Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - Avukat

#1221


İzmir Barosu'nda Yapılan Başkanlık Seçimlerini Kesin Olmayan Rakamlara Göre 917 Oyla Çağdaş Avukatlar Grubu'nun Adayı Sema Pekdaş Kazandı.

Sonuçların belli olmasının ardından Çağdaş Grup üyeleri kutlama yaparken, üçe bölünen Cumhuriyetçiler'de ise hüzün hakimdi. Üç adayla seçime giren Cumhuriyetçiler, bundan dolayı seçimi kaybetti. Baro Başkanı ve Cumhuriyetçiler Grubu'nun adaylarından Özdemir Sökmen, seçimlerin netleşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Cumhuriyetçiler Grubu'nun üçe bölünmesinin bu sonucu doğurduğunu belirterek, grupta aday olan Erdoğan Öztürker ile İlhan Erkul'a isim vermeden kırgın olduğunu açıkladı.

İzmir Barosu'na kayıtlı 5 bin 801 avukat, 2 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanlarını belirlemek için sandık başına gitti. 7 listenin yarıştığı ve Fuar Atlas Pavyonu'nda yapılan seçimler sonucu Çağdaş Avukatlar Grubu'nun listesi seçimleri kazandı. Böylece, Sema Pekdaş İzmir Barosu'nun yeni başkanı oldu.

Pekdaş'ın seçimleri kazandığının belli olmasının ardından Çağdaş Grup üyeleri büyük sevinç yaşarken, özellikle üç ayrı listeyle yarışa katılan Cumhuriyetçiler'de büyük hüzün hakimdi. Sonucun belli olmasının ardından konuşan İzmir Barosu'nun ilk kadın başkanı Sema Pekdaş, "İzmir Barosu'nun bir geleneği var, İzmir Barosu ciddi bir hukuk kurumu olduğunu, hukuksal olarak dik duruşuyla göstermek zorundadır. İzmir Barosu bundan sonra her türlü demokratik muhalefette sesini yükseltecektir. İzmir Barosu'nun her zaman söyleyecek sözü vardır. Baromuz, hukuk devleti mücadelesinde taraf olacaktır. Baronun değişen politikaları elbette olabilir. Baroda tek adam yönetim sistemi olmayacak." dedi.

Cumhuriyetçi Grup'tan Özdemir Sökmen ise kendisine PKK yandaşı yaftası takan Cumhuriyetçi gruptaki arkadaşlarına sitem etti. "Bana bu yaftayı takanlar, Çağdaş Grubun kazanmasından mutlu olmalı" diyen Sökmen, "Bizi bu yaftalarla bölerek iki ayrı liste daha çıkaran arkadaşlarımızın bu sonuca mutlu olmasını istiyorum. Ben hiçbir zaman ayrım yapmadım, Cumhuriyetçileri bölen ben değilim. Bana PKK'lı yaftası takanlar, Çağdaş grubun seçilmesiyle ne yapacak merak ediyorum. Çağdaş grubun fikirleri bellidir ve o fikirlerle İzmir Barosu'nu yönetirlerse baro nereye gider, bunu hep birlikte göreceğiz. Seçmenlere kırgın değilim ama grubumuzu bölerek liste çıkaran arkadaşlara kırgınım. Seçmen bize 'bölünüp parçalanırsanız böyle olur' diye ders vermiştir. Cumhuriyetçi avukatları ben bölmedim. Bir baro başkanı devam etmek istiyorsa ona destek olmak gerekir. Eğer Cumhuriyetçiler olarak 3 değil de 2 listeyle bile seçime girseydik, Çağdaş Grubu bizim yarımız kadar oyu ancak alırdı. Ama üçe bölündük ve sonuç böyle oldu." diye konuştu.

Baroda yapılan seçim sonuçlarına göre, Çağdaş Grubun adayı Sema Pekdaş 917, Cumhuriyetçi Gruptan Özdemir Sökmen 795, Erdoğan Öztürker 758, İlhan Erkul 219, İbrahim Bahçıvancılar 764, Refik Uzun 248 ve Mehmet Seyrek 100 oy aldı.

Sema Pekdaş'ın yönetim kurulu listesinde şu isimler bulunuyor: Ayşegül Altınbaş, Alper Tunga Aslan, Dilek Demir, Ercan Demir, Mahmut Dikmen, Halil Dönmez, Meriç Kaptan, Ahmet Haşim Öztürk, Sefa Yılmaz ve Özkan Yücel.

(Cihan Haber Ajansı)   
#1222


AK Parti Mersin Milletvekili Kürşad Tüzmen'in cilt kanseri olduğu ortaya çıkınca kanseri yenmek için her yolu denemesi kanser hastalarına örnek oldu.. Şimdi dünyada kanser olmayan tek canlının eti tezgahlarda ilgi çekiyor.

Tüzmen'in bir açıklamasında "Köpek balığı eti yiyerek şifa buluyorum" sözleri üzerine balıkçılar köpek balığı satmaya başladı.

Dünya üzerinde kanser olmayan tek canlı olan köpek balığı son dönemde kanser hastalarının ilgisini çekmeye başladı. Kanser hastalığına yakalanan ve bu hastalığı yenmek için her yolu deneyen hastalar AK Parti Mersin Milletvekili Kürşad Tüzmen'in kanseri yenmek için köpek balığı eti yediğini söylemesi üzerine bu yolu da denemeye başladılar. Aksaray Balık Pazarı'nda köpek balığına talebin artması üzerine balıkçılar balık tezgahlarına köpek balığı getirmeye başladı.

Son dönemde köpek balığına talebin artması üzerine köpek balığı getirdiklerini söyleyen Aksaraylı balıkçı Mustafa Harç, "Tezgahlara köpek balığını daha önce dikkat çekmek ve sergilemek için arada bir getiriyorduk. Ancak, son dönemde köpek balığı eti istenmeye başlanınca şimdi satmak için getiriyoruz. Köpek balığı isteyenlerden bazıları, eski Bakan Kürşad Tüzmen'in köpek balığı etinin kansere iyi geldiğini söylediğini, bu nedenle kanser tedavisi gören yakınlarına köpek balığı aldıklarını söylediler. Talep olmaya devam ederse bundan sonra da köpek balığı getirmeye devam edeceğiz. Hamsiyi dört liradan köpek balığınının kilosunu 20 liradan satıyoruz" dedi.

İHA
http://www.haber7.com/haber/20101024/Eski-bakan-onerdi-hastalara-umut-oldu.php
#1223
Merhabalar. Öncelikle aldığınız ev hayırlı olsun diyorum. Öncelikle konuyla ilgili mevzuata hızlıca göz atalım:

6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun

    Madde 1/1 - Belediye teşkilatı olan yerlerle, iskele, liman ve istasyonlardaki gayrimenkullerin (Musakkaf olmıyanları hariç) kiralanmalarında kiralıyanla kiracı arasındaki hukuki münasebetlerde bu kanun ile Borçlar Kanununun bu kanuna aykırı olmayan hükümleri tatbik olunur.

    Madde 7 - Kira şartlarına ve Borçlar Kanununun bu kanuna aykırı olmayan hükümlerine riayet edilse bile aşağıdaki yazılı hallerde kiralayan
   
   a) Kiracı tarafından gayrimenkulün tahliye edileceği yazı ile bildirilmiş olmasına rağmen tahliye edilmezse icra dairesine müracaatla tahliye istiyebileceği gibi,
   
   b) Gayrimenkulü kendisi veya eşi veya çocukları için mesken olarak kullanma ihtiyacında kalırsa kira akdinin hitamında,
   
   c) Gayrimenkulü kendisinin veya eşinin veya çocuklarının bir meslek veya sanatı bizzat icra etmesi için kullanma ihtiyacında ise kira akdinin hitamında,
   
   ç) Gayrimenkulü yeniden inşa veya imar maksadiyle esaslı bir surette tamir, tevsi veya tadil için ve ameliye esnasında içinde ikamet veya iştigal mümkün olmadığı fennen anlaşıldığı takdirde kira akdinin hitamında,
   
   d) Gayrimenkulü Medeni Kanun hükümlerine göre iktisabeden kimse kendisi veya eşi veya çocukları için tamamen veya kısmen mesken olarak ve yine kendisi veya eşi veya çocukları için bir meslek veya sanatın bizzat icrası maksadiyle iş yeri olarak kullanma ihtiyacında ise iktisap tarihinden itibaren bir ay zarfında kiracıyı keyfiyetten ihtarname ile haberdar etmek şartiyle altı ay sonra,  

   e) Kira bedelini vaktinde ödememelerinden dolayı haklı olarak bir yıl içinde kendilerine iki defa yazılı ihtar yapılan kiracılar aleyhine, ayrıca ihtara hacet kalmaksızın, kira müddettinin hitamında,
   
   Tahliye davası açabilirler.
   
