Sulh Ceza Mahkemesi'nde Hakaret Davası'nda yargılandım ve 15.02.2012 tarihinde ceza aldım. Hükmün açıklanması geri bırakıldı. Şikayetçi tanığı öğretmen N.D. nin olay sırasında okulunda görevinin başında olduğunu bildiğimden, kendisi hakkında yalan tanıklık yaptığı gerekçesiyle şikayetçi olmuştum. N.D. hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı'nca soruşturma başlatıldı. Bu soruşturma sonucu halen Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanması devam etmektedir.
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturma dosyasında;
1- 08.02.2012 tarihinde tanık N.D. Savcılığa verdiği ifadesinde, yazılı savunma vereceğini belirtmiş ve verdiği yazılı savunmada, yalan tanıklık yaptığını beyan etmiş, etkin pişmanlıktan yararlanma talebinde bulunmuştur.
2- 13.02.2012 tarihinde Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazı yazılarak, tanık N.D. nin olay günü okulunda görevli olduğu, izinli olmadığı yazılmıştır.
Bu şekilde tanık N.D. nin yalan ifade verdiği ortaya çıkmıştır. Ancak yargılanmakta olduğum dosya kapsamında, 15.02.2012 tarihli Celsede; Şikayetçi Vekili, Tanık N.D. nin dinlenmesinden vazgeçilmesi talebinde bulunmuştur. Şikayetçi Vekili Tanık N.'nin yalan tanıklık yaptığını itiraf etmiş olduğunu bilmektedir ve bu talebinde elbette haklıdır. Bu talep Mahkemece kabul edilmiştir. Şahsımın bu tanığın yalan tanıklık yaptığı ve dinlenmesi gerektiği yönündeki taleplerim ise, Sayın Mahkemece dikkate alınmadığı gibi, bu taleplerim tutanağa da geçirilmemiştir. Aynı Celsede de Mahkûmiyetime hükmolunmuştur..
Sayın Mahkemece gerekçeli karar, bu yalancı tanığın ifadesine göre kurulmuştur. Gerekçeli Kararda " ...mağdur anlatımlarıyla uyumlu tanık N. hazırlık beyanları kapsamından anlaşılmış..." denilmektedir.
Gerekçeli Kararın yazılmasından sonra, 20.03.2012 tarihinde bu karara itiraz ettim. İtirazıma Cumhuriyet Başsavcılığının dosyasına gelmiş olan Tanık N.D. nin yalan tanıklık yaptığını itiraf ettiği ifadesini de ekledim. Mahkemece Gerekçeli Karar bu tanığın ifadesine dayanarak kurulmuştu. Mahkemece kararın düzeltileceğini beklerken, dosyam bir üst Mahkemeye gönderildi. Üst Mahkeme kararı yalan tanık beyanından değil ama , hükmün açıklanmasının geri bırakılmasından bozdu.
Bu defa Sulh Ceza Mahkemesi'nce yeni Esas no ile bir dosya açıldı. Tanık yalan beyanda bulunduğunu itiraf etmiş olduğundan, beraat edeceğimi düşünürken, yeni dosyada bu tanığın ifadesinden hiç bahsedilmeden, şikayetçinin annesinin ve babasının ifadelerine dayanılarak mahkumiyet kararı verildi. Hükmün açıklanması yine ertelendi. Bu şekilde Yargıtay'a başvurma imkanım da ortadan kalktı. Duruşma sırasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sonuçları tarafıma açıklanmadı. Duruşmada vekilim olmadığı için, bunun bana izah edilmesi gerekiyordu diye düşünüyorum.
Şikayetçi, mahkemeye verdiği dilekçe ile 5 tanık göstermiştir. Bu tanıklardan N.D. benim şikayetim üzerine yalan tanıklık yaptığını itiraf etmek zorunda kalmış, sonra da dinlenmesinden vazgeçilmiştir. Tanıklardan Site Bekçisi ve Site Bahçıvanı hakaret duymadıklarını beyan etmişlerdir. Sayın Mahkemece bu tanıkların ifadeleri dikkate alınmamış, bu ifadelerden hiç söz edilmeksizin, sadece şikayetçinin Annesi ve Babasının ifadelerine dayanarak karar kurulmuştur. Diğer 3 tanık kamu tanığıdır ve öncelikle bu tanıkların ifadesinin dikkate alınması gerekmektedir. Şikayetçinin, olay sırasında okulda derste olan arkadaşını tanık olarak Mahkemeye sunması, iyi niyet değildir ve Mahkemeyi yanıltmaya yönelik bir fiildir.
Sonuç olarak, yapmadığım bir fiil nedeniyle yargılandım. Yalan Tanıklık yaptığını itiraf eden tanık ifadesine dayanarak mahkum oldum. Tanık itirafta bulununca vazgeçip, başka tanıkların ifadesine dayanılarak tekrar mahkum edildim. Bütün bu süreçte bir zorlama olduğunu düşünüyorum. Kanunları uygulama yerine, durumu kanuna uydurma gayreti var gibi geliyor bana. Şikayetçinin de bu davayı açmasındaki asıl amacının tazminat davası açarak, bir miktar maddi kazanım elde etmek olduğunu biliyorum.
