Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - kilimanjaro

#101
Merhabalar. Öncelikle geçmiş olsun. Tazminat olarak ne kadar isteyeceğiniz hususu sizin bileceğiniz bir şey, bu hususta yorum yapmak çok doğru olmaz. Anladığım kadarıyla minübüsçü aleyhine henüz bir tazminat davası açmadınız ve şu an görülen dava da bir ceza davası. Bahsettiğiniz olayda uzlaşma olmazsa minübüsçü az bir cezayla kurtulur ve bu ceza da muhtemelen ertelenir veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına çevrilir; yani öyle dişe dokunur bir ceza beklemeyin. Dolayısıyla iş bu aşamaya gelmeden davayı sulhle neticelendirmeniz sizin menfaatinize olabilir. Bu tür hadiselerde sulh yoluna gitmek genelde iki tarafa da kazandırır. Sizin ne kadar isteyebileceğinize ilişkin sorunun cevabı, minübüsçünün ne kadar verebileceğiyle doğru orantılıdır. Bu noktada minibüsün sigorta poliçesinden yararlanma yoluna gitmeyi de öncelikle düşünmenizde yarar var. Bunun için elbette tazminat davası açmanız gerekiyor. Haklarınızı azami ölçüde koruyup kullanabilmeniz için bir avukatla anlaşmanızı, şayet maddi durumunuz buna yeterli değilse, baroya müracaat ederek ücretsiz avukat görevlendirilmesi yoluna gitmenizi tavsiye ediyorum. Allah kolaylık versin...
#102
Merhabalar. Borcu taksitler halinde ödeyebilecekseniz, bütçenize uygun taksitlendirme yapılması için banka vekiliyle görüşme yapabilirsiniz. Böyle bir imkanınız yoksa, maruz kalacağınız haciz gibi nahoş hadiselere göğüs gerip durumu akışına bırakacaksınız; böyle bir durumda yapılacak başka bir şey yok maalesef. Allah kolaylık versin...
#103
Merhabalar. Bahsettiğiniz suç şikayete tabi bir suç. Dolayısıyla karşılıklı olarak şikayetten vazgeçerseniz dava düşer. Allah kolaylık versin...
#104
Merhabalar. Evet, barodan yardımcı olurlar. Baroya gittiğinizde baro bünyesinde görev yapan avukatlardan biriyle görüşün. Allah kolaylık versin...
#105
Merhabalar. Akrabanız işveren konumunda ise (ki ben anlattıklarınızdan bunu anladım) sigortasız işçi olarak çalıştığı iddiası da neyin nesi oluyor? Şayet akrabanız işçi statüsünde gösterilmişse, bu durumda siz ancak ve ancak gerçek durumu ispat ederek bu durumdan kurtulabilirsiniz. Elbette böyle bir durumda ceza yemeniz gündeme gelecek ve işiniz sekteye uğrayacaktır ancak diğer durumda da ceza yemeniz gündeme geleceğinden, artı eksi muhasebesini yapıp en az zararlı gördüğünüz yola meyletmeniz gerekecektir. Bu arada soru başlığında "sahte diploma" demişsiniz ancak akrabanıza ait diplomanın bizatihi kendisi de mi sahte, bu hususu belirtmemişsiniz. Allah kolaylık versin...
#106
Merhabalar. Maalesef kurum yetkililerinin belirttiği gibi bu duruma yol açan sizin ihmaliniz olmuş. Zira abone ile parayı ödeyen kişi aynı olmak zorunda değil; örneğin siz bir yakınınızın bu tarz borcu için de otomatik ödeme talimatı verebilirsiniz. Dolayısıyla bu durum karşısında kuruma karşı yasal yollara müracaat etmenizin bir işe yarayacağını düşünmüyorum. O dönemde evi kullanan kiracıya karşı ödediğiniz bedelin tahsili amacıyla yasal yollara müracaat edebilirsiniz. Allah kolaylık versin...
#107
Merhabalar. Öncelikle geçmiş olsun. Şayet size aracı satan kişinin aynı zamanda aracı kiralayan kişi olduğunu düşünüyorsanız, savcılığın takipsizlik kararına karşı itiraz yoluna gidebilirsiniz. Bunun için öncelikle soruşturmayı yürüten savcı ile görüşmenizde yarar var. Size aracı sahte kimlikle satan kişiye karşı (bu kişinin gerçek kimliğine ulaşıldığında) ceza davası açılması yasal zorunluluktur; dolayısıyla savcı ile görüşerek dosyadaki son duruma dair bilgi alıp ona göre gerektiğinde itiraz yoluna gitmeniz en sağlıklı yol olacaktır. Araba başkasına ait olduğuna ve sahte kimlikle satış yapıldığına göre aracı geri almanız hukuken mümkün değil maalesef ancak size sahte kimlikle satış yapan kişi tespit edildiğinde bu kişiye karşı tazminat davası açabilirsiniz. Allah kolaylık versin...
#108
Merhabalar. Hiç kimsenin şahsi eşyasını o kişinin izni olmadan alamaz ve kullanamazsınız. Sizin olay biraz başka. Olayınızda hırsızlık amaçlı olarak telefon alınmış değil. Bu durumda konunun ceza hukukunu ilgilendiren bir boyutu bulunmuyor ancak dilerseniz bu kişilere karşı manevi tazminat davası açabilirsiniz. Bunun dışında şayet hakkınızda savcılığa suç duyurusunda bulunulursa, siz de bu kişilerle ilgili olarak şikayetçi olduğunuzu belirtebilirsiniz. İddia ettikleri gibi bir durum varsa, elbette yasal makamlar dışında suç aletine dokunulmuş olması da delilin hukuki değerini ve ispat niteliğini zedeler. Allah kolaylık versin...
#109
Merhabalar. Hukuk mesleğinin icrası açısından hiçbir şekilde engel teşkil etmez ancak İslam dini açısından hiç hoş bir durum değil. İslam dini dövme gibi vücutta yapılan değişiklikleri Allah'ın yarattığı vücuda dıştan müdahale olarak görür ve açık şekilde yasaklar (tıbbi gereklilikler sonucu yapılan müdahaleler ve hormonal dengesizlikler neticesinde örneğin bir kişinin vücudundaki aşırı tüy ve kıllanmaların giderilmesine dönük müdahaleler hariç). Biraz da bu sebeple bizim toplumumuzda dövme yaptıran kişilere hoş gözle bakılmaz. Fakat bu durum herhangi bir mesleğin icrasına da yasal olarak engel değildir. Aşağıda konuyla ilgili ayet ve hadisler bulunuyor. Allah kolaylık versin...




