Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

21 Kasım 2024, 18:42:22

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,886
  • Toplam Konu: 4,420
  • Online today: 342
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 22
Total: 22

Tanıklar korku ve tehditle susturuldu: 'Gizli tanık' sistemi tehdit altında

Başlatan Avukat, 30 Eylül 2009, 18:04:53

« önceki - sonraki »

Avukat

HAŞİM SÖYLEMEZ   

Türkiye'nin önünü açacak kritik davalarda uygulanan 'gizli tanık' sistemi tehdit altında. Tanıklar, korku ve rüşvetle susturulmak isteniyor. Kanunun tanık lehine koyduğu koruma kalkanı ise nedense kullandırılmıyor. Bu durum, mevcut tanıklar için tehlike oluştururken, yenilerinin çıkmasına engel oluyor.   

Hisar, Kıskaç, Aydos, Akdeniz, Kafkasya, Yavuz, Ahmet, Galip, Yüksel, İsmet, Dilovası, Poyraz, Deniz, Boyabat, B, 17, 15, 9, 6, Son Tezgâh, Sokak Lambası, Tükenmez Kalem, Selçuk... Ve daha niceleri...

Türkiye, bu isimleri, daha doğrusu rumuzları, Ergenekon Silahlı Terör Örgütü soruşturması ve Albay Cemal Temizöz'ün yargılandığı faili meçhul cinayetlerle ilgili davada 'gizli tanık' olarak duydu. Aslında pek alışık olunmayan bir durumdu bu. Çünkü Tanık Korumu Kanunu kısa bir süre önce yürürlülüğe girmişti. 27Aralık 2007'de kabul edilen kanun 5 Ocak 2008'de uygulanmaya başladı. 1 Temmuz 2008'de de İçişleri Bakanlığı bünyesinde Tanık Koruma Daire Başkanlığı kuruldu. Kanun ve müessese yeni olunca işlemlerin eksiksiz yürütülmesi biraz zordu.

Henüz iki yılını bile doldurmamış kanunun aksayan yönlerinin tartışılması, uygulamayı sabote etmek isteyen kesimlerin işine yaradı. Kimi tanıkların gerçek kimliklerinin ifşa edilmesi ise olaya tuz biber ekti. Şurası kesin ki, gizli tanık müessesesi tehdit, şantaj ve deşifrelerle sekteye uğratılmak isteniyor. Avukatlar ve tutuklu sanıklar, gizli tanıkların gerçek kimliklerini mahkeme salonlarında deşifre ederek gözdağı vermeye devam ediyor (Gizli tanıkların gerçek kimliklerini nereden öğrendikleri belli değil).

Kanuna göre, gizli tanıkların korunması için asli işlemleri yapacak olan kolluk kuvvetleri, savcılar, hâkimler ve en tepedeki kurum olan Tanık Koruma Kurulu üyelerinin, gizli tanıkların gerçek kimliğini hiçbir şekilde aşikâr etmemesi gerekiyor. Bu durum, dava süresi ve sonrası için de geçerli.

Gizli tanığı deşifre etmek, kanuna göre 'gizliliği ihlal' suçu sayılıyor. Ancak bu zamana kadar gizli tanıkları deşifre eden sanık veya avukatlara yönelik bir işlem yapılmış değil. Bu durum, özellikle Ergenekon soruşturması gibi büyük davalar için bir dezavantaj oluşturuyor.

Ergenekon davası ile özdeşleştirilip kadük duruma düşürülmek istenen gizli tanık uygulaması, aslında hukukun işlemesi ve davaların daha sağlıklı görülmesi için gerekli bir yöntem. Zaten bu uygulama, sadece Ergenekon davasına mahsus değil. Her ne kadar gizli tanık kavramı Ergenekon soruşturması ile hayatımıza girmiş olsa da başka davalarda da çok sayıda gizli tanığın görüşüne başvurulmuş. Ergenekon soruşturması kapsamında yaklaşık 25 gizli tanığın ifadesine müracaat edilirken, toplamda 75 gizli tanık (değişik davalar için) Tanık Koruma Kanunu kapsamına alınmış durumda.

Türkiye'nin yeni tanıştığı gizli tanıklık sistemi, Avrupa'da uzun süredir işler vaziyette. Uygulamanın temel ilkelerinden biri, gizli tanığın ifadelerinin başka delillerle birleştirilmesi. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AHİM) örnek teşkil eden iki kararı (20 Kasım 1989 Kostovski ve 27 Mart 1996 tarihli Doorson kararları) çok net: Tanık ifadesi, delilleri tamamlayan önemli unsurdur.

Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar, bu ilkeyi dikkate almış durumda. İddianamelerden de anlaşılıyor ki, gizli tanık ifadeleri tek başına delil olarak kabul edilmiyor. Mesela, Ergenekon-PKK ilişkisinde gizli tanık Galip'in anlattıkları, aynı zamanda belge, fotoğraf ve başka tanıkların anlatımlarıyla bütünleştiriliyor. Aynı şekilde gizli tanık Dilovası'nın Adapazarı ve Düzce çevresinde yaşanan olaylar ve cinayetlerle ilgili ifadelerinde savcılar ek delillendirmelere gitmiş. Nitekim Ergenekon tutuklusu emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün tuttuğu not defteri bile Dilovası'nın anlattıklarını doğruluyor.

Delillendirme ve hukuk kurallarına riayet etme anlamında gizli tanıklık sisteminde bir sorun yok. Ancak asıl sıkıntı, tanığı korumada yaşanıyor. Bu durumda "Türkiye'nin yeni tanıştığı gizli tanık sistemi sağlıklı bir şekilde işliyor mu?" sorusunun cevabı önem kazanıyor.

İlk etapta bu soruya tam manasıyla cevap vermek güç. Fakat ulaştığımız bazı gizli tanıkların yaşadıkları, olayı bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Kendisi için seçilen gizli tanık sıfatı ile birlikte gerçek kimliği de deşifre olan bir tanığın anlattıkları, Tanık Koruma Kanunu'nun aksayan yönlerini ortaya koyuyor. İfadeleri Ergenekon davasının 3. iddianamesinde genişçe yer bulan tanık, can güvenliği olmadığı için terör örgütlerinden ve Ergenekon davasında tutuklu olanların yakınları olduğunu tahmin ettiği kişilerden tehdit almış: "Anlattıklarım ve söylediklerimle kim olduğum ortaya çıktı. Tehditler alıyorum. Yaşadığım şehri sürekli değiştiriyorum. Aslında bir tanık olarak korunmam lazım; ama tam olarak korunduğum söylenemez. Sol kökenli bazı örgütler beni tehdit ediyor. Ergenekon sanıklarıyla bağlantısı olduğunu düşündüğüm kişiler de beni tehdit ediyor. Ev hayatım altüst oldu. Ailem ve akrabalarım için sıkıntı büyük. Tanık olarak ailem ve kan bağım (birinci derecede) olan kişilerin de korunması gerekir. Ama bu mümkün değil. Aslında bizim bu süre zarfında korunmamız ve ciddi bir güvenlik şeridine alınmamız gerekiyordu."

Bir başka tanık, bütün adreslerini ve iletişim bilgilerini değiştirdiğini belirtiyor. Kendince sakal, bıyık bırakıp farklı yerlerde değişik zamanlarda yaşadığını aktarıyor: "Aileme 'beni unutun' dedim. Çünkü ailemi bulmaları mümkün ve bana yapacaklarını onlara yaparlar endişesini taşıyorum."

Yine verdiği ifadelerle Ergenekon soruşturmasının Ankara ayağını ciddi şekilde etkileyen gizli tanık M.T. kendisini gizlemek için çaba harcayanlardan. Sıkıntı hem kendisi hem de ailesi için giderek büyüyor. M.T. de Tanık Koruma Kanunu'nun yeterince işletilemediğini ve kendilerinin korunmadığını anlatıyor: "Başka tanıklar da olabilirdi. Ancak bizim yaşadıklarımız bazılarını korkuttuğu için tanık olmaktan vazgeçenler oldu. Devlet bu işi daha ciddiye alıp gerekeni bir an önce yapmalı. Herhangi bir talebinize aylar sonra cevap veriliyor. Hassas bir hayat yaşıyoruz. Zaman çok önemli."

