Haberler:

deneme

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - kilimanjaro

#2021
Vücudun yüksek düzeyde tahrip edici özelliği bulunan ''Serbest radikaller''den korunması için antioksidan kaynağı olan taze sebze ve meyvelerin tüketilmesi gerektiği bildirildi.  
 
Uludağ Üniversitesi (UÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Vedat Şeniz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, taze sebze ve meyvelerde bulunan antioksidanların sağlık açısından büyük önem taşıdığını söyledi.

Vücut oksijen kullanırken ortaya çıkan atık maddelerin ''serbest radikaller'' olarak adlandırıldığını ifade eden Şeniz, ''serbest radikaller yüksek düzeyde tahrip edici etkiye sahiptirler. Çünkü temas ettikleri moleküllerin yapısını bozarlar. Başka bir ifadeyle bunlar dokuları paslandırırlar'' dedi.

Şeniz, vücudun sürekli olarak serbest radikallerin erozyonuna uğrayan dokuları yenileyebilmek için antioksidanlara ihtiyaç duyduğuna işaret ederek, bu ''dost'' maddelerin bir kısmının vücut tarafından üretildiğini bir kısmının da meyve ve sebzelerle dışarıdan alınması gerektiğini vurguladı.

Ağır yemekler yenilmesinin, besinlerdeki katkı maddelerinin, ilaç artıklarının, güneş ışığının, havadaki kimyasal maddeler, egzoz ve baca dumanları ile karşılaşılan pek çok kanserojen maddenin vücuttaki antioksidan ihtiyacını artırdığını anlatan Şeniz, bu nedenle beslenmede sebze ve meyvelere büyük önem verilmesinin büyük önem taşıdığını bildirdi.

Şeniz, yeterli düzeyde antioksidan alınmadığında kanser ve kalp hastalıklarının görülme riskinin arttığı, yüksek tansiyon ve damar tıkanıklıklığı görülme oranlarının yükseldiğini belirterek, şunları söyledi:

''En bilinen antioksidanlar A, E, C vitamini, selenyum ve çinkodur. Üzüm çekirdeği, şu ana kadar bulunan en güçlü antioksidan madde taşıyıcısı olarak literatüre geçmiştir. Özellikle siyah üzüm çekirdeğiyle birlikte yenilmeli. Çekirdek yutularak değil çiğnenerek yenilmeli. Böylelikle doğal bir antioksidan alınmış olunur. Siyah üzümün yapımında kullanıldığı kırmızı şarabın kalp hastalıklarından koruduğu literatüre geçmiştir. Sebzelerde ise brokoli, lahana, karnabahar, Brüksel lahanası, havuç, semiz otu, kereviz, soğan ve sarımsağın güçlü birer antioksidan kaynağı olduğunu görüyoruz. Daha koyu ve canlı, daha parlak renkli sebze ve meyveler daha çok antioksidan madde içerirler. Örneğin, domateste en çok bulunan ve diğer kırmızı sebzelere de rengini veren likopen, güçlü bir antioksidandır. Dolayısıyla domatesi yaz-kış yemeyi öneriyoruz. Yeşil çay antioksidan özelliği taşır ve mutlaka içilmesi gerekir. Ceviz, badem, fındık, kabak ve ay çekirdeği de antioksidan kaynağıdır. Bunun için bu yiyecekleri mutlaka yemeliyiz.''

Prof. Dr. Şeniz, meyvelerden kivi, çilek, mürdüm eriği, böğürtlen, yaban mersini ve kuşburnunda da bolca antioksidan bulunduğunu kaydederek, ''Bitki çaylarından kekik, biberiye, adaçayı gibi çaylar ve nane, zencefil, zerdeçal gibi baharatlar önemlidir. Sağlığımızı korumak için bol bol, mevsiminde taze meyve ve sebze tüketmeliyiz'' dedi.
#2022
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'nün verilerine göre dünyada her yıl 10 milyon insan kansere yakalanıyor. 500 milyondan fazla da grip vakasıyla karşılaşılıyor.

Ölümcül sonuçlar doğuran bu rahatsızlıklar, önceden kestirilebiliyor. Günlük hayatta yapılacak basit değişikliklerle tehlike azaltılabiliyor. Uludağ Üniversitesi (UÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mihriban Korukluoğlu, Mısır'da, piramitlerin yapımında çalışanlara sağlıklarını korumak için verilen sarımsağın, nezle, grip ve burun iltihabına iyi geldiğini, zencefilin ise kansere karşı koruyucu olduğunu söylüyor.

UÜ Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mihriban Korukluoğlu, son 10 yılda mikroplara karşı koruyucu özellikler taşıyan baharat ve tıbbi bitki üretiminin arttığını belirtti. Sadece ABD'de söz konusu ürün satışının 15 milyar dolara yaklaştığını kaydeden Korukluoğlu, Türkiye'de halen tedavi amaçlı kullanılan bin 500'ün üzerinde bitki olduğunu ifade etti. Korukluoğlu, "Özellikle sarımsağın orta çağda salgın hastalıklardan korunmak için kullanılması, II. Dünya Savaşı'nda da ezilerek Rus askerlerinin yaralarına sürülmesi bu ürünün önemi hakkında bilgiler veriyor. Sarımsağın, nezle, grip, boğaz ağrısı ve burun iltihabına iyi geldiği de biliniyor." dedi. Adaçayı ve karanfilin boğaz ağrısına sebep olan virüsler ile enfeksiyonların ve ağızdaki zararlı mikroorganizmaların gelişmesini engellediğini anlatan Korukluoğlu, şunları ifade etti: "Zencefilin bakteri, virüs ve kansere karşı koruyucu etkisi var. Ancak baharat ve tıbbi bitkilerin etki mekanizmaları birbirinden farklı. Özellikle herhangi bir ilaçla olumsuz etkileşime girmemesi için dikkatli ve kontrollü kullanılması gerektiği unutulmamalı."

Doğal beslen, sigara ve alkolden uzak dur

Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı, kanser tehlikesini azaltan besinleri ve riski artıran faktörleri bir broşürde topladı. Sigara ve alkolün kansere davetiye çıkardığına dikkat çekilen broşürde, kansere karşı koruyucu özelliği olan gıdalar şöyle sıralandı: Sebze: Soğan, sarımsak, lahana, havuç, ıspanak, marul, kıvırcık, salatalık, pazı ve asma yaprağı, karnabahar, pırasa, şalgam, turp, maydanoz, tere, nane, roka, biber, taze fasulye, bezelye, bakla, mantar, patlıcan, enginar, kabak, domates, pancar, bamya. Meyve: Portakal, greyfurt, limon, kuşburnu, böğürtlen, kızılcık, elma, armut, ayva, erik, kiraz, vişne, çilek, kavun, karpuz, üzüm, incir, nar, dut, muz, hurma. Kuruyemiş: Leblebi, kestane, badem, fındık, fıstık, ceviz. Tahıl: Kepekli ekmek, çavdar ekmeği, bulgur, yarma. Hayvansal besin: Karaciğer, böbrek, yürek, yumurta, yağsız peynir, çökelek, yoğurt.
#2023
"Süper Yiyecekler" olarak adlandırılan 14 temel besin ürünü beslenme uzmanları tarafından yaşlılığa derman olarak gösteriliyor. Bu yiyeceklerin haftada en az 4 kez tüketilmesi öneriliyor. İşte 14 süper yiyecek ve faydaları;

Brokoli: Yaşlanmayı geciktiren bitkilerin başında geliyor. Toksinlerin oluşumunu engelliyor. Vücuttaki hücrelerin zarar görmesini yavaşlatıyor. Kansere karşı da koruyucu.

Portakal: Dinamizmin kaynağı. Damar tıkanıklığını önlüyor. Vücuttaki direnci arttırıyor.

Yulaf: Lif deposu... Kolestrol düşürücü özelliği bulunuyor. Sindirimi hızlandırdığı için de diyet reçetelerinde tercih ediliyor.

Domates: Kanser önleyici antioksidan ihtiva ediyor. Kadınlarda göğüs ve yumurtalık kanseri riskini azaltıyor. Kalp krizi riskini de düşüren özelliği bulunuyor.

Somon balığı: Bir porsiyon somon balığı 19 gram protein ve bolca Omega-3 içeriyor. Omega-3 kalp krizi riskini azaltarak kan basıncını kontrol altına alıyor.

Bezelye: Protein, lif ve nişasta açısından zengin bir besindir. Bezelye vücuda enerji verir ve vücudu kuvvetlendirir. Kasların gelişmesine ve yenilenmesine yardım eder. Kansızlığa iyi gelir. Kan Kanserine karşı koruyucudur. Karaciğerin çalışmasını düzene sokar.

Ceviz: Yüksek kolesterolü düşüren ceviz, damar tıkanıklıklarını ve şeker hastalığı tedavisine yardımcı oluyor. İçerdiği demir sayesinde kansızlığa iyi geliyor.

Böğürtlen : Yaşlılıktan kaynaklanan hafıza kayıplarını önlüyor. İshal ve ağır yarası ile ayak yorgunluğuna birebir. Ayrıca güzellik kaynağı olarak tanımlanıyor.

Yoğurt: Zengin besin değeri sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir, bu özelliği nedeniyle vücudu kanserden korur... Vücutta kendi kendine sindirilen tek gıda yoğurttur. Tüberküloz hastalığına karşı doğal bir antibiyotik etkisi gösterir. Stres, alkol, kolalı ve karbonatlı içeceklerle zarar gören sindirim sistemini korur.

Bal kabağı: Bir küçük tabak balkabağı, günlük beta-karoten ihtiyacının %25'ini, C vitamini ihtiyacının yüzde 10'unu karşılar ve iyi miktarda potasyum içerir. Ayrıca iyi bir lif kaynağıdır. Beta-karoten, birçok kanser çeşidini önlemeye yardımcı olabilir.