Nisa Suresi 118.Ayet: Allah onu (şeytanı) lânetlemiş; o da: «Yemin ederim ki, kullarından belli bir pay edineceğim» demiştir.
Nisa Suresi 119.Ayet: «Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar (putlar için nişanlayacaklar), şüphesiz onlara emredeceğim de Allah´ın yarattığını değiştirecekler» (dedi). Kim Allah´ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür.

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: "Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
'Peruk takana ve taktırana, vücuduna dövme yapana ve yaptırana Allah lânet etsin!' buyurdu."
(Buhari, Müslim, Neseî)

Abdullah ibni Mesud (Radıyallahu Anhuma) şöyle dedi: "Allah dövme yapan, dövme yaptıran, yüzündeki tüyleri aldıran, güzellik için dişlerinin arasını seyrekleştiren ve Allah'ın yarattığını değiştiren kadınlara lanet etti.
Bana ne oluyor ki, ben Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in lanet ettiği kimselere lanet etmeyeceğim? O, Allah'ın kitabında var! demiştir."
(Buhari)
#110
Merhabalar. Ödeme zamanı belli olan bir borçtan bahsediyorsanız, ki borca faiz işletildiğine göre ödeme tarihi belli olmalı, ihtarname gönderilmesi gerekli değildir. İhtarname, ödeme zamanı belli olmayan borçlarda şarttır (banka kredi borçlarında da yasadan kaynaklanan bir istisna mevcuttur ve ihtarname gönderilmesi gerekir). Allah kolaylık versin...
#111
Fevzi ÇAKIR / ANKARA

Hakimler Savcılar ve Yüksek Kurulu 2. Dairesi, 2012 yılında Avukatlıktan Hakimliğe Geçiş Sınavında kopya çektiği iddia edilen 37 hakim ve savcının mesleğe kabul kararını kaldırdı.

