Haberler:

deneme

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - Avukat

#141
Bir yıl kadar sürer diye tahmin ediyorum. En sağlıklı bilgiyi, dosya Yargıtay'a gönderildikten bir süre sonra ceza genel kurul kalemini telefonla arayarak temin edebilirsiniz.
#142
Merhabalar. Yasal şartları oluştuğunda aciz vesikasını ancak alacaklı icra müdürlüğünden talep ederek alma hakkına sahiptir. Borçlunun böyle bir hakkı mevcut değildir. Borçlu açısından aciz vesikasının herhangi bir yararı da söz konusu değildir. Konuyla ilgili detaylı bilgiye ulaşmak için TIKLAYINIZ.
#143
Madem ki ipoteğin tesis edilmesine sebep olan ilişkide kredi kullanılmamış, o halde bu ipoteğin de kaldırılması gerekecektir. Bununla birlikte bankalar ipotek resmi senedinde mevcut ipoteğin, borçlunun bankaya olan doğmuş ve doğacak tüm borçlarını teminat altına aldığı yönünde hükümler koyabiliyorlar. Öncelikle tapu müdürlüğüne giderek ipotek resmi senedindeki şartları okuyun. Böyle bir şart varsa, bu şartın geçerli olup olmayacağı yönünde araştırma yapmak, bu kapsamda ipoteğin verilmesine yol açan kredi sözleşmesinin ticari bir krediyle ilgili olup olmadığına ve diğer hususlara bakarak ayrıntılı inceleme yapmak gerekecektir. Bu aşamada bir avukatla görüşmeniz faydalı olacaktır. Allah kolaylık versin...
#144
Bahsettiğiniz şeylerden anlaşıldığı kadarıyla azil yoluna başvurmanız haklı olmuş.

