Haberler:

deneme

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - Avukat

#241
Alıntı yapılan: kastamonulu37 - 17 Şubat 2013, 03:58:30
abimle aramızda geçen kavgadan dolayı karakolluk olduk abim benden şikayetçi oldu hakkımda basit yaralamadan ve tehditten sulh mahkemesinde dava açıldı daha önce hiç karakol ve adli kaydım yok martın 19'unda duruşmamız var abimin tanığı da babam sizce hakkımda ne gibi bir karar çıkar hapse girermiyim yada ceza alırmıyım

Hakkınızda verilecek muhtemel bir mahkumiyet kararı, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi kapsamında (ki duruşma esnasında bu hükümden istifade etmek isteyip istemediğiniz hakim tarafından size sorulacak ve şayet istiyorsanız, mahkemece kendiliğinden nazara alınacaktır) cezanızla ilgili "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına" karar verilebilir. Böyle bir karar lehinize olur. Konuyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek için LÜTFEN TIKLAYINIZ.
#242
Merhabalar. Öncelikle geçmiş olsun. Bir taşınma hadisesinde komşu dairenin yaşayabileceği neredeyse tüm sıkıntıları fazlasıyla yaşamışsınız. Mevcut durum için suç duyurusunda bulunmak sonuç getirmez ancak üst kat malikine karşı maddi ve manevi tazminat davası açabilirsiniz. Şohben bacasıyla ilgili sorunu yöneticinin çözmesi gerekiyor. Muhtardan fakirlik belgesi alabilecek durumdaysanız, barodan adli yardım çerçevesinde ücretsiz avukat görevlendirilmesini talep edebilirsiniz. Kolay gelsin...
#243
Merhabalar. Öncelikle geçmiş olsun. Şikayet dilekçesinde illa bir fail gösterme mecburiyetiniz yok. Dolayısıyla olayı anlatarak kredi kartı ve diğer bilgilerinizi ele geçirip sizi dolandıran şahıs veya şahıslardan şikayetçi olabilirsiniz. İnşallah olayın faili yurt dışında yaşamıyordur. Yabancı uyruklu bir kişiyse, bu şikayetin sonuca ulaşması son derece zor olur. Kolay gelsin...
#244
Merhabalar. Banka SGK kayıtlarına bakarak sizin o iş yerinde çalışıp çalışmadığınızı kontrol edebilir. Bunun dışında şayet asgari ücret üzerinden SGK primleriniz yatırıldığı halde maaş yazısında daha yüksek bir bedel gösterilmişse, aldığınız maaşla ilgili elbette iş yerini arayarak da bilgi almak isteyebilirler. Kolay gelsin...
#245
4. Yargı Paketi, İnsan Hakları Eylem Planı'yla birlikte özel bir toplantıda Başbakan Erdoğan'a sunulacak ve üzerinde son bir değerlendirme yapılacak. Konuyla ilgili açıklamayı yapan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, paketin bugün Bakanlar Kurulu'nda ele alınmayacağını söyledi. KCK tutuklularının da aralarında bulunduğu çok sayıda kişiye tahliye yolu açılabileceği belirtilen düzenleme şiddet içermeyen düşünce suçlarını kapsam dışına çıkarıyor. Öte yandan, Bakanlar Kurulun'da bugün Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin ele alınacağı öğrenildi.

4'ncü Yargı Paketi'nde, Bakanlar Kurulu öncesi son aşamaya gelindi.. Paketin Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup toplantısının ardından Başbakan Erdoğan'a sunulacağı belirtiliyor. Düzenlemeyi son bir kez değerlendirmek üzere, Başbakan Erdoğan'ın başkanlığında yapılacak özel toplantıya Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in yanı sıra bazı bakanlar ve parti kurmayları katılacak. Toplantıda 4. yargı paketinin dışında, İnsan Hakları Eylem Planı da masaya yatırılacak. Eylem planı yargı paketiyle birlikte hayata geçirilecek. Plan ile AHİM kriterleri doğruıltusunda insan hakları ihlallerinin azaltılması hedefleniyor.

Bakanlar Kurulu'nda ele alındıktan sonra Meclis Başkanlığı'na sunulacak düzenleme yargı sisteminde önemli değişiklikler getiriyor.

Paketle, şiddet içermeyen düşünceler, suç kapsamı dışına çıkarılacak.

Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde yapılacak değişiklikle, örgüt üyesi olmayan, ancak o'nun adına suç işleyen kişi, örgüt üyesiymiş gibi yargılanmayacak. Paketin yasalaşması halinde, KCK'lılar başta olmak üzere, terör suçları kapsamında tutuklanan çok sayıda kişiye tahliye kapısının aralanacağı beklentisi giderek artıyor.

Paketle işkence ve kötü muamele suçları için zaman aşımı da kaldırılacak. Türk Ceza Kanunu'nda "suçu ve suçluyu övmeye" dönük düzenlemeler de pakette yumuşatılıyor. Şahsın, şuçla bağlantılı olmayan kişisel özellikleri ve sözlerinin cezalandırılmasına son veriliyor.

Halkı askerlik hizmetinden soğutmayla ilgili suça hapis cezası da kaldırılacak. Halen 6 ay ile 3 yıl arasında hapis cezası olan bu suçun karşılığı, adli para cezasına dönüştürülecek.

