Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - Avukat

#1281
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), nüfus idarelerinden alınacak, seçmenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını da taşıyan mühürlü ve imzalı nüfus kayıt örneğinin aslını sandık kurulu başkanlarına, kimlik belgesiyle ibraz etmesi halinde referandumda oy kullanabilmesine karar verdi.

YSK, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek'in, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası bulunmayan nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, askerlik belgesi, evlenme cüzdanı gibi kimlik belgelerine sahip çok sayıda kişinin referandumda oy kullanabilmesi için yaptığı başvuruyu karara bağladı.

Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, seçmenlerin oy kullanma haklarından yoksun kalmamaları için, nüfus idarelerinden alınacak, seçmenlerin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını da taşıyan mühürlü ve imzalı nüfus kayıt örneğinin aslını Sandık Kurulu Başkanlarına, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası olmayan nüfus cüzdanı, resmi daireler veya iktisadi devlet teşekküllerince verilen soğuk damgalı kimlik kartı, pasaport, evlenme cüzdanı, askerlik belgesi, sürücü belgesi, avukatlık kimlik belgesi gibi belgelerle birlikte ibraz etmesi halinde oylarını kullanabilmeleri mümkün olacak.

-KARŞI OY-

YSK Başkanı Ali Em ise karara ilişkin ''karşı oy'' kullandı. Em, karşı oyunun gerekçesinde, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un 87. maddesi hükmü uyarınca, seçmen kimliğinin tespitine esas olacak belgelerin, kurulca belirlenerek karar altına alındığını ve kamuoyuna duyurulduğunu belirtti.

Em, seçmen kimliğinin tespitine esas olacak bu kimlik belgelerine ek belge ilave edilmesinin geçici uygulamaları olağan uygulamalara dönüştüreceğinden çoğunluk kararına katılmadığını ifade etti.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1021217&title=yskdan-surpriz-kimlik-numarasi-karari
#1282
'Ergenekon, Balyoz, faili meçhul cinayetler' gibi kritik davaların hakim ve savcılarını korsan kararnameyle görevden almak isteyen HSYK'dan itiraf geldi. BaşkanVekili Kadir Özbek, söz konusu hakim ve savcılarla ilgili kendilerine şikayet dilekçeleri ulaştığını, bunları incelediklerinde hak ihlali tespit ettiklerini ileri sürdü. Ancak sanıklardan gelen şikâyetler hakkında Kurul'un inceleme yetkisi bulunmuyor.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) BaşkanVekili Kadir Özbek, Ergenekon, Balyoz ve Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'le ilgili davalara bakan hakim ve savcıları korsan kararnameyle görevden almaya çalıştıklarını itiraf etti. Dün CNN Türk Televizyonu'nda katıldığı programda konuşan Özbek, bazı sanıkların tutukluluk halinin devam etmesi ve gelen şikayetler üzerine kritik davaların hakim ve savcılarının yerlerini değiştirmek istediklerini söyledi. Ancak Kurul'un şikayetlerle ilgili inceleme yetkisi bulunmuyor. Soruşturmalar Adalet Bakanlığı'nın izniyle yapılabiliyor.

Katıldığı programda Özbek'e Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in "İş yükü fazla ve yeni hakim ihtiyacı varsa, mevcut hakim ve savcıların niye görevden alınmasını istiyorlar." sözleri de hatırlatıldı. BaşkanVekili bu konuda, "Mevcutlarla ilgili olarak öneri verildi. Çünkü geçen yılın devamındaki gibi sürekli olarak bize şikayetler geliyordu. Ergenekon savcıları da vardı. Sayıları fazla değil 2-3 kişiydi." dedi.

Kadir Özbek, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın bazı hakimlerin sıkıntıları için aracı olduğunu da doğruladı ve bu amaçla birlikte yemek yediklerini ifade etti. "Hakimlerle yemek meslek usulünde var mıdır?" sorusuna ise "Yoktur ama nezaket çerçevesinde arkasındaki maksada göre değerlendirmeniz gerekir." karşılığını verdi.

Seyfi Oktay'ın, HSYK'ya müdahale ettiği iddialarının sorulması üzerine Özbek, şunları söyledi: "Bu tür söylemler ve haberler Oktay ile ilgili yasal işlem yapıldıktan sonra ortaya çıktı. İki hakim arkadaşımız, Oktay ve ben yemek yedik. Gelen arkadaşlarımız İstanbul 10 ve 14. Ağır Ceza Mahkemesi başkanları. Kendileri birtakım sıkıntıları olduğunu söylediler. Adeta 'bizi buradan kurtar, çalışacak durum kalmadı' dediler. Bu taleplerin gelmesi doğal, ancak bu tür birisinin aracılık etmesi doğal değil. Sevdiğiniz, saydığınız bir bakanın referansını gözardı edemezsiniz. Ancak o dönem herhangi bir işlem yapmadık. Bu kararnamede bu arkadaşlarımız alınsın diye önerdim. Köksal Şengün'ün benimle görüşmek istediğini de Seyfi Bey iletti. Köksal Bey de geldi, Yargıtay üyeliği istedi. Bunun uygun olmayacağını, davaya müdahale anlamı taşıyacağını, kusura bakmaması gerektiğini söyledim.''

BAŞSAVCI'DAN SAVCILAR HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Özbek, dünkü açıklamalarında Balyoz davası savcılarına müdahalesiyle gündeme gelen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in özel yetkili bir savcı hakkında Adalet Bakanlığı'na suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. Özel yetkili hakim ve savcıların görev yerinin değiştirilmesi için haklarındaki soruşturma evrakının kurula gelmesi gerektiğini söyleyen Özbek, "İstanbul başsavcısının oradaki bir savcı arkadaşımızla ilgili olarak, benim verdiğim talimatlara uymadı diye CİGM suç duyurusunda bulunduysa, bu evrakın gereği Adalet Bakanlığı'nın genelgelerine ve mevzuata uymamak diye kınama cezası gerektiren bir eylemin gereğinin yapılması gerekmez miydi? Kınama cezası verilmesi halinde bu arkadaşımızın yerinin kararnameyle değiştirilmesi gerekiyordu." ifadelerini kullandı.

METİN ARSLAN - ANKARA
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1021074&title=korsan-kararnameyi-itiraf-etti-bazi-savcilari-degistirmek-istedik
#1283
ANKARA - Danıştay Başkanı Birden yaptığı yazılı açıklamada, yüz yılı aşan onurlu bir geçmişe sahip Danıştay'ın, Cumhuriyetin ve hukuk devletinin temel güvencelerinden biri olduğunu anımsatarak, Danıştay'a yönelik eleştiri ve değerlendirmelerde yargı yerini ve onun mensuplarını zan altında bırakıcı açıklamalardan özenle kaçınılması gerektiğini vurguladı.

''Anayasal bir kurum ve yüksek bir mahkeme olan Danıştay, siyasi tartışma ve çekişmelerin içine çekilmeye çalışılmamalıdır'' değerlendirmesinde bulunan Birden, şunları kaydetti;

''Danıştay'ın anayasal görev yetkileri çerçevesinde verdiği kararlarına, başta Sayın Adalet Bakanı olmak üzere Devlet adına yetki kullanan kişilerce saygı gösterilmelidir.

Danıştay kararlarının basın ve yayın organlarında, yüzeysel bilgilere dayalı olarak tartışılması, eleştiri sınırları aşılarak suçlama getirilmesi ve yargı kararlarının yakın bir zamanda yapılacak olan referandum sonucunu etkilemeye yönelik bir malzeme olarak kullanılması doğru değildir.

Son zamanlarda iyice sıklaşan açıklama ve beyanlar, Danıştay olarak yargı bağımsızlığının korunması, yargı kararlarına saygı gösterilmesi konusundaki öneri ve beklentilerimizin göz ardı edildiğini, hatta önemsenmediğini bir daha göstermiştir.

Her fırsatta Danıştay'a yönelik bu olumsuz beyan ve suçlamalara cevap vermeyi, yüksek yargı yeri olmanın itibarına uygun bir davranış olarak görmediğimiz gibi, bir yargı organının bunlardan hepsine cevap vermek için mesaisini sarf etmesi de mümkün değildir.

Halkın hukuka güvenini ve saygısını artıracak söylemler yerine, yargıyı, yasama ve yürütmenin faaliyetlerine engel bir organmış gibi göstermenin ve bu manada kamuoyuna şikayet ederek yargı yerlerini savunma durumuna düşürmenin hukuka saygılı devlet yönetiminde yeri yoktur.