Alıntı Yapazilden sonra ben başka av.tuttum davam devam ediyordu

Başka avukatla anlaştığınıza göre, bu avukat size her konuda yardımcı olacaktır. Burada haklı azil söz konusu olduğundan, hukuken sıkıntı yaşayacağınızı zannetmiyorum. Allah kolaylık versin...
#145
1) Hiç kimse sizin veya bir başkasının sorusuna cevap verme mecburiyetinde değildir. Hiçbir karşılığı olmadan ve tamamen yardım amacıyla yapılan bu hizmet çerçevesinde verilen cevaptan memnun kalmadıysanız, ücreti mukabili bir hukukçudan her zaman için daha ayrıntılı cevap ve yardım alma hakkına sahipsiniz. Verilen cevabı beğenmemek veya tatmin edici bulmamak, size soruyu cevaplayan kişiye yönelik "sorum oldukça kısa ve net ama cevap vermemişsiniz.. isterseniz inglizce sorayım.kimseyi rahatsız etmeden, kimsenin görmediği bir yerde öpüşmek suç mu? is it  against the law  to kiss someone outdoor?" şeklinde son derece itici yaklaşımlar içine girme hakkını vermez.
2) Bu sitenin, ahlaksızlığın teşviki ve yaygınlaştırılması gibi bir amacı asla bulunmamaktadır. Bilakis, mümkün olduğu kadar manevi değerleri önemseyen ve koruyan bir yapıya sahiptir. Bu sebeple sizin örnek vermek için eklediğinizi belirttiğiniz videolar tarafımdan silinmiştir. Örnek olsun veya anlatılan husus daha rahat ifade edilsin gibi iyi niyetli bir düşünceyle dahi olsa bu tarz videoların paylaşılması bize göre doğru değildir ve forum kurallarına da aykırıdır.
3) Her meslek grubu içinde mutlaka yanlış iş yapan ve görevini kötüye kullanan kişiler geçmişte olmuştur, gelecekte de olacaktır. Bu tür kişilerle mücadele edilmesi elbette faydalı ve gereklidir. İnsanları suçlulardan korumak için görev yapan polisler içinde de doğal olarak yanlış iş yapanlar olacaktır. Polis ve asker gibi eline silah ve yerine göre zor kullanma yetkisi verilmiş kişilerin herkesten daha ahlaklı ve kurallara bağlı kişiler olması beklenir. Zira bu kişiler ahlaksızlık yaparlarsa veya kural dışı hareket ederlerse, bu kişilerden korunabilmemiz çok zordur. Öte yandan, ceza hukukuna hakim olan ilkeler gereğince bir kişi hakkında cezaya hükmedilebilmesi için, hakimin o kişinin isnat edilen suçu işlediği yönünde %100 bir kanaate sahip olması gerekir. Şayet sanığın %1 dahi olsa suçlu olmadığı yönünde şüpheler söz konusu ise, bu kişi hakkında cezaya hükmedilmez. Bahsettiğiniz olay bu çerçevede değerlendirilmiştir.
4) Yukarıda tam metni bulunan Türk Ceza Kanunu'nun 225. maddesi tartışmaya ve yoruma açık bir düzenleme getirmiştir. Yasa koyucu, maddenin gerekçesini ise şu şekilde açıklamıştır: "Madde metninde, toplumun sahip bulunduğu ortak edep (ar ve haya) duygularının, edep törelerinin ihlâli, incitilmesi ve her ne suretle olursa olsun edep ve ahlâk temizliğine alenen saldırı niteliği taşıyan hareketler, tutum ve davranışlar ve takınılan durumlar suç olarak tanımlanmıştır.
Bu hükme göre, genel olarak edep ve iffete saldırı niteliği taşıyan davranışlar, suç oluşturmaktadır. Böylece, halkın ar ve haya duygularının, toplumun ortak edep ve ahlâk temizliğinin korunması amaçlanmıştır. Bu suretle toplum kültürünün önemli bir kısmını oluşturan edep, iffet, ar ve haya duyguları, edep töreleri korunmakta ve bu değerlere saldırı niteliği taşıyan hareketler yasaklanmaktadır.
Hayasızca hareketlerin cezalandırıldığı bu suç tanımında, bu kavrama açıklık getirmek amacıyla, "alenen cinsel ilişkide bulunmak" ve "teşhircilik" ifadeleri kullanılmıştır. Madde metninde geçen cinsel ilişki, cinsel arzuların tatmini amacına yönelik her türlü davranışı ifade etmektedir. Teşhirciliğin konusu, kişinin cinsel organlarından ibaret değildir. Vücut bölgelerinin, madde metniyle korunması amaçlanan hukukî değeri ihlâl niteliğindeki teşhiri, bu suçun oluşumuna neden olacaktır.
Bu davranışların suç oluşturabilmesi için, alenen gerçekleşmesi gerekir. Aleniyet için aranan ölçüt, gerçekleştiği koşullar itibarıyla fiilin belirli olmayan ve birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olmasıdır."
Madde gerekçeleri hakim için bağlayıcı değildir (yani gerekçenin aksini düşünmek ve uygulamak da hukuken mümkündür) ancak gerekçe, maddenin yorumlanmasında yol gösterici hususlardan biri olarak dikkate alınır. Bu maddeyle ilgili daha fazla yorum ve değerlendirme okumak için TIKLAYINIZ.
5) Sorunuzun cevabı yukarıdaki mevzuat hükümlerinde belirtilmiştir. Hukuk, soyut bir kuralın somut olaya uygulanması işinden ibarettir. Bu işi yapacak kişiler arasında zaman zaman farklı yorum ve uygulamaların olması da doğaldır. Siz bu maddelere bakarak suçsuz olduğunuzu düşünüyorsanız, yasal yollardan gereğini yapma hakkına da sahipsiniz.
6) "ben bu ülkedi en ahlaklı insanım." demişsiniz. Siz bu ülkedeki en ahlaklı insansanız, vay bu ülkenin başına. Bataklıkta açan bir çiçek çevresini bataklık olarak gördüğünden etraftaki en güzel çiçeğin kendisi olduğunu düşünebilir ama gül bahçelerini, kırları, bayırları görmüş bir kişi, bu iddiaya sadece gülüp geçer. Yaptığınız şey son derece yanlıştır ve bu yanlışa müsamaha ile yaklaşılması, doğal ve mazur görülmesi de mümkün değildir. Bununla birlikte elbette her insan yanlış yapabilir. Hatadan dönmek de en büyük erdemlerden biridir. Siz "yaptığım şey ne kadar da güzel" diye düşünmeye devam ederek yaptığınız yanlışa yeni yanlışlar da ekleyebilirsiniz, hatadan dönme yolunu da seçebilirsiniz... Sonuçta siz de gün gelecek herkes gibi ölecek ve herkes gibi yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. Elbette koca bir hayat içinde tek bir olaya ve tek bir geceye bakılarak değerlendirme yapılmayacaktır. Benden size küçük bir tavsiye: Gözünüz kötü şeyler yapanlarda değil, iyi ve güzel şeyler yapanlarda olsun. Diğer türlü, hiç farkına varmasanız da "insan herkesi kendisi gibi sanırmış" sözünün hayatınızda tecelli ettiğine sürekli şahitlik ederek bir fasit daire içinde döner durursunuz. Konunun özeti şu: İyilik ve güzellik ararsanız da çok, kötülük ve çirkinlik ararsanız da çok. Ne aradığınız, nereye gittiğiniz ve kimlerle arkadaşlık içinde olduğunuz ise sizin tercihiniz sonuçta. Gerisi size kalmış...
#146
Alıntı yapılan: tim82 - 22 Mayıs 2013, 14:35:19
Babamın 2.evliliğinden önce (annemle evliyken)oturulan evin tapusu babamın üzerineydi.Annem ile ayrılıp yeni evliliğini yaptıkdan sonra bu ev satılıp yeni ev satın alınmış oldu(üvey ananın üzerine.)Sonra üvey ana üzerindeki ev satılıp baska bir ev babamın üzerine alındı.Ayrıca babamın bu süre zarfında bana hediye ettiği baska tapu tarafımdan babamın üzerine geri satıs yapıldı.Simdi babamın vefatından sonra miras paylasımı 1/4 üvey ana 3/4 bana bilinen miras kanunu olarak mı yoksa?
Mallar once 2 ye(aile kanununa göre)bolundukten sonra mı 1/4-3/4 bolunerek paylasılır?Pay hakkımı olumsuz etkilyecek bir durumda her iki varlıgın 3/4 une sahip olamadıgımda al-sat islemleri (Orn:tarafımdan babama yapılan satıs)durumu etkiler mi 3/4 hak yada tamamında hak iddia edebilme hakkım dogar mı?

Merhabalar. Anladığım kadarıyla babanızın sizin dışınızda bir çocuğu yok. Bu durumda miras paylaşımı şu şekilde olur: Size mirasın 3/4'ü, üvey annnenize ise mirasın 1/4'ü düşer. Medeni Kanun'daki konuyla ilgili hükümler aşağıdadır. Allah kolaylık versin...


     ÜÇÜNCÜ KİTAP : MİRAS HUKUKU     
     
     BİRİNCİ KISIM : MİRASÇILAR   
     
     BİRİNCİ BÖLÜM : YASAL MİRASÇILAR     
     
     A - KAN HISIMLARI     
     
     I. ALTSOY
     
     Madde 495 - Mirasbırakanın birinci derece mirasçıları, onun altsoyudur.
   
    Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar.
   
    Mirasbırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır.

     B - SAĞ KALAN EŞ
     
     Madde 499 - Sağ kalan eş, birlikte bulunduğu zümreye göre mirasbırakana aşağıdaki oranlarda mirasçı olur:
   
    1. Mirasbırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri,
   
    2. Mirasbırakanın ana ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa, mirasın yarısı,
   
    3. Mirasbırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte üçü, bunlar da yoksa mirasın tamamı eşe kalır.
#147
Merhabalar.

