Haberler:

deneme

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - kilimanjaro

#1241
İsrail'in, Gazze'ye insanî yardım götüren gemilere, uluslararası sularda saldırıp sivilleri gözünü kırpmadan öldürmesi, dünyayı şoka soktu.

Hâlbuki İsrail'in tarihi, böyle yüzlerce barbarlık örneğiyle dolu. 27 Aralık 2008-18 Ocak 2009'da, İsrail Gazze'de 3 haftada 1284 Filistinliyi öldürdü. Bunların 894'ü sivildi. Sivillerin de 280'i çocuk ve 17 yaş altı gençlerdi.

Artık herkes, İsrail'in bu cüreti, ABD'den ve Avrupa'dan aldığını biliyor. Yaptıklarının cezasını bugüne kadar hiç çekmeyen, kimsenin kendisine dur diyemediği bir ülke İsrail. Üstelik nükleer silahlara da sahip...

İsrail-ABD ilişkisini iyi anlamadan, bugün olan biteni anlamak, asla mümkün değildir. Taraf'ta Yıldıray Oğur'un, önceki gün hatırlattığı USS Liberty olayını, ben de hatırlatayım:

Arap-İsrail savaşının sürdüğü bir günde, 8 Haziran 1967'de, Amerikan istihbarat gemisi USS Liberty, 294 personeliyle uluslararası sularda seyrederken, İsrail uçaklarının ve hücumbotlarının saldırısına uğramış, 34 kişi ölmüş, 171 kişi yaralanmıştı.

Önce saat 14.00'te İsrail'in Fransa'dan aldığı iki Mirage uçağı birden saldırıya geçti. Birkaç dakika sonra, yine hiçbir işaret taşımayan üç Super-Mystere uçağı gelip, gemiye napalm ve düzinelerce roket attılar. Kısa bir aradan sonra yine iki Mirage gelip saldırdı.

Liberty'nin imdat çağrısını ilk alan, sadece 400 mil ötedeki uçak gemisi Saratoga'ydı. On iki F-14 Phantom uçağı ve dört tanker uçağına, Liberty'yi savunmak için kalk emri verildi. Yardım hiçbir zaman gitmedi. Çünkü Savunma Bakanı Robert McNamara, bizzat telsizin başına geçti ve "6. Filo'ya söyleyin, o uçakları derhal geri çağırsın." dedi.

6. Filo amirali Lawrence Geis, anlam veremediği bu emrin teyit edilmesini talep etti. Ve emir, Başkan Johnson tarafından da teyit edildi. Amirale söylenen şuydu: Kimin öldüğü veya gemiye ne olduğu önemli değil, Başkan, müttefiklerinin (İsrail'in) canını sıkmak istemiyor. Uçak geri dönecek. O kadar!

Uçakların saldırısının hemen ardından hücumbotlar gelir ve saldırıyı sürdürür. Beş torpil atarlar. Bunlardan biri 25 insanı öldürür. Sonra gemiyi sararlar, 40 dakika boyunca, güvertedeki yaralılara, yangın söndürücülere ateş ederler. Liberty daha sonra Malta'ya çekildiğinde, geminin gövdesinde 821 roket ve 3.000 mermi izi tespit edilir.

USS Liberty'nin sağ kalan personeli, yıllar boyunca kaç defa, saldırıyı soruştursunlar diye Kongre üyelerine başvurdu. ABD yetkilileri, 43 yıldır bu konuda parmaklarını oynatmadıkları gibi, olayın nasıl cereyan ettiğine dair bilgileri duymak bile istemiyorlar. Oysa ortada bir savaş suçu var ve bir savaş suçunu soruşturmamak da kendi başına suç...

Dünyanın herhangi bir yerinde, tek bir vatandaşı öldüğünde, yeri göğü birbirine katan ABD'nin, bu olayı örtbas etmesindeki zafiyet, meselenin en can alıcı noktasıdır. Liberty olayı, Amerikan deniz kuvvetleri tarihinde, Kongre tarafından soruşturulmamış tek olaydır. Bu olay, bugüne kadar Amerikan gizli servislerinin, en sıkı sakladığı sırlar arasında bulunuyor. (Daha geniş bilgi için, http://ussliberty.org. ile www.haysiyet.com sitelerinden yararlanılabilir.)

Liberty olayı; Yahudi şahinlerinin, ABD hükümeti ve politikacıları üzerinde, bugün de devam eden etkisinin büyüklüğünü anlatıyor. Pekiyi ABD, İsrail hükümetlerinin, akıl almaz ve insanlık dışı politikalarının ağırlığını, daha fazla taşıyabilir mi? Taşıyamaz.

İsrail'de gözü dönmüş, öncelikle İsrail halkının geleceğini düşünmeyen barbar politikacılar olabilir. Ama bütün bir insanlık, bu pervasızlığı, bu gözü dönmüşlüğü seyredemez.

Amerika artık kendine gelmelidir. Avrupa Birliği artık kendine gelmelidir.

İsrail hükümetlerine artık dur denilmelidir. 5 milyonluk bir ülke, dünya barışını daha ne kadar tehdit edecek? İsrail'in vahşet politikaları, devlet terörü devam ettikçe, küresel barış için gerekli medeniyetler ittifakı da tehlikededir. İsrail'in aklını başına getirme zamanı gelmiştir...

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=991092&title=israilden-once-amerika-kendine-gelmelidir
#1242
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısına ilişkin, ''Bu çok haksız, bu çok zalim, bu çok barbarca, tam bir korsanlık ifadesi olarak yapılan bu alçakça saldırıyı hep beraber kınadık ve lanetledik'' dedi.

Arınç, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde gazetecilere açıklama yaptıktan sonra gönüllüleri karşılamak üzere havaalanına gelenlere bir otobüsün üzerinden hitap etti.

Bülent Arınç, ''Türk milletinin asaletini, yardımseverliğini, mazlum ve masum insanlara duyduğu sevgiyi göstermek için çok şeylerden vazgeçerek açık denizlerde Gazze'ye gitmek üzere 'Rotamız Filistin yükümüz insani yardım' düşüncesiyle yola çıkan ve barbarlıkla, zulümle karşılanan, şimdi de başları dik, alınları açık olarak Türkiye'ye dönen kardeşlerimizi kucaklıyoruz'' diye konuştu.

İsrail'in uluslararası sularda gitmekte olan ''Mavi Marmara'' gemisine bir askeri operasyon yaptığını, o operasyonun silahsız insanlara yardım amacıyla yola çıkanlara, insani yardım amacı güden bir gemiye karşı yapıldığını belirten Arınç, ''Bu çok haksız, bu çok zalim, bu çok barbarca, tam bir korsanlık ifadesi olarak yapılan bu alçakça saldırıyı hep beraber kınadık ve lanetledik'' şeklinde konuştu.

Bülent Arınç, gemilerin içinde, inançları farklı olsa da gayeleri aynı istikamette olan hayırseverlerin bulunduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Olay çok üzücüydü, hukuk dışı bir davranıştı. İsrail'in bu tür uygulamaları yıllardan beri masum Filistinliler üzerinde acımasız bir şekilde uyguladığını biliyorduk ama açık denizde seyreden bir gemiye karşı korsanlık yapılması hepimizin infialine neden oldu. Bu saatten itibaren hem uluslararası hukuk hem diplomasi açısından hem Türkiye'nin gücü ve haklarına sahip çıkması bakımından ne yapılması gerekiyorsa adım adım yaptık.''

Yardım filosunun hem tüm gönüllülerinin, hem yaralıların hem de ölülerin geri gönderilmesini, gemilerin de yükleriyle birlikte teslim edilmesini talep ettiklerini anlatan Arınç, bütün bunların büyük bir ölçekte yerine getirildiğini, sadece durumu çok ağır ve uçuşuna izin verilmeyen yaralıların İsrail'de kaldığını söyledi.

Arınç, ''Hükümetimiz, tavizsiz bir tavır içinde, dün de grup toplantısında sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği kınama, lanetleme ve bu haksızlığın cezasını en kısa zamanda vermek üzere bütün dünyaya ilan etmiştir'' dedi.

TBMM'de bütün siyasi partilerin imzasıyla İsrail'i şiddetle kınayan bir kararın kabul edildiğini, bu kararın gereğinin de yerine getirileceğini vurgulayan Arınç, ''Türkiye el ele verdi, gönül gönüle verdi. Bu, çünkü Türk milletinin asaletinde olan bir yardımseverlik, mazlumdan yana olma düşüncesidir. Tarihimiz boyunca hep böyle olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz'' diye konuştu.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, hem yolcularla hem de cenazelerle ilgili Adli Tıp çalışmalarının yürütüleceğini, cenazelere hüviyet tespiti ve ölüm sebebinin anlaşılması, gelen yolculara da hukuken haklarının talep edilmesi için inceleme yapılacağını anlattı.

Arınç otobüse doğru yürüdüğü sırada ''Türkiye seninle gurur duyuyor'' sloganları atıldı.

http://www.haber7.com/haber/20100603/Arinc-Turkiyenin-gucunu-gosterdik.php
#1243
İsrail'in saldırısına uğrayan 466 yardım gönüllüsü ve 9 cenazeyi taşıyan 3 uçak, gece saat 02:45'te İstanbul Atatürk Havalimanına iniş yaptı. Gönüllüleri Arınç ve 7 miletvekili karşıladı.

İsrail'deki cenazeler ve yardım gönüllülerini taşıyan ilk uçak saat 02.19'de İstanbul'a indi. İsrail'in Akdeniz'deki saldırısında hayatını kaybedenler ile el konulan gemilerdeki Türk vatandaşlarını taşıyan 3 uçaktan ilki saat 02.19'de ikincisi 02.32 sonuncusu da saat 02.45'te Atatürk Havalimanı'na indi.

THY'ye ait 3 uçakdaki 466 yolcudan 400 civarında Türk, 100 kadar da çeşitli ülkelere mensup yolcu bulunduğu belirtiliyor.


İsrail'den THY'ye ait uçaklarla getirilen yardım gönüllüleri, Başbakan, parlamento mensupları, Genelkurmay Başkanı ve yüksek yargı organı başkanlarının kullandığı İstanbul Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde karşılandı.

Konukevindeki karşılama İsrail'e bir mesaj olarak yorumlandı.

Cenazeler, uçaktan indirilip cenaze nakil aracıyla adli Tıp'a götürüldü   
 
Gaze'ye insani yardım götüren gemiye İsrail'in askeri güç kullanması sırasında hayatını kaybedenlerin cenazeleri THY'na ait uçaklardan alınıp cenaze nakil araçlarına konarak İstanbul Adli Tıp Kurumu'na götürüldü.

HAVALİMANINDA İZDİHAM YAŞANDI

İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan yardım gönüllülerini Atatürk Havalimanı'nda binlerce kişi karşıladı. Yardım gönüllülerinin bulunduğu otobüsler izdiham nedeniyle havalimanından güçlükle ayrıldı.