Milletimizce, yargı yerlerine duyulan güvenin ve gösterilen saygının örselenmesinden, sadece yargı erkinin değil Devletimizin zarar göreceği akıllardan çıkarılmamalıdır.''

AA
http://www.ntvmsnbc.com/id/25126714/

Adalet Bakanlığı: "Yargı eleştirilere tahammül etmeli"


Söz konusu açıklamaya Adalet Bakanlığı'ndan cevap gecikmedi. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, yargının eleştirilere tahammül etmesi gerektiği belirtildi. Açıklamada, sadece yasama ve yürütme değil, yargı da dahil olmak üzere, bütün kamu kurum ve kuruluşlarının hukukun üstünlüğüne inanarak ve hukuk devleti ilkesine bağlı kalarak, anayasa ve yasalardan kaynaklanan yetki ve görevlerini, yine anayasa ve yasalara uygun bir biçimde objektif olarak yerine getirmek durumunda olduğuna işaret edildi. Açıklamada, 'benzer olaylarda, kurumlara ve şahıslara göre değişebilen farklı kararları eleştirmenin, çelişkileri ortaya koymanın ve yorum yapmanın, hukuka ve yargı kararlarına saygısızlık anlamına gelmeyeceği' vurgulandı.

YARGI DA ELEŞTİRİLERE TAHAMMÜL ETMELİ

Şunlar kaydedildi: "Nasıl ki, yasama ve yürütme kendisine yöneltilen tenkit ve eleştirileri olgunlukla karşılayıp, demokrasinin bir gereği olarak kabul ediyor ise yargı da kararlarına karşı yöneltilen eleştirileri aynı olgunlukla karşılayıp, bunu özeleştiri için bir fırsat olarak değerlendirmeli, evrensel ve ideal hukuka ulaşmada bir araç olarak kullanmalıdır. Aksi düşünce, hakimleri kutsamak ve yargı kararlarını da dogma olarak kabul etmektir. Bunun sonucu da, yargıçlar devletidir (jüristokrasi). Yargıya duyulan güvenin ve gösterilen saygının, dolayısıyla yargı erkinin zarar görmemesi için herkesten önce yargı kurumları ile mensuplarının yargılama süreci ve sonrasında daha dikkatli ve özenli davranmaları, kamu vicdanındaki adalet duygusunu zedeleyici, tarafsızlığı gölgeleyici karar ve uygulamalardan da titizlikle kaçınmaları gerekmektedir.''

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1021069&title=adalet-bakanligindan-birdene-yargi-ozelestiri-yapmali-hakimler-yargiclar-devletinde-kutsanir
#1284
Merhabalar. Türk Ticaret Kanunu'nun 419. maddesi sorunuzun cevabını içeriyor:

    D - KARŞILIKLARI TAMAMEN ÖDENMEMİŞ OLAN HİSSE SENETLERİ:

    Madde 419 - Bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı bir hisse senedini iktisap eden kimse, pay defterine kaydedilmekle şirkete karşı geri kalan bedeli ödemek ve varsa tali borçları yerine getirmekle mükellef olur.

    Şirketin kurulması veya esas sermayenin artırılması esnasında iştirak taahhüdünde bulunan kimse hisse senedini başkasına devrettiği takdirde bedelin henüz ödenmemiş olan kısmı kendisinden istenemez; meğer ki, şirketin kuruluşu veya esas sermayenin artırılması tarihlerinden itibaren iki yıl içinde şirket iflas etmiş ve hisse senedini iktisabeden kimse paydan doğan haklardan mahrum edilmiş olsun.

    Hisse senedini devreden kimse ikinci fıkra hükmüne tabi değilse, iktisap edenin pay defterine kaydedilmesiyle borçlarından kurtulmuş olur.
#1285
Merhabalar. Limited şirketler Türk Ticaret Kanunu'nun 503-556.maddelerinde düzenlenmiştir. Limited şirketlerde müdürler, ortakların tamamı olabileceği gibi birden fazla ortak müdür olarak ana sözleşmede tayin olunabilir veya sonradan ortaklar kurulu kararı ve bunun ticaret siciline tescil ve ilanıyla müdürlük sıfatı kazanılabilir. Dışarıya karşı, yani şirketin 3. şahıslarla yapacağı işlemlerde yönetimin yöneticiler arasında kısıtlanması sadece yer itibariyle (şube-merkez gibi) mümkün olup, temsil yetkisinin KONU bakımından sınırlandırılması, iyiniyetli 3. kişilerin haklarını etkilemez. Örneğin müdürlerin tek imza ile harcama sınırını onbin lira olarak belirleseniz dahi, eğer müdürler bu sınırı aşarak bir işlem yaparsa, işlemi yapan müdürlerin yetkisi yoktu, bu işlem geçersizdir diyemezsiniz. Çünkü asıl olan şirket ortaklarının şirketi birlikte yönetmesidir (TTK.m.540). Bunun istisnası ise işlemi yaptığınız 3. kişinin, bu yetki sınırlamasını bilmesidir. Yani 3. kişi bu yetki sınırlamasını biliyor veya halin icabı uyarınca bilmesi gerekiyorsa, bu durumda bu kişiye karşı işlemin geçersiz olduğu ileri sürülebilecektir. Konuyla ilgili Türk Ticaret Kanunu'ndaki hükümler aşağıdadır:

    II- TEMSİL SALAHİYETİ:

    1. ŞÜMULÜ:

    Madde 542 - Müdürlerin haiz oldukları temsil salahiyetinin şümul ve tahdidi hakkında, anonim şirketin idare meclisine dair olan 321 inci madde hükmü tatbik olunur.

    Vazifelerini ifa dolayısiyle müdürlerin işlemiş oldukları haksız fiillerden şirket mesul olur.

    2. KALDIRILMASI:

    Madde 543 - Ortaklara ait idare ve temsil salahiyetlerinin kaldırılması hakkında, kollektif şirkete dair 161 ve 162 nci maddeleri hükümleri tatbik olunur.

    Ortak olmıyan müdür umumi heyet karariyle her zaman azlolunabilir. Azlolunan müdürün mukaveleden doğan hakları mahfuzdur.

    II- TEMSİL SALAHİYETİ:

    1. VÜSAT VE ŞÜMULÜ:

    Madde 321 - Temsile salahiyetli olanlar şirketin maksat ve mevzuuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haizdirler.

    Temsil salahiyetinin tahdidi, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı hüküm ifade etmez. Ancak temsil salahiyetinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine hasrolunduğuna veya müştereken kullanılmasına dair tescil ve ilan edilen tahditler muteberdir.

    Anonim şirket adına tanzim edilecek evrakın muteber olması için, aksine esas mukavelede hüküm olmadıkça temsile selahiyetli olanlardan ikisinin imzası kafidir.

    Temsile salahiyetli olanlar tarafından yapılan muamelenin esas mukaveleye veya umumi heyet kararına aykırı olması, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahısların o muameleden dolayı şirkete müracatına mani olamaz.

    Temsile veya idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirket mesul olur. Şirketin rücu hakkı mahfuzdur.

    2. AZİL:

    A - MUKAVELE İLE TAYİN HALİNDE:

    Madde 161 - İdare işleri mukavele ile bir ortağa verilmiş ise, onun idare, hak ve vazifesi diğer ortaklar tarafından tahdit olunamıyacağı gibi kendisi azil dahi olunamaz. Ancak, muhik sebepler mevcutsa, ortaklardan birinin talebi üzerine mahkeme kararı ile idare hak ve vazifesi tahdit veya nez'olunabilir. Vazifenin yerine getirilmesinde basiretsizlik, ağır ihmal veya idarede iktidarsızlık gibi haller, muhik sebep sayılır.

    B - ORTAKLAR KARARI İLE TAYİN HALİNDE:

    Madde 162 - İdare işleri, şirket mukavelesi yapıldıktan sonra ittihaz edilen bir kararla bir ortağa verilmişse o ortak, ortakların ekseriyeti ile azledilebilir. Ekseriyet hasıl olmadığı takdirde, idare işlerine bakan ortağın şirket mukavelesi hükümlerini ihlal ettiği iddiasıyla her bir ortak azil için mahkemeye müracaat edebilir.


Kolay gelsin.
#1286
Türkiye, eski Türkiye değil. Çağı doğru okuyamayanlar, birbirinin konumuna saygılı olmayı kabullenemeyenler, yollarda kalacak.