Alıntı YapTapu dairesine gittiğimde evimizin üzerinde haciz olduğunu gördüm.. Bankayla iletişime geçtiğimde babamın bir tanıdığımıza kefil olduğunu ve bunun sonucunda taşınmazın varlık yönetimi firmasına devredildiğini söylediler

Taşınmazın kaydında haciz mi ipotek mi yoksa her ikisi de mi var? İpotek varsa, taşınmazın kaydında 150/C şerhi de bulunuyor mu? Taşınmaz icradan satışa çıkartılmış mı? Bu sorulara vereceğiniz cevaba göre daha sağlıklı bir yönlendirme yapabiliriz.
#148
Merhabalar. Sözleşme yazıcıdan çıktı alınmışsa ve bu yolla oluşturulan sözleşmeye sonradan daktiloyla ilave bazı şeyler yazılmışsa, bu ilave yazılan kısımların da imza altına alınması gerekir.

Alıntı Yaparadan dört beş ay sonra bana borç kağıtları yollamaya başladı.

Borç kağıdı dediğiniz şey ödeme emri ise, tebliğden itibaren yedi günlük süre içinde itiraz etmeniz gerekir. Olay bu şekildeyse, itirazda bulunabilirsiniz ve avukatınızı bağlı olduğu baroya da şikayet edebilirsiniz. Tüm bunlarla birlikte, ben bir avukatın böyle bir yola tevessül etmeyeceğini düşündüğümden, herhangi bir şey yapmadan önce sözleşmeye sonradan ekleme yapıldığından ve bu kısmın imzanızı taşımadığından emin olmanızı önemle tavsiye ederim. Allah kolaylık versin...
#149
Merhabalar. Haciz esnasında borçlunun üstü aranabilir. Bu yetkiyi veren İcra ve İflas Kanunu'nun 80. maddesi aşağıdadır. Alacaklının, icra memuru kanalıyla böyle bir arama yaptırma hakkı var ancak alacaklı bu hakkını açıkça kötüye kullanıyorsa, ikide bir hacze geliyoruz gibi mesajlar atıp da hacze gelmiyorsa, yani bu mesajları sadece borçluyu rahatsız etmek için gönderiyor ve bunun üstüne bir de bahsettiğiniz şekilde borçlunun ailesini de taciz ediyorsa, o zaman elbette yasal sınır aşılmış olur. Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi gereğince (tam metni aşağıdadır) alacaklının böyle bir yaklaşımda bulunması hukuken himaye görmeyecektir. Size tavsiyem, şayet bankaya karşı manevi tazminat davası açacaksanız, babanızla birlikte davacı olmanızdır. Allah kolaylık versin.


İCRA VE İFLAS KANUNU

     Haciz yapan memurun yetkisi:
     Madde 80 – (Değişik: 3/7/1940 - 3890/1 md.)
     İcra memuru haczi kendi yapabileceği gibi yardımcı veya katiplerinden birinede yaptırabilir.
     Borçlu haciz sırasında malın bulunduğu yerde bulunmaz ve hemen bulundurulması mümkün olmazsa haciz, gıyabında yapılır.
     Talep vukuunda borçlu kilitli yerleri ve dolapları açmağa vesair eşyayı göstermeğe mecburdur. Bu yerler icabında zorla açtırılır.
     (Değişik: 18/2/1965 - 538/45 md.) Haczi yapan memur, borçlunun üzerinde para, kıymetli evrak, altın veya gümüş veya diğer kıymetli şeyleri sakladığını anlar ve borçlu bunları vermekten kaçınırsa, borçlunun şahsına karşı kuvvet istimal edilebilir.


TÜRK MEDENİ KANUNU

     I. DÜRÜST DAVRANMA     
     Madde 2 - Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.   
     Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
#150
Aleykümselam. Bana sorarsanız şu aşamada yapacağınız en iyi şey; AVM yönetimine yazılı bir ihtarnameyle başvuruda bulunmak (ihtarnamenin bir nüshasına kaşe-imza ile alındı yaptırıp saklayın) ve sorunun giderilmesi için 5-10 gün gibi kısa bir süre vermek, aksi halde yasal yollara müracaat edeceğinizi belirtmek olacaktır. İhtarnamede sorunu ve yol açtığı sıkıntıları belirtin, belediyenin tespitine atıf yapın ve tüm tazminat haklarınızı saklı tuttuğunuzu da belirtin. Dilerseniz bu ihtarnameyi noter kanalıyla da gönderebilirsiniz. Şayet durumda bir değişiklik olmazsa, hem gerekli tadilatın yapılması hem de manevi tazminat için doğrudan dava açabilirsiniz. Dava için bilirkişi ücretiyle birlikte toplamda 1.000 TL civarında bir masrafı göze almalısınız. İş dava açılması aşamasına gelirse, bir avukatla anlaşmanızı önemle tavsiye ederim. Allah kolaylık versin...
#151
Merhabalar. Kabahatler Kanunu'nda ve Türk Ceza Kanunu'nda yer alan konuyla ilgisi olabilecek hükümler aşağıdadır. Cezaya itiraz edebilirsiniz ancak ben sonucun değişeceğini zannetmiyorum. Aynı olayın içindeki arkadaşınız dışında başka bir şahidiniz de bulunmadığından, polislerle ilgili şikayette bulunmanızın da bir işe yaramayacağı kanaatindeyim. Bu işin hukuki boyutu. Diğer boyutuyla ilgili olarak da müsaadenizle bir iki şey söylemek isterim. Evvela konuyla ilgili şu MAKALEYİ okumanız faydalı olacaktır. Yunus Emre'nin tabiriyle bir göz yumup açmış gibi hızla gelip geçen dünya hayatı iç içe geçmiş bir sürü imtihandan ibarettir. Bu imtihanların kimisi çok zordur. Zor imtihanların başarıyla verilmesi, kişiyi Allah nezdinde insanların gıptayla bakacakları bambaşka ufuklara ulaştırır. Dünya hayatında girilen zor bir imtihanı (mesela üniversite sınavı) başarıyla veren bir kişi nasıl ki büyük bir rahatlık ve mutluluk elde ediyor, öyle de bu tür zor imtihanları vermek kişinin mertebesini yaratıcı nezdinde hayal edilemeyecek yerlere yükseltebilir. Unutulmamalıdır ki Allah dağına göre kar yağdırır. Dünya hayatında nasıl ki çok zor imtihanlara girebilmek için belli meziyetlere sahip olmanız gerekiyor, öyle her önüne gelen her imtihana giremiyor, sizin yaşadığınız türden imtihanlara da bu gözle bakmak gerekir. Her insan hata yapabilir. Mühim olan hatayı fark edip hatadan dönmek ve yaratıcıya sığınabilmek. Yazdıklarımı yanlış anlamayacağınızı umuyorum. Allah yardımcınız olsun...