Soya fasulyesi: 453 gramlık soya ununda 31 yumurtanın, 6 büyük şişe sütün veya 900 gramlık kemiksiz etin ihtivâ ettiği kadar protein bulunduğu belirlendi. Vücut için birebir...

Hindi: 125 gramı, vücudun günlük folik asit ihtiyacını karşılar. Folik asit, kan hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur.

Ispanak: Antioksidan özelliği taşıyan A vitaminine dönüşen betakaroten içerir. Sağlıklı gözler için gereklidir. Katarakt ve diğer göz tabakalarının bozulmasına karşı lutein maddesi de içerir.

Çay: Günde 2 bardak içilen çayla, 4 elma, 5 soğan, 7 portakal yemiş gibi kalp dostu antioksidan madde almış olursunuz. Özellikle çocukların haftada en az 6 bardak sütlü çay içmesini öneriliyor.
#2024
İnsanlar için mükemmel beslenme listesi yoktur. Ancak, her çeşit beslenme planında yaygın olan tek şey, tüm yiyeceklerin çok az işleme tabi tutulmasıdır. Kabuklu kuru yemişler, yaban mersini, işlenmemiş süt, açık mezrada kesilen et gibi işlenmemiş yiyeceklerin her zaman sağlıklı olduğu biliniyor. Bitkisel özler, enzimler, vitaminler, mineraller, antioksidanlar, antiinflamatuar ve sağlıklı yağlar içeren bu yiyecekler, sizi sağlıklı ve zinde tutar.  

Forbes dergisi, sağlık sayfalarında dünyanın en sağlıklı 12 yiyeceğini açıkladı.

İşte Amerikalı ünlü beslenme uzmanı Jonny Bowden'ın kitabından derlenen dünyanın en sağlıklı gıdaları:

Soğan - sarımsak: Mide, prostat, yemek borusu kanserlerine karşı korur. Kalp hastalığı riskini yüzde 20 azaltıyor.

Yaban mersini: Kanserden koruyan antioksidanlar içerir ve hafızayı güçlü kılıyor. Lif bakımından zengindir.

Fasulye: Kiloyu dengeleyip, kan şekerini düzenliyor. Kolon kanseri ve kalp hastalığından koruyor. İçerdiği lifler sayesinde, uzun ve sağlıklı yaşamın bir parçasıdır.

Somon: En iyi anti-aging gıdası. Omega-3 beyni ve kalbi korur. Ruh halini dengeler ve kan şekerini düzenler.

Süt: Vitamin, mineral ve yararlı bakteriler bakımından zengin olan süt, kanserle savaşan CLA asidini de içerir.

Fındık- fıstık: Haftada 5 kez tüketmek kalp krizi ve kalp hastalığı riskini yüzde 30-50 arasında azaltıyor. Her gün için 25 gramlık, badem, ceviz, fıstık, fındık yeterli.

Kırmızı et: İşlemden geçirilmemiş kırmızı et, omega-3 bakımından zengindir. Özellikle meralarda yetişen hayvanlardan elde edilen etten, makul miktarda tüketildiğinde kanserden koruyor. Protein ve B12 vitamini kaynağı.

Yumurta: Doğanın en kusursuz yiyeceği olarak tanımlanıyor. Protein bakımından zengin ama kalorisi düşük. Beyni korur ve göz sağlığını güçlendirir.

Brokoli: Tüm kanser risklerini azaltır. Mineral ve vitamin oranları çok yüksektir. Ayrıca vücudu toksinlerden arındıran kimyasallara sahiptir. Brokoli, kabak, brüksel lahanası, kara lahana gibi sebzeler,kanser riskini azaltmaya yardımcı olan indol isimli bitki kimyasalları içeriyor.

Elma: Akciğer kanseri, astım ve diyabete karşı korur. Kemik güçlendiren K vitamini içerir. Yemeklerden 30 dakika önce tüketildiğinde iştahı bastırmaya yardımcı olur

Nar: Antiokidanlar bakımından zengindir. Kan basıncını dengeler, damarları korur ve tümörlerin büyümesini engeller.

Yeşil çay: Dünyada sudan sonra en çok tüketilen içecek olan çayın değişik formları (siyah, beyaz, yeşil, Çin çayı gibi) anti oksidanlar ve antiinflamatuar içeriyor. Yeşil çay gibi bazı türleri ise, kansere karşı etkili olan katesin isimli bitki kimyasalları içeriyor. Mesane, kolon, nefes borusu, pankreas, rektum ve mide kanserlerine yakalanma riskini azaltıyor. Kilo kontrolünü kolaylaştırıyor.
#2025


Besinler doğru kullanıldığında meme kanserine karşı etkili silahlara dönüşüyor. Şeker ve şekerden yapılan tüm gıdalar kanseri tetikler ve kanserli hücreyi besler.

Memede fibrokisti olan kişilerde kafein ve çikolata fibrokistlerin çoğalmasına neden olabiliyor. Yapılan çalışmalarda ise meme kanserinde yeşil çayın riski azalttığı, limon içeriğindeki ellagic asit nedeniyle koruyucu, hastalığın ilerlemesinde durdurucu etkiye sahip olduğu bazı deneylerde görülmüştür.

--------------------------------------------------------------------------------

Kansere karşı savaşan besinler

* Ailenizde meme kanseri varsa özellikle tüketmeniz gereken iki besin vardır ki, bu besinler meme kanserinden sizi koruyacaktır. Soya yağı ve keten tohumu meme kanserinden korunmada özellikle fibrokistik memelerde kullanımı şiddetle önerilen iki besindir. Önemli nokta; meme kanseri olmuş kişide keten tohumu ve soya yağı önerilmemektedir.

* Limonu sadece salatalarınıza katmayıp, kabuğuyla yemeye çalışın. Bahsettiğimiz bu etken madde sadece limonda değil, özellikle yüksek oranda böğürtlen yapraklarında da bulunmaktadır. Limon kabukları ve böğürtlen yapraklarından yapacağınız bir bitki çayı hem keyifle içmenize hem de sizi meme kanserinden korumaya yardımcı olacaktır.

* Yeşil çay günümüzde yaygın olarak tüketilen mucize bir bitkidir. Etkisi polifenollerinden kaynaklanmaktadır. Yapılan çalışmalarda meme kanserinde yeşil çayın riski azalttığı görülmüştür. Güçlü antioksidan etkiye de sahip olan yeşil çayı günde en az dört fincan tüketmeye özen gösterin.

* Soğan ve sarımsak, yemeklerimizden eksik olmayan mucizevi iki besindir. Yüksek oranda selenyum ihtiva ederler.

* Her gün mutlaka 2 adet portakal tüketin, semizotu, brokoli, marulu sofranızdan eksik etmeyin.

* Balık ve tavuk tüketimi önerilmektedir. Bitkisel kaynaklı protein grubunda özellikle kuru baklagiller çok büyük önem taşır. Haftada 2-3 kez bezelye, kuru fasulye, nohut ve mercimek tüketilmelidir.

--------------------------------------------------------------------------------

Doğru pişirme tekniği kansere karşı koruyor

* Besinlerin tütsülenmesi, tuzlanması gibi işlemler ve nitrit-nitrat gibi maddelerin katılması ile besinlerde güçlü kanserojen etki göstermektedirler.

* Besinlerin aşırı saflaştırılması, kanserden koruyan lifli kısmın yok olmasına neden olmaktadır. Örneğin; buğdayın rafine edilişi ve unun değersiz kısmının kalışı, yarardan çok zararlı bir etki göstermektedir.

* Hatalı pişirme yöntemleri, özellikle kızartma, mangal, barbekü gibi yöntemler besinlerde kanserojen maddelerin oluşmasına neden olur. Sebzelerin aşırı sıcaklıkta uzun süre pişirilmesi yararlı mineral ve vitaminlerin kaybıyla sonuçlanmaktadır.

* Sebzeleri ve meyveleri doğradıktan sonra uzun süre bekletmek çok yararlı olan C, A ve B vitaminlerinin kaybına neden olmaktadır.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=750488
#2026
İngiliz bilim adamları, kansere karşı etkili olabileceğini düşündükleri mor domates yetiştirdi. Norwich'teki John Innes Merkezi'nden bir ekip, mor domatesi, 'antosiyanin' adlı bir antioksidan pigmenti açısından zengin aslanağzı çiçeğinin genlerini domatese aşılayarak elde etti.

Araştırmada, kansere meyilli bir grup fareye mor, diğerine de normal domates verildi. Testlerde, mor domates yiyenlerin yaşam sürelerinin daha uzun olduğu görüldü. Böğürtlen, yabanmersini gibi meyvelerde çokça bulunan antosiyaninlerin kolon kanseri hücrelerinin büyümesinin yavaşlamasına yardım ettiği ortaya çıkmıştı. Bu maddenin bulunduğu sebze meyvelerin ayrıca kardiyovasküler hastalıklarla yaşlanmanın getirdiği bazı hastalıklara karşı koruma sağladığı da düşünülüyor. John Innes'in ekibi, daha sık yenilen sebze ve meyvelerdeki sağlığa yararlı maddelerin seviyesini artırmak için araştırmalar yapıyor. Domateste de likopen ve flavonoidler gibi faydalı antioksidan maddeler bulunuyor.
#2027
Gaziosmanpaşa Üniversitesi (GOPÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Resul Gerçekcioğlu, böğürtlenin kalp damar hastalıkları, gırtlak ve bağırsak kanseri, diyabet gibi birçok rahatsızlığa karşı şifa kaynağı olduğunu bildirdi. 
 
Prof. Dr. Gerçekcioğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, böğürtlenin tedavi edici özelliklerinin yıllardır bilindiğini söyledi.