Değişim, insanlığı hiç bu kadar derinden etkilememişti. Fert öne çıkıyor. Mahalle baskıları sorgulanıyor. Cemaatler değil, gönüllü bir araya gelişler yol alabiliyor. Evrensel insanî değerler gelenekleri, görenekleri, yaşam tarzlarını ve hukuku etkiliyor. Bakınız, bugün Türkiye'nin hukuk sistemi üzerinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var. Bu mahkemede, yargıçlarımızın verdiği kararlara itiraz ediliyor. Hem de çok itiraz ediliyor. Bize cezalar veriliyor. Referandumdaki HSYK ve Anayasa Mahkemesi değişiklikleri bir yana, hukukumuz temelleri itibarıyla sarsılıyor.

Sıkıntı, değişimi tehlikeli gören bir yargı zihniyetinin akıl almaz direnişidir. AK Parti hükümetinin varlığı, bu dirence bir de güven sorunu ekliyor.

Birbirine güveni azalmış bir toplumda, birbirine güvenmeyen devlet kurumları çatışmayı, kutuplaşmayı besliyor, tahrik ediyor.

Geçmişin defterlerini karıştırmak istemiyorum. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin, Yargıtay'ın, Danıştay'ın 27 Mayıs darbesinden bu yana verdikleri kararlar, sivil irade ile yargı bürokrasisi arasında adeta bir savaş alanı oluşturdu. Bilhassa yüksek yargıda var olan ideolojik ve başka mayalanmalar ile tahkim edilen bir zihniyet, güvensizlik ve endişe kaynağıdır.

Bu zihniyet, seçilmiş iktidarlara meydan okuyor ve ister istemez hükümetler tepki veriyor. HSYK'nın yaz kararnameleri, son kilitlenmenin anlattığı da budur.

Referanduma doğru bu bilek güreşi artıyor. Bünyesinde yargıçları ve savcıları barındıran bir dernek, sahaya iniyor ve siyasi parti gibi çalışıyor. HSYK Başkan Vekili, sert, agresif bir muhalefet lideri gibi konuşuyor.

Ülkesini seven, toplumsal mutabakatın önemini kabullenen hiç kimse bu tabloyu seyredemez. Haklı-haksız olmak hiç önemli değil.

Adalet, devletin ve yönetimin temelidir. Adalet, insaf sahibi herkesin razı olacağı, vicdanların tasdik edeceği hükümleri verir. Tartışılan, gecikilen, hele hele, ele geçirilmiş bir yargı sistemi, bu ülkede hiçbirimize rahat yüzü göstermez...

Bakınız, Türkiye'nin demokratikleşmesi, daha önce kendilerine ilişilemeyenlere dokunarak asrın davası olarak ilerliyor. Başka davalar var. Tasvip eden-etmeyen, herkes yargıdan elini çekmelidir. Herkes kendisine göre bir yargı peşinde koşarsa, hukukun üstünlüğü nasıl sağlanacak? Önümüzde bütün bu süreci etkileyecek bir referandum var. Evet demek ne kadar demokratik hak ise hayır demek de o kadar haktır...

Hükümeti eleştirmede de insaflı olunmalıdır. Dikkat edin 2002'den beri mafya neredeyse yok. Tefecilik, çek senet tahsilâtları azaldı. Anadolu'da 12 bin kilometre yol yapıldı, yeni projelerle binlerce köy içme suyuna kavuştu. TOKİ, konut alanında büyük nefes aldırdı. Sağlıkta yapılan iyileştirmeleri görmezden mi gelelim? Bunların hepsi hükümetin başarısı.

Her yapılanı kötü göstermek, bizi makul insanlar olmaktan uzaklaştırır. Makule dönmeliyiz. Vicdanlarımıza dönmeliyiz. Muhalefet de, hükümet de dönmeli. Sayın Erdoğan, "severim yaratılmışı Yaradan'dan ötürü"yü ve Sayın Kılıçdaroğlu, "incinsen de incitme"yi iliklerine kadar hatırlamalı...

Devam eden, demokratikleşmeyi etkileyecek bütün davalar, sonunda yargı tarafından çözülecek. Sonunda bu işi yargı çözecek. Yanlış yaparsak, yanlıştan dönmez isek, bütün taraflar elini yargıdan çekmez ise kaybeden hepimiz olacağız. Önce, zihniyetlerimizi değiştirmek zorundayız. Yargıyı evrensel standartlara kavuşturmak, gerçekten tarafsız, gerçekten bağımsız hale getirmeliyiz. Bu lafla olmaz. Lafı herkes söylüyor. Önemli olan, samimiyet... Takiyyenin kralı, zihinlerimizde var. Bizden olmayanı acımasızca ötekileştiriyoruz. Kendimize demokrat, kendimize Müslüman olursak, insanımıza ve ülkemize, hiçbirimizin hayrı dokunmaz....

Yargıyı rahat bırakmalıyız. Değilse, hepimize geçmiş olsun... h.gulerce@zaman.com.tr

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1020134&title=yargiyi-rahat-birakmaliyiz
#1287
Adalet Bakanlığının www.adalet.gov.tr internet sitesi ve bu siteye bağlı Türkiye'deki tüm adalet saraylarının siteleri ile www.uyap.gov.tr sitesi bir hacker tarafından çökertildi! Bugün itibariyle bu sitelere girmek isteyenler sitelerde sadece alakasız bir hoşgeldiniz sayfasıyla karşılaştılar. Hoşgeldiniz yazısına tıklayanlar ise kendilerini www.iis.net adlı siteye yönlendirilmiş buldular. Sitelerdeki aksaklık birkaç saat sürdükten sonra akşama doğru nihayet giderilebildi.

Öte yandan, Adalet Bakanlığının siteleri bu yılın Mayıs ayında da "By Lonzo" isimli Tarsuslu milliyetçi bir hacker tarafından çökertilmişti. Hacker, siteyi çökerttikten sonra sitede aşağıdaki linkte yer alan mesajı yayınlamıştı:
http://www.zone-h.org/mirror/id/10784256

UYAP sisteminde halihazırda yaşanan aksaklıkların yanı sıra bir de internet sitelerinde tespit edilen güvenlik açıklarının kötü niyetli kişiler tarafından kullanılmasıyla tüm Türkiye'deki adalet sisteminin kısa süreli de olsa felç olması, UYAP sisteminin geleceğiyle ilgili endişeleri de attırıyor. Dileriz en kısa sürede bu aksaklar tamamen giderilir ve her açıdan mükemmel bir teknik alt yapı kurularak UYAP sisteminin tam randımanlı ve kesintisiz bir şekilde çalışması sağlanır...
#1288
Limited şirketlerde müdür olmayan hissedarların (hisse oranı ne olursa olsun) karşılıksız çek suçundan sorumluluğu söz konusu değildir. Hissedar olsun veya olmasın limited şirketlerde karşılıksız çek suçunun muhatabı şirket müdürüdür.
İyi çalışmalar.
#1289
HSYK'nın yüksek yargıdan gelen üyeleri, Ergenekon, Balyoz, faili meçhul cinayetler gibi kritik davalara bakan savcı ve hâkimleri görevden almaya çalışıyor. Bu amaçla hazırlanan korsan liste dün Kurul'un gündemine getirilince Adalet Bakanı Ergin, atama taslağını geri çekti ve görüşmeleri bitirdi: "Yürüyen dava ve soruşturmalara doğrudan müdahaleyi kabul edemeyiz."

Türkiye, 12 Eylül'de referanduma gitmeye hazırlanırken, reform paketinde yapısıyla ilgili değişikliğin bulunduğu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), yine krize sahne oldu. Kurul'un, yüksek yargıdan gelen üyeleri geçen seneki gibi korsan kararnameyle kritik davalara müdahale girişiminde bulundu. Gerekçe olarak da İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in talebini gösterdiler. Bunun üzerine Kurul gündemini belirleyen Adalet Bakanlığı, atama taslağının karara bağlanmayan bölümlerini geri çekti.

Kamuoyunu bilgilendiren Bakanlık, söz konusu üyelerin 224 kişilik iki ayrı teklif listesi sunduğunu bildirdi. Bu tekliflerde başta İstanbul, Erzurum ve Diyarbakır olmak üzere özel yetkili mahkemeler ve savcılıkların yapısını tamamen değiştiren önerilerin olduğu vurgulandı. Açıklamada, "Bunların görülmekte olan davalar ile yürüyen soruşturmalara doğrudan müdahale etme sonucunu doğuracağı açıktır." denildi.

