Haberler:

deneme

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - Avukat

#1121


Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesince, Bingöl'ün Solhan ilçesinde 5 yıl önce 5 kişinin öldürüldüğü, 13 kişinin yaralandığı silahlı kavgaya ilişkin 90 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılan (ancak hakkındaki hüküm henüz kesinleşmeyen) Mahmut Karadağ, bugünden itibaren yürürlüğe giren tutukluluk sürelerini kısaltan Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 102. maddesi uyarınca tahliye edildi.

Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin, bugün tahliyesine karar verdiği Gümüşhane E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kalan Mahmut Karadağ'ın oğlu Behçet Karadağ, araçla cezaevine alındı. Bir süre sonra, Mahmut Karadağ'ın da içinde bulunduğu otomobil, cezaevinden çıkarak, hızla uzaklaştı. Araca, güvenlik gerekçesiyle bir jandarma aracının eskortluk ettiği gözlendi.

Gümüşhane il merkezinde duran araçtan inen Behçet Karadağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 5 yıldır bu anı beklediklerini, kararın çıkmasından ve babasının tahliye edilmesinden dolayı çok mutlu olduklarını söyledi.

Mahkeme heyeti, Cumhuriyet Savcısının mütalaasına aykırı olarak, CMK'nın 102. maddesi uyarınca, kasten öldürmek ve kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından Solhan Sulh Ceza Mahkemesince 15 Ekim 2005'te tutuklanan ve söz konusu suçlardan dolayı toplam 90 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılan Mahmut Karadağ'ın bihakkın tahliyesine, başka suçtan tutuklu, yakalamalı ya da hükümlü olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına karar vermişti.

AA
http://www.haber7.com/haber/20110101/90-yil-ceza-alan-mahkum-tahliye-edildi.php
#1122
Ödenmeyen faturalar krediyi etkileyecek
Bankaların elindeki kara listeye elektrik, su, doğalgaz ve telefon borçlarıyla tefeciden alınan ödünç paralar da giriyor.
Borcundan dolayı elektriği ya da suyu kesilen, kira borcunu aksatanlara kredi muslukları kapanacak.Bankaların riskli müşteriler için oluşturduğu "kara liste" genişliyor. Bankalara kredi ya da kredi kartı için başvuran müşterilerin kredi geçmişlerinin yanı sıra, elektrik, su, doğalgaz ve telefon borçlarını zamanında ödeyip ödemediklerine de bakılacak. Kira borcunu düzenli ödemeyen, borcundan dolayı elektrik ya da suyu kesilen, tefeciden para alıp geri veremeyen kredi alamayacak.

Torbayla geliyor

Halen Merkez Bankası bünyesinde faaliyet gösteren ve banka müşterilerinin borçlarını aksatıp aksatmadığının kaydını tutan Risk Merkezi, Türkiye Bankalar Birliği'nin kontrolüne geçince geniş çaplı değişikliğe uğrayacak. Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşmelerine başlanan torba tasarıya eklenen bir maddeyle, bankalardan kredi kartı alacak ya da kredi başvurusu yapacak müşterilerin bundan böyle sadece geçmişteki kredi performansına bakılmayacak.

Tüm borçlara sadakat

Vatandaşın kredi bilgilerinin yanı sıra, günlük hayatın hemen her alanındaki borç sadakati de yakın takibe alınacak. Yeni yasa çıktığında vatandaşın kredi borçlarıyla birlikte, elektrik, su, doğalgaz ve telefon borçlarına ilişkin tüm kayıtlar düzenli olarak Risk Merkezine akacak. Hatta yasal tefeci olarak ifade edilen Hazine'ye kayıtlı ikrazatçılardan (Devlet izni ile borç para veren) ödünç para kullananların borç kaydı da risk merkezine ulaşacak.

Protokol imzalanacak

Risk Merkezi, borç kayıtlarına ilişkin bilgileri toplayabilmek için yasanın çıkmasını takiben en geç bir yıl içerisinde telekom ve GSM şirketleri, elektrik, doğalgaz ve su idareleriyle protokol imzalayacak. Ikrazatçı kayıtlan için de Hazineyle sözleşme yapılacak.

İsim karışıklığı bitiyor

Yeni Risk Merkezi, kişilerin ve şirketlerin risk kayıtlarını ismin yanı sıra TC numarası ile takip edecek. Bu yeni uygulama sayesinde isim benzerliği ya da karışıklığından dolayı, borcuna sadık kişilerin uğradığı mağduriyetler son bulacak.

NİSANA KADAR ZAMSIZ

Elektrik fiyatlarına 2011 yılının nisan ayına kadar zam yapılmayacak. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, önceki gün yaptığı toplantıda 1 Ocak 2011'den geçerli elektrik fiyatlarında herhangi bir değişiklik yapılmamasına karar verdi. Dağıtım şirketleri, fiyat önerilerini her üç ayda bir kurula sunuyor. Kurulda dağıtım şirketlerinin önerileri, EİAŞ ve serbest piyasa şartlarına göre değerlendiriliyor.

HABER: Erdoğan SÜZER
http://finans.samanyoluhaber.com/h_485193_odenmeyen-faturalar-krediyi-etkileyecek.html
#1123
Kamuoyunda "torba tasarı" olarak adlandırılan, Bazı Kamu Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve KHK'larda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda ele alınıyor. Tasarının kamu alacaklarını belirleyen 1. maddesi kabul edildi.

Komisyon Başkanı AK Parti Sivas Milletvekili Mustafa Açıkalın, görüşülmesine daha önce başlanan tasarının, ilgili bakanların sunumunun ardından alt komisyona sevkedildiğini hatırlatarak, Alt Komisyon Başkanı AK Parti Manisa Milletvekili Recai Berber ve diğer üyelere söz verdi.

Berber, Alt Komisyon olarak tasarı üzerinde 13 gün boyunca 12'şer saat çalıştıklarını belirterek, her maddenin uzun süre tartışıldığını ve ciddi değişiklikler yapıldığını kaydetti.

Bazı kamu alacakların yeniden yapılandırılması kapsamına, kira, ecri misil ile birlikte belediye ve özel idarelerin alacaklarının da dahil edildiğini belirterek "Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı kamu alacakları tahsili denebilir. Elektrik alacaklarından tutun da kira alacaklarına kadar kamunun bütün alacaklarını düzenliyor" dedi.

Tasarıda sosyal güvenlik mevzuatıyla yapılan değişiklik konusunda da bilgi veren Berber, "Sosyal güvenlik ve genel sağlık sigortası kapsam dışında kalan bir toplum kesimi bırakılmamış oluyor. Bu çok önemli değişikliktir" dedi.

CHP İzmir Milletvekili Harun Öztürk, Hükümetin, "Nasıl olsa muhalefet de vatandaşların borçlarının hafifletilmesine karşı çıkmıyor, o zaman ben de bu paketin arkasına ne takarsam geçer" anlayışı içinde olduğunu savunarak, bunun doğru ve etik olmadığını söyledi.

Öztürk, kamuda çalışan uzmanların ücretlerinin eşitlenmesini istediklerini, ancak bu düzenlemenin tasarıdan tümüyle çıkarılmasını siyasi olarak göğüsleyemeyen iktidarın alt komisyonda yaptığı değişiklikle, uzmanlara "pantolon uyduramadık, gömlek verelim" dercesine kamuda üçüncü bir uzman grubu yarattığını söyledi.

MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay da tasarı üzerinde iktidar ile muhalefet partilerinin uzlaşması bulunmadığını belirterek, "Hükümet kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması konusunda iyi niyetli ise bu hızla çıkarılabilir. Ama hükümet bunun arkasına sığınarak başka değişiklikleri de geçirmek istiyor" dedi.