Bu kararla birlikte haleh hakim ve savcı olarak görev yapan bu isimler aday hakim seviyesine inmiş oldu. Bu isimler kararın kendilerine tebliğ edilmesinin ardından görevlerinden el çekecekler.

ADALET BAKANI'NDAN AÇIKLAMA

Adalet Bakanı ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanı Kenan İpek, 37 hakim-savcının 6 Mayıs 2012'deki Avukatlar için Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı Yazılı Yarışma Sınavı'ndan önce soruları ve cevaplarını elde ederek, imtihanı haksız ve hileli geçtiklerinin belirtildiğini bildirdi.

İpek, yaptığı yazılı açıklamada, HSYK'nın kararları hakkında bazı basın-yayın organlarında, 37 hakim ve cumhuriyet savcısının meslekten ihraç edildiği haberlerine yer verildiğine dikkati çekerek, kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacıyla açıklamaya ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

HSYK'nın, Anayasa ve kanunların kendisine tanıdığı görevleri yaptığına işaret eden İpek, Anayasa'nın 159. ve HSYK Kanunu'nun 4. maddesinde tanınan yetki çerçevesinde, kurulun hakim ve cumhuriyet savcılarının "mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini" gerçekleştirdiğini hatırlattı.

İpek, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında kurula gönderilen dosya hakkında inceleme başlatıldığı bilgisini paylaşarak, şunları kaydetti:

"Haklarında inceleme yapılan 37 hakim-savcının, 6 Mayıs 2012'deki Avukatlar için Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı Yazılı Yarışma Sınavı'nda birlikte hareket ettikleri, soruları ve cevaplarını sınavdan önce elde edip kullanmak suretiyle sınavı haksız ve hileli şekilde geçtikleri belirtilmiştir.

Verilen kararla halen görevini yürüten 37 hakim ve cumhuriyet savcısının, mesleğe alındıkları sırada Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 8. maddesinin (ı) bendinde yer alan, 'yazılı yarışma sınavında başarı gösterme' ve (j) bendinde yer alan 'hakimlik ve savcılık mesleğine yakışmayacak tutum ve davranışlarda bulunmamış olmak' koşullarını taşımadıklarının sonradan anlaşılması karşısında, aynı yasanın 53. maddesinin (b) bendi uyarınca haklarındaki mesleğe kabul kararının kaldırılması ile görevlerinin sona erdirilmesine, soruşturmanın yürütülmesi için dosyanın bir nüshasının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına, ilgililerin hakim ve cumhuriyet savcısı adayı statüsüne dönmeleri nedeniyle disiplin yönünden soruşturma için dosyanın bir nüshasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir."

2012 yılında yapılan sınavda kopya çektiği iddiasıyla mesleğe kabul kararları kaldırılıp aday statüsüne geri döndürülen 37 hakim ve savcının tam listesi şu şekilde:

1- Fatih Başyiğit - Şabanözü Hakimi

2- Alaattin Sabır - istanbul Anadolu Hakimi

3- Serhat Ağır - Yargıtay Tetkik Hakimi

4- Gökhan Yıldırım - Hayrabolu C.Savcısı

5- Halil Küçükdağlı - Bulancak Hakimi

6- Tülay Ardıç - Yargıtay Tetkik Hakimi

7- Adem Kaçar - Refahiye Hakimi

8- Halit Önder - Kozan Hakimi

9- Yusuf Aydemir - Trabzon Hakimi

10- Necmettin Boz - Eskişehir Hakimi

11- Gökhan Simavlı - Senirkent C.Savcısı

12- Eren Gençay - Diyarbakır C.Savcısı

13- Abdullah Enis Ural - Niğde Hakimi

14- Elif Mercan Çevik - Sivaslı Hakimi

15- Ahmet Kara - Kemalpaşa Hakimi

16- Mahmut Karababa - Batman C.Savcısı

17- Mehmet Erdin - Gazipaşa Hakimi

18- Rasim Büyük - Torul Hakimi

19- Akif Akbulut - İstanbul Hakimi

20- İsa Çetin - Pervari Hakimi

21- Şerife Cevizci Ünsal - Pazarcık Hakimi

22- Özgürarslan Topçak - Diyarbakır Hakimi

23- Hasan Çiçek - Akşehir Hakimi

24- Habip Doğan - Safranbolu Hakimi

25- Murat Enez - Gönen Hakimi

26- Hafize Okay - Ermenek Hakimi

27- Mustafa Kemal Çilingir - Silvan Hakimi

28- Engin Nazlı - Gaziosmanpaşa C.Savcısı

29- Dursun Ali Kurt - Altınözü Hakimi

30- Fatih Mehmet Bayram - Bor C.Savcısı

31- Habil Kahraman - Şanlıurfa Hakimi

32- Hacer Bardakçı - Alanya Hakimi

33- Oktay Cemil Bayram - Burhaniye Hakimi

34- Niyazi Kara - Devrek Hakimi

35- Bahri Bayazıdoğlu - Karaman C.Savcısı

36- Mehmet Dönmez - Diyarbakır C.Savcısı

37- Mehmet Cemil Bilgiç - Karabük Hakimi

:
http://m.haberturk.com/gundem/haber/1089728-37-hakim-ve-savci-meslekten-ihrac-edildi
http://www.son.tv/haber-348230
#112
Dava açılmışsa mahkemeye hemen cevap dilekçesi göndermeniz gerekir. Bir avukatla anlaşmanızı tavsiye ediyorum. Allah kolaylık versin...
#113
Merhabalar. Bankalar genelde hesap açmak, kredi kartı almak gibi işler için imzalamış olduğunuz sözleşmelerde ödenmeyen borcun varlığı halinde hesaplarınızdaki bedelleri rehnetmeye imkan veren hükümler koyarlar. Dolayısıyla hem konuyla ilgili sözleşme hükümleri incelenmeli hem de varsa bu tür hükümlerin tüketici mevzuatı karşısında geçerliliği tartışılmalıdır. Konuyu bu şekilde detaylı incelemeden görüş belirtmek yanıltıcı olur. Bununla birlikte, şayet yasal takibe düşmüş borcunuz olmadığı halde, yani son ödeme tarihinde borcunuzun hiç değilse asgari ödeme tutarlarını ödemişseniz, bankanın yaptığını hukuken mazur görmek imkansız olur ve bu durumda tartışmasız .tazminat davası açma hakkına sahip olursunuz. Özetle elinizdeki tüm belgelerle birlikte konuyu bir avukatla görüşmenizde fayda var. Allah kolaylık versin...
#114
Merhabalar. Bahsettiğiniz şekilde olmuşsa borcunuz zamanaşımına uğramıştır. Yalnız zamanaşımı bir savunma şeklidir ve bu savunma usulüne uygun şekilde ve yasal süresi içinde ileri sürülmesi halinde bile borcu ortadan kaldırmaz; sadece cebri icra yoluyla, yani zorla tahsil edilmesine mani olur. Dolayısıyla şayet hakkınızda bir icra takibi başlatılırsa veya dava açılırsa, yasal süre içinde mutlaka yazılı itirazda bulunun ve borcun zamanaşımına uğradığını belirtin. Böylelikle bu borcun devlet zoruyla tahsil edilmesini önlemiş olursunuz. Şayet günün birinde kendiliğinden borcunuzu öderseniz, sonradan bu borç zaten zamanaşımına uğramıştı diyerek ödediğinizi geri alamazsınız. Allah kolaylık versin...
#115
Merhabalar. Aşağıda Türk Ceza Kanunu'nun 86. ve 53. maddeleri bulunuyor. İşlediğiniz suç şikayete tabi olmadığından, kardeşiniz şikayetçi olmadığını veya şikayetten vazgeçtiğini belirtse bile maalesef olay adli makamlara intikal ettiğinde (ki etmiş) ceza davası açılacak (ki açılmış) ve hakkınızda cezaya hükmolunacaktır. Bu noktada yapacak bir şey yok maalesef. En fazla olayda suç işleme kastı olmadığı hususunda hakimi ikna edebilirseniz, ki kolay değil, ancak bu şekilde ceza almaktan kurtulabilirsiniz.