Böğürtlenin, bolca B grubu vitaminleri içerdiğinden gelişim çağındaki çocuklar ile ileri yaşlardaki insanların sağlığı açısından oldukça faydalı olduğunu belirten Prof. Dr. Gerçekcioğlu, şöyle devam etti:

''Böğürtlen, A ve C vitamini gibi kanser önleyici (antikanserojen) maddeler yanında yüksek oranda antioksidant kapasitesine sahiptir. Antioksidant seviyesi serbest oksijen radikallerini absorbe etme yeteneğinin bir ölçüsüdür. Diğer yiyeceklerle karşılaştırıldıklarında özellikle siyah ahududu ve böğürtlenler oldukça yüksek oranda oksijen radikal emilim (ORAC) değerine sahiptir. Ayrıca antisiyonince en zengin yiyecekler arasındadırlar.''

Böğürtlende, kanseri engelleyen bir madde olan ellagic asit içeriğinin de fazla olduğunu bildiren Prof. Dr. Gerçekcioğlu, şunları kaydetti:

''Laboratuvar hayvanlarında yapılan çalışmalarda, ilk kanser oluşum hücrelerinin aktif kansere dönüşümünü ellagic asidin engellediği görülmüştür. Bu araştırmaların ışığında, insanlar arasında en yaygın iki kanser olan gırtlak ve bağırsak kanserlerinde de bu maddenin etkileri üzerinde çalışmalar odaklanmıştır.''

Tohumuyla tüketilen böğürtlenin, tohumundaki doymamış yağ asitleri yönüyle şifa kaynağı olduğunu anlatan Prof. Dr. Gerçekcioğlu, ''Bazı yağlarda ve fındıklarda bol miktarda bulunan sıradan lipophilic antoksidantlardır. Bunların böğürtlen, ahududu ve diğer bazı üzümsü meyvelerin çekirdeğindeki varlığı, vitamin E aktivitesine antioksidant potansiyeli sağlar'' diye konuştu.

Üzümsü meyve çekirdeklerinde, kalp hastalıkları, diyabet ve kansere karşı etkili bir koruyucu olarak bilinen esansiyel yağ asitlerinin yüksek oranda bulunduğunu ifade eden Prof. Dr.Gerçekcioğlu, ''Bu yağların koroner kalp hastalıkları ve birçok kansere karşı koruyucu özellikleri vardır. Bu yağ asitleri, balıklardan ya da algler gibi deniz canlılarından elde edilebilir'' dedi.

Besleyici değeri oldukça fazla olan böğürtlenin yetiştirilmesiyle ilgili de bilgi veren Prof. Dr. Resul Gerçekcioğlu, böğürtlen ekili bir alanda dönümden 2-4 ton arası meyve alınabildiğini söyledi.

Reçel, marmelat, meyve suyu, dondurma, pasta, ilaç, bitkisel çay gibi ürünlerin ham maddesi olan böğürtlenin sofralık tüketiminin de yaygın olduğunu anlatan Gerçekcioğlu, böğürtlenin kilosunun 4-6 TL arasında satıldığını belirtti.

Prof. Dr. Gerçekcioğlu, Tokat'ta uzun yıllar sürdürülen adaptasyon çalışması sonucunda, böğürtlenin yöreye uygun çeşitlerinin belirlendiğini sözlerine ekledi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=868340
#2028
Böğürtlenin sayısız faydası olduğunu biliyor muydunuz? Ya da kansere karşı en etkili meyve olduğunu... Prof. Dr. Erkan Topuz, böğürtlenin kanser ve tümör hücrelerinin gelişimini engellediğini söylüyor.

Topuz, herkese günde bir avuç böğürtlen yemesini tavsiye ediyor. Böğürtleni mevsiminde tüketebileceğiniz gibi yaprağını kurutup kışın çayını içebilirsiniz. Şurubunu ya da marmelatını da yapabilirsiniz. Ayrıca böğürtlen dondurma, pasta, ilaç ve kozmetik sektörlerinde de kullanılıyor.

Sıcaktan bunalmış bir vaziyette yürürken karşınıza bir işporta tezgâhında ya da manav reyonunda çıkıyor. Göz alıcı rengi bakar bakmaz ekşi ve ferah tadını hayal ettiriyor. Böğürtlen mevsimindeyiz. Birkaç yıl öncesine kadar az bulunan ve pahalı bir meyve olan böğürtlen şimdilerde hiç olmadığı kadar bol. Dolayısıyla önceki yıllara göre daha ucuz. Çünkü 8 yıldır Tarım Bakanlığı'nın üniversitelerle birlikte yaptığı çalışmalar sayesinde 10 ilde böğürtlen yetiştiriliyor. Tokat, Adana, Samsun, Maraş, Ordu, Erzurum, Erzincan, Malatya, Hatay ve Isparta'da tarlalara böğürtlen dikildi. Bu yıl beklenenden çok hasat elde eden çiftçiler dondurma, pasta, ilaç ve kozmetik sektörlerinin ihtiyacını karşıladıktan sonra ellerinde kalan ürünü piyasaya sürdü.

Kültür böğürtleni olarak adlandırılan tarla böğürtlenleri hem renk hem de büyüklük olarak göz dolduruyor. Daha küçük ve açık renkli olan yaban böğürtlenleri ise tadı ve faydası bakımından daha makbul. Fakat toplanması zor ve üretimi az olduğu için kültür böğürtlenine razı olmak gerekiyor. Çünkü böğürtlenin başta kanser olmak üzere birçok hastalığa iyi geldiğini öğrenince bu meyveyi sofralarınızdan eksik etmeyeceksiniz.

Kanser savaşçısı böğürtlen

Böğürtlenin içinde bulunan ellagik asit, antikansorojen madde olarak biliniyor. Onkolog Prof. Dr. Erkan Topuz, Amerika'da hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde böğürtlenin kanser ve tümör hücrelerinin gelişimini engellediğinin, hatta küçülttüğünün ntespit edildiğini söylüyor. Ellagik asit, böğürtlenin yanı sıra, çilek, üzüm ve ahudududa da bulunuyor. Topuz, günde bir avuç böğürtlen yenilmesini tavsiye ediyor. Böğürtlen yaz ortası ve sonbahar başında hasadı yapılan bir meyve. Yılın diğer zamanlarında ise şurubu veya marmelatı tüketilebilir. Böğürtlenin bir özelliği de dondurucuya konulabilen bir meyve olması. Dondurucuda özelliğini ve lezzetini kaybetmiyor, uzun süre kalabiliyor. Dolayısıyla da kışın ortasında taze böğürtlen tüketebilirsiniz. Böğürtlenin sadece meyvesi değil yaprağı ve kökü de kansere karşı etkili. Böğürtlen yaprağını kurutup kışın çayını içebilirsiniz.

Onkoloji profesöründen böğürtlen şurubu tarifi

Böğürtlenin faydasını göstermesi için yılda birkaç defa yemenin etkili olmayacağını söyleyen Topuz, sürekli tüketilmesini öneriyor. ve kadınlara böğürtlen şurubu tarifi veriyor: Böğürtleni bol olduğu zamanlarda alıp ezerek bir süre kaynatın. Pekmez haline gelmeden sıvı olarak şişeleyin. Kesinlikle şeker katmayın ve bu şuruptan günde üç çorba kaşığı tüketin. Yine böğürtlenli pasta ve dondurmaları bolca tüketebilirsiniz.

Anadolu çiftçisinin meyve yetiştiriciliği konusundaki danışmanı Prof. Dr. Resul Gerçikçioğlu, Türk çiftçisinin böğürtleni nihayet keşfettiğini söylüyor. Hem faydası hem de çok sayıda sektörde kullanılıyor olması böğürtlen üretimini her yıl artırıyor. Birçok bölgede yaban böğürtleni yetiştiği için bugüne kadar tarımını yapmak çiftçilerin aklına gelmiyordu. Bakanlığın ve akademisyenlerin desteğiyle çiftçiler buğday ve karpuz tarlalarına böğürtlen dikti. Kazançlarından da çok memnunlar. Gerçekçioğlu, üretimin iyi gittiği ve böğürtleni daha çok tüketeceğimiz müjdesini veriyor.

***

Böğürtlenin faydaları saymakla bitmiyor

İçeriğinde bulunan ellagik asit antikanserojen madde olarak biliniyor. Bu madde kanser hücrelerinin ve tümörün büyümesini engelliyor. Göğüs ve rahim tümörünün büyümesini engellediği Amerika'da Kuzey Carolina'daki Clemson Üniversitesi'nde yapılan araştırmalarda tespit edilmiş.

Hafızaya iyi geliyor.

Yaprağından yapılan çay, ağız yaralarını iyileştiriyor.

Kanı temizliyor.

Cildi güzelleştiriyor. Bu sebeple kozmetikte de çok kullanılıyor.

Böğürtlen suyu kan şekerini dengeliyor.

