Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - kilimanjaro

#2041
50'lerin başıydı. Şehit babasını Kosova Sancak bölgesinde bırakarak annesi ile beraber Bursa'ya yerleştiğinde henüz küçücük bir çocuktu.   

Annesi küçük Mustafasını şehit babasının emaneti olarak en iyi şekilde yetiştirmeye çalışırken bir taraftan da terzilik yapıp komşu hanımlarına giysiler dikerek hayatını sürdürmeye çalışıyordu. 

Küçük Mustafası Bursa Erkek Lisesinin ardından Hacettepe Tıp Fakültesini birincilikle bitirdi ve çok sevdiği ordu saflarına katıldı.

Askeri doktor olarak teğmen rütbesiyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda hekimlik hayatına başlamasının ardından her yıl en iyi sicil notunu alarak tüm Silahlı Kuvvetlerde dikkat çekti. Lakabı artık 'kurşun asker'di. Bir taraftan da Gülhane Askeri Tıp Akademisinde Kulak Burun Boğaz ihtisasını yapıyordu.

Yurtdışı eğitim sınavında başarılı olarak 2 yıl süre ile ABD'de John Hopkins Üniversitesi'nde Dr. Nager ile çalışmalar yapmaya başladı. Üstün kavrama yeteneği ile bir yıl sonunda tüm yeni ameliyat tekniklerini öğrenerek Dr. Nager'den müsaade istedi.  Derhal Washington'daki askeri ataşeliğe dilekçesini yazıp 2 yıllık eğitimini 1 yılda tamamladığını bildirerek ülkesinde uygun görülecek bir göreve atanmasını istedi. Böyle bir dilekçeyi masasında gören askeri ataşe çok şaşırarak bu subay ile yüzyüze görüşmek istiyordu. Görüşme gerçekleşti. Kurmay Albay, Mustafa Kahramanyol'a askeri ataşeliğe şimdiye kadar böyle bir dilekçenin hiç gelmediğini, gelen dilekçelerin de "1 ay daha kalsaydım, 3 ay daha kalsaydım her şeyi öğrenecektim" tarzında uzatma talepleri içeren dilekçeler olduğunu söylüyordu.
   
Acaba Mustafa Kahramanyol'un bu asil davranışı karşısında şok olan askeri ataşe kimdi?

O kurmay Albay Hurşit Tolon'dan başkası değildi.  Kaderin cilvesine bakin ki, 1991 yılında Tuğgeneral Hurşit Tolon ameliyat olmak için kendini ellerine teslim ettiği Mustafa Kahramanyol'un, 1997 yılında son derece yanlış bazı hukuk dışı yöntemlerle Silahlı Kuvvetlerden atılması sürecine ortak oldu. O yöntemlerin ne olduğu Kahramanyol'un eski eşinin açıklamalarıyla net bir şekilde anlaşıldı. 

İlginçtir ki Hurşit Tolon o zaman Korgeneral'di ve Tolon o zamanlar Kahramanyol'un düşünce dünyasına pek uzak da sayılmazdı. Aklıma takılan soru hep şu olmuştu. Tolon acaba Kahramanyol gibi subayları harcayarak ya da harcanmasına katkı sağlayarak Orgenerallik yolunu açmaya mı çalışmıştı? Kahramanyol, Tolon ile o dönemde ailecek de tanıştıklarını da gizlemiyor zaten. 
 
Sarıkamış Askeri Hastanesi Baştabipliği ve Brüksel'de NATO askeri sağlık ataşesi olarak görev yaptıktan sonra GATA' da doçent ve profesör olarak hizmet eden Mustafa Kahramanyol burada geliştirdiği ve tıp literatürüne giren kulak ameliyatı tekniğini uzun yıllar asistanlarına öğretti.

Mustafa Kahramanyol çok sevdiği milleti ve ülkesine hizmetlerini sadece sağlık alanında değil, diplomaside de sürdürdü. Balkanlarda, özellikle Bosna'da 1993- 1997 yıllarında yaşanan katliamların durdurulması için Başbakanlık müşaviri olarak yaptıkları biliniyor. Bunu Sırplarda iyi biliyor olmalı ki Sırp Televizyonları Kahramanyol'u hedef olarak göstermeye başlamıştı. Bunun ardından Ankara'ya Mustafa Kahramanyol'u öldürmek amacıyla gönderilen suikast timleri tespit edildi. Ayrıca 1997 YAŞ kararından tam 1ay önce ABD elçiliğinden bir yetkilinin Mustafa Kahramanyol'un GATA daki odasında kendisiyle 1 saat özel olarak görüşüklerini biliyorum. Acaba neden?

Mustafa Kahramanyol, Nevzat Tarhan gibi onlarca subayın nasıl mağdur edildiklerine o donemde 5 ayrı mahkemede yargılanmış bir gazeteci olarak yakından tanıklık ettim. Bu insanları yakından tanıdım. Hepsi örnek birer Türk subayıydı.

İste Profesör Nevzat Tarhan. Türkiye'nin en saygın bilim adamlarından biri. Bütün televizyonlar peşinde. Ne denli örnek bir insan olduğunu yazdığı yazılarla, yaptığı programlarla, yazdığı kitaplarla kanıtladı. Nevzat Tarhan gibi bir insanı hukuksuz yöntemlerle TSK'den ayrılmak zorunda bırakanlar simdi tekrar düşünmeli. TSK bu işten kazançlı mı çıktı?

İste Profesör Mustafa Kahramanyol, Türkiye onu gün geçtikçe daha da yakından tanıyacak. Böyle bir insanı utanç verici yöntemlerle sevdiği mesleğinden koparanlar kuşkusuz yaptıklarına daha da pişman olacaklar. Çevik Bir'i, ya da Hurşit Tolon'u, bir TV programında Mustafa Kahtamanyol'un, ya da Nevzat Tarhan'ın karsısına çıkarın, kararı halk versin.

İste Profesör İskender Pala. Şu ana kadar pek yazılmadı, belki de bunu yazdığıma kızacak ama 28 Şubat'ın mağdur ettiği en önemli değerlerimizden biri de o. Kitaplarının sayısını sanırım o da bilmiyordur. Divan Edebiyatı denilince ilk akla gelen isim o değil mi? Beyefendiliğiyle, nezaketiyle, centilmenliğiyle hepimizin örnek aldığı bir isim. Bugün yüzbinlerce okuru var. Böyle bir değeri hukuk dışı yöntemlerle Silahlı Kuvvetlerden uzaklaştırmak TSK'ne ne fayda sağladı? Ne ilginçtir ki Pala, edebiyatın yanısıra Donanma tarihi konusunda da inanılmaz bilgiliydi. Kardak krizi patlak verdiğinde Kardak'ın tarihsel ve hukuksal konumunu dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'ya brife eden de oydu. Erkaya'nın İskender Pala'nın bu sunumundan ne denli etkilendiğini de biliyorum.

Nevzat Tarhan'ı, İskender Pala'yı bunca yıldır tüm Türkiye tanıdı. Herhangi bir yanlışlarına tanık oldunuz mu? 

Açıkça söyleyeyim 28 Şubat'ın tasfiye ettiği onca subay benim gördüğüm ve de tanıdigim kadarıyla Atatürk'le hiçbir problemleri olmayan, laik ve demokratik sisteme yürekten inanmış dürüstlük abidesi idealist Türk subaylarıydı. 

Hayatlarının en verimli çağlarında ülkelerine hizmet aşkıyla tutuşan bu subayların hukuk dışı yollarla tasfiye edilerek yaptıkları ve yapacakları hizmetlerin engellenmesi kabul edilecek bir konu değildir. Bu karanlık dönemin, en ince ayrıntılarıyla TBMM tarafından aydınlatılması, bu değerlere iade-i itibar verilmesi bu meclisin borcudur. Bu konuyla ilgili biran önce bir Meclis Araştırma Komisyonu'nun oluşturulması şart. Benzeri olayların bir daha yaşanmaması için YAŞ kararlarına en yakın zamanda yargı yolunun açılması da zorunludur. Çevik Bir, Hurşit Tolon, Mustafa Kahramanyol ile kamuoyu önünde yüzleşmelidir.   

Bu hukuksuzluk artık Türkiye'ye yakışmıyor.

http://www.haber7.com/haber/20090722/Cevik-Bir-ve-Hursit-Tolon-artik-gercekle-yuzlesmeli.php
#2042
Dünya genelinde kapalı yerlerde sigara yasağı uygulaması başlatılması kararının fitilini ilk ateşleyenin kimler olduğu ülkemizde bazı çevrelerin ders alması gereken bir mahiyet arzetmektedir.

İnsan haklarına verilen değer açısından Türkiye ile Avrupa arasındaki en bariz fark bu örnekte gösterdi çünkü kendini...

Geçtiğimiz pazar gününden itibaren tüm kapalı yerlerde uygulamaya konulan sigara yasağı konusundaki rahatsızlıklarını dile getirmek üzere dün bir televizyon programına konuk olan Kahveciler Federasyonu Başkanını dinlerken üzüldüm. Üç beş kuruş daha fazla kârı kaybetmeme adına çok hayati bir mevzuyu es geçmeleri karşısında hayretler içinde kaldım. Halbuki meslek teşekkülü sorumlusu olarak ekranda dile getirdiği düşüncelerin tam tersini savunması gerekiyordu.

Federasyon başkanı kahvehanelerde sigara içilmesinin yasaklanmasının müşteri azalmasına neden olacağını, bunun da sektörde çalışan çok sayıda kişiyi işsiz bırakacağı iddiasında bulunuyor ve kahvehanelerin kısmen istisna tutulmasını istiyordu.

İlginçtir, federasyon başkanının "aman işsiz kalacaklar" dedikleri kişilerin verdiği amansız hukuk mücadelesi sayesinde başladı kapalı yerlerde sigara yasağı.

Biliyorsunuz, tüm kapalı alanlarda sigara içilmesini yasaklayan ilk ülke İrlanda oldu. Ülkede publarda, kafelerde, restoran ve kapalı iş yerlerinde görev yapan sektör çalışanları, kendileri içmeseler bile, pasif içici olmaktan kaynaklanan nedenlerle sigaraya bağlı sağlık sorunları yüzünden erken ölümlerde artış görülünce ve karşılaştıkları ciddi sağlık sorunları yüzünden mağdur olunca, bizzat kendileri başlattılar kapalı yerlerde sigara içilmesinin yasaklanması ile ilgili hukuk mücadelesini.

Sigara sektörünün aktörleri de boş durmadılar tabi ki... Çetin bir hukuk mücadelesi başladı. Neticede, bizim kahveciler federasyonun 'aman işsiz kalacaklar' dedikleri meslektaşları kazandılar İrlanda'da kapalı yerlerde sigara içimin yasaklanması ile ilgili çetin mücadeleyi.

Bizzat sektör çalışanları, tüm kapalı yerlerde sigara içilmesinin yasaklanması kararının alınmasında baş aktör oldular. Bir bakıma canlarını kurtardılar bu yasak sayesinde...

İrlanda 2004 yılında publar, restoranlar ve kapalı iş yerlerinde sigara içilmesini yasakladı. Hükümet, bu mekanlarda sigara içerken yakalanan kişilere 3 bin Euro para cezası verilmesini kararlaştırdı. Ülkede bir bakıma bizdeki kahvehane karşılığı olarak "pub" kültürünün yaygın olması, yasağa uyulacağı konusunda başlangıçta şüphe uyandırmışsa da, İrlandalılar kar kış demeden bar kapısının önünde tüttürmüşler sigaralarını... İçimleri bitince de tekrar içeri girmişler. Şu an ülkede herkes memnun halinden. Üstelik dünyaya örnek olmanın haklı gururunu yaşıyorlar.

Tam tersini savunmalıydı...

Kahveciler Federasyonu başkanı bir kısım kahveci çırakları işsiz kalacaklar diye sesini yükselteceğine, keşke aynı duyarlılıkla, bu sektörde çalışan insanların sabahtan akşama kadar pasif içici olmaktan kaynaklanan nedenlerle hangi tür hastalıklara yakalandıkları ve sektör çalışanlarının ölüm nedenleri konusunda da ayrıntılı bilgi verseydi.

Geçtğimiz kış Bursa'dan teleferikle Uludağ'a çıkarken, güvenlik sorunu ile karşılaşılmasın diye sırf işi teleferik kapısında dikilmek ve çalıştığı süre içinde dağa inip çıkmak olan bir delikanlı ile sohbet etmiştim. Kendisine, "ne güzel, aldığınız dağ havası sayesinde Bursalılara göre ortalama ömürden daha uzun yaşıyorsunuzdur" dediğimde, "tam aksine abi, bizden emekli olanlar fazla yaşamıyorlar" demişti. Şaşırdığımı görünce de, "çalışırken iyi oksijen alıyoruz ama, emekli olunca kahvelerde, sağda solda karşılaşılan pis hava tam ters bir etki yaparak bu işten emekli olanların erken ölümüne neden oluyor" demişti.