Bu durum, gizli tanıklık için başvurmak isteyenleri de şimdilik korkutmuş durumda. Ergenekon davasını yürüten savcılara başvurmak için bekleyen onlarca kişinin, bu sebeple gizli tanık olma kararını askıya aldığı belirtiliyor. Bize ulaşan Y. isimli bir siyasetçinin anlattıkları, gizli tanıklara yönelik yıldırma ve ürkütme politikasının ne derece etkili olduğunu anlamaya yetiyor: "Gizli tanık olmak istemiştim. Açık tanıklık yapamazdım. Çünkü bir siyasi geçmişim var ve bu nedenle ismimi gizleyerek birtakım ilişkileri anlatmak istiyordum. Ancak gizli tanıkların deşifre olduğunu gördükten ve can güvenliği sorunu yaşadıklarını öğrendikten sonra vazgeçtim. Benim gibi olanların varlığını da biliyorum. Türkiye bir şekilde artık eski günleri geride bırakmalı. Ama tanıklık sitemi düzgün işlerse ve Tanık Koruma Kurulu doğru kararlar verirse bu iş çözülür."

Aynı şekilde Ergenekon firari sanıkları arasında bulunan Turhan Çömez'in de bazı kişilere mailler atarak gizli tanıklık yapmamaları konusunda uyarıda bulunduğu belirtiliyor. Çömez'in ihtar niteliğindeki mailleri, yıldırma politikasının bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Hâlen cezaevinde bulunan; ancak gizli tanıklık yaptığı anlaşılan kişilerin buralarda sıkıntı yaşadığı ve psikolojik baskılar gördüğü de belirtiliyor. Tanık Koruma Kanunu'na göre, gizli tanık olan kişinin başka bir cezaevine nakledilmesi ve güvenliğinin sağlanması gerekiyor. Özellikle Ergenekon-PKK ilişkisine dair derin bilgiler veren bazı tanıkların hâlen aynı cezaevlerinde tutulduğu biliniyor. Bu durumdan mustarip 6 kilit isim bulunuyor.

Aslında sıkıntı sadece gizli tanıklar için geçerli değil. Açık isimle ifade veren bir tanığın, daha sonra gizli tanık sıfatına büründürülmesi mümkün. Lakin bu sistemin işlemesi için yapılması gereken işler de hayli yavaş yürüyor. Bu konuda sürenin uzaması, tanığın can güvenliğinin giderek tehlikeli boyuta yaklaştığını gösteriyor. Açık tanık olarak ifade veren B.D. isimli şahıs, tehdit aldığı ve can güvenliği olmadığı gerekçesiyle isminin değiştirilip yeni bir kimlik sağlanması için resmî kurumlara başvurdu. Fakat süreç yavaş işlediği için B.D.nin talebi henüz yerine getirilmiş değil. Kanuna göre, B.D.nin de Tanık Koruma Kanunu kapsamına alınması gerekiyor.

Tabii gizli tanıkların deşifre olması ve tanıkların gerekli düzeyde korunamaması, Tanık Koruma Kurulu'nun yapısını ister istemez tartışmaya açıyor. Ergenekon ve faili meçhuller gibi önemli davalarla gündeme gelen gizli tanık deşifresi, 'süreci sabote etme' olarak yorumlanıyor.

Ergenekon sanıklarıyla ilişkisi olduğu ileri sürülen bazı üyeleri içinde barındıran Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) Tanık Koruma Kurulu'na üye ataması sıkıntı oluşturan bir nokta. Tanık Korumu Kurulu, 11 üyeden oluşuyor. Üyelerin, mesleklerinde en az 15 yıl fiilen görev yapmış olmaları şartı aranıyor. Adalet Bakanlığı'nda idari görevde çalışan birinci sınıf hâkimler arasında iki, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca Ankara'da görev yapan birinci sınıf adli yargı hâkim veya cumhuriyet savcıları arasından seçilecek bir, Millî Savunma Bakanlığı'nda idari görevde çalışan birinci sınıfa geçirilmiş askerî hâkimler arasından bir, İçişleri Bakanlığı merkez teşkilatından bir, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden üç, Jandarma Genel Komutanlığı'ndan bir, Sahil Güvenlik Komutanlığı'ndan bir, Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlülüğü'nden bir üye kurulda görev yapıyor.

Korku ve yıldırmaların dozu, özellikle Ergenekon davasında gizli tanıkların konuşma vakti yaklaştıkça artıyor. Aslında bu korku, diğer davalar için de geçerli. Maksat, korku ortamı oluşturup gizli tanıkların ifadelerini geri çekmelerini sağlamak. Cemal Temizöz davasında 'Tükenmez Kalem' ve 'Sokak Lambası'nın, verilen sözlerin yerine getirilmediğini gerekçe gösterip ifadelerini geri çektiklerini söyleme taktiğinin Ergenekon tanıklarına da uygulanmak istendiği belirtiliyor. Daha sonra iki tanığın, ifadelerini, para karşılığında çekmek istedikleri belirtilmişti. Ergenekon davasında konuşan bir gizli tanık da bir sanığın yakınlarından yüklü miktarda para teklifi aldığını aktarıyor: "İfademi geri çekmemi istediler. Bunun için bana 2 milyon TL vereceklerini söylediler."