Bol vitamin içeriyor. Özellikle içeriğindeki B grubu vitaminler çocukların gelişimini olumlu yönde etkiliyor.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=872972&title=kansere-karsi-en-etkili-meyve-bogurtlen
#2029
Dava için verilen genel vekaletteki ahzu kabz yetkisi, vekili, müvekkilin davayla ilişkisi olmayan alacaklarını tahsil ve bankadaki hesabından para çekme hususunda yetkili kılmaz. Konuyla ilgili emsal bir Hukuk Genel Kurulu Kararı:

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2001/11-662
K. 2001/697
T. 10.10.2001
• AHZUKABZ YETKİSİ ( Vekaletnamenin İlişkin Olduğu İşten Başka İşlerde Hüküm İfade Etmeyeceği )
• VEKALETNAMEDEKİ AHZUKABZ YETKİSİ ( Vekaletnamenin İlişkin Olduğu İşten Başka İşlerde Hüküm İfade Etmeyeceği )
• GENEL VEKALETNAMEDEKİ AHZUKABZ YETKİSİ ( Davayla İlişkisi Olmayan Alacaklarını Tahsil Konusunda Vekile Yetki Vermeyeceği )
818/m.388
1086/m.60,61,62,63
ÖZET : Vekilin hükmolunan şeyi alabilmesi için vekaletnamesinde özel bir ahzukabz yetkisinin bulunması gerekir. Vekil, bu ahzu kabz yetkisine dayanarak, hükmolunan şeyi ilamların icrası yoluyla icra dairesi aracılığı ile tahsil edebileceği gibi, icra dairesi dışında da tahsil edip borçluya makbuz verebilir. Dava için verilen genel vekaletteki ahzukabz yetkisi, vekili müvekkilin davayla ilişkisi olmayan alacaklarını tahsil ve bankadaki hesabından para çekme hususunda yetkili kılmaz.
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 13.6.2000 gün ve 2000/244 E- 559 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 18.12.2000 gün ve 2000/8776-10227 sayılı ilamiyle; ( ...Davacı vekili, müvekkilinin, Mehmet Gölbeyoğlu'nun keşide ettiği çekin hamili olduğunu, keşideci hakkında Asliye Ceza Mahkemesince verilen mahkumiyet kararı sonrasında cezanın düşmesi için çek bedelinin keşideci tarafından davalı bankaya bloke edildiğini, çek aslını da ibraz eden müvekkiline banka tarafından ödeme yapılmadığını ileri sürerek, 436.000.000 liranın %70 reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı şirket yetkilisinin yetkisini gösteren belgelerle müvekkiline başvurmadığını, davacı vekilinin de vekaletnamesinin genel vekaletname olup, çek bedelini tahsil konusunda yetkisi bulunmadığından vekile de ödeme yapılmadığını, müvekkiline de usulünce başvuru olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davalı bankanın muteber bir çekten dolayı çek bedelini davacı vekiline ödememesinin hukuka uygun bulunmadığı, vekaletnamede özel yetki bulunmadığına ilişkin savunmanın kabul edilemeyeceği, ibraz halinde çek bedelini ödemekle yükümlü bulunan davalı bankanın ödemeden kaçınmasının onu temerrüde düşürdüğü gerekçesiyle 295.000.000 TL ve gecikme faizi tutarı olan 141.000.000 TL olmak üzere toplam 436.000.000 TL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 295.000.000 TL asıl alacağa 13.3.2000 dava tarihinden itibaren reeskont oranında faiz-uygulanmasına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1. Dava dosyası içindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Davacı vekili, davalı banka nezdinde davacı adına yatırılan paranın, genel vekaletname ile vekil kılınan şahsa ödenmemesi nedeniyle, hesaptaki paranın faiziyle birlikte tahsilini istemiştir. Davacı şirket yetkilisi, İstanbul 22. Noterliği tarafından düzenlenen vekaletname ile avukat Azmi İsler'i vekil tayin etmiştir. Vekaletname dava açma ve takip etme yetkisini içeren genel vekaletname olup, bankacılık işlemleri yapma konusunca bir yetki içermemektedir. Davacı şirket vekilinin anılan vekaletname ile davalı bankadan davacı adına para çekme yetkisi bulunmadığından, davalı bankanın davacı adına yatırılan parayı ödememesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle dava tarihine kader işlemiş faizden davalı bankanın sorumlu tutulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine çeri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Mahkemece, davacı şirket vekilinin vekaletnamesindeki ahzu-kabz yetkisine dayanılarak davanın kabulü gerektiği yönündeki ilk kararında direnilmiş bulunmaktadır.
Davacı şirket vekilinin, davalı bankadan müvekkili adına depo edilmiş parayı çekmek için kendisine, dava ve icra takipleri konusunda verilen ve ahzu-kabza ilişkin yetkiyi de içeren vekaletname ile bankaya başvurduğu anlaşılmaktadır.
BK.nun 388 inci maddesinin 1 ve 2 nci fıkralarına göre, vekalet akdinin kapsamı sözleşme ile açıkça belirlenmemiş ise, ilgili olduğu işin niteliğine göre belirlenmesi gerekli olup, vekalet vekilin üzerine aldığı işin yapılması icap eden hukuki tasarrufları ifa yetkisini kapsar.
Davaya vekalette ise, bu vekaletin kapsamı özel olarak HUMK.nun 60-63 ncü maddeler arasında düzenlenmiş olup, bu düzenlemeye göre, vekilin hükmolunan şeyi alabilmesi ( tahsil edebilmesi ) için vekaletnamesinde özel bir ahzu kabz yetkisinin bulunması gerekir. Vekil, bu ahzu kabz yetkisine dayanarak, hükmolunan şeyi ilamların icrası yoluyla icra dairesi aracılığı ile tahsil edebileceği gibi, icra dairesi dışında da tahsil edip borçluya makbuz verebilir.
Dava için verilen genel vekaletteki ahzu kabz yetkisi, vekili müvekkilin davayla ilişkisi olmayan alacaklarını tahsil ve bankadaki hesabından para çekme hususunda yetkili kılmaz. Bu husus öğretide de aynen benimsenmektedir. ( Bak. Prof. Dr. Haluk Tandoğan Borçlar Hukuku Özel Borç ilişkileri Dördüncü basım cilt:II, Sh. 406, Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü altıncı baskı cilt;2, sh: 1292 )
Dava konusu olayda ise, davacı vekili dava konusu alacağın temelini teşkil eden çeke ilişkin ceza davası sebebi ile avukat olarak müvekkili alacaklı şirketi ceza davasında temsil etmiş ise de, bu mahkemenin kararında çek bedelinin bankadan tahsili hakkında bir hüküm bulunmamaktadır. Kaldı ki, davanın konusunu teşkil eden para, bankaya bir mahkeme kararı gereğince depo edilmiş bir para da değildir. Borçlunun mahkumiyet hükmünden kurtulabilmek için alacaklı adına davalı bankaya depo ettiği paranın tahsil yetkisi, dava için verilen vekaletnamedeki ahzu-kabz yetkisi dışındadır.
Bu durumda mahkemenin, avukatın vekaletnamedeki ahzu-kabz yetkisine dayanarak davanın devam etmesi isabetsiz olduğu gibi, yasal dayanaktan yoksun bir gerekçe teşkil eden, avukatlık saygınlık ve güvenirliliğine dayalı kabul gerekçesi de yerinde görülmediğinden, usul ve yasaya aykırı olan direnme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Davalı temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 10.10.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.

Buna mukabil, avukatın genel vekaletnamesinde geçen ahzu kabz yetkisine istinaden karşılıksız çekler sebebiyle bankaların ödemekle yükümlü olduğu yasal karşılıklar talep edilebilir. Konuyla ilgili emsal bir Yargıtay Kararı:

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2006/2283
KARAR NO:2007/5748

Taraflar arasında görülen davada Üsküdar 3.Sulh Hukuk Mahkemesince verilen 19.01.2006 tarih ve 2005/877-2006/11 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesini süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için tetkik hakimi Deyiş Cesur tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü.

Davacı vekili, davalı bankanın Bakırköy şubesinde çek hesabı bulunan dava dışı E..A.Ş. 8 adet çek keşide ederek borcuna karşılık müvekkiline verdiğini çeklerin süresinde ibraz edilmesine karşın karşılıksız çıktığını 3167 sayılı kanunun 10.maddesi gereğince her bir çek yaprağı için davalının 350,00 YTL'nin tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili müvekkilinin çek bedellerini ödemekten kaçınmadığını usulüne uygun vekaletname ile başvurulmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre çeklerin davalıya teslim edilmediğini genel dava vekaletinin bankalarda bu vekaletle ile ilişkisi olmayan alacakların tahsili ve banka hesabında para çekme hususunda davacı vekilinin yetkili kılmayacağı davanın bu işleme muvafakat vermesinin de davacı vekilini yetkili hale getirmeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava 3167 sayılı kanunun 10 maddesinde kaynaklanan teminat bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece, davacı vekilinin bankadan para çekme husussunda yetkili kılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Kural olarak dava hakkı o hakkın sahibi olan kimseye aittir. HUMK'nun 59 maddesi gereğince dava açmaya ehil olan kişi davasını bizzat yahut vekil aracılığıyla ikame ve takip edebilir. Anılan hüküm uyarınca hak sahibi davayı bizzat açabileceği gibi vekil aracılığıyla da açabilir. Avukatlık Kanun'un 35.maddesi gereğince kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak adli işlemleri takip etmek bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek yalnız baroda yazılı avukatlara aittir. Baroda yazılı avukatlar birinci fıkradakiler dışında kalan resmi dairelerdeki bütün işleri de takip edebilirler.

Somut olayda davacı şirket usulüne uygun vekaletname ile vekili(avukatı) aracılığıyla karşılıksız çıkan çek bedellerinin teminat altına alınan miktarının tahsilini istemiştir. Bu durumda mahkemece davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı olduğu şekilde genel dava vekaletinin banka hesabında para çekmek yetkisi vermediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ,ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın istediği halinde temyiz edene iadesine 12.04.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
#2030
Bir restoranın tuvaletinde gizlice sigara içen Necmettin E., işyeri sahibine yakalandı. Restoranın sahibi 155'i arayarak polise ihbarda bulundu. Olanlar ise bundan sonra oldu...

Bursa'da bir restoranın tuvaletinde sigara içerken yakalanan adam gözaltına alındı. Müşterisinin yaka paça karakola götürüldüğünü iddia eden işyeri sahibi ise polisin yasayı bilmediğini iddia ederek tepki için restoranına kilit vurdu.

Edinilen bilgiye göre bir restoranın tuvaletinde gizlice sigara içen Necmettin E. (46), işyeri sahibine yakalandı. Restoranın işletmecisi hemen 155 Polis İmdat telefonunu arayarak ihbarda bulundu. Olay yerine gelen ekipler, iddiaya göre Necmettin E.'yi yaka paça gözaltına alırken, işyeri sahibinin de kimliğine el koydu.

Şehit Şerafettin Karakolu'na götürülen Necmettin E.'ye Kabahatler Kanunu'nun 39. maddesi uyarınca 69 TL para cezası kesildi. Müşterisinin yaka paça gözaltına alınmasına tepki gösteren işyeri sahibi Şafak Sevinçlerli ise polisin yasayı bilmediğini savunarak tepki için restoranına kilit vurdu.