Tütünle bağlantılı ölümlerde, her dokuz kişiden biri pasif içici. Bundan daha büyük bir kul hakkı olur mu? Birine üç kuruş borcu kaldı diye hellallik peşinde koşanlar ve vicdanen rahatsızlık hissedenler, ölümüne yada hastalanmasına neden oldukları tanıdıkları & tanımadıkları onca insanla nasıl helalleşecekler bilemiyorum. İşleri öbür yakada gerçekten çok zor.

Geçtiğimiz aylarda misafirlikte bulunduğumuz bir evde konuklardan biri çoluk çocuk var demeden sigara yakınca canım sıkılmış ve "şu halının üzerine idrarını yapsaydın içtiğin şu sigara kadar ortalığa mikrop saçmış olmazdın" diye kızarak ortamı terk etmiştim. Ben bu konuda nezaket dinlemem. Elinde bir şişe nikotin ile eve gelip sağa sola dökmesi ile duman ile bunu yayması arasında ne fark var...
Evime gelen misafirlere asla içirmem. Sigara zehiri ile evimi kirletmelerine razı olmam. Okumuş yazmış, hak hukuk nedir bilen insanlar böyle olmak zorundalar. Sigaranın binde biri kadar mikrop barındırmıyor idrar. Onun ulu orta sağa sola yapılmasına razı olmuyoruz da diğerine neden razı oluyoruz.

Sigara içen samimi arkadaşım olduğunu hatırlamıyorum. Olsa olsa tanıdığımdır. O sadece arkadaşım olduğunu sanıyordur. 10 cm. lik sigaranın mübtelası olmuş, bu konuda acze düşmüş, vazgeçememe bağımlılığında iradesiz biri ile benim ne işim olur. Çevresi insanın kalitesini de belirler. Acı ama gerçek böyle...

Herkesin yaptığı işleri yapmamayı da adet edinmek lazım. Herkes aynı mereti içiyor, sanki kendine özel birşeymiş gibi bir de hava atma modunda oluyorlar. Sahiden çok komik oluyorlar.

AB'nin yeni hedefi sigarayla mücadele politikalarını tek tip yapmak. Brüksel 2012'den itibaren "dumandan arındırılmış AB" oluşturmak peşinde. Barlarda bu yasağın uygulanmasına destek verenlerin oranı yüzde 61 olarak belirlenirken restoranlar için bu oranın yüzde 77'ye kadar yükseldiği görülüyor. Yasağı uygulayan ülkelerde yasağa destek oranının daha yüksek olması bu yöndeki politikaların halkın desteğini aldığını gösteriyor.

Devlet kazançlı...

Yasak nedeni ile sigara satışlarının düşmesi söz konusu olduğunda devlet vergi kaybına uğrayabilir diye düşünebilirsiniz. Burada da tam aksi bir durum söz konusu...

Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletlere (BM) göre, sigara içmenin kısıtlanması ve bunun tüm kapalı alanlarda etkin bir şekilde uygulanması, hastalıkların azalması, tedavi masraflarının düşmesi, iş gücü ve çalışma kaybının azalması ile verimliliğin artması gibi faktörler nedeni ile gelişmekte olan ülke ekonomilerine 3-4 milyar dolarlık bir tasarruf da sağlıyor. Örneğin Türkiye'de sigara kaynaklı hastalıkların tedavisi için 25-30 milyar dolar düzeyinde bir harcama yapılıyor. Sigara satışlarından elde edilen vergi gelirinden kaç kat büyük bir oran.

Araştırmaya göre gençler, genellikle arkadaş etkisinde kalarak, 13 yaşından itibaren sigara içmeye başlıyor. Dünyada her 8 saniyede bir, Türkiye'de ise her 6 saniyede bir insan sigara yüzünden ölüyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) araştırmasına göre, 2015'te sigara yüzünden ölenlerin sayısının HIV/AIDS'ten ölenlerin sayısından yüzde 50 daha fazla olması bekleniyor. Dünyadaki ölümlerin yüzde 10'unun sigara kaynaklı olacağı belirtiliyor.

Uluslararası bağlayıcılığı olan Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi, 2004'te 161 ülke tarafından imzalandı. Yani, belirli bir takvim çerçevesinde, 161 ülkenin tamamında kapalı alanlarda sigara içilemeyecek.
Bu tarihi karara imza atan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ve yasayı uygulama konusunda tereddüt göstermeyen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni kutluyorum.

Ülkenin insanına, gençliğine ve geleceğine sahip çıkmak böyle olur..

Teşekkürler.

Prof. Dr. Osman ÖZSOY – Haber7

http://www.haber7.com/haber/20090722/Sigara-yasaginin-fitilini-ilk-kim-atesledi.php
#2043
Yüksek Öğretim Kurulu'nun bugün yapılan toplantısında meslek liseleri önünde en büyük engel olan katsayı uygulamasını kaldırıldı.

YÖK, 2010 yılından itibaren uygulamaya konulacak iki aşamalı üniversiteye giriş sisteminde ''Yerleştirme puanlarının hesaplanmasında ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının 0.15 katsayısı ile çarpılmasına, adaylardan öğretmen lisesi veya meslek lisesi mezunu olanların kendi alanlarındaki programları tercih etmeleri halinde ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının 0.06 ek katsayı ile çarpımı sonucunda bulunan değerin puana ekleneceğini'' bildirdi.

Meslek lisesi mezunu adayların ek puanla girebildikleri kendi alanlarındaki her program için bir LYS puan türünün yanı sıra bir de YGS puan türü belirlenecek. Meslek lisesi mezunu olup olmadığına bakılmaksızın, adayların bu programlara yerleştirilmesinde her iki türden puanlarının büyük olanı esas alınacak.

YÖK Genel Kurul toplantısının ardından yapılan yazılı açıklamada, bugünkü toplantıda, üniversiteye giriş sistemi ile ilgili alınan karara göre yeni sistemde uygulama şöyle olacak:

''-Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavı'ndaki (LYS) ağırlıklı puanların her biri, kendi içinde 100-500 arasındaki puanlara dönüştürülecek

-Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP) en büyüğü 500, en küçüğü 100 olacak şekilde  hesaplanacak

-Yerleştirme puanları hesaplanırken AOBP 0.15 katsayısı ile çarpılacak

-Adaylardan öğretmen lisesi veya meslek lisesi mezunu olanlar kendi alanlarındaki programları tercih etmeleri halinde AOBP'leri 0.06 ek katsayısı ile çarpılacak ve bulunan değer, 0.15 katsayısı ile hesaplanan puana eklenecek

-Meslek lisesi mezunu adayların ek puanla girebildikleri kendi alanlarındaki her program için bir LYS puan türünün yası sıra bir de YGS puan türü belirlenecek. Meslek lisesi mezunu olup olmadığına bakılmaksızın, adayların bu programlara yerleştirilmesinde her iki türden puanlarının büyük olanı esas alınacak.''

Yükseköğretim Kurumu (YÖK) Genel Kurulu sonrasında yapılan açıklamada, gelecek yıldan itibaren uygulamaya konulacak yeni üniversiteye giriş sisteminin ''daha işi ölçme ve değerlendirme yapabilen, öğrencilerin ortaöğretim başarılarını dikkate alan, fırsat eşitliğini ve kişisel başarıyı öne çıkaran, yakın programların gereksinim duyduğu farklı bilgi ve becerileri göz önünde tutan bir sistem olarak tasarlandığı'' kaydedildi.

YÖK'ten yapılan yazılı açıklamada, ''üniversiteye giriş sistemiyle ilgili mevcut sistemin gereksinimlere ve sorunlara cevap vermediği, değişmesi gerektiği konusunda gerek konunun ilgili tarafları gerekse toplumun büyük kesiminde bir mutabakat olduğu'' ifade edildi.

YÖK Genel Kurulu'nun ''Türkiye'nin Yükseköğretim Strateji Raporu'nda da bu konunun irdelendiği'' hatırlatılan açıklamada, YÖK Genel Kurulu'nun 14 Şubatta üniversiteye giriş sistemiyle ilgili kapsamlı bir çalışma yapılmasına karar verdiği, bunun kamuoyuyla paylaşıldığı ve bugün kararlaştırılan sistem değişikliğine giden sürecin bu şekilde başlatıldığı belirtildi.

Genel kurul tarafından bu çalışmaları yürütmek için ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan ve 4 YÖK üyesinden bir çalışma grubu oluşturulduğu kaydedilen açıklamada, başta üniversiteler olmak üzere ilgili bütün tarafların görüşlerinin sorulduğu, üniversiteler, ilgili eğitim sendikaları, sivil toplum örgütleri, işveren örgütleriyle akademisyenlere ait olmak üzere 400'ü aşkın görüşün YÖK'e iletildiği belirtildi.

Bu görüşlerin tasnif edilerek değerlendirildiği ve hazırlanan raporun YÖK'ün 15 Ocak 2009 tarihli toplantısında üyelere sunulduğu hatırlatılan açıklamada, değişikliğin sistemin bütününde yapılmasının benimsendiği, konunun ilgili taraflardan gelen görüşler ve strateji raporu dikkate alınarak ÖSYM'nin yıllar içerisinde kazandığı tecrübe çerçevesinde konunun şekillendirilmesinin kararlaştırıldığı ifade edildi.

Açıklamada, şunlara yer verildi: 

''Bu çerçevede ÖSYM tarafından somutlaştırılan öneri ve taslak 29 Ocak 2009'da YÖK'te karar altına alınarak kamuoyuna açıklanmıştır. Yükseöğretim lisans ve önlisans programlarının puan türleri ve ders ağırlıklarını tespite yönelik olmak üzere üniversitelerden yeniden görüş talep edilmiş ve gelen bu görüşleri değerlendirmek üzere ÖSYM Başkanı Yarımağan başkanlığında çeşitli üniversitelerin rektör, dekan ve öğretim üyelerinden bir çalışma grubu oluşturulmuştur.

Komisyon tarafından hazırlanan rapor, 9 Temmuz 2009'da YÖK Genel Kurulu'na sunulmuş, 21 Temmuz 2009 tarihi itibariyle Genel Kurul'un aldığı kararlarla yeni sistem büyük ölçüde tamamlanmıştır. Yeni sistem, daha işi ölçme ve değerlendirme yapabilen, öğrencilerin ortaöğretim başarılarını dikkate alan, fırsat eşitliğini ve kişisel başarıyı öne çıkaran, yakın programların gereksinim duyduğu farklı bilgi ve becerileri göz önünde tutan bir sistem olarak tasarlanmıştır.''

Üniversiteye girişte gelecek yıldan itibaren uygulanmaya başlanacak iki aşamalı yeni sistemde sınavın, tüm adayların katılacağı ilk aşamasında 160 soru sorulacak, 160 dakika süre verilecek. İkinci aşamada ise soru sayıları ve süreleri testlere göre farklılık gösterecek.

YÖK Genel Kurulu toplantısının ardından yapılan yazılı açıklamaya göre, sınavın birinci aşaması olan Yükseköğretime Geçiş Sistemi'nde (YGS), Türkçe, Temel Matematik (Geometri dahil), Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri testinin her birinden 40'ar olmak üzere toplam 160 soru yöneltilecek. Adaylara toplam 160 dakika süre verilecek.

Sınavın ikinci aşaması olan Lisans Yerleştirme Sınavı'nda (LYS) ise soru sayıları ve süreleri testlere göre değişecek. Buna göre LYS-1 ile LYS-3'ün sınav süresi 120 dakika, LYS-2 ve LYS-4'ün sınav süresi 135 dakika, LYS-5'in soru sayısı 80, süresi 120 dakika  olacak.

YGS sonucunda altı ayrı puan türü belirlenecek. Bu puan türlerinin her birinde testlerin yüzde olarak ağırlıkları farklı olacak.

Buna göre, YGS-1'de Türkçe'nin ağırlığı yüzde 20, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 40, Sosyal'in ağırlığı yüzde 10, Fen'in ağırlığı yüzde 30; YGS-2'de Türkçe'nin ağırlığı yüzde 20, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 30, Sosyal'in ağırlığı yüzde 10, Fen'in ağırlığı yüzde 40; YGS-3'de Türkçe'nin ağırlığı yüzde 40, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 20, Sosyal'in ağırlığı yüzde 30, Fen'in ağırlığı yüzde 10; YGS-4'te Türkçe'nin ağırlığı yüzde 30, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 20, Sosyal'in ağırlığı yüzde 40, Fen'in ağırlığı yüzde 10, YGS-5'de Türkçe'nin ağırlığı yüzde 37, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 33, Sosyal'in ağırlığı yüzde 20, Fen'in ağırlığı yüzde 10, YGS-6'da Türkçe'nin ağırlığı yüzde 33, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 37, Sosyal'in ağırlığı yüzde 10, Fen'in ağırlığı yüzde 20 olarak belirlendi.

YÖK, gelecek yıldan itibaren uygulamaya konulacak iki aşamalı yeni üniversiteye geçiş sisteminde, birinci aşama ''Yükseköğretim Geçiş Sınavı'' (YGS) ve ikinci aşama ''Lisans Yerleştirme Sınavı'''nın (LYS) taban puanlarının daha sonra karara bağlanacağını bildirdi.