Tasarının "krizin teğet geçmediğini gösterdiğini" savunan Akçay, "Vatandaş borcunu niye ödeyemedi? Hükümet müjde vermeyi bıraksın vatandaşa özür borcu var" diye konuştu.

Tartışma çıktı

Devlet Bakanı Hayati Yazıcı ile CHP'li ve MHP'li bazı üyeler arasında tartışmalar yaşandı.

MHP'li Günal, "Siz bu şekilde konuşmaya devam edin, bakın daha neler konuşacağız" dedi.

Yazıcı, "Benim cümlemi farklı algılamayın. Bir düzeltme yapayım. Ben, sizlerin de milletin yararına olanı takip edeceğinizi düşünüyorum. Genel Kurulda milletin yararına olan bu düzenlemelere siz sahip çıkacaksınız" diye konuştu.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam'ın, aralarında geçtiğini iddia ettiği bir diyalogu komisyonda ifade ettiğini, daha sonra da Genel Kurulda yaptığı konuşmanın metnini kendisine getirdiğini söyledi.

Şimşek, şöyle devam etti: "Buradaki söyleyişi ile Genel Kuruldaki ifadesi birbirini tutmuyor. Meğer ben demişim ki, 'Bırakın bu işleri, bu işler önemli değil...' Doğrusu bu benim tarzım değil. Genelde bu türden konuşmam. Doğrusu iki kişinin arasında geçtiği iddia edilen diyalogun kendi perspektifiyle sunulmasını çok doğru ve ahlaki bulmuyorum. Ben, hiçbir şekilde bu konular önemli değil demedim."

Tasarının geçtiğimiz Haziran ve Temmuz aylarında gündemde olmadığını ifade eden Şimşek, "Ama tabii ki Türkiye'nin bir ihtiyacı. Buna hemen hemen herkes katılıyor. O çerçevede yapılan bir düzenleme" dedi.

Torba tasarılarının Türkiye'nin yasama sistemi nedeniyle bir ihtiyaç olduğunu ifade eden Şimşek, "O nedenle böyle bir tasarı ile karşı karşıyayız" diye konuştu.

Sataşma gerekçesiyle söz alan Susam ise, Şimşek'in kendisine ilişkin sözlerinin samimi olmadığını öne sürdü.

1. maddeye kabul

"Torba Tasarı"nın, yeniden yapılandırma kapsamına girecek kamu alacaklarını belirleyen 1. maddesi kabul edildi.

Maddeye göre, 31 Temmuz 2010 tarihine kadar olan ödenmemiş vergiler, trafik cezaları, idari para cezaları, gümrük vergileri, sigorta primleri, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi, damga vergisi, özel işlem vergisi, eğitime katkı payı, belediyelerin su bedeli alacakları, büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerinin su ve atık su bedeline ilişkin alacaklar kapsam içerisinde olacak.

AK Parti Manisa Milletvekili Recai Berber'in verdiği önergenin kabul edilmesiyle belediyelerin 31 Temmuz 2010 tarihi itibariyle tahakkuk eden vergi borçları da yapılandırma kapsamında yer alacak.

Tasarının görüşmeleri yarın devam edecek.

http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/genel/12/27/torba.yasa.tasarisinin.gorusmeleri.basliyor/600855.0/index.html


Başbakan'dan Reis'e vefa

Yazıcıoğlu'nun vefatından önce hazırladığı kanun teklifi, Erdoğan'ın emriyle "Torba Yasası"na girdi.

Tam 280 gün oldu. Türkiye o 'kara' haberi, İhlas Haber Ajansı Muhabiri İsmail Güneş'ten öğrendi. İlk olarak "donuyoruz yardım edin" çığlığı yankılandı televizyon ekranlarında. Ardından gelen "Benim dışımda herkes öldü" sözleriyse, İsmail Güneş'in son haberine koyduğu son nokta oldu adeta... Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nu taşıyan helikopter, 25 Mart 2009'da Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit ilçesinden havalandıktan kısa bir süre sonra, (hâlâ) bilinmeyen bir sebepten dolayı düştü. Feci kazada helikopterde bulunan 4 kişi ile birlikte Muhsin Yazıcıoğlu da hayatını kaybetti. Kazayı Türkiye'ye duyuran İHA Muhabiri İsmail Güneş de birkaç gün sonra donmuş hâlde bulundu.

SON TEKLİFİ VASİYETİ OLDU
Muhsin Yazıcıoğlu, lideri olduğu Büyük Birlik Partisi'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki tek temsilcisiydi. Türkiye'yi yönetmeye talip bir siyasetçi olarak, sadece Sivas'ın değil; Türkiye'nin bütün meseleleri hakkında kafa yoruyordu. Günübirlik polemikler yerine, ülkenin meselelerine çözüm teklifleri üretti yıllarca. 18 Şubat 2009; yani vefatından sadece 35 gün önce, Meclis Başkanlığına verdiği yasa teklifi ise, adeta onun vasiyeti oldu. Yazıcıoğlu, son teklifinde özel güvenlikçilerin çalışma şartlarının iyileştirilmesini istemişti.

TOPÇU: BAŞBAKAN SÖZ VERDİ
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Yalçın Topçu, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun Özel Güvenlikçiler Yasası'na büyük önem verdiğini belirterek, " Biz de altında genel başkanımızın imzası bulunan bu yasa teklifini bir vasiyet olarak kabul ettik. Bu yüzden meclis gündemine alınması için büyük çaba sarfettik" dedi. Başbakan Erdoğan'ın kendilerine, yasanın değiştirilerek, yıl sonuna kadar mutlaka meclisten geçirileceği sözünü verdiğini belirten Topçu, Meclis Başkanı ve muhalefet partilerinin de büyük destek verdiğini söyledi. Yalçın Topçu, "Özel Güvenlikçiler Yasasında yapılan değişiklik, rahmetli liderimizin manevi şahsiyetine, dava arkadaşlarına ve geride bıraktıklarına gösterilen bir saygının ifadesi olacaktır" diye konuştu.

Mecliste Muhsin Yasası olarak anılıyor

Muhsin Yazıcıoğlu'nun imzasını taşıyan yasa teklifi, 5188 sayılı özel güvenlik hizmetlerine dair kanunun 11. ve 14. maddesinde değişiklik yapılmasını öngörüyordu. Bu teklif kısa bir süre önce Başbakan Erdoğan'in talimatıyla torba yasasına dahil edildi. Geçtiğimiz günlerde de küçük bazı değişikler yapılarak alt komisyondan geçti. Yasal prosedürün tamamlanmasının ardından önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulunda görüşülecek. Ve 'torba'daki birçok yasa teklifiyle birlikte, yılbaşından önce veya yeni yılın ilk günlerinde yürürlüğe girecek. Özel güvenlikçilerin çalışma şartlarını düzenleyen kanun, mecliste artık Muhsin Yazıcoğlu Yasası olarak anılıyor. Ancak Büyük Birlik Partisi mecliste hiç milletvekili olmadığı için AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak imzasıyla işleme konuldu. Yasa ile silahlı görev yapacak özel güvenlik elemanları için en az lise mezunu olma şartı kaldırılıyor.

