Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - kilimanjaro

#161
Merhabalar. Yüksek Öğrenim Kredi Ve Yurtlar Kurumu Yurt Idare Ve İşletme Yönetmeliği'nin 22. maddesinde (tam metni aşağıdadır) kınama cezasını gerektirir fiillere yer verilmiştir. Normalde bir sıkıntı çıkarmaz ama hakimlik savcılık mülakatı gibi kritik görevlendirme ve atamalarda çok yönlü değerlendirmeler söz konusu olduğundan, kınama cezasının sebebine göre kısmen de olsa olumsuz bir bakış açısına sebep olabilir. Allah kolaylık versin...



Kınama Cezası
Madde 22- Kınama cezası; öğrenciye yurt içindeki davranışlarında kusurlu bulunduğunun yazılı olarak bildirilmesidir.
Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
a) Yurttan ayrılırken veya yurt idaresince gerekli görülen zamanlarda dolap, bavul ve benzeri özel eşyalarını, yurt idaresinin denetimine açık bulundurmamak,
b) Her ne şekilde olursa olsun, yurt idaresinden izin almadan bağış toplamak,
c) Yurt bina ve tesislerinin herhangi bir yerine, demirbaş eşyaya resim yapmak, yazı yazmak, ilan, poster ve afiş yapıştırmak,
d) Yurt idaresince ya da idarenin izniyle asılmış duyuruları koparmak, yırtmak, karalamak veya değiştirmek,
e) Yemek kuponlarını başkasına vermek ya da başkasının yerine kullanmak,
f) Yurtta sağlık, huzur ve disiplinin sağlanması için yurt idaresince konulan kurallara uymamak, idarenin çalışmalarını güçleştirmek,
g) Yasal niteliği bulunmayan, kazanç kastı ile oynanan kar ve zarar, baht ve talihe bağlı oyun oynamak veya oynatmak,
h) Sarhoşluk yüzünden yurt sakinlerini rahatsız edici davranışlarda bulunmak, yurt içinde alkollü içkiler kullanmak veya bulundurmak,
ı) Genel ahlak kurallarına uymayan, kişi veya toplumu tahrik eden davranış ve eylemlerde bulunmak,
j) Yurt arkadaşlarını tehdit etmek, kavga çıkarmak,
k) Geceyi izinsiz ve mazeretsiz üst üste iki gün yurdun dışında geçirmek,
l) (Ek:RG-26/6/2014-29042)(2) Basın, sosyal ve görsel medyada yurt öğrencileri ile Kurum veya diğer kamu kurum ve kuruluşları aleyhinde gerçeğe aykırı beyanlarda bulunmak.
m) Yukarıda sayılan fiil veya hallere benzer davranışlarda bulunmak,
#162
Merhabalar. Nişanlınızın eski eşinin veya nişanlınızın mali durumunda önemli bir değişiklik varsa (mesela eski eşi iş bulup çalışmaya başlamıştır veya nişanlınız boşanma tarihine göre kayda değer şekilde daha az kazanıyordur) bu yönde bir talep dava konusu edilebilir. Diğer türlü açılacak dava aleyhinize neticelenir. Allah kolaylık versin...
#163
Merhabalar. "Şikayetçi olmuş" demenizi "dava açmış" şeklinde anladım. Mahkemeden gelen tebligatı aldığınız tarihten itibaren iki haftalık süre içinde dava dilekçesinde ileri sürülen iddialara karşı cevap dilekçesi hazırlayıp mahkemeye sunmanız gerekir. Sunmazsanız, davanın aleyhinize neticelenme ihtimali yüksek olur. Mahkeme dosyada yer alan bilgilere, tarafların sunduğu delillere ve yine tarafların beyanlarına bakarak karar verir; istisnalar hariç kendiliğinden araştırma yapmaz. Allah kolaylık versin...
#164
Merhabalar. Öncelikle geçmiş olsun. İnşallah bu vesileyle alkolle aranıza aşılmaz bir duvar örersiniz; bir musibet bin nasihatten evladır demiş atalarımız. Sorunuza gelince... Bahsettiğiniz araç için 15.000 TL değer kaybı çok fazla; olsa olsa 4-5 bin TL değer kaybı oluşur. Elbette bunun için aracın öncesinde de kazasız olması gerekir. Bence öncelikle telefonunuzdan HASAR yazıp bir boşluk bırakarak çarptığınız aracın plakasını yazıp 5664'e sms atıp sorgulama yaparak aracın kaza geçmişini öğrenin. Hiç kazası olmayan bir araç için belirttiğim gibi aracın piyasa değerine göre en fazla 4-5 bin TL değer kaybı tazminatı talep edilebilir. Buna göre anlaşmaya çalışmanızı tavsiye ederim. Anlaşamazsanız çok dert edinmeyin; açılacak bir dava neticesinde faizi, vekalet ücreti, yargılama gideri derken cebinizden iki-üç bin TL daha fazla para çıkar ama yine sizden talep edilen 15.000 TL'nin yarı seviyelerine ulaşır diye tahmin ediyorum. Allah kolaylık versin...
#165
Merhabalar. Muris muvazaasında zamanaşımı süresi yoktur; bu tür davalar her zaman açılabilir. Binaenaleyh, tebligatın elinize ulaştığı tarihten itibaren iki haftalık süre içinde davaya karşı cevap dilekçesi hazırlayıp mahkemesine verin ve şahitlerinizin isim ve adreslerini bildirerek tebligat ve diğer masraflar için de gider avansı yatırın (yatırmanız gereken avans tutarı elinize ulaşan mahkeme tensip zaptında belirtilmiş olabilir, inceleyin). Cevap dilekçesini hazırlarken aşağıdaki Yargıtay kararının koyu ile işaretlenen yerini de kullanabilirsiniz. Allah kolaylık versin...