Kıskaç, Anadolu, 9, Galip, Aydos, Hisar, Galip, Dilovası gibi deşifre olan tanıkların geleceği merak ediliyor. Tanık Koruma Kurulu'nun ve yetkili organların bir an önce devreye girmesi gerektiği belirtiliyor. Kilit tanıkların söyledikleri aslında 1990'dan itibaren Türkiye'de işlenen kilit cinayetleri ve meydana gelen önemli olayları aydınlatılıyor. Madımak olayı, 33 erin şehit edilmesi, Musa Anter cinayeti, bazı JİTEM mensuplarının Güneydoğu'da yaptığı icraatlar ve çok sayıdaki cinayetin tanığı olan bu kişiler, Ergenekon yapılanmasını önemli ölçüde sekteye uğrattı, deşifre etti.

Aynı şekilde 2002'den itibaren AK Parti hükûmetine karşı hazırlanan darbe girişimleri ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast planları da söz konusu gizli tanıkların anlatımları doğrultusunda akim kaldı. Şahısların birbirleriyle olan bağlantıları ve toplantı yaptıkları mekânlar da yine gizli tanıkların anlatımları, bilgi ve belge vermeleri sonucunda deşifre edildi. Aksi hâlde Ergenekon sanıklarının Kent Otel toplantıları veya Türk Ortodoks Patrikhanesi'ndeki icraatlarının deşifre edilmesi uzun zaman alabilirdi.
   
Tanık koruma kararı nasıl veriliyor?
 
Tanık koruma tedbiri kararları; soruşturma evresinde cumhuriyet savcısı tarafından, kovuşturma evresinde cumhuriyet savcısı veya tanığın istemi üzerine veya re'sen mahkemece verilir. Karar verilmeden önce kolluk makamları ile diğer birimlerin hazırlayacağı değerlendirme raporları göz önünde tutulur. Ama asıl ve kalıcı olacak olan Tanık Korumu Kurulu'nun vereceği karardır. Çünkü tanığın korunması, tanığa yönelik gerekli şartların hazırlanması ve işlemlerin yapılıp yapılmadığının denetlenmesi kurulun görevleri dâhilinde bulunuyor.

Ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar için uygulanıyor.  Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar da bu kapsamda tutuluyor.
 
Kanuna göre kimler korunacak?
 
Gizli tanık olarak dinlenenler.

Dinlenenlerin nişanlısı, evlilik bağı kalmasa bile eşi, kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu, ikinci derece dâhil kan veya ikinci derece dâhil kayın hısımları ve evlatlık bağı bulunanlar ile yakın ilişki içerisinde olduğu kişiler.
 
Tanık koruma tedbirleri
 
Kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi.  Duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenmesi ya da ses veya görüntüsünün değiştirilerek özel ortamda dinlenmesi.  Tutuklu veya hükümlü olanların, durumlarına uygun ceza infaz kurumu ve tutukevlerine yerleştirilmesi.  Fiziki koruma sağlanması.  Kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi.  Adli sicil, askerlik, vergi, nüfus, sosyal güvenlik ve benzeri bilgi ve kayıtlarının değiştirilmesi ve düzenlenmesi.  Nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport, evlilik cüzdanı, diploma ve her türlü ruhsat gibi resmî belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi.

Taşınır ve taşınmaz mal varlığıyla ilgili haklarını kullanmasına yönelik işlemlerin yapılması.  Geçici olarak geçimini sağlama amacıyla maddi yardımda bulunulması.  Çalışan kişinin iş yerinin ya da iş alanının değiştirilmesi veya öğrenim görenin devam etmekte olduğu her türlü eğitim ve öğretim kurumunun değiştirilmesi.  Yurt içinde başka bir yerleşim biriminde yaşamasının sağlanması.  Uluslararası anlaşmalara ve karşılıklılık ilkesine uygun şekilde, geçici olarak başka bir ülkede yerleştirilmesinin sağlanması.  Fizyolojik görünümün estetik cerrahi yoluyla veya estetik cerrahi gerektirmeksizin değiştirilmesi ve buna uygun kimlik bilgilerinin yeniden düzenlenmesi.

http://www.aksiyon.com.tr/detaylar.do?load=detay&link=25088