   Aynı şehir veya belediye hudutları içinde kendisinin veya birlikte yaşadığı eşinin uhdesinde kayıtlı oturabileceği meskeni bulunan kimse, kirada oturduğu yeri, malikin isteği üzerine tahliye etmeye mecburdur.

    Madde 8 - Bu kanunla Borçlar Kanununda gösterilen haller dışındaki sebeplerle açılacak tahliye davaları, mukavelelerde aksine şart bulunsa dahi mesmu olmaz (dinlenmez).

    Madde 15 - Kiralayan 7 nci maddenin b, c, d bentlerinde yazılı sebeplerden dolayı tahliye ettirdiği gayrimenkulü mücbir sebep olmaksızın üç sene müddetle eski kiracısından başkasına kiralayamaz.
   
   ç fıkrasına göre tahliye edilen gayrimenkuller eski hali ile, mücbir sebepler olmadıkça üç sene müddetle başkasına kiraya verilemez.
   
   ç fıkrasına istinaden tahliye edildikten sonra imar planına göre yeniden inşa veya esaslı şekilde tadil veya tevsi edilen gayrimenkullerin yeni hali ile ve yeni kira bedeli ile bir mesken veya bir ticarethane yerini eski kiracının kiralamağa tercih hakkı vardır. Bu hakkın, kiralayanın, yapacağı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde kullanılması şarttır.
   
   Bu maddeye göre tercih hakkı bertaraf edilmedikçe, gayrimenkul üç yıl müddetle başkasına kiralanamaz.


Borçlar Kanunu

    Madde 260 - Müstecir icar müddetinin hitamından evvel muacceliyet kesp eden kiraları tediye etmemiş bulunursa, mucir altı ay veya daha fazla müddetli icarlarda otuz günlük ve daha az müddetli icarlarda altı günlük bir mehil tayin ederek birikmiş olan kira bu müddet zarfında verilmediği takdirde mehlin hitamında akdi feshedeceğini müstecire ihtar edebilir.
   
   Bu mehil, ihtarın müstecire tebliğ edildiği günden itibaren başlar. Bu mehlin tenkisine yahut tediyeden teahhür halinde akdin hemen feshedilebileceğine dair yapılan mukaveleler batıldır.



Sizin de belirttiğiniz gibi gayrimenkulü satın aldığınız tarihten itibaren bir ay içinde ihtarnameyi göndermeniz gerekiyordu. Bir ay geçtikten sonra ihtar gönderilmesinin hukuken size sağlayacağı bir fayda yok. Ama belki tahliyeyi hızlandırma hususunda muhatabınızda psikolojik bir etki oluşturabilir (aşağıda bu konuyla ilgili emsal bir Yargıtay Kararı bulunuyor). Bunun dışında satın aldığınız dairenin aylık kira rayici ne ise bu bedeli baz alarak iki aylık kira bedelinin ödenmesi için Borçlar Kanunu'nun 260. maddesi istikametinde icra takibi yapmayı da deneyebilirsiniz. Ödeme emrinin tebliğ alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde takibe itiraz edilmez ve 30 gün içinde de borç ödenmezse, temerrüt sebebiyle tahliye davası açabilir ve ilk duruşmada tahliye kararı çıkmasını sağlayabilirsiniz. Kolay gelsin...


Önemli not: Çok kısıtlı ve yanıltıcı olabilecek açıklamalara istinaden yapılan yukarıdaki değerlendirmeler, bu bölümde yer alan konu/soru hakkında kişileri en temel düzeyde bilgilendirme amacına matuftur. Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.


T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E:2009/7257
K:2009/7186
T:14.09.2009

6570 s. Yasa m. 7/d

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar davacı-davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, iktisap ve işyeri ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkeme, davanın reddine karar vermiş, hüküm, davacı vekili ve davalılardan Mondial Mücevherat A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı vekili, dava dilekçesinde, 6570 sayılı yasanın 7/d maddesine dayanarak davalılar Mondial Mücevherat A.Ş ve Mondial Deri A.Ş hakkında işyeri ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemiştir.
6570 Sayılı Yasa kapsamına giren bir taşınmazı iktisap eden kimse dilerse eski malik ile kiracı arasında yapılmış sözleşmeye dayanarak sözleşmenin sonunda, dilerse Yasanın 7/d maddesinde öngörülen sürelerden yararlanarak ihtiyaç nedeniyle tahliye davası açabilir. Yeni malikin bu seçeneklerden hangisi yararına ise onu tercih etme hakkı vardır. 6570 sayılı Yasanın 7/d maddesine dayanması halinde yeni malikin iktisap günü de dahil olmak üzere iktisap tarihinden itibaren bir (1) ay içinde kiralananı satın aldığını ve ihtiyacı olduğunu kiracıya bildirmesi ve yine iktisaptan itibaren iktisap günü dahil altı  (6) ayın  sonunda dava açması gerekir. Davanın altı ayın sonunda hemen açılması  şart olmayıp sözleşme sonuna kadar açılması mümkündür. Ancak iktisabı izleyen bir ay içerisinde ihtar tebliği zorunlu olup bunun sonradan giderilmesi mümkün değildir.
6570 sayılı Yasanın 7/d  maddesine göre  açılacak davada tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın varlığının kanıtlanması  gerekir.
Olayımıza gelince; davacı, dava konusu mecuru 21.2.2006 tarihinde eski malik ve kiralayandan iktisap etmiş, 13.3.2006 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile taşınmazı iktisap ettiğini ve ihtiyacı bulunduğunu davalılardan Mondial Deri A.Ş'ye bildirmiştir. İhtarnamenin davalıya bir aylık yasal süreden sonra 30.3.2006 tarihinde tebliğ edildiği dosyada bulunan tebligat evrakından anlaşılmaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça 6570 Sayılı Yasanın 7/d maddesindeki sürelere dayanarak dava açmıştır.Bu durumda 11.1.2007 tarihinde açılan dava süresinde değildir. Mahkemece, davalılardan Mondial Deri A.Ş.'ti hakkındaaçılan davanın bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenerek ihtiyacın samimi olmadığından bahisle reddine karar verilmesi doğru değil ise de, bu hususun düzeltilmesi için yeniden yargılama yapılmasında fayda görülmediğinden davalılardan Mondial Deri A.Ş.'ti hakkında verilen hüküm sonucu itibari ile doğru olduğundan HUMK.nun 438. maddesi uyarınca düzeltilmiş bu gerekçe ile ONANMASINA,
2-Davalılardan Mondial Mücevherat A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarına gelince,
Davacı vekili, açtığı davada herhangi bir yazılı kira sözleşmesine dayanmamıştır. Davalı Mondial Mücevherat A.Ş. vekili,  kiracılık ilişkisine karşı çıkmış, müvekkilinin dava konusu taşınmazda kiracı olmadığını, kiracının aynı zamanda müvekkili olan diğer davalı Mondial Deri A.Ş. olduğunu savunmuş ve önceki malik ile Mondial Deri A.Ş. arasında düzenlenmiş 30.11.2004 başlangıç 30.11.2007 bitiş tarihli yazılı kira sözleşmesi sunmuştur. Davacı, bu sözleşmeye karşı çıkmamıştır. Kural olarak davacının, kira ilişkisini ve kira sözleşmesinin şartlarını kanıtlaması gerekir. Davacı, Mondial Mücevherat A.Ş.'nin taşınmazda kiracı olduğunu kanıtlayamamıştır. Davacı tarafından karşı konulmayan yazılı kira sözleşmesine göre taşınmazda Mondial Deri A.Ş'nin kiracı olduğu anlaşılmaktadır. Davalılardan Mondial Mücevherat A.Ş. yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde işin esası hakkında karar verilmesi doğru olmadığı gibi davalıların her ikisi vekille temsil edildiğinden, davalılara ayrı ayrı vekalet ücreti verilmesi gerekirken tek vekalet ücreti taktir edilmesi de hatalı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda, (1) No'lu bentte açıklanan nedenlerle davalı Mondial Deri A.Ş hakkındaki hükmün düzeltilerek ONANMASINA,  yukarıda (2) No'lu bentte açıklanan nedenlerle davalı Mondial Mücevherat A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, onanan kısım için aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenden alınmasına  14.9.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
#1224
Güçlü Türkiye Partisi (GTP) Genel Başkanı Tuna Bekleviç, başörtüsü konusunda yaptığı yazılı açıklama nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya hakkında Yargıtay Başkanlığı'na suç duyurusunda bulundu.