T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/12930
K. 2010/509
T. 25.1.2010
• MURİS MUVAZAASI ( Tapu İptali ve Tescil - Miras Bırakanın Sağlığında Mal Varlığının Tamamını veya Bir Kısmını Mirasçıları Arasında Hoş Görü İle Karşılanabilecek Makul Ölçüler İçerisinde Paylaştırmışsa Mirasçısından Mal Kaçırma İradesinden Söz Etme Olanağı Olmadığı )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Miras Bırakanın Sağlığında Mal Varlığının Tamamını veya Bir Kısmını Mirasçıları Arasında Hoş Görü İle Karşılanabilecek Makul Ölçüler İçerisinde Paylaştırmışsa Mirasçısından Mal Kaçırma İradesinden Söz Etme Olanağı Olmadığı )
• MAL KAÇIRMA İRADESİ ( Muris Muvazaası Hukuksal Nedenine Dayalı Tapu İptali ve Tescil - Miras Bırakanın Sağlığında Mal Varlığının Tamamını veya Bir Kısmını Mirasçıları Arasında Hoş Görü İle Karşılanabilecek Makul Ölçüler İçerisinde Paylaştırmışsa Söz Edilemeyeceğ )
• PAYLAŞTIRMA ( Her Bir Mirasçıya Geçirilen Malların ve Hakların Nitelikleri ve Değerleri Hakkında Uzman Bilirkişiden Rapor Alınarak Paylaştırmanın mı Yoksa Mal Kaçırma Amacının mı Üstün Tutulduğunun Aydınlığa Kavuşturulmasının Zorunlu Olduğu )
818/m.213
2644/m.26
4721/m.599, 706
ÖZET : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin meretlerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.

Dinlenen ve aksini doğrulayan herhangi bir kanıt elde edilmeyen tanık beyanlarından miras bırakanın mal satmaya ihtiyacı olmayıp, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğu; dosya kapsamıyla sabittir, öyleyse bu parsel için mahkemenin muvazaa olgusunun kanıtlanamadığı yolundaki değerlendirmesinin de doğru olduğu söylenemez.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, ortak miras bırakan babası İ. K.'ın çekişme konusu taşınmazlardaki paylarını mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı oğullarına temlik ettiğini ileri sürerek, payı oranında iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.