Korsan kararnamenin detayları da kritik davaların adeta bitirilmeye çalışıldığını ortaya koydu. Teklif, Ergenekon, Balyoz, faili meçhul cinayetler ve Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in yargılandığı davalara bakan hâkim ve savcıların görevden alınmasını öngörüyor. İstanbul'da özel yetkili mahkemelerde görev yapan 22 hâkimden 8'inin yerine 12 hâkimin getirilmesi isteniyor. Alınmak istenen isimler arasında Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, özel yetkili cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz'ün yanı sıra Balyoz davasında yakalama kararı veren hâkimler de var.

HSYK üyeleri, Ergenekon'da gözaltı, arama ve tutuklama ile kritik reddihakim taleplerini karara bağlayan mahkeme üyelerini de hedef aldı. Yüksek yargıdan gelen üyeler, Ergenekon soruşturmasını yürüten özel yetkili Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, savcılar Mehmet Ali Pekgüzel, Fikret Seçen, Zekeriya Öz, Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Hasan Hüseyin Özese, Balyoz davasında 102 sanık hakkında yakalama kararı veren, davada mahkeme heyetinde yer alacak olan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri Ali Efendi Peksak, Davut Bedir'in de değiştirilmesini istedi. HSYK'nın, Org. Saldıray Berk ile Erzincan Başsavcısı Cihaner'in Ergenekon kapsamındaki soruşturmayı yürüten savcı ve hakimleri de dağıtmak istemesi dikkat çekti. Albay Cemal Temizöz'ün sanık olduğu faili meçhul cinayetler soruşturmasını yürüten Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak da görevden alınacak isimler arasında yer aldı.

Edinilen bilgilere göre, HSYK'da önceki gün yaşanan 2. korsan kararname krizi, internette yayınlanan ses kayıtları doğrultusunda Kurul üyesi Ali Ertosun'un gündeme getirmesiyle başladı. Başkan Vekili Kadir Özbek, üyeler Musa Tekin ve Suna Türkoğlu, Ertosun'un teklifini destekledi. Bunun üzerine Bakan Sadullah Ergin ve Müsteşar Ahmet Kahraman, teklife, 'Yargıya müdahale niteliğinde talepleri kararnameye koyamayız.' diyerek karşı çıktı. Bu üyelerin geri adım atmaması üzerine kararname görüşmeleri kilitlendi. Görüşmeler sırasında Ergenekon davası sanığı Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in ataması da görüşüldü. Yüksek yargıdan gelen üyeler Cihaner'in Sinop'a başsavcı atanmasını isterken, bakanlığın Eskişehir'e düz savcı olarak atanmasını önerdiği kaydedildi.

HSYK'dan dün akşam saatlerinde yapılan açıklamada, 'Kurul'da görüşülmeye başlanmış olan kararname taslaklarını bakanlığın geri çekme yetkisi bulunmadığı' savunuldu. Açıklamada yer alan bir dilekçe söz konusu mahkemelere hakim atanması talebinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'den geldiğini de ortaya koydu. Açıklamada, Aykut Cengiz Engin, İstanbul Adalet Komisyonu Başkan Yardımcısı Mehmet Şefik Mutlu ve İstanbul CMK 250. maddeyle yetkili 9, 10, 11, 12, 13, ve 14. ağır ceza mahkemeleri başkanlarının imzalarını taşıyan ve bu mahkemelere '1 veya mümkün olursa 2'şer üye hakimin görevlendirilmesini' isteyen dilekçe örneklerine de yer verildi. Adalet Bakanlığı'nda müsteşarlık yapmış bir isim, "Kurul'da kararname taslağı görüşülürken taslakta bazı çıkarmalar olursa çıkarılan isimlerin yerine yeniler eklenir. HSYK üyeleri kendiliğinden kararname yapamazlar. Bakanlığın yetkisini gasp etmiş olurlar. Nokta tayini yapmak suretiyle istedikleri adamlarını getirecekler. Çok tehlikeli bir oyun. İdeolojik bir yaklaşım." ifadelerini kullandı.

Korsan ısrarı sürerse, atamalar referandum sonrasına kalacak

HSYK'daki 2. korsan kararname krizi, üye Ali Suat Ertosun'un internette yayınlanan ses kayıtları doğrultusunda gündeme getirdiği listeyle başladı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, "Yargıya müdahale niteliğinde talepleri kararnameye koyamayız." diyerek listeyi reddetti. Korsan kararname ısrarının sürmesi halinde Bakan Ergin ve Müsteşar Ahmet Kahraman'ın toplantılara katılmayacağı belirtiliyor. Unvanlı hakim ve savcıların ataması ile kararnamedeki idari yargıya yönelik bölümün 12 Eylül referandumu sonrasına bırakılabileceği vurgulanıyor.

Özbek: Önemli sıkıntılarımız var

Korsan kararname krizi nedeniyle HSYK'daki görüşmelere ara verildiği Başkan Vekili Kadir Özbek'in açıklamalarından anlaşıldı. HSYK'ya gelişinde gazetecilerin sorusunu cevaplayan Özbek, kararname taslağı üzerindeki çalışmaların devam ettiğini belirterek, "Kurul çalışmalarında önemli sıkıntılarımız var, aşmaya çalışıyoruz.'' dedi. Özbek'in açıklamasından yarım saat sonra ise Adalet Bakanlığı'nın açıklaması geldi. Bakanlık açıklamasında, Kurul üyelerinin devam eden davalara müdahale niteliğinde teklifte bulunduğu belirtilince Özbek'ten karşı açıklama geldi: "Hiçbir HSYK üyesinin devam eden davalara müdahalesi söz konusu olamaz.''

İş yükleri fazlaysa, neden görevden alınmaları isteniyor?

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) açıklamalarını değerlendirerek, "İş yükü fazla ve yeni hakim ihtiyacı var ise şayet, mevcut hakim ve savcıların niye görevden alınmasını istiyorlar?" dedi. Ergin, İstanbul Atatürk Havalimanı'na gelişinde bir gazetecinin, "HSYK'dan atama krizine ilişkin olarak yapılan açıklamada 'Kriz Adalet Bakanı kaynaklı, Kurul çalışamaz hale getirilmeye çalışılıyor.' denildi, bu konuda ne söyleyeceksiniz?'' sorusu üzerine şöyle dedi: "Ama açıklamada temel olarak 'biz mahkeme başkanlarının talebini yerine getirmeye çalışıyoruz' deniyor. İş yükü fazla ve yeni hakim ihtiyacı var ise şayet, mevcut hakim ve savcıların niye görevden alınmasını istiyorlar, yeni hakim vermenin yanında? Bu birinci sorudur, cevabı verilmesi gereken.

İkincisi de bu mahkemelerin şu andaki iş yükü, HSYK'nın her mahkeme için belirlediği iş yükünün çok altındadır. Kurulun kendi belirlediği standardın çok altında iş yüküne sahiptir bu mahkemeler. CMK 250 ile yetkili mahkemelerle oranlasınlar.''

2010 yaz kararnamesi taslaklarının karara bağlanmayan bölümlerinin geri çekilmesine ilişkin Adalet Bakanı Ergin, "Bize göre Kurul'da (HSYK) şu anda görüşülmesi mümkün olan bir taslak yok." dedi. Kanal24 Televizyonu'nda 'Gündem Özel' programına katılan ve gazetecilerin, "Kadir Özbek 'Yarın (bugün) yeniden toplanacağız' dedi. Şimdi ne olacak?" şeklindeki sorusu üzerine Ergin, taslağın görüşülmeyen kısmını çektiklerini, gelen taleplere göre bunlarla ilgili çalışma yapacaklarını belirtti. Ergin, bakanlığının bu çalışmayı tamamlayarak Kurul'un önüne götüreceğini ifade etti. "O zaman yarın (bugün) ne toplantısı yapılacak?" sorusuna karşılık da Ergin, "Onu Sayın Başkan Vekili'ne sorarsınız, ne toplantısı yapılacak. Bize göre Kurul'da şu anda görüşülmesi mümkün olan bir taslak yok." dedi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1017473&title=korsan-kararnameye-bakandan-gecit-yok&haberSayfa=1
#1290
Üzerinden yarım asır geçmesine rağmen Türkiye hâlâ 27 Mayıs 1960 darbesinin acısını yaşıyor. Dönemin başbakanı Adnan Menderes'i idam sehpasına götüren cuntacıların rayından çıkardığı sistem, bir daha yerine oturmadı.