YÖK Genel Kurul toplantısının ardından yapılan yazılı açıklamada, yeni üniversiteye giriş sisteminin detaylarına ilişkin bilgilere yer verildi.

Buna göre, ikinci aşama olan LYS'nin Matematik-Fen (MF), Türkçe-Matematik (TM), Türkçe-Sosyal (TS) ve Dil puan türü gruplarının her birinden birden fazla puan türü oluşturuldu. MF puan türü grubu MF-1, MF-2, MF-3 ve MF-4, TM puan türü grubu TM-1, TM-2 ve TM-3, TS puan türü grubu TS-1 ve TS-2, Dil puan türü grubu da DİL-1 ve DİL-2 puan türlerinden oluşacak.

Puan türleri ile her bir puan türünde Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve LYS testlerinin yüzde olarak ağırlıklı dağılımları şöyle:

-MF grubundaki puan türlerine göre, MF-1'de Türkçe yüzde 11, Temel Matematik yüzde 16, Sosyal yüzde 5, Fen yüzde 8, Matematik yüzde 26, Geometri yüzde 13, Fizik yüzde 10, Kimya yüzde 6 ve Biyoloji yüzde 5; MF-2'de Türkçe yüzde 11, Temel Matematik yüzde 11, Sosyal yüzde 5, Fen yüzde 13, Matematik yüzde 16, Geometri yüzde 7, Fizik yüzde 13, Kimya yüzde 12, Biyoloji yüzde 12; MF-3'te Türkçe yüzde 11, Temel Matematik yüzde 11, Sosyal yüzde 7, Fen yüzde 11, Matematik yüzde 13, Geometri yüzde 5, Fizik yüzde 13, Kimya yüzde 14 ve Biyoloji yüzde 15; MF-4'de Türkçe yüzde 11, Temel Matematik yüzde 14, Sosyal yüzde 6, Fen yüzde 9, Matematik yüzde 22, Geometri yüzde 11, Fizik yüzde 13, Kimya yüzde 9 ve Biyoloji yüzde 5.

-TM grubundaki puan türlerine göre, TM-1'de Türkçe yüzde 14, Temel Matematik yüzde 16, Sosyal yüzde 5, Fen yüzde 5, Matematik yüzde 25, Geometri yüzde 10, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 18 ve Coğrafya-1 yüzde 7; TM-2'de Türkçe yüzde 14, Temel Matematik yüzde 14, Sosyal yüzde 7, Fen yüzde 5, Matematik yüzde 22, Geometri yüzde 8, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 22 ve Coğrafya-1 yüzde 8; TM-3'te Türkçe yüzde 15, Temel Matematik yüzde 10, Sosyal yüzde 10, Fen yüzde 5, Matematik yüzde 18, Geometri yüzde 7, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 25 ve Coğrafya-1 yüzde 10.

-TS grubundaki puan türlerine göre, TS-1'de Türkçe yüzde 13, Temel Matematik yüzde 10, Sosyal yüzde 12, Fen yüzde 5, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 15, Coğrafya-1 yüzde 8, Tarih yüzde 15, Coğrafya-2 yüzde 7 ve Felsefe Grubu yüzde 15; TS-2'de Türkçe yüzde 18, Temel Matematik yüzde 6, Sosyal yüzde 11, Fen yüzde 5, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 25, Coğrafya-1 yüzde 5, Tarih yüzde 15, Coğrafya-2 yüzde 5 ve Felsefe Grubu yüzde 10.

-Yabancı dil grubundaki puan türlerine göre, DİL-1'de Türkçe yüzde 15, Temel Matematik yüzde 6, Sosyal yüzde 9, Fen yüzde 5 ve Yabancı Dil yüzde 65; DİL-2'de Türkçe yüzde 25, Temel Matematik yüzde 7, Sosyal yüzde 13, Fen yüzde 5 ve Yabancı Dil yüzde 50 olarak belirlendi.

Açıklamada, YGS ve LYS sınavlarının taban puanları ve sistemin gerek duyduğu diğer hususların YÖK Genel Kurulu tarafından daha sonra karara bağlanacağı belirtildi.

Ön lisans ve lisans puan türlerinin programlara göre belirlenen dağılımının yarın YÖK'ün internet sitesinde açıklanacağı bildirildi.

-BAZI ÜYELERDEN KARŞI OY-

Kurul üyelerinden Prof. Dr. Fikret Şenses'in kararın bütününe yönelik karşı oy kullandığının belirtildiği açıklamada, üyelerden Prof. Dr. Atilla Eriş, Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul ve Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu'nun da ''yerleştirme puanlarının hesaplanmasında Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanları '0.15' katsayısı ile çarpılır''kararına karşı oy kullandıkları bildirildi.

Öte yandan, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, YÖK'te yarın düzenleyeceği basın toplantısıyla yeni sistemin ayrıntılarını anlatacak.

Açıklamada, YÖK Genel Kurulu'nun bir sonraki toplantısının 27 Ağustos Perşembe günü yapılacağı bildirildi.

http://www.haber7.com/haber/20090722/YOK-Katsayi-uygulamasini-kaldirdi.php
#2044
HSYK'nın Adli ve İdari Yargı Yaz Kararname Taslağı üzerindeki bugünkü çalışmalar sona erdi. Ergenekon davası hakim ve savcılarla ilgili karar Perşembe'ye kaldı.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) Adli ve İdari Yargı Yaz Kararname Taslağı üzerindeki bugünkü çalışmalar sona erdi.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, toplam 1332 hakim ve Cumhuriyet savcısının atama kararnamesinin imzalandığını bildirdi.

Ergin, Hakimevi'nde saat 10.00'dan bu yana devam eden Adli ve İdari Yargı Yaz Kararnamesinin bugünkü toplantısında, Adli Yargı Hakim ve Cumhuriyet Savcıları Hakkındaki Kararname Taslağı üzerindeki çalışmaların tamamlandığını kaydetti.

Bakan Ergin, ''Toplam 1332 hakim ve cumhuriyet savcısının atama kararnamesi imzalanmıştır'' dedi.

Hakim ve savcıların isimlerinin biraz sonra internetten yayınlanacağını bildiren Ergin, ''Bu hakim ve savcılarımızın yaz dönemi kararnamesindeki sıkıntıları inşallah bitmiş olacak onun dışında kalan idari yargı ve unvanlılarla ilgili çalışmalar önümüzdeki günlerde devam edecek'' diye konuştu.

''Ergenekon'' soruşturmasını yürüten savcılarla ilgili atamaların sorulması üzerine Ergin, ''Önümüzdeki günlerde onları da görüşeceğiz'' yanıtını verdi.

Hakimevi'nde, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile Müsteşar Ahmet Kahraman'ın da katıldığı Adli ve İdari Yargı Yaz Kararnamesi Taslağını görüşmek üzere saat 10.00'da başlayan toplantı sona erdi.

Toplantıda, Adalet Bakanlığınca hazırlanan ve 15 Haziran 2009'da HSYK'ya sunulan Adli Yargı Hakim ve Cumhuriyet Savcıları Hakkındaki Kararname Taslağı üzerindeki çalışmalar tamamlandı. Kararnameyle, 1332 adli yargı hakim ve savcısının görev yerleri değişti.

Bakanlık tarafından 6 Temmuz 2009'da HSYK'ya sunulan Adli Yargı Unvanlı Hakim ve Cumhuriyet Savcıları Hakkındaki Kararname Taslağı'' ile İdari Hakim ve Savcılarına Ait Kararname Taslağı ile ilgili çalışmalar 23 Temmuz Perşembe günü sürecek.

Adli Yargı Unvanlı Hakim ve Cumhuriyet Savcıları Hakkındaki Kararname Taslağı, ağır ceza mahkemesi başkanlarını, cumhuriyet başsavcılarını ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. maddesinde sayılan suçları soruşturmak ve davalara bakmakla görevli mahkemelerdeki hakim ve savcıları kapsıyor.

http://www.haber7.com/haber/20090722/En-uzun-HSYK-toplantisinda-cikan-karar.php
#2045
Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin merkezi Urumçi'de, 5 Temmuz'da patlak veren olayların ardından hayat normale dönmeye başlasa da, Müslümanların tepkisi dinmiyor.

En az 197 kişinin öldüğü olayların ardından 16 gün geçti. Sokaklarda hayat eskiye göre daha canlı görünüyor. Ancak güvenlik güçlerinin sayısında bir azalma yok. Güvenliğin ve Uygur nüfusunun yoğun olduğu yerlerde dükkânlar kısmen açıldı.

Özellikle Uygurlar üzerindeki baskı ve korku gitmiş değil. Kimileri ölü sayısının daha fazla olduğunu söylerken, kimileri de tutuklananların idam edileceğine kesin gözüyle bakıyor. Urumçi'de özellikle Hotan, Aksu ve Kaşgar'dan gelen Uygur Türklerinin üzerindeki baskı ve korku herkesten daha fazla. Bu şehirlerden Urumçi'ye çalışmak için gelen erkeklerin çoğu, olayların ardından polisler tarafından götürülmüş. Çoğu evli olan bu Uygurların eşlerine rastlıyoruz. Kocası gözaltına alınan Kaşgarlı bir kadın, "Bizim için hayat daha da çekilmez oldu. Bizi potansiyel tehlike olarak görüyorlar" diyor.

Uygurlar, eskiden 7-10 bin dolar arasında depozito verip nüfus cüzdanı başvurusunda bulunuyor ve birkaç sene bekliyorlarmış. İsmini açıklamaktan çekinen bir Uygur, "Hele Kaşgar ve Hotan gibi şehirden olanlar için bu cüzdandan almak hayal'' diye konuşuyor. Söylediklerine göre şu an Urumçi'de oturanlara dahi nüfus cüzdanı verilmiyor.

"HAYVAN GİBİ MUAMELE EDİYORLAR"

Urumçi'nin dar sokak aralarında ilerliyoruz. Türkiye'den geldiğimizi söyleyince iki çocuk babası bir Uygur'un yüzü gülüyor. Son olaylarla ilgili olarak, "Yapacak hiçbir şeyimiz yok. Olan bitenleri Allah'a havale ediyorum. Duadan başka yapacak bir şeyimiz yok'' diyor. Derken cebinden kimliğini çıkarıyor. "Bunu yeni aldım. Nüfusumu Urumçi'ye aldıramıyorum. Yasak. Bizler bu topraklarda doğduk'' sözlerini sarfediyor. Dertli babanın gözleri yaşarıyor. "Biz insan değil miyiz? Bizlere yapılan muamele hayvandan farklı değil. Nereye gitsek hep dışlanıyoruz. Buralardan çekip gitmek istesek bile bu imkânsız. Pasaport vermiyorlar. Çok ağır geliyor doğup büyüdüğün toprakları terk etmek ama böyle yaşamaktansa ölmek daha iyi. Burada yaşayan Kazakların Kazakistan'ı var. Kırgızların Kırgızistan'ı var. Moğolların Moğolistan'ı. Ya bizim? Kimsemiz yok. Nereye gidelim? İnsanların artık yaşama hevesi kalmadı. Böyle giderse ikinci Irak olacak burası. Buradaki Komünist Parti Sekreteri Wang Lequan ne diyorsa o oluyor. Pekin'in buradaki baskı ve zulümden haberi yok. Keşke bilselerdi olup biteni. Benim iki çocuğum var. Can güvenliğimiz yok. Alıp götürürlerse kimse hesap soramıyor. Eğer bana bir şey olursa geride kalan oğullarım bunu kimden bilecek" ifadelerini kullanıyor.

Uygurların Urumçi'de kaldıkları yerler daha çok fakir mahalleler. Ekonomik haklardan yararlanamıyorlar. Uygurların cep telefonlarından yurtdışı aranamıyor ve kısa mesaj gönderilemiyor. Görüştüğümüz uzmanlar, Pekin'in, Uygurlara olan politikasını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini, aksi durumda sorununun çözülemeyeceğini dile getiriyor.

HABER İZLENİM-OSMAN EROL / URUMÇİ

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=871865&title=uygur-turklerinin-yurekleri-yakan-haykirisi
#2046
Video paylaşım sitesi Youtube'un yetkilileri Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ı makamında ziyaret etti.

Youtube'a halkla ilişkiler hizmeti veren AB Danışmanlık Şirketi adına Cem Duna ve beraberindekiler, Bakan Yıldırım ile yaklaşık 1,5 saat görüştü.

Görüşmenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Duna, konuya ilişkin herhangi bir açıklama yapamayacaklarını belirterek, ''Görüşmelerimiz sürecek'' dedi.

Youtube internet sitesine erişim, 17 Ocak 2008'de Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesinin kararıyla engellenmişti. Bakanlık, Youtube'un güvenlik belgesi almasını ve vergi mükellefi olmasını da istemişti.