Türk Hava Yolları'na ait 3 uçakla İstanbul'a getirilen yardım gönüllüleri, havalimanında coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı. Uçaktan indirilen yolcular kendilerini apronda bekleyen İETT otobüslerine bindirildi. Yardım gönüllüleri otobüslere binerken bu sırada Adli Tıp Kurumu araçları cenazeleri havalimanından çıkardı. Cenazelerin geçişi sırasında binlerce insan tekbir getirdi.

Yardım gönüllülerini bekleyen kalabalık grup, polis ekiplerine zor anlar yaşattı. Gönüllülerin otobüslere yürüdüğünü gören kalabalık grup, polis barikatını aşarak tel örgülerin bulunduğu yere doğru koşmaya başladı. Polis ekipleri kalabalık grubu engellemeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Tel örgülerden yakınlarını görmeye çalışan vatandaşlar izdiham yaşanmasına neden oldu. Yardım gönüllüleri arasında oğlu olduğunu belirten bir vatandaş, oğlunu yakından görebilmek için polis ekiplerine yalvardı. Otobüslerin çıkışı için kapı açıldığında ise tam anlamıyla kargaşa yaşandı. İsrail aleyhinde slogan atan kalabalık grup, sık sık tekbir getirdi. Otobüs içindeki yardım gönüllüleri ise zafer işareti yaparak kalabalık grubun coşkusunu paylaştı.

İKİ GÖNÜLLÜ KARANFİL DAĞITTI

Yabancı uyruklu olduğu öğrenilen yardım gönüllüsü iki kişi, kalabalık grubun bulunduğu yere gelerek karanfil dağıttı. Yardım gönüllüleri bazı vatandaşlarla kucaklaştı. Bu arada, yardım gönüllüleri ile birlikte İstanbul'a gelen İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım da havalimanında toplanan kalabalığa hitaben bir konuşma yaptı. Yıldırım'ı kalabalık grup alkışlarla ve sloganlarla karşıladı.

Haber 7 / CİHAN
http://www.haber7.com/haber/20100603/466-Gazze-gonullusu-sevgiyle-karsilandi.php
#1244
İNTERNETTE sloganlar okuyorum, "Mehmetçik Gazze'ye!" diyorlar; "Her Müslüman bir kova su dökse İsrail'i sel götürür" diye bir formül de keşfetmişler!

"Biz Osmanlıyız" falan da diyorlar!

Çılgınlık derecesindeki bu hamaset, dış politikanın niye sokaklara göre yapılamayacağının kanıtıdır.

1912 Balkan Harbi'nde "Ordu Sofya'ya" diye mitingler yaparak bugünkü Trakya bölgemizin 7 misli büyüklüğünde toprak ve üç milyon Müslüman nüfus kaybetmiştik!

İsrail'le yaşanan son krizde çok şükür hükümet hamasetten uzak bir politika izliyor.

Allah biliyor, Başbakan öfkesine kapılır da taşkın bir konuşma yapar mı, diye kaygılanmıştım. Dünkü gazetelerde bazı yazar arkadaşların da aynı kaygıyı dile getirdiklerini gördüm.

Hayır öyle olmadı.

Başbakan'ın konuşması

Başbakan Erdoğan'ın Santiago Havaalanı'nda, dün de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmalar evet "çok sert"ti. Türkiye'nin onuruna uygun bir sertlikteydi ama sert ifadelerin hedefi İsrail devleti ve İsrail halkı değildi! Başbakan'ın hedefi İsrail'de iktidarda bulunan "koalisyon ortakları"ydı; "kan akıtmaktan çekinmeyen yönetim anlayışı"ydı. Başbakan "bu pervasız politikacıların İsrail halkına kötülük yaptığını" vurguluyordu konuşmasında.

Hatta Başbakan, "bu kanlı saldırıyı gözyaşıyla izleyen İsrail vatandaşlarına" seslendi. Böylece "Yahudi" diye bir 'tek tip' olmadığını ve anti semitik şablonlara Türkiye'nin itibar etmediğini ortaya koydu.

Diplomasi standartları bakımından "one minute" konuşmasından daha iyiydi.

Diplomatik konuşmalar daima böyle diplomatik dille yapılmalıdır.

Öfke daima yanlıştır ve yanlışlar yaptırır.

Başbakan'ın, protestocu kitlelere "metanet, vakar ve sağduyu" çağrısında bulunması da çok isabetlidir.

Yumuşak güç!

Başbakan'ın konuşmasında "biz de şunu yapacağız!" diye bir yaptırımdan söz etmemesi de ilginçtir. İsrail'le diplomatik ilişkileri kesmek, hele de ticari ilişkileri, askeri işbirliğini ve silah alımlarını durdurmak gibi laflar etmedi!

Böylece elindeki kartları erken açmadı; belli ki Türkiye, bu süreci, gelişmelere göre adım adım götürecek.

Türkiye İsrail'e karşı asla askeri metotların imasında bile bulunmayacaktır! Öyle bir çağda yaşıyoruz ki "yüksek ahlaki zemin, uluslararası hukuk, barışçı yollar, uluslararası kurumlarda üyelik, ekonomik gelişmişlik" gibi "yumuşak güç" (soft power) faktörleri daha etkili olmaktadır.

Ahmet Davutoğlu'nun Güvenlik Konseyi'ndeki konuşması da "yüksek ahlaki zemin" ve "uluslararası hukuk" bakımından çok güçlü olduğu için etkili oldu, İsrail'e kınama kararı çıktı.

İsrail ise silahsız sivillere karşı gerçek bir cinayet işlediği için uluslararası ahlak ve hukuk bakımından zor durumdadır; dünyada gittikçe yalnızlaşmaktadır.

Ceyda Karan dikkatimi çekti, çok önemlidir; İsrail ilk defa BM'de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nı gözden geçirme konferansında 189 ülkenin imzaladığı bildiri ile elindeki nükleer silahları denetime açmaya çağrıldı! Amerika da imzalamak zorunda kaldı bunu!

PKK'nın uluslararası camiada yalnızlaşmasının sebebi de elindeki masum insanların kanıdır.

Böyle bir çağdayız; Mehmetçiğin Gazze'de hiçbir işi yoktur, Gazze'de işi olan Kızılay'dır, sivil kuruluşlardır.

http://www.milliyet.com.tr/mehmetcik-gazze-ye-/taha-akyol/siyaset/yazardetay/02.06.2010/1245486/default.htm
#1245
İsrail'in önceki gün Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırı düzenleyerek en az 9 kişiyi öldürmesi, dünya basınında geniş yer buldu. Gazeteler saldırının tüm dünyadan tepki çektiğine dikkat çekerken, İsrail'i yalnızlaştıracağı yorumu da yaptı.

Ayrıca İran'a yaptırım uygulanmasının hem BM Güvenlik Konseyi hem de ABD'nin gündeminden uzaklaşmasına yol açacağı öngörüsünde bulunuldu.

New York Times (ABD): İsrail baskını, barış çabalarını ve ABD ilişkilerini zora soktu. İsrail'in ölümcül komando baskını, Başkan Obama'nın Ortadoğu barış planında ileri gitmesini zorlaştırdı. İsrail ve ABD arasında zaten gergin olan ilişkilere yeni bir gerginlik ekledi. Amerikalı yetkililer sadece baskından değil, beraberinde İsrail'in dünyada yalnızlaşacak olmasından ve İsrail ile Filistin arasındaki doğrudan görüşmelerin başlayacağı bir dönemde zamanlamasından dolayı dehşete düştüler. Bu üzücü olay Gazze ablukasının sürdürülemez olduğunu gösteriyor.

Washington Post (ABD): Saldırının dünya genelinde kınanması, Obama yönetiminin, İsrail ile arasındaki gergin ilişkileri geliştirme çabalarını zorlaştıracak. İsrail'in gemiye saldırısı Netanyahu hükümeti için ise "diplomatik fiyasko" oldu.

Wall Street Journal (ABD): Filo saldırısı krize yol açtı. Saldırı Araplardan tepki çektiği kadar İsrail dostlarının da sert eleştirilerine sebep oldu. Saldırı ayrıca İsrail'in İslam dünyasındaki en önemli dostu Türkiye ile ilişkilerini gerdi.

'İsrail'in oynadığı kumar, pahalıya mal olacak'
Guardian (İngiltere): İsrail kanlı saldırının ardından devlet terörü uygulamakla suçlanıyor. İsrail'in oynadığı kumar kendisine çok pahalıya mal olacak. Bunun bedeli, uluslararası alanda daha da yalnızlaşmak ve Ortadoğu'da hayati önem arz eden halkla ilişkiler savaşını kaybetmek olabilir. İsrail'in üzerindeki Gazze ablukasını kaldırma ve Hamas ile temas kurma baskısı artacak. Ancak İsrail'in politikasında pek bir değişiklik olmayacak gibi görünüyor.

Independent (İngiltere): İsrail'in hücumbot diplomasisi küresel öfkeye sebep oldu. İsrail'in müdahalesi Türkiye ile ilişkilere büyük darbe indirdi. Türkiye şu anda Ortadoğu'da, geçmişte olduğundan çok daha hayati bir müttefik. Amerikan askerlerinin daha rahat bir şekilde çekilmesine yardımcı olarak, Irak'ta kritik bir rol üstleniyor. Üstelik Ankara'nın İsrail ile ittifakı, Amerika'nın Ortadoğu politikasının en önemli payandalarından biri olmuştur. Türk Dışişleri Bakanı daha önce, yardım filosuna müdahalenin geri dönülmez sonuçlar doğuracağını söylemişti. Galiba bu diplomatik klişe ilk kez doğru çıkacak.

Financial Times (İngiltere): İsrail küresel tepkiyle karşı karşıya. Dünkü olay İsrail'in Türkiye ile ilişkilerini daha da bozmanın yanı sıra bu ülkenin uluslararası alandaki itibarının daha da zarar görmesine sebep olacak. İsrail denizde boğuldu ve korsanlık yaptı.

İsrail hiç olmadığı kadar yalnız
Liberation (Fransa): Korsan devlet. Hiçbir gerekçe böyle bir saldırıyı haklı çıkaramaz. İsrail'in resmi açıklaması ise acınası.

Le Figaro (Fransa): İsrail tecrit edildi. Bu saldırı, İsrail'in tecrit edilmişliğini daha da kötüleştirecek.

Le Soir (Belçika): İsrail ölümcül baskınının ardından hiç olmadığı kadar yalnız. Dünyayı şoke eden saldırının ardından İsrail'in izole edileceği neredeyse kesinleşti. İsrail uluslararası hukuku hiçe saydı, bu baskınla imajını daha da kötüleştirdi ve olanlardan Hamas kârlı çıktı.

De Standaard (Belçika): Baskın dünyayı şoke etti, Türkiye İsrail'i "terör devleti" olarak tanımladı.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990831&title=dunya-basini-baskin-israili-yalnizlastiracak

İsrail basını: 'Türkiye Başbakanı, İsrail'i korkutmayı başardı' 

İsrail basını Gazze yardım konvoyuna düzenlenen baskının ardından hükümeti suçlamayı sürdürürken, eleştiri oklarının hemen hemen tamamı, operasyonunun sorumlusu Savunma Bakanı Ehud Barak'a yöneldi. Gazeteler, Barak'a istifa çağrısında bulunurken, Maariv gazetesi, "Türkiye Başbakanı İsrail'i korkutmayı başardı" diye yazdı.