Daha sonraki modern, postmodern bütün darbeler 27 Mayıs'ın ürünüydü. Bu sebeple, Adnan Menderes'in hayatta kalan tek oğlu Aydın Menderes, 12 Eylül darbecilerine yargılanma yolunu da açan anayasa referandumunu sabırsızlıkla bekliyor. "Her 'evet' oyu, merhum Adnan Menderes'in ruhuna okunmuş bir Fatiha yerini tutacaktır." diyen Aydın Menderes'e göre reform paketi halkın onayından geçerse 50 yıldır Türkiye'nin içine sokulduğu kaos ve terör ortamı sona erecek, vesayet rejimi ortadan kalkacak ve millî irade yeniden egemen olacak.

27 Mayıs 1960 darbesi olduğunda 14 yaşında olan Aydın Menderes, 12 Eylül referandumuyla ilgili Zaman'a değerlendirmelerde bulundu. Oğul Menderes, bugünkü birçok sorunun altında yatan ana sebebi 'vesayet rejimi' olarak görüyor. Bunun başlangıç adresini de 27 Mayıs darbesi olarak gösteriyor. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesinin Cumhuriyet'in üç kurucu öğesinden birisi olduğunun altını çizerken şu tespitleri yapıyor: "27 Mayıs'tan sonra ise Türkiye'de bir vesayet rejimi kurulmuştur. 'Yeter! Söz milletindir' tanımı geçerliliğini yitirmiştir. Milli irade ortadan kaldırılmıştır. Şimdi 'evet' olarak verilecek bütün oylar 27 Mayıs'ın kurduğu vesayet rejimini ortadan kaldıracaktır."

Aydın Menderes, sandıklardan 'evet' oyunun fazla çıkacağı kanaatinde. 'Hayır' kampanyası yürüten parti yöneticilerine ise, "Milletimizin önüne demokrasi ve hukuk devleti için gelmiş bulunan büyük bir fırsatın kaçırılması için uğraş vermektesiniz. Bu, size yakışmıyor." diye sesleniyor. "Partilere bir ders vermek istiyorsanız sık sık yapılan seçimlerle sürekli sandık önünüze gelir." diyen Menderes, "Ama partileri değil, milletin bizatihi kendisini ilgilendiren böyle bir anayasa değişikliği fırsatı 50 yıl sonra geldi; bu fırsat kaçarsa bir daha ne zaman gelecek bilinmez." uyarısında bulunuyor.

DP DİYE BİR PARTİ KALMADI

Aydın Menderes, 'hayır' kampanyası yürüten Demokrat Parti (DP) ile ilgili de çarpıcı tespitlerde bulundu. "Demokrat Parti diye bir parti artık yoktur. Çoban Sülü, sürüsünü dağıtmıştır. Sözlerini dinleyecek kimse kalmamıştır." diyen Menderes, günümüzde DP'nin Sabih Kanadoğlu'nun ve Tansel Çölaşan'ın sözcülüğünü yaptığını belirtiyor.

Anayasa değişikliğinin, 1970 öncesinden başlayarak bugüne kadar devam eden terör olaylarıyla ilgisi üzerinde de duran Aydın Menderes'in yorumu dikkat çekici: "1961'deki anayasayla kurulan yüksek yargı ve askerden oluşan oligarşik yapı, Türkiye'ye vesayet rejimini getirdi. Bu tarihten itibaren işbaşına gelen hükümetler bugünkü AK Parti hariç, güvenlik kuvvetlerine ve istihbarat örgütlerine hiç dokunamadılar. Böylece terörü önlemekten sorumlu olan iktidarlar, bunu yerine getirmekle mükellef organları bir türü denetim altına alamadı. Eğer bu anayasa değişikliği kabul edilmez ve bunun sonucunda yeni bir anayasa yapılmazsa bu yapı sürer. Davul seçilenlerin boynunda, tokmak başkalarının elinde olmaya devam eder."

ERDAL ŞEN
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1017914&title=aydin-menderes-referandumda-her-evet-oyu-babamin-ruhuna-bir-fatihadir
#1291
Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, Dersim isyanı sırasında Atatürk'ün hayatta olduğunu ve isyanın bastırılması emrini de Atatürk'ün verdiğini söyledi. Pamukoğlu, "Dersim birkaç kere ayaklanma teşebbüsünde bulundu. Atatürk sağdı, her şeyi yaptıran Atatürk'tü" dedi.

12 Eylül'de yapılacak olan Anayasa referandumu için 'hayır' kampanyası başlatan HAK ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Genel Başkanı Osman Pamukoğlu Edirne'de basın mensupları ile bir araya geldi.

Yapılan basın toplantısında, sürekli gündeme getirilen Dersim isyanına değinen Osman Pamukoğlu, Dersim isyanının Atatürk'ün emri ile bastırıldığını öne sürdü. İsim vermeden Ak Parti hükümetini eleştiren Pamukoğlu, hükümetin 'hüneri' olmadığı için ölülerle ve Cumhuriyetin kuruluş dönemindeki insanlarla uğraştığını ifade etti.

'MUSTAFA KEMAL PAŞA BAŞIMIZA TAŞ YAĞDIRDI'

Atatürk'ün Dersim isyanını bastırmak için harekat yönettiğini savunan Pamukoğlu şunları söyledi:

"Hünerleri olmadığı için ölülerle ve Cumhuriyetin kuruluş dönemindeki insanlar ile de uğraşıyorlar. 'Atatürk' diyemiyorlar, meydanı boş buldukları zaman onu da diyecekler. Hiç uzatmanın gereği yok. Dersim birkaç kere ayaklanma teşebbüsünde bulundu. Atatürk sağdı, her şeyi yaptıran Atatürk'tü. O kadar Atatürk'tür ki Trabzon'da Atatürk'ün kaldığı bir ev var. O evde Atatürk bu Dersim isyanında Karadeniz bölgesindeydi, bizzat haritaya kırmızı ve mavi, kendisi işaretlemiştir. Bizim kuvvetlerimiz ve isyancıların kuvvetleri diye. Kendi el yazısı ve farklı askeri şekiller çizmiş, oklar çizmiş ve harekatın nasıl yapılacağını ve ortadan kaldırılacağını bizzat kendisi eli ile yazmış ve şekillendirmiştir.

Harita Trabzon'dadır. Hatta doğuda görevliyken, isyanlarda bulunan çok yaşlı bir Kürt vatandaş ile sohbet ettim. O isyanları bana anlattı. Söylediği söz, 'Mustafa Kemal Paşa başımıza taş yağdırdı'. İsyanları devletler nasıl bastırdıysa, Atatürk'te öyle bastırdı. Bundan sonra olacaksa yine aynı şekilde bastırılacaktır" dedi.

http://www.aksam.com.tr/2010/08/20/haber/guncel/15132/_dersim_in_emrini_ataturk_verdi___.html
#1292
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan son YAŞ toplantısında Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı'na atanan Erzurum'daki Ergenekon soruşturmasının 1 numaralı şüphelisi Orgeneral Saldıray Berk hakkında, "Kamu görevlisine hakaret"ten suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunun Berk'in de katıldığı, Yüksek Askeri Şûra toplantısından kısa süre önce yapıldığı ortaya çıktı.

Başbakan Erdoğan 1-3 Ağustos tarihlerinde toplanan Yüksek Askeri Şûra'da (YAŞ) Kara Kuvvetleri Eğitimve Doktrin Komutanlığı'na (EDOK) atanan Erzurum'daki Ergenekon iddianamesinin 1 No'lu şüphelisi 3. Kolordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk hakkında, "Kamu görevlisine hakaret" ve "Kişilik haklarını zedeleyici ağır hakaret" iddiasıyla suç duyurusu yaptı.

'MEMLEKETİ SATTIĞINI BİLİYOR MUSUNUZ?'