Taksim Hill Otel'de yaptığı basın açıklamasında Yalçınkaya'nın açıklaması ile ilgili yapılan eleştirileri "kem küm" olarak değerlendiren Tuna Bekleviç, siyasi partilerden daha cesur davranmalarını istedi. Bekleviç, "Bu adamın gücünü ve kalibresini bu kadar abartmayın." derken, Yalçınkaya hakkında "manevi cebirle Anayasa'nın öngördüğü düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs" gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduğunu kaydetti.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1044251&title=yalcinkaya-hakkinda-yargitay-baskanligina-suc-duyurusu

#1225


BTK dün çıkan yasayla kriptolu BlackBerry'nin üreticisi RIM'den kodları istiyor. Bu kodlar verilmezse BlackBerry'lerde e-posta mesajlaşma trafiği kapatılacak. RIM hiçbir ülkeye kodlarını açmadı. BTK Başkanı Acarer "Mevzuata uyacaklar, yoksa erişim engeli yolda" diyor.

ŞÜKRÜ ANDAÇ -HABER ANALİZ -

Türkiye kodlu ve kriptolu haberleşmeyle ilgili yeni yönetmeliği çıkardı. Bundan böyle kodlu veya kriptolu iletişim cihazlarının üreticileri Türkiye'de iş yapmak istiyorsa bu ürünlere ait olan kod veya kripto algoritmasını ve anahtarları Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na (BTK) teslim etmek zorundalar. Aksi taktirde Türkiye'de bu ürünlerin kullanımı yasaklanacak. İlgili kodlar BTK tarafından muhafaza edilecek.

Bu düzenleme hiç şüphesiz en çok  cihazlarını dolayısıyla üretici firma Kanadalı RIM'i ilgilendiriyor. Çünkü BlackBerry'ler e-posta üzerinden mesajlaşma trafiğini kriptolu olarak yapıyor. Nokia, iPhone veya piyasadaki diğer cep modellerinde böylesine bir sistem kullanılmıyor.

Acarer: Yasayı uygularız

BTK Başkanı Tayfun Acarer, BlackBerry'nin de (RIM) Türkiye'de yasalara göre iş yapacağını bu yüzden en kısa sürede ilgili kodları BTK'ya teslim etmesi gerektiğini söyledi. Acarer, böylesine bir gelişme olmazsa BTK olarak yürütme organı olduklarını ve yasayı uygulayacaklarını belirtti.

RIM'in "Hiçbir ülkeye ayrıcalık yapmayız, kodları vermeyiz" açıklamasından yola çıkıldığında Türkiye'ye özel bir uygulamayla kodları vermesi beklenmiyor. BTK'nın tavrı bu duruma eklendiğinde yakında BlackBerry'lere Türkiye'de yasak geleceğini söyleyebiliriz. Kurum olarak RIM yetkilileriyle görüştüklerini, bir yol bulmak adına çalışma yürüttüklerini açıklayan BTK Başkanı Acarer, mevzuata uyulması gerektiğini, bunun gerçekleşmemesi halinde böylesine bir yasağın gündeme geleceğini söyledi. Acarer, RIM'e bu konuda bir süre vermeyeceklerini çünkü yasanın yürürlükte olduğunu da hatırlattı. Bu yönde bir yasak BlackBerry'nin başta e-posta yoluyla mesajlaşma olmak üzere, anlık mesajlaşma ve internete girme hizmetlerinin önünü kesiyor. Bu yasak telefon görüşmelerini ve SMS'i kapsamıyor.

BTK Başkanı Acarer, kripto yönetmeliğiyle ortam dinlemeleri yapan cihazları da ciddi denetim altına alacaklarını böylece buradaki kanunsuz durumun da önüne geçileceğini ifade etti.

Türkiye'de yeni bir yönetmelikle BlackBerry'lere yasak gelebileceğini Milliyet, ağustos başında yazmıştı. BTK Başkanı Tayfun Acarer, o dönem Milliyet'e yaptığı açıklamada "Türkiye'de de yurtdışındaki uygulamalara benzer kısıtlamalar olabilir" demişti.

Kanadalı RIM: Hiçbir ülkeye ayrıcalık yok kodları vermeyiz

RIM üst seviyede güvenlik standartlarına sahip olduklarını, Kanada, İngiltere, Avusturya, Avustralya ve Yeni Zelanda'da hükümet birimlerinden onay olan bu sistemin, uluslararası pek çok güvenlik sertifikasını taşıdığını belirtiyor. Şirket bu sistemin kripto ile korunduğunu bildiriyor. Hiçbir ülkeye özel uygulama yapmadıklarını ifade eden şirket, "Dünya genelindeki tüm BlackBerry kurumsal çözümü tek olup, var olduğumuz hiçbir pazarda değiştirilememektedir. Tarafımızca bir ülkenin devletine özel olarak sunulan bir şeyin diğer ülkelerin devletlerine sunulmadığını ifade eden veya etmiş olan her türlü iddia asılsızdır" diyor. RIM, BlackBerry'lerdeki güvenliğin, üç aşamalı DES (veri şifreleme standardı) veya AES (ileri şifreleme standartları) veri şifrelemeyle sağlandığını belirtiyor ve BlackBerry'deki mesajları kendilerinin bile görmediğini açıklıyor.

BlackBerry neden tuttu?

BlackBerry, 'push' (itme) teknolojisini kullanarak, e-posta mesajlarının kullanıcının hiçbir şey yapmasına gerek kalmadan otomatik olarak cihazda görünmesini sağlıyor. Bu yöntem sıkıştırılmış GPRS kullandığından, düşük maliyetle tüm e-posta'lara anlık olarak ulaşılmasını sağlıyor. Aynen bilgisayarda olduğu gibi sistem açık olduğunda kullanıcı tüm e-posta'larına ulaşabiliyor. Tam takım klavyenin yanı sıra takvim, rehber ve ajanda gibi uygulamaların bilgisayarla senkronize olarak kullanılması BlackBerry'nin cazibesini artırıyor.

Diğer ülkelerde de tartışma konusu

Ulusal güvenlik gerekçesiyle iş dünyasının en popüler cep telefonlarından BlackBerry'lere Suudi Arabistan, Hindistan, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri de erişim yasağı getirmeyi planlıyor. Bu ülkeler ve son olarak Türkiye mesajların yurtdışında takip ediliyor olmasından rahatsız.

Yakın zamanda Avrupa Komisyonu, ve birkaç büyük banka ile yatırımcı kuruluş bundan böyle yönetim kanadında BlackBerry cihazların kullanılmayacağını duyurmuştu. BlackBerry ayrıca, Fransa'da istihbarat birimleri tarafından da veto yemişti. Bunun ardından Nicolas Sarkozy ve bakanlar BlackBerry sistemlerini kullanmayı bırakmışlardı. ABD'de ise Blacberry tutkunu Başkan Barack Obama'ya istihbarat birimleri önce "Kullanmayın" demiş. Obama'nın ısrarı üzerine ABD kriptonun üzerine kendi ilk kademe güvenlik sistemini yerleştirerek Başkan'ın bu cihazı kullanmasına göz yummuştu.

Neden kripto sistemi var?

- BlackBerry cihazlar üzerinden gönderilen e-posta'ların karşı taraf yerine öncelikle RIM'in Kanada ve İngiltere'deki mesaj merkezlerine gitmesi, gizlilik ve bilgi güvenliğiyle ilgili soru işaretlerini beraberinde getiriyor.

- Kullanıcıların bilgisayardaki e - posta'lara anlık olarak ulaşmasını sağlayan bu sistemde özel bir yazılım kullanan BlackBerry, tüm postaların öncelikle kendi sunucularına (server) gelmesini istiyor.

- Kullanıcıların e-posta'larını Kanada ve İngiltere'de bulunan "mesaj merkezlerinde" depolayan BlackBerry, ardından bunları küçülterek, hızla tüm e-postaları karşı tarafa iletiyor.

- Bazı devletler ulusal güvenlik gerekçesiyle mesaj trafiğinin izleniyor olmasına karşı çıkıyor, sistemi takip etmeyi talep ediyor.