Adli yardım talebi reddedilenler, artık karara itiraz edebilecek. İstendiği takdirde duruşmalı inceleme yapılacak.

http://www.kanalb.com.tr/haber.php?HaberNo=47331#.URjXsGc2fjI
#246
Dünyanın en büyük adliye binası olan Kartal'daki Anadolu Adalet Sarayı, Anadolu yakasındaki 5 adliyenin taşınmasıyla işbaşı yaptı. Adliyede belirli aralıklarla konuşlandırılan danışma görevlilerinin yardımına rağmen toplamda 4 bin 600 odanın bulunduğu adliyede aranılan mahkemenin bulunması kolay değil. Üstelik adliyenin projesi de pratiklikten uzak şekilde tasarlanmış. İşte tespit ettiğim sorunlar:

* Anadolu Adalet Sarayı, İstanbul Adliyesi'nin aksine dikey değil yatay bir konuma sahip; adliyenin büyük bir bölümü sadece ve sadece dört katla sınırlandırılmış. Bu durum, koridorları çok daha uzun yapmış ister istemez. Koridorları oldukça uzun olan bu adliyede nedense katlar arası geçiş ya yok ya da yürüyen merdivenlerden ibaret ve merdivenler de son derece az.

* Güvenliği artırma düşüncesiyle kalemlere tek bir kapıdan giriş yapılmış; öyle İstanbul Adliyesi'ndeki gibi duruşma salonunun hemen yanından kaleme giriş yapabilmek mümkün değil. Kalemden duruşma salonuna mahkeme personelinin geçiş yapabilmesi için bir kapı bırakılmakla yetinilmiş. Şayet kalemlere geçişin yapıldığı kapıya en uzak konumdaki mahkemede duruşmaya girdikten sonra kaleme uğrayamak isterseniz, uzun bir koridoru baştan sona gidip gelmek zorunda kalacaksınız.

* Baro odaları ya henüz devreye girmedi ya da hem sayı hem de büyüklük olarak son derece yetersiz şekilde planlanmış. İstanbul Adliyesi'nde koridorun her iki başında baro odası görmeye alışan biz avukatlar için çok kötü bir tablo. İnşallah ileride düzelir.

* İstanbul Adliyesi'nin ilk açıldığı dönemdekine benzer şekilde fotokopi sıkıntısı yaşanıyor. Baro odalarında henüz fotokopi cihazı yok.

* Gözüme çarpan son bir husus: İstanbul Adliyesi'ndeki mescidi bilen bilir. Küçük olmamasına rağmen Cuma namazları için yetersiz kalmakta, öyle ki cemaat koridorlara taşmaktadır. İstanbul Adliyesi'nden daha büyük olan Anadolu Adalet Sarayındaki mescit, İstanbul Adliyesi'ndeki mescidin üçte biri kadar ya var ya yok. Keza abdest alma bölümü de çok küçük. Yer sorunu olsa anlarız ama böylesine devasa büyüklükteki bir adliyeye bu denli küçük bir mescit hiç mi hiç yakışmamış.

Özetle, farklı ilçelerdeki adliyelerin tek bir çatı altında buluşması çok güzel oldu ancak bu yeni adliye binası, mevcut haline kıyasla çok daha iyi bir şekilde planlanıp yapılabilirdi diye düşünmeden edemiyor insan... Geçenlerde kamu binalarının yapımında kullanım özelliklerinin pek dikkate alınmadığı yönünde bir haber okumuştum. İlgisine binaen haberi aşağıya iktibas ettim. Tüm eksikliklerine rağmen yeni adliye herkese hayırlı olsun diyorum...



Mesele binayı dikmek değil!

ALİ PEKTAŞ - İSTANBUL

Kamu binalarının işlevsizliği yıllardan beri şikâyet edilen bir konu. Son yıllarda birçok yeni bina yapılmasına karşın, bu mekânlar hâlâ istenilen düzeyde kullanışlı değil.

Bunun en büyük sebebi, mekânlar projelendirilirken içinde çalışacakların fikrinin alınmaması. Hal böyle olunca bu binalarda, en büyük sıkıntıyı yine içeridekiler çekiyor. Peki bir daha bu sıkıntıların yaşanmaması için neler yapılmalı?

"Okulumuzun mimarisi sebebiyle öğrencileri teneffüslerde kontrol edemiyoruz. Kaloriferler yanmasına rağmen okulumuz hiç ısınmıyor. Sınıflar çok yankı yapıyor." Bu bir öğretmenin feryadı.  "Oyun oynadığımız kültür merkezinde sahneyi görmeyen koltuklar var. Mekân yeni yapılmış ama ışık ve ses sistemi çok kötü. Oyuncular için tuvalet yapılmamış." "Dünya standartlarında bir sahnemiz yok." Bunlar da sanatçıların şikâyetleri. Bir hasta da; "Acil servise gittim. Kan tahlili yaptırmak için binanın öbür ucuna yürümek zorunda kaldım." diyor. Kamu binalarıyla ilgili bu şikâyetleri uzatmak mümkün...

Kamu binalarının işlevsizliği aslında uzun yıllardır şikâyet edilen bir konu. Son yıllarda ülkemizin dört bir yanına yeni okullar, hastaneler, kültür merkezleri inşa ediliyor. Bu binalar eskilerine nazaran oldukça iyi ama kullanışlılık açısından hâlâ birçok sıkıntıları var. Bu sıkıntıların temelinde ise binalar yapılırken,  o binayı kullanacak kişilerden; sanatçılardan, öğretmenlerden, doktorlardan.. yeterince görüş alınmaması yatıyor. Maalesef ülkemizde bu etkileşimi sağlayacak bir kamusal mekân yönetimi anlayışı mevcut değil. Projeler genelde ihaleyi alan müteahhidin inisiyatifinde yürütülüyor. Uzmanlar, bürokrasinin de bu projeleri yeterince iyi yönetemediği görüşünde. "Çünkü ne kadar mükemmel bir teknik şartname hazırlanırsa hazırlansın mekânların işlevi bürokratlar tarafından yeterince tarif edilemiyor."