Davalılardan M., davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, 812 nolu parsel yönünden muvazaa iddiasının ispatlanamadığı; diğer parseller yönünden ise 10 yıllık hak düşürücü süre ve muvazaa iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Selda Özer'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, 812 parsel yönünden kanıtlanamadığından, diğer parseller yönünden ise hak düşürücü sürenin geçirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki, bu tür isteklerde dava hakkının murisin ölümüyle ortaya çıkacağı kuşkusuzdur. Başka bir anlatımla, Kadastro Yasasının 12/3. maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında murisin ölüm tarihi büyük önem taşır. Anılan yasal düzenlemeye göre, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemez ve dava açılamaz. Başka bir ifadeyle anılan sürenin ancak hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde uygulama imkanına kavuşur. Tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda uygulama yeri yoktur. Miras bırakanın ölümü ile tereke intikal eder ve terekenin açılmasıyla mirasçılar tereke üzerinde hak sahibi olurlar. ( TMK.599. md. ) Dosya içeriği ve toplanan delillerden miras bırakanın tespitten sonra 25.1.2006 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.

Buna göre, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin 812 parsel dışındaki taşınmazlar bakımından da uygulanamayacağı tartışmasızdır. Öyleyse 810, 815, 823, 785, 811 parseller yönünden davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair kararın isabetli olduğu söylenemez.

Hal böyle olunca, işin esasına girilerek gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

812 parsel yönünden temyiz itirazlarına gelince;

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanununun 213 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.

Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin meretlerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.

Somut olaya gelince; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde deliller değerlendirildiğinde dinlenen ve aksini doğrulayan herhangi bir kanıt elde edilmeyen tanık beyanlarından miras bırakanın mal satmaya ihtiyacı olmayıp, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğu; dosya kapsamıyla sabittir, öyleyse bu parsel için mahkemenin muvazaa olgusunun kanıtlanamadığı yolundaki değerlendirmesinin de doğru olduğu söylenemez.