- BlackBerry cephesi sistemin kriptolu olduğunu, mesajları kendileri dahil kimsenin açamayacağını bildiriyor.

Patronlar kullanıyor

BlackBerry cihazları dünyada 41 milyonu aşkın kullanıcı tercih ederken Türkiye'deki kullanıcı sayısı 400 bini buluyor. Turkcell, Vodafone ve Avea abonelerine BlackBerry hizmeti sunuyor. Olası bir yasak durumunda ilgili erişim engelleri operatörler tarafından uygulanacak. Bir operatörün üst düzey yöneticisi, 400 bin rakamını doğrularken, olası erişim engelinin kurumsal tarafta, iş dünyasında olumsuz sonuçlar doğurabileceğinin altını çiziyor. Üst düzey yetkili, "Bu cihazlar artık iş dünyasının birer parçası, bırakın orta kademeyi, yöneticileri, Güler Sabancı, Ali Koç, Ferit Şahenk gibi patronlar BlackBerry kullanıyor, işlerini bu cihaz üzerinden yönetiyor. Böylesine bir yasağı düşünemiyorum" diyor.

http://teknoloji.milliyet.com.tr/turkiye-de-blackberry-telefonlara-yasak-geliyor/mobildunya/haberdetay/24.10.2010/1305416/default.htm
#1226
Polis tarafından ispat edilemeyen radar cezaları mahkeme tarafından iptal ediliyor.

Kahramanmaraş'ta, aşırı hız yaptığı gerekçesiyle radara yakalanan bir kişiye kesilen ceza, kanıtlanmadığı için iptal edildi. Karar, başka davalara da emsal oldu.

Kahramanmaraş'ta Sütçü İmam Üniversitesi Fen Edebiyat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fikret Anlı otomobiliyle seyir halindeyken, radara yakalandı. Aşırı hız yaptığı gerekçesiyle Anlı'ya trafik polisleri ceza kesti. Hız yaptığını kabul etmeyen Fikret Anlı, kesilen cezayı haksız buldu; olayı mahkemeye taşıdı. Mahkeme, itiraz eden Fikret Anlı'yı haklı buldu. Verilen cezayı iptal etti. Mahkeme verdiği kararda, emniyet müdürlüğünün yazılan müzakereye verilen cevapta video kamerasız radar cihazı ile kayıt yapıldığı, CD kayıtlarının bulunmadığının bildirildiği, oysa hukuk devleti ilkesinin tam anlamı ile gerçekleşebilmesi için idarenin yaptığı işlemlerin günümüz koşullarını gerektirmesi gerektiği belirtildi. Teknik araç ve gereç kullanılmaması halinde, idari işlemin memurların takdirine bağlı olacağının ifade edildiği kararda, bunun ise keyfiyetlere yol açabileceğine dikkat çekildi.

Kahramanmaraş 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen karar, başka davalara da emsal olmaya başladı. Anlı'nın başından geçenleri, Avukat Osman Demirci de yaşadı. Kendisine kesilen cezayı haksız bulan Demirci, durumu mahkemeye taşıdı. Demirci bu keyfiliğin önüne geçmek için, Çarşamba Sulh Ceza'ya açtığı davaya, Kahramanmaraş'ta Fikret Anlı'nın yaptığı itirazı haklı bulunan kararı sunduğunu dile getirdi. SELÇUK KAPUCİ İSTANBUL

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1044266&title=polis-ispatlayamayinca-mahkeme-radar-cezasini-iptal-etti


Emniyet Genel Müdürlüğü'nün, mahkemenin eleştirdiği eski tip radarlar yerine kızılötesi kameraları sayesinde şöför mahalini gece gündüz görüntüleyebilen ve bu yönüyle ispatı kolaylaştıran yeni tip radarları denemeye başladığıyla ilgili medyada çıkan haberler meğer bu konuyla ilgiliymiş :) İşte o haber.
#1227
Ankara'da ODTÜ öğrencisi bir kızı kaçırırarak defalarca tecavüz eden iki kişi, Adli Tıp sayesinde hapishaneden kurtuldu. Kurumun 1 yıl sonraya randevu vermesi üzerine mahkeme, sanıkları tahliye etti.

ANKARA - Ankara'da 23 yaşındaki ODTÜ'lü bir üniversite öğrencisi İ.Ç.'yi kaçırarak tecavüz etmekle suçlanan iki sanık, 7 ay sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Karar, Adli Tıp Kurumu raporunun geç gelecek olması nedeniyle verildi. Zira kurum, 12 ay sonraya randevu verdi. Mahkeme de bu kadar beklemenin sanıklara zarar vereceğine hükmetti.

Mağdurun avukatı Evren Padak, tahliye kararınin İ.Ç'nin ruh halini olumsuz etkilediğini anlattı.

Padak, "İkinci bir tramvaya neden oldu. Neredeyse suçları tespit edilmiş sanıkların tahliyesi mağdur üzerinde onulmaz etkiler bırakıyor" dedi.

Tecavüz davalarında kesin Adli Tıp raporunun mahkemeye ulaşma süresi 2 yıldan fazla zaman alıyor.

SÜREÇ NEDEN UZUYOR?
Cinsel suçlarda ruh sağlığının doğru tesbiti ve raporlanması için erişkin kişilerde 12 aylık süre bekleniyor.

Aslında Adalet Bakanlığı'nın süreyi kısaltmak için üniversite hastanelerinin raporlarının da kabul edilmesi yönünde bir genelgesi var. Ancak genelge fiilen uygulanamıyor.

Mahkemeler, Adli Tıp raporunda ısrar ediyor. Adli Tıp raporu olmazsa Yargıtay'ın kararı bozacağı belirtiliyor.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25143823/
#1228
19.10.2010 tarih ve 27734 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2010/965 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan gecikme zammı oranı, her ay için ayrı ayrı uygulanmak üzere % 1,40 olarak belirlenmiştir.

Söz konusu Bakanlar Kurulu Kararına aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz. 
http://www.gib.gov.tr/index.php?id=1079&uid=LFhDNk9EwjyzjUaN&type=bkk 
#1229
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/18568
K. 2010/618
T. 14.1.2010
2004/m. 50
1086/m. 12

DAVA : Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine, bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : İİK.'nun 50. maddesinin sevki ile HUMK.'nun 12. maddesi gereğince, ihtiyati haciz kararından sonra bu kararın dayanağı olan alacak davası, haciz kararını veren mahkemede de açılabilir. Anılan hüküm, icra dairelerinin yetkisini belirlemede de geçerlidir.
Somut uyuşmazlıkta, alacaklı, 28.02.2009 keşide tarihli ve 5.000,00.-TL miktarlı çek ile 28.02.2009 keşide tarihli ve 2.500,00.-TL miktarlı çeke istinaden takip başlatmış olup, Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 24.03.2009 tarih ve 2008/321 D. iş sayılı ihtiyati haciz kararı ise, 28.02.2009 keşide tarihli ve 5.000,00.-TL miktarlı çek için verilmiştir. İhtiyati haciz kararı alınan çek yönünden takibin yetkili Ankara İcra Dairesi'nde başlatılmasında hukuka aykırılık bulunmadığından, anılan çeke ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
Takip konusu 28.02.2009 keşide tarihli ve 2.500,00.-TL tutarlı diğer çekle ilgili olarak ihtiyati haciz kararı alınmamış olduğundan, bu çek yönünden Ankara İcra Dairelerinde takip yapılması mümkün değildir.
O halde anılan çek yönünden yetki itirazı kabul edilip, takip dosyasının tefriki ile talep halinde yetkili Kayseri İcra Dairesi'ne gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde her iki çek yönünden de yetki itirazının reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 14.01.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/6401
K. 2007/8686
T. 1.5.2007
2004/m.50
1086/m.9/2