İŞSİZİM PARAM YOK

İşsiz olduğunu ifade eden Necmettin E. ise, "Kanun neyse o. Fakat 69 TL param yok. Bir işim yok. Bazen günde içtiğim sigara 3 paketi buluyor. Param yok ama arkadaşlarım sağolsun sigaramı alıyorlar" dedi.

http://www.haber7.com/haber/20090724/Tuvalette-sigaraya-polis-gozaltisi.php
#2031
Bir bonoda şayet iki ayrı (birbirinden farklı) vade tarihi bulunuyorsa, o bono hukuken kambiyo senedi vasfını yitirir. Böyle bir senede istinaden hukuki yollara müracaat edilemez. Konuyla ilgili emsal bir Yargıtay Kararı:

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/151
K. 2006/3212
T. 21.2.2006
• TAKİBİN İPTALİ TALEBİ ( TTK.nun 615/Son Maddesi Gereğince Dayanak Belge Kambiyo Senedi Vasfını Taşımadığından Mahkemece Re'sen Takibin İptali Gereği )
• KAMBİYO VASFINI TAŞIMAYAN BELGE ( Mahkemece Re'sen Takibin İptali Gereği )
• SAHTE SENET NEDENİYLE CEZA DAVASI AÇILMASI ( HUMK.nun 317. Maddesinde Öngörülen Koşulların Araştırılması ve Ceza Davasının Ön Mesele Olarak Kabulünün Gerekip Gerekmediği Düşünülmesi Gereği )
6762/m.615/son
1086/m.317
2004/m.170/a-2

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : İİK.nun 170/a-2. maddesi gereğince icra mahkemesi müddetinde yapılan bir itiraz nedeniyle kendisine intikal eden işlerde takibin dayanağı olan kambiyo senedinin bu vasfı taşıyıp taşımadığını kendiliğinden gözeterek takibi iptal edebilir.

Somut olayda, takip dayanağı bonoda vade tarihi rakamla (14.02.2003), yazı ile ise (Dört Şubat İkibin Üç) şeklinde gösterilmiş ve bononun birbirini takip eden iki ayrı vadeyi içerdiği saptanmıştır. Bu durumda, TTK.nun 615/son maddesi gereğince dayanak belge kambiyo senedi vasfını taşımadığından mahkemece re'sen takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi yasaya aykırıdır.

Ayrıca, kabule göre de; takip dayanağı senedin sahte olduğundan bahisle ceza davası açıldığına göre HUMK.nun 317. maddesinde öngörülen koşullar araştırılmadan ve ceza davasının ön mesele olarak kabulünün gerekip gerekmediği düşünülüp tartışılmadan eksik inceleme ile sonuca gidilmesi de isabetsiz bulunmuştur (HGK.nun 06.02.2002 tarih 2002/19-18 E. 2002/48 K.).

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 21.02.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
#2033
Anayasa Mahkemesi Suriye sınırındaki mayınlı arazilerle ilgili CHP'nin başvurusunu görüştü ve karara bağladı. Anayasa Mahkemesi yasanın iptali talebini kısmen reddetti...

Anayasa Mahkemesi, 5903 sayılı Türkiye ile Suriye Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun'un, mayınlı arazilerin temizlenmesinin ardından elde edilecek arazilerin tarımsal amaçlı kullanılmasının yürürlüğünün durdurulması istemini reddetti.

Yüksek mahkeme, mayın temizle işinin Milli Savunma Bakanlığınca yaptırılacağına ilişkin hükmün yürürlüğünün durdurulması istemini de yerinde görmedi.

Anayasa Mahkemesi, Milli Savunma Bakanlığınca temizleme işinin yaptırılamaması halinde taşınmazların tarımsal faaliyetlerde kullandırılması karşılığında, kullanım süresinden en fazla indirimi teklif edene ihale edilmek suretiyle yaptırılacağına ilişkin hükmün yürürlüğünü durdurdu. Mahkeme, ''taşınmazların temizleme karşılığı tarımsal faaliyetlerde kullandırılmasına'' ilişkin hükmünde yürürlüğünü durdurma kararı verdi.

Anayasa Mahkemesi, TBMM'deki tüm muhalefet partili milletvekillerinin imzasıyla açılan davada, yürürlüğün durdurulması istemini karara bağladı.

Anayasa Mahkemesi, kanunun, ''amaç ve kapsamını'' düzenleyen 1. maddesinin 1. tümcesinde yer alan ''...ve bu suretle elde edilecek arazilerin, tarımsal amaçlı kullanılması...'' ibaresinin yürürlüğünün durdurulması istemini reddetti.

Yüksek Mahkeme, ''ihale işlemleri'' başlığıyla düzenlenen 2. maddesinin 1. numaralı fıkrasının yürürlüğünün durdurulması isteminin de reddine karar verdi. Bu hüküm mayın temizleme işinin Kamu İhale Kanunu'nun ''istisnalar'' başlıklı 3. maddesinin (b) fıkrasında belirtilen, istisna hükümlere göre Milli Savunma Bakanlığınca yaptırılacağını öngörüyor.

Yüksek Mahkeme, yine aynı maddenin 2 numaralı fıkrasının 3. ve 5. tümcelerinin yürürlüğünün durdurulması isteminin de reddini kararlaştırdı. Reddine karar verilen 3. tümce, ''ihale komisyonlarının oluşumu ve çalışmasına ilişkin esas ve usullerin Maliye Bakanlığı tarafından belirleneceğini'', 5. tümce ise ''muayene ve kabul komisyonlarının görevleri ele çalışma esas ve usullerinin oluşturulacak komisyonca belirleneceğini'' öngörüyor.

YÜRÜRLÜĞÜ DURDURULAN HÜKÜMLER

Anayasa Mahkemesi, aynı kanunun 2. maddesinin 3 numaralı fıkrasının 1, 2, 4. ve 6. tümcelerinin yürürlüklerinin durdurulmasına karar verdi.

Söz konusu tümceler şöyle:

''Birinci ve ikinci fıkralar hükümleri çerçevesinde mayın temizleme işinin yaptırılamaması halinde, 8.9.1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmaksızın Hazineye ait ya da Maliye Bakanlığınca idare edilen mayından temizlenecek alanlar ile müstakil kullanımı mümkün olmayan ve bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden Hazineye ait diğer taşınmazların, tarımsal faaliyetlerde kullandırılması karşılığında, kullanım süresinden en fazla indirimi teklif edene ihale edilmek suretiyle yaptırılır.

Ayrıca, söz konusu alanda bulunan ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan taşınmazlar da aynı yöntemle Maliye Bakanlığı tarafından ihale edilir.

Bu fıkranın uygulanması halinde, ihale komisyonlarının oluşumu ve çalışmasına ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir.

Muayene ve kabul komisyonlarının görevleri ile çalışma esas ve usulleri aynı komisyonca belirlenir.''

Anayasa Mahkemesi, kanunun 3. maddesinin 1 numaralı fıkrasında yer alan, ''...taşınmazların temizleme karşılığı tarımsal faaliyetlerde kullandırılması süresi ise...'' ibaresinin de yürürlüğünü durdurdu.

Bu fıkranın tamamı, ''Maliye Bakanlığınca yapılacak kullanım karşılığı temizleme ihalesinde mayın temizleme süresi taşınmazların yükleniciye tesliminden itibaren 5 yılı, taşınmazların temizleme karşılığı tarımsal faaliyetlerde kullandırılması süresi ise kabul işlemlerinin yapılmasından itibaren 44 yılı geçemeyeceğini'' öngörüyor.

Anayasa Mahkemesi, söz konusu hükümlerin iptal istemini ise daha sonra karara bağlayacak.

http://www.haber7.com/haber/20090723/AYM-mayinli-arazi-kararini-verdi.php
#2034
Adli yargıda görev yapan hakim savcılarla ilgili 21.7.2009 tarihli atama kararnamesine bu linkten ulaşabilirsiniz:
http://www.hsyk.gov.tr/kararname/yaz_kararname.xls

İdari yargıda görev yapan hakim savcılarla ilgili 23.7.2009 tarihli atama kararnamesine bu linkten ulaşabilirsiniz:
http://www.hsyk.gov.tr/kararname/idari_kararname.htm
#2035
Üniversiteye girişte meslek liselileri mağdur eden katsayı uygulamasının kaldırılmasına iş dünyasından büyük destek geldi. Koç ve Zorlu Holding başta olmak üzere büyük şirketlerin nitelikli eleman ihtiyacını karşılamak için sürekli gündeme getirdiği katsayı probleminin aşılması, sektörde memnuniyetle karşılandı. 
 
Farklı katsayı uygulaması ile Türk sanayisinin 20 yıl geriye gittiğine dikkat çeken patronlar ve sivil toplum temsilcileri, son kararın bu gidişi durdurduğu görüşünde birleşti. Sanayi ve hizmet sektörünün yıllardır sıkıntısını çektiği nitelikli eleman ihtiyacının artık meslek liselerin-den karşılanabileceğini belirten iş adamları, aynı zamanda gençlerin işsizlik sorununun da çözüleceğini vurguladı. Patronların önümüzdeki sürece ilişkin değerlendirmeleri özetle şöyle: "Türk sanayisinin nihayet önü açıldı. Küresel krizden sonraki süreçte nitelikli elema- na sahip Türkiye ekonomisi daha iyi yerlere gelebilir. Bu karar, nitelikli personel arayan yabancı yatırımcının da önünü açar."

Meslek liselerinin önündeki 'katsayı' engelinin kaldırılmasını olumlu karşılayan İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş, meslekî ve teknik eğitimin önünün açılacağını ifade ederek, artık nitelikli ara eleman sıkıntısı çekmeyeceklerini vurguladı. YÖK'ün Türkiye ekonomisinin geleceğini belirlemede en önemli unsur olan meslekî eğitimin önündeki en büyük engeli kaldırdığına dikkat çeken Yalçıntaş, "Gençlerimiz artık üniversite sınavlarında puan kaybı endişesi taşımadan meslek liselerine gidebilecek. Böylece sanayimizin hayati ihtiyaç duyduğu nitelikli ara eleman ihtiyacı da daha sağlıklı bir şekilde karşılanabilecek." dedi.

Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, kararı destekleyerek, bundan sonraki süreçte hem işsiz kalma sorununun ortadan kalkacağını hem de sanayinin vasıflı eleman ihtiyacını karşılayacağını söyledi. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan da 28 Şubat sürecinde getirilen uygulama sebebiyle iş dünyasının ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman istihdamı hususunda büyük bir boşluk oluştuğunu hatırlatarak, "Bir mesleksizler ordusu meydana getirmiştir. YÖK, meslekî eğitimi bitirme noktasına getiren katsayısı eşitsizliğini kaldırıp, 'tek katsayı' sistemini tekrar uygulamaya koyarak büyük bir hatadan döndü." diye konuştu.

HAK YERİNİ BULDU

Hak-İş Başkanı Salim Uslu, değişikliği, "Hak yerini buldu. İşletmeler kaliteli eleman bulma sıkıntısını aşacak. Üretim ve rekabette öne geçeceğiz." sözleriyle yorumladı. İşletmelerin kaliteli eleman bulma sıkıntısını aşacaklarına işaret eden Uslu, şunları kaydetti: "Daha özgürlükçü bir eğitim anlayışıyla meslek liselerine rağbet artacak. Sanayinin bel kemiği olan yetişmiş teknik eleman sorunu meslek liselerine müracaatların artmasıyla çözülecek. 1-2 yıl içinde meslek eğitimi almış gençler Türkiye'yi hem üretim hem rekabette öne çıkaracak."

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu Başkanı Celal Beysel, katsayı değişikliğinin, meslek lisesi reformunun önünü açtığını dile getirdi. Meslek liselerinde verilen eğitimin kalitesinin artırılması için müfredatın hızla değişen süreçlere ve taleplere ayak uydurabilecek kadar esnek bir yapıya kavuşturulması gerektiğinin altını çizdi.

MURAT YALÇINTAŞ: YÖK, büyük bir adaletsizliği ortadan kaldırdı
Türkiye'nin insan kaynağı planlaması açısından çok önemli bir adım. YÖK, büyük bir adaletsizliği ortadan kaldırdı. Meslekî ve teknik eğitimin önünü açarak iş dünyasının sesine kulak verdi. Değişiklik, genç işsiz oranını da düşürecek. Küresel krizin yaşandığı dönemde gerçekleşen düzenleme, sanayi ve iş dünyasına nefes aldıracak.

ÖMER CİHAD VARDAN: Meslekî eğitim reformu için önemli bir adım
Ülkemizin eğitim sistemini sıkıntıya sokan katsayı probleminin çözülmesi, meslekî eğitim reformunun gerçekleşmesine ilişkin önemli bir adım. Karar sayesinde, Türkiye'de meslekî eğitime verilen önem artacak ve sanayimizin nitelikli işgücü bulma sıkıntısı ortadan kalkacak. Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde eğitim alanında attığı adımlara da katkı sağlanacak.

AHMET NAZİF ZORLU: Sanayiye nitelikli personel imkânı doğdu
Katsayı uygulamasının kaldırılması, son derece yerinde, iyi bir karar. Bugün gelinen nokta itibarıyla meslek liselerinin sayısının daha da çoğaltılması gerekiyor. Düz lise ile meslek lisesi arasındaki ayırım birçok kişiyi işsiz bıraktı. Artık gençlerin hem işsiz kalma sorunu ortadan kalkacak hem de Türk sanayisi için nitelikli personel imkânı doğmuş olacak.

TUSKON Başkanı Rızanur Meral: Kriz sonrası atılım hamlesi olacak
Türk sanayisi, katsayı kararı ile 20 yıl birden geriye gitmişti. İş dünyası adına yüz karası idi. Şimdi çok iyi bir fırsat ortaya çıktı. Kriz sonrasındaki yeniden atılma hamlesi yapacak olan Türkiye'nin teknik personel ihtiyacının karşılanmasında önemli faydalar sağlanacak. Aradan geçen sürede teknik eleman sıkıntısı sebebiyle maliyetler yükseldiği için yatırımcılar yurtdışına kaçabiliyordu. Yeni teşvik sistemi ile birlikte yabancı yatırımcıların bundan sonra yönü Türkiye'ye dönecek.

Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu: Kaliteli eleman bulma şansı arttı
Bu durum zaten haksızlıktı. Hakkı olan hakkını aldı sadece. Meslek liseleri 6-7 yıldır hep geriye gidiyordu. Kimse meslek lisesine çocuğunu göndermek istemiyordu. Herkes düz liseye gittiği için üniversitelerde yığılma oluyordu. Üniversiteyi kazanamayanlar da boşta kalıyordu. Bundan sonra süreç daha farklı ve iyi olacak. Artık reel sektör için daha kaliteli personel bulma şansımız daha fazla. Bu durum Türk sanayisinin kalkınmasına da büyük katkı sağlayacak.

Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir: Artık kaynakçı, tornacı bulunacak
Katsayı uygulanması Türkiye'nin önünü tıkamıştı. Gelişmiş ülkelerde meslek lisesi oranı yüzde 50'den başlayıp yüzde 60-70'e kadar çıkıyor. Türkiye'ye geçmişte alınan bu karar ile en büyük kötülüğü yaptılar. Hem öğretmen hem de öğrenci kalitesi azaldı. Şimdi büyük bir haksızlık ve adaletsizliğin önüne geçildi. Birçok firma sahibi sanat okulu kökenlidir. Katsayı ile yeni işadamlarının da önü kesilmişti. Artık sanayici aradığı kaynakçı, tornacıyı daha rahat bulacak.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=872387&title=katsayi-haksizligi-bitti-sanayinin-onu-acildi
#2036
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), İSO 500 listesine Türkiye'nin en kârlı şirketi olarak adını yazdırdı.2008 yılında vergi öncesi 1 milyar 772 milyon lira kâr açıklayan şirket, en yakın rakibine 2,5 kat fark attı. Milli şirket TPAO, hem ülkemizde hem de ülke dışında ham petrol üretiyor.

İstanbul Sanayi Odası, üretimden satışlara göre oluşturduğu Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşunun isimleri ve büyüklük sıralaması önceki yıllarla büyük ölçüde aynı. Koç Grubu'nun Tüpraş'ı 2008 yılında 27 milyar 732 milyon liralık satışla birinci sıradaki yerini korudu.

Geçen yıl kârlılığa göre sıralamada yedinci olan devlete ait Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) büyük bir sıçrama yaparak bu yıl birinciliğe yükseldi. Kamu ve özel sektör şirketleri arasında Türkiye'nin en kârlı kuruluşu TPAO oldu. 2008 yılında TPAO'nun vergi öncesi kârı 1 milyar 772 milyon 395 bin lira.

Kârlılıkta bir önceki yıl dördüncü olan Philsa Philip Morris 729 milyon lira kâr ile dün açıklanan listede TPAO'nun ardından ikinci sıraya yerleşti. Üçüncülükteki yeri değişmeyen Ford Otomotiv'in kârı 616 milyon dolar. Bir önceki yılın kârlılık şampiyonu Tüpraş bu sene 517 milyon lira kâr ile dördüncülüğe geriledi.

Kârlılıkta en büyük sıçramayı geçen yıl 53. sırada olan Çolakoğlu Metalurji bu sene 5. sıraya yerleşerek gerçekleştirdi. Çolakoğlu Metalurji'nin vergi öncesi kârı 333 milyon dolar. Kârlılık sıralamasında yabancı sermayeli şirketlerden Unilever 323 milyon lira ile 6. sırada, 319 milyon lira ile Mercedes Benz 7. sırada yer aldı. Bir önceki sene Unilever 10. ve Mercedes Benz 16. sırada yer alıyordu.

Bir önceki yıl 41. sırada bulunan HABAŞ 317 milyon lira ile bu seneki listede 8. oldu. 307 milyon lira vergi öncesi kâr bildiren Anadolu Efes geçen yılkı gibi bu yıl da 9. sıradaki yerini korudu. Geçen yılın 37'ncisi Kardemir, 307 milyon liralık kârıyla bu sene ilk 10'a girdi.

500 büyüğün 148'i yabancı sermayeli

İstanbul Sanayi Odası'nın açıkladığı Türkiye'nin ilk 500 büyük şirketi arasında yabancı sermaye paylı şirket sayısı 148 oldu. İlk 50 şirket içindeki yabancı sermaye paylı firma sayısı ise 18. 148 şirketten 44'ü yüzde 100 yabancı sermayeli firma. Sermayesinin yüzde 50'den fazlası yabancıya ait olan şirket sayısı 48. Kalan 56 şirketteki yabancı sermaye payı ise yüzde 50'nin altında. Yabancı sermaye paylı 148 şirketin ilk 500 şirket arasında ihracattan aldığı toplam pay yüzde 44,2.

İlk 50'de yer alan 18 yabancı sermaye paylı şirket, üretimden satışlarda ilk 500 içinde yüzde 15,6 oranında paya sahip. 500 firma arasında bu 18 şirketin ihracattaki payı yüzde 27,7, dönem kârları yüzde 23,6 ve brüt katma değer payları yüzde 17,3 oldu. 2007 yılında bu 18 şirketin ihracattaki payı yüzde 31,7 ve dönem kârındaki yüzdesi 17,3'tü. İhracattaki azalma ekonomik kriz nedeniyle yabancı otomobil şirketlerinin yurtdışı satışlarının azalmasından kaynaklandı.

Fortune'un ilk 500 listesine Türkiye'den 7 şirket giriyor

Amerikan Fortune dergisinin toplam satışlarına göre oluşturduğu dünyanın en büyük 500 şirketi listesine Türkiye'den 7 şirket giriyor. İstanbul Sanayi Odası (İSO) kendi listesini üretimden satışlara göre oluştururken, toplam satışlarına göre ayrı bir liste oluşturup bunların Fortune listesindeki tahmini yerlerini de açıkladı.