Başbakan Erdoğan'ın Avukatı Fatih Şahin aracılığıyla yaptığı suç duyurusunda, Orgeneral Berk'in 2008'de Erzincan Kemaliye'ye bağlı Başbağlar Köyü ziyaretinde söylediği ileri sürülen sözler yer aldı. Orgeneral Berk'in konuşmasında, AK Parti ve Başbakan Erdoğan'a ağır eleştirilerde bulunduğu ve "Başbakan'ınmemleketi sattığını da biliyormusunuz" dediği iddia edildi. YAŞ toplantısından önce gerçekleşen suç duyurusunun Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na yapıldığı, buradan Erzincan Başsavcılığı'na, ardından da 4 Ağustos tarihinde Kemaliye Başsavcılığı'na ulaştığı öğrenildi. Kemaliye Başsavcısı Ramazan Temel, soruşturmanın henüz tamamlanmadığını belirterek "Başbağlar Köyü sakinlerinin ifadelerini aldık. Orgeneral Berk de iki tanığının olduğunu söyledi. Bu tanıkların ifadelerini de aldıktan sonra sanırım15 gün ya da 1 ay içerisinde iddianameyi tamamlarım" bilgisini verdi.

ORGENERAL BERK İLK KEZ İFADE VERDİ

Dava kapsamında Erzincan Başsavcılığı, Orgeneral Berk'in talimatla ifadesini aldı. Orgeneral Berk'e atfedilen sözler geçen ay köy sakinlerinden Necati Aydoğdu'nun iddialarıyla gündeme gelmişti. Aydoğdu internet sitelerine yansıyan açıklamasında, Berk'in köylerini ziyareti sırasında AK Parti'ye oy verdiğini öğrenince, "Başbakan'ın memleketi sattığını da biliyormusunuz?" dediğini ileri sürmüştü.

3. ORDU'DA SESSİZ DEVİR TESLİM

3'üncü Ordu Komutanı iken Kara Kuvvetleri Eğitim Doktrin Komutanlığı'na (EDOK) atanan Orgeneral Saldıray Berk, 13 Ağustos günü sessizce düzenlenen devir teslim töreniyle Erzincan'a veda etti. Törene Erzincan Valisi Abdulkadir Demir başta olmak üzere hiçbir sivil davet edilmedi. Orgeneral Berk, sadece askeri erkanın katıldığı törenle görevini Orgeneralliğe yükselen Korgeneral Yalçın Ataman'a devretti. Törene Genelkurmay Başkanlığı'na atanan Orgeneral Işık Koşaner de katıldı.

BERK'İN AVUKATI: KEMALİYE CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA YAZILI OLARAK İFADE VERDİ

Yüksek Askeri Şura'da (YAŞ) Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı'na (EDOK) atanan Orgeneral Saldıray Berk, ''Başbakan'a hakaret'' suçlamasından Erzincan'ın Kemaliye ilçesi Cumhuriyet Başsavcılığına ifade verdi.

Orgeneral Berk'in avukatı Zeynel Yüksel, AA muhabirine açıklamasında, Berk'in daha önce Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde denetim yaptığını, köyden ayrılmadan önce helikopterin kalkmasına 5-10 dakika kala, köylülerin yanına gelerek kendisiyle sohbet ettiği ifade ettiğini söyledi.

Vatandaşın, köylerinin yolunun bozuk olduğunu ve bunu komutana şikayet ettiklerini belirten Yüksel, şöyle devam etti:

''Vatandaş yolun yapılmadığını şikayet edince komutanım, 'iyi seçilmiş yöneticiler her şeyin üstesinden gelir' demiş. Bu sözü, bazı internet sitelerinde çarpıtılarak yer aldı. Bunun YAŞ toplantısı öncesi özellikle sunulduğunu düşünüyorum. Haber bazı internet sitelerinde çarpıtılarak yer alınca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı 20 Temmuz'da 'Başbakan'a hakaret' iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuş. Ankara'nın Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmesi üzerine de suç duyurusu Kemaliye ilçesine gönderilmiş. Komutanım da ağustos ayının başında Kemaliye Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak ifade verdi. Suçlamaları kesinlikle kabul etmiyor.''

Bu arada Kara Kuvvetleri Eğitim Doktrin Komutanlığına (EDOK) atanan Orgeneral Saldıray Berk'in, 3. Ordu Komutanlığı görevini, orgeneralliğe yükselen Korgeneral Yalçın Ataman'a devrederek Erzincan'dan ayrıldığı öğrenildi.

http://www.haberturk.com/gundem/haber/543930-basbakandan-suc-duyurusu
#1293
Merhabalar. Anonim şirketlerde şirketin malî işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim kurulu üyesi dışında kalan hiçbir kişiye karşılıksız çek sebebiyle ceza verilemez. 5941 Sayılı yeni Çek Kanunu'nun m.5/2 hükmünde yer alan "yönetim organının üyesi" ifadesinden anlaşılması gereken şey bu. Diğer türlü şirkette kendisine emir ve talimat verebilecek durumda olan kişilerin varlığına rağmen daha alt kademede görev yapan kişilerin cezai sorumluluğa sahip olduğunu kabul etmek gerekecektirki böyle bir sonuç kanunun lafzıyla olduğu kadar amacıyla da bağdaşmayacaktır. Dolayısıyla yönetim kurulu üyesi olmadığı sürece akrabanızın endişelenmesine gerek yok.
Kolay gelsin...
#1294
Z. Kıvanç El'in haberi

Adalet Bakanlığı'nın 22 Nisan'da sınavla aldığı 300 hakimin atanmasına ilişkin Bakan Sadullah Ergin isyan etti.

İdare Mahkemesi'nden bir kez daha yürütmeyi durdurma çıkması halinde Bakanlık, yaklaşık 800 hakime kameralı sınav yapmak zorunda kalacak.

22 Nisan'daki hakimlik sınavına giren yaklaşık 600 adaydan 300 hakimin atamaları yapıldı.

ATAMALARI YAPILAMIYOR

Mülakatlarda başarısız olan adli yargı hakim adayı Adnan Özcanan, yürütmeyi durdurma ve işlemin iptali için dava açtı.

Ankara 5'inci İdare Mahkemesi 23 Haziran 2010'da aldığı kararla, 300 hakimin atamasına ilişkin işlemin yürütmesini durdurdu.

Oybirliğiyle alınan kararın gerekçesinde 'Mülakata giren davacıya sorulan sorular ile davacının sorulara verdiği yanıtların kayıt altına alınmaması nedeniyle davacı iddiaları ile dava konusu işlemin hukuka uygun olup olmadığı yolundaki denetim yapılamadığı' ifadelerine yer verildi.

Adalet Bakanlığı'nın 1 ay içinde görevlerine son vermesi gerekirken imdada Bölge İdare Mahkemesi yetişti ve yürütmeyi durdurma kararını usulden bozdu.

Şimdi İdare Mahkemesi'nin yeni kararı bekleniyor. Bu karar beklendiği için de hakimlerin atamaları gerçekleştirilemiyor.

Stajyer olarak görevlerini sürdüren hakimler maaşlarını da alıyor ancak görev yerlerine atanamıyor.

Son derece yanlış bir karar

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 'İdare Mahkemesi'nin vermiş olduğu karar kendi alanında ilk' olduğunu ifade ederek, 'Bu kararın son derece yanlış bir karar olduğunu düşünüyoruz' dedi.

Ergin, 'Kameralı kayıt altına alınmasının uygulanabilirliği yok. Diyelim ki, bir kişi haksızlık gerekçesiyle dava açtı, biz de onun görüntüsünü gönderdik, karşılaştırma için diğer videoların da görülmesi gerekir.

Bunun içinden çıkmak mümkün mü? Aylardır biz bu işin çözümü konusunda beklemedeyiz. Bu bir zaman kaybı değil de nedir?' diye konuştu.

800 kişinin kaydı incelenebilir

İdare Mahkemesi'nin yeni bir yürütmeyi durdurma kararı vermesinin ardından Bakanlık Danıştay'a itiraz edecek.

Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermez ise 300 hakimin atamaları gerçekleştirilecek.

Mülakatların iptal edilmesi halinde ise 300 hakim işten çıkartılarak yeniden sınav yapılacak.

Bu sınavda da kameralı kayıt altına alınacak. Bir adayın sınava itiraz etmesi halinde sınava giren tüm adayların kayıtlarının incelenmesi de gündeme gelebilecek.

Bu durumda sınava 800 kişi girmesi halinde 800 kişinin kamera kaydı incelenecek.

http://www.aksam.com.tr/2010/08/20/haber/siyaset/8007/300_hakime_kamera_engeli.html
#1295
Merhabalar. Hayırlarla, güzelliklerle dolu bir Ramazan ve neşe içinde geçireceğiniz bir bayram diliyorum. Olayla ilgili anlattığınız kısımlar açısından şu kadarını söyleyebilirim: Halanızın felçli ve yatalak olması, halanız tarafından böyle bir fiziksel şiddetin uygulanamayacağının izahında kuvvetli bir delil olarak kabul edilecektir elbette. Ancak sadece bu hususa bakılarak karar verilemez. Dosyadaki diğer deliller, halanızın tam yatalak olup olmadığı (ayağa kalkıp kalkamadığı), vs. ve tüm yönleriyle dosyanın incelenmesi gerekir. Böyle bir inceleme yapılmadığı sürece sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi de mümkün değildir.