TÜRK CEZA KANUNU

    Hayasızca hareketler
    Madde 225- (1) Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

KABAHATLER KANUNU

     Sarhoşluk
     Madde 35 - (1) Sarhoş olarak başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde davranışlarda bulunan kişiye, kolluk görevlileri tarafından elli Türk Lirası idarî para cezası verilir. Kişi, ayrıca sarhoşluğun etkisi geçinceye kadar kontrol altında tutulur.

     Gürültü
     Madde 36 - (1) Başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye, elli Türk Lirası idarî para cezası verilir.
    (2) Bu fiilin bir ticarî işletmenin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde işletme sahibi gerçek veya tüzel kişiye bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.
    (3) Bu kabahat dolayısıyla idarî para cezasına kolluk veya belediye zabıta görevlileri karar verir.
#152
Alıntı yapılan: black33 - 22 Mayıs 2013, 01:23:42
iyi bir avukatim var...
ben herhangi bir tehdit veya santaj yapmadim ki karsi tarafin elinde bi kanitda yok sadece suc unsuru (resim) var ve bunlarin hepsinin kıskanclik oldugunu ispatlayan delil ve sahitlerim var....
bu isin sonu nereye varir sizce

Avukatınız varken hariçten bilgi veya yorum alma yoluna gitmenize hiç gerek yok. Zaten dosya incelenmeden, ifadeler okunmadan, vs. konuyla ilgili net bir değerlendirme yapılabilmesi de mümkün değildir.
#153
Alıntı yapılan: black33 - 21 Mayıs 2013, 16:48:33
tlf kayitlarina ancak dinleme karari varsa ulasilabilir diye biliyorum . öyle herkezin gecmise yonelik tlf kayitlari cikartilamaz bu özel hayata müdahaledir yani suctur...

Aynen öyle. Muhtemelen Adnan Bey de telefon konuşmalarının içeriğini değil de salt arama kayıtlarını kastetmiştir. Yani bir numaradan aranan numaraları ve görüşme sürelerini. Konuyla ilgili detaylı bilgi için TIKLAYINIZ. Bunun dışında görüşme içerikleri elbette operatörlerde bulunmaz. Sizin bu aşamada yapabileceğiniz en iyi şey, avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmekten ibarettir.
#154
Merhabalar.

Alıntı YapBilmek istediğim; ceza alacağım için mi bunu istediler? Almama durumum da olabilir mi?

Elbette ceza almayadabilirsiniz. Bu hakkı kullanmış olmanızın, yargılama neticesinde ceza alıp almamanızla hiçbir ilgisi yok. Bu hakkı kullanan bir kişi hakkında, gerekli şartlar mevcutsa ve mahkeme yargılama neticesinde bu kişiyi suçlu bulmuşsa, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi istikametinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilecektir. Konuyla ilgili daha detaylı bilgi için TIKLAYINIZ.
#155
Konuyla ilgili Oya Armutçu'nun Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanan köşe yazıları aşağıdadır:

Yeni Adliye AOÇ'ye

Yaz kararnamesi ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gelen Fethi Şimşek'in başını kritik soruşturmalar kadar adliye binası da ağrıtacak.

200 dönümlük arazi tahsis edildi

Sıhhiye'deki Adliye'den icra mahkemeleri ve müdürlüklerinin geçmişte Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne ait olan Yenimahalle yolu üzerindeki binaya taşınması sorunu çözmeye yetmedi. Yeni Başsavcı Şimşek'in öncelikli idari konusu bina sorunu olacak. İbrahim Ethem Kuriş, halefi Şimşek'e bina projesi bırakarak gitti. Bu projeye göre halen Ankara merkez sebze ve meyve hali olarak kullanılan mevkide büyük bölümü Atatürk Orman Çiftliği'ne ait olan 200 dönümlük arazi yeni adliye için tahsis edilecek. Arazi tahsis ve devir işlemleri ise son aşamaya geldi.

100 GÜVENLİK KAMERASI

Kuriş, Başsavcılığı döneminde Başsavcı vekili Nuri Yiğit'le birlikte adliyenin acil sorunlarının çözümlenmesi için yoğun mesai yaptı. Son üç yılda, icraların taşınması dışında, hakim savcı odaları, duruşma salonları, kütüphane, konferans salonu, tuvaletler yenilenirken, güvenlik amacıyla x-ray cihazları, kapı dedektörleri değiştirildi. Adliye koridorlarındaki ve dış çevredeki kamera sayısı 58'den 100'e çıkarıldı. Bina sorunu ise alınan tedbirlere rağmen çözülemedi. Soruşturmanın gizliliği ilkesine aykırı olduğu halde iki savcının birlikte çalıştığı odalar, aile mahkemesi taraflarıyla yer sıkıntısı yüzünden çevredeki pastanelerde görüşme yapılmak zorunda kalınması yeni bina projesini zorunlu hale getirdi. Yeni adliye binası için farklı bir çalışma yöntemi belirleyen hakim-savcı ve personelle toplantı ve anketler yapan dönemin Başsavcısı Kuriş, çalışma raporu hazırlattı. Adalet Bakanlığı'na da sunulan rapor "Yeni adalet sarayı çalışma raporu"ndaki çarpıcı tespitler bakın şöyle:

ÜÇTE BİRİ BOŞTU

"Adalet Sarayı binası başlangıçta büyüklüğü nedeni ile 1/3'ünü dolduramadığı halde artan nüfus yoğunluğu ve proje eksiklikleri nedeni ile günümüzde maalesef yetersiz hale gelmiştir. Başkent olmasına rağmen batı ülkelerinde örneğine hiç rastlanmayan şekilde birden fazla cumhuriyet savcısı ve hakim aynı odada hizmet vermek zorunda kalmıştır. Mevcut binanın hizmete girmesinden bu yana geçen 23 yıllık süre geçmiş olup ilk on yıldan itibaren bina yetersiz hale gelmiş ve günümüzde ise artık ek binalarla hizmet vermeye çalışılmaktadır.