İSO'nun tespitine göre Türkiye'den Tüpraş 2008 yılındaki 22 milyar 37 milyon dolarlık toplam satışıyla Fortune listesine 115. sıradan giriyor. Toplam satışı 12 milyar 976 milyon dolar olan Petrol Ofisi'nin ise Fortune listesindeki yeri 206. sıra. Türkiye'den Fortune listesine girecek üçüncü şirket ise İSO 500 listesindeki isminin açıklanmasını istemeyen 14 şirketten biri. Toplam satış rakamı da gizli kaldığı için bu şirketin Fortune listesindeki yeri de sır.

2008 yılındaki toplam satışı 5 milyar 495 milyon dolar olan Ford Otomotiv'in Fortune listesindeki yeri 438. sıra. Fortune'a girecek 5. şirket de yine isminin saklı kalmasını isteyen bir firma. EÜAŞ'ın 4 milyar 930 milyon dolarlık toplam satışıyla Fortune'daki yeri 479. sıra. Arçelik ise 4 milyar 680 milyon dolarlık toplam satış rakamıyla Fortune listesine 493. sıradan girmeye aday.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=872331&title=en-kârli-sirket-tpao
#2037
"İmam-hatip liselerinin önü açıldı" diyenler ya cahiller ya da kötü niyetliler. YÖK'ün önceki gün aldığı "katsayı uygulamasına son verme" kararı imam-hatipler için gecikmiş bir karar. Bu karar o kadar gecikmiş bir karar ki, haksız yere idam edilen birinin sonradan masumiyetinin ilan edilmesine benziyor. Öleni artık geri getirmek imkânsız. YÖK bu karar ile meslekî ve teknik eğitimin önünü açmış oldu; imam-hatiplerin değil.
Kısaca hatırlayalım:

28 Şubat süreci iktidar peşinde koşan generallerin, haksız kazanç peşinde koşan sermayenin işbirliği ve uyum içinde gerçekleştirdiği bir darbe idi. 28 Şubat çeteleri bu darbeye gerekçeler aradılar. Bir konsomatristi irticanın mağduresi, bir ayyaşı din önderi olarak medya aracılığıyla pazarlarken, imam-hatipleri ve Kur'an kurslarını da tehlikenin kaynağı olarak gösterdiler. Çocukça bir ilkel mekanizma ile imam-hatiplerin önünü keserek laik düzeni koruyacaklarını ilan ettiler. O dönemde yargıya, üniversite hocalarına verilen meşhur "irtica brifingleri"nin ana tezi buydu.

Bulunan çare, imam-hatiplerin de içinde yer aldığı meslekî ve teknik eğitim mezunlarının üniversiteye girişini zorlaştırmaktı. Katsayı uygulaması bunun için icat edildi. 11 yıl önce 28 Şubatçıların önayak olması ile meslek liselerinden üniversiteye geçiş sırat köprüsüne dönüştü. Sonuçta maksat hasıl oldu. İmam-hatip liseleri önü kapandığı için gözden düştü. Ama bu kadarla kalmadı. Bütün meslekî ve teknik eğitim baltalandı. Meslek liselerinden üniversiteye geçişin önü kapanınca aileler çocuklarını genel liselere gönderdi. Bu eğilimin somut iki sonucu ortaya çıktı. Meslekî ve teknik eğitimin kalitesi düştü. Bu liselerin ortaöğretimdeki ağırlığı artması gerekirken gerilerde kaldı. Dünya ölçeğinde ortaöğretimde meslek lisesi-genel lise oranı % 70'e % 30 civarındadır. Bu oran bizde tam tersinedir. Bu tablonun pratikte iki can alıcı sonucu var. Birincisi, ekonominin ihtiyaçlarına uygun bir beceri sahibi olmadan üniversite kapısına yığılan milyonlarca genç. İkincisi, kalifiye ara eleman ihtiyacını karşılayamadığı için zorlanan ekonomi; yani işgücü ihtiyacını karşılayamayan bir ekonomi, iş bulamayan gençler.

İmam-hatip liselerinin önünü kesmek için getirilen katsayı uygulaması, meslekî ve teknik eğitimi baltaladığı için sonuç felaket oldu. 28 Şubatçıların getirdiği katsayı uygulaması, kuş sesinden rahatsız olduğu için koca ormanı yakıp kül eden diktatörlere benziyor. İmam-hatip liselerinin önü kesildi mi? Evet. Ya ülkeye bedeli?

YÖK'ün katsayıyı tamamen kaldırması, imam-hatipleri artık eski durumuna döndüremez. İmam-hatipler büyük ölçüde din eğitimi talebini karşılama misyonunu tamamladı. Yükselen demokrasi standartları ve genişleyen özgürlükler yeni yollar ve imkânlar açıyor. Toplum değişiyor. YÖK'ün kararı aslında yanan ormanın yerine yeni fidanların dikilmesi demek. Meslekî teknik eğitimin yeniden önü açılacak. Ama kuşların geri gelmesi çok zor.

Çöken, dağılan eğitim sistemimizin en temel meselesi meslekî-teknik eğitimin bir türlü belini doğrultamaması. Katsayı, eğitimde fırsat eşitliğini yok ederek meslekî eğitimi gözden düşürmüştü. Şu soruya verilecek cevap, katsayının eğitimde fırsat eşitliğine ne kadar aykırı olduğunu gösterebilir. Dört yıl torna tesviye veya otelcilik okuyan genç, üniversite sınavında, dört yıl bu sınava hazırlanan gençten daha başarılı olursa, neden doktor veya hakim olamıyordu? Neden işçi veya garson kalmak zorundaydı?

YÖK'ün aldığı katsayıyı kaldırma kararı, meslekî ve teknik liseleri -önü açıldığı için- yeniden cazip hale getirecek. Öğrenci için artan cazibesiyle birlikte eğitimin bu kritik alanına daha fazla emek ve dikkat harcamalıyız. Eğitim sorunlarını ideolojik körlüğün, askerî vesayetin dar ve karanlık dünyasından kurtarmalıyız. YÖK'ün kararının imam-hatip liselerinin değil, meslekî eğitimin önünü açtığını ve bütün bir eğitim sistemi için akla, bilime ve çağın ihtiyaçlarına uygun bir adım olduğunu at gözlüğü ile dünyaya bakanlara anlatmalıyız.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=872303&title=katsayi-kalkinca-kimin-onu-acildi
#2038
Açıklamaların en etkileyici ve sarsıntıya yol açan yanı önemli bir Fetih lideri tarafından yapılmış olmasıydı.

Örgütün şu anki liderinin siyasi rakibi olması sebebiyle iftira atmış olabileceği söylenebilir. Ama belgeli konuştuğu ve bir de böyle bir iddianın iftira olması durumunda sadece siyasi rakibi değil aynı zamanda örgütü de ciddi şekilde etkileyeceğinin göz ardı edilemeyeceği düşünülürse bu ihtimalin zayıf olduğu sonucuna varılır.

FKÖ Siyasi Daire Başkanı ve Fetih Örgütü Genel Sekreteri (Arapça isimlendirmeyle Sır Emini) Faruk Kaddumi 14 Temmuz 2009 akşamı Ürdün'ün başkenti Amman'da düzenlediği basın toplantısında FKÖ lideri Yasir Arafat'ın zehirlenerek öldürüldüğünü, bunun da Ariel Şaron, Mahmud Abbas ve Filistin Özerk Yönetiminin eski güvenlik şefi Muhammed Dahlan üçlüsünün ortak komplosu olduğunu söyledi. Kaddumi, Arafat'a suikastın ABD istihbaratından bazı elemanların da katıldığı ve zikredilen üçlünün yer aldığı bir toplantıda kararlaştırıldığını, Arafat'ın bu toplantının tutanaklarını ele geçirip kendisine ilettiğini ifade etti. O bunları ayrıca el-Cezire'ye yaptığı konuşmada da etraflıca anlattı ve kendisinin belgeyle konuştuğunu, Arafat'a suikast planının kararlaştırıldığı toplantının tutanaklarının elinde bir belge olarak bulunduğunu vurguladı ve söylediklerinin yalan olduğunu iddia edenlerin bu belgenin de sahte olduğunu ispat etmelerini istedi.

Kaddumi'ye bu bilgileri ve belgeleri neden daha önce açığa çıkarmadığının sorulması üzerine de eline teyit edici yeni belgelerin geçmesini beklediğini söyledi. Fakat bizim tahminimize göre şartları ve ortamı uygun görmemesi daha etkin bir engel oluşturmuştur.

Abbas yönetiminin, bu bilgilerin gündeme getirilmesine ve suikast planının yapıldığı toplantıyla ilgili belgenin gün yüzüne çıkarılmasına ilk cevabı el-Cezire'nin Batı Yaka bölgesindeki bürosunu kapatmak oldu. Oysa söylenenlerin iftira ve belgelerin sahte olması durumunda televizyonun bürosunu kapatmak yerine yine aynı kanal vasıtasıyla konuşulanların asılsızlığını ortaya koyacak delilleri kamuoyuna açıklaması daha mantıklı olurdu. Çünkü böylesine ciddi iddiaları gündeme getiren kanalın etkilenen tarafa savunma hakkı verme ve onun elindeki delilleri de kamuoyuna açıklamasına imkân tanıma sorumluluğu vardır. Ayrıca el-Cezire'nin bu sorumluluğu yerine getirme duyarlılığı gösterdiği biliniyor.