İstanbul'da son yıllarda birçok kültür merkezi inşa edildi. Ancak buralar genelde çok amaçlı olarak planlanıyor. Örnekleri biraz somutlaştıralım. Haliç Kongre Merkezi ilk önce bir kültür merkezi olarak planlanmıştı. İnşaatı 14 yıl süren ve nihayetinde bir kongre merkezine dönüşen yapıda sadece bir tiyatro salonu bulunuyor. O da çok amaçlı salon mantığı ile inşa edildiği için her oyun sergilenmiyor. Konser salonlarının ses akustiğinin yetersiz olduğu da başka bir şikâyet konusu. Geçtiğimiz yıl açılan Bahçeşehir Kültür Merkezi'nin orkestra çukurunda yer alan kolon, şefin tam karşısında olduğu için yıkılıp yeniden yapılmıştı. Diğer şehirlerden de benzer örnekler vermek mümkün.

Okul binalarının mimarisi yüzünden öğrenci kontrolü güçleşiyor. Bahçeşehir Kültür Merkezi'nin orkestra çukurundaki  kolon daha sonra yıkıldı. Kanuni Hastanesi'nde Kadın Acil'e gelen hastalar, tahlil için uzun mesafeyi kat etmek zorunda.

Aynı durum okul binalarında da geçerli. Son yıllarda çok derslikli devasa okul binaları inşa ediliyor. Bunların çoğu Başbakanlık Toplu Konut İdaresi  tarafından yapılıyor ve neredeyse hepsi tek tip. Ancak bu kadar büyük yapıların temizliği, güvenliği ve ısıtması büyük sorun oluşturuyor. E şeklindeki koridorlar öğrencilerin teneffüste kontrolüne izin vermiyor. Kış aylarında ısınma sıkıntısı yaşanıyor.

Yakın bir tarihte inşa edilen Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin kadın acil kısmına başvuran bir hasta, tahlil vermek için genel acil kısmındaki laboratuvara kadar yürümek zorunda. Devasa yapıda bir hasta için bu mesafenin çok uzun olduğunu söylemek gerekiyor.

'Sıkıntıları biz biliyoruz'

"Peki bir daha bu sıkıntıların yaşanmaması için neler yapılmalı?" sorusunu uzmanlara yönelttik. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Sanat Yönetmeni Suat Arıkan sahnenin sıkıntılarını kendilerinden daha iyi kimsenin bilemeyeceğini söylüyor: "Bizim fikrimiz sorulduğunda biz söylemeye hazırız. Ne yazık ki binalar yapılıyor, bitiyor sonra biz görüyoruz. Büyük bir masraf harcanarak bu yerler yıkılıp yeniden yapılıyor." diyor. Aktif Eğitim Sen Genel Başkanı Osman Bahçe ise "Devlet kamu binalarını inşa ederken o binalarda hizmet verenlerin ve alanların ihtiyaçlarını, görüşlerini dikkate almalıdır. Yetkililer karar verir memurlar ve halk onların kararlarına mahkumdur anlayışı terk edilmelidir." şeklinde konuşuyor. Yüksek mimar Dr. Korhan Gümüş'e göreyse bu sorunun temelinde kamudaki örgütlenme modelimiz var. Bu model yüzünden bütünlüklü bir yönetim öznesi yok. Bu sebeple projeler müteahhide devrediliyor, bürokrasi de bu süreci yönetemiyor.

İyi örnekler de var

Bu konuda iyi örnekler de yok değil. Harbiye'deki İstanbul Kongre Merkezi kapsamında yıkılıp yeniden yapılan Muhsin Ertuğrul Sahnesi gibi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yıkımı büyük tartışmalara sebep olan sahnenin projesinin her aşamasında Şehir Tiyatroları yöneticilerinden ve oyuncularından fikir aldı. Kulisler, yönetim ofisleri ve stüdyolar bu müzakereler çerçevesinde yeniden şekillendi. Böylece eskisinden daha kullanışlı bir mekan elde edilmiş oldu.

Orkestra çukuruna kolon yapmışlar

Suat Arıkan (İDOB Genel Sanat Yönetmeni): "Ne yazık ki binalar yapılıyor, bitiyor sonra biz görüyoruz, şurası yanlış diyoruz. Büyük bir masraf ve zaman harcanarak bu yerler yıkılıp yeniden yapılıyor. Bunun bir örneğini Bahçeşehir Kültür Merkezi'nde yaşadık. Kocaman bir orkestra çukuru yapmışlar. Ama orkestra şefinin karşısında kocaman bir kolon var. 'Şefin karşısında sütun olur mu?' diye sorduk. 'Bunu hiç düşünmedik' dediler. Sütunu kırıp yeniden çelik konstrüksiyonlarla kolonlar yapıldı. Buna benzer örnekler ne yazık ki yaşanıyor. Orkestra çukuru nasıl olur, makyaj odaları nerede ve sahneye kaç metre uzaklıkta olur, bunları bilmiyorlar. Sanatçının tuvaletleri seyircinin tuvaletlerinin yanına yapılıyor. Olacak şey mi? Bütün bunlar mantık dışı. En azından ihale sürecinde bizden görüş alınsa hem biz sıkıntı çekmeyiz hem de sonrasında masraf olmaz. Bu eksiklikler pekala kâğıt üzerinde düzeltilebilir. Ama kâğıt üzerinde düzeltmek yerine kırıp düzeltmeyi tercih ediyorlar."
Dünyaca ünlü topluluğa sahne bulamadık