Peki ne tür bir ceza alırsınız? Şayet daha önceden hapis cezası almış değilseniz veya üzerinden uzunca bir süre geçmişse bu cezanız mutlaka hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (kısaca HAGB) veya para cezasına çevrilir yahut ertelenir. Özetle bu suç sebebiyle hapis yatma ihtimaliniz oldukça azdır. Bununla birlikte aynı suçtan geçmişte de hapis cezası aldıysanız veya duruşmalarda saygısız/dik başlı hal ve hareket içinde bulunursanız hapis cezası seçenek yaptırımlardan birine çevrilmeden doğrudan hapis yatmanız gündeme gelebilir. Allah kolaylık versin...




    KASTEN YARALAMA

    Madde 86 - (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

    (2) (Ek fıkra: 31/03/2005 - 5328 S.K./4.mad) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

    (3) Kasten yaralama suçunun;

    a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,

    b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

    c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

    d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

    e) Silâhla,

    İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.


    BELLİ HAKLARI KULLANMAKTAN YOKSUN BIRAKILMA

    Madde 53 - (1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;

    a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,

    b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasî hakları kullanmaktan,

    c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,

    d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,

    e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.

    (2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.

    (3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.

    (4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

    (5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.

    (6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.
#116
Merhabalar. Öncelikle başınız sağolsun, Allah rahmet eylesin. Türk Medeni Kanunu ad ve soyad değişikliği için "haklı bir sebep" olması gerektiğini belirtmiş fakat hangi sebeplerin haklı sebep olarak kabul edilmesi gerektiğini açıklamamıştır. Bu yüzden ad ve soyad değişikliği için dava açarken haklı sebep olarak Nüfus Kanunu'nun 21. Maddesi ve Soyadı Kanunu'nun 3. Maddeleri göz önünde bulundurulacaktır. Bu maddelere baktığımızda, milli kültüre, örf ve adetlere uygun olmayan, gülünç ve çirkin anlamları olan, kişisel ilişkilerde veya meslek ve sanatın icrasında yanlış anlamalar doğurabilecek hususlar haklı sebep olarak sayılacaktır. Bu sayılanların dışında, özellikle ad (isim) değişikliği davaları için uygulamada ayrıca kullanılan haklı sebep ise, kişinin gerek sosyal, gerekse iş çevresinde kimlikte yazan isimden başkaca bir isimle tanınması, kimlikte yazan ismini sadece resmi işlemlerinde mecburiyet dolayısı ile kullanmasıdır. Sizin bahsettiğiniz husus kuvvetle muhtemel mahkemece haklı sebep olarak kabul edilmeyecektir. Allah kolaylık versin...
#117
Merhabalar. Öncelikle geçmiş olsun. Bir musibet bin nasihatten evladır derler. Allah'tan daha kötü bir olayla karşılaşmadan alkolle aranıza mesafe koymuşsunuz; inşallah ömrünüzün sonuna kadar da bir daha ağzınıza almazsınız. Sorunuza gelince, şikayetten vazgeçileceği için hapis aleyhinize hükmedilecek ceza ya HAGB'ye (HAGB hakkında detaylı bilgiye BURADAN ulaşabilirsiniz) çevrilecek yahut ertelenecektir. Yani canınızı sıkacak bir durum olmaz. Türk Ceza Kanunu'nun konuyla ilgili maddeleri aşağıdadır. Allah kolaylık versin...