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Alacaklı vekili tarafından borçlu Pozan Mermer İnş.Ltd.Şti ile birlikte yetki itirazında bulunan diğer borçlu İzzet Sözen İnş.Ltd.Şti. hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine geçilmiş ve borçluya 10 no'lu ödeme emri gönderildiği tespit edilmiştir.
Borçlu İzzet Sözen İnş.Ltd.Şti. takip dayanağı çek nedeniyle İzmir İcra Dairelerinin yetkisine itiraz edilmiş ve Kemalpaşa İcra Dairelerinin yetkili olduğu ifade edilerek bu yönde karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
İİK.nun 50. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken HUMK.nun 9/2 maddesi 1. cümlesine göre, davalı birden fazla ise, bunlardan birinin ( ikametgahında ) dava açılabilir ve bu durumda, diğer borçlular yetki itirazında bulunamazlar. Bu kural İcra Dairelerinin yetkisini belirlemede geçerlidir. Ancak, anılan hüküm yalnız borçlulardan birinin ikametgahındaki ( onun için genel yetkili ) icra dairesinde takip yapılması hali içindir. Borçlulardan biri yönünden özel yetkili bir icra dairesinde takip yapılması halinde HUMK.nun 9/2. maddesi 1. cümlesi hükmü uygulanmaz.
Somut olayda, yetki itirazında bulunmayan takip borçlusu Pozan Mermer İnş.Ltd.Şti.'ne Bornova-İzmir adresine ödeme emri gönderildiği görülmektedir. Mahkemece, öncelikle ticaret sicilinden bu borçlunun kayıtlı olduğu yer adresi ( ikametgahı ) araştırılmalı ve yukarıdaki kurallar dairesinde sonucuna göre bir karar verilmelidir. Koşulların oluşmaması nedeniyle yetki itirazının reddi halinde itiraz eden borçlu İzzet Sözen İnş.Ltd.Şti.'nin sair itiraz nedenlerinin incelenmesi gerekecektir. Eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), bozma nedenine göre bu aşamada borçlu İzzet Sözen İnş.Ltd.Şti. vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 01.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/1881
K. 2005/3759
T. 7.4.2005
2004/m.50/1,154/1-3

DAVA : Taraflar arasındaki birleştirilen karşılıklı iflas-menfi tespit davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı iflas davasının kabulüne, birleşen menfi tespit davasının açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı-karşı davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalıya sattığı soğutucu dolapların bedeli karşılığında üç adet çek aldığını, 5.1.2001 ve 15.2.2001 keşide tarihli iki adet çek bedelinin ödenmediğini, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takibin iflas yoluna çevrildiğini, takibe itirazın kötüniyetli olduğunu ileri sürerek itirazın kaldırılarak davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, davacıya 8.645.000.000.-TL. ödeme yapıldığını, takibin İİK'nın 154. maddesindeki yetki kuralına aykırı olduğunu, ödemeleri göstermeyen davacının kötüniyetli bir şekilde takibe geçtiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre davalının ödemeleri kanıtlayamadığı, teklif edilen yeminin davacı şirket yetkililerince eda edildiği, depo emrinde gösterilen meblağın depo edilmediği gerekçesiyle davalı şirketin iflasına, birleşen menfi tespit davasının açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
İflas yoluyla takipte yetkili icra dairesi borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki icra dairesidir ( İİK. m. 154/1 ). Ancak icra dairesinin yetkisi kamu düzeninden olmadığından bu konuda yetki sözleşmesi yapılabilir ( İİK. m. 154/3 ). Borçlu ve alacaklı yetki sözleşmesi veya yetki şartı ile borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerden başka bir yer icra dairesini yetkili kılmışlarsa o yerin icra dairesi de iflas takibi için yetkili sayılır. Somut olayda taraflar arasında yetki sözleşmesi mevcut değildir. Takip dayanağı çeklerde yazılı keşide yeri İİK'nın 154/3. maddesinde öngörülen yetki sözleşmesi veya yetki şartı anlamında değildir. Davalı borçlu kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte icra dairesinin yetkisine itiraz etmese bile takibin iflas yoluna çevrilmesi üzerine icra dairesinin yetkisine itiraz edebilir. İflas ödeme emrini alan davalı borçlu süresinde icra dairesinin yetkisine itiraz ettiğinden iflas davasının icra dairesinin yetkisizliğinden dolayı reddi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 7.4.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
#1230
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1991/4 – 588
K. 1992/39
T. 5.2.1992
• DAVAYA SÜRESİNDE CEVAP VERMEMEK
• SAVUNMAYI GENİŞLETME YASAĞI
• DAVANIN İNKÂR EDİLMİŞ SAYILMASI
1086/m.195, 201

DAVA ve KARAR: Taraflar arasındaki "zarar – ziyandan kaynaklanan alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Menemen Hukuk Asliye Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 7.6.1989 gün ve 1987/511 – 1989/322 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 13.11.1990 gün ve 1990/22 – 8450 sayılı ilamı:

( ... Davacı, tarlasındaki kavunlarının davalı tarafından toplanıp götürüldüğünü bildirerek bu yönden uğradığı zararının giderilmesini istemiştir.

Davalı, süresinde davaya cevap dilekçesi vermemiş, daha sonra kavunları kendisinin değil üçüncü kişi Hasan Erdem'in topladığını, zararın iddia edilen düzeyde bulunmadığını savunmuş ve olayın bu biçimde geliştiği yolunda tanıkları olduğunu ileri sürerek onların dinlenmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davalının cevap vermemiş olması nedeni ile delil gösterme hakkını yitirdiği gerekçesine dayanılarak onun tanıkları dinlenmeksizin iddia doğrultusunda davalı, tazminatla sorumlu tutulmuştur.

Süresinde cevap layihası verilmemesinin başlıca iki sonucu vardır. Bunlardan ilki, davanın esasına girilmesi durumudur. Örneğin, davalı artık ilk itirazda bulunamaz. İkincisi de onun ( davalının ) artık savunmayı genişletme yasağı içine girmiş olmasıdır. Eğer bu süre içersinde layiha verilmemiş olursa davalı, davayı inkar etmiş sayılır. Davanın inkarı, davalının, dava dilekçesinde dayandığı ( davanın temeli olan ) olguları inkar etmesi demektir. İşte bu nedenledir ki, davalı, inkarını haklı gösterecek delilleri ikame ve ibraz edebilir. Bu durumda hakim, davacının delilleri ile birlikte davalının delillerini de inceleyip değerlendirerek bir sonuca varacaktır.

Somut olayda davalı, süresinde cevap vermeyerek davayı inkar etmiş ve sonradan inkar gerekçesini açıklamıştır. Belirtilen gerekçenin doğruluğunu ispat içinde delil göstermiştir. Mahkemece, davalının delillerinin hasrı için belli bir zaman sınırlaması tanınmadan önce davalı delillerini bildirdiğine göre onların incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekir.

Yerel mahkemece, belirtilen yönün gözetilmemiş olması bozmayı gerektirir... ) gerekçesiyle bozularak Dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Hukuk Genel Kurulunca inclenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve Dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle Hukuk Genel Kurulu'nun 23.1.1991 gün 1990/2 – 536 E. 1991/4 K. sayılı emsal nitelikteki kararında vurgulanan ilkelere tamamen uygun bulunduğuna göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.
#1231
Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Berk, ''Haliç'te yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat'' adlı kitabında, kendisi hakkındaki anlatımları nedeniyle, tutuklu Emniyet Müdürü Hanefi Avcı hakkında 100 bin TL'lik manevi tazminat davası açtı.

Savcı Berk'in avukatı tarafından Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan dava dilekçesinde, Hanefi Avcı'nın ''Haliç'te Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat'' adlı kitabındaki gerçeğe aykırı ifadeler nedeniyle, Berk'in, toplumun husumet ve hakaretine maruz bırakıldığı, gerçek dışı tahkir ve tezyif edici, haksız, hukuka aykırı beyan ve isnatlarla açıkça şeref ve saygınlığının rencide edildiği öne sürüldü.

Mehmet Berk lehine 100 bin TL'lik manevi tazminata hükmedilmesi istenen dilekçede, Berk'in kişilik haklarının korunabilmesi için söz konusu kitabın piyasadan toplatılması hususunda tedbir kararı verilmesi talep edildi.

http://www.haber7.com/haber/20101015/Savcinin-talebi-Avcinin-kitabi-toplansin.php
#1232
BBP, Ayasofya Müzesi'nde bayram namazı kılmak için yapılan başvuruya cevap vermediği gerekçesiyle, İstanbul Kültür ve Turizm Müdürlüğü aleyhine İstanbul İdare Mahkemesinde dava açtı.

Büyük Birlik Partisi BBP adına, partinin İstanbul İl Başkanlığı tarafından hazırlanan dava dilekçesinde, 15 Ağustos 2010'da Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bulunan Sümela Manastırı'nın, Türkiye'de yaşayan Ortodoks Hristiyanların ibadet etmesi için bir günlüğüne ibadete açıldığı hatırlatıldı.