Prof. Dr. Dikmen Gürün (İKSV Tiyatro Festivali eski direktörü): "Kültür merkezleri ve çok amaçlı salonlar tiyatro için hem ruhsal hem fiziksel anlamda yetersiz mekânlar. Tiyatroları kongre merkezlerine sokmaya çalışmak da bir başka tuhaf olay. Bu tür kamu binaları yapılırken tiyatrocuların, tiyatronun teknik adamlarının görüşleri alınmıyor. 'Biz yaptık oldu' tarzında bir yaklaşımın sonuçları olumsuz oluyor. Yıllar içinde Tiyatro Festivali de sürekli yüzleşmek durumunda kaldı bu sorunlarla, özellikle de yabancı konuklar söz konusu olduğunda. Mekânların fiziksel yetersizlikleri nedeniyle kilitlendiğimiz noktalar oldu. Sadece 2012'den bir örnek vereyim. Dünyanın en önemli topluluklarından biri olan Theatre du Complicite  'Usta ve Margarita' ile konuğumuz olacaktı. Ne Haliç Kongre Merkezi kaldı bakmadığımız ne Harbiye Kongre Merkezi. Ama olamadı. Kilitlendik.  Üzgün bir şekilde Londra'ya döndüler. Bu ekip 2012'de Papalar Sarayı'nda Avignon Festivali'nin açılışını yaptı."
Okullar sınıflardan ibaret değil

Osman Bahçe (Aktif Eğitim Sen Genel Başkanı): "Bu konuda öğretmen ve idareci arkadaşlarımızdan zaman zaman şikâyetler duyuyoruz. Eğitimcilerin isteklerini şöyle sıralayabiliriz: Okul binalarının öğretmen, öğrenci ve diğer çalışanlarının ihtiyaçlarına uygun şekilde planlanması gerekiyor. Engelli, hamile vb. öğretmenler için dinlenme ortamlarının hazırlanması, binalarda ve kontrolden uzak, nöbetçi öğretmen sayısını artıracak bölümler olmaması lazım. Mimari özgünlük uğruna kullanışlılıktan vazgeçilmemeli. Mevcut binalarla ilgili de idareci ve öğretmenlerin görüşleri alınarak düzenlemeler yapılmalı. Binalar coğrafi koşullara uygun olarak planlanmalı. Çalışanların ve öğrencilerin ibadet ihtiyaçlarını karşılayacak ibadethaneler planlanmalı. Okulları sınıflardan ibaret görmeyip öğrencilerin sosyal, kültürel ve sportif ihtiyaçlarına uygun bölümler yapılmalı. Okullar kolay ulaşabilecekleri mekânlarında yapılmalı. Birilerinin arsasını değerlendirmek için köyün dışında dev okullar yapılmamalı."
Kamu örgütlenme modelimiz yanlış

Korhan Gümüş (Yüksek mimar): "Türkiye'de önce bina yapılıyor sonra kullanıcılar devralıyor. Bu süreç ihale ile başlıyor. Bazı projelerde de projeyi müteahhit geliştiriyor. Haliç Kongre Merkezi, kültür merkezi şeklinde bir müteahhitlik çalışması olarak başladı, sonra çok amaçlı salona çevrildi. Müzik ve opera için düşünülmedi. Proje müteahhitlik çalışması ile başladığı zaman proje yönetiminde bir problem var demektir. Projeyi bürokrasi de yönetemiyor; çünkü istediğiniz kadar mükemmel bir teknik şartname hazırlayın gene de buradaki işlevi bürokratlar yeterince tarif edemiyorlar. Bizim kamu örgütlenmesinin modeli hâlâ Sovyetler Birliği'nden kalma yöntem gibi. Bütünlüklü bir yönetim öznesi yok. 1930'lardan kalmış bir enkaz ile karşı karşıyayız. Modernleşme ile ortaya çıkmış, seksiyonlara ayrılmış olan kamu düşüncesi dünyada dönüştü. Fikirle başlanması ve kamunun entelektüel arayüzü oluşturması gerekiyor. Kültür merkezinin projesini müteahhide devredemezsiniz."

http://www.zaman.com.tr/pazar_mesele-binayi-dikmek-degil_2042780.html
#247


Başbakan Yardımcısı Bozdağ, AK Parti MYK toplantısına katılmak üzere parti genel merkezine gelişinde, yeni anayasa çalışmaları kapsamında AK Parti'nin yüksek yargı önerisiyle ilgili sorulara cevap verdi.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, AK Parti grubunun yeni anayasa çalışmaları kapsamında ortaya koyduğu öneride, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay'ın tek çatı altında toplanmasının, ''Temyiz Mahkemesi'' olarak ifade edilmesinin öngörüldüğünü bildirdi.