SONUÇ : O halde, davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.01.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
#166
Merhabalar. Submerged'e katılıyorum. Daha iyisi, mesajı silmeyin ve size en yakın adliyeye giderek savcılığa konuyla ilgili suç duyurusunda bulunun. Böylelikle sizin gibi masum kişilerin dolandırıcılar tarafından aldatılmasının da bir nebze önüne geçmiş, hiç değilse bu uğurda mücadelesini vermiş olursunuz. Allah kolaylık versin...
#167
Bahsettiğiniz hususlar maalesef yargılamanın yenilenmesi talebine gerekçe yapılamaz, yapılsa da hakim tarafından dikkate alınmaz. İlk hadisede bahsettiğiniz şekilde bir beyanda bulunulması halinde kişi hakkında iftira suçundan ceza davası açılır, bu sebeple kimse böyle bir şey söylemeye yanaşmaz. İkinci hadisede mahkemece verilen cezanın azlığı çokluğu meselesi de artık tartışılamaz, zira ceza kararı kesinleşmiş. Bu aşamadan sonra maalesef yapacak bir şey yok. Ağabeyiniz Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu'nun 107. maddesi gereğince toplam cezasının üçte ikisini iyi halli olarak hapiste geçirdikten sonra koşullu salıverme hükümlerinden istifade ederek hapisten çıkabilir. Koşullu salıverme süresi içinde kasıtlı bir suç işlemediği takdirde de cezasını tamamen çekmiş olur. Allah kolaylık versin...
#168
Merhabalar. Evet, mümkün. Emekli ev hanımı ve işsizler ile engellilerin, geçmiş yıllarda bilmeden ödedikleri emlak vergilerini, ilgili belediyeye başvurup talep etmeleri halinde, belediyelerin iade etmesi gerekiyor. Zira Emlak Vergisi Kanunu ile;
- Türkiye sınırları içinde, 200 m2'yi aşmayan bir evi olan;
- Emekli, ev hanımı, işsiz ve engelliler korunuyor.
Onlara, "Bir eviniz varsa, emlak vergisi ödemeyeceksiniz" deniliyor.
Bu olay, çalışan emeklileri kapsamıyor. Aynı şekilde, 2013'de 26 bin liranın üzerinde faiz, repo vb. menkul sermaye iradı elde edenleri de kapsamıyor. Geçmiş yıllarda, bilmeden emlak vergisi ödeyen emekliler ve diğerleri;
1. İlgili belediyenin, emlak vergisi birimine, bir düzeltme dilekçesi verip, durumu açıklayın ve Vergi Usul Kanunu'nun 120. ve Gelir İdaresi Başkanlığı'nın özelgesini dayanak göstererek, ödediğiniz vergilerin iadesini talep ediniz.
Belediye, düzeltme ve iade yapmak mecburiyetindedir.
2. Emlak vergisi birimi düzeltme yapmazsa veya 60 gün içinde dilekçenize yanıt vermezse, Belediye Başkanlığı'na hitaben şikayet yolu ile düzeltme dilekçesi verin (Gelir İd.Başk. 14.5.2014 tarih ve 53210 sayılı özelgesinde, bu yönde açıklama yaptı).
3. Belediye Başkanlığı da olumsuz yanıt verirse veya 60 gün içinde yanıt vermezse, 30 gün içinde vergi mahkemesine dava açınız. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgiyi BURADAN okuyabilirsiniz. Allah kolaylık versin...
#169
Merhabalar. İş sözleşmeniz elinizde yoksa bankanızın insan kaynakları bölümünden bir örneğini temin edin ve görevlendirmelerin şehir dışında olup olamayacağına ilişkin bir hükmün bulunup bulunmadığını inceleyin. Böyle bir hüküm yoksa, bankanızın ilgili birimlerine şehir dışında görevlendirilmek istemediğinizi yazılı olarak (dilekçe veya e-posta) belirtin (cevapla birlikte bu yazıların örneği elinizde olsun, yarın açılacak bir davada ispat için kullanmanız gerekebilir). Başvurunuza rağmen yine şehir dışında görevlendirilirseniz, başvurunuzu hatırlatarak gitmeyeceğinizi belirtin. Nihayetinde bankanız ya bu durumu kabullenecek ya da sizi işten çıkarma yoluna gidecektir. İşten çıkartırılsanız, ihbar ve kıdem tazminatınızı alabilir veya işe iade davası açabilirsiniz. Allah kolaylık versin...
#170
Merhabalar. Bir savcı, önüne gelen olayda ya takipsizlik kararı verir ya da kamu adına ceza davası açar. Takipsizlik kararı verebilmesi belli şartlara bağlıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun aşağıda yer alan hükümleri konuyu biraz daha iyi anlamanızı sağlayacaktır. Burada savcı üzerine düşeni yapmış. Dava açıldı diye hemen telaşlanmayın; scupper'in de belirttiği gibi muhtemelen dava beraatle neticelenecektir. Allah kolaylık versin...




    KAMU DAVASINI AÇMA GÖREVİ
    Madde 170 - (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.

    (2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.

    (3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;

    a) Şüphelinin kimliği,

    b) Müdafii,

    c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,

    d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,

    e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği,

    f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,

    g) Şikâyetin yapıldığı tarih,

    h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun Maddeleri,

    i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,

    j) Suçun delilleri,

    k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,

    Gösterilir.

    (4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.

    (5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.

    (6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.

    KAMU DAVASINI AÇMADA TAKDİR YETKİSİ

    Madde 171 - (Değişik madde: 06/12/2006 - 5560 S.K.21.md)

    (1) Cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebilir.

       (2) 253 üncü maddenin ondokuzuncu fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere, Cumhuriyet savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süreyle ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar gören, bu karara 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir.