CEM DUNA'DAN AÇIKLAMA

Youtube Temsilcisi Cem Duna, Youtube'un açılması ile ilgili Ulaştırma Bakanlığı ile yapılan görüşmelerin devam edeceğini söyledi.
2008 Mayıs ayından bu yana erişime kapalı olan Youtube'un temsilcileri Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile görüştü. Yaklaşık iki saat süren toplantının ardından Youtube Temsilcisi Cem Duna, şu anda bir açıklama yapamayacağını belirterek, görüşmelerin devam edeceğini söyledi.
Atatürk aleyhine bazı videoları kaldırmadığı için 5 Mayıs 2008'den bu yana mahkeme kararıyla erişime kapalı olan Youtube'ta, diğer sorunlar arasında Türkiye'de temsilcilik kurulması ve Türkiye'ye özgü "tr" uzantılı bir site dizayn edilmesi yer alıyor.

http://www.haber7.com/haber/20090721/Ulastirma-Bakanliginda-Youtube-zirvesi.php
#2047
Türkiye, sınırdaki mayınlı arazilerin temizlenmesiyle ilgili yasayı tartışırken TPAO, mayınlara aldırış etmeden bölgede hem arama yapıyır hem petrol çıkarıyor.

Türkiye, Suriye sınırındaki mayınlı arazinin temizlenmesi ile ilgili yasayı tartışırken Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), bölgede petrol arama çalışmalarını sürdürüyor.

Yasanın iptali için yapılan başvuruyu Anayasa Mahkemesi bu hafta değerlendirecek. Tartışma konusu olan mayınlı arazide ciddi anlamda petrol rezervlerinin olduğunu belirtilmesi ise tansiyonu yükseltiyor.

TPAO ise, tartışmalardan uzak bölgede petrol çıkartmaya başladı. Mayınlı arazinin içinden mayınlara aldırış etmeden yapılan çalışmalarda günlük 2 bin 500 varil petrol çıkartılarak ülke ekonomisine katkı sağlıyor.

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, bizzat mayınlı arazinin içerisinden, servis yolları üzerinde açılan kuyulardan petrol çıkartıldığını açıkladı.

Kayseri'de bazı programlara katılmak için bulunan Bakan Taner Yıldız, elektrik zammı, mayınlı arazi, akaryakıt fiyatlarındaki artış ile ilgili birçok konuda değerlendirme yaptı.

Bakan Yıldız, CHP tarafından iptali için Anayasa Mahkemesi'ne götürülen Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi düşünülen arazide ciddi anlamda petrol rezervi olduğunu ve bunun çıkartılmaya başlandığını duyurdu.

Mayınlı arazide hem özel sektör kanalı ile hem de kamu kanalı ile verilmiş ruhsatlar olduğunu hatırlatan Bakan Yıldız, bu ruhsatların belli süreleri olduğuna işaret ederek, "Bu sürede arama ve tespit çalışmalarını yapanlar faaliyetlerine başlıyor. Bunlardan TPAO ile şuanda günlük 2 bin 500 varille petrol çıkartıyor. Servis yollarından, mayınlı arazilerin bizzat içerisinden petrol çıkartılıyor. Biz tabiî ki inanmasak, değerlendirmesek o araziye girmezdik. Şuana kadar iyi bir sonuç elde ettik. Bu miktar önümüzde günlerde artacaktır. Suriye tarafında çıkan aynı petrol bizim burada da çıkacaktır." diye konuştu.

PETROL FİYATLARINDA DEĞİŞİKLİK OLMAYACAK

Petrol ürünlerinde yeni bir düzenlemeye gidilmesine karşın fiyat indirimin ardından fiyat artışı yaşandığının sorulması üzerine Bakan Taner Yıldız, bu artışın Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi tarafından yapıldığını anlattı.

Yıldız, yaşanan bu süreci şöyle anlattı: "Şimdi akaryakıtın iki tane bileşeni vardır. Bir maliyetidir. Vergi ve ÖTV ile ilgilidir. İkincisi teknik bileşenleri var. Biz teknik konumuna bakıyoruz. Hem yakıtın uluslar arası piyasalarda hem de ilişkili ve bağımsız kurum olan EPKD ile beraber. Bu ayın başında özellikle akaryakıttaki dağıtım şirketleri bağlı kar marjlarıyla alakalı bir düzenleme yapıldı. Denetleme ve düzenleme yetkisini kullanan EPKD, bununla alakalı makul fiyat arayışına girdi. Bir tarafta halkımız var. Bir tarafta bu sektörlerin vazgeçilmez aktörleri olan dağıtım şirketleri ve bayilerimiz var. Bununla alakalı piyasada tartışılabilir bir durum var. Ama iki aylık bir düzenleme. Onun içerisinde zaman zaman fiyatlar dalgalanabilir. Fiyatlar bir miktar aşağı çekildi. Vergi ve ÖTV ile ilgili kısımda ise Maliye Bakanlığımız ve Gelir İdaresi bir düzenleme yaptı. Enflasyon karşısında değer kaybedilen maktu oranı bir oransal hale çekti. Bu düzenleme fiyatları yukarı çekti. Konu bundan ibarettir. Maliye Bakanlığının rakamları biraz daha üzerinde olduğuna dair bu artışın görüş var. Onunla ilgili tasarrufta Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresine aittir."

TÜRKİYE'DE ÇIKARTILAN DOĞALGAZ, KULLANILANIN 40'TA BİRİ

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, yaz aylarında indirime gidilen doğalgaz da kış aylarında fiyat artışı yaşandığı şeklindeki soruya, bu artışların uluslar arası piyasalardan kaynaklandığına dikkat çekti.

Doğalgazla ilgili fiyatların hep otomatik ayarlama şeklinde yapıldığını anlatan Yıldız, "Biz bunu periyotlara bağladık. 3'er aylık periyotlara bağlı uluslar arası piyasalarda değişin artışlar buraya yansıtılıyor. Şuan zam görünmüyor. Ama bildiğimiz gibi ithalat ülkesiyiz. Şuanda yüzde 4-5 civarında çıkarttığımız doğalgaz var. Bu oran geçen yıl yüzde 2.5 idi. Yani kullanılan doğalgazın 40'da biri. Bu oranı artırmak zorundayız. Bu yönde çalışmalarımız devam ediyor. Ümit ederiz ki çalışmalarımız sonucu ithalat oranlarımız azalır diye düşünüyoruz. İthalat azalınca rahatlarız." diye konuştu.

Bakan, ücretsiz kömür dağıtımı yerine doğalgazda indirim yapılması yönündeki taleplere de cevap verdi.

Bakan, "Bunun içerisinde iki tane temel unsur var. Yerli kaynak. Kömür. İthal kaynak. Doğalgaz. Bizim şuan doğalgaz böyle bir uygulama ve hedefimiz yok. Ama ne zaman yerli kaynak olur doğalgaz o zaman seve seve bunu yaparız. Uygularız. İndirimlere gideriz." dedi.

KAÇAK ELEKTRİK ORANLARINDA HEDEF YÜZDE 10

Bakan Taner Yıldız, Türkiye genelinde kaçak elektrik kullanım oranlarının düşünülmesi amacıyla kayseri modeli çalışma yapacaklarını anlattı. Yapılan görüşmelerde ortaya çıkan değerlendirme sonucu kaçak oranlarının düşünülmesi ile ilgili hedefler koyduklarını aktaran Yıldız, 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra yüzde 26'larda ve gayri resmi rakam olarak yüzde 30'larda olan kayıp kaçak oranının şuan yüzde 14'lere indiğini ifade etti.

Bu rakamın çok iyi olduğunu hatırlatan Yıldız, "Ama 'yeterli mi?' diye sorarsanız. Yeterli değil. Daha da aşağı çekilmesi gerekir. Bunu AB ortalamasının altına yada Kayseri ortalamasının yakınlarına çekmeliyiz. Mutlaka yüzde 10'lara düşmelidir." diye konuştu.

Kaçakların önlenmesi ile ilgili öncelikli olarak iyi niyetlerini de ortaya koyacaklarını ifade eden Bakan Taner Yıldız, bu süreçten sonra tavizin de söz konusu olmayacağına işaret etti.

Kaçak elektriğin önlenmesi için bütün teknik çalışmaları ortaya koyacaklarına işaret eden Bakan, "İnsanlarımıza kaçakların sonlandırılması için kolaylıklar göstereceğiz. Ama halen buna rağmen bu yola devam edenlere kesinlikle müsamaha göstermeyeceğiz. Kesinlikle izin verilmeyecek ve bir başka vatandaşımızın hakkını bir başkasına da müsaade ederek kullandırtmayacağız." ifadesini kullandı.

Yıldız, kaçak elektrik kullanmayan ve oranı az olan bölgelerdeki insanların, artık kaçak elektrik kullanan bölgelerdeki insanların elektrik parasını ödemeyeceğini kaydetti.

2012 yılına kadar kanunla bölgesel tarife sınırlandırılmış durumda olduğunu anlatan Yıldız, "Bunu 2011 yılında tekrar gözden geçireceğiz. Rakamları ve özelleştirmelere bakacağız. Ne tür sonuçlar elde edildi ona bakacağız. Ona göre kararımızı vereceğiz. Bir grubun diğer bir gruba yük olması. Bir vatandaşımızın diğer vatandaşımızın cebine yük olmasını hiçbir zaman istemeyiz. Sistemi de bozmadan böyle bir yapılandırma olacaktır." diye konuştu.

MADENLER PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR SÖYLEMLERİ DOĞRU DEĞİL

Türkiye'nin maden sahalarının yabancılara peşkeş çekildiği yönündeki söylemlerin olduğunun hatırlatılması üzerine Bakan Taner yıldız, bunların doğru olmadığını açıkladı.

Türkiye'de çok zengin maden sahaları olduğunu dile getiren Bakan, bunların her birini çıkartılabildiğini söylemenin de yanlış olduğunu ifade etti. Yıldız, madenlerin değerlendirilmesi noktasında çalışmaları olduğunu hatırlatarak, "Hem MTH dediğimiz hem TTK dediğimiz hem de Maden Genel Müdürlüğümüz dediğimiz üç tane temel genel müdürlüğümüz, bunlarla ilgili bir mülakat başlatmak zorundadır. Talimatı da verdim." şeklinde konuştu.

Peşkeş çekilme ile ilgili bir durum söz konusu ise müdahale edeceklerinin altını çizen Yıldız, şu açıklamayı yaptı; "Türkiye'de çok kritik kaynaklar var. Bor gibi kaynak devletin elinde. Diğer kaynaklardan ruhsat almış şirketlerin disipline edilmesi ve sistematize getirilmesi ile ilgili çalışmalar var. Zamanında iş yapmayan olursa hem devleti hem de kendilerini oyalamamaları adına, özel sektörde farklı kişilere, farklı firmalara, farklı imkanlar bırakması açısından onları da geri alırız."

http://www.haber7.com/haber/20090720/TPAO-mayinli-arazide-siyah-altin-buldu.php
#2048
"Mayınlı bölgede petrol çıkartıyoruz." sözleriyle tartışmalara katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, bir kuyudan çıkan miktarı günlük 2 bin varil olarak açıkladı. Buraya servis yolu denildiğini belirten Yıldız, halen mayınlı bölgede ve yakınında TPAO'nun ruhsatlı yerleri bulunduğunu vurguladı. Bakan, mayınlı alandaki servis noktalarında dahi petrol aramaya devam edildiğini anlattı. 

Enerji Bakanı Yıldız, Türkiye, Irak, İran ve Suriye'yi kapsayan 'Bölgesel Enerji Bakanları Toplantısı'na katılmak üzere gittiği Bağdat'a hareketinden önce Atatürk Havalimanı VIP Salonu'nda basın mensuplarının sorularını cevapladı. Bağdat'taki toplantılarda 4 ülkeyi ilgilendiren konuların ele alınacağını ifade eden Yıldız, Irak ile elektrik alım satımı, Irak'a verilen su, petrol ve doğalgaz konuları, TPAO ve BOTAŞ ile ilgili konuların da gündemlerinde olduğunu belirtti. Bakan Yıldız, "Kerkük-Yumurtalık boru hattının tam kapasite ile çalıştırılması ile ilgili görüşmelerimiz olacak." dedi.

Bakan Yıldız, "Nabucco Projesi'ne Irak'ın da dahil edilmesi konusu ele alınacak mı?" sorusu üzerine, "Mutlaka o da konulardan biri olacak. Geçen hafta içinde Avrupa Birliği tarafından yapılan açıklamada 8 milyar metreküp civarında bir bağlantı yapıldığından bahsedilmişti. Bununla alakalı da görüşmemiz olacak." cevabını verdi. Yıldız, ziyarette Kuzey Irak'ta petrol arayan özel şirketlerle ilgili konuların ele alınacağı bilgisini verdi. Bir gazetecinin, "Suriye sınırındaki mayınlı bölgelerin temizlenmesi gündeme geldi. Bölgede zengin petrol kaynakları olduğu ileri sürülüyor. Bakanlık olarak sizin bu bölgeye müdahaleniz olacak mı, bu bölge sadece tarıma mı açılacak?" sorusuna karşılık Bakan Yıldız, halen mayınlı bölgenin içinde ve yakınında TPAO'nun ruhsatlı yerleri bulunduğunu ve petrol çıkarıldığını söyledi. Üç noktada ve mayınlı bölgenin içinde de bir noktada petrol çıkarıldığına dikkat çeken Yıldız, "Servis yolu dediğimiz bölgede şu anda 2 bin varil/gün civarında petrol çıkan bölgelerimiz var." diye konuştu.