OMUZ OMUZA SORUŞTURMA

Cumhuriyet savcıları büyüklüğü 13-16 metrekare arasında değişen odalarda üstelik ikişer kişi oturarak görev yapmaları nedeni ile yürütülen soruşturmalarda aynı anda ifade alınması gerektiğinde, soruşturmanın tarafları küçücük odalarda birbirlerine omuz omuza yakın vaziyette bulunduklarından birbirlerinin soruşturma konularından zorunlu olarak haberdar olmaktadırlar. Bu nedenle en az 24 metrekare büyüklüğünde güneşten yeterince yararlanılan aydınlık tek kişilik odalarda görev yapmaları hedeflenmektedir.

PASTANE GÖRÜŞMELERİ

Halen Aile ve Çocuk Mahkemeleri'nde görev yapan psikolog ve pedagogların, uzlaşma bürosunda görevlendirilen uzlaştırmacıların yeterli sayıda oda bulunmaması nedeni ile aile bireyleri ile ya da taraflarla resmi görüşmelerini Sıhhiye'deki çeşitli pastanelerde yaptıkları görülmektedir. Uygun fiziki mekanlarda yapılamayan görüşmeler nedeni ile adli işlemlerde sağlıklı sonuçlara ulaşılamamaktadır. Bu nedenle psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı, uzlaştırmacı gibi görevlilerin görüşmelerini rahatlıkla yapabilecekleri görevlendirdikleri ünitelerin yakınında mekanlarda çalışmalarının sağlanması hedeflenmektedir. Toplantı sırasında açık ofis şeklinde yerleştirme yapılması ancak yeterli sayıda özel görüşme odalarının planlamada yer alması kararlaştırılmıştır.

BAĞIMSIZ GİRİŞLERİ OLAN BİNALAR

Yeni adalet sarayı vizyonunda yapılması hedeflenen hizmet binalarının tahsis edilen alanın müsait olması nedeni ile birbirinden bağımsız girişleri bulunan ancak gerektiğinde birbirleri ile bağlantılı olan ve bu bağlantılar arasında kartlı sistem ile geçiş yapılabilen mimari olarak yan yana ancak fonksiyonel olarak bütünlük arzeden bir yapı hedeflenmektedir."

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23225264.asp



Baro'dan Adliye'ye 'ek bina' önerisi

Büyükşehir Belediyesi'nin Ankara Hali'ne yeni bina yaparak taşımayı planladığı Adliye binasıyla ilgili Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, "taşınmasın, ek bina yapılsın" önesinde bulundu.

Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, Adliye binasının taşınması yerine, arkasındaki kamu arazilerinden birine ek bina yapılıp tünel ve köprülerle mevcut binaya bağlanması önerisinde bulundu. Feyzioğlu, şunu da ekledi:
"Bütün devlet kurumları üzerlerine düşeni yerine getirseler ve adliyelerde avukatları üvey evlat olarak görmeseler, sorunlar kolaylıkla çözülür. Adliye'den icra daireleri yerine savcılık taşınmalıydı."
Başkan Feyzioğlu ile Büyükşehir Belediyesi'nin Ankara Hali'ne yeni bina yapılarak taşınması planlanan Ankara Adliyesi'ni ve Baro'nun bu taşınma sürecine bakışını konuştum. Bakın hangi değerlendirmeleri yaptı:

NELER YAPABİLECEĞİMİZİ PLANLADIK

Ankara Adliyesi'nin taşınması konusunda, doğrudan doğruya ben Baro Başkanı sıfatıyla ve Yönetim Kurulu üyelerimiz ile birlikte sayın Cumhurbaşkanı'na konuyu arz ettik. Sayın Meclis Başkanı'na gittik, Adalet Bakanı'na ilettik ve Ankara Adliyesi'nin taşınması planlanan Ankara Hali'nde de esnafla bir araya gelerek bunu önlemek amacıyla neler yapabileceğimizi görüştük, planladık.

YAKIN GELECEKTE TAŞINMA OLMAZ

Taşınma konusu gündeme geldiği günlerde bir yandan da Ankara Adliyesi'nde büyük bir onarım ve yenileme faaliyeti gerçekleşti. Açıkçası, Adliye'nin çok büyük masrafla baştan aşağı yenilenmesi karşısında taşınmanın da yakın gelecekte olmayacağı anlaşılıyor.

EN KOLAY ÇÖZÜM EK BİNA

En kolay akılcı çözüm ise, Adliye'nin arkasında kamuya ait olan büyük arsalardan birine ek bina yapılması ve bu ek bina ile Adliye arasında köprülerin, tünellerin yapılarak irtibatın sağlanması olacak. Sözü geçen arsaların başka kamu kuruluşlarına ait olması nedeniyle bina yapılamayacağına dair gerekçeleri dayanaksız görüyoruz. Bu kamu kurumları Türkiye Cumhuriyeti'nin kamu kurumları ve Ankara Adliyesi de Türkiye Cumhuriyeti'nin adliyesi ise istenirse çözüm bulunacağı açık.

İCRA YERİNE SAVCILIK TAŞINMALIYDI

İcra dairelerinin taşınması konusu ile ilgili olarak da bizim önerimiz Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi standartlarına uygun şekilde, icra dairelerinin değil savcılıkların taşınmasıydı. Çelişme yönteminin uygulanabilmesi için hakim ve savcıların birbirinden ayrılması gerekliliği gerek AB gerekse Avrupa Konseyi tarafından ifade edilmektedir. Ancak kanuna göre adliyelerin yönetiminin savcılıklarda olması nedeniyle bu teklifimiz karşılık bulmamıştır.