İl Başkanlığının, aynı hukuki durumda olması gereken Ayasofya Müzesi'nde bayram namazı kılma talebinin, başvurunun üzerinden 30 gün geçmesine rağmen cevaplanmadığı kaydedilen dilekçede, bu durumda İdari Yargılama Usul Hukuku açısından talebin reddedilmiş sayılacağı ifade edildi.

Dilekçede, ''Davalı taraf bu talebimizi reddederek ayrım yapmış, hukuken ve maksat açısından uygun davranmamıştır. Halbuki idare, objektif ve adil olmalı, uygunluk ve maksat açısından tarafsız, vicdanları rahatlatan kararlar vermelidir. Bu şartlara uyulmamıştır. Ülkemizin tarihi ve inanç zenginliği sebebi ile din ve vicdan hürriyetinin tam anlamıyla yaşanması, hepimizin ve özellikle biz siyasi partilerin amacıdır'' denildi.

Aynı dilekçede, idarenin kararının kaldırılıp, ilk kutlanacak dini bayram namazının Ayasofya Müzesi'nde kılınmasına karar verilmesi istendi.

AA
http://www.haber7.com/haber/20101015/BBP-Ayasofyada-namaz-icin-dava-acti.php
#1233
TBMM'de Anayasa Mahkemesi'ne Barolar Birliği kontenjanından 1 üye seçimi yaptı. Celal Mümtaz Akıncı, Ali Dilber ile Sait Sever'in katıldığı oylamada ilk turda seçilen olmadı. İkinci turda Akıncı seçildi...

TBMM Genel Kurulunda, Anayasa Mahkemesi üyeliğine, baro başkanlarının avukatlar arasından gösterdiği adaylardan Celal Mümtaz Akıncı seçildi.

Genel Kurulda yapılan ikinci tur oylamada, kullanılan 385 oyun 290'ını alan Afyonkarahisar Barosu Başkanı Celal Mümtaz Akıncı Anayasa Mahkemesinin yeni üyesi oldu.

Oylamada diğer adaylar Ali Dilber 5, Sait Sever 29 oy aldı; 3 oy geçersiz sayıldı, 58 oy da boş çıktı.

Böylece ikinci turda Anayasal düzenlemenin öngördüğü 276 oy çoğunluğu sağlandığı için Akıncı üçüncü tura gerek kalmaksızın bu oylamada seçildi.

TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil, oylama sonuçlarının açıklanmasının ardından birleşime bir süre ara verdi.

Daha önce Sayıştay'ın gösterdiği adaylardan Hicabi Dursun Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmişti. Bugünkü oylamayla TBMM'deki Anayasa Mahkemesi üye seçimleri tamamlandı.

AKINCI'NIN ÖZGEÇMİŞİ

Celal Mümtaz Akıncı, 31 Ocak 1957 tarihinde Afyonkarahisar'da doğdu.

1982 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitiren Akıncı, 1984 yılında Afyonkarahisar'da avukatlığa başladı. 2001 yılında Afyonkarahisar Barosu Başkanlığına seçilen Akıncı, bu görevini sürdürüyordu.

Akıncı, evli ve dört çocuk babası.

http://www.haber7.com/haber/20101013/Anayasa-Mahkemesine-Akinci-secildi.php
#1234
Merhabalar. E-imzanın kullanım alanı her geçen gün artıyor. Bu çerçevede Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın 16 Nisan 2010 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan bir tebliği ile e-imza şirket kuruluş işlemlerinde de kullanılmaya başlandı. Bu tebliğle sadece şirket kurmak kolaylaşmıyor, ayrıca TC kimlik numarası gibi şirket kimlik numarası gibi bir kolaylık da getiriliyor. "Merkezi Tüzel Kişilik" adı verilen bu yeni sistemle, uzun şirket isimleri kullanmaya gerek kalmadan şirketleri numara ile ifade etmek yeterli olacak. Ancak e-imza şirket kuruluş işlemlerinde şimdilik sadece müracaat safhasında kullanılabilecek. Şirket kuruluşunda, e-imza ile başvuruya ilişkin bilgiler onbeş gün süre ile sistemde saklanacak, onbeş gün içerisinde sistemden alınacak numara ile şirket ana sözleşmesinin noter onaylı örnekleriyle fiziki başvuru gerçekleştirilemez ise sistemdeki e-imza başvurusu kendiliğinden silinecek. Dolayısıyla şirket kuruluşu ile ilgili bir sıkıntı yaşamanız bugünkü uygulamada mümkün değildir. Şirket kuruluş işlemlerinde dolandırıcıların takip ettikleri en sık yol, kayıp/çalıntı kimlik kartlarından üretilen sahte kimliklerle işlemlerin yürütülmesidir. Asıl bu konuya dikkat etmeli, kimliğinizi ve kimlik bilgilerinizi iyi şekilde korumalı, şayet kimliğinizi kaybederseniz, en yakın vergi dairesine bu durumu yazılı olarak bildirmelisiniz..

Alıntı Yape-imza şifresi çalınırsa ne yapmamız gerekir

Elektronik İmza Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 12. ve 13.maddeleri gereğince "Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcısı" firmaya, yani e-imza hizmeti satın aldığınız şirkete sertifikanızın yenilenmesi için başvurmanız gerekecektir. Kolay gelsin...
#1235
Merhabalar. Sizin sorduğunuz sorular doğrudan bir dava dosyasıyla ilgili olduğundan, dava dosyası incelenmeden bu konular hakkında görüş beyan etmek yanıltıcı olacaktır. Bazı hususları net bir şekilde açıklamamışsınız zaten. Sizin şikayetiniz üzerine savcı olayı soruşturdu ve memur hakkında ceza davası açtı herhalde? Bu arada memurun da sizin hakkınızda karşı bir şikayeti olmuş mudur acaba? Siz açılan davada müşteki değil de sanık olmayasınız sakın? Olayın şahitleri var mıdır? Varsa ne şekilde ifade verdiler? Sorular böyle uzayıp gider ve bu tür konularda takip edilecek en iyi yol, dava dosyasının dikkatli bir gözle incelenmesinden geçmektedir. Dolayısıyla bir sonraki mahkemede kendimi nasıl savunmalıyım? şeklindeki sorunuzun bu şartlar altında cevaplanabilmesi mümkün değildir. Bu sebeple bir diğer sorunuz olan şimdi yaptığım Konut dokunulmazlığı ihlaline girermi? şeklindeki sorunuzu cevaplamakla yetiniyorum.

Türk Ceza Kanunu'nun 116. maddesi aynen şu şekildedir:

    KONUT DOKUNULMAZLIĞININ İHLÂLİ

    Madde 116 - (1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

    (2) (Değişik fıkra: 31/03/2005 - 5328 S.K./8.mad) *1* Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi halinde, mağdurun şikayeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

    (3) (Değişik fıkra: 31/03/2005 - 5328 S.K./8.mad) *1* Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.

    (4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.


Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere konut dokunulmazlığını ihlal suçu, konut ve eklentilerinde ve açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentilerinde işlenebilen bir suçtur. Siz herkesin ödediği vergilerle inşaa ve tefriş edilen kamuya açık bir binada herkesin ödediği vergilerle maaşı karşılanan bir memurun kullandığı odaya girmişsiniz; bu girme ister davetli ister davetsiz, ister nezaketli ister nezaketsiz olsun, tek başına hiçbir şekilde suç teşkil etmeyecektir diye düşünüyorum. Kolay gelsin...


Önemli not: Çok kısıtlı ve yanıltıcı olabilecek açıklamalara istinaden yapılan yukarıdaki değerlendirmeler, bu bölümde yer alan konu/soru hakkında kişileri en temel düzeyde bilgilendirme amacına matuftur. Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.
#1236
Merhabalar.

Alıntı Yapben evi bu şekilde müteahhit'den beğendim ve satın aldım.

meğer bu kapı müteahhit tarafından kaçak yapılmış. bizde bunu sorgulama gereği duymadık

Altı çizili bölüm esasen olayda sizin de kusurunuzun olduğunu ortaya koyuyor. Ancak bu kusur bir yönüyle mazur görülebilir. Zira herkes bu konularda detaylı bilgi sahibi olmayabilir. Yani imar müdürlüğündeki bina dosyasını incelemek gerektiğini bilemeyebilir veya bir şekilde unutabilir.

Alıntı Yapve ayrıca bana söyleseydi, almazdım.

Borçlar Kanunu'nun 23. ve 31.maddeleri aynen şu şekildedir:

    Madde 23 - Akit yapılırken esaslı bir hataya duçar olan taraf, o akit ile ilzam olunamaz.