Operasyonla ilgili kararların sadece Başbakan Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Ehud Barak arasında alındığını belirten gazeteler, diğer bakanlara operasyon planları hakkında bilgi verilmediğini vurgulayarak, "Operasyon ne 7 bakanın üyesi olduğu İç Kabine, ne de Bakanlar Kurulunda oylandı" diye yazdılar.

Üst düzey bakanların da Barak'ın istifasını istediği belirtildi.

Maariv gazetesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gözaltındaki tüm Türk vatandaşlarının derhal serbest bırakılmasını istemesi ve yaralılar için ambulans uçak göndermesi üzerine hükümetin İsrail askerlerini linç etmeye kalkışanlar dahil tüm gözaltındakilerin sınır dışı edileceğini duyurduğuna işaret etti.

Güvenlik kabinesinin dün yaptığı toplantıda alınan salıverme kararına Barak ile İçişleri Bakanı Eli Yişai ve Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın destek verdiği, Kamu Güvenliği Bakanı Yitzhak Aharonovich, Adalet Bakanı Yaakov Neeman ve Devlet Bakanı Beni Begin'in karşı çıktığı kaydedildi.

"Mavi Marmara gemisindeki El Kaide ve Hizbullah bağlantılı olduğu tahmin edilen 50 eylemcinin İsrail askerlerine direnmek için hazırlıklı olduklarının anlaşıldığını" yazan Maariv gazetesi, şu ifadelere yer verdi:

"Bunlar düzenli bir ordu gibi timlere ayrılmış ve herbirine farklı bir görev verilmişti, çelik yelek, gece görme teçhizatı, gaz maskeleri gibi donanıma sahiptiler. Bu kişiler kimlik taşımıyorlardı, her birinin üzerinde binlerce dolar bulunması ise dışarıdan finanse edildiklerini gösteriyor."

Gazete, gemide çok sayıda bıçak, elektrikli testere ve cop bulunduğunu da öne sürdü.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü konuşmasında ilk kez İsrail ile ilgili olarak "düşman" kelimesini kullandığını kaydeden gazeteye göre İsrail'deki siyasi yetkililer, Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerin düzeyini indireceğinden, hatta ilişkileri tamamen koparacağından endişe ediyor.

İsrail basınında, Mossad Başkanı Meir Dagan'ın parlamentonun Dışişleri ve Güvenlik Komisyonu toplantısında yaptığı konuşmaya yer verilerek, Dagan'ın, "Türkiye'nin İslam koridorunda ilerleyerek yeniden uluslararası alandaki nüfuzunu kazanmayı amaçladığı, Erdoğan'ın Hamas'a yaklaşmanın Arap dünyasının kapılarını açacağına inandığı" değerlendirmesine yer verildi.

Basına göre, bir İsrailli yetkili ise iki ülke arasındaki ittifakın sona erdiğini ifade etti.

-OPERASYON, ABD-İSRAİL İLİŞKİLERİNDE DE KRİZ YARATTI-

Öte yandan, Yedioth Ahranot gazetesi, operasyonun İsrail-ABD ilişkilerinde yeni bir krize yol açtığı değerlendirmesini yaptı.

ABD'nin İsrail'i kınayan BM kararını önlemediği, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un olay hakkında inceleme başlatılmasını desteklediği yönündeki açıklamalara işaret edildi.

Gazetede, Mossad Başkanı Dagan'ın İsrail'in artık ABD'nin öncelik sırasında birinci konumda yer almadığı, iki ülke arasındaki ortaklığın azaldığı yönündeki sözlerine yer verildi.

İsrailli yetkililerin, "Türk liderlerin sert beyanlarına rağmen" İsrail'in iki ülke ilişkilerinde gerginliğin daha da artmaması için Türkiye ile söz düellosuna girişmeyeceği ve ilişkilerin kötüleşmeyeceği umudunu taşıdıkları ve ilişkilerin kesilmesinin Ankara'nın siyasi ve ekonomik çıkarlarıyla bağdaşmayacağı görüşünde oldukları kaydedildi. AA

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990974&title=turkiye-basbakani-israili-korkutmayi-basardi
#1246


New York sokaklarında binlerce kişi, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara isimli gemiye düzenlemiş olduğu kanlı askeri baskınına tepki göstermeye devam ediyor.

Olayın gerçekleştiği gün New York'un dünyaca ünlü Times Square (Meydan) meydanında toplanan kalabalık, olayın ikinci gününde 42.ci sokak ile 2.ci caddenin kesiştiği yerde bulunan İsrail konsolosluğu önünde bir araya geldi.

Olayın ilk günü Times Meydanı'ndan İsrail konsolosluğu önüne yürüyen göstericiler ikinci günde de konsolosluk önünden Times Meydanı'na yürüdü. Hem İsrail konsolosluğu önünde hem de yürüyüş güzergâhında İsrail aleyhine sloganlar atan kalabalık arasında her milletten insanların varlığı dikkat çekti. İsrail'in yardım gemisine karşı yapmış olduğu kanlı saldırı ellerinde 'Gazze'ye Özgürlük', 'Asıl Haber bu', 'Amerikan vergileri ile İsrail'i desteklemeye son', 'İsrail'in işlediği cinayeti durdurun' gibi dövizleri kimi Polonya kimi Filipinli, kimi Jamaikalı ve kimisi ise Yahudi, Makedon, Türk asıllı Amerikalılar taşıdı. Farklı derneklerin ortaklaşa düzenlediği New York'taki gösteriye binlerce insan katılırken, eylemciler arasında hem dindar hem de liberal Yahudilerin olduğu görüldü.

Göstericiler arasında ilerlemiş yaşına rağmen İsrail'i protesto etmek için gelen Amerika'da doğmuş ve bu ülkede büyümüş olan Dorothy Zellner, İsrail devletinin dünya genelindeki tüm Yahudiler adına açıklama yapmasından rahatsız olduğunu dile getirdi. Zellner, "Yahudileri temsil ettiğini söyleyen bir devlet zor durumdaki insanlara yardım götüren başka insanları öldüremez." dedi. Kendisinin sekiz defa İsrail'e hem ambargo öncesi hem de sonrasında da iki kez Gazze'ye gittiğini belirten Zellner, "O insanlara (Gazze halkı) karşı ambargo üç yıl önce değil yıllardır İsrail devleti tarafından uygulanmakta. Ben bunları kendi gözlerimle gördüm ve oradaki Filistinlilerin durumunu görünce günlerce ağlamaktan kendimi alamadım." dedi. Amerikan yönetiminden İsrail'e yönelik hem maddi hem de manevi desteğini kesmesini isteyen Zellner, "Benim ödediğim vergilerin cinayet işlenmesi için birilerine verilmesini istemiyorum." diye konuştu.

Protesto gösterisine katılanlar arasında April Sikorski isimli Polonya asıllı Amerikalı genç barış aktivist de vardı. İsrail'in Gazze'ye karşı uyguladığı insanlık dışı ambargoyu biran önce kaldırmasını isteyen Sikorski, "Bugün benim doğum günüm ve ben yeni yaşımı burada Filistinlilerin haklı davasına katılarak kutluyorum. Artık birileri İsrail'in cinayet işlemesine dur desin." dedi.

Jamaika kökenli Amerikalı Jose Richards ise "Bu zulmün bu yüzyılda Filistinlilerin yaşamaması için gösteriye geldim." şeklinde konuştu. Jamaikalı birçok arkadaşının gösteriye çalıştıkları nedeniyle gelemediğini aktaran Richards, "Bizlerde Filistinliler gibi fakirlik, eğitimsizlik ve de gayri insanı şartlarda yaşadık. Onların çektikleri acıları, zorlukları bizden daha iyi kimseler anlayamaz." diye konuştu.

Gösteride Türk ve İHH bayraklarını taşıyan Filistin kökenli Amerikalı Arafat Nasan ise Türk devletinin ve Türk insanının Gazze halkı için yaptıklarını asla unutmayacağını söyledi. Kolej öğrencisi olan Nasan, yardım gemisinde sivilleri katleden İsrail'in en kısa zamanda uluslararası hukuk çerçevesinde cezalandırıp Gazze ambargosunun kaldırılmasını beklediğini ifade etti.

Gösteriye erken saatlerde gelen, Türkiye tişörtü ve Filistin bayrağı ile birçok televizyon kanalının da görüş aldığı Makedon asıllı Amerikalı Mevla Gavaz, "Ben Türküm ama çok az Türkçe biliyorum. Ancak Türkçe bilgim Türklüğüm ile gurur duyduğumu söylemeye yetecek kadar var." dedi. Başbakan Recep tayip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun olay karşısında tutumlarını ise "kahraman onlar" diye yorumlayan Gavaz, amaçları insana yardım etmek olan insanların hunharca öldürülmesini anlamanın ve de izah etmenin mümkün olmadığını dile getirdi.

Kadınların özgürlüğünü savunan "Codepinkalert" isimli derneğin gönüllü aktivistlerinden olan Dana Balicki, İsrail'i daha fazla Amerikalının protesto etmesini istedi. Gazze'de çocuk ve kadınların ne zorlukta yaşadığını bildiğini ifade eden Balicki, "Bu ülkede kadın hakkı, demokrasiyi savunanlar Filistin'de neden savunmuyor. Gerçekten demokrasiyi, kadın haklarını isteyenler bu gösteriye gelmelidir." dedi.

Akşam saatlerinde Times Meydanı'ndan atılan sloganlarla son bulan gösteri, olaysız şekilde tamamlandı.

(CİHAN)
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990856&title=yahudilerden-turk-bayrakli-protesto
#1247
Dünya İsrail askerlerinin Gazze konvoyuna düzenlediği saldırı karşısında şok olurken, operasyonu destekleyen İsrailli protestocular dün gece Aviv'deki Türk Büyükelçiliği önünde gösteri yaptı.

Türkiye'yi kışkırtıcılıkla suçlayan göstericiler, "Barışa giden yol bu değil" sloganları attı ve Türkiye aleyhinde pankartlar taşıdı. Bazı göstericiler de büyükelçilik binasını yumurta attı.

Yediot Ahronot'un haberine göre, yüzlerce aşırı sağcı gösterici ellerinde taşıdığı İsrail bayraklarıyla Türk Büyükelçiliği'nin önünde toplandı. Daha sonra toplu halde İsrail ulusal marşını söyleyen göstericiler, Türkiye'yi İsrail'in içişlerine karışmakla suçladı.

Göstericilerin "Provokasyon barış değildir", "Hamas'ı durdurun", "Ölü ve yaralı, Türkler artık mutlu" "Erdoğan İsrail babanın çiftliği değil" yazılı pankartlar taşıdığı görüldü. Göstericilerin başını çeken İsrailli bir milletvekili, Başbakan Erdoğan'ın suçlayarak, "Erdoğan'ın amacı açık. O Arapları mutlu etmek istiyor" derken, bazı göstericilerin büyükelçilik binasını yumurta attıkları görüldü.