AVUKATLARI ÜVEY EVLAT GÖRMEYİN

Bütün devlet kurumları üzerlerine düşeni yerine getirseler ve adliyelerde avukatları üvey evlat olarak görmeseler, sorunlar kolaylıkla çözülür.
İşte bunun için Ankara Barosu bir yandan meslektaşlarımızın gündelik sorunlarına çözümler üretmekte ve daima avukatların yanında yer almakta, diğer yandan da demokrasi ve hukuk devletinin gerçekleşmesi için tüm ülkenin takdir ettiği dik bir duruş sarf etmektedir."

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22744366.asp?utm_source=hurriyet&utm_medium=yazarlar&utm_campaign=yazarsonyazi
#156
Hükümetin hazırladığı kanun taslağına göre, iş akdi feshedilen işçi, doğrudan mahkemede dava açmayacak. Bunun yerine hakem heyetine başvuracak. İş mahkemelerinin dosya yükü azalırken en geç 3 ayda hakem heyetinin vereceği kararla mağduriyetin de önüne geçilecek.

Adalet ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıkları, iş mahkemelerinde görülen iş ve sosyal güvenlik hukukundan kaynaklı uyuşmazlıkların daha kısa sürede ve daha az masrafla çözümlenmesi için çalışma başlattı.

Buna göre, iş akdi feshedilen işçi, dava açmayacak, il ve ilçelerde kurulacak İş ve Sosyal Güvenlik Uyuşmazlıkları Hakem Heyetine başvuracak. İlgili kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören tasarı taslağına göre, İş Mahkemeleri Kanunu'nun adı, "İş Mahkemeleri, İş ve Sosyal Güvenlik Uyuşmazlıkları Hakem Heyetleri Kanunu" oluyor.

KARAR SALT ÇOĞUNLUKLA

Hakem heyeti, iş ve sosyal güvenlik mevzuatı uygulamasından kaynaklanan sorunlara çözüm bulmak amacıyla il ve ilçe merkezlerinde oluşturulacak. Heyetin başkanlığını, mülki idare amirinin, Çalışma ve İş Kurumu il müdürlükleri ve ilçe teşkilatı personelinden görevlendireceği uzman kişi yapacak. Başkan dahil 5 asıl, 4 yedek üyeden oluşacak heyet üyelerinin görev süresi 4 yıl olacak. Baro yönetimi de heyete bir üye verecek. Heyetin yetki alanı, bulunduğu il veya bir ya da belirlenen birden fazla ilçenin mülki hudutlarıyla sınırlı olacak.

BAŞVURUYA 5 BİN SINIRI

Miktar veya değeri 5 bin lirayı geçmeyen mal varlığına ilişkin uyuşmazlıklarda, hakem heyetine başvuru zorunlu olacak. Heyet, başvuruya ilişkin kararını 3 ay içinde verecek. Heyetin vereceği kararlar, tarafları bağlayacak ve ilamların icrası hükümlerine tabi olacak. Taraflar, heyetin kararlarına 2 hafta içinde İş Mahkemesi'nde itiraz edebilecek, itiraz kararın icrasını durdurmayacak. Mahkeme, duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir edecek. Gerek görülmeyen hallerde mahkeme, 2 hafta içinde kararını verecek. İtiraz üzerine mahkemenin vereceği karar kesin olacak.

KOMİSYON TESPİT YAPACAK

Taslağa göre, sosyal güvenlik hukukundan kaynaklı uyuşmazlıkların davaya dönüşmeden SGK tarafından çözümünü sağlamak amacıyla SGK il müdürlükleri bünyesinde 5 kişiden oluşan "Hizmet Tespiti Komisyonu" kurulacak. Sigortalıların çalışıp çalışmadığının, prim ödeme gün sayısı ve prime esas çalışma sürelerinin tespiti amacıyla oluşturulacak komisyon, gerekli araştırmaları yaparak sigortalının talebinin reddine ve kabulüne karar verecek. Karar, sigortalı ve işverene tebliğ edilecek. Taraflar, 30 gün içinde iş mahkemesine başvurarak kararın iptalini isteyebilecek, bu süre içerisinde dava açılmazsa komisyon kararı kesinleşecek.

Sigortalılar önce komisyona gidecek

SİGORTALILAR komisyona başvurmadan, doğrudan yetkili mahkemeye müracaat edemeyecek. Sosyal güvenlik uyuşmazlıklarıyla ilgili dava açmadan ya da hakem heyetine başvurmadan önce SGK'ya müracaat edecek. Yapılan müracaata 60 gün içinde SGK tarafından cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılacak. Böylece uyuşmazlıklar, yargıya taşınmadan SGK tarafından çözülecek. İlgililer haklarını daha kısa sürede alabilecek, yargının iş yükünün artması da önlenecek.Olağanüstü yük süreci tıkıyor

TASLAĞIN gerekçesinde ise mahkemelerin olağanüstü iş yüküyle karşı karşıya olduğu bu artışın da yargılama sürecini tıkadığı belirtildi. "Dosya sayısında hızlı ve önlenemez yükseliş var" denilen gerekçede, bu artışın, davaların sonuca bağlanma süresini uzattığı ifade edildi. Gerekçede, Aralık 2012 itibariyle Yargıtay'ın 23 hukuk dairesinin arşivinde 164 bin 967, iş davalarının temyiz incelemesini yapan 4 iş dairesinde 76 bin 710 mevcut derdest dosya bulunduğu kaydedildi. Gerekçede bu sayının Yargıtay'ın 23 hukuk dairesinin tamamındaki dosya sayısının, yüzde 46'sına denk geldiği belirtilerek "Dosya sayısındaki hızlı ve önlenemez artış, çare arayışını zorunlu hale getirmiştir. Hakem heyetleri ile miktar ve değeri belli tutarın altında iş uyuşmazlıklar iş mahkemelerine gelmeyecek" denildi.