LİSE DİPLOMASI ŞART DEĞİL
Yükseköğretim kurumlarının güvenlikle ilgili fakülte ve meslek yüksekokullarından mezun olanlarda silah eğitimi dışında özel güvenlik temel eğitimi şartı aranmayacak. Asker ve polis emeklileri ile MİT'ten emekli olanlar yeniden eğitim şartı aranmadan özel güvenlikçi olabilecek. Ve özel güvenlik elemanlarından 5 yılda bir tekrarlanacak mecburi eğitim için ek ücret alınmayacak. Türkiye'de şimdiye kadar toplam 415 bin 487 kişiye özel güvenlik görevlisi belgesi verildi. Ancak bunların yarıdan fazlası ya çalışmıyor veya başka bir işle meşgul. Hâlen hastaneler, stadyumlar, kamu kurumları, alışveriş merkezleri gibi kurum ve kuruluşlarda faal olarak 168 bin 975 özel güvenlik elemanı çalışıyor. Bu rakam, aralarında Polonya, Kanada, Bulgaristan, Portekiz, Ukrayna, Arjantin, Kanada gibi ülkelerin de yer aldığı 134 ülkenin asker sayısından bile fazla. Avusturya, Belçika, Portekiz ve Çek Cumhuriyeti'nin asker sayılarının toplamı bile Türkiye'nin özel güvenlik elemanı sayısına ulaşamıyor.

http://www.ihlassondakika.com/gazete_baslik_detay.php?hd=341344&id=13235
#1124
İyi çalışmalar. Karşılıksız çek sebebiyle hapis yatan yahut mahkemenin hükmettiği para cezasını devlete ödeyen kişi, elbette borcundan kurtulmuş olmaz, sadece kamuya karşı yükümlülüklerini yerine getirmiş olur. Çek borçlusunun, alacaklıya tüm borcunu ödeyinceye kadar borcu devam eder. Bu yüzden karşılıksız çek sebebiyle ceza almış olan kişinin şayet imkanı varsa alacaklıya ödeme yaparak borcunu kapatması kendi menfaatinedir; böyle bir durumda hem alacaklıya karşı borcu sona ermiş olur hem de alacaklı şikayetten vazgeçeceğinden, devlete karşı yükümlülüklerinden de kurtulmuş olur. Kolay gelsin...
#1125


Adana'da, kız kardeşiyle birlikte yaşayan akrabasını bıçakla öldüren ve daha önce 25 yıl olarak verilen hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan sanığa, cinayeti "töre saikiyle işlediği" gerekçesiyle müebbet hapis cezası verildi.

Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, "töre saikiyle öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanan sanık Veysel Çavdı (27) hazır bulundu.

Kız kardeşi Tuğçe Çavdı ile yaşayan ve akrabası olan Murat Çavdı'yı (37), 30 Ekim 2008 tarihinde Gürselpaşa Mahallesi 154. Sokak'ta, aralarında çıkan tartışma sonucu bıçaklayarak öldürdüğü iddiasıyla yargılanan Veysel Çavdı'ya (29), daha önce Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25 yıl hapis cezası, müdahil vekilinin itirazı üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından bozulmuştu.

Yargıtayın, bozma kararında şu görüşlere yer verilmişti:

"Reşit olan Tuğçe'nin kendisini ilgilendiren davranışlarından dolayı sanığa karşı sorumluluğunun, öldürülenin sanığa yönelik haksız tahrik hükmünün uygulanmasını gerektirecek haksız eylem oluşturan bir söz ve davranışın bulunmadığı, sanığın kız kardeşinin ailesinin isteği dışında öldürülenle yaşamaya başlaması nedeniyle ailesinin ve kendisinin şeref ve namusunun eksiltildiği düşüncesiyle gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin töre saiki ile öldürme suçunu oluşturduğu anlaşılmıştır."

Veysel Çavdı, duruşmadaki ifadesinde, önceki ifadelerini tekrarladığını ve cinayeti töre saikiyle işlemediğini belirterek, "Olay yerine, kız kardeşim ile konuşmak amacıyla gittim. Murat Çavdı bana hakaret etti. Öldürmek amacıyla hareket etmedim" dedi.

Murat Çavdı'nın, evlerinin kapısına çıktığında, "Kız kardeşin benim malım. Şerefin olsa buraya gelmezsin" dediğini ileri süren Veysel Çavdı, şöyle devam etti:

"Bunun üzerine aramızda tartışma çıktı. Benim amacım, kız kardeşimin, Murat Çavdı'nın evine kendi rızasıyla gidip gitmediğini öğrenmekti. Eğer kendi rızasıyla gittiyse, resmi nikah yapmalarını isteyecektim. Ancak maktulün tahrik edici sözlerinden sonra boğuşmaya başladık. Bıçağımı rastgele salladım. Böyle olmasını istemezdim. Pişmanım. Kız kardeşimin kadın sığınıma evinden alınıp evimize getirilmesini de istedim. Töre saikiyle yapsaydım bunu söylemezdim. Takdir mahkemenindir."

Mahkeme heyeti, sanık Veysel Çavdı'ya önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi, daha sonra duruşmalardaki iyi halini gözününde bulundurarak, bu cezayı müebbet hapis cezasına çevirdi.

http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/12/27/tore.cinayetine.muebbet.hapis/600859.0/index.html
#1126
Evet, özü itibariyle doğru anlamışsınız; ancak zamanaşımına uğramış bir çeke istinaden de kambiyo takibi yapabilirsiniz, yukarıda da belirttiğim gibi, borçlu ödeme emrine karşı süresi içinde itirazda bulunursa, itirazı değerlendirecek olan icra mahkemesi, takibi muteriz (itiraz eden) borçlu hakkında durduracaktır. Ayrıca altı aylık zamanaşımı süresi ibraz sürenin bitim tarihinden itibaren başlayacaktır. Yani 28.12.2010 keşide tarihli bir çek 28.12.2010 tarihinde bankaya ibraz edilmiş olsa bile, şayet bu çekin bankaya ibraz süresi on gün ise, altı aylık zamanaşımı süresi, ibraz süresinin bitim tarihi olan 07.01.2011 tarihinden sonra işlemeye başlayacak ve 07.07.2011 tarihinde de dolacaktır. Zamanaşımına maruz kalan bir çeke istinaden (şayet borçlunun itiraz etme ihtimali çok yüksek olarak değerlendirilmiyorsa) öncelikle kambiyo takibi yolu denenebilir. Bu konularla ilgili bir avukatla görüşmenizi ve avukatınızın yönlendirmeleriyle hareket etmenizi tavsiye ediyorum. Kolay gelsin...
#1127
Merhabalar. Çeklerde ibraz müddetinin bitiminden itibaren altı aylık süre geçtikten sonra çek zamanaşımına (müruruzamana) uğrar ve zamanaşımına uğramış bir çekle ilgili olarak da savcılığa şikayette bulunmak hukuken mümkün değildir. Daha doğrusu, şikayette bulunmanız halinde savcılık zamanaşımı sebebiyle takipsizlik kararı verecektir. Böyle bir çeke istinaden kambiyo takibi yapabilirsiniz, ancak borçlu ödeme emrine beş günlük yasal süre içinde itiraz ederek takibi durdurabilir. Aşağıda konuyla ilgili emsal bir Yargıtay Kararı var. Kolay gelsin...


T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/23581
K. 2007/1403
T. 30.1.2007

6762/m.726
2004/m.69

DAVA : Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Alacaklı A. vekili tarafından borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine geçilmiş ve ödeme emrinin adı geçene 06.04.2006 tarihinde tebliğ edildiği tespit edilmiştir.

Borçlu vekili tarafından 5 günlük yasal süresi içerisinde icra mahkemesine başvurularak takip dayanağı çekin takipten önce zamanaşımına uğradığının ileri sürüldüğü görülmektedir.

TTK'nun 726. maddesi gereğince hamilin, cirantalarla keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haiz olduğu müracaat hakkı (ibraz müddetinin bitiminden itibaren) altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar.

Somut olayda ibraz müddeti 12.09.2005 tarihinde sona ermiş ve takip, zamanaşımı süresi dolduktan sonra 28.03.2006 tarihinde başlatılmıştır. Bu durumda itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken olaya uygun görülmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 30.01.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
#1128
Alıntı Yapşikayet eden lehine 175 tl dilekçe yazım ücreti verilmişti.