    IV:AKDE İCAZET İLE RIZANIN FESADI BERTARAF EDİLMESİ

    Madde 31 - Hata veya hile ile haleldar olan yahut ikrah ile yapılan akit ile mülzem olmayan taraf bu akdi ifa etmemek hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir seneyi geçirir ise, akde icazet verilmiş nazariyle bakılır. Bu mehil, hata veya hilenin anlaşıldığı veya korkunun zail olduğu tarihten itibaren cereyan eder.

    Hile ile haleldar olmuş yahut ikrah ile yapılmış olan bir akde icazet, zarar ve ziyan talebinden feragati istilzam etmez.


Bu hükümler gereğince dairenizle ilgili imar sorununu öğrendiğiniz tarihten itibaren bir yıl içinde satış işleminin iptali ile ödediklerinizin iadesi için müteahhide karşı dava açabilirsiniz.

Aşağıda konuyla ilgili emsal bir Yargıtay HGK Kararı bulunmaktadır. Kolay gelsin...

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2006/1-83
K:2006/143
T:05.04.2006

818 s. yasa m. 23,31

Taraflar arasındaki "tapu iptafi ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Balıkesir Birinci Asİîye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.12.2004 gün ve 520-996 sayıfı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Birinci Hukuk Dairesinin 24.03.2005 gün ve 3282-3475 sayılı ilamı ile (... Dava, hata hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının maliki bulunduğu 1688 parse! sayılı taşınmazı 05.02.2002 tarihinde satış yoluyla temlik ettiği davanın ise 13.06.2003 tarihinde Borçlar Kanunu'nun 31. maddesinde yazılı hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca; davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddedilmesi gerekirken kabulü yönünde karar verilmesi doğru değildir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca İncelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı Meliha vekili 13.06.2003 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin kayden malik olduğu bahçeli kargir ve kerpiç ev niteliğindeki 1688 parsel sayılı taşınmazı, 05.06.2002 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, satışı tasarlanan ve pazarlığı yapılan taşınmazın 1687 parsel olmasına rağmen, hata sonucu tapuda 1688 numaralı parselin devir ve temlikinin yapıldığını; müvekkilinin bu durumu, davalının zemin tespiti yaptırmasından sonra oğrendiğini ileri sürerek, 1688 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında pazarlığı yapılan ve temlike konu edilen yerin 1688 parsel olduğunu, 1687 parsel sayılı taşınmaz davacı adına kayıtlı bulunmadığından satışa konu edilemeyeceğini, ayrıca temlik tarihi ile dava tarihi arasında bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemenin "davacının, satış akdinin konusunda hata ettiği ve arsa niteliğindeki 1687 numaralı parsel yerine, tapuda 1688 numaralı parseli davalıya devir ve temlik ettiğinin anlaşıldığı" gerekçesiyle "davanın kabulune" dair verdigi karar, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekceyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, "davalının zemin tespiti yaptırması nedeniyle hatanın 14.11.2002 tarihınden sonra anlasıldığı, bu itibarla 13.06.2003 dava tarihi itibariyle bir yıllık hak düşürücü sprenin geçmediği" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, görülmekte olan davanın Borçlar Kanunu'nun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığr noktasında toplanmaktadır.

İrade ile beyan arasında gayri kasti uygunsuzluk hallerinden olan hatanın hukuki neticesi, akit yapılırken esaslı hataya duçar olan tarafın, Borçlar Kanunu'nun 23. maddesine tevfikan, o akit ile ilzam olunmaması keyfiyetidir. Hata ancak, hakikatte istenilmemiş olan bir şeyin istenilmiş gibi beyan edilmiş olmasına bir sebep teşkil eder.

Hemen belirtilmelidir ki, hata ile malul olan akit, hataya duçar olan tarafı ilzam etmez ise de; hata ile mülzem olmayan taraf bu akdi ifa etmemek hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir seneyi geçirir ise, akde icazet verilmiş nazarıyla bakılır. Bu mehil, hatanın anlaşıldığı tarihten itibaren cereyan eder(BK m.31).

Buna göre hatanın neticesi, taliki şarta bağlı sıhhattir ve hata edene tanınan inşai hakkın, bir sene zarfında kullanılması gerekir.

Borclar Kanunu'nun 31. maddesinde öngorülen süre, akdi iptal hakkı bir alacak olmadığı cihetle, bir zamanasımı suresi degil, yenilık doğuran diğer haklar için tayin edilen süreler gibi, bir hak düşürücü süredir.

Somut olayda, davacının 1688 parsel sayılı taşınmazı "bahçeli kargir ve kerpiç ev" niteliği ile 05.06.2002 tarihinde davalıya bizzat satış yoluyla temlik ettiği ve davanın Borçlar Kanunu'nun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra açıldığı, akit tablosu ve dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Öte yandan; davacı tarafça, akdın konusunu teşkil eden asıl taşınmaz olduğu ileri sürülen 1687 parsel sayılı taşınmazın davacı adına tapuda kayıtlı olmadığı ve köyde adına kayıtlı başka taşınmaz da bulunmadığı belirlendiğine göre; öğrenme olgusunun temlik tarihinden sonraki bir zamanda gerçekleştiğinin kabulü olanaklı değildir.

Hal böyle olunca; Mahkemece, davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddi gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma karanna uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.04.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.


Önemli not: Çok kısıtlı ve yanıltıcı olabilecek açıklamalara istinaden yapılan yukarıdaki değerlendirmeler, bu bölümde yer alan konu/soru hakkında kişileri en temel düzeyde bilgilendirme amacına matuftur. Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.
#1237
Merhaba. Adli para cezasına hükmeden mahkeme hatalı bir karar vermiş. Üzerinde yazılı keşide tarihinden evvel bankaya ibraz edilen bir çek için ceza kararı verilmemesi gerekirdi. Zira 5941 Sayılı yeni Çek Kanunu'nun geçici 1. maddesinin 3. fıkrasına göre "Bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak, 3167 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." Aynı fıkranın devamında "26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesi hükmü(nün) saklı" tutulduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla burada karşılıksız çek suçu sebebiyle yargılanan sanık için her iki kanundaki hükümler karşılaştırılarak lehe olan hükümler tespit edilir ve o hükümler istikametinde karar verilir. Yeni Çek Kanunu'na göre ileri tarihli çeklerin erken ibrazı halinde suç oluşmadığından, böyle bir çeke istinaden ceza verilemez. Sonuç itibariyle kararı temyiz etmeniz halinde yerel mahkemenin kararı çok büyük ihtimalle bozulacaktır. Kolay gelsin...


Önemli not: Çok kısıtlı ve yanıltıcı olabilecek açıklamalara istinaden yapılan yukarıdaki değerlendirmeler, bu bölümde yer alan konu/soru hakkında kişileri en temel düzeyde bilgilendirme amacına matuftur. Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.
#1238
Mutlu ÇÖLGEÇEN /ANKARA

Emekli albaydan şok iddia: Kaza raporu değiştirildi
Tarih 6 Ekim 2010... Ankara büromuzu telefonla arayan ve sekretere ismini vermek istemeyen bir kişi benimle görüşmek istediğini ifade ediyor. Telefonu bağladılar ve karşımdaki kişi söze, "Mutlu Bey, ben emekli albayım. Ankara dışındayım. Bitlis Paşa'nın yaşadığı uçak kazasının öncesi ve sonrasına ilişkin çok ayrıntı biliyorum. Bitlis Paşa'yı adeta ölüme gönderdiler. Kaza raporu değiştirildi. Bu konuda size çok şey anlatabilirim. Adresimi yazın lütfen. Yarın uygunum" diye başlıyor. "Olabilir" derken sesimdeki tereddütü sezmiş olacak ki ısrar ediyor:"17 yıldır vicdan azabı ile duruyorum. Lütfen gelin görüşelim..." 7 Ekim Perşembe günü ilk uçakla Ankara dışına çıkıp belirtilen adrese gidiyorum. 3.5 saat süren görüşme öncesinde emekli albayın, "Üzerime gelirler, beni rahat bırakmazlar", eşinin de "Bizi yaşatmazlar" endişesi üzerine haberde isim kullanmamaya söz veriyorum. Benim "Savcı bunları ihbar kabul eder, o zaman ne olacak" sözüm üzerine ise emekli albay, "Biz yargıya güveniyoruz" karşılığını verdi. Görüşme sonrasında emekli albayın sarf ettiği, "17 yıllık yara yine kanadı ama bu defa huzurluyum" sözleri ise, yaşadığı ruh halini belki de en iyi şekilde özetliyordu.