Bozdağ, AK Parti MYK toplantısına katılmak üzere parti genel merkezine gelişinde, yeni anayasa çalışmaları kapsamında AK Parti'nin yüksek yargı önerisiyle ilgili bir soru üzerine, Türkiye'de yargı birliğini savunmayan hemen hemen kimsenin kalmadığını, herkesin yargı birliğinin doğru olduğu, iki başlı ya da çoklu yargının hukuk devletiyle bağdaşmadığı görüşünü paylaştığını söyledi.

Bozdağ, şunları kaydetti:

''Bir yandan askeri yargı, öte yandan adli yargı, kendi içinde adli yargıyı, askeri yargıyı ikiye ayıran bir yapı, dört tane ayrı temyiz mahkemesi var. Tabii bunların usulleri birbirinden farklı, hakimleri savcıları birbirinden farklı. Bu kadar farklılık içerisinde hukuk devletini güçlü bir şekilde hayata geçirme imkanı maalesef başarılamıyor. O yüzden bunun tek çatı altında birleşmesi, tek temyiz mahkemesi olması bugüne kadar önerilen bir husustu. AK Parti grubunun ortaya koyduğu öneride Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay tek çatı altında toplanıyor, temyiz mahkemesi olarak ifade ediliyor. Ama adli yargı devam ederken, daha doğru bir ifadeyle ilk derece mahkemeleri içerisinde pek çok ihtisas mahkemeleri var. Örneğin diyelim idari eylem ve işlemlerle ilgili davalara yine uzman mahkeme olarak ilk derecede idari yargı bakacaktır, idare mahkemesi bakacaktır. İhtisas mahkemesi olarak ticaret mahkemesi gibi, iş mahkemesi gibi oluşturulacak onlar bakacak. Temyiz mahkemesine geldiği zaman ceza davasına ya da boşanma davasına bakan bir daire, idari konulara ilişkin davaların temyizen incelemesini yapmayacak. Bunlarla ilgili özel ihtisas daireleri temyiz mahkemesi bünyesinde oluşturulacak ve her mahkeme kendi alanında uzman olduğu konulara bakacak. Dolayısıyla işleyişte herhangi bir sorun yaşanmayacaktır, aksine içtihat birliği oluşacaktır. Yüksek mahkeme, temyiz mahkemesi içtihat mahkemesi olarak fonksiyonunu icra yapacaktır.''

-Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu-

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda, ilk derece mahkemelerinden seçilenler ile Cumhurbaşkanının atadığı hakimlerin de görev yaptığını anımsatan Bozdağ, taslakta bu yapıya TBMM'den atamanın ilave edildiğini, AK Parti'nin başkanlık sistemi önerisi olduğu için de Cumhurbaşkanı yerine başkan tarafından atama yapılmasının öngörüldüğünü söyledi.

Meclis'in üye seçiminin yeni olduğuna dikkati çeken Bozdağ, ''Hakimlerin seçmesi demokratik oluyor, Meclisin seçmesi niye demokratik olmasın? Başkanın seçmesi neden demokratik olmasın? Esasında biz demokratik bir yapıyı hayata geçirdik. Hem hakimlerin temsilcileri orada olacak (HSYK) hem milletin temsilcileri orada olacak hem milletin seçtiği başkanın atadıkları orada olacak. Dolayısıyla daha geniş tabanlı daha demokratik temsile uygun bir yapı olacaktır'' diye konuştu.

Anayasa Mahkemesi'ne başkanın üye seçmesi, meclisin üye seçmesinin yanlış olmadığını vurgulayan Bozdağ, ''Daha önce de Cumhurbaşkanımız seçiyordu. Meclis de biliyorsunuz son düzenlemeden sonra bazı üyeleri seçme imkanına kavuşmuştu. Şimdi biz diyoruz ki doğrudan böylesi bir seçim imkanı olsun'' dedi.

Başka demokratik ülkelerde de başkan ya da cumhurbaşkanı ile meclise seçim imkanı verildiğini hatırlatan Bozdağ, ''Meclisin seçmesinden niye korkuyorlar? Yani cumhurbaşkanını halk seçiyor, halkın yüzde 51 oyu ile seçilmiş cumhurbaşkanı veya başkanın atamasından niye çekiniyorlar? Çünkü onu da halk seçiyor, onu da halk seçiyor. Yani bu bizim yaptığımız düzenlemeler demokratik temsile, demokrasiye, hukuk devletine uygun düzenlemelerdir. Eleştirileri ben bu noktada haklı görmüyorum'' şeklinde konuştu.

-Yeni anayasa çalışmaları-

Yeni Anayasa çalışmalarıyla ilgili ''Başbakanın BDP ile de ortak adım atılabileceği yönünde açıklamaları vardı. Bu yönde yol haritanız nedir'' sorusu üzerine Bozdağ, şunları söyledi:

''Başbakanımızın söyledikleri gayet açık. Biz uzlaşmayla yeni bir anayasanın hayata geçirilmesini arzu ediyoruz. Uzlaşma komisyonu, 31 Aralık 2012'ye kadar yeni anayasa önerisini Türkiye toplumunun önüne koyacağını söyledi. Bu süre doldu, böyle bir netice ortaya çıkmadı. Meclis başkanının girişimiyle ek süre alındı bu üç ay olarak ifade edildi. Bu süre içinde uzlaşma komisyonunun mutabakatla yeni anayasa önerisi ortaya koyması dileğimiz, arzumuzdur. Böyle bir netice ortaya çıkarsa Türkiye'nin de yararına olur.''