Fetih'ten bazı kişiler 78 yaşındaki Kaddumi'nin bunama belirtileri gösterdiğini ileri sürdüler. Bir bilgi yaşlı birinin ağzından çıktığında etkilenenlerin sığınma yerleri "bunama" gerekçesi oluyor. Oysa bunamanın bir tanımı vardır ve Kaddumi'nin böyle bir belirti göstermediğini onu yakından tanıyan herkes biliyor. Ayrıca elinde önemli bilgi ve belgeler olduğunu, yeri ve zamanı geldiğinde açığa çıkaracağını önceden de söylüyordu. Eğer sebep bunama olsaydı, şartların hassasiyetini dikkate almadan daha bu meseleye dokunduğu günden itibaren ulu orta konuşurdu. Üstelik sadece laf üretmiyor sahteliği ispat edilemeyen belgeyle, bizzat Arafat tarafından ele geçirildiğini ve kendisine ulaştırıldığını söylediği belgeyle konuşuyor.

Aslında Arafat'ın zehirlenerek öldürüldüğü bundan önce de konuşuluyordu ve bazı önemli bilgilere işaret edilmişti. Bu işte Dahlan'ın parmağının olduğu hususu da gündeme gelmişti. Kaddumi'nin açıklamalarında yeni olan ise bu işte bizzat Abbas'ın parmağının olduğu, suikast planının yapıldığı toplantıya onun da katıldığı ve herhangi bir itirazda bulunmadığı bilgisidir. Zaten meselenin can damarına basan da işte bu bilgidir.

Anlaşıldığı kadarıyla Siyonist işgal devleti Fetih örgütü içinde kendi desteklediği Abbas kanadının yönetimi ele geçirmesi için, şartların ve zeminin müsait olduğu dönemin değerlendirilmesi amacıyla suikast yöntemini devreye sokmuş, Abbas ve kadrosu da ya bu yönteme sessiz kalmak ya da fiilen katkıda bulunmak suretiyle komploya iştirak etmiş böylece bir liderlik yarışına girilmeden gizli darbe yöntemiyle amaca ulaşılmıştır.

Bütün bu gelişmelerin Fetih içinde gerginliğe ve bölünmeye yol açacağı tahmin ediliyor. Arap dünyasının ileri gelen düşünür ve yazarlarından Fehmi Huveydi, Kaddumi'nin açıklamalarıyla birlikte örgüt içinde çatlakların kendini belli etmeye başladığını, bunun birtakım yazışmalarda açığa çıktığını ifade etti. Huveydi yorumunda, parçalanmış bir Fetih'in kendini işgal devleti karşısında daha zayıf hissedeceği ve onun yapacağı telkinlere daha fazla boyun eğeceği konusundaki endişelerini de dile getirdi.

Gelişmelerin tam da Fetih'in Ağustos ayı başında işgal altındaki topraklarda düzenlenmesi planlanan altıncı kongresi öncesine denk gelmesinin nasıl bir sonuç vereceğini de göreceğiz.

http://www.habervaktim.com/yazar/16081/abbas_kimin_adami.html
#2039
22 Temmuz 2009 gündeminin flaş haberi YÖK'ün meslek liselilerin önünü açan katsayı kararı oldu. Peki bu kararı gazeteler okuyucularına nasıl yansıttı? İşte manşetler:

AKŞAM

O savcı JİTEM avcısı

Adı HSYK'nın terfi listesinde yer alan ama medyaya 'andıççı' diye yansıyan Erzincan Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner, JİTEM'in izini ilk kez ortaya çıkaran isimlerden biri.


BİRGÜN

Zirve'deki Albay'a bir suçlama daha

Ortaya çıkan ikinci ihbar mektubu daMalatya İl Jandarma Alay Komutanı Albay Ülger'i Zirve Yayıhnevi Katliamı'nın doğrudan azmettiricisi olarak suçluyor.


CUMHURİYET

AKP amacına ulaştı

Yükseköğretimi kendi düşüncesine göre şekillendirmeye çalışan hükümet, 2002'den bu yana değiştirmek istediği katsayı uygulamasında YÖK aracılığıyla hedefine ulaştı. YÖK, üniversiteye girişte meslek liseleriyle genel liselere uygulanan katsayıyı 0.15 oranında eşitledi. İmam hatiplerin; tıp, hukuk, siyaset bilimi gibi farklı alanlardaki programları tercih etmelerinin önü açıldı.


HABERTÜRK

YÖK 28 Şubat'ı sildi

Yükseköğretim Kurumu, 10 yıl önce 28 Şubat sonrası uygulanmaya başlanan ve imam hatiplilere üniversiteye girmeyi zorlaştıran katsayıyı, aldığı kararla kaldırdı.


HÜRRİYET

YÖK, katsayıyı kaldırdı, sınavı 2'ye çıkardı

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), üniversiteye girişte imam hatip ve meslek liselerine 1998'den beri uygulanan farklı katsayıyı kaldırdı. Genel liselerle, imam hatipler arasında fark kalmadı.


MİLLİYET

'İmam hatip'e katsayı kalktı

YÖK, imam hatip ve meslek lisesi mezunlarına yükseköğretime girişte uygulanan farklı katsayı sisitemi kaldırıldı. Karara dört üye karşı çıktı.


RADİKAL

JİTEM cinayetlerinde adalet 15 yıl uyumuş

Temizöz davasında savcılık, Cizre'de 1993-95 arasındaki JİTEM cinayetlerine ışık tutma niyetinde: O dönem öldürülen 20 kişinin öyküsü delillerle ortaya konuldu.


POSTA

İmam Hatip mezunları her üniversiteye girecek

YÖK üniversiteye girişte imam hatip ve meslek liseliler ile düz liseliler arasında 1998'den beri uygulanan katsayı farkını kaldırmadı. Artık tüm liselerin mezunları istedikleri okulu tercih edebilecek. Yeni sistemin imam hatip mezunlarının önünü açmak için uygulamaya konduğu belirtiliyor.


SABAH

Cesetleri gördüm

Derecik Taburu Katliamının yeni tanığından şok iddialar: 5'i korucu 6 kişiyi, tabur komutanı bizzat kendisi vurdu. Toprağı kazınca cesetleri gördüm.


TERCÜMAN

İmam Hatipli 'Oh' dedi

YÖK, 10 saat süren toplantısında meslek lisesi mezunları için katsayı uygulamasını kaldırdı. Böylece imam hatip lisesi mezunlarının istediği fakülteye girmesinin önü açıldı.


VATAN

Ergenekon savcıları yerinde kaldı

HSYK, atama krizini çözmek için 15 saatlik toplantı yaptı. Bakan Ergin, "1332 hakim ve savcı atandı. Özel yetkili hakim ve savcılarla ilgili çalışmalar ise sürüyor" dedi. Kulislerde Ergenekon savcılarının veto ettiği bazı isimlerde uzlaşılamadığı konuşuluyor.


YENİ ŞAFAK

Haksızlık bitti

28 Şubat'çıların daytmasıyla liselilere ÖSS'de konulan katsayı engeli kaltı. YÖK, bütün lise mezunlarına eşit şartlarda üniversiteye girme imkanı tanıdı.


ZAMAN

Generallere suikast planlayan teğmen timinde Ergenekon izi

General ve amirlere suikast planlayan üç teğmen, sevk edildikleri nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
#2040
Sigara yasağının genişlemesi bazı uyanıkların işine yaradı.Sigara içme bahanesiyle dışarı çıkıp hesabı ödemeden ortadan kaybolanlar restoran ve eğlence kulübü sahiplerini isyan ettirdi...

Kapalı mekanlarda sigara içme yasağının genişlemesiyle birlikte kahvehaneler, restoranlar, barlar ve eğlence kulüpleri de dumansız hava sahası kapsamına girdi. Yasak yüzünden sigara içme bahanesiyle dışarı çıkan bazı uyanıklar da hesabı ödemeden kaçmaya başladı.

Niğde'de, alkollü içki satışı yapılan eğlence yerlerinde, sigara içme bahanesiyle dışarı çıkarak hesabı ödemeden giden müşterilerin sayısının arttığı bildirildi. İl Sağlık Müdürlüğü ve İl Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı ekipler, alkollü içki satışı yapılan eğlence merkezlerinde sigara yasağına ilişkin denetleme yaptı.

İÇİP İÇİP KAÇIYORLAR

İşletmeciler, müşterilerin sigara içmek için zaman zaman dışarı çıktıklarını belirterek "Masada oturan müşteri birkaç bardak bira içtikten sonra sigara içme bahanesi ile hesap ödemeden dışarı çıkıyor, bir daha da dönmüyor. Son birkaç günde defalarca kez bu durumla karşılaştık" diye konuştu.

NARGİLECİLER ALTERNATİF ARIYOR

Tütün mamullerinin en fazla tüketildiği nargileciler sigara yasağına karşı alternatif yollar arıyor. Ünü Türkiye sınırlarını aşan İstanbul Tophane'deki nargile kafeler, yaz nedeniyle şimdilik sorun yaşamazken kış aylarında müşteri kaybetmemek için bir dizi önlem almak için kolları sıvadı. Tophane'de 25 yıldır nargile salonu işleten Ali Baba Nargile Salonu sahibi Ali Baba, mekanının çoğu açık alan olduğu için yasaktan etkilenmediklerini belirtti. Baba şunları söyledi:

"Havaların soğumasıyla birlikte müşteriler kapalı alanlarda oturmak isteyecek. Bunun için uygun bir havalandırma sistemi devreye sokacağız. Böylelikle müşteriler hem üşümeyecek hem de oturduğu yerde temiz hava soluyacak. İl sağlık müdürlüğünün de onayladığı bu sistemle kapalı alanlarımız yasağa uygun bir şekilde kullanılabilir hale gelecek."

NiKOTiNSiZ DÖNEM BAŞLIYOR

İstanbul Tophane'deki Evim Nargile salonu işletmecisi Zafer Kütük, "Hindistan'dan 'bitkisel nargile' ithal ettik. Tütün ve nikotin içermiyor. Sağlığa da zarar vermiyor. Tamamen bitkisel maddelerden elde edilen bu nargileyi müşterilerimize sunacağız" dedi.

http://www.bugun.com.tr/haber-detay/74660-uyaniklar-icip-icip-kaciyorlar-haberi.aspx