O bahsettiğiniz vekalet ücretidir ve yasaldır. Açılan tüm davalarda haksız olan taraf haklı olan ve kendisini vekille (avukatla) davada temsil ettirmiş olan tarafa vekalet ücreti ödemek durumundadır. Mahkemenin karar tarihi de muhtemelen eskidir. Eskiden bu tarz kararlar çıkıyordu. Ancak yukarıda da bahsettiğim gibi, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı neticesinde mal beyanında bulunmama suçu kalkmış oldu. Dolayısıyla elinizdeki kararı veren mahkemeye yazılı olarak müracaatta bulunmak suretiyle cezanın ortadan kaldırılmasını talep edebilirsiniz. Kolay gelsin...
#1129
Merhabalar. 3167 Sayılı eski Çek Kanunu'nun 9. maddesinde bu konuyla ilgili bir düzenleme yer alıyordu. Ancak yeni Çek Kanunu'nda bu konuda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu husus geçici olarak yönetmelikle düzenlenmiş ve eski kanundaki düzenlemenin halihazırda da geçerli olduğu belirtilmiştir. Buna göre muhatap banka, yeterli karşılığı olmadığı için çekin ödenmediğini ve hesap sahibi hakkında gerekli bilgileri ibraz tarihinden itibaren on gün içinde Merkez Bankası'na bildirmek zorundadır. Bu bildirimin yapılması için (eski çek kanununda olan fakat yeni kanunda bulunmayan) düzeltme hakkının kullanılıp kullanılmamasının da bir önemi yoktur. Bankanın bu bildiriminden sonra, çek tutarı tazminat ve gecikme faizi ile birlikte hamile veya hamile ödenmek üzere muhatap bankaya ödenir yahut keşideci tarafından bankaya iade edilirse, bu ödeme durumu da muhatap banka tarından 10 gün içinde Merkez Bankası'na bildirilir. Merkez Bankası da bu bildirimleri on beş gün içinde bankalara duyurur. Durum özetle bu şekilde. Şimdi kısaca sorularınıza geçersek:

Alıntı Yap-Merkez bankasına bildirilmiş oluyoruz mu?

Bankanız ibraz tarihinden itibaren on günlük süre içinde bu bildirimi yapabileceğinden, henüz bildirimde bulunmamış da olabilir. Bankanızdan durumu öğrenebilirsiniz.

Alıntı Yap-Eğer bildirildi isek tüm bankalar çekimizin yazıldığını görecekler mi?

Bildirildiyse, maalesef evet.

Alıntı YapYazılan çekin düzeltilmesi için 10 günlük süre olduğunu duymuştum biz 3 gün içerisinde ödemeyi yapıp çeki teslim ettik bu durumda yinede merkez bankasına bildirilmişizmidir?

Düzeltme hakkıyla ilgili bir düzenleme yeni Çek Kanunu'nda bulunmuyor. Zaten Merkez Bankası bildirimi için eski Çek Kanunu döneminde de düzeltme hakkının kullanılıp kullanılmamasının herhangi bir önemi bulunmuyordu. Kolay gelsin...
#1130
Aleykümselam. 4857 Sayılı İş Kanunu'nun 68. maddesinin son fıkrası gereğince "Ara dinlenmeleri çalışma süresinden sayılmaz." Konuyla ilgili maddeler aşağıdadır. Kolay gelsin.

Çalışma süresinden sayılan haller

MADDE 66.- Aşağıdaki süreler işçinin günlük çalışma sürelerinden sayılır:

a) Madenlerde, taşocaklarında yahut her ne şekilde olursa olsun yeraltında veya su altında çalışacak işlerde işçilerin kuyulara, dehlizlere veya asıl çalışma yerlerine inmeleri veya girmeleri ve bu yerlerden çıkmaları için gereken süreler.

b) İşçilerin işveren tarafından işyerlerinden başka bir yerde çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler.

c) İşçinin işinde ve her an iş görmeye hazır bir halde bulunmakla beraber çalıştırılmaksızın ve çıkacak işi bekleyerek boş geçirdiği süreler.

d) İşçinin işveren tarafından başka bir yere gönderilmesi veya işveren evinde veya bürosunda yahut işverenle ilgili herhangi bir yerde meşgul edilmesi suretiyle asıl işini yapmaksızın geçirdiği süreler.

e) Çocuk emziren kadın işçilerin çocuklarına süt vermeleri için belirtilecek süreler.

f) Demiryolları, karayolları ve köprülerin yapılması, korunması ya da onarım ve tadili gibi, işçilerin yerleşim yerlerinden uzak bir mesafede bulunan işyerlerine hep birlikte getirilip götürülmeleri gereken her türlü işlerde bunların toplu ve düzenli bir şekilde götürülüp getirilmeleri esnasında geçen süreler.

İşin niteliğinden doğmayıp da işveren tarafından sırf sosyal yardım amacıyla işyerine götürülüp getirilme esnasında araçlarda geçen süre çalışma süresinden sayılmaz.


Ara dinlenmesi

MADDE 68.- Günlük çalışma süresinin ortalama bir zamanında o yerin gelenekleri ve işin gereğine göre ayarlanmak suretiyle işçilere;

a) Dört saat veya daha kısa süreli işlerde onbeş dakika,

b) Dört saatten fazla ve yedibuçuk saate kadar (yedibuçuk saat dahil) süreli işlerde yarım saat,

c) Yedibuçuk saatten fazla süreli işlerde bir saat,

Ara dinlenmesi verilir.

Bu dinlenme süreleri en az olup aralıksız verilir.

Ancak bu süreler, iklim, mevsim, o yerdeki gelenekler ve işin niteliği göz önünde tutularak sözleşmeler ile aralı olarak kullandırılabilir.

Dinlenmeler bir işyerinde işçilere aynı veya değişik saatlerde kullandırılabilir.

Ara dinlenmeleri çalışma süresinden sayılmaz.
#1131
Merhabalar. "Dilekçe yazım ücreti" derken neyi kastettiğinizi anlayamadım. Kim kimden ne için ücret talep edebilecek? Öte yandan, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı neticesinde mal beyanında bulunmama suçu da tarihe karıştığından, yani bugün için mal beyanında bulunmayan borçlular için herhangi bir kanuni yaptırım mevzuatımızda yer almadığından, "hapsen tazyik" derken de neyi anlatmaya çalıştığınızı anlayamadım. Daha açık anlatırsanız yardımcı olmaya çalışırım. Kolay gelsin...

#1132
Merhabalar. Temlik neticesinde alacağı devretmiş olacaksınız. Alacak temlikten sonra artık temlik alan kişinin/şirketin olacağından, sizin alacaklılarınız, artık başka bir şahıs/şirketin olan bir alacağa haliyle haciz koyduramayacaktır. Ancak alacağı temlik alan kişinin/şirketin muvazaa sebebiyle alacaklılarınızca dava edilmesi ihtimal dahilindedir. Bu arada işin içinde muvazaa olduğundan, Peygamber Efendimizin, "aldatan bizden değildir" hadisi şerifini de hatırlatmak istiyorum. Müslüman bir hukukçu olarak (mali açıdan oldukça zor durumda olduğunuzu anlamakla beraber) böyle bir yolu asla tavsiye etmem. Aşağıda bu hususla ilgili bir köşe yazısının linki var. İstifade etmeniz dileğiyle. Kolay gelsin...

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=988077
#1133
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Adli Tıp Kurumu'nun Ergenekon davası sanığı Mehmet Haberal'ın tedavi gördüğü hastaneye giderek rapor hazırlamasına karar verdi.