Türkiye sınırları içinde ruhsatı alınmamış herhangi bir noktada bütün malların ve toprağın bir metre altının da devletin olduğunu ifade eden Yıldız, "Kendinize ait özel arazinizde bor madeni çıksa bile devletindir. O yüzden kaldı ki, kamuya ait arazilerin üzerinde spekülasyon yapmak doğru değil. TPAO'nun, halihazırda 510 kilometrelik sınır içinde değişik bölgelerde petrol arama faaliyetleri devam ediyor." şeklinde konuştu. Bakan Yıldız, bu arazide petrol arama çalışmalarının devam edip etmediğine ilişkin soru üzerine, çalışmaların mayınlı alan da dahil olmak üzere devam ettiğini söyledi. "Mayınlı arazi yekpare mayınlı arazi değil." diyen Yıldız, mayınlı alandaki servis noktalarında dahi petrol aramaya devam edildiğini kaydetti.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=852492&keyfield=6D6179C4B16E6CC4B1206172617A69646520706574726F6C
#2049
Türkiye, 'tam dumansız hava sahası'nda soluk alıp vermenin keyfini sürüyor. İl sağlık müdürlüklerine bağlı ekipler, önceki geceden itibaren uygulanmaya başlayan sigara yasağı kapsamında tiryakilere göz açtırmıyor. Ülke genelinde yapı-lan denetimlerde birçok işletmede yasağa yönelik uyarıların yer aldığı ve kül tablalarının toplandığı gözlemlendi. 
 
Kapalı alanlarda sigara yasağına uymayanlara yetkililer göz açtırmıyor. Uygulamanın ilk gününde denetime çıkan İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ve zabıta ekipleri, yasağı duyuran tabela bulundurmayan ve kapalı alanlardaki kül tablalarını kaldırmayan işletmeleri uyardı. Zaman zaman esnafla yetkililer arasında 'kapalı alan' anlaşmazlığı yaşandı. Bakırköy'de üzeri tenteyle kapalı olan bir kafe hakkında, sahibinin 'haberim yoktu' savunmasına rağmen tutanak tutuldu. Denetimlerde vatandaş ve işletme sahiplerinin genel olarak yasağa uyduğu görüldü.

"Valla kahvehanede okey oynarken iki paketten fazla sigara içiyordum. Önceki gece kızım yalvararak, 'Baba artık arkadaşların da içemeyecek. Sen de yasağı fırsat bilip sigarayı bırak' dedi. Ben de kendime içmeyeceğime dair söz verdim." Bu sözler Bakırköy'ün arka sokaklarındaki bir kahvehanede arkadaşlarıyla okey oynayan 50 yaşındaki Fikret Özdemir'e ait. İstanbul Sağlık Müdürlüğü ve zabıta ekiplerinin denetimi esnasında düşüncelerini gazetecilerle paylaşan Özdemir, sigara yasağını destekliyor. Ortaokuldan itibaren sigara içtiğini ve ciğerlerinde oluşan ödem nedeniyle bırakması gerektiğini belirten Özdemir, bir türlü iradesine engel olamadığını anlatıyor. Yılların tiryakisi, "Vaktimin çoğunu kahvehanede geçiriyorum. Arkadaşlarımın sigara içtiğini gördüğümde canım çekiyordu. Artık onlar da içemeyeceği için kolaylıkla bırakabileceğim." ifadeleriyle sevincini dile getiriyor.

Lokanta, kafe, bar ve kahvehaneler dahil tüm kapalı alanlarda önceki geceden itibaren girilen 'tam dumansız hava sahası'nı vatandaş ve işletmelerin genel olarak olumlu karşıladığı görüldü. Uygulamanın ilk gününde denetime çıkan il sağlık müdürlüğü, polis ve zabıta ekipleri, yasağı belirten tabela bulundurmayan ve kapalı alanlardaki kül tablalarını kaldırmayan işyerlerine ceza kesti. Zaman zaman esnafla 'kapalı alan' anlaşmazlığı da yaşandı.

'BİLMİYORUM' SÖZÜ CEZADAN KURTARAMADI

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'nde görevli Hasan Hüseyin Dönmez, dün bazı ilçelerdeki işyerlerini denetleyerek rapor tuttu. Bakırköy'deki kontrollerde üzeri tente, üç tarafı da duvarla kapalı olan bir kafe sahibine işlem yapıldı. Dönmez, işletmenin yasak kapsamında olduğunu belirtirken, işyeri sahibi Şeyhmuz Daz ise bunun aksini iddia etti. Daz, kafenin üzerindeki tenteleri açtı ancak hakkında tutanak tutulmasından kurtulamadı. Uyarı levhaları asılmadığı ve kül tablaları bulunduğu gerekçesiyle işlem yapan Dönmez, "Tutanağı belediye encümenine göndereceğiz. İşyerine tebligat yapılmışsa 560 ile 5 bin 600 TL arasında ceza kesilecek." bilgisini verdi.

Bir başka işletmeci Ercüment Özdilek, sigaralı ortamda bulunan kişilerin en az kullananlar kadar zarar gördüğüne dikkat çekerek, içen içmeyen herkesin uygulamayı desteklemesi gerektiğini vurguladı. Ailesiyle birlikte lokantada yemek yiyen Murat Kılkesen, artık çocuklarıyla dışarıda her yerde yemek yiyebileceğini söyledi. Küçük oğlunun bronşiti olduğunu anlatan Kılkesen, şunları aktardı: "Eşim oğlumuz hastalanmadan önce sigara içiyordu. Rahatsızlığı öğrenince hemen bıraktı. Ama dışarıda her yerde içildiği için çocuklarımı bir çay bahçesine bile götüremiyordum. Allah bu uygulamayı başlatanlardan razı olsun." Kahvehanede oturan Bülent Işık, yasak vesilesiyle sigarayı bırakmaya çalışacağını ifade etti. İçeride yakamadığı için sigarasını elinde bekleten Can Koç ise yasağa karşı olduğunu dile getirdi.

Gönüllü danışmanlar Ankara sokaklarında

Sigarayla savaşta danışman olarak görev yapan bir grup Sigarayla Mücadele ve Sağlıklı Yaşam Derneği (SAĞLIK-DER) üyesi, Ankara Kızılay'daki bazı işletmelerde müşteri ve işyeri sahipleriyle görüştü. Düzenlemeleri yerinde inceleyen ekip, esnafın merak ettiği soruları yanıtladı. Lokanta sahibi Sadık Özer, "Temiz havada yenilen yemeğin bile tadı daha lezzetli olacak. Bu da bize müşteri kaybı değil, artışı olarak dönecek." dedi. Müşterilerden Bülent Uğurlu, 1974'ten bu yana sigara içtiğini belirterek, şunları söyledi: "Yasak, bırakma kararı almama vesile oldu. 2 gündür kullanmıyorum." SAĞLIK-DER Genel Başkanı Bahattin Köksal ise ülkede kapalı yerlerde 600 bin kişinin dumanaltında çalıştığına dikkat çekerek, "Bu kanunla, artık onlar da temiz havada çalışabilecek. Uzun vadede ise gelecek kuşaklar sigaraya yabancılaşacak." diye konuştu. Köksal, 19 Temmuz'un 'Temiz Hava Bayramı' olarak kutlanmasını da önerdi.

Yasak dış basında: IV. Murat'ın zaferi

Eğlence mekanlarını da kapsayan sigara yasağı, yabancı basında da geniş yankı buldu. 'Türkiye'de tütün yasağı: 4. Murat'ın zaferi', 'Bir Türk gibi sigara içmek sona erdi', 'Halkın yüzde 95'i yasağı destekliyor' gibi başlıklar dikkat çekti. Sigara yasağının uygulandığı Almanya'nın önde gelen gazetelerinden Die Welt, yasağı 'Türkiye, nargileye veda ediyor' başlığıyla duyurdu. Türklerin geleneksel nargilelerine veda edeceğini belirten gazete, Sultan 4. Murat'ın dünyada sigaraya ilk yasak uygulayan hükümdar olduğunu hatırlattı. 4. Murat'ın modern bir benzerinin Başbakan Tayyip Erdoğan olduğu yorumunu da yaptı. Alman televizyonu ARD ise, düzenlemeyi 'Türkiye temiz hava ülkesi olmak istiyor' şeklinde duyurdu. Halkın yüzde 95'inin yasağı desteklediğini vurguladı.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=871334&title=turkiyenin-cigerleri-bayram-etti
#2050
Sigara pek çok hastalığa yakalanmamızın başlıca sebebi. Kullananlar kadar pasif içiciler de risk altında. Tiryakilerin yüzde 50'si sigaranın sebep olduğu kanser, kalp krizi ve bronşit gibi rahatsızlıklardan ölüyor. 
 
Türkiye, 19 Temmuz'da uygulanmaya başlanan sigara yasağı ile artık dumansız hava sahasında soluk almanın ferahlığını yaşıyor. Yeni yasa ile lokanta, kahvehane, kafeterya ve bar gibi eğlence mekanlarında da tütün ürünlerinin tüketimi tamamen yasak. Ayrıca bu yerlerde sigara içmek isteyenler için özel bölümler oluşturulamayacak.

Uygulama ile özellikle pasif içicilerin zarar görmesi engellenmiş olacak. Yasak sinsi bir şekilde ölüme yaklaştıran alışkanlıktan kurtulmak isteyenler için büyük bir fırsat niteliğinde. Severek izlediğimiz ve dinlediğimiz ünlü simalar, sigarayı bıraktıktan sonra hayatın çok daha güzel olduğunun farkına varmış.

20 senelik tiryakiliğin ardından sigaradan kurtulmayı başaran oyuncu Nergis Kumbasar, bıraktıktan sonra daha aktifleştiğini söylüyor. Dumansız hayata en çok kızı Jasmin'in sevindiğini anlatan Kumbasar, "Günde en az 1 paket içerdim. Bir anda anlayamadığım şekilde nefret geldi. Ben bile nasıl bıraktığıma inanamıyorum. İnsan isterse her şeyi başarabilir. Sigarasız daha güzel zaman geçiriyorum. Sanki yıllardır içmemiş gibi hissediyorum.

Bazı insanlar içmediğinde mutsuz olacağını düşünüyor, ama hayattan daha fazla zevk aldıklarını görecekler. 'Kahvemin yanında nasıl keyif alacağım?' derdim. Gayet de güzel keyif alıyorum." diyor. Yasağın caydırıcı olacağına inanan ünlü oyuncu, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bıraktığımda şunu çözdüm, sigara çok fazla vaktimi alıyormuş. Yeniden doğmuş gibiyim. Kendimi sanki yıllardır içmemiş gibi hissediyorum. Cildimde inanılmaz bir parlaklık var. Makyözler bile bunu fark ediyor."

Sanatçı Zuhal Olcay'ın sigarayı bıraktığında fark ettiği ilk gelişme, nefesinin açılması olmuş. Sesini daha iyi kullanmaya başlayan Olcay, sigaradan sonra güzelleşen hayatını şöyle anlatıyor: "Faranjitten daha az rahatsızım. Saçım ve cildim canlandı. Giysilerime sinen o korkunç kokudan da kurtuldum."

SİGARADAN NEFRET ETTİM

Sanatçı Erol Büyükburç da uzun yıllar tiryaki olan ağabeyini ani bir kalp krizi ile kaybettiği anda sigaradan nefret etmiş. "Ağabeyim Rıfat günde 2-3 paket içiyordu. 'Bu sigara onu öldürecek' diyordum. 50 yaşında ani bir kriz ile kaybettik. O anda beynim sigarayı boşamıştı." diyen Büyükburç, o gün bugündür gençleri bu kötü alışkanlıktan uzak tutmak için çaba harcıyor. Ünlü sanatçı, sigara deyince aklına gelen içler acısı bir hikâyeyi ise şöyle aktarıyor: "Biricik kızım Ajlan'ın geçirdiği trafik kazası sonrasında vefat ettiğini öğrendiğimde fenalaştım. Gözümü açtığımda yoğun bakımdaydım. Yanımda yatan genç günde 3 paket sigara içtiğini söyledi. Genç yaşına rağmen yıllarca içtiği sigaranın vücudunda yarattığı tahribatla kalp krizi geçirmişti. Bir süre sonra hemşireler koşuşturmaya başladı. Az sonra vefat etti. O kadar üzüldüm ki o an, sanki kızımın acısını bir daha yaşadım."

Park ve bahçeler tiryaki doldu!