   TAKSİR

   Madde 22 - (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hâllerde cezalandırılır.

   (2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.

   (3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.

   (4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.

   (5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.

   (6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir hâlinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.

BELLİ HAKLARI KULLANMAKTAN YOKSUN BIRAKILMA

   Madde 53 - (1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;

   a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,

   b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasî hakları kullanmaktan,

   c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,

   d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,

   e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.

   (2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.

   (3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.

   (4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

   (5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.

   (6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.

   TAKSİRLE YARALAMA

   Madde 89 - (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

   (2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

   a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

   b) Vücudunda kemik kırılmasına,

   c) Konuşmasında sürekli zorluğa,

   d) Yüzünde sabit ize,

   e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

   f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

   Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.

   (3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

   a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

   b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

   c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

   d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

   e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,

   Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

   (4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması hâlinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

   (5) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.5.md) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz
.
#118
Alıntı yapılan: istanbul.34 - 09 Mayıs 2015, 09:36:12
Evet haklısınız yarım oldu bu hiç sabıkam yok karakolla bile işim olmadı anlatım şöle olay 2013 te oluyor ve benim parmak izi teşhisim ise 2014 te aldığım ehliyetle yani parmak izi kaydımı alıyorlar belli bir zaman sonra emniyet sorgulayıp teşhis ediyor izi sonra olay gelişiyor  yani benim hiç bi ilgim yok orayla tanınam etmem bu nasılolmadı peki şikayeti çekmemiz için ne zaman konuşmalıyız savcıya ifade vermeden mi yoksa sonra mı bilgilendirirseniz sevinirim teşekkürler

Savcıya ifade verdikten önce veya sonra olması önemli değil. Hakkınızda açılacak olan ceza davasının sonuna kadar şikayetten vazgeçilebilir ve sürecin en sonunda da olsa vazgeçilmiş olması, en baştaki hukuki neticeyi doğurur; açılan dava düşer. Allah kolaylık versin...
#119
Merhabalar. Kiralanan bir meskende kiracının kefili olmak, elbette kefile kiralanan evde oturması hakkını vermez ancak bu kişi kiracının annesi ise, kefil olduğu için değil, annesi olduğu için o evde yaşama hakkına sahip olur ☺ Hukuken de durum böyledir. Anneler gününün en şanssız sorusunu sormuşsunuz ☺ Muhakkak ciddi sorunlar yaşıyorsunuzdur ancak bu dünyaya gelmenizin, yani hayat bulmanızın sebebi olan annenizi olabildiğince hoşnut etmeye çalışmanızı naçizane tavsiye ederim. Anne babaya "öf" bile denilmesini yasaklayan dinimizin olduğu kadar en temel insani değerlerin de gereğidir böylesi bir davranış... Allah kolaylık versin...
#120
Merhabalar. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın 15 Nisan tarihli genelgesi eski uygulamaya kıyasla büyük ölçüde serbestlik getirdiğinden, artık yurtdışından nakit para getirilmesinin önünde kaydadeğer riskler bulunmuyor denilebilir. Aşağıda konuyla ilgili bir haberden alıntı bulunuyor, okursunuz. Sorunuzun cevabına gelirsek, her zaman için para transferinde en emin yol banka ve diğer finans kurumlarıdır ancak son genelgeyle paranın fiziki transferindeki gümrük ve devlet kontrolü temelli riskler büyük ölçüde azalmıştır denilebilir. Allah kolaylık versin...




Yurda istenilen miktarda nakit girişi artık serbest

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın 15 Nisan'da yayımladığı bir genelgeyle yurtdışından Türkiye'ye giren nakit döviz ile ilgili tedbirlerin önemli bir kısmının kaldırması, 'ülkeye kara para girişini özendirici bir adım' eleştirilerine yol açtı.
Ancak Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, bu iddiaları kesin olarak reddediyor.
Yeni genelge ile yaptıklarının "Sadece ve sadece girişi serbest olan paraların [girişinin] zorlaştırılmasını engellemek" olduğunu söylüyor.