Haberal için 20 Aralık 2010 tarihinde Adli Tıp'a götürüleceği sırada tedavi gördüğü İstanbul Kardiyoloji Enstitüsü tarafından 'Hastalığı nedeniyle yerinden kaldırılması sakıncalıdır' raporu verilmişti. Bu rapor nedeniyle Haberal, Adli Tıp Kurumu'na götürülememişti. Bu gelişme üzerine 13. Ağır Ceza Mahkemesi geçtiğimiz hafta Cuma günü dava dosyası üzerinden yaptığı inceleme ile Adli Tıp Kurumu yetkililerinin Haberal'ın tedavi gördüğü hastaneye giderek, nihai sağlık durumuyla ilgili rapor hazırlamasına karar verdi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 10 Kasım tarihinde görülen duruşmada İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Mehmet Haberal'ın nihai sağlık durumuyla ilgili rapor aldırılması için Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmesini kararlaştırarak, bu sanık hakkındaki tüm sağlık raporlarının da bu kuruma gönderilmesine hükmetmişti. Ancak Haberal, Adli Tıp'a götürülememişti.

(CİHAN)
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1070909&title=adli-tip-haberala-gidecek
#1134
Merhabalar. 4207 Sayılı "Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi Ve Kontrolü Hakkında Kanun"un 2. maddesi aynen şu şekildedir:

TÜTÜN ÜRÜNLERİNİN YASAKLANMASI

MADDE 2 - (Değişik madde ve başlığı: 5727 - 3.1.2008 / m.3 - Yürürlük m.10) (1) Tütün ürünleri;

a) Kamu hizmet binalarının kapalı alanlarında,

b) Koridorları dahil olmak üzere her türlü eğitim, sağlık, üretim, ticaret, sosyal, kültürel, spor, eğlence ve benzeri amaçlı özel hukuk kişilerine ait olan ve birden çok kişinin girebileceği (ikamete mahsus konutlar hariç) binaların kapalı alanlarında,

c) Taksi hizmeti verenler dahil olmak üzere karayolu, demiryolu, denizyolu ve havayolu toplu taşıma araçlarında,

ç) Okul öncesi eğitim kurumlarının, dershaneler, özel eğitim ve öğretim kurumları dahil olmak üzere ilk ve orta öğrenim kurumlarının, kültür ve sosyal hizmet binalarının kapalı ve açık alanlarında,

d) Özel hukuk kişilerine ait olan lokantalar ile kahvehane, kafeterya, birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerde, tüketilemez.

(2) Ancak;

a) Yaşlı bakım evlerinde, ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde, cezaevlerinde,

b) Şehirlerarası veya uluslararası güzergahlarda yolcu taşıyan denizyolu araçlarının güvertelerinde,

tütün ürünleri tüketilmesine mahsus alanlar oluşturulabilir. Bu alanlara onsekiz yaşını doldurmamış kişiler giremez.

(3) Otelcilik hizmeti verilen işletmelerde, tütün ürünleri tüketen müşterilerin konaklamasına tahsis edilmiş odalar oluşturulabilir.

(4) Açık havada yapılan her türlü spor, kültür, sanat ve eğlence faaliyetlerinin yapıldığı yerler ile bunların seyir yerlerinde tütün ürünleri kullanılamaz. Ancak bu tesislerde, tütün ürünlerinin tüketilmesine mahsus alanlar oluşturulabilir.

(5) Bu Kanunun tütün ürünleri tüketilmesine tahsis edilen kapalı alanlarının koku ve duman geçişini önleyecek şekilde tecrit edilmesi ve havalandırma tertibatı ile donatılması gerekir.

(6) Bu Kanunun uygulanmasında "tütün ürünü" ibaresi tüttürme, emme, çiğneme ya da buruna çekerek kullanılmak üzere üretilmiş, hammadde olarak tamamen veya kısmen tütün yaprağından imal edilmiş maddeyi ifade eder. 


CEZA HÜKÜMLERİ

MADDE 5 - (Değişik madde ve başlığı: 5727 - 3.1.2008 / m.6 - Yürürlük m.10) (1) Bu Kanunun 2 nci maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarında belirtilen alanlarda tütün ürünleri tüketenler ile 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenler, 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 39 uncu maddesi hükümlerine göre; 3 üncü maddenin onikinci fıkrasına aykırı hareket edenler Kabahatler Kanunu'nun 41 inci maddesi hükümlerine göre cezalandırılır.



5236 Sayılı Kabahatler Kanunu'nun 39. maddesi ise aynen şu şekildedir:

Tütün mamullerinin tüketilmesi

MADDE 39.- (1) Kamu hizmet binalarının kapalı alanlarında tütün mamulü tüketen kişiye, ilgili idari birim amirinin yetkili kıldığı kamu görevlileri tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verilir. Bu fıkra hükmü, tütün mamulü tüketilmesine tahsis edilen alanlarda uygulanmaz.

(2) Toplu taşıma araçlarında tütün mamulü tüketen kişiye, elli Türk Lirası idari para cezası verilir. Kabahatin özel hukuk kişileri tarafından işletilen toplu taşıma araçlarında işlenmesi halinde bu ceza ilk başvurulan kolluk birim yetkilileri tarafından verilir. Kamuya ait toplu taşıma araçlarında işlenmesi halinde idari para cezası verme yetkisi bakımından birinci fıkra hükmü uygulanır.

(3) Özel hukuk kişilerine ait olan ve herkesin girebileceği binaların kapalı alanlarında, tütün mamullerinin tüketilemeyeceğini belirtir açık bir işarete yer verilmesine rağmen, bu yasağa aykırı hareket eden kişiye, elli Türk Lirası idari para cezası verilir. Bu ceza, şikayet üzerine en yakın kolluk birimi yetkililerince verilir.



Yukarıdaki mevzuat metinleri incelendiğinde şu husus rahatlıkla söylenebilir: Sigara yasağını ihlal sebebiyle kesilecek olan para cezasının aslında trafik cezası gibi diğer idari para cezalarından hiçbir farkı yok. Nasılki bir suç teşkil etmediği sürece trafik kurallarını ihlal eden şoförler hakkında karakola gidilmeksizin sadece bir tutanak düzenlenmek suretiyle işlem yapılıyorsa, elbette sigara yasağını ihlal eden kişiler hakkında da böyle bir işlem yapılmalıdır. Ancak memura mukavemet varsa veya kimlik ibraz edilmemişse böyle bir yola başvurulabilir. Bunun dışında bir sebeple kişinin karakola götürülüp kısa bir süre dahi olsa hürriyetinden alıkonulmasının kesinlikle keyfi ve hukuka aykırı olduğunu söyleyebilirim. Adli Tıb Kurumuna müracaat edilmesini ise son derece abartılı buluyorum. Şayet sigara içilip içilmediğiyle ilgili bir tartışma yaşandıysa ve memur sigara içildiğini düşünüyorsa, cezai işlem yapmakla yetinmelidir; lehine delil oluşturabilmek için kişinin adli tıp kurumuna zorla götürülmesi yanlıştır. Bu olayla ilgili gerekli şikayet ve açılabilecek davalarla ilgili ilinizde bulunan bir avukatla görüşebilirsiniz. Geçmiş olsun.
#1135



''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında Gazze'ye giderken İsrail'in saldırısına uğrayan ''Mavi Marmara'' gemisi, İstanbul'a geldi.

Sarayburnu'ndan 219 gün önce 22 Mayısta yola çıktıktan sonra 31 Mayısta İsrail'in saldırısına uğrayan ''Mavi Marmara'' gemisi, dün gece saat 01.10'da Çanakkale'deki Kepez Limanı'ndan resmi işlemlerinin tamamlanmasından sonra yola çıktı.

İstanbul'a saat 13.00'de ulaşan ''Mavi Marmara'' gemisini Sarayburnu Limanı'na geminin kaptanı Mahmut Tural yanaştırdı. Geminin mürettebatı da ''Mavi Marmara'' ile birlikte İstanbul'a geldi.

İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından Sarayburnu'da düzenlenen törenle, ''Mavi Marmara'' gemisi vatandaşlar tarafından ''Mavi Marmara'' şarkısı eşliğinde coşkuyla karşılandı. ''Mavi Marmara'' gemisinin Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğü'ne bağlı iki römorkör eşliğinde boğaza girişinde Galata Köprüsü üzerinde havai fişekler patlatıldı. Gemi limana yanaşırken, törene katılan bazı vatandaşlar, gözyaşlarını tutamadı. ''Mavi Marmara'' gemisinin üzerine saldırıda şehit olanların resimlerinin de asılı olduğu görüldü.

Deniz polisi de boğazda güvenlik önlemi aldı. Anamur-Girne arasını 26 saat 15 dakika kafessiz yüzerek dünya rekoru kıran milli yüzücü Alper Sunaçoğlu'da ekibiyle Sarayburnu'ndan denize atlayarak, ''Mavi Marmara'' gemisinin İstanbul'a gelişini yüzerek karşıladı.

Öte yandan bazı vatandaşlar, deniz yoluyla Sarayburnu'na ellerinde Filistin bayrakları olduğu halde sloganlar atarak geldi.

Sarayburnu'nda düzenlenen karşılama törenine, İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Başpiskopos Hilarion Capucci, gemide şehit olanların aileleri ve ''Mavi Marmara'' gemisiyle Filistin'e yardım götüren gönüllüler katılıyor.

Karşılama töreni için birçok ilden otobüsler kaldırıldı. 50 farklı ülkeden aktivist İstanbul'a geldi. ''Mavi Marmara''yı denizde balıkçı gırgırları karşıladı. Tören alanının girişine ve sahneye de ''Mavi Marmara'' şehitlerinin resimleri asıldı.

''Mavi Marmara'' gemisi, Sarayburnu'nda bir hafta kalarak vatandaşların ziyaretine açık olacak. Gemi daha sonra Tuzla Tersanesi'ne çekilecek. Burada geminin tamir ve bakımı devam edecek. Talep olması halinde gemi başka ülkelere de gönderilecek. Bu şekilde Filistin'de yaşanan ambargonun sürekli gündemde olması sağlanacak.AA

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1070423&title=mavi-marmara-gemisi-istanbulda
#1136
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2009/13-482
K:2009/556
T:25.11.2009

Taraflar arasındaki "Alacak" davasından dolayı yapılan sorgulama sonucunda; Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.11.2007 gün ve 2006/319 E-2007/269 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 28.10.2008 gün ve 1008/10902-12587 sayılı ilamı ile;
(... Davacı, avukat olduğu davalı ile aralarında 16.05.2005 tarihinde yaptıkları sözleşme gereğince davalıya vekaleten dava dışı Üsküdar Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne karşı kamulaştırmasız el atma vs. nedenlerle kimsi tazminat davaları açtığını davalarını layıkı ile takip edip; bilirkişilerden raporlar aldığını aralarındaki sözleşmede alınacak raporlardan sonra belirlenecek miktarlarında ek dava ya da ıslah yolu ile tarafınca yürütülmesinin kararlaştırıldığını, tüm bu açılmış ve açılacak davalar yönünden dava değerinin 9/165 oranında vekalet ücreti ödenmesinin öngörüldüğünü, açılan 4 adet kısmi dava dosyası yönünden de bilirkişi raporları ile talep edilebilir olacak miktarların belirlenebilir hale geldiğini, bunun üzerine davalıya ihtarname gönderip ıslah yada ek sürerek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutmak suretiyle şimdilik Üsküdar 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/23 esas sayılı dosyası yönünden 5.000.-TL. karşı tarafa yükletilecek vekalet ücreti yönünden de 1.000.-TL; yine aynı mahkemenin 2005/27 esas sayılı dava dosyası yönünden 750.-TL. karşı tarafa, yükletilecek vekalet ücreti yönünden de 250.-TL. yine aynı mahkemenin 2005/150 esas sayılı dava dosyası yönünden 2.350.000.-TL. karşı tarafa yükletilecek vekalet ücreti yönünden 400 .-TL, Üsküdar 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2000/999 esas sayılı dava dosyası yönünden 3.480.000.-TL, karşı tarafa yükletilecek vekalet ücreti yönünden de 520.-TL. vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının kendisine vekaleten İç Hukuk yollarını tüketmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurduğunu, TBMM'ye karşı yasal boşluğun doldurulması nedeniyle Adli Yargıda tazminat davası açtığını, hukuki bilgisi bulunmadığını, açılan kısmi davalar yönünden harç ikmal edilmesi konusunda sponsor bulmaya kalktığını, harcın ikmal edilmemesi halinde vekalet ücreti yönünden dava açacağına ilişkin olarak ihtarname gönderip, güvenini sarstığını, harcı ikmal edecek güçlerinin bulunmadığını davacıya düzenli olarak aylık ücretlerinin ödendiğini, azlin haklı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece taraflar arasındaki 16.05.2005 tarihli sözleşmenin davacı avukatın davalıya vekaleten Türkiye Büyük Millet Meclisi aleyhine açtığı davanın ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne açtığı davanın kesinleş­mesinden sonra imzaladığı, davacının açılan tüm davalarda davalıyı layı­kıyla temsil ettiğini, azlin haksız olduğu gerekçe gösterilmek ve 14.03.2006 tarihli Bilirkişi Kurulu Raporu kısmen esas alınmak suretiyle davacının Üsküdar 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/23 esas sayılı dosyası yönünden 4.415.842,00.-TL, aynı mahkemenin 2005/23 esas sayılı dosyası yönünden 1.200,00.-TL, 2005/150 esas sayılı dosyası yönünde 3.520,00.-TL ve Üsküdar 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2005/999 (bozulmakla Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2007/182 esas) esas sayılı dosyası yönünde de 3.074.931,00.-TL. vekalet ücreti hak kazandığı belirtilerek ve taleple bağlı kalınarak vekalet ücretine yönelik talebin kabulüne, karşı tarafa yükletilen vekalet ücretine ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan delillerden ve dosya kapsamından Kooperatifin davacı avukata verdiği 01.12.2001 vekaletname gereğince davalının davacıya vekaletten 24.05.2002 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurarak, mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden bahisle dava dışı idarenin tazminata mahkum edilmesini istemiş; adı geçen mahkemece de İç Hukuk yolları tüketilmeksizin böyle bir dava açılmayacağı gerekçesiyle 27.04.2004 yılında kabul edilmezlik kararı verildiğini, yine davacı avukatı davalı vekili olarak 03.02.2005 Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden dolayı Maliye Hazinesi'ne karşı Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen 2960 Sayılı Yasa'nm 3194 Sayılı Yasa ile değişik 3/g maddesinin iptal edilmesi ve iptal edilen Yasa yerine yeni bir yasa çıkarılmadığından bahis ile Üsküdar Asliye Hukuk Mahkemesi'ne 2005/27 esas sayılı dosyası ile tazminat davası açtığı, mahkemece, Yasama Meclisi'ni Hazine'nin temsil edemeyeceği gibi, Yasama Meclisi'ne karşı böyle bir dava açılamayacağı gerekçe göstermek suretiyle açılan davanın 02.03.2005 gününde reddine karar verildiği daha sonra dosyanın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, anılan mahkeme kararından sonra tarafların 16.05.2005 gününde bir araya gelerek iş bu davaya konu edilen "İş ve Ücret Sözleşmesi" imzaladıkları, sözleşmenin "KONU" başlıklı bölümünde sözleşmeye ve takip edilen davalara konu edilen taşınmazlar listelendikten sonra "AMAÇ" başlıklı bölümünden de 7 bent halinde bu taşınmazların davacı avukat tarafından kamulaştırılmalarının sağlanması veya kamulaştırmasız el atma hükümleri çerçevesinde bedellerin tanzim edilmesi veya imara açılmalarının sağlanması ya da orman olarak kamulaştırılmalarının sağlanması veya turizm alanı ilan edilmesi veya kamuya ait başka taşınmazlarla takas edilmesinin sağlanması bu amaçların kısmen veya birlikte gerçekleşti­rilmesi taahhüdünde bulunulduğu, aynı sözleşmenin devam eden maddelerinde de davacı avukat tarafından davalıya vekaleten kısmi dava şeklinde açılmış davaların yürütülmesine devam edileceği gibi ıslah ya da ek dava yolu ile açılacak davaların da adı geçen avukatın takip edeceği, yaptığı iş karşılığında da hükmedilecek miktarın %65 oranında vekalet ücreti ödeneceği ön görümlü; açılan kısmi davalar yönünden Üsküdar 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/23 esas ve Üsküdar 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2005/999 esas sayılı dava dosyalarını bilirkişilerin raporlarını ibraz etmelerinden sonra davacı avukat, davalı kooperatife gönderdiği 26.08.2006 tarihli ihtarnamesiyle davaların ıslah ya da ek dava yolu ile açılması için gerekli harç ve masrafların süre içerisinde ödenmesi, aksi taktirde açılmış ve açılacak olan tüm davalar yönünden vekalet ücreti alacaklarının dava yolu ile tahsili cihetine gidileceğini bildirmiş, bunun üzerine davalının da 15.09.2006 gününde gönderdiği ihtarnamesiyle davacıyı vekillikten azlettiği ve taraflar arasındaki uyuşmazlığında azlin haklı olup olmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.  Öncelikle belirtmek gerekir ki davacı avukatın davalı müvekkilini yanlış şekilde yönlendirmek ve yanıltmak suretiyle gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce İç Hukuk yollarını tüketmeden ve gerekse Yasama Meclisi'ne karşı yasa çıkartmadığından bahisle müvekkili aleyhine sonuçlanan gereksiz davalar açtığı anlaşıldığı gibi yukarıda açıklanan ve 16.05.2005 tarihli sözleşme ile de kuru taahhütlerden öteye geçmeyecek ve avukatlık görevi ile bağdaşmayacak aynı anda bir çok taahhüdü içerisinde bulunduran vaadler de bulunmak suretiyle müvekkilini oyalama ve yanıltmaya yönelik tavrını sürdürmüş, bununla da kalmayıp, bizzat kendisinin de katıldığı davalı Kooperatifin 08.01.2006 tarihli Genel Kurul Toplantısı'nda yaşanan mevcut maddi sıkıntılar nedeniyle açılan eldeki kısmi davaların ıslah ya da ek dava yoluyla harçlandırılamayacağı hüküm altına alınmış olmasına rağmen, henüz ıslah ya da ek dava açılması aşamasına dahi gelmemiş yukarıda zikredilen dava dosyaları yönünden de davalıya 26.08.2006 tarihli ihtarnamesini göndererek verilen süre içerisinde harç ve masrafların ikmal edilmemesi ve ek dava ve ıslah imkanı sağlanmaması durumunda açılmış ve açılacak davalar yönünden vekalet ücreti alacaklının dava yolu ile tahsil edileceğini bildirmiştir. Oysa ki BK 390 ve devamı maddeleri hükümlerine göre vekalet ilişkisi karşılıklı güvene dayalı bir ilişki olup, vekilin üstlendiği görevini ve yapacağı işi doğruluk ve özenle yerine getirmesi zorunludur. Davacı avukat, bu kuralı da ihlal etmek suretiyle davalı müvekkiline yukarıda zikredilen ihtarnamesini göndererek henüz hak etmediği vekalet ücretleri yönünden verilen süre içerisinde harç ve masrafların ikmal edilmemesi halinde dava açacağını bildirmekle müvekkilinin kendisine olan güvenini de sarsmıştır. Açıklanan tüm bu durumlar birlikte değerlendirildiğinde davalının davacıyı haklı nedenlerle vekillik görevinden azletmiş bulunduğunun kabulü zorunludur. Avukatlık Kanunu'nun 174. maddesinin 2. bendi hükmünce de avukatın kusur ve ihmali nedeniyle (haklı nedenlerle) azledilmiş olması halinde hiçbir ücret isteyemeyeceği öngörüldüğünden ve azil tarihi itibarıyla takip ettiği dava dosyalarından hiçbirisinin karara bağlanıp kesinleşmiş olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerinde geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, davacı avukat tarafından davalı Kooperatif aleyhine 16.05.2005 tarihli "İş ve Ücret Sözleşmesf'ne dayalı olarak daha önce açılan ve Hukuk Genel Kurulu'nda direnme yoluyla incelenen davada, davalının davacıyı haklı nedenlerle vekillik görevinden azletmiş bulunduğunun Hukuk Genel Kurulu'nun 04.11.2009 gün ve E: 2009/13-493 K2009/468 sayılı ilamı ile kesinleşmiş olmasına; dolayısıyla haklı nedenlerden azledilen davacı, davalıdan hiçbir ücret talep edemeyeceğine göre, Hukuk Genel Kurulu'nca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya ayrkırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın geri verilmesine, 25.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak:İSTANBUL BAROSU DERGİSİ