Dikkat çeken pankartlar

En dikkat çeken pankartlardan biri İngilizce olarak yazılmış olan "Atatürk mezarında ağlıyor: 'Benim sevgili Türkiyem, fanatik İslamcıların esaretinde'" oldu.

Bir başka pankartta da "Utan Türkiye" denildi. Türkiye ve İran bayraklarını yan yana koyup araya eşittir işareti konulan pankart da dikkatten kaçmadı.

#1248
İsrail, insani yardım konvoyuna yaptığı baskında gözaltına aldığı aktivistlerinin tamamını serbest bıraktı. Türk aktivistler yurda dönüyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Vatandaşlarımız elleri, gönülleri hür olarak uçağa bindi" dedi. Ankara'dan bir heyet ise İsrail'e gitti. İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı yetkilileri ise İsrail'in, gözaltındaki 3 Türk aktivisti serbest bırakmadığı için uçakların Tel Aviv'den İstanbul'a hareket edemediğini bildirdi.

İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı yetkilileri, İsrail'in, gözaltındaki 3 Türk aktivisti serbest bırakmadığı için uçakların Tel Aviv'den İstanbul'a hareket edemediğini bildirdi.

İHH İnsani Yardım Vakfı yetkililerinden alınan bilgiye göre, Gazze'ye yardım götüren gemilere saldıran İsrail, gözaltına aldığı aktivistlerin büyük çoğunluğunu serbest bıraktı ve İstanbul'a gelmek üzere THY'ye ait uçaklara binmelerine izin verdi.

Uçağa binme işlemlerinin sabah saatlerinden itibaren sürdüğünü ve Tel Aviv'den hala uçakların kalkamadığını ifade eden yetkililer, İsrail'in, gözaltındaki 3 Türk aktivisti serbest bırakmadığı için uçakların hareket etmediğini belirtti.

Yetkililer, bu kişilerin isimlerinin henüz netleşmediğini dile getirerek, "Arkadaşlarımız, ya hep beraber gideriz ya da hep beraber kalırız' diyor. Biz de bekliyoruz" dedi.

İsrail'in, gözaltında bulunanlara aileleriyle telefonla görüşme imkanı tanıdığını hatırlatan yetkililer, "Bazı arkadaşlarımız ailelerini arayarak bilgi vermiş ve operasyon sırasında bazı arkadaşlarının gemiden atıldığını anlatmışlar" ifadelerini kullandı.

Yetkililer, İsrail'den ölü, yaralı ve gözaltında bulunanlara ilişkin çeşitli listeler geldiğini, listeleri kendilerindeki listelerle karşılaştırdıklarını ve 25 aktivistin kayıp olduğunu tespit ettiklerini açıkladı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 1 THY uçağı, CASA tipi 2 Türk Hava Kuvvetleri uçağı ve 1 Sağlık Bakanlığı uçağının havaalanında hazır beklediğini, vatandaşların intikalinin devam ettiğini söylemişti.

Bu uçaklara binen Türk ve yabancı yolcuların İstanbul'a geleceğini, cenazelerin de İstanbul'a, yaralıların Ankara'ya getirileceğini söyleyen Davutoğlu, cenazelerden 3'ünün kimliğinin tespit edildiğini, 4'üncüsünün üzerinden ise sadece kredi kartı çıktığını ve kimliğinden emin olmak istediklerini kaydetti.

Bakan Davutoğlu, 2 vatandaşın da çok ağır yaralı oldukları için hareketlerinin mümkün olmadığını söyleyerek, bu iki yaralının orada kalacağını, ancak onlar için bir doktoru başlarında bırakacaklarını bildirdi.

Davutoğlu,"Hiçbir vatandaşımızı kimsenin merhametine terk etmeyiz" dedi.

Gelenleri Arınç karşılayacak

İsrail'den Türkiye'ye getirilecek aktivistleri İstanbul Atatürk Havalimanı'nda Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın karşılayacağı bildirildi.

Edinilen bilgiye göre, THY'ye ait uçaklar ile İstanbul'a getirilecek olan aktivistleri hükümet adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç karşılayacak.

360 yolcu uçaklara yerleşti

Saat 16.00 itibarıyla uçaklara yerleştirilen yolcuların sayısı 360'ı buldu. Diğer yolcuların uçaklara binme işlemleriyse devam ediyor.

Bir Türk yetkili yolcuların otobüslerle parça parça havalimanına getirildiklerini, işlemlerin bu nedenle uzun sürdüğünü belirtti. Aktivistlerin uçağa alınmasının, yaklaşık 1 saat daha sürebileceği ifade ediliyor.

Gemideki eylemcilerden 123'ü, sabah saatlerinde İsrail ile Ürdün arasındaki Allenbi geçişinden sınırdışı edilmişlerdi.

Son olarak İsrail'de tutuklanan yardım gönüllüleri ve basın mensupları, Türkiye'ye dönüş için Tel Aviv Havaalanı'na getirildi.

Yardım gönüllüleri ve basın mensupları buradan THY uçaklarıyla Türkiye'ye hareket etti.

4 Türk'ün cenazesi de getirilecek

Bu arada uçaklar, İsrail'in gemilere baskını sırasında hayatını kaybeden, 4'ü Türk olduğu açıklanan cenazeleri de Türkiye'ye getirecek.

İsrail'in gemilere saldırısında 9 kişi ölmüş, onlarca kişi yaralanmıştı.

İsrail, dün tüm yolcuların sınır dışı edilmeleri kararını aldığını açıklamıştı.

Konvoyun Avrupa ayağını organize eden Özgür Gazze Hareketi'yse 2 yeni geminin bu hafta sonunda ya da önümüzdeki haftabaşı Gazze kıyılarında olacağını açıkladı.

Aileler Atatürk Havalimanı'nda toplanıyor

Bu arada, Türkiye'ye gelmesi beklenen aktivistlerin yakınları da Atatürk Havalimanı'nda toplanmaya başladı.

Yolcu yakınları saat 12.00'den itibaren Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali'ne geldiler. Ellerinde, Türk ve Filistin bayrakları taşıyan vatandaşlar, yakınlarını çiçeklerle karşılamak için bekliyorlar.

Atatürk Havalimanı'na inen Tel Aviv-İstanbul tarifeli uçağında ise gemiden herhangi bir yolcu çıkmadı.

Dönen aktivistler anlattı: "İnsanlık dışı"

İsrail'in yardım gemilerine yaptığı baskının ardından gözaltına aldığı yabancılarda ülkelerine dönmeye başladı.

Alman ve Yunanlı aktivistler havaalanında yaşadıkları "dehşeti" dakika dakika anlatırken otobüsle Ürdün'e gönderilen 124 kişide ülkelerine vardı. Aktivistlerin söylemleri ise ortak: "Yaşadıklarımız insanlık dışı"

Serbest bırakılan ilk İrlandalı Shane Dillon da Dublin'e döndü, diğerleri ise bugün ya da yarın dönecek. Dillon Dublin Havalimanında başlarından geçenleri anlatarak,  "Onlara asker diyemem, teröristlerdi" dedi.

İsrail Türkiye'deki diplomatların ailelerini çağırdı

Bu arada İsrail Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'deki tüm diplomatlarının ailelerini geri çağırdı.

İsrail ordu radyosu, Dışişleri Bakanlığı'nın Ankara ve İstanbul'daki diplomatlarının ailelerinin dün akşam İsrail'e getirilmeye başladığını duyurdu.

İHH'nin web sitesi çökertildi

İsrail'in, Gazze'ye yardım götüren konvoya saldırısından kısa süre önce İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı'nın web sitesinin çökertildiği bildirildi.

İHH İnsani Yardım Vakfından yapılan açıklamada, "İnternet üzerinde son derece etkin olduğu bilinen İsrailliler, saldırıdan hemen önce vakfa ait web sitesini çökerterek, dış dünyanın gerçek bilgilere ulaşmasını engellemiş oldu" denildi.

Mısır kapıları açtı

Bu arada Mısır'ın, Gazze Şeridi'ndeki Refah sınır kapısını açma kararından sonra bugün 150 Filistinlinin sınırdan geçtiği bildirildi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, Mısır Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ile İsrail'in Gazze yardım konvoyuna düzenlediği saldırıyla ilgili telefon görüşmesi yaptı.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Gül'ü telefonla arayan Mübarek'in, İsrail tarafından Gazze yardım konvoyuna düzenlenen saldırıda meydana gelen can kayıpları nedeniyle taziyelerini ilettiği, yaralılara acilşifalar dilediği bildirildi.

http://www.cnnturk.com/2010/dunya/06/02/turk.aktivistler.donus.yolunda/578408.0/index.html
#1249
Avrupa ve Amerika'nın artık Türkiye'nin kıymetini anlamak durumunda olduğu bir noktadayız.

Türkiye laik bir ülke.
En dindar aktivistleri bile laik olan bir ülke.
Gazze'ye giden İnsani Yardım, cihat etmedi; sivil bir  yardımı götürmeye çalıştı.

Konvoyun içinde çeşitli dinlerden, çeşitli ırklardan, çeşitli ülkelerden aktivistler vardı.

Bu kompozisyon, Gazze'ye yönelik insani yardıma karşı, İsrail'in teokratik ve sert politikalarını deşifre etti.

İnsani Yardım Konvoyu laik ve sivil bir barışçı eylemin içindeydi... İsrail ise temelleri dinsel dogmalara dayanan korkunç bir karşılık verdi.
Şimdi, Avrupa ve Amerika, Türk toplumunun ve Türkiye'nin biricikliğini ve önemini anlamak durumunda.

Türkiye, çoğunluk halkı Müslüman olan bir laik devlet.
Öte yandan, İsrail teokratik bir devlet...

Ve diğer teokratik devletlerle, bazı Arap devletleri ve örgütleriyle bir şiddet dengesi içinde varoluşunu sürdürüyor.
Şimdi Avrupa ve Amerika, Türkiye'nin biricikliğini daha iyi anlamak durumunda.

Türkiye İran'ı akıl ve uzlaşma çizgisine çekerken, kuşatma altındaki Gazze'ye de desteğini veriyor.
Ortadoğu'yu inançlar açısından özgürleştirirken, devlet tasarımları açısından da laikleştirip, çağdaşlaştırıyor ve dünyaya bağlıyor.
Bu tutum, dinsel gerekçelerin ardına saklanan İsrail politikalarının gaddarlığını deşifre ediyor.

Dünya, artık Ortadoğu'daki fanatik din ve ırk devletlerini tartışırken, İsrail'i de bu denklemin dışına koyamayacağı bir noktaya geldi.
Dinsel dogmalara dayanarak insan öldürmekten çekinmeyen bir İsrail'in de dünyanın çağdaşlaşması ve sekülerleşmesi sürecinde payını alması gerekiyor.