Türkiye'ye girişi serbest nakdin en önemli kalemi ihracat gelirleri. Ancak uzmanlar, ihracat geliri gibi girişi serbest olan nakit için önceden de bir engel olmadığını belirtiyor.
Türkiye'ye girişlerde yanında nakit getirmek için üst sınır uzun süredir yok ancak gümrük görevlileri sorarsa, getirilen nakdin beyan edilmesi gerekiyordu.
Gümrük görevlilerinin rasgele aramalar yaparak, caydırıcı bir tutum almaları teşvik ediliyordu.
Şimdi ise yeni genelgeyle hem beyan zorunluluğu hem de caydırıcı aramalar ortadan kalmış görünüyor.
Ayrıca gümrük görevlilerinin şüpheli durumları savcıya beyan etme zorunluluğu da kalkıyor. (Ayrıntılar için yazının sonundaki tabloya bakabilirsiniz.)

Bakan Canikli ise önceki Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı döneminde yayımlanan 2013 yılındaki genelge ile yeni genelge arasında neredeyse hiç fark olmadığını söylüyor.
Bakan Canikli, eski genelgedeki ifadelerin "çok keskin, çok çelişkili" olduğunu ve yenisiyle sadece bunların düzeltildiğini belirtiyor.
Bu konuda görüş almak istediğim kişilerin bazısı ya adını vermeden değerlendirme yapmak istedi ya da konuya bakanlığın biraz daha açıklık getirmesi gerektiğini söyledi.
Yeni genelgedeki bazı teknik ayrıntıları sormak için aradığım Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'ndan bir yetkiliyle görüşmem ise mümkün olmadı.

'İpin ucu kaçıyor'
Konuyla ilgili yorumlarını BBC Türkçe ile paylaşan Türkiye gazetesi ekonomi yazarı Metiner Sezer ve Radikal internet sitesi ekonomi yazarı Uğur Gürses'in yeni genelgeye eleştirileri var.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) ekonomide yaptığı reformları önemli bulduğunu söyleyen Metiner Sezer, yeni genelgeye bir şerh koyuyor ve bunu "ipin ucunu kaçırmak" olarak tarif ediyor.
Yeni genelgenin riskleri olduğunu söyleyen Sezer, bunların arasında, ülkeye giren paranın takip edilmesinin zorlaşması ve kayıt dışı ekonomiyle mücadelede gerileme risklerini gösteriyor.
Sezer, "İster emtia ister nakit akışı olsun, bir ülkeden bir ülkeye geçişler hukuk kurullarının dışına çıktığı zaman bunun kontrolü çok zor oluyor. Suistimaller, yolsuzluklar, beklenmeyen sürprizler karşısına çıkabiliyor. Amiyane tabirle ipin ucunu kaçırmış oluyorsunuz" diyor.
Kayıt dışı ile, ekonomi dışında faaliyet gösteren veya ekonomiye belli zamanlar girip, belli zamanlarda çıkan nakit akışının kontrol dışına çıkma riskinin olduğunu belirten Sezer, "Bu büyük bir risk, büyük bir sıkıntı. Bunu hiç sormayacağım derseniz bu, mücadele ettiğiniz kayıt dışını teşvik etmektir." diyor.
'Kara para cenneti olmayacağını nereden biliyorsunuz?'
Uğur Gürses ise yapılan yeni düzenleme için "Rasyonel bir açıklaması yok" diyor ve "gümrüklerin kevgire döndüğünü" söylüyor.
Gürses yeni düzenlemenin nedeninin açıklanmadığını söylüyor ve en kötü senaryoyu şöyle dile getiriyor:
"Rüşvet, kara para, uyuşturucu parası her şey gelebilir. IŞİD'e (Irak Şam İslam Devleti) giden bir parayı düşünün, ihracat parası denecek ve geçecek."
Bakan Canikli ise bir televizyon kanalında katıldığı programda bu iddiaları reddetmiş, "Hele öyle kaynağı kara para olan ya da illegal faaliyetlerden elde edilen bir gelirse, buna derhal el konulur, müsadere edilir ve cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulur" demişti.
Bu açıklamayı hatırlattığım Gürses, "Kara para cenneti olacak demiyorum ama siz denetimi kaldırıyorsanız her türlü riske açıksınız demektir. Caydırıcılığınızı ortadan kaldırıyorsunuz. Temel soru, kara para cenneti olmayacağını nereden biliyorsunuz?" diye soruyor.
Dikkat çektiği bir başka nokta ise nakit ile ilgili beyanın doğru olmadığının ortaya çıkması halinde gümrük idaresinin Cumhuriyet Savcılığı'na haber vermesiyle ilgili maddenin yeni genelgede olmaması.
Gürses, "Diyelim yanınızdakinin ihracat dövizi olmadığı bir şekilde ortaya çıktı ve araştırıldı. Eskiden gümrük bunu hem savcılığa hem de Mali Suçları Araştırma Kurulu'na (MASAK) bildiriyordu. Şimdi adli soruşturma kısmını gümrük yapmayacak deniyor. Otomatik adli soruşturmaya giden kapıyı kapatmışlar. Sadece idari soruşturma yapılıyor, dolayısıyla siyasi iktidarın inisiyatifine kalıyor."