Kapalı alanlarda sigara yasağının başlaması üzerine tiryakiler parklara akın etti. Kırıkkale'deki Hüseyin Kahya Parkı'na gelen bağımlılardan biri olan 30 yıllık tiryaki Ali Uçar, sigarasını ancak parklarda içebildiğini söylüyor. Tütün yasağının kendileri için mutluluk verici olduğunu dile getiren Sedat Açıkalın ise, "İnşallah yasak sayesinde sigarayı bırakırım." diyor. Zabıta Müdürü Fatih Tuncay da 19 Temmuz'dan bu yana kimseye ceza kesilmediğini belirtiyor.

'Kahvehane tiryakileri' çözümü yedek oyuncuda buldu

Kahvehane müdavimleri, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın 'Okey oynarken 5'inciye rica edin, sizin yerinize oynasın' tavsiyesine uydu. Okey masasında sigara molası için yedek bir oyuncu bulunduruyorlar. Sakarya'daki bir kahvehanede okey oynarken sigara içmek için yerine yedek oyuncu bırakan Hasan Karslı, yasağa uyduklarını; ancak zorluk çektiklerini söylüyor. Kahvehane işletmecisi Reis Fazlıoğlu ise işlerin durgunlaşmasından korktuklarını ifade ediyor.

30 sigara, 2 bin röntgene eşdeğer radyasyon yayıyor

Günde bir buçuk paket sigara içen bir kişinin tütünden aldığı dozun, yılda 2 bin kez çekilen göğüs röntgeninin verdiği radyasyona eşdeğer olduğu ortaya çıktı. Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi'nden Prof. Dr. İbrahim Uslu, son yıllarda üretimde aşırı fosfatlı suni gübre kullanılmasıyla tütündeki radyasyon (polonyum 210) miktarının üç katına çıktığını söyledi. Uslu, pasif içicilerin de bu radyoaktifli havanın en az yüzde 75'ini soluduğunu vurguladı.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=871675&title=sigarayi-birakan-unluler-temiz-hava-solumanin-keyfini-suruyor
#2051
Bonolarda "vadesinde ödenmediği takdirde müteakip bonoların da muacceliyet kesbedeceği" yolunda kayıt bulunması, bu tür bir bononun kambiyo senedi olma özelliğini etkilemez. Bu gibi kayıtlar yazılmamış sayılır. Muacceliyet koşulu ayrıca bir sözleşmede belirlenmedikçe, anılan kayıt ilgililer yönünden hiçbir sonuç doğurmaz. Yani bu tür bir kayıt taşıyan bir bono vadesinde ödenmemişse ve taraflar arasında herhangi bir bononun vadesinde ödenmediği takdirde müteakip bonoların da muacceliyet kazanacağı hükmünü taşıyan ayrı bir sözleşme bulunmuyorsa, alacaklı bonoda geçen bu kayda istinaden borçludan henüz vadesi gelmemiş olan diğer bono bedellerini de ödemesini talep edemez.

Yargıtay'ın konuyla ilgili emsal bir kararı:

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/2800
K. 2007/5136
T. 19.3.2007
818/m.101

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Alacaklı vekili tarafından 14 adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus icra takibine başlanılmış, borçluya örnek 10 nolu ödeme emri tebliğ edilmiştir. Borçlu yasal sürede icra hakimliğine yaptığı başvuruda senetlerin vadesi gelmeden icra takibi yapıldığını ileri sürmüştür. İcra takibine dayanak yapılan senetlerden 28.7.2006 takip tarihi itibariyle sadece 28.4.2006, 29.05.2006, 29.06.2006 ve 28.7.2006 vadeli olan senetlerdeki muaccel olmakla takibe konması mümkündür. Takip dayanağı bonolarda `vadesinde ödenmediği takdirde müteakip bonoların da muacceliyet kesbedeceği` yolunda kayıt bulunması bu senetlerin kambiyo senedi olma özelliğini etkilemez. Bu gibi kayıtlar yazılmamış sayılır. Muacceliyet koşulu ayrıca bir sözleşmede belirlenmedikçe, anılan kayıt ilgililer yönünden hiçbir sonuç doğurmaz, ( Prof. Dr. Fırat Öztan, kıymetli Evrak Hukuku 2.Baskı s.487 ve 1002 ) Alacaklı tarafça anılan nitelikte bir sözleşme ibraz edilmediğine göre mahkemece yukarıda vade tarihleri belirtilen dört adet senet dışında kalanlar için henüz takip tarihinde vadeleri gelmemesi nedeniyle itirazın kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 19.03.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
#2052
Türkiye dün itibariyle radikal bir yasakla tanıştı. Kimileri 10'dan geriye sayarak sigara yasağına 'Merhaba' dedi, kimi sigarasını içmeye devam etti ve cezayı da yedi.

Kırıkkale Belediyesi zabıta ekipleri, bir kafede sigara içen vatandaşa ceza kestiler.

Sigara yasağının kapsamını genişleten düzenlemenin yürürlüğe girdiği ilk gün denetime çıkan zabıta ekipleri, Ali Uysaler'i (34) gittikleri bir kafede sigara içerken gördüler. Ekipler, Uysaler'e, para cezası verdi. 

Uysaler, yasağın pazar günü başlaması nedeniyle denetim yapılmayacağını, ceza kesilmeyeceğini düşündüğü için sigara içtiğini, ekipleri karşısında görünce şaşırdığını söyledi.

İşletmenin sahibi Fethi Uysaler'in (40) kardeşi olduğunu ifade eden Uysaler, bir daha kapalı mekanlarda sigara içmeyeceğini bildirdi.

Kafede oturan bir başka vatandaş ise sigara paketini ekiplere vererek sigarayı bıraktığını dile getirdi.

Zabıta ekipleri, işletmeyi uyardı.

http://www.haber7.com/haber/20090720/Zabita-ilk-sigara-cezasini-ona-kesti.php
#2053
GENEL BİLGİLER:

      21. yüzyılın devletleri, hızla artan kamusal talepleri karşılamak, hızlı, verimli ve güvenilir şekilde çalışabilmek için, bilgi ve haberleşme teknolojileri ile tam entegre bir yapı içinde, dinamik bilgi tabanlı çözümlerden azami oranda faydalanmak zorundadır. Günümüzde vatandaşa sunulan hizmetin hızı, güvenilirliği ve performansı da, bilişim teknolojilerinin ne kadar efektif kullanıldığı ile orantılı hale gelmiştir. Bilişim teknolojileri söz konusu olunca, kurumların üretkenliğini ve verimliliğini arttırmak için geliştirilen; ölçeklenebilir, çoklu-kullanıcılı ve iş odaklı sistemler olan Yönetim Bilişim Sistemleri gündeme ağırlığını koymaktadır.

      Yönetim Bilişim Sistemlerinden biri olan Ulusal Yargı Ağı projesi (UYAP), yargı birimlerinin ve Adalet Bakanlığının merkez ve taşra birimlerinin iş süreçlerini hızlandıran, güvenilirliğini arttıran ve kurumu kağıtsız ortama taşıyan bir bilgi sistemidir.

      Anayasa'mızın 141/son maddesinde "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir." şeklinde hükme bağlanmıştır. Ancak günümüzde yargı birimlerinde çalışmaların yoğun emek harcanarak yapıldığı, çok sayıda belge ve kayıt kullanıldığı, bunun ise, zaman ve emek kaybına neden olduğu, işlemleri daha da masraflı hale getirdiği ve hata riskini arttırdığı bir gerçektir.

      Ayrıca son yıllarda oluşan ekonomik krizlerinde etkisiyle artan dava sayısı, personel sayısındaki yetersizlik, haberleşme ve bilgi alışverişinde yaşanan aksaklıklar, harici birimlerden gelmesi gereken bilgilerin geç gelmesi ve teknolojik imkanlardan yoksun olması gibi nedenlerle, yargı faaliyeti yavaş işlemektedir.

      UYAP çok kapsamlı ve birbirinden farklı faaliyetleri içermektedir. Projenin Ana hedefi ise, tüm yargı birimlerini kapsayan iç otomasyonu ve dış birimlerle entegrasyonu sağlayarak, e-Devlet ilkesinin e-Adalet kısmını oluşturarak yargıda kaliteli hizmet vermektir.

      Ayrıca yargının dış kurumlardan bilgi ve belge ihtiyacı, oluşturulan/oluşturulacak entegrasyonlarla elektronik ortamdan güncel ve hızlı bir şekilde karşılanacağından, bu tür bilgileri bekleyen dava/soruşturma dosyalarının daha hızlı tamamlanmasını ve yargılama giderlerinin asgariye indirilmesini sağlayacaktır.

      UYAP, kullanıcılarının kıymetli vakitlerini bürokratik işlemlerden öte dikkatlerini asıl işlerine vermelerini, adaletin daha hızlı tecelli etmesinin sağlanmasını, dava masrafları ile yargı giderlerinin azaltılmasını, kadro açığından kaynaklanan yükü hafifleterek personelin moralinin arttırılmasını ve kaynakların etkin kullanımının sağlanmasını hedeflemektedir.

      UYAP ile; yargı birimlerinde ve Adalet Bakanlığının merkez ve taşra birimlerinde yürütülen tüm yargı ve destek faaliyetleri, bilgi otomasyonu kapsamına alınmıştır. Türkiye'deki yargı faaliyetleri çerçevesinde oluşan bilgi, belge ve veriler, hem eksiksiz ve tutarlı olarak hem de istenen zamanda ve yerde, ilgili personelin kullanımına sunulmakta, soruşturma ve davalar daha hızlı ve kaliteli olarak sonuca bağlanarak, kararların doğru biçimde icrasına destek olunmakta ve bu sürecin doğal sonucu olarak, vatandaşın bilgi edinmesi kolaylaşmaktadır.

      UYAP, hedefin büyüklüğü nedeniyle aşamalar halinde, test ve pilot birimler üzerinden yürütülmüş, başarının görülmesi üzerine yaygınlaşma safhasına geçilmiştir. UYAP ile bir yandan yazılım çalışmaları yapılırken bir yandan bilgisayar okur yazarlığı konusunda eğitimler verilmiş, bir yandan yerel iletişim ağ altyapıları, bir yandan donanım altyapıları, bir yandan geniş alan ağ altyapıları oluşturulmuş, bir yandan yazılımsal ve donanımsal müdahalelerde bulunacak teknik ekipler oluşturulmuş, bir yandan bürokrasinin üst ve alt kesimlerinde sahiplenmeyi sağlamak için mevzuat değişiklikleri ve kurumsal yapılanmalar gerçekleştirilmiştir. UYAP I ile merkez teşkilat, UYAP II ile ise taşra teşkilatı ele alınmıştır.

YAZILIM ÇALIŞMALARI:

      2001 yılı içinde sistemin bütününü görebilmek için her gruptan en büyük ve en küçüklerden, pilot ve test birimleri seçilmiş, bu birimlerde Sistem Gereksinimleri Analiz Çalışması yapılmıştır. Adalet Bakanlığı taşra teşkilatında gereksinim ve süreç analizleri yapılıp analiz raporu hazırlanmış, bu analiz raporlarına göre genel sistem mimarisi hazırlanmıştır.

      Proje geliştirilirken alanlarında uzman, bilgisayardan ne bekleyeceğini bilen adalet müfettişleri, adli ve idari yargıdan hâkimler, savcılar, savcılık yazı işleri müdürü, ceza mahkemeleri yazı işleri müdürü, hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürü, icra müdürü, cezaevi müdürü, adli tıp doktoru gibi unvanı olan alan uzmanlarından, ekipler oluşturuldu. Bu kişiler UYAP geliştirme ortamlarında analiz aşamasından itibaren görevlendirildiler. Mühendislerle, programcılarla birlikte yıllarca çalıştılar. Yazılımın her aşamasında müdahil oldular.

      Yine sisteme katılması talep edilen veya uygulamada tereddüt doğuracağı şüphesi oluşan konuları değerlendirmek üzere Bakan onayıyla "Hukuk Kesinleştirme Kurulu", "Ceza Kesinleştirme Kurulu", "İdari Yargı Kesinleştirme Kurulu", "İdari İşler Kesinleştirme Kurulu" kuruldu. Bu kurullarda alanlarında uzman, bilgisayardan ne bekleyeceğini bilen, adli yargıdan hâkimler, Cumhuriyet savcıları (CMK 250 maddesiyle yetkili mahkemeler dahil) ve yazı işleri müdürleri ile idari yargıdan Bölge İdare Mahkemesi Başkanı, İdare Mahkemesi Başkanları, Vergi Mahkemesi Başkanları, hâkimler ve yazı işleri müdürleri görev aldı.

      UYAP yazılımları, 2003 yılı Eylül ayında tamamlandı. Yazılım geliştirimi tamamlandıktan sonra sahadaki uzman kullanıcıların geliştirme ortamında kullanımına ve eleştirilerine açıldı. Gerçek kullanıcılarla laboratuar ortamında 2004 yılı başına kadar yoğun testlerden geçirildi. Bu testlerde tamamlandıktan sonra pilot ve test birimlerinde gerçek ortamda 1 yıllık teste tabi tutuldu.