Önemli not: Çok kısıtlı ve yanıltıcı olabilecek açıklamalara istinaden yapılan yukarıdaki değerlendirmeler, bu bölümde yer alan konu/soru hakkında kişileri en temel düzeyde bilgilendirme amacına matuftur. Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.
#1296
Merhabalar. Karşılaştığınız durumda iki şekilde hareket edebilirsiniz:

1) Kiracınız evi boşalttığına ve ev şu anda tamamen boş olduğuna göre komşularınızın şahitliğinde kapıyı çilingirle açtırıp önden beraberce bir durum tespiti yapabilirsiniz. Akabinde de taşınmazın bağlı olduğu adliyeye gidip sulh hukuk mahkemesine yazılı şekilde müracaat ederek taşınmazda oluşan zarar durumuyla ve bu zararın ne kadar bir meblağ harcanmak suretiyle giderilebileceği hususunda tespit yapılmasını talep edebilirsiniz. Bu tespit neticesinde mahkemece görevlendirilecek bilirkişinin dosyaya sunacağı rapor sizin için bir delil teşkil edecektir. Ancak bu ihtimalin şöyle küçük bir riski de bulunmakta: Taşınmazın anahtarları size fiilen teslim edilmediğinden ve siz taşınmaza çilingir yoluyla girmek zorunda kalacağınızdan, kiracınız, henüz taşınmazı tam olarak tahliye etmediğini, içinde kendisine ait değerli bir kısım eşyaların bulunduğunu ve bunların tarafınızdan alındığını iddia ederek hakkınızda suç duyurusunda bulunma yoluna gidebilir. Ancak bu ihtimal hayli düşüktür ve çilingirle taşınmaza girerken yanınızda bulunacak olan (mümkünse aynı soyadını taşımayan) şahitler yoluyla böyle bir iddianın sonuçsuz bırakılması da mümkündür.

2) Şayet küçük de olsa bir risk almayayım diyorsanız, bu durumda taşınmazda yapılacak olan tespitle birlikte eve çilingirle girilmesi işini de resmi makamlara havale etmeniz gerekecektir. Ki aslında yapılacak olan tespit açısından da en sağlıklı yol da budur. Ancak resmi makamların müdahalesinin talep edilmesi ve bu şekilde çilingirle taşınmaza girilmesinin yasal dayanağının bulunması da kolay değildir. Bunu da şu şekilde sağlayabilirsiniz diye düşünüyorum: İlkin taşınmazın bağlı olduğu adliyedeki sulh hukuk mahkemesine giderek hakimle bir görüşme yapıp kiracısı tarafından boşaltılmış ve fakat kilitli durumdaki bir taşınmazla ilgili tespit talebinde bulunmak istediğinizi, bu taşınmaza çilingirle girilip girilemeyeceği sormanız gerekecektir. Şayet olumlu cevap alırsanız, buna uygun bir dilekçe ile mahkemeye müracaat etmenizle sorununuz çözülecektir. Mahkemeler bir mani hal olmadığı sürece aynı gün içinde bile bu tür tespit işlerini halledebiliyor. Yani böyle bir durumda muhtemelen aynı gün içinde mahkeme heyeti taşınmaza gidip tespit işlemini gerçekleştirecektir. Sonrasında ise mahkeme heyetiyle birlikte tespit işleminde hazır bulunan ve gerekli notları alan bilirkişi tarafından konuyla ilgili bir rapor hazırlanacak ve mahkemeye sunulacaktır. Siz bu ihtimalde mahkeme heyetinin tespit işlemini gerçekleştirmesinden sonra (bilirkişinin rapor vermesini beklemeden) hemen taşınmazın kilitlerini değiştirerek taşınmazı bir başkasına kiralama yoluna gidebilirsiniz, bunun önünde herhangi bir yasal engel kalmamış olur.
Şayet sulh hukuk hakimi çilingirle daireye girilemeyeceğini belirtirse, bu durumda bunu başka yollardan sağlama yoluna gitmeniz gerekecektir. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi, yasal mevzuat açısından bu konuda size yardımcı olabilecek hükümler son derece sınırlıdır. "Taşinmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun" bu imkanlardan biri olarak kullanılabilir. Keza BK.m.269/1 hükmüne müracaat denenebilir. Ancak bu hususta daha fazla bilgi verilmesi bu sitenin kuruluş amacına ve ilkelerine uygun düşmeyecektir. Bu sebeple bu konuları bir avukatla görüşmeniz en sağlıklı yol olacaktır.


Önemli not: Çok kısıtlı ve yanıltıcı olabilecek açıklamalara istinaden yapılan yukarıdaki değerlendirmeler, bu bölümde yer alan konu/soru hakkında kişileri en temel düzeyde bilgilendirme amacına matuftur. Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.
#1297
Merhabalar. Şayet karşı tarafla anlaşma imkanınız kalmadıysa, bu durumda takip edilecek en sağlıklı yol, çatının mevcut halinin, yapılan imalat ve işçilikteki yanlışlıkların ve sorunun ne şekilde düzeltilebileceğinin mahkeme yoluyla tespit ettirilmesi, tespit neticesinde dosyaya sunulacak olan bilirkişi raporunun bir nüshasının karşı tarafa ulaştırılması/tebliğ edilmesi ve bundan ayrı bir ihtarname ile kendilerinden rapor istikametinde (mesela 10 gün içinde) eksikliklerin giderilmesinin istenilmesi, aksi halde ücreti alacak bakiyelerinden mahsup edilmek üzere bu eksikliklerin tarafınızdan karşılanacağını bildirmeniz olacaktır. Bunun için söz konusu gayrimenkulun bulunduğu bölgeye bakan adliyeye gitmeniz ve yukarıda belirtilen hususlarla ilgili tespit talebini ve konu özetini içeren dilekçe ile nöbetçi sulh veya asliye hukuk mahkemesine müracaat etmeniz gerekmektedir. Tebligat için e-posta veya telefon yoluyla muhatabınızdan yeni bir adres talep edebilirsiniz bu arada. Verilecek adres ev adresi de olabilir. Önemli olan ilgili kişiye tebligatın yapılmasıdır.

Kolay gelsin.


Önemli not: Çok kısıtlı ve yanıltıcı olabilecek açıklamalara istinaden yapılan yukarıdaki değerlendirmeler, bu bölümde yer alan konu/soru hakkında kişileri en temel düzeyde bilgilendirme amacına matuftur. Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.
#1298
Merhabalar.

İflas kararı, müflis şirketin vadesi gelmemiş olan borçlarını muaccel kılar (talep edilebilir hale getirir). Müflis şirkettin tüm alacaklıları, derhal alacaklarını iflas masasına kaydettirebilirler. Bunun tek istisnası, müflis şirketin vadeli borcunun ipotekle teminat altına alınmış olmasıdır. İpotekle teminat altına alınmış olan vadeli borçlar iflas kararından etkilenmez. Bu hususun yasal dayanağı olan İcra ve İflas Kanunu'nun 195. maddesi aynen şu şekildedir:

    MÜFLİSİN BORÇLARININ MUACCELİYET KESBETMESİ:
   
     Madde 195 - Borçlunun taşınmaz mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları anaya zammolunur.
   
    (Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/41 md.) Müflisin vadesi gelmemiş faizsiz borçlarından yıllık kanuni faiz hesabıyla iskonto yapılır.


İflas kararı müflis şirketin vadeli alacaklarını ise etkilemez. Bu alacaklar vadeleri geldiğinde müflis şirkete ödenmek durumundadır. Bu hususun yasal dayanağı olarak İcra ve İflas Kanunu'nun 229/1. maddesi gösterilebilir:

    MASA ALACAKLARININ TAHSİLİ, MÜSTACEL SATIŞ:
   
     Madde 229 - İflas idaresi, masanın vadesi gelmiş alacaklarını tahsil ve lüzumunda takip veya dava eder.


İyi çalışmalar.


Önemli not: Çok kısıtlı ve yanıltıcı olabilecek açıklamalara istinaden yapılan yukarıdaki değerlendirmeler, bu bölümde yer alan konu/soru hakkında kişileri en temel düzeyde bilgilendirme amacına matuftur. Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.
#1299
Alıntı YapBen bu durumda bana borcu olan ortak nedeniyle önce bu kişiyi icraya verip  Ltd.Şti. için fesih talebinde bulunmam mümkün mü?

Bu kişi hakkında takibi kesinleştirdikten ve şirket hissesine haciz koydurduktan sonra mümkündür.

Alıntı YapBirde bononun son ödeme tarihi üzerinden tam 8 ay geçti. alacağım bir mal karşılığında bonoyu ciro ile devretme sürem geçti mi?geçmedi ise bu hakkımı ne zaman kadar kullanabilirim? borçlunun buna itiraz etmesi halinde yapılmış olan devir işlemi geçersiz olur mu?

Üç yıllık zamanaşımı süresi içinde bonoyu devredebilirsiniz. Borçlunun yapacağınız devre karşı herhangi bir itiraz hakkı bulunmamaktadır.

İyi çalışmalar.

Önemli not: Çok kısıtlı ve yanıltıcı olabilecek açıklamalara istinaden yapılan yukarıdaki değerlendirmeler, bu bölümde yer alan konu/soru hakkında kişileri en temel düzeyde bilgilendirme amacına matuftur. Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.
#1300
İstanbul'daki çeşitli adliyelerde görev yapan 50'ye yakın hâkim ve savcı hakkında organize suç örgütlerinden maddi menfaat temin ettikleri iddiasıyla çok gizli bir soruşturma başlatıldı. Bakanlıktan iki müfettiş, hâkim ve savcıların yurtiçi ve yurtdışındaki mal varlıklarını araştırıyor

İstanbul'da, Beşiktaş'taki ağır ceza mahkemeleri başta olmak üzere çeşitli adliyelerde görev yapan 50'ye yakın hâkim ve savcı hakkında organize suç örgütlerinden maddi menfaat temin ettikleri iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Adalet Bakanlığı'ndan iki müfettiş, altı aydır yürütülen bu "çok gizli" idari soruşturma kapsamında hâkim ve savcıların yurtiçi ve yurtdışındaki malvarlıklarını araştırıyor. Yargıyı sarsan soruşturmanın asıl amacı uyuşturucu kaçakçılarından ve çetelerden haksız kazançla elde edilen paralara ulaşmak. SABAH Özel İstihbarat Bölümü'nün edindiği bilgilere göre müfettişler paranın izini sürerek somut delillere ulaşmak için öncelikle hâkim ve savcıların ve birinci derece yakınlarının tapu-banka kayıtlarını titizlikle inceledi. Ancak rüşvet skandalına karışan yargı mensuplarının veya yakınlarının üzerinde dikkat çekici bir malvarlığı artışına şimdilik rastlanmadı. Bunun üzerine müfettişler, adliyedeki üst düzey görevlilere ve memurlara hâkim ve savcıların gayri resmi malvarlıklarının bulunup bulunmadığını sordu.

UKRAYNA GEZİLERİ
Müfettişler ayrıca hâkim ve savcıların yurtdışı giriş- çıkış kayıtlarını da mercek altına aldı. Yapılan inceleme sonucunda soruşturmada adı geçen yargı mensuplarının çoğunun Ukrayna başta olmak üzere eski Doğu Bloku ülkelerine sık sık seyahate gittiği belirlendi. Soruşturma, İstanbul Beyoğlu, Beşiktaş ve Fatih adliyelerinde yürütülüyor. Ağır ceza, asliye ceza ve sulh ceza mahkemelerindeki hâkimlerle ilgili yapılan soruşturma kapsamında şüpheli hâkim ve savcıların yanı sıra çok sayıda tanık hâkim, savcı ve yazı işleri müdürü de dinlendi.

İTİRAFÇI G.S. YARGIYI SARSTI
Çok gizli soruşturma, G.S. adlı hukuk bürosu sahibi bir kadının uyuşturucu ve çete davalarında arabulucu olarak hâkim ve savcılarla görüştüğünün tespit edilmesiyle başladı. G.S.'nin telefonları dinlemeye alınınca organize suç örgütlerinden yargı mensuplarına uzanan derin ilişkiler ağı ortaya çıkarıldı. G.S., delillerin elde edilmesinden sonra Emniyet'te sorguya alındı. Polis, G.S.'nin önüne çok sayıda telefon görüşmesinin dökümlerini koyunca G.S., kendi isteğiyle "itirafçı" olup hâkim ve savcılarla olan derin ilişkilerini açıkladı. G.S., yanında çalıştırdığı avukatlar vasıtasıyla çete davalarının sonuçlarını nasıl etkilediğini detaylı bir şekilde anlattı.

1 MİLYON EURO'YA TAHLİYE
Buna göre G.S. önce hâkimleri büyük rüşvetlerle "bağlıyor." Çete lideri rüşvet alındıktan sonra tahliye ediliyor. Daha sonra, sonucu önceden belli olan dava için göstermelik bir savunma hazırlanıyor. Yıllar süren formalite bir yargılama sonucunda da çetenin istediği şekilde karar veriliyor. Davalarda tahliye başına verilen rüşvetin 500 bin ile 1 milyon Euro arasında değiştiği kaydediliyor. İtirafçı G.S.'nin, hakkında iddialarda bulunduğu sekiz hâkim kendisine dava açınca sırra kadem bastığı belirtiliyor. Rüşvet aldığı iddia edilen mahkeme başkanlarının, rüşvet çarkına uymayan mahkeme üyelerini başka yerlere sürdürdüğü belirtiliyor. Bazı hâkimlerin de rüşvetle verilen kararları sindiremeyerek tayin talebinde bulunduğu kaydediliyor. Hakkında soruşturma yürütülenler arasında Beşiktaş'taki özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde görevli mahkeme başkanları ile hâkimler de bulunuyor. Adalet Bakanlığı müfettişleri, soruşturmada adı geçen yargı mensuplarını "şüpheli" sıfatıyla sorguluyor. Soruşturmanın devam ettiği ve bazı yargı mensuplarının izinden döndükten sonra sorgulanacağı öğrenildi. Bu arada Emniyet'in elinde bazı hâkimlerin garsoniyer olarak kullanılan evlere kadınlarla birlikte girip çıkarken çekilmiş gizli görüntülerinin bulunduğu öğrenildi. Garsoniyerlerin adreslerini itirafçı G.S.'nin verdiği belirtildi.

'Tahliye kararı al yoksa canını alırız'
Edinilen bilgilere göre müfettişlerin soruşturduğu konulardan biri de Fikret Eskin adlı bir uyuşturucu kaçakçısının yargılandığı davada hâkime rüşvet verildiği halde tahliyenin gerçekleşmemesi nedeniyle baş gösteren anlaşmazlık. Hâkime para verildiği halde davalardan birinde tahliye gerçekleşmeyince Fikret Eskin'in ailesinin, avukat K.K.'yi tehdit ettiği öne sürülüyor. Bu hâkim sayesinde Fikret Eskin'in 500 bin euro karşılığında yargılandığı davalardan birinden beraat ettiği, ancak diğer davada rüşvet verdiği halde "işini gördüremediği" iddia ediliyor. Bunun üzerine Eskin'in yakınlarının K.K.'ye "Ya tahliye kararını al ya da canını alırız" dediği ileri sürülüyor.

'İzindeyken niye tahliye ettiniz?'
Soruşturma kapsamında ifadesi alınan savcılardan birine, ABD'nin uyuşturucu kaçakçıları listesinde yer alan PKK bağlantılı Cumhur Yakut'un akrabası İslam Yakut'la ilgili Özel Yetkili bir Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren davada İslam Yakut hakkındaki yakalama kararını ısrarla neden kaldırtmak istediği soruldu. Sorgulanan bir mahkeme başkanına da Kasımpaşa'daki bir çetenin davasıyla ilgili sorular yöneltildi. İddialara göre bu davada para bekleyen bir mahkeme başkanı çeteden beklediği parayı almayınca tahliyeyi geciktirdi. Başkan izindeyken çete tahliye edildi. İzinden dönen başkan, "Bu adamları ben izindeyken niye tahliye ettiniz?" diyerek diğer hâkimlere fırça attı.

http://www.sabah.com.tr/Gundem/2010/08/16/istanbulda_yargiyi_sarsan_sorusturma