'El konması için hükme gerek yok'
Bakan Canikli ise NTV'de katıldığı programda birbirinden farklı iki yanıt veriyor. İlki yukarıda da alıntıladığımız kısım. Canikli kaynağı illegal paraya el konmasının, savcılığa suç duyurusunda bulunulmasının kesin olduğunu, bunun için bir hüküm koymaya gerek olmadığını, 2013'teki genelgede de böyle bir hüküm olmadığını söylüyor.
Oysa eski genelde böyle bir hüküm bulunuyor. Eski genelgenin "Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Mevzuat Kapsamında Uyulması Gereken Hususlar" başlığı altındaki bölümde, beyanın eksik veya hiç yapılmaması halinde durumun Cumhuriyet Savcılığı'na bildirilmesi gerektiği belirtiliyor. Yeni genelgede ise sadece MASAK'a atıfta bulunuluyor.

AB ülkelerinde 10 bin Euro sınırlaması
Canikli de yine programda daha sonra bunu teyit ediyor:
"Eğer beyanda fark varsa yine MASAK'a bildiriliyor. Savcılığa neden göndermiyoruz? Çünkü araştırmayı MASAK yapacak. Kaynağı şüpheli bir işlem vardır. Beyanda fark varsa şüpheli işlemdir. Savcılığa da bildirseniz araştırmayı MASAK yapacak. Çünkü yetkili kuruluş odur. Kaynak araştırmasını MASAK yapar. Dolayısıyla MASAK'a bildirildiği zaman bu Cumhuriyet Savcılığı'na bildirilmiş sayılır. Bir suç olursa oraya gönderecek. Özü itibariyle bir öncekiyle hiç fark yoktur."
Yıllardır yapılan uygulamadan vazgeçilirken CHP milletvekili Umut Oran, bir soru önergesiyle konuyu Meclis'e taşıdı ve Avrupa Birliği'nin, üye ülkelere 10 bin Euro'dan fazla miktar taşıyarak yapılan girişlerdeki beyan zorunluluğuna dikkat çekti.
Canikli ise aynı programda bu soruyu kısaca yanıtladı ve Türkiye'nin AB'ye üye olmadığını söylemekle yetindi.
AB mevzuatına göre, kara para aklama ve terörün finansmanın engellenmesi için 10 bin Euro'dan fazla veya muadil takas edilebilir mal ile giriş yapılmasında gümrüğe bilgi verilmesi zorunluluğu bulunuyor.

http://www.bbc.co.uk/turkce/ekonomi/2015/05/150506_nakit_girisi_yeni_duzenleme