Üç ay içinde böyle bir netice çıkmasa bile Türkiye'nin yeni anayasa ihtiyacının ortadan kalkmayacağına dikkati çeken Bozdağ, ''Öyleyse bu talebi karşılamak siyaset kurumunun vazifesi. Meclis bunu bir şekilde karşılayacaktır. O yüzden biz diyoruz ki eğer uzlaşma komisyonundan yüzde yüz mutabakat çıkmazsa o zaman üçlü mutabakat ararız, yaparsak öyle olur. Olmadı ikili mutabakatla, yapabilirsek, öyle netice alabilirsek, adımlarımızı öyle atabiliriz. Çünkü Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Bizim söylediğimiz odur. Yeni anayasayı hayata geçirebilecek imkan bulduğumuzda 'bu adımı biz atmıyoruz' diyemeyiz, demeyiz, çünkü toplumumuzun böyle bir talebi var, biz bu talebi hayata geçirmek durumundayız'' diye konuştu.

30 yıldır yeni anayasa ihtiyacının dile getirildiğini anımsatan Bozdağ, uzlaşma komisyonunda buna çözüm bulunması temennisini dile getirdi.

''Asla şu partiyle bir araya gelmeyiz diye birşey söylemiyor değil mi AK Parti, BDP ile de ittifak yapılarak referanduma gidilebilir mi'' sorusuna ise Bozdağ, ''Hayır, böyle bir şey söylemiyoruz. Uzlaşma komisyonunda bir araya geliyoruz, Meclis Genel Kurulu'nda bir araya geliyoruz, komisyonlarda bir araya geliyoruz. Yani her yerde bir aradayız. Anayasayı yapmak konusunda bütün partilerle bir aradayız. Onun için Türkiye'nin ihtiyacını karşılayacak yeni anayasayı hayata geçirme konusunda milletin talimatı çok net. O yüzden biz bu talimata uygun hareket etmeyi düşünüyoruz'' yanıtını verdi.

Bir soru üzerine, komisyonun netice almaması halinde neler olabilir üzerinde konuşulduğunu, Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarının da buna yönelik teşvik edici açıklamalar olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Bozdağ, ''İpe un seriyor'' görüntüsü verilmemesinin önem taşıdığını söyledi.

Kaynak: AA
http://www.haber7.com/ic-politika/haber/987578-bozdag-temyiz-mahkemesi-teklifini-anlatti



Beşir Atalay: Temyiz mahkemelerini teke düşürmek istiyoruz

Kırıkkale'de başkanlığını yaptığı Güç Birliği Toplantısı'na katılmak üzere beraberinde Milli Savunma Komisyonu Başkanı ve Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal ile birlikte gelen Beşir Atalay, kentte bir dizi ziyaret ve incelemelerde bulundu, vatandaşların sorunlarını dinledi, gündemde olan yeni Anayasa kapsamı içinde bulunan Yargıtay ve Danıştay'ın kapatılarak temyiz mahkemesi kurulmasını değerlendirdi. Atalay, Valilik toplantı odasında basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. Atalay, Yargıtay ve Danıştay'ın kapatılmasına yönelik bir soru üzerine şunları söyledi:

TEMYİZ MAHKEMESİ ÖNGÖRÜYORUZ
"Meclis'te uzlaşma komisyonu çalışıyor. Geçtiğimiz Salı günü Uzlaşma Komisyonu yargı ile direk konuları ele aldı. Daha doğrusu partiler, 4 parti yargı ile ilgili tekliflerini verdi. Biz de yargı ile ilgili AK Parti olarak teklifimizi verdik. Partimizin Anayasa ile ilgili görüşlerini, politikalarını yürüten bir ekibimiz var. Ben de onun içindeyim. Uzlaşma Komisyonu'ndaki üç üyemiz ile biz her hafta Uzlaşma Komisyonu nasıl yürüyor, orada hangi tartışmalar oluyor, bizim partimizin oradaki tutumu nedir, ne olmalıdır, orada değerlendiriyoruz. Salı günü yargı ile kısmını değerlendirdik. Partimizin yargı ile olan teklifini verdik. Orada bir temyiz mahkemesi öngörüyoruz. Yani şu anda temyiz mahkemesi durumunda değişik mahkemeler var biliyorsunuz. Değişik kurumlar var, Yargıtay var, Danıştay var, Askeri yargı var. Yani çok temyiz var. Bizim teklifimizde, temyiz mahkemesi teke indiriliyor. Hem böylece içtihat birliği sağlanacak, hem de bu dağınıklık önlenmiş olacak. Yani yargıda biraz daha tekliğe doğru gidilmiş olacak. Şu andaki gördüğümüz sorun alanları da orada çözülmüş olacak".