Bu yaşanan olayın, İsrail dinsel fanatizminin son noktası olmasını, uluslararası siyasette Vaat edilmiş Topraklar söyleminden vazgeçmesini diliyoruz.

Artık Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın, İsrail'in arkasında durabilecek bir gerekçesi yok.
Bu gerçeğin ortaya çıkmasına imkan veren, Yardım Gemileri'ni engellemeyen laik Türkiye Cumhuriyeti'nin sivil, barışçı ve insani tutumudur.
Şimdi Türkiye ve diğer ülkeler uluslararası mahkemelere başvuracaktır.
Askeri tatbikatlarını durduran Yunanistan ve İsrail'i akıl çizgisine çağıran İngiltere'nin tutumu önemlidir.
Amerika'nın tutumu bekleniyor.
'Pax Turca'nın inşa edilmesi, İsrail hükümetinin belki düşmesi ve bir İsrail presteroykası ile eşzamanlı olacak gibi görünüyor.

...
Bu noktada, İskenderun'da askerlerimize yapılan saldırının tesadüfü zorladığını ifade etti Devlet Bakanı Hüseyin Çelik... Anamuhalefet Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu da zamanlamayı 'manidar' bulduğunu söyledi.
Bunlar çok ciddi imalar. Eğer kanıtı varsa, 'Pax Turca' kurulurken, Türkiye içindeki terörün de çözülüşünü izleyebiliriz.
İstihbarat teşkilatlarımızın var güçleriyle bu konu üzerinde çalıştıklarını tahmin edebiliriz.

...
Sonuç olarak, Türkiye'nin Ortadoğu'yu dünyaya entegre eden ve İsrail dahil, laikleştiren ve demokratikleştiren bir pozisyon potansiyeli taşıdığı teşhisini kayda geçiriyoruz.
Türkiye'nin ne kadar farklı ve kendine has  bir ülke olduğu asla unutulmasın.

..........................................................

Pax Turca: Türk barışı
http://www.aksam.com.tr/2010/06/01/yazar/17649/atilgan_bayar/pax_turca__israil_hukumetini_dusurur___.html
#1250
ÖZGÜR GAZZE HAREKETİ, 2 GEMİ DAHA GÖNDERİYOR
İsrail askerlerinin saldırı düzenlediği Gazze'ye yardım filosunu organize eden kuruluşlardan Özgür Gazze Hareketi, bölgeye birkaç gün içinde iki gemi daha göndereceklerini duyurdu. Kıbrıs limanında beklemekte olan Greta Berlin gemisinden yapılan açıklamada bir kargo gemisinin halihazırda Gazze'ye doğru gitmekte olduğu aktarıldı. Yaklaşık 40 kişiyi taşıyan bir yolcu gemisinin de daha sonra bu gemiye katılacağı belirtildi.

Öte yandan Gazze filosunda yer almasına rağmen filonun gerisinde kalan Racehel Corrie adlı geminin de yoluna devam ettiği ve yarın Gazze sınırına ulaşacağı bildirildi. İsrail ise aynı şekilde gemiyi durdurmaya kararlı olduğunu duyurdu. Rachel Corrie'deki yolcular arasında Nobel ödüllü Kuzey İrlandalı Mairead Maguire de yer alıyor.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990461&title=saldirinin-ikinci-gununde-yasanan-butun-gelismeler&haberSayfa=4
#1251
İsrail'in saldırdığı Gazze'ye yardım gemisindeki Alman milletvekilleri, sınır dışı edilmelerinin ardından geldikleri Berlin'de basın toplantısı düzenledi.

"Biz bu barbar girişimin şahitleriyiz. Büyük bir ihtimalle planlanmış öldürme operasyonuydu." diyen Sol Parti Milletvekili Annette Groth, bu meseleyi uluslararası arenaya taşımayı ve Gazze ablukasının kaldırılmasını sağlamayı görev bildiklerini dile getirdi. Groth, "Gazze'deki unutulmuş bir savaşın zihinlerde tazelenmesi için demek ki bu kadar insan ölmesi gerekiyormuş. Biz şimdi Alman hükümeti ve Avrupa Parlamentosu'na savaşın bitmesi, durumun normalleşmesi için baskı yapacağız. Hapisteki dostlarımızla dayanışma içindeyiz." diye konuştu.

Sol Parti Milletvekili İnge Höger ise ilk önce bindikleri Chaleror 1 ve Chalelor 2 gemilerindeki arızların özellikle çıkarıldığı şüphesi içerisinde olduğunu ifade etti. İsrail askerlerinin saldırısında kendilerini rehin alınmış gibi hissettiklerini belirten Höger, Almanya'ya sadece üzerindeki elbiseler ve pasaportuyla geri dönebildiğini kaydetti. Gazze'ye ambargo uygulanmansın uluslararası hukuka aykırı olduğuna dikkat çeken Höger, şöyle devam etti: "Filistinlilere uygulanan devletlerarası hukuka aykırı faaliyetlere kamuoyunun gündemine gelmesi için maalesef 16 veya 19 kişinin ölmesi gerekmesi üzücü. Şimdi ise bizim gibi ülkelerine dönemeyenler için mücadele edeceğiz, biz milletvekili olduğumuzdan geri dönebildik. Grubumuzdaki diğer insanlar ise İsrail'de kaldılar, ne oldukları ve nelere maruz kaldıkları ile ilgili bilgimiz yok." Höger, gemilerdeki hiç kimsenin kesinlikle silahlı olmadığını da sözlerine ekledi.

"Resmen korsanların soyguna uğradık." diyen Sol Parti eski Milletvekili Norman Paech ise "Somali sahilindeki gelişmeleriyle yakinen ilgilenen Federal Hükümet'in bu korsan girişimi nasıl yorumlayacağını merak ediyorum." dedi. İsrail hükümetinin ölümleri ve yaralanmaları askerlere yapılan saldırı ile aklamaya çalıştığını dile getiren Paech, şunları söyledi: "Bunun gerçekle hiç alakası yok. Olay günü sabah 5'e doğru şişirme kayık ve diğer gemilerdeki askerlerin gemilere yaklaştığına şahit olduk, tüm bu aksiyon 10 dakika bile sürmedi. Daha sonra patlama seslerini duyduk, zannedersem el bombaları patlatılmış olabilir. Göz yaşartıcı ve diğer gaz bombaları da kullanıldı. Daha sonra helikopterlerdeki askerler gemiye inmeye başladı. Kadınları alt kata indirmiş, erkekler üst kattaydık. Yaralıların tedavi edildiği odadaydım. O odaya yaralı üç İsrail askerinin getirildiğini gördük. Ayrıca silah sesleri duyduk, onlarca insan yaralandı. Kameramla çekim yapmıştım, görüntülerime el konuldu."

İsrail'in savaş suçu işlediğini vurgulayan Paech, "Gazze'ye uygulanan abluka yasadışı. Tüm sivillerin Gazze'ye insani yardım götürmeye hakkı var. Buna mani olanlar hukuka aykırı hareket etmiş olur. Bu dengesiz korsanlık girişimidir." diye konuştu.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990461&title=saldirinin-ikinci-gununde-yasanan-butun-gelismeler&haberSayfa=0
#1252
Meşru bir devlet olmak ile bir terör devleti olmak arasındaki sınırı İsrail bir kez daha aştı. Akdeniz'in uluslararası sularında Gazze'ye insanî yardım götüren gemilere korsanlar gibi saldıran İsrail sadece ahlakî değil, hukukî meşruiyetini de yok etmiştir.

Türkiye bayrağı taşıyan Mavi Marmara gemisinde adeta katliam yapan İsrail'in bu saldırısı ne bir tesadüftür ne de kaza; planlı ve hesaplı bir saldırıdır.

Gemilerde birçok ülkeden insanlar var. Ama hedefin özellikle Türkiye olduğu da bir gerçek. Bunun nedenleri var.

Türkiye son yıllarda bölgede yükselen bir güç. Bu gücünü de barış kurucu ve istikrar yaratıcı diplomasisinden alıyor; bütün komşularıyla iyi ilişkiler geliştiriyor, komşular arasındaki sorunların çözümüne katkıda bulunuyor. İsrail ise etrafıyla kavga eden, bu kavgalarda da kendisinden yardım dilenen bir Türkiye'yi tercih ediyor. Yani Suriye ile çatışan, Yunanistan'la didişen, Kürt sorununda bunalan, sonra da dönüp İsrail'in kapısını çalan bir Türkiye istiyor. Ortadoğu'dan dışlanmış, bölgesinde aciz, AB'den kopmuş bir Türkiye...

Oysa manzara tam tersi.

Bölgede barış ve istikrar kurucu bir misyon yürüten Türkiye'nin ilgisine Filistin meselesinin de girmesi kaçınılmaz. Bir yandan İsrail'in politikalarıyla bölünen Filistinlileri barıştırmaya, Hamas ile El Fetih'i bir araya getirmeye çalışan, öte yandan da ABD ve Avrupa'da 'barış lobisi' yapan Ankara'dan rahatsız İsrail yönetimi.

Saldırıya karşı oluşacak kamuoyu ve hükümetin alacağı sert tedbirlerle Türkiye'nin 'taraf' olduğu, bölgedeki barış misyonunu gerçekleştiremeyeceği anlatılmak isteniyor.

Türkiye'nin İran'la vardığı takas anlaşmasını bitirmek de İsrail'in hedefleri arasında. İran'la yaşanan krizin diplomatik yollardan çözümünden yana değil İsrail. Amaçları İran ile ABD'yi fiilen karşı karşıya getirmek. Bu yolla Obama'nın da etkisizleştirilmesi, Irak benzeri bir çıkmaza sürüklenmesi hesaplanıyor. İran krizini diplomasi yoluyla çözen Obama'nın Filistin meselesine de el atarak İsrail'e baskı kurmasından endişe ediliyor. Saldırı üzerine İsrail'le ilişkileri iyice gerginleşecek bir Türkiye'nin ABD ve Avrupa nezdinde İran'la arabulucuk rolünün iyice sorgulanmasını bekliyorlar. Böylece Türkiye'nin nükleer silahlardan arındırılmış bir Ortadoğu talebini de kırmaya çalışıyorlar.

Saldırının bir başka, belki de en önemli amacı Erdoğan'ın bölgede yükselen popülaritesine son vermek. Davos'taki 'one minute' çıkışıyla zirve yapan Erdoğan'ın karizmasını deyim yerindeyse 'çizmeye' yönelik bir eylem bu. İsrail'in karşısında Türkiye'yi de diğer Arap ülkeleri gibi çaresiz, eli kolu bağlı göstermeyi amaçlıyor. İsrail'in yaptıklarından geri kalan her tepki Türkiye'yi aciz gösterecek.

Bu saldırıyı kimsenin sineye çekmesi beklenemez. Ancak hem hükümetin hem de kamuoyunun tepkisinin meşru sınırlar içinde kalması çok önemli. Şu açık; İsrail bu saldırı ile Türkiye'yi provoke etmek istiyor. Beklenti, tahrik edilen kamuoyu baskısı altında Türkiye'nin orantısız tepki göstermesi. İşin içinde AK Parti hükümetini hem içerde hem de uluslararası toplum nezdinde sıkıntıya sokmak gibi bir hesap da var.