       (3) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebilmesi için, uzlaşmaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere;

       a) Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış bulunması,

       b) Yapılan soruşturmanın, kamu davası açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi,

       c) Kamu davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olması,

       d) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,

       koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.

       (4) Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde kamu davası açılır. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez.

       (5) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.

    İKİNCİ BÖLÜM:KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR, İTİRAZ VE İDDİANAMENİN İADESİ

    KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

    Madde 172 - (1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.

(2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.

(3) (Ek fıkra: 11/04/2013-6459 S.K./19. md) Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi üzerine, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde talep edilmesi hâlinde yeniden soruşturma açılır
.
#171
Merhabalar. Şayet banka dava açmanızdan sonra ödeme yaptıysa ve bunu da cevap dilekçesinde belirtmişse, bu durumu mahkemeye bildirin. Duruşmaya gitmezseniz, dosyanız takipsiz kalır ve üç ay sonrasında da davanın açılmamış sayılmasına karar verilir. Yalnız böyle bir durumda banka lehine vekalet ücretine hükmedilebilir; bu durumu önlemek için duruşmaya katılmanızı tavsiye ediyorum. Allah kolaylık versin...
#172
Merhabalar. Bir süre bekleyin, şayet kendiliğinden çıkmazsa, kiracıya ihtarname göndermeniz gerekecektir. Konuyla ilgili detaylı bilgiyi BURADAN okuyabilirsiniz. Allah kolaylık versin...
#173
Merhabalar. İnternet üzerinden yaptığınız yazışmaları delil olarak gösterebilirsiniz. Geçmişe dönük telefon görüşmelerinin içeriğine ise kimse ulaşamaz, zira hakkında mahkemelerce dinleme kararı verilmiş olan kişiler dışında kimsenin telefon görüşmesi kayıt altına alınamaz. Telefon operatöründe sadece bir numaradan hangi numaraların arandığına, hangi numaralara sms gönderildiğine ilişkin kayıt tutulur. Konuyla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunabilirsiniz. Yalnız burada dolandırıcılık suçu oluşmaz, Türk Ceza Kanunu'nun 155. maddesi gereğince güveni kötüye kullanma suçu oluşur... Allah kolaylık versin...



    GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA

    Madde 155 - (1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

    (2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
#174
Merhabalar. Diğer kardeşleriniz babanızın vefatından sonra hem devrin geçersizliği hem de mirasta saklı payın ihlal edildiği iddiasıyla dava açabilir...
#175
Merhabalar. Belirttiğiniz gibi Borçlar Kanunu'nun aşağıda tam metni bulunan 583. maddesi gereğince kefalet sözleşmesi şekil şartı yönünden geçersiz durumdadır. Konuyla ilgili bir avukatla anlaşarak hukuk davası açmanızı tavsiye ediyorum. Ceza davasına da geçersizlik yönünden dava açtığınızı/açacağınızı bildirirseniz, kuvvetle muhtemel ceza davasında hakim bu davanın sonucunu bekleme yoluna gidecektir. Allah kolaylık versin...



    II. ŞEKİL

    Madde 583- Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.

    Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.

    Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
#176
Merhabalar. Allah sabır versin, sabrınızı artırsın... Boşanma halinde bebeğinizin velayeti muhtemelen annede kalacaktır; zira bu çocuk gelişim açısından anneye tam bağımlı durumdadır. Diğer çocuklarınızın velayetini alırsınız kuvvetle muhtemel... Allah yardımcınız olsun...
#177
Merhabalar. HAGB kararı memuriyete engel degildir. Beş yılın sonunu beklemek de şart değildir. Beş yıllık süre içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve HAGB kararını veren mahkeme tarafından yeni bir kararla hüküm açıklanmadığı sürece HAGB kararında geçen ister adli para cezası olsun, ister hapis cezası olsun, cezanın infazı durur. HAGB kararları ayrı bir sicilde tutulur, normal adli sicil sorgulamasında görülmez. Konuyla ilgili daha detaylı bilgiyi BURADAN okuyabilirsiniz. Allah kolaylık versin...
#178
Merhabalar. Öncelikle geçmiş olsun diyorum. Ödeyip ödememek sizin bileceğiniz bir şey. Bana sorarsanız, ödeyin kurtulun derim. Memuriyet açısından konuyu daha detaylı incelemek için TIKLAYINIZ. Türk Ceza Kanunu'nun konuyla ilgili maddeleri aşağıdadır. Allah kolaylık versin...