Bu durumda ne yapmalıyım? Hakimi şikayet edebilir miyim? Yargılama yenilenebilir mi? :'(
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturma dosyasında;
1- 08.02.2012 tarihinde tanık N.D. Savcılığa verdiği ifadesinde, yazılı savunma vereceğini belirtmiş ve verdiği yazılı savunmada, yalan tanıklık yaptığını beyan etmiş, etkin pişmanlıktan yararlanma talebinde bulunmuştur.
2- 13.02.2012 tarihinde Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazı yazılarak, tanık N.D. nin olay günü okulunda görevli olduğu, izinli olmadığı yazılmıştır.
Bu şekilde tanık N.D. nin yalan ifade verdiği ortaya çıkmıştır. Ancak yargılanmakta olduğum dosya kapsamında, 15.02.2012 tarihli Celsede; Şikayetçi Vekili, Tanık N.D. nin dinlenmesinden vazgeçilmesi talebinde bulunmuştur. Şikayetçi Vekili Tanık N.'nin yalan tanıklık yaptığını itiraf etmiş olduğunu bilmektedir ve bu talebinde elbette haklıdır. Bu talep Mahkemece kabul edilmiştir. Şahsımın bu tanığın yalan tanıklık yaptığı ve dinlenmesi gerektiği yönündeki taleplerim ise, Sayın Mahkemece dikkate alınmadığı gibi, bu taleplerim tutanağa da geçirilmemiştir. Aynı Celsede de Mahkûmiyetime hükmolunmuştur..
Sayın Mahkemece gerekçeli karar, bu yalancı tanığın ifadesine göre kurulmuştur. Gerekçeli Kararda " ...mağdur anlatımlarıyla uyumlu tanık N. hazırlık beyanları kapsamından anlaşılmış..." denilmektedir.
Gerekçeli Kararın yazılmasından sonra, 20.03.2012 tarihinde bu karara itiraz ettim. İtirazıma Cumhuriyet Başsavcılığının dosyasına gelmiş olan Tanık N.D. nin yalan tanıklık yaptığını itiraf ettiği ifadesini de ekledim. Mahkemece Gerekçeli Karar bu tanığın ifadesine dayanarak kurulmuştu. Mahkemece kararın düzeltileceğini beklerken, dosyam bir üst Mahkemeye gönderildi. Üst Mahkeme kararı yalan tanık beyanından değil ama , hükmün açıklanmasının geri bırakılmasından bozdu.
Bu defa Sulh Ceza Mahkemesi'nce yeni Esas no ile bir dosya açıldı. Tanık yalan beyanda bulunduğunu itiraf etmiş olduğundan, beraat edeceğimi düşünürken, yeni dosyada bu tanığın ifadesinden hiç bahsedilmeden, şikayetçinin annesinin ve babasının ifadelerine dayanılarak mahkumiyet kararı verildi. Hükmün açıklanması yine ertelendi. Bu şekilde Yargıtay'a başvurma imkanım da ortadan kalktı. Duruşma sırasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sonuçları tarafıma açıklanmadı. Duruşmada vekilim olmadığı için, bunun bana izah edilmesi gerekiyordu diye düşünüyorum.
Şikayetçi, mahkemeye verdiği dilekçe ile 5 tanık göstermiştir. Bu tanıklardan N.D. benim şikayetim üzerine yalan tanıklık yaptığını itiraf etmek zorunda kalmış, sonra da dinlenmesinden vazgeçilmiştir. Tanıklardan Site Bekçisi ve Site Bahçıvanı hakaret duymadıklarını beyan etmişlerdir. Sayın Mahkemece bu tanıkların ifadeleri dikkate alınmamış, bu ifadelerden hiç söz edilmeksizin, sadece şikayetçinin Annesi ve Babasının ifadelerine dayanarak karar kurulmuştur. Diğer 3 tanık kamu tanığıdır ve öncelikle bu tanıkların ifadesinin dikkate alınması gerekmektedir. Şikayetçinin, olay sırasında okulda derste olan arkadaşını tanık olarak Mahkemeye sunması, iyi niyet değildir ve Mahkemeyi yanıltmaya yönelik bir fiildir.
Sonuç olarak, yapmadığım bir fiil nedeniyle yargılandım. Yalan Tanıklık yaptığını itiraf eden tanık ifadesine dayanarak mahkum oldum. Tanık itirafta bulununca vazgeçip, başka tanıkların ifadesine dayanılarak tekrar mahkum edildim. Bütün bu süreçte bir zorlama olduğunu düşünüyorum. Kanunları uygulama yerine, durumu kanuna uydurma gayreti var gibi geliyor bana. Şikayetçinin de bu davayı açmasındaki asıl amacının tazminat davası açarak, bir miktar maddi kazanım elde etmek olduğunu biliyorum.
Bu durumda ne yapmalıyım? Hakimi şikayet edebilir miyim? Yargılama yenilenebilir mi? :'(