http://ekonomi.haber7.com/sosyal-guvenlik/haber/1023606-isten-atilanlar-hakime-degil-hakeme-gidecek
#157
Merhabalar. Karşılıklı anlaşma neticesinde kira sözleşmesini feshettiğiniz için herhangi bir sorun yaşanmaz. İleride satmaktan vazgeçerseniz, gönül rahatlığıyla evinizi kiralayabilirsiniz. Allah kolaylıklar versin...
#158
Merhabalar. Hapis kararının düşürülebilmesi için ceza kararı çıkmasına sebep olan nafaka borcunun tamamen ödenmiş olması gerekiyor. Elbette bu ödemenin de icra dairesine yapılması lazım. Şayet eski eşiniz ceza kararı çıkmasına sebep olan nafaka borcunun tamamını banka hesabınıza yatırmışsa, sizin de normal şartlarda şikayetinizden vazgeçmeniz gerekir. Durum bundan ibaret. Konuyla ilgili daha detaylı bilgi için TIKLAYIN. Allah kolaylık versin...
#159
HABIB GÜLER, MEVLÜT GÜNAY - ANKARA

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti döneminde Yargıtay ve Danıştay'a alınan yargıçlara ağır hakaretlerde bulundu.

Yargıçlar için 'militan' ifadesini kullanan CHP lideri, bu alımlar için yapılan sınavların 'şaibeli' olduğunu öne sürdü. CHP Parti Meclisi (PM), dün Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Toplantının açılışında gündemi değerlendiren Kılıçdaroğlu, toplumun yargı eliyle sindirilmeye çalışıldığını öne sürerek, yargıçlar için 'militan' ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, "4 bin üzerinde hakim ve savcı alındı. AK Parti döneminde şaibeli sınavlarla 4 bin militan alındı. Yargıtay ve Danıştay'a militan yargıçlar atandı." dedi. CHP liderinin eleştirilerinden medya da nasibini aldı. CHP Parti Meclisi'nde kavga olacağı yönündeki haberleri eleştirdi. Partide kavga olmadığını savundu. Haberleri 'iğrenç' ve 'aşağılık' olarak nitelendirdi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin de, Kılıçdaroğlu'nun PM'deki konuşmasının 2 kanal tarafından canlı verilmesine tepki gösterdi. Tekin, "Bu ülkenin anamuhalefet partisi başkanı çok önemli açıklamalarda bulundu. Görüyoruz ki, sadece iki kanal kısa sürelerle konuşmasını canlı olarak vermiş. Bu ülkede basılan 4,5 milyon gazetenin 3 milyonunu CHP seçmeni okuyor. CHP kime konuşacak arkadaşlar?" dedi. Bu arada, 8 saat süren PM toplantısında, Kemal Kılıçdaroğlu'nun parti içi tartışma olmaması yönündeki uyarıları sonuç verdi. Alınan bilgilere göre CHP'liler, karşılıklı suçlamalar yerine çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Toplantının büyük bölümünde yerel seçim hazırlık çalışmalarının da ele alındığı öğrenildi.

http://www.zaman.com.tr/politika_hakim-ve-savcilara-militan-benzetmesi_2086058.html
#160
Merhabalar. Kusura bakmayın, sorunuzu yeni fark ettim. Öncelikle başınız sağolsun. Konuyla ilgili Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da yer alan hükümler aşağıdadır. Mahkeme kararı kesinleştiği için bu karara karşı yapılabilecek hiçbir şey yok. Zaten temyiz etmiş olsaydınız da sonucu itibariyle değişen bir şey olmazdı. Yeniden dava açılabilmesi de mümkün değildir. Aşağıdaki 107. maddeye dikkat edin. Süreler aşağıdaki maddelere göre hesaplanır. Hayati tehlike durumuyla ilgili savcılığa müracaat edebilirsiniz. İyi halli mahkumlar aşağıdaki yönetmelikte konuyla ilgili olarak belirtilmiş olan şartlar dahilinde açık cezaevine geçirilir. Sizin olayınızda mahkumun içeride suç işlemesi ve bu suç sebebiyle almış olduğu ceza söz konusu. Dolayısıyla burada gerçekten de açık cezaevine geçme şartlarının bulunup bulunmadığına bakılması gerekiyor. Şayet şartları yokken bu kişi açık cezaevine geçirilmişse, burada devletin ihmali söz konusu olur; bu durumda devlete karşı manevi tazminat davası açılabilir. Mahkeme kararının incelenmesi gerekiyor. Allah kolaylık versin...



    Birden fazla hükümdeki cezaların toplanması
     Madde 99 - Bir kişi hakkında hükmolunan herbir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Ancak, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir.