   Önödeme

   Madde 75 - (1) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı üç ayı aşmayan suçların faili;

   a) Adlî para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını,

   b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için yirmi Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı,

   c) Hapis cezası ile birlikte adlî para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adlî para cezasının aşağı sınırını,

   Soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz.

   (2) Özel kanun hükümleri gereğince işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi hâlinde de fail, hâkim tarafından yapılacak bildirim üzerine birinci fıkra hükümlerine göre saptanacak miktardaki parayı yargılama giderleriyle birlikte ödediğinde kamu davası düşer.

   (3) Cumhuriyet savcılığınca madde kapsamına giren suç nedeniyle önödeme işlemi yapılmadan dava açılması veya dava konusu fiilin niteliğinin değişmesi suretiyle madde kapsamına giren bir suça dönüşmesi hâlinde de yukarıdaki fıkra uygulanır.

   (4) Suçla ilgili kanun maddesinde yukarı sınırı üç ayı aşmayan hapis cezası veya adlî para cezasından yalnız birinin uygulanabileceği hâllerde ödenmesi gereken miktar, yukarıdaki fıkralara göre adlî para cezası esas alınarak belirlenir.

   (5) Bu madde gereğince kamu davasının açılmaması veya ortadan kaldırılması, kişisel hakkın istenmesine, malın geri alınmasına ve müsadereye ilişkin hükümleri etkilemez.

   Özel Belgede Sahtecilik

   Madde 207 - (1) Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

   (2) Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
#179
Merhabalar. Öncelikle geçmiş olsun, Allah kurtarsın. Ağabeyinizin hüküm giydiği dosyalarda ortaya çıkan yeni bir delil var da bu delil ağabeyinizin suçsuzluğunu mu ispatlıyor? Yargılamanın yenilenmesi için Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 311. maddesinde belirtilen sebeplerden birinin olması gerekir:

Madde 311 - (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:

    a)Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.

    b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.

    c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.

    d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.

    e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.

    f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.

    (2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır.
#180
Merhabalar. Sözleşmede yazan şu ifadeyi okuyunuz:

MADDE 5- CAYMA HAKKI

ALICI; ürün/ler satışına ilişkin mesafeli sözleşmelerde:
5.1 - Web Sitesi satışında ürün şifresi ALICI' nın kendisine veya gösterdiği e-mail adresine gönderildiği tarihten itibaren 14 (Ondört) gün içerisinde hiçbir hukuki ve cezai sorumluluk üstlenmeksizin ve hiçbir gerekçe göstermeksizin ürünü/leri reddederek sözleşmeden cayma hakkını kullanabilir. Ancak hosting firması domain ve şifre kullanımından dolayı ürün bedeli üzerinden %10 kesinti yapmaktadır. Kalan ürün bedeli ve KDV tutarı ALICI' ya derhal iade edilir. (Bu ürün ile ilgili olarak kanun ve yönetmeliklerle "7 nci maddede sayılmıştır" her ne kadar iade hakkı verilmemiş olsa dahi, cayma hakkı ALICI' ya FİRMAMIZIN SATIŞ POLİTİKASI GEREĞİ uygulanmaktadır.)


Bu maddeye göre cayma hakkınızı kullanabilirsiniz. %10 Kesinti yapılırsa, bu kesintinin iadesi için de yasal yollara başvurmanız mümkündür. Allah kolaylık versin...