Bu saldırıyla Türkiye'yi kaybetmiştir İsrail. Artık ne 'ittifak'tan ne 'işbirliği'nden söz edebiliriz. Ama İsrail'in Türkiye'ye olan ihtiyacı sürecek. Bunun için İsrail'in yapacağı iki şey var: Türkiye'yi bölgesel ve küresel çatışmaların içine çekmek, 28 Şubat benzeri bir rejimde üç-beş generali kafalamak.

Ne pahasına olursa olsun Erdoğan hükümetini düşürmek için bir yandan İsrail yönetimi, öte yandan da Musevi lobisi ve 'neo-con'larla iş tutan zevatın işi zor. Anlıyorum, bu hükümetten iki tarafın da 'kuyruk acısı' var. Ama tavsiyem şu; birlikte kotarmaya çalıştığınız operasyonları artık bir tarafa bırakınız, çünkü son bir-iki yıldır kurduğunuz 'çirkin ittifak'ın belgeleri yarın ortaya saçıldığında Türkiye'de beş paralık olursunuz. i.dagi@zaman.com.tr

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=990274&title=korsan-devlet-neden-saldirdi
#1253
İnsani Yardım Vakfı (İHH), İsrail askerlerinin yardım gemilerine düzenlediği dehşet baskınında ölen ve cenazeleri İstanbul'a getirilen 9 Türk vatandaşının isimlerini açıkladı. Daha önce şehit sayısı 4 olarak açıklanmıştı. Buna göre şehitlerin tamamı Türk vatandaşı. İHH'dan alınan bilgiye göre, ölenlerin isimleri, şöyle:

"İbrahim Bilgen, Ali Haydar Bengi, Cevdet Kılıçlar (İHH Personeli), Çetin Topçuoğlu, Necdet Yıldırım (İHH Personeli), Furkan Doğan, Fahri Yaldız, Cengiz Songür, Cengiz Akyüz"

Öte yandan İHH'dan alınan bilgiye göre, Çelebi Bozan, Osman Kurç, Aydın Ataç isimli gönüllüler ise kayıp ya da İsrail'de hastanede olabileceği belirtilenler kişiler arasında yer alıyor.

YARALILARIN İSİMLERİ
İsrail askerlerinin saldırısında yaralanan ve Türkiye'ye gönderilen Türk vatandaşları ise şunlar: Naci Ömer Dinçer, Tahsin Kul, Hüseyin Tokalak, Mustafa Haluk Tıravoğlu, Mustafa Sancaktutan, Uğur Akan,  Kutlu Tiryaki, Bayram Kalyon, Adnan Tanrıverdi, Mehmet Salih Bulga, Hazım Emir, Yücel Köse, Nilüfer Ören, Saner Talat Can ve Yalçın Salel.

http://www.haber7.com/haber/20100601/Gemide-sehit-olan-dort-Turkun-kimligi.php
http://www.haber7.com/haber/20100603/Israilin-katlettigi-Turklerin-isimleri-aciklandi.php
#1254
İsrail, silahlı baskın sonucunda durdurduğu insanı yardım malzemesi taşıyan gemilerdeki 358 sivili tutukladı. Tutuklananlar arasında İHH Başkanı Bülent Yıldırım ve çok sayıda gazeteci var. İşte ayrıntılar:

Ersin ÇELİK'in haberi

Gazze'ye yardım götürmek için yola çıkan ve İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan Mavi Marmara adlı gemide yer alan 368 Türk tutuklandı.

İHH Başkanı Avukat Bülent Yıldırım'ın aralarında olduğu tutuklu isimlerin İsrail makamlarınca sorgulandığı öğrenildi.

Tutuklananların tam listesini görmek için:
http://www.habertaraf.com/fotogaleri/resim.php?id=28287&cat=2290&page=1

NATO: SİVİLLERİ DERHAL SERBEST BIRAK
Türkiye'nin talebi üzerine olağanüstü toplanan NATO üyesi 28 ülke, İsrail'den, "Gazze filosu"ndaki sivillerin "derhal" serbest bırakılmasını istedi.

NATO Genel Sekreter Yardımcısı Claudio Bisognero'nun başkanlığında Brüksel'de olağanüstü toplanan NATO Konseyi, operasyona ilişkin "inandırıcı, tarafsız ve şeffaf" bir soruşturma yapılmasını, filoya düzenlenen saldırıdan sonra gözaltına alınan tüm sivillerin ve gemilerin "derhal" serbest bırakılmasını talep etti.

(ANKA)
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990461&title=saldirinin-ikinci-gununde-yasanan-butun-gelismeler&haberSayfa=0
#1255
Bugün sadece aziz milletime değil, bütün insanlığa, bütün insanlığın vicdanına sesleniyorum. Dün gece yaşanan iki korkunç ve kanlı saldırı ile sarsıldık.

Yükü merhamet ve şefkat olan gemiler kana bulandı. İnsani yardımdan başka bir şey taşımayan gemilere uluslarası karasularında İsrail devleti tarafından kanlı katliam düzenlendi.

Bu kanlı katliam her türlü laneti hakediyor. Bu kanlı katliam insanlığın vicadanına ve dünya barışına yapılmıştır. Uluslararası hukuka karşı yapılmıştır. Beyaz bayrak çekilen gemilere karşı yapılmıştır. İnsanlığın diyorum çünkü o gemiden pek çok milletten ve dinden insanlar vardı.

O gemiler sadece Gazze'ye insani yardım götürüyordu. Saldırı BM'nin rtemel felsefesine karşı yapılmış açık bir saldırıdır.

Haberi aldığım andan itibaren gelipşmeleri tüm kurumlarımızla çok yakından takip ediyoruz. İsrail'le telefon görüşmesi yaparak tepkimizi açıkça ortaya koyduk. Uluslararası camia ile irtibat kurduk. İvedilikle gerekli adımları attık. Türkiye Cumhuriyeti uluslararası hukukun tüm unsurlarını kullanacaktır.

Tel Avivi büyükelçisini geri çağırdık. Askeri tatbikatları ve organizasyonları iptal ettik.

İsrail yaralıları biz gönderelim demiştir. Biz "Türkiye kendi yaralılarını alacak güce sahiptir" diyerek bu teklifi reddettik.

Oradaki sivillerin ve gemilerin derhal serbest bırakılmasını istedik. Yaralıların buraya getirilip tedavisini burada yapılması talebimizi ilettik. 2 ambulans uçak ile yaralıları getiriyoruz.

İsrail'in bu aşamadaki tavrı da uluslararası camia tarafından yakından izlemektedir.

İsrail Gazze'ye olan ambargoyu derhal kaldırmalıdır.

Yardımların ulaşmasına engel olunmamalıdır.

İnsani yardım gemilerine silahlarla saldırıda bulunmak, masum insanları katletmek, sivil insanlara terörist muamelesi yapmak, insanlık açısından büyük bir suçtur, alçakça bir pervasızlıktır. Yaşanan olaylar insanlık tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.

Savaşın da bir hukuku vardır. Savaşta çocuklara saldırılmaz, savaşta kadınlara, yaşlılara, insani yardım görevlilerine saldırılmaz. Savaşta değil barışta bunu yapanlar sadece hukuku çiğnemekle kalmaz insanlığı çiğnemiş ayaklar altına almış olur.

İsrail dünyaya meydan okumuştur. İsrail hükümetinin bu cüretkar, bu sorumsuz, bu pervasız, bu hak hukuk tanımayan, her türlü insani erdemi ayaklar altına alan saldırısı mutlaka ama mutlaka cezalandırılmalıdır.

Türkiye yeni yetme bir devlet değildir. Türkiye bu işin peşini bırakmayacaktır. Türkiye ile kimse aşık atmaya sabrını test etmeye kalmasın. Türkiye'nin dostluğu ne kadar önemliyse, düşmanlığı da o kadar şiddetlidir.

Mesele Türkiye ile İsrail arasında değildir. Türkiye'nin dostluğunu kaybetmek başlı başına bir bedeldir.

Mesele Türkiye ile İsrail arasında değil hak hukuk tanımayan İsrail yönetimiyledir. Artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Zulüm yapmayı kan akıtmayı kendine mübah gören bir yönetim anlayışı vardır.

Uluslararası camianın yeter artık demelidir. BM bu akşam aldığı kınama kararıyla yetinmemelidir. Bu kararının arkasında durmalıdır.

İsrail'in saldırgan tutumu bir yerlerden aldığı güçten kaynaklanıyor. Bu akşam saaat 20.00'de Obama ile görüşeceğim. Bunları onada aynen anlatacağım. Yaptıkları İsrail'in yanına kar kalmamalı. Bu yönetim bunların hesabını vermeli... İsrail bu yaptıklarını başbaşa bırakmamlıyız.

İsrail etrafındaki savunma kalkanını bir bir yok etmekte, ittifak noktalarını bir bir kaydetmekte, kendi kendini yalnızlaştırmalıdır. Uluslararası toplum bu gidişe bir an önce dur demelidir.

İsrail halkına da buradan seslenmek istiyorum. İsrail halkının Ortadoğu'da barış içinde yaşaması görüşünü savunduk. Şimdi sıra İsrail halkındadır. Bu zulme dur deme sırası sizdedir. İsrail hükümeti korsanlık ve haydutluk yapma düşüren hükümetten bunun hesabını sormalıdır. Yöneticiler önce kendi halkına hesap vermelidir.

Musevi vatandaşlarımıza da buradan teşekkür ediyorum. Onların canları ve malları bizim güvencemiz altındadır. Vatandaşlarımız bu noktada sağ duyulu davranmalıdır.

Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Alenen cinayet işleyen alenen sivillere karlşı katliam yapan İsrail'in uluslararası camianın yüzüne bakacak hali yoktur. Bugün bir milattır.

Bir sivil gemide kan dökmek açıkça devlet terörüdür. Gemidekilerin askerlere saldırdığı yalanını atıyorlar. Artık sizin bu yalanlarınızdan bıktık. Dürüst olun. O gemileri derhal serbest bırakın.

"Öldürmeyi iyi bildiklerini" yüzlerine vurduklarımız bunu bir kez daha dünyaya gösterdiler. Sedyedeki yaralıyı bile kelepçeleyenlerin insanlıktan nasibini ne kadar aldığı ortadadır.

Kuru kuru lanetlemek yetmez. Zülme karşı adaletin yerine geldiğini görmemiz lazım.

İsrail'in hiç bir gerekçesi elindeki kanı temizleyemez. Bu aşamadan sonra İsrail'in kanlı saldırılara kim göz yumarsa onlar da suç ortağıdır. Mesele terörle mücadele değil katliam girişimidir.

Herkes bunu görmezden gelebilir. Sinsice destekleyebilir. İsrail kimseyi başkalarına benzetmek gibi bir hatanın içine düşmesin. Böyle bir hataya kalmasın. Bedeli ağır olur.