İdari yargıda bir idari mahkemeler, bir de Bölge İdare mahkemelerinin var olduğunu belirten Atalay, "İdari yargı mahkemelerinin kararları Bölge İdari Mahkemelerinde temyiz edilir. Oraya itiraz edilir ve bölge idari mahkemelerince görüşülür. Bir anlamda orada bir temyiz işlemi görür. Adli yargıda da biliyorsunuz şu anda bizde yeni temyiz mekanizmaları kuruluyor. İstinaf Mahkemeleri Kanunu çıktı. Kurulması belirli bir zaman alıyor, ama hızla ilerleyecek. İstinaf Mahkemeleri de adli yargıda bir anlamda temyiz mahkemeleri olacak. O zaman bizim bu temyiz mahkemesi olarak nitelediğimiz daha üst mahkeme bir anlamda içtihat mahkemesi olacak. İçtihat, yargı organı olacak. Yani bu istinaf, bölge idare mahkemelerinden veya askeri yargıdan gelen itirazları inceleyen ve içtihati kararlar veren bir temyiz olacak. Tabi orada yine bölünecek. İdari yargıdan gelenlere bakan daireler olacak, adli yargıdan gelen itirazlara bakan daireler olacak. Ama tek çatı altında bir temyiz mahkemesi olacak. Doğrusu, ülkemiz için biz yeni çalışmamızda böyle bir teklifi yeni Anayasa için öngörmüş olduk ve Meclis Başkanlığına, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yargı kısmıyla ilgili teklifini o şekilde vermiş olduk" dedi.

http://www.dha.com.tr/basbakan-yardimcisi-besir-atalay-temyiz-mahkemelerini-teke-dusurmek-istiyoruz-son-dakika-haberi_424816.html


Ak Parti tarafından sunulan teklif, konuyla ilgili çevrelerde tartışılmaya başladı. İşte temyiz mahkemelerinin birleştirilmesine olumsuz yaklaşan bir yazarın köşesine taşıdığı görüşler:

'Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye', Muharrem Sarıkaya, Habertürk

EĞER AK Parti'nin Anayasa teklifindeki yargıya dönük düzenleme gerçekleşirse, hukuk sisteminde 176 yıl öncesine dönülmüş olacak.
Yani, II. Mahmud dönemindeki Tanzimat hareketlerinin gerektirdiği düzenlemeler çerçevesinde 1837'de kurulan "Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye" yeniden oluşacak.
Böylece 1867'den bu yana ayrı çalışan Yargıtay, Danıştay tekrar tek çatı altında "Temyiz Mahkemesi" adıyla toplanacak.
Askeri Yargı da aynı çatıda yerini alacak.
Bu durum, dava dosyaları arasında sıkışıp kalmış olan yargı sisteminin sağlıklı işlemesini sağlar mı?
Konu üzerinde hem pratik, hem de akademik deneyime sahip iki akil hukuk insanına düşüncelerini sordum.
Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk ve eski bakan Prof. Dr. Hikmet Sami Türk...

KENDİNDEN MENKUL
Prof. Dr. Selçuk, AK Parti'nin önerisini incelediğini belirtti, "Eğer böyle ise kendinden menkul sistemler yaratıyorlar" tepkisini gösterip ekledi:
"Türkiye, hukuk sistemini Kara Avrupa'ya göre belirlemiş. Getirmek istedikleri ise Anglosakson... O zaman bütün hukuk sisteminizi de tümden değiştirmeniz gerekir. Asırlık kurumları bozup, biraz ondan biraz öbüründen kendinden menkul üçüncü bir sistem oluşturamazsınız. İyi inceleme yapmadan sistemleri buluşturmak doğru değil."
Prof. Dr. Selçuk, son dönem çıkan yasaların yapılış şeklini de eleştirirken Türk Ceza Kanunu'na göndermede bulundu ve "Hukuk fakültesindeki öğrencilerim bile cümle hataları ve yanlışlarını hemen fark ediyor, onlar nasıl kanun yapıyor anlamak imkânsız" dedi.

DEVLETİN TEMELİ
Prof. Dr. Türk ise getirilmek istenen sistemin, ABD benzeri olduğunu belirtti.
ABD de dava takip etmiş bir hukukçu olduğunu anımsattı, sistemin orada alt ve üst kademede birlikte çalıştığına vurgu yapıp şu soruları yöneltti:
"Şimdi üst kademeyi değiştiriyorlar. Peki alt kademe mahkemeler ne olacak? Bu kadar birikmiş zengin içtihat yok mu sayılacak? "
Yeni sistemin çok büyük boyutta bir temyiz mahkemesinin kurulmasını beraberinde getireceğine belirtti.
Bunun zaten iş yükünden boğulan mahkemeleri daha fazla yük altında bırakacağını söyledi.
"Asırlar önce, 1868'de kurulup oturmuş bir sistemin aksayan yanlarını düzeltmek varken, tüm sistemi yıkıp başka bir sistemle yeniden kurmak doğru değil" dedi.
"Adalet mülkün (devletin) temelidir" sözüne de atıf yapıp ekledi:
"Bir devletin en önemli işlevi adalet, temel tamamen değiştirilmek isteniyor. Ayrıca Anayasa Mahkemesi'nin hem esas, hem de şekilden Anayasa değişikliklerini denetlemesini ortadan kaldırıyor."
Prof. Dr. Türk, bunları sıralayıp noktaladı:
"Hukuk devletinin getirilmek istendiği yer Tanzimat'tan da geriye gidiyor... "

http://www.haberturk.com/yazarlar/muharrem-sarikaya/818246-meclis-i-vala-yi-ahkam-i-adliye
#248
TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen yeni yasa ile terörizmin finansmanın önlenmesine yönelik yeni tedbirler getirildi. Bundan böyle terör örgütüne fon sağlayan veya toplayan kişi 10 yıla varan hapis cezası alacak. Tasarının yasalaşmasıyla Türkiye, FATF'ın "terör destekçisi ülkeler" listesine girmekten de kurtulmuş oldu.

