir eksiklik olduğunu belirtti."

Dindar işverenler de ayırımcılık yapıyor

- Başörtülü kadın işyerinin vitrininde olamıyor değil mi?

- Vitrinde olmak bir yana çoğunlukla 'görünmez' olmaları isteniyor. Ve bunu henüz işe alım aşamasında bir pazarlık konusu yapıyorlar. Birçok işverene göre ortalıkta fazla dolaşan, görünen bir başörtülü kadın kurumun imajını zedeliyor.

- Başörtüsü bir işten çıkarma gerekçesi mi?

- Firmaların küçülmeleri gerektiğinde, işten çıkarmalarda gene başörtülü kadınlar önde geliyor. İşverenler, açıkça 'Sen kadın olarak zaten aile geçindirmek zorunda değilsin, önce senin işten ayrılman doğal,' diye bunu meşrulaştırıyor ve bu süreci onların dindarlıklarına dayandıran bir rasyonellikle açıklıyor.

- Peki dindar işverenlerin tutumları nasıl?

- Çok farklı değil. Dindar ve muhafazakâr işverenlerin işe alma konusundaki olumlu yaklaşımı dindarlıklarından değil, başka yerde iş bulamayacak insanları düşük ücretle çalıştırma fırsatından faydalanmak istemelerinden kaynaklanabiliyor. Bu gibi durumlarda, şirketin dindarlığı, yaptığı ayırımcılığı rasyonalize etmenin bir aracı haline geliyor.

Başörtülüler ne diyor?

"Toplum geneline bakarak, mesela iş ilanlarında 'açık' gibi söylemler gördüğüm için açıkçası incindim. Ben kendi açımdan üçe ayırdım, o yüzden belirli yerlere hiç başvurmuyorum. Belirli yerlerde alıyorlar ama başı açık alıyorlar. Hiç adam yerine koymuyorlar ya da, 'Başı örtülü istemiyoruz,' diyorlar. İkinci grup gene özel sektörde olup, sana bir şekilde 'tamam' deyip, ama 'içeride başını açacaksın', 'tamam dışarıda ört ama içerde açacaksın' diyenler. Üçüncü grup da ucuz iş gücü olarak, çok ucuza istihdam ediyor."

"İletişim fakültesinde hem radyomuz hem televizyonumuz vardı üniversiteye ait, ben orada peruklu olduğum için çalışamadım. Peruğum öyle yerlere falan düşmedi, sürekli tarardım, hiçbir zaman dışarıdaki insanlar bana karşı 'Ne kadar pis bir görüntüsü var,' demedi. Beni insanlar, hocalarım çok tebrik ederlerdi, o perukla okumak tabii ki ayrı bir yaradır, bu tür bakışlara hedef oldum, bu sebeple televizyonda çalışamadım, kendimi geliştiremedim ve bu sebeple Konya'nın çok önemli bir radyosunda ücretsiz çalıştım ama kendimi ifade ettim, mesajımı verdim."

http://www.sabah.com.tr/fotohaber/yasam/ozel_sektor_de_basortulu_istemiyor
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro



Belçika'da başörtülü personelini haksız yere işten çıkartan giyim mağazası mahkemece haksız bulunarak para cezasına çarptırıldı.

Geçtiğimiz şubat ayında müşterilerinin şikâyeti üzerine başörtülü çalışanını işten çıkartan Hema mağazalar zincirinin Genk şubesi Tongeren Mahkemesi tarafından haksız bulundu. Faslı bir gençle tanıştıktan sonra İslam dinini tercih ederek tesettürü tercih eden 21 yaşındaki Belçikalı Joyce Van Op den Bosch'un başörtüsünden dolayı işten kovulması ülkede tartışmaları da beraberinde getirdi. Uzun süre çalıştığı Hema mağazasının Genk şubesine usulsüz işten çıkartıldığı gerekçesiyle dava açan kadın Tongeren Mahkemesi'nce haklı bulundu. Mahkeme, Hema'nın haksız olduğuna hükmederek, mağdura 6 aylık maaşı ceza olarak yaklaşık 10 bin Euro para ödemesine karar verdi.

Tesettüre girmesinin ardından iki ay sonra bazı müşterilerin başörtüsüne tahammül edememesi ve mağaza müdürüne şikâyet etmesi sonrasında mağaza yetkilileri, Joyce Van Op den Bosch'un iş bulma kurumu tarafından yapılan çalışma anlaşmasının iptalini istemişti. İş bulma kurumu Randstad ise Hema mağazasının isteğini yerine getirerek Joyce Van Op den Bosch'un iş anlaşmasını iptal etmişti. Olayın duyulmasının ardından mağazaya tepkiler yağmış ve bazı Belçikalı vatandaşlar başörtüsü takarak yürüyüşler gerçekleştirmişti. Olay sonrası mağdur olan ve işini kaybeden Joyce yaptığı açıklamada işini çok sevdiğini, mağaza görevlileri ile arasının da çok iyi olduğunu ve kendisinin çok sevildiğini belirtmişti. Joyce mağazada ilk çalışmaya başladığında başörtülü olmadığını ve Müslüman olduktan sonra başörtü takmaya karar verdiğini ve bunu da mağaza görevlilerine sorduğunu belirtmişti. Mağaza görevlilerinin başörtü takması konusunda sorun yapmadıklarını hatta ilk başörtüsünü mağaza çalışanlarının hediye ettiğini ifade etmişti. Tepkiler sonrasında Hema mağazası yetkilileri, Joyce'u tekrar işe alabileceklerini ancak depoda çalışabileceğini açıklamış, bu açıklamada tekrar tepkilere neden olmuştu.

'HUKUKİ TEMELDEN YOKSUNDU'

Joyce'un avukatı yaptığı açıklamalarda çok mutlu olduklarını ifade ederken, "Joyce iki ay boyunca hiçbir sorun olmadan Hema'da çalıştı ancak bir anda müşterilerin şikâyeti üzerine işten çıkarılmıştı. Hema'nın keyfi davranışının hiçbir hukuki zemine oturmuyordu." dedi. Irkçılıkla Mücadele Merkezi Genel Başkanı Jozef De Witte de yaptığı değerlendirmede 'Hema olayında açıkça ayrımcılık söz konusuydu. Mahkeme kararını çok yerinde olduğu kanaatindeyiz.' şeklinde konuştu.

Kaynak: CİHAN
http://www.haber7.com/avrupa/haber/972600-basortulu-elemani-cikaran-magaza-cezalandirildi
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.