Merhamete kurşun atan İsrail yalnızlığı seçmiştir. Biz Filistin'e Filistin halkına ve Gazze'ye sırtını dönmeyecek. Herkes sussa bile biz Gazze için haykırmaya devam edeceğiz.

Milletimiz vakur olmalıdır. Milletimiz dik durmalıdır. Şehitlerimizi bağrımıza basacağız. Milletimin demokratik hakkını kullandığını memnuniyetle görüyorum.

Sevgi ve merhamet gemileri bir gün limanına ulaşacaktır.

Siz ne kadar hukuk dışılığın arkasındaysanız, siz ne kadar terörün saldırların arkasındaysanız biz o kadar sevginin hukukun barışın arkasındayız.

Tarihin vereceği misyonla hareket etmeye devam edeceğiz.

İsrail yardım gönüllülerini ve yaralıları ve cenazeleri derhal teslim etmelidir. Bunun aksi bir takınılacak tutum meseleyi daha da çıkmaz hale sokacaktır.

İSKENDERUN'DAKİ TERÖR SALDIRISI

İskenderun'daki hain saldırıyı şiddetle lanetliyorum. Terör alçak ve kanlı yüzünü bir kez daha gösterdi.

Terör örgütü kirli oyunlarını kesinlikle hayata geçiremeyecek. Terör örgütü ve yandaşları asla hain emellerine ulaşamayacak.

Türkiye ne zaman yükselişe geçse atağa kalsa bir kirli el harekete geçiyor. Biz demokrasi hak hukuk dedikçe birileri kan dökmeye başlıyor.

Millet bu karanlık senaryoları çok iyi görmelidir. Ak Parti olarak demokrasiden asla vazgeçmeyeceğiz.

Türkiye doğru bildiği yolda emin adımlarla yolumuza devam edeceğiz.

Biz, AK Parti hükümeti olarak, terörle mücadeleden asla taviz vermeyeceğiz ama demokratikleşmeyi de aynı kararlılıkla sürdüreceğiz. Güvenliği de demokratikleşmeyi de eşzamanlı olarak hayata geçirmenin çabası içinde olacağız"

http://www.haber7.com/haber/20100601/Erdoganin-onemli-konusmasi-Canli-izle.php
#1256
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Türkiye'nin çağrısı üzerine İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısını görüşmek için dün acilen toplandı.

Şili'den ABD'ye geçen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bugün Washington'da Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile yapacağı görüşmeyi iptal ederek, olağanüstü Güvenlik Konseyi toplantısı için New York'a geçti. Güvenlik Konseyi'nde sert bir konuşma yapan Davutoğlu, "İsrail'in yaptığının korsanlık, barbarlık ve haydutluk" olduğunu vurgulayarak, gerçekleşen saldırıyı, "bir devlet tarafından işlenmiş cinayet" olarak niteledi. İsrail'in BM'nin kurulmasının ardından yerleşen tüm değerleri tamamen hiçe sayan son derece ciddi bir suç işlediğini ifade eden Bakan, İsrail'in "eline kan bulaştığını" vurguladı.

Davutoğlu İsrail'in savunma güçlerinin uluslararası sularda Gazze'ye insani yardım taşıyan çokuluslu ve tamamen sivil bir güce saldırdığını, olayın kıyıya 72 deniz mili uzaklıkta meydana geldiğini, İsrail güçlerinin sivilleri yaralayıp öldürdüğünü, bunun uluslararası hukukun ciddi ihlali olduğunu belirtti. "Bu tür bir yol izleyen devlet, uluslararası toplumda meşruiyetini kaybetmiştir." diyen Bakan, "Bugün insani yardımın cezalandırıldığı bir barbarlığı canlı olarak gördük, bugün pek çok insani yardım görevlisi ceset torbalarına konuldu, İsrail'in elinde kan var." ifadelerini kullandı.

İsrail'in uluslararası hukuku hiçe sayarak düzenlediği kanlı baskının Türkiye tarafından asla unutulmayacağını belirten Davutoğlu, "İsrail bir askerinin hayatı için 5 yıl süre mücadele etti. Hiçbir Türk vatandaşının canı İsrail askerininkinden daha az değerli değildir. Türkiye, İsrail'in yapmış olduğu bu katliamı asla unutmayacak ve bu devletin cezalandırılması için tüm imkanlarıyla sonuna kadar mücadele edecek.'' şeklinde konuştu. Sorunun yalnızca Türkiye ile İsrail arasında olmadığını da yineleyen Bakan, gemide 32 farklı ülkeden ve Müslüman, Hıristiyanlık ve Yahudilik dinlerinden insanların bulunduğunu hatırlattı.

Bu kapsamda uluslararası toplumun ve sistemin sorumlu davranması gerektiğini ifade eden Bakan, uluslararası hukuka uymayanların cezalandırılması gerektiğini vurguladı. Davutoğlu, "Hiçbir devlet hukukun üzerinde değildir. İsrail, yaptığının sonuçlarıyla yüzleşmeye hazır olmalıdır ve suçlarından sorumlu tutulmalıdır." dedi.

Ahmet Davutoğlu, BM Güvenlik Konseyi'nin bu duruma güçlü bir şekilde tepki vererek İsrail'in saldırı hareketini şiddetle kınamasını, saldırının soruşturulmasını, tüm sorumlu yetkililerin ve kişilerin cezalandırılmasını istedi. Bu kapsamda İsrail'in uluslararası toplumdan, ölen ve yaralananların ailelerinden özür dilemesi gerektiğini söyleyen Davutoğlu, bağımsız soruşturmanın derhal başlatılmasını, bu saldırının sorumlularına karşı uluslararası hukuk açısından harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Bakan Davutoğlu, gemilerin derhal serbest bırakılması, Gazze'ye yardımların ulaştırılmasına izin verilmesi, tüm yaralıların ve ölenlerin ailelerine, gemi sahiplerine tazminat verilmesi ve Gazze'deki ablukanın derhal sona ermesi gerektiğini açıkladı.

Bu arada NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, "yaşanan olaylarla ilgili yeni gerçeklerin ortaya çıkmasını beklediklerini" belirtirken, ittifakın sözcüsü James Appathurai de Türkiye'nin talebi üzerine, acil olarak bugün NATO'nun daimi temsilciler düzeyinde özel bir toplantı yapacağını söyledi. SEZAİ KALAYCI - NEW YORK

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990421&title=bm-guvenlik-konseyinde-konustu-israilin-eline-kan-bulasti-hesabini-vermeli
#1257
ÜYESİ BULUNDUĞUMUZ BÜTÜN KURULUŞLAR TOPLANTIYA ÇAĞRILDI

İsrail'e karşı diplomatik alanda ve onların anlayabileceği dille ve lisanla netice almak üzere gerekli her türlü çalışmaların yapıldığını belirten Arınç, şunları söyledi: "BM Güvenlik Konseyi'nin geçici üyesiyiz, 2 yıllığına seçilmiştik. Güvenlik Konseyi'ndeki daimi temsilcimiz acilen toplantı talep etti. Bu süratle karşılandı. Çünkü genel sekreterin basına yansıyan açıklamalarını biliyorsunuz o da bu olayı son derece kötü buluyor ve lanetliyor. BM Güvenlik Konseyi bu akşam acilen toplantıya çağrıldı. Türkiye saati ile belki 24.00'ü bulabilir. Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu konseyde bir konuşma yapacak. İslam Konferansı Örgütü acilen toplantıya çağrıldı. Avrupa Birliği yetkililerine durum iletildi. NATO Konseyi Olağanüstü toplantıya davet edildi. Denizcilik Örgütü toplantıya çağrıldı. AGİT toplantıya çağrıldı. İKÖ Bakanlar Konseyi'nden olağanüstü toplantı yapma talep edildi. Hemen hemen üyesi bulunduğumuz bütün kuruluşlarda İsrail'in bu saldırısına karşılık acil durum notuyla olağanüstü toplantılara davet edildi. Zaten bazı ülkelerden bu saldırıyla ilgili olarak kınamalar yayınlandı. Türkiye'nin Arap Ligi ile de bağlantısı var. Onlar da toplantıya çağrıldı. Mısır başta olmak üzere diğer ülkelerden de açıklamalar arka arkasına yapılmaya başlandı. Türkiye güçlü bir ülke. İtibarlı bir ülke. Sanıyorum bu konuda söyleyeceklerini bütün dünya dinleyecektir. Uluslararası bir soruşturma açılması İsrail'in cezalandırılması bu saldırının sonuçlarının derhal ortadan kaldırılması konusunda konuşmalarımız taleplerimiz tekrarlanacaktır."

İSRAİL'E SAVAŞ İLAN ETMEMİZİ BEKLEMEYİN

Başbakan Vekili Bülent Arınç, İsrail'e şiddet yerine hukuk ve diplomasi ile cevap vereceklerini anlattı. " Biz bir devletiz. Herkesin aklına estiğini yapacağı bir yerde değiliz. Bugün gazetecilere açıklama yaparken bir gazeteci bana 'Uçaklar gidecek mi veya askeri gemiler yola çıkacak mı?' dedi. İsrail'i yaptığı bu eyleminden dolayı ne kadar kınıyorsak, bunun ne kadar yanlış olduğunu söylüyorsak buna karşılık tüm çareyi hukuk ve diploması içinde bulacağız. Yani bu olay sebebiyle hiç kimse bizden İsrail'e savaş ilan etmemizi beklemesin. Böyle bir şey olmaz. Mümkün de değil, doğru da değil. Ama elimizdeki tüm imkanları bu olay ve bu olayın sonuçlarını ortadan kaldırmak amacıyla harcayacağız. Yaptıklarımız var, yapacaklarımız var. Olay açık denizde işleniyor. Uluslararası açık sularda işleniyor. İsrail'in en yakın kıyısına 77 mil. Yani İsrail karasularında yapılan bir eylem olsa kendileri açısından belki savunulacak bir tarafı olabilir. Yok 'bize çok yaklaşmışlardı. Bize karşı eylem yaptılar. Biz de ona karşı dur dedik ama durmadılar. Bunu yaptık' diyebilirler. Biz olayı öğrendiğimiz anda bize gemi olarak uzaklığı 15 ile 18 saat uzaklıktaydı. Bizim o bölgede hücum botlarımız vardı ama onların da yetişmesi için 10 saatlik bir zamana ihtiyacımız vardı. Bunların hepsi ayrı ayrı değerlendirildi. Sonunda onlar da fazla beklemeden gemileri Ashdot Limanı'na doğru hareket ettirdiler ve kendi karasularına girdiler. Bizim gemilerimizle uçaklarımızla yapacağımız çok fazla bir eylem kalmadı." dedi.