     Avukatlık Kanunu

     Avukatın işi takipten vazgeçmesi, azli ve ücretin gününde ödenmemesi:
   
     Madde 174 – Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret istiyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır.
   
     Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.
   
     Anlaşmaya göre avukata peşin verilmesi gereken ücret ödenmezse, avukat işe başlamakla zorunlu değildir. Bu sebeple doğabilecek her türlü sorumluluk iş sahibinindir. Yazılı sözleşmedeki diğer ödeme şartlarının yerine getirilmemesinden dolayı avukat işi takip etmek ve sonucunu elde etmekten mahrum kalırsa sorumluluk bakımından aynı hüküm uygulanır.
#1137
Polislerin kapıcıdan sizi sormasının birçok sebebi olabilir. Şayet bankaya olan borcunuz sebebiyle haciz esnasında yahut icra müdürlüğüne giderek yazılı ödeme taahhüdünde bulunduysanız, bu durumda banka vekili taahhüdünüzü ihlal ettiğiniz için (üç aylık hapis cezası vardır) hakkınızda şikayette bulunmuş olabilir ve bu sebeple de aranıyor olabilirsiniz.
#1138
İsrail'in Gazze üzerindeki gayri meşru "otorite"sine ve bu "otorite"ye çanak tutan uluslararası sistem lortlarına meydan okuyuşu temsil eden Mavi Marmara, o kutlu seferin başlangıç noktası olan İstanbul'a geri dönüyor.

Gidişi muhteşem olmuştu, dönüşü daha muhteşem olmalı.

Maşeri vicdanı ayyuka çıkaracak mahşeri bir kalabalık toplanmalı.

Mavi Marmara yarın saat 13:00'te İstanbul Sarayburnu limanına yanaştığında dünya sallanmalı.

Öyle ki, zalimlerin konforunu sarsan ve mazlumların umudunu kamçılayan bu devrim hareketi yeni bir ivme kazanmalı.

Taraf yazarı Hilal Kaplan 22 Aralık 2010 tarihli yazısında diyor ki:

"Mavi Marmara 26 aralıkta Sarayburnu'na geliyor. Zalimlerin gözü bu karşılamada olacak. İsrail'in hâlen bombalamaya devam ettiği abluka altında yaşam savaşı veren Gazzelilerin gözü de bu karşılamada olacak. Peki ya sen, sen nerede olacaksın?"

Evet; Firavunlar, Nemrutlar, Calutlar yarın saat 13:00'te Sarayburnu'na derin bir kaygıyla bakacaklar. Orada mahşerî bir kalabalık görmezlerse rahat bir nefes alacaklar. Onlara bu nefesi aldırmayalım!