      2004 yılı başından itibaren pilot ve test birimlerde 344 mahkemede testlere başlandı. İçinde Ankara, İstanbul gibi fiziksel olarak en büyük ve iş yoğunluğu en fazla olan adliyelerimizde gerçek ortamda yoğun yük altında bütün testlerden başarıyla geçti.

      2005 yılı itibariyle ülke geneline yaygınlaştırılmaya başlandı. 2005 yılında 507 mahkeme, 2006 yılında 1.147 mahkeme işletime alındı.

      Bu arada kullanıcılardan gelen her talep ve eleştiri değerlendirilip yeni bir versiyonla sisteme katıldı. Başlangıçta versiyon çıkarma süresi iki günde bir iken, daha sonra haftada bire, daha sonra onbeş günde bire şimdi ise gelen taleplerin azalmasından ve yazılımın stabilitesi yeterince sağlanmış olmasından dolayı ayda bire çekilmiştir. Bu kapsamda tarafımıza iletilmiş hata, istek ve iyileştirme talebi 9.000'i aşmıştır.

      UYAP elektronik imza altyapısı üzerine kurulmuştur. Bilgi ve belgelerin son hali, değişmez ve güvenli bir şekilde veritabanında saklanmakta, yetkisiz erişimlere izin verilmemektedir.

      Dosyalardaki tüm belge ve evraklar, elektronik ortama aktarıldığından dosyaların arşivlemesi elektronik ortamda yapılmakta, hâkim ve Cumhuriyet savcılarının arşivdeki dosyalara erişimi daha hızlı, kolay ve güvenli bir şekilde olmaktadır. Güvenlik ve gizlilik ilkesi doğrultusunda bu dosyaların sadece ilgili personel tarafından görülmesi sağlanmaktadır.

      Bugün itibarıyla 104 adet Ağır Ceza Merkezi, 48 adet adliye (mülhakat), 22 adet Bölge İdare Mahkemesi, 5 adet CMK 250 md. İle görevli Başsavcı Vekilliğinde toplam 1.998 mahkeme, 226 adet Ceza İnfaz Kurumu, 5 adet Adli Tıp Kurumu birimi, 2 adet Hâkimevi ve 2 sosyal tesiste 17.000'i aşkın kullanıcı on-line UYAP Sistemini kullanmaktadır.

http://www.uyap.gov.tr/sempozyum/sempozyum/uyapvizyon.htm
#2054
Türkiye genelinde kahvehaneler, barlar, kafeler, restoranlar ve eğlence mekanları dahil, halkın ortak kullandığı tüm kapalı alanları kapsayan genişletilmiş sigara yasağı gece 24.00'ten sonra yürürlüğe girdi. Kapalı mekânlarda tütün ve tütün mamulleri kullanılması durumunda kişilere 2009 yılı için idari para cezası olarak 69 TL uygulanacak. 

Sigara yasağı, Türkiye genelinde uygulanmaya başladı. Bu gece 24.00'ten itibaren kapalı alanlarda sigara içme yasağı yürürlüğe girdi.

Yasakla birlikte; kahvehane, kafeterya, birahane, nargile içilen mekânlar, dernek ve vakıflara ait lokaller gibi eğlence hizmeti verilen işletmeler ve lokantalar dâhil kamu ve özel hukuk kişilerine ait tüm binaların kapalı alanlarında; taksi hizmeti verenler dâhil olmak üzere karayolu, demiryolu, denizyolu ve havayolu toplu taşıma araçlarında; özel eğitim ve öğretim kurumları dâhil olmak üzere ilk ve orta öğrenim kurumları ile okul öncesi eğitim kurumlarının, dershanelerin, kültür ve sosyal hizmet binalarının kapalı alanları ile birlikte açık alanlarında; apartmanların merdivenleri veya asansörü gibi kapalı ortak kullanım alanlarında tütün ve tütün ürünleri tüketilemeyecek.

Tütün ürünü tüketilebilecek yerler ise şöyle sıralanıyor:

- Kahvehane, kafeterya, birahane, nargile içilen mekânlar, dernek ve vakıflara ait lokaller gibi eğlence hizmeti verilen işletmeler ve lokantalar dâhil kamu ve özel hukuk kişilerine ait tüm binaların açık alanları.

- İkamete mahsus evler.

- Yaşlı bakım evlerinin, ruh ve sinir hastalarının yatarak tedavi gördüğü birimlerin, ceza infaz kurumlarının, şehirlerarası veya uluslararası güzergahlarda yolcu taşıyan denizyolu araçlarının güvertelerinin yüzde 10'u. (Bu alanlara 18 yaşından küçükler giremeyecek)

- Açık havada yapılan her türlü spor, kültür, sanat ve eğlence faaliyetlerinin yapıldığı tesislerde toplam seyir alanının yüzde 50'si.

- Otelcilik hizmeti verilen işletmelerin tütün ürünleri tüketen müşterilerin konaklamasına tahsis edilmiş odalar.

UYGULANACAK CEZALAR

Kapalı mekânlarda tütün ve tütün mamulleri kullanılması durumunda kişilere 2009 yılı için idari para cezası olarak 69 TL uygulanacak.

Yasakların uygulanması ve tedbirlerin alınması ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeyen işletme sorumluları, işletme izni veren kurum tarafından yazılı olarak uyarılacak.

Uyarıya rağmen verilen sürede yükümlülüklerini yerine getirmeyenler, belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında mahalli mülki amir tarafından 560 TL'den 5 bin 600 TL'ye kadar idarî para cezası ile cezalandırılacak.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=871053&title=turkiye-dumansiz-hava-sahasina-girdi
#2055
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) getirilen ve 'korsan kararname' olarak nitelenen alternatif kararname taslağı üzerine başlayan kriz beşinci gününde de çözülemedi. HSYK'nın yüksek yargıdan gelen 5 üyesi, Dikmen Hakimevi'ndeki gayri resmi görüşmelerine dün devam etti.

Ergenekon'un tutuksuz sanığı Engin Aydın ile bir arada fotoğraflanan, Kent Otel Toplantıları'na 13 kez katılması sebebiyle tarafsızlığını yitirdiği söylenen Ali Suat Ertosun'un da toplantılara katılmaya devam ettiği belirtildi. Ergenekon ve KCK soruşturmalarını yürüten savcıların görevden alınmasını içeren kararnameyi teklif eden Ertosun, hukukçuların görüşmelerden çekilmesi gerektiği yönündeki eleştirileriyle ilgili herhangi bir açıklama yapmadı. Ertosun sessizliğini korurken HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek'ten yazılı açıklama geldi. Özbek, geçtiğimiz pazartesi günü son dakikada verilen kararname taslağını ima yoluyla doğruladı. Özbek, kanuna aykırı kararnameyi, "Taslakların görüşülmesi sırasında üyeler tarafından değişiklik teklifleri verilmesi ve yeni öneriler getirilmesi mümkündür." ifadelerini kullandı.

Kanuna aykırı kararnamenin basına yansıdığı çarşamba gününden bu yana konuşmayan Özbek, açıklamasında yaz kararnamesiyle ilgili "yasa gereği gizli olması gereken işlemler ve görüşmelerle ilgili yorum yapılması ve kurul üyelerini suçlayıcı ve hedef gösterir nitelikteki yayınlara yer verilmesinin üzüntüyle izlendiğini'' belirtti. Özbek, "Kurulun yüksek yargıdan seçimle gelen üyeleri, yargı bağımsızlığının korunması, hakim ve savcılarla ailelerinin mağdur olmaması için her türlü gayreti göstermektedir." dedi.

Cuma günü yapılan toplantının sabahki bölümüne katılan Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman'ın dünkü görüşmelerde bulunmadığı ifade edildi. İsveç'ten dönen Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in ise durum değerlendirmesi yaptığı belirtiliyor. HSYK'nın yüksek yargıdan gelen 5 üyesinin dünkü gayri resmi toplantısı Dikmen Hakimevi'nde yapıldı. Tartışmalarla ilgili dün yazılı bir açıklama yapan Özbek, Anayasa'nın 159. maddesi uyarınca kurulan HSYK'nın, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev yaptığını belirtti. Adli ve idari yargı hakim ve savcılarını atamak ve nakletmenin HSYK'nın görevleri arasında olduğunu belirten Özbek, Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı adli yargı yaz kararname taslağının 15 Haziran'da adli yargı unvanlı hakim ve savcılarla ilgili kararname taslağının ise 6 Temmuz'da HSYK üyelerine verildiğini kaydetti. Özbek, taslaklarla getirilen teklif ve önerilerin, ilgililerin gizli ve açık sicilleri ve diğer evrakıyla birlikte kurul tarafından en geç bir ay içerisinde incelendiğini ifade etti.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=871006&title=kriz-suruyor-hsyk-baskan-vekili-korsan-kararnameyi-dogruladi
#2056
Çin Yönetimi Urumçu'de yüzlerce Uygur Türkü'nün öldüğü olayların faturasını Uygurlara kesti. Bin 500 kişi gözaltına alınırken, sorumlusu bulunan 196 Uygur kurşuna dizildi.

Uygur türklerinin gösterisi ölümle sonuçlandı. Çin polisi sert müdahale etti.. Bin 500 kişi gözaltına alındı. Olayların sorumlusu olanlar da kurşuna dizildi.

Kanal D'nin özel haberine göre, geçen ay bir fabrikada çinlilere uygur türkleri arasında çıkan kavganın ateşlediği olaylar sokağa taştı. Uygur Türkleri kavgada ölenlerle ilgi soruşturma açılmasını talep etti. Ama Çin hükümeti olayı örtbas etmek isteyince, Urumçi karıştı.

Günler süren olaylar sonrasında Çin yönetimi Urumçi'ye asker takviye etti.. Urumçi'de ev ev baskınlar yapıldı, Uygur Türkleri gözaltına alındı. Çin hükümeti oluyların sorumlularının idam edileceğini açıkladı ve o kararını önceki gün uyguladı..Tam 196 Uygur Türk'ü kurşuna dizildi.

Uygur Türkleri'nin nerede idam edildiği bilinmiyor. Cenazelerinin ailelerine verilip verilmediği de belli değil. Bilinmeyen sadece o değil. 600'den fazla kişiden de haber alınamıyor.

Çin yönetimi olayları kanlı şekilde bastırdı, tam 196 uygur Türkünü de idam etti.. Adeta dünyaya meydan okudu.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=871197&title=cin-196-uygur-turkunu-kursuna-dizdi
#2057
Kadir Topbaş, Karaköy'deki genelevlerin bulunduğu alanların park ve dinlenme alanıyla belediye hizmet alanı olarak düzenleneceği yönündeki iddialara cevap verdi.

Saraçhane'deki Belediye Sarayı'nda belediyeye ait spor kulübünün voleybol ile karate dallarında başarılı ekiplerine hediye vererek tebrik eden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, basın mensuplarının çeşitli konulardaki sorularını yanıtladı.

Topbaş, Karaköy Zürafa Sokak ile Surp Pırgiç Ermeni Kilisesi yanındaki genelevlerin bulunduğu alanların park ve dinlenme alanıyla belediye hizmet alanı olarak düzenlenmesi'' konusundaki sorular üzerine şöyle konuştu:

''Spesifik bir konu olarak böyle bir gündemimiz yok. Bunu net olarak söyleyeyim. Biliyorsunuz, Beyoğlu Koruma Amaçlı İmar Planları yıllardır yapılıyor. Bu planların öngördüğü alanlarda, koruma kurulunda değerlendirmeler yapılmıştır. Taşınması şeklinde değil, ama bölgenin nasıl kullanılacağı şeklinde birtakım öngörüler belirleniyor. Her bölge için bu geçerlidir. Planının bütünlüğü içinde, bilimsel değerlendirmesi yapılmıştır. Bizim gündemimizde genelevlerin kapatılması veya bu bölgenin boşaltılması yok.''

Konunun henüz yeni olduğunu da vurgulayan Topbaş, ''Zaten daha askı süreci var. İtirazlar olur, itirazlar değerlendirilir ve tekrar gündeme gelir'' dedi.

http://www.haber7.com/haber/20090624/Kadir-Topbastan-genelev-yalanlamasi.php
#2058
Maliye'nin bütçe açıklarını gerekçe göstererek akaryakıtta Özel Tüketim Vergisi'ni yükseltmesi,araç sahiplerinin yanı sıra istasyon sahiplerinin de tepkisini çekti. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Petrol ve Petrol Ürünleri Sektör Meclisi Başkan Yardımcısı Rasih Arbay,EPDK'nın fiyatların pahalı olduğu gerekçesiyle tavan fiyat uygulaması yaptığına dikkatçekerek, vergideki artışın istasyonların indirimini bir anda sildiğini söyledi. 
 