    Koşullu salıverilme
     Madde 107 - (1) Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir.
    (2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmidört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.
    (3) Koşullu salıverilme için infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre;
    a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzaltı,
    b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuz,
    c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzaltı,
    d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz,
    e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla yirmisekiz,
    Yıldır.
    (4) Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ancak, bu süreler;
    a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde kırk,
    b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzdört,
    c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla kırk,
    d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzdört,
    e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuziki,
    Yıldır. (Ek cümle: 22/7/2010 - 6008/9 md.) Bu fıkra hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz.
    (5) Koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, hükümlünün onbeş yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınır.
    (6) Koşullu salıverilen hükümlünün tâbi tutulacağı denetim süresi, yukarıdaki fıkralara göre infaz kurumunda geçirilmesi gereken sürenin yarısı kadardır. Ancak süreli hapislerde hakederek tahliye tarihini geçemez.
    (7) Hükümlü, denetim süresinde, infaz kurumunda öğrendiği meslek veya sanatı icra etmek üzere, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında, ücret karşılığında çalıştırılabilir.
    (8] Onsekiz yaşından küçük olan hükümlüler, denetim süresinde eğitimlerine, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir kurumda devam ederler.
    (9) Hâkim, denetim süresinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir. Bu kişi, kötü alışkanlıklar edinebileceği çevrelerden uzak kalması ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur; eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya yanında çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur; hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
    (10) Hâkim, koşullu salıverilen hükümlünün kişiliğini ve topluma uyumdaki başarısını göz önünde bulundurarak; denetim süresinin, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmadan veya herhangi bir yükümlülük belirlemeden geçirilmesine karar verebileceği gibi, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasını veya belirlenen yükümlülükleri denetim süresi içinde kaldırabilir.
    (11) Bir hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, hükmü veren mahkemeye; hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemeye verilir. Mahkeme, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir. Mahkeme, raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.
    (12) Koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu salıverilme kararı geri alınır.
    (13) Koşullu salıverilme kararının geri alınması hâlinde hükümlünün;
    a) Sonraki suçu işlediği tarihten itibaren kalan cezasının aynen,
    b) (Değişik: 25/5/2005-5351/8 md.) Yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, bu yükümlülüklere uymama tarihi ile hak ederek salıverilme tarihi arasındaki süreyi geçmemek koşuluyla takdir edilecek bir sürenin,
    Ceza infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Koşullu salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir daha koşullu salıverilme kararı verilmez.
    (14) Denetim süresi yükümlülüklere uygun ve iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.
    (15) Koşullu salıverilme kararının geri alınmasına;
    a) Hükümlü geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilirse, hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi tarafından,
    b) Hükümlünün bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine getirmemesi hâlinde koşullu salıverilme kararına esas teşkil eden hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi veya koşullu salıverilme kararını vermiş olan mahkeme tarafından,
    Dosya üzerinden karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz yolu açıktır.

   Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri
     Madde 108 - (1) Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan;
    a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılının,
    b) Müebbet hapis cezasının otuzüç yılının,
    c) Süreli hapis cezasının dörtte üçünün,
    İnfaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabilir.
    (2) Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz.
    (3) İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez.
    (4) Hâkim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler.
    (5) Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıverilmeye ilişkin hükümler uygulanır.
    (6) Hâkim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir.


    HÜKÜMLÜLERİN AÇIK CEZA İNFAZ KURUMLARINA AYRILMALARI HAKKINDA YÖNETMELİK

    İki yıldan fazla hapis cezası bulunan hükümlüler
   
    Madde 6 — (Değişik:RG-17/4/2012-28267)
   
    Toplam cezalarının beşte birini kapalı ceza infaz kurumlarında iyi halli olarak geçiren ve koşullu salıverilme tarihine (Değişik ibare:RG-8/6/2012-28317) altı yıl veya daha az süre kalmış hükümlüler ile cezaları yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları veya kapalı ceza infaz kurumlarının yüksek güvenlikli bölümlerinde infaz edilen hükümlülerden toplam cezalarının üçte birini bu kurumlarda iyi halli olarak geçiren ve koşullu salıverilme tarihlerine üç yıl veya daha az süre kalanlar, açık ceza infaz kurumlarına ayrılabilir.
   
    Müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar, koşullu salıverilme tarihlerine üç yıl veya daha az süre kaldığında açık ceza infaz kurumlarına ayrılabilir.
   
    Açık ceza infaz kurumlarına ayrılabilmek için, ayrıca;
   
    a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 102, 103, 142, 148, 149, 188, 190, 328, 335, 336, 337 nci maddelerinden hüküm alanlar için, koşullu salıverilmelerine (Değişik ibare:RG-8/6/2012-28317) iki yıldan az süre kalması,
   
    b) Kapalı ceza infaz kurumlarında cezaları infaz edilen hükümlülerden;
   
    1) 29/7/2003 tarihli ve 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu, 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ile Mücadele Kanununun 14 üncü maddesi ve 5237 sayılı Kanunun 221 inci maddesinden yararlananlar için, koşullu salıverilmelerine iki yıldan az süre kalması,
   
    2) Örgütlü suçlardan hükümlü olup, mensup oldukları örgütten ayrıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit edilenlerin koşullu salıverilmelerine bir yıldan az süre kalması,
   
    3) 5275 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumuna gönderilenler, geriye kalan toplam cezalarının üçte birini bu kurumlarda iyi halli olarak geçirmesi, koşullu salıverilme tarihine en fazla üç yıl kalması ve diğer koşulları taşıması,
   
    aranır.
   
    1/6/2005 tarihinden önce işlenen suçlarda birinci fıkra hükmü uygulanmakla birlikte ayrıca aşağıda belirtilen suçlardan 1/3/1926 tarihli ve mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanununa göre mahkum olup da 13/7/1965 tarihli ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun gereğince cezasının infazı gereken hükümlüler bakımından;
   
    a) Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 403 ve 404 üncü maddelerinde düzenlenen uyuşturucu madde ticareti, 414, 416/1 ve 418/1 inci maddelerinde düzenlenen ırza geçme, 491/3-4, 492, 493 ve 494 üncü maddelerinde yer alan hırsızlık, 495, 496, 497, 498, 499, 500, 501 ve 502 nci maddelerinde yazılı gasp ile 504 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci bendinde düzenlenen dolandırıcılık suçlarından hükümlü olanların koşullu salıverilme tarihlerine (Değişik ibare:RG-28/6/2012-28337) iki yıldan az süre kalması,
   
    b) (Değişik:RG-28/6/2012-28337) Mülga 18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan zimmet, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160 ıncı maddesi, 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 56/1-D maddesi delaletiyle, mülga 765 sayılı Kanunun 133 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan askeri veya siyasi casusluk suçlarından hükümlü olanların koşullu salıverilme tarihlerine iki yıldan az süre kalması,
   
    koşulları aranır.
   
    Cezaların toplanması halinde açık ceza infaz kurumuna ayrılmada koşullu salıverme tarihine en az süre aranan suç esas alınır.
   
    Açık ceza infaz kurumuna ayrılma süresini dolduranlar hakkında altı aylık deneme süresinin tamamlanması beklenmeden açığa ayrılma kararı alınabilir.