Eşi: Konuşma, yoksa bizi de öldürürler!..
"Kazanın olduğu gün eşimin yaşadıklarını ben biliyorum. 17 yıldır konu açıldığında çok gerilir ve üzülürdü. Ama bu defa başka oldu. Sizin arka arkaya yazmanız kendisini çok etkiledi. Konuşmak istedi, karşı çıktım 'Bizi de öldürürler' dedim. Ama vicdanen rahatlamak istiyordu. Bana 'Ben bu sırla artık yaşamak istemiyorum. Ne olacaksa olsun. Vicdanen huzur bulmak istiyorum' dedi."

SABAH, geçen haftaya damgasını vuran eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Eşref Bitlis olayında ikinci perdeyi açıyor. Emekli orgeneral Eşref Bitlis'le ilgili bazı ayrıntıların ortaya çıkmasından sonra arayan ve olaydan 2 ay sonra kaza raporunu hazırlayan ekibin içinde bulunan bir emekli albay şok açıklamalarda bulundu. Ankara dışında eşinin de bulunduğu ortamda gerçekleşen görüşmede emekli albay, kazanın olduğu 1993'te Etimesgut Havaalanı'nda önemli bir görevde bulunduğunu belirterek şu açıklamaları yaptı...

17 YILLIK VİCDAN AZABI: SABAH'ın yazdıklarından sonra konuşma gereği duydum... Eşim karşı çıktı, "Bizi rahat bırakmazlar" dedi. Ama artık bunu taşımayacağımı anladım. Vicdanen rahatlamak istiyorum. 2 gündür gözüme uyku girmiyor. 17 yıldır içimde bir yara olarak duruyor. Hazmedemiyorum artık...

O GÜN UÇUŞ YAPILAMAZDI: 16 Şubat akşamı şiddetli bir soğuk ve buzlanma vardı, 17 Şubat günü de yoğun bir tipi... Etimesgut'ta sabah erken saatlerde kalktım, gerekli kontrolleri yaptım. Meteoroloji ile görüştüm. "Bugün uçuş yapılamaz" raporunu verdikten sonra dinlenmek için eve gittim. Fakat 4-5 saat sonra şok haber geldi, "Bitlis Paşa uçak kazasında ölmüş" diye... Dondum kaldım, inanamadım önce. İlk tepkim, "Allah belalarını versin, paşayı bile bile ölüme göndermişler" oldu.

'BİZE BİLGİ VERMEDİLER'
ÖZEL İZİN VERİLMİŞ: "Uçuş yapılamaz" uyarımıza rağmen Jandarma Genel Komutanı için uçak kaldırılıyor, hem de bize bilgi verilmeden. Sonra öğrendim ilgili komutanın yani Tuğgeneral Armağan Kuloğlu'nun özel izniyle uçuş izni çıkmış. Hemen üsse geldim, ekibi aldım, doğruca kazanın olduğu yere gittim.

MANZARA KORKUNÇTU: Kalkıştan tam 7 dakika sonra düşen Beech Super King Air BE-200 çift motorlu uçakta Bitlis paşa ile birlikte Emir Subayı Albay Fahir Işık, pilotlar binbaşı Yaşar Erian, yüzbaşı Tuğrul Sezginler ve teknisyen Astsubay Başçavuş Emin Öner şehit olmuştu. Manzara ise çok korkunçtu. Bitlis Paşa'mın kolları bacakları kopmuştu. Diğer personelin durumu da pek farklı değildi.

KİMSE YAKLAŞMASIN: Kazanın olduğu alana hiç kimseyi sokmadım. Hatta dönemin ANAP lideri sayın Mesut Yılmaz güvenlik bariyerinden ileri bir noktaya geçmek istedi, nazikçe geri çevirdim. İlk etapta olayın siyasi yönü olabileceği hiç aklıma gelmedi. Teknik açıdan bakıyordum olaya ve tek düşündüğüm şey, "Bu havada uçuşa nasıl izin verildi" sorusuna cevap bulmaktı.

'İDARE YÜZDE 40 HATALI'
İDARİ KUSUR BÜYÜKTÜ: Teknik heyetin çalışması bir ayı aşkın sürdü. Son çalışmayı Genelkurmay Karargâhı'nda yaptık. Tespitlerimize göre idare yüzde 40 kusurluydu ve raporu bunun üzerine kurduk. En büyük oran buydu. Sonra diğer oranları sıraladık. Çok ayrıntılı olmuştu rapor.

KARARGÂHA ÇAĞRILDIM: Raporu yazdıktan 1 veya 1.5 ay sonra Genelkurmay'a davet edildim. Rapor önümüze geldi, baktım değiştirmişler. İdari kusur oranını neredeyse sıfırlamışlar, yüzde 5'e düşmüş. İtiraz ettim. Ancak masanın karşı tarafında duran 4 general (Bu isimlerden birisi daha sonra kuvvet komutanı oldu) sert bir ifadeyle "Rapor bu, imzalayın" dediler. Şok içindeydim.

RÜTBELERİMİ SÖKÜN!: Bu isteğe karşı çıktım. Bunun bir istek olmadığını "emir" olduğunu söylediler. Yutkundum ve "Komutanım isterseniz rütbelerimi sökün, ama ben raporu bu şekilde imzalamam" dedim. Çünkü önüme konan rapor bizim hazırladığımız rapor değildi, çok ciddi farklılıklar vardı. "SONUÇ" ve "KARAR" bölümlerini okudukça hayretim daha da arttı.

'ORGENERAL OLDULAR'
ŞERH KOYMA ŞARTIYLA İMZALADIM: Karargâhta bulunduğum o süre içinde sert tartışmalar oldu. Üzerimde artık taşımayacağım kadar psikolojik baskı oluştu. Ben de "Ancak bir şartla, şerh koyarak imzalarım" dedim ve raporu o şekilde imzaladım. Eğer rapor değiştirilmemiş olsaydı o gün birçok komutanın görevden alınması gerekirdi. Ama maalesef o kişiler bir süre sonra tek tek terfi aldılar, orgeneral bile oldular. Ve sonuçta rapor değiştirilen son şekliyle dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş'e arz edildi.

http://www.sabah.com.tr/Gundem/2010/10/11/esref_bitlisi_bile_bile_olume_gonderdiler
#1239
CHP, Anayasa Mahkemesi asil üyeliğine seçilen Hicabi Dursun'un yaş kriterine uymadığı gerekçesiyle seçimin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

Anayasa Mahkemesi'nin yeni üyesi Hicabi Dursun'un yaşıyla ilgili tartışma nedeniyle iktidarla muhalefet bir kez daha karşı karşıya gelirken CHP, 20 Ekim 1965 doğumlu Dursun'un, Meclis'te seçildiği gün itibariyle 14 gün farkla Anayasadaki 45 yaş koşuluna uymadığı gerekçesiyle üyeliğine itiraz etmişti.

http://www.haber7.com/haber/20101011/CHP-AYM-uyesi-icin-AYMye-basvurdu.php
#1240
Üstad, son derece yerinde tespitler. Ancak bu sorunların çözümü sizin de takdir edeceğiniz gibi birçok meseleyle bağlantılı ve çok da kolay değil. Baro Başkanı seçilirseniz (ki seçilmenizi canı gönülden arzu ediyorum) özelde İstanbul Barosu'nu Türkiye ve Dünyada hak ettiği yere, genelde ise avukatlık mesleğini Türkiye'de hak ettiği statü ve itibara ulaştırabilme yolunda umarım etkileyici ve iz bırakıcı icraatlarınıza hep birlikte şahit oluruz. Siyaset değil meslek sorunlarının tartışılıp çözüm yollarının arandığı bir baro yönetimine ve bu hedef istikametinde geniş destek bulacak uygulamalara şahit olmak tüm meslektaşlarımızı memnun edecektir.

Avukatların mesleki ve ekonomik sorunlarına birinci dereceden müdahil, çözüm üreten bir baro... İdeolojik prangalardan, kamplaşmalardan, ancak ve ancak bir siyasi parti çatısı altında yürütülebilecek siyasi tartışmalardan kurtulmuş ve tüm insan hakları ihlallerine karşı aynı şevkle karşı durabilecek cesur ve özgür bir baro... Sanıyorum tüm meslektaşlarımızın hayali böyle baroya şahit olmak...