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) dağıtım şirketlerine koyduğu tavan fiyat uygulamasıyla ucuzlayan akaryakıt, Maliye'nin ÖTV artışıyla birlikte yeniden tüketicinin cebini yakmaya başladı. Araç sahipleri ve sanayiciler, vergi artışının geri alınmasını isterken, karara istasyon sahipleri de tepki gösterdi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Petrol ve Petrol Ürünleri Sektör Meclisi Başkan Yardımcısı Rasih Arbay, bayi ve dağıtım şirketlerinin zor şartlarda yaptıkları indirimin bir anda silindiğini söyledi.

EPDK, akaryakıt şirketlerinden 20 Haziran'a kadar benzin ve motorin fiyatlarını makul düzeye indirmesini istemişti. Şirketlerin uyarıları dikkate almamaları üzerine kurul, 2 aylığına tavan fiyat uygulamasına geçmiş ve her gün, akaryakıt için azami satış fiyatını duyurmaya başlamıştı. Enerji Üst Kurulu'nun kararıyla araç sahipleri rahat bir nefes alırken, Maliye'nin geçen çarşamba günü ÖTV'yi yükseltmesi sektörü şaşkına çevirdi. Maliye'nin, bütçe açıklarını gerekçe göstererek akaryakıt ürünleri ve LPG (likit petrol gazı)'den alınan ÖTV'yi artırması, 1 ayda yapılan indirimleri bir seferde sildi. ÖTV tutarı benzinde 20 kuruş, motorinde 15 kuruş, sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) grubunda da 10 kuruş artırıldı.

ÖTV üzerinden KDV'nin de eklenmesiyle 1 litre benzinin fiyatı 3,16; LPG (otogaz) ise 1,70 liraya çıktı. Böylece tavan fiyat uygulamasıyla ucuzlayan benzin fiyatları eski düzeyine yükseldi. Tüketici derneklerinin ardından sanayiciler de artışa tepkili. İKMİB (İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği) öncülüğünde bir araya gelen kozmetikçiler, vergi artışının iptal edilmesini istedi. Karara en sert tepki ise tavan fiyat uygulamasını eleştiren istasyon sahiplerinden geldi. TOBB Petrol ve Petrol Ürünleri Sektör Meclisi Başkan Yardımcısı Arbay, akaryakıt dağıtım şirketleriyle bayilerin tavan fiyat zoruyla çok zor şartlarda yaptığı indirimleri Maliye'nin bir kalemde geri almasının haksızlık olduğunu söyledi. Üst kurulun, benzin fiyatlarının pahalı olduğu gerekçesiyle tavan fiyat uygulaması yaptığına dikkat çeken Arbay, gelinen nokta itibarıyla gerçek amacın 'benzini ucuzlatmak' olmadığını öne sürdü. Benzin ve motorinden alınan vergilerin artırılmasını eleştirmeyi sürdüren tüketici dernekleri de eylem için hazırlık yapıyor.

Avrupa'da en pahalı akaryakıt Türkiye'de satılıyor. AB verilerine göre birlik ülkeleri arasında 1 litre benzin 1,45 Euro cent ile en pahalı Hollanda'da satılıyor. Türkiye'de, son vergi artışıyla 1 litre benzinin fiyatı 1,47 Euro cente çıktı. AB'de en ucuz benzin ise 0,88 cent ile Romanya'da satılıyor.

EPDK: Tavan fiyatın vergi artışıyla ilgisi yok

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), tavan fiyat uygulamasıyla ÖTV oranları arasında bağ kurmanın yanlış olduğunu açıkladı. Üst Kurul, tavan fiyat için belirlenen 2 aylık sürenin ağustos sonunda dolacağına işaret ederek, bu zamana kadar yaşanacak gelişmeleri takip edeceğini kaydetti. EPDK, "Tavan fiyat uygulamasına devam edilip edilmeyeceğine karar verecek olup bu aşamada alınmış yeni bir karar yoktur." açıklaması yaptı. Üst Kurul'dan, akaryakıt fiyatlarındaki 20 kuruşluk artış ve ardından çıkan haberlere ilişkin açıklama geldi. Söz konusu haber ve yorumları 'haksız ve yanlış' olarak niteleyen Üst Kurul, Türkiye'deki akaryakıt piyasasındaki fiyatların Avrupa fiyatları ile uyumlu olması için tavan fiyat uygulamasının 25 Haziran 2009'da yürürlüğe girdiğine işaret etti. Tavan fiyatın son ÖTV kararından çok daha önce hayata geçtiğine dikkat çeken sektör otoritesi, "Kurulumuz tarafından tavan fiyat uygulaması kararı alınırken de tam bir idari bağımsızlık içerisinde davranılmış olup sadece tüketicilerin çıkarları ile sektördeki fiyatlandırmanın daha sağlıklı ve kalıcı bir zemine kavuşturulması amaçlanmıştır. Tavan fiyat uygulaması ile birlikte ÖTV oranları yeniden belirlenene kadar geçen 15 gün içerisinde akaryakıt fiyatlarının tedrici olarak ucuzlaması da sadece bu amacın doğal bir sonucudur." ifadelerini kullandı.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=870668&title=surpriz-otv-zammi-suruculer-kadar-akaryakitciyi-da-zorda-birakti
#2059
Dün ulaştığımız bazı bilgiler, bize 'pes doğrusu' dedirtti. Bu kadar cüretkar olacaklarını hiç beklemiyorduk. Estergon Kalesi gibi Ergenekon çıkışını kapatmış durumdalar. Neredeyse ölümüne savunuyorlar. Sanki Majino Hattı oluşturmuşlar.

Hikayenin gerisi ve direnç noktaları, HSYK üyelerinin asıl derdinin farklı olduğunu gösteriyor. Ayrıca, tek başlarına hareket etmedikleri, rap rap seslerinden cesaret buldukları izlenimi doğuyor.

Arkalarında 'güçlü' bir irade olmadan böylesine bir savunma hattında dizilmeleri, başka türlü nasıl açıklanır, izahı zordur.

2009 yılı yaz kararnamesi taslağı, 2461 sayılı yasa gereği Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nce hazırlanarak 15 Haziran'da HSYK üyelerine dağıtıldı. Aynı kanunun ikinci fıkrası gereği, bu taslak metin üzerindeki incelemelerin 1 ay içinde sonuçlandırılması gerekiyor.

HSYK üyelerinin taslak üzerindeki incelemelerini tamamlamasının ardından 6 Temmuz'da heyet halindeki görüşmelere geçildi. Üç aşağı beş yukarı taslakta uzlaşma sağlandı, imza aşamasına gelindi.

Ne olduysa o aşamada oldu.

HSYK'da bazı üyeler, 13 Temmuz günü akşam saatlerinde bir araya gelerek, 'korsan' taslak hazırladılar. Çünkü yasada çok açık hüküm var. Taslak metin bakanlık personel birimi tarafından hazırlanır.

Ayrıca, bir anda ne değişti de uzlaşma aşamasındaki taslak metinden vazgeçip yeni bir taslak metin hazırlandı.

İşin garip tarafı, bazı HSYK üyelerinin hazırladığı taslak metinde, tam bir kıyım var. İki gündür yazıyoruz, meğer yazdıklarımızla sınırlı değilmiş. Görevden alınmak istenenler arasında Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların yanı sıra İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ve yardımcısı Turan Çolakkadı da var.

Zaten Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Fikret Seçen ilk sıralarda.

Ergenekon'daki hakim furyası da davanın görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengül ve yardımcısından ibaret değilmiş. Tutuklama kararı veren veya tahliye taleplerini reddeden hakimlerin görevden alınması isteniyor.

Durun, bitmedi.

Şırnak'taki kazılarla ilgili soruşturma talimatı veren ve Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz'un tutuklanması yolunu açan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak da HSYK üyelerinin kara listesinde. 'Gidecek' diyorlar.

Bir sürpriz daha...

Hakkında 9 ayrı müebbet hapis cezası istenen Cemal Temizöz'le ilgili iddianameyi hazırlayan Savcı Ergun Tokgöz ile iddianameyi kabul eden Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Menderes Yılmaz da listede.

HSYK'nın kara listesine, KCK operasyonunda görev alan özel yetkili 5 savcıyla İzmir'de 'süper savcı' diye bilinen Savcı Murat Gök'ü de ekleyin.

Fotoğraf bu.

İyi niyetten izler görüyor musunuz? Hukuk kuralları içinde izah edebiliyor musunuz? Bu kadar ısrarcı olmayı neyle açıklıyorsunuz?

Makul cevabınız varsa, buyurun...

http://www.stargazete.com/gazete/yazar/samil-tayyar/yuh-artik-201557.htm
#2060
Oyak Renault'nun ekonomik krizi gerekçe göstererek Bursa fabrikasından işten çıkardığı işçiler, haklarını yargıda arıyor. Mahkemenin atadığı bilirkişi, kriz gerekçesiyle 150 kişinin işten çıkarıldığı dönemde fabrikanın kâr ettiğini belirleyince 23 işçi işe iade davasını kazandı.

Bursa 2. İş Mahkemesi'nde görülen davada 23 işçi, davayı kazanmanın mutluluğunu yaşarken Renault, kararı temyiz için Yargıtay'a gönderdi.

Yargıtay'ın daha önce başka bir işten çıkarma olayı üzerine verdiği, "Kriz işten çıkarma bahanesi değil" kararının bu dava için de emsal olması bekleniyor. Mahkemenin verdiği kararla işe dönmek isteyen mağdur işçiler, "Mahkeme işçilerin işe iadelerine karar verdi. Renault bizi ya yeniden işe başlatacak ya da 8-12 maaş arası 'kötü niyet tazminatı' olarak bize ödeme yapacak. Renault'nun temyiz başvurusunun bir an önce sonuçlanmasını bekliyoruz." şeklinde düşüncelerini dile getirdiler.

Oyak Renault'da 18 yıl çalıştıktan sonra kriz dolayısıyla işten çıkarılan Maksut Kırgöz (39), işlerini geri istediklerini belirtti. Kırgöz, gruplar halinde işten çıkarılanlar olarak yargıya başvurduklarını ifade ederek, "Davayı 23 arkadaş olarak kazandık, diğer 24 arkadaşımız için de mahkeme kararını 13 Ağustos'ta verecek. Bizler 29 Aralık 2008'de kriz bahane edilerek 150 kişi kadar işten atıldık. Biz de 30 gün içinde işe iade davası açtık. Ben 18 yaşında askerden önce burada işbaşı yaptım. Krizi bahane göstererek işten atıldım. İş için müracaatta bulunuyorum ancak 19 ile 29 yaş arasında işçi alıyorlar, bizi yaştan dolayı kimse almıyor. İş de bulamıyoruz. Mahkeme işe iademizi kararlaştırdı. Umutla işimize dönmeyi, üretmeyi bekliyoruz." diye konuştu.

Mahkemenin verdiği kararla işe dönmek isteyen Tevsik Koyun ise fabrikanın 'kriz' gerekçesinin daha önce yargıdan döndüğünü, bunun üzerine fabrikanın işçileri hangi sebep doğrultusunda attıklarının açıklanması gerektiğini vurguladı.

Yargıtay'da aynı görüşte

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, Nisan 2009'da karara bağladığı davada, bilirkişi tarafından "satışları azalmasına rağmen kârlılığını artırdığı'' belirlenen bir işletmenin, "iş daralması ve ekonomik gerekçelerle" çıkardığı işçinin işe iadesine karar vermişti. İş sözleşmesinin işveren tarafından geçerli sebep olmadan ve sendikal faaliyetlerinden dolayı feshedildiğini belirten bir işçi, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle iş mahkemesinde dava açmıştı. İşveren vekili, mahkemeye sunduğu savunmada, işçinin iş sözleşmesinin, işyerinde "iş daralması ve ekonomik nedenlerle feshedildiğini, feshin işletme ve işyeri gereklerinden kaynaklandığını, davanın reddi gerektiğini'' ifade etmişti.

Yerel mahkeme, "işverenin imal ettiği zincir imalatında sipariş azalması yaşandığı, üretim faaliyeti nedeniyle işverenin zarar ettiği ve yeni işçi alımı yapmadığı, fazla mesaileri kaldırdığı, işçi çıkarmada sendikal sebebin kanıtlanamadığı, iş daralması ve ekonomik nedenlerle oluşan işgücü fazlalığının işten çıkarmayı geçerli nedene dayandırdığı'' görüşüyle davanın reddine karar vermişti. Dosya daha sonra Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'ne geldi. Yargıtay kararında, "Davalı işveren, istihdamı engelleyen sebebi kanıtlamış değildir. Kaldı ki davalı işveren istihdam fazlalığı ile feshin kaçınılmaz olduğunu da ispat edememiştir. Feshin geçerli sebebe dayanmadığı sabittir. Davalı işyerinde halen çalışan sendika üyesi işçiler bulunması ve somut olarak sendikal nedenin davacı tarafından kanıtlanamaması karşısında, davacının sendikal sebep iddiası yerinde görülmemiştir." denildi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=870243&title=mahkeme-kâr-ettigi-halde-isci-cikaran-renaultyu-haksiz-buldu