Ölen, yaralanan ve tutsak kalanları bir an önce tahliye etmek için çok farklı senaryolar üzerinde çalıştıklarını söyleyen Arınç, "Şimdi bütün çabalarımızı diplomatik kanallardan yaralılarımızı almaya, ölülerimizi tahliye etmeye oradaki yurttaşlarımızı salimen ulaştırmaya çalışıyoruz. Bir yandan gemideki yüklere İsrail tarafından el konulmamasını, yardım kuruluşlarına devredilerek onlar vasıtasıyla muhtaç insanlara teslim edilmesini veya dağıtılmasını temin etmeye çalışıyoruz. Biz bir devletiz. Devlet olarak uluslararası hukuk bizi bağlıyor. Aklımıza ne gelirse ve bunun doğru olduğuna inanırsak onu mutlaka yerine getireceğiz." şeklinde konuştu.

OLAYIN HUKUKİ BOYUTU

Arınç, olayın hukuki boyutu hakkında şu bilgileri verdi: "Uluslararası hukukun bayrak yasası gereğince açık denizlerde seyreden bir gemi üzerinde ilke olarak yalnızca söz konusu geminin bayrak devletinin egemen yetkileri geçerli olmaktadır. Ancak bazı durumlarda uyruklu ayrımı gözetmeksizin açık denizlerde seyreden bir gemiyi denetleme, kovuşturma ve cezalandırma yetkilerini de kullanabilecekleri kabul edilmektedir. Bu durumlar sadece dört tane: 1- Köle ticareti yapılıyorsa. Böyle bir duyum alınmışsa. 2- Deniz haydutluğu yapılıyorsa. 3- Uyuşturucu madde kaçakçılığı yapılıyorsa. 4- Açık denizden izinsiz yayın yapılıyorsa. Bunlardan birisiyle ilgili suç ihbarı varsa müdahale edilebiliyor. Bizim olayımızda kesinlikle böyle bir durum söz konusu değil. Bunların dışında Türk Ceza Kanunu'nda şöyle bir madde var: 'Açık denizde ve bunun üzerindeki hava sahasında Türk deniz ve hava araçlarında veya bu araçlarla suç işlendiğinde suçlar Türkiye'de işlenmiş sayılır.' Yapılan olayın hem uluslararası hukuk hemde ulusal hukuk bakımından karşılığı var. Adalet Bakanlığımızın hukukçuları bu konuda ciddi bir çalışma içerisine girdi Dışişleri Bakanlığımızın hukukçuları ile birlikte."

İsrail'in bölge barışı ve dünya barışını tehdit eden uygulamaları sebebiyle dünyada giderek yalnızlaştığını dile getiren Başbakan Vekili Arınç, "Emin olun ki bu açık denizde bir gemimize yönelik ve içinde 600'e yakın insanın bulunduğu ve insani yardım amacıyla seyreden bir gemideki insanlara yapılan bu korsanlığı bütün dünya lanetleyecek İsrail bir kez daha yalnızlığa ve terk edilmişliğe gömülecektir." dedi.

CİHAN
http://www.haber7.com/haber/20100531/Kimse-bizden-savas-ilani-beklemesin.php
#1258




İsrail'in uluslararası sularda Gazze'ye yardım götüren konvoya düzenlediği kanlı saldırının ardından Filistinliler, ellerinde Türk bayraklarıyla birlikte sokaklara döküldü. Filistinlilerin sınıra astığı Türk bayrağı, İsrailli askerler tarafından indirildi.

HAMAS'TAN AYAKLANMA ÇAĞRISI

İsrail askerlerinin Gazze'ye yardım gemilerine yardım götüren gemilere düzenlediği saldırıya, Filistinliler de sert tepki gösterdi. Hamas liderlerinden İsmail Haniye olayı "önceden planlanmış ciddi bir suç" olarak nitelerken, Hamas sözcüsü Sami Ebu Zuhri ise Arap ve Müslüman ülkeleri saldırıya tepki olarak ayaklanmaya ve İsrail'in Büyükelçilikleri önünde gösteriler düzenlemeye çağırdı. İslami Cihad örgütü ise işlediği suçlardan ve sonuçlardan İsrail'in sorumlu olduğunu açıkladı.

Filistinli Hamas grubu liderlerinden İsmail Haniye, yaptığı yazılı açıklamada İsrail'in Gazze'ye gitmekte olan yardım gemilerine düzenlediği operasyonu, "İsrail'in kendi deniz sahası dışında işlediği ciddi bir suç" olarak değerlendirdi. Haniye açıklamasında "Bu önceden planlanmış ve yolcuların iletişim araçlarının da devre dışı bırakılmasıyla medyanın gözünden uzakta işlenmiş bir suçtur." dedi. Haniye ayrıca Gazze'deki Hamas hükümetini de acil toplantıya çağırdı.

EYLEMCİLERİN GELDİĞİ ÜLKELER TEPKİ GÖSTERMELİ

Hamas sözcüsü Sami Ebu Zuhri ise dünyadaki İsrail büyükelçilikleri önünde protesto gösterileri düzenlenmesi çağrısında bulundu. Ayrıca yetkili kurumları, gemilerin ve mürettebatlarının sağlığının garanti alınması için girişimde bulunmaya çağırdı. Açıklamada "Saldırı, Siyonist rejimin çirkin yüzünü göstermektedir. Filistin işgal altında olduğu müddetçe Ortadoğu'da istikrar sağlanamayacaktır" denildi.

Filistin Ambargo Karşıtı Komitesi Başkanı milletvekili Cemal El Hudari ise İsrail'e karşı resmi olarak tepki gösterilmesi ve gemilerde vatandaşı bulunan 40 ülkenin tepki göstermesini istedi. Hudari, eylemcilerin ülkelerinden yasal bir şekilde ayrıldığına dikkat çekti. Hudari, "İsrail saldırısının, güç ve cesaretin değil zayıflığın ve korkunun" göstergesi olduğunu dile getirdi. Hudari son olarak "barbarca saldırının" Gazze'ye yardımları durdurmayacağını; aksine yardımları artıracağını dile getirdi. (CİHAN)

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990156&title=israili-rahatsiz-eden-goruntu
#1259
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şili'den Türkiye'ye hareketinden önce yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere yönelik saldırısına ilişkin olarak, ''Bu insanlık dışı devlet terörü karşısında sessiz ve tepkisiz kalmayacağımızın bilinmesi gerekmektedir'' dedi.

İşte Erdoğan'ın açıklamaları:

"İsrail tarafından yapılan bu saldırı gerekçesi ne olursa olsun uluslararası hukuka aykırı bir devlet terörüdür. Gerek Türkiye'den gerek başka ülkelerden hareket eden gemiler tamamen yardım malzemeleri ile yüklüdür ve sıkı bir şekilde kontrol edilmiştir. Gemilerde sivillerden ve yardım görevlilerden başka kimse bulunmamaktadır. Aynı zamanda gemilerde beyaz bayrak bulunmaktadır.

İsrail yetkililerinin silah ifadesini kullanmalarını paylaşmak mümkün değildir, açık ve net söylüyorum, bunlar yalandır. Gemilerde sadece Türk vatandaşları değil 32 ülkeden yardım gönüllüleri vardı.

Hatay'da meydana gelen menfur saldırı ve İsrail'in hukuksuz saldırısı nedeniyle Şili'deki programımı başlamadan bitirdim.

Saldırı üzerine İsrail'deki büyükelçimizi derhal geri çağırdık ve BM'yi olağanüstü toplantıya çağırdık, aynı zamanda NATO'yu toplantıya çağırdık.

İsrail'in yaptığı ulaslararası hukuka aykırı tamamen devlet terörüdür.

Siz ne kadar hukuk dışılığın, terörün arkasındaysanız, biz de ondan daha fazla hukukun barışın adaletin arkasındayız,

Bu insanlık dışı devlet terörü karşısında sessiz ve tepkisiz kalmayacağımızın bilinmesini istiyoruz."

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=990241&title=erdogan-israilin-saldirisi-bir-devlet-terorudur
#1260
TÜRKİYE'YE KİMİN LİDER OLDUĞU MESAJI VERİLDİ
İsrail'de Yedioth Ahranoth gazetesinden Mordechai Kedar imzası ile yayınlanan makalede, "Dünyanın geleceği için savaş" başlığı kullanıldı.

"Savaş Gazze ile ilgili değil, bu radikal İslam ile liberal Batı arasındaki savaştır" denilen makale, şöyle devam etti:

"Gözleri yerinde olan herkes için, Gazze kıyılarında gerçekleşen savaşın Türkiye'nin yönetmeye çalıştığı ve Hamas, Hizbullah, İran'ı kapsayan İslami birlik ile İsrail tarafından temsil edilen liberal Batı eğilimi arasında olduğu açıktır.

Bu savaş Gazze değil, Ortadoğu'nun geleceği ile ilgili.

İsrail filoyu durdurmak istiyorsa, bunu daha şık bir şekilde yapabilirdi.

Ama burada büyük soru şudur: "Bu bölgenin lideri kim?" Görünüşe bakılırsa İsrail, İslamileşen ve Hamas'a benzer bir grup tarafından yönetilen Türkiye'ye bir mesaj vermek istedi. Yeniden Ortadoğu'yu yönetmek isteyen Osmanlı İmparatorluğu'nun güçleri, Gazze kıyılarında durduruldu"

İsrail bir aptallık denizinde

Haaretz gazetesi yazarı Gideon Levy ise, henüz operasyon gerçekleşmeden konuyla ilgili yazdığı makalede "Gazze konvoyu İsrail'i bir aptallık denizine çekiyor" başlığını kullandı.

Yazıda şu ifadeler yer aldı:

"Bu yardım filosu tabii ki barış getirmeyecek ve hatta Gazze'ye ulaşmayı bile başaramayacak. Harekat planı gemilerin Aşdod limanı kıyılarına götürülmesini içeriyor, ama bu bizi esasında aptallığın ve hatanın kıyılarına götürüyor.

İsrail yine, hiç girmese daha iyi olacak bir halkla ilişkiler savaşına giriyor beyhude yere ve kendisini utandırıyor. Gazze'nin verimsiz, hukuk dışı ve etik olmayan kuşatmasını sürdürmek ve barış filosunu Gazze'den uzakta tutmak mı istiyorlar. Bunda açıklayacak hiçbir şey yok. Özellikle açıklamalar, yalanlar ve taktiklere karnı tok bir dünyaya. Sadece İsrail'de insanlar bu lekeli açıklamaları kabul ediyor."

Sadece yardımı bloke edenler olarak görünmeyi bir kenara bırakın, bu defa kendi kuyumuzu kazmak için herşeyi yapan aptallar gibi görüneceğiz. Eğer barış filosunun organizatörlerinin amacı buysa, dün büyük bir kazanç elde ettiler."

Yine Haaretz'in konuyla ilgili yayınladığı bir analizde, İsrail 3. intifadanın önüne geçmeli denildi.

Amos Harel imzalı makalede şöyle denildi:

"Pazartesi günü gerçekleşen kan banyosundan sorna, İsrail 3. bir intifadayı engellemek için hızla çalışmalı.

Eğer dedikodular doğruysa, Müslüman lider Raed Salah İsrail operasyonunda hayatını kaybedenler arasında. Bu da ülkenin Arap vatandaşlarının patlamasına neden olabilir.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25101223/