Evet; Gazzelilerin ve adalete susamış bütün dünya Müslümanlarının gözleri de yarın saat 13:00'te Sarayburnu'nda olacak. Ve Siyonist-emperyalist manipülasyonlara pabuç bırakmayıp "Hepimiz Filistinliyiz" diye haykıran devrimci Hıristiyanların, Yahudilerin, Budistlerin, Hinduların, Ateistlerin gözleri... Mahşeri bir kalabalık görsünler ki umutları çoğalsın, azimleri kamçılansın.

Yarın saat 13:00'te Sarayburnu'nda olmak, 31 Mayıs 2010 sabah namazı vakti Furkan Doğan, İbrahim Bilgen, Ali Haydar Bengi, Cevdet Kılıçlar, Çetin Topçuoğlu, Necdet Yıldırım, Fahri Yaldız, Cengiz Songür ve Cengiz Akyüz'le yan yana olmaktır...

Şehitlerimize omuz vermek, onların uğrunda can verdikleri davayı yükseltmek için yarın saat 13:00'te Sarayburnu'nda buluşalım.

Şehitlerimizin aileleri orada olacaklar.

Gazilerimiz orada olacaklar.

Komadan çıkamayan, gazilikle şehitlik arasında gidip gelen Uğur Süleyman Söylemez'in ailesi orada olacak.

Yanlarında ne kadar çok insan görürlerse, kalpleri o kadar sürûr bulacak.

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=25.12.2010&y=HakanAlbayrak
#1139
Bakanlık psikolojik danışma merkezlerini kapatma kararı aldı. Doç. Dr. Malkoç, "Bu yanlışın giderilmesi için meslek yasamızın çıkarılması gerek" dedi.

Ebru Baran'ın haberi

Türk Psikiyatri Derneği'nin ruh sağlığı alanının denetimi için hazırladığı ve Sağlık Bakanlığı'na gönderdiği raporu genelgeye dönüştüren Bakanlık, psikolog ve psikolojik danışmanların işyerlerini kapatma kararı aldı.

Karara göre psikologlar, psikiyatristlerin merkez veya muayenehanelerinde çalışacak. Gelişmeleri değerlendiren Türk Psikologlar Derneği Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Gökhan Malkoç, "30'a yakın psikolojik danışma merkezine 'kapatılacak' tebligatı gelmiş.

Bir kısmı kapatılmış, geri kalanları da kapatılacak. Gelinen noktanın nedeni 40 yıldır mücadele verdiğimiz meslek yasamızın olmaması. Ama minibüscüden psikiyatristine herkesin meslek yasası var. 4 yıl üniversite eğitimi alıyoruz, meslek olarak görülmemiz gerekli" diye konuştu.

DAVA DANIŞTAY'DA

Gelenleri hasta algılayan Psikiyatri Derneği'nin raporunda artniyet gözettiğini düşünmediğini belirten Malkoç, "Ortada insan hayatı söz konusu. Psikiyatri camiasında böyle düşünler varsa bunları içlerinden temizlemeliler" dedi. Genelgeyle ilgili yürtümeyi durdurma davası da açtıklarını da ifade eden Malkoç, "Dava Danıştay'da. Kararı bekliyoruz" diye konuştu.

http://www.stargazete.com/guncel/psikologlar-icin-meslek-yasasi-sart-haber-317976.htm
#1140
CİHAN

Şanlıurfa'da girişimcilik kurslarına ilgi gün geçtikçe artıyor. 'girişimcilik kursları' iş kurmak isteyenleri harekete geçirdi. Yüzlerce işsiz 27 bin liralık hibeden yararlanmak ve iş sahibi olabilmek için Şanlıurfa İŞKUR Müdürlüğü'ne başvurdu. Bu başvuru İŞKUR yetkililerini de şaşırttı. Daha önce aynı koşullardaki kurslardan 8 kurs açan İl Müdürlüğü, ilk kurslara kursiyer bulamazken, şimdi başvuranları elemeden geçirmek zorunda kalıyor.

Şanlıurfa'da Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) ile Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) arasındaki "Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi İşbirliği Protokolü" adı altında girişimciler yetiştiriliyor. Şanlıurfa İŞKUR Müdürü Necdet Karasevda, Türkiye'de daha yeni duyulan projeyi 8 defa yaptıklarının altını çizdi. Bu yündeki girişimin ilk olarak İŞKUR'un Şanlıurfa müdürlüğü tarafından yapıldığının altını çizen Karasevda, bölgenin ekonomik ve sosyal gelişimini dikkate alarak geliştirme maiyetindeki girişimcilik kurslarına ağırlık verdiğini belirtti.

Projenin medyada geniş yer alması üzerine İŞKUR'un hareketli günler yaşadığını vurgulayan Karasevda, önceki kurslara kursiyer bulmakta zorlanırken, şimdi günde yüzlerce kişinin başvurusu ile karşılaştıklarını ifade etti. Kursa başvurunun dün itibari ile sona erdiğini dile getiren müdür Karasevda, yeni kursların kısa sürede açılacağının müjdesini verdi.

2010 yılında kurslara 700 kişinin başvurduğunu anlatan Karasevda, 25 kişilik gruplar halinde 8 kurs düzenlediklerini ve toplamda 200 kişiye eğitim verdiklerini dile getirirdi. Kursları başarı ile bitirenlerin 70 kişi ile sınırlı kaldığına dikkat çeken İŞKUR Müdürü, kursa alınan kişilerin mülakattan geçtiğini ve iş fikirlerinin ciddiyetsiz olduğunu düşündükleri kişileri elediklerini anlattı.

Kurslarda mesleki eğitim verilmediğine dikkat çeken Necdet Karasevda, hedefin işletmeci kapasitesi kazandırmak, girişimcilik ruhunu ön plana çıkarmak olduğunu vurguladı. İŞKUR müdürlüğünün görevinin sadece iş bulmakla sınırlı olmadığını ifade eden Karasevda, insanlara iş bulmaktan çok işveren sıfatı kazandırmaya çalıştığını anlattı.

İş bulmak isteyenlere sağlanan 97 bin liralık kaynağın, 27 bin lirasının hibe olacağını, geriye kalan 70 bin liranın ise faizsiz bir şekilde girişimcilere kredi olarak kullandırılacağını kaydeden Karasevda, işi iyi giden ve geliştirmek isteyen girişimcilere ise 500 bin liralık ikinci bir kredi imkânının sunulacağına dikkat çekti.

KOSGEB girişimcilere yapacakları iş için kredi verirken miktarın yüzde 30'una yakını kendilerinin karşılamalarını istiyor. Genelde üretim ve imalat yapmayı düşünen girişimciler bu projeden faydalanabiliyor. KOSGEB krediyi makine ve teçhizat alımları için girişimcilere veriyor. Üç kurum tarafından yürütülen projenin eğitim kısmı İŞKUR'un sağladığı finansman desteği ile Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası( ŞUTSO) yapıyor, kredi ve hibe kısımları ise KOSGEB tarafından yürütülüyor. Toplam 72 saatlik derlerin verildiği kurslarda 60 saatlik kuramsal, 12 saatlikte teorik eğitim veriliyor. Sivilde 10 Bin liraya mal olan girişimcilik kursu İŞKUR tarafından ücretsiz veriliyor.

Girişimcilik eğitimine katılmak için başvuran vatandaşların, İŞKUR'a kayıtlı ve işsiz olması, 18 yaşını tamamlamış olması ve en az ilkokul mezunu veya iş kurmak istediği alanda geçerli bir sertifika ya da belgesinin olması gerekiyor.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1069966&title=27-binlik-hibe-iskura-akin-ettirdi