ANKARA (ANKA)

TBMM Genel Kurulu'nda, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Yasa Tasarısı, kabul edilerek yasalaştı.
Kanun, terör ve terörizmin finansmanıyla etkin mücadele kapsamında; Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Sözleşme'nin ve BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarının uygulanması ile malvarlığının dondurulmasına ilişkin usul ve esasları düzenliyor.
Bundan böyle terör örgütlerine ve teröristlere fon sağlayan veya toplayan kişi, 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak.
Düzenlemeyle ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin malvarlığının dondurulması kararı gecikmeksizin uygulanacak.
Suçun, yabancı bir devlet veya uluslararası kuruluş aleyhine işlenmesi halinde, soruşturma ve kovuşturma yapılması, Adalet Bakanı'nın iznine bağlı olacak.

TÜRKİYE KARA LİSTEDEN KURTULDU
Türkiye'nin üyesi olduğu BM şemsiyesi altında 1989'da kurulan Mali Eylem Görev Gücü'nün (FATF) isteği üzerine gündeme gelen yasanın çıkmaması durumunda Türkiye'nin FATF üyeliğinin askıya alınması gündeme gelecekti.
Bu durumda Türkiye, FATF'nin 'kara listesi'ne girecek; örgüte üye yapılmayan İran ve Kuzey Kore gibi, 'terör destekçisi ülkeler' olarak anılan ülkelerle aynı pozisyona düşecekti.

ADALET BAKANI, TERÖRÜN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ YASASI İÇİN STK'LARA TEMİNAT VERDİ

TBMM'de kabul edilen Terörün Finansmanının Önlenmesi Yasası konusunda duyulan endişelere hak verdiğini belirten Sadullah Ergin, bu konuda herhangi bir sorun yaşanmayacağını söyledi. 3. ülkelerden istenen kararlardan dolayı, STK'ların mazlum ve mağdur ülke ve toplumlara yardım göndermesinde sorun yaşanmayacağının altını çizen Ergin, "Bizim terör faaliyeti olarak tanımlamadığımız kararın uygulanmasını kimse bizden isteyemez. Olabilecek tüm sıkıntıları önlemek için tedbir alındı" dedi.

"Tasarının sigortaları var"

Tasarı çıkmasa bile BM Güvenlik Konseyi kararlarının üye ülkelerce uygulandığını hatırlatan Bakan Ergin, bu konuda daha önce 14 kararın uygulandığını bildirdi. Ergin açıklamasını şöyle tamamladı:
"Bir defa bu kararın uygulanmasıı için yetki bizde. BM güvenlik kararları dışında bizim kendi idari birimimiz olacak. 3 idari birimden geçtikten sonra Bakanlar Kurulu'na getirilecek. Yani bu tasarının 3 sigortası var. Gelen taleplere de uymak zorunda değiliz."

http://www.haber7.com/ic-politika/haber/988392-bakan-stklara-yeni-tasari-icin-teminat-verdi



İŞTE TBMM'DE GÖRÜŞÜLEREK KABUL EDİLEN KANUN METNİ:

TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN

Kanun No. 6415
   
Kabul Tarihi: 7/2/2013      

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç ve kapsam

MADDE 1- (1) Bu Kanun, terör ve terörizmin finansmanıyla etkin mücadele edilmesi kapsamında; 1999 tarihli Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu Kanun kapsamındaki terör ve terörizmin finansmanıyla mücadeleye ilişkin kararlarının uygulanması ile terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi ve terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla malvarlığının dondurulmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 2- (1) Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Başkanlık: Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığını,

b) Değerlendirme Komisyonu: Malvarlığının Dondurulmasını Değerlendirme Komisyonunu,

c) Fon: Para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi,

ç) Malvarlığı: Bir gerçek veya tüzel kişinin mülkiyetinde veya zilyetliğinde bulunan ya da doğrudan veya dolaylı olarak kontrolünde olan fon ve gelir ile bunların birbirine dönüştürülmesinden hasıl olan menfaat ve değeri,

d) Malvarlığının dondurulması: Malvarlığının ortadan kaldırılmasının, tüketilmesinin, dönüştürülmesinin, transferinin, devir ve temlik edilmesinin ve sair tasarrufi işlemlerin önlenmesi amacıyla, malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisinin kaldırılması veya kısıtlanmasını,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Terörizmin Finansmanı Suçu

Fon sağlanması veya toplanması yasak fiiller

MADDE 3- (1) Aşağıda sayılan fiillerin gerçekleştirilmesi amacıyla fon sağlanması veya toplanması yasaktır:

a) Bir halkı korkutmak veya sindirmek ya da bir hükûmeti veya uluslararası kuruluşu herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak amacıyla, kasten öldürme veya ağır yaralama fiilleri.

b) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak kabul edilen fiiller.

c) Türkiye'nin taraf olduğu;

1) Uçakların Kanun Dışı Yollarla Ele Geçirilmesinin Önlenmesi Hakkında Sözleşmede,

2) Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşmede,

3) Diplomasi Ajanları da Dahil Olmak Üzere Uluslararası Korunmaya Sahip Kişilere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmede,

4) Rehine Alınmasına Karşı Uluslararası Sözleşmede,

5) Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Hakkında Sözleşmede,

6) Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşmeye Munzam, Uluslararası Sivil Havacılığa Hizmet Veren Havaalanlarında Kanun Dışı Şiddet Olaylarının Önlenmesine İlişkin Protokolde,

7) Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmede,

8] Kıta Sahanlığında Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Protokolde,

9) Terörist Bombalamalarının Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşmede,

yasaklanan ve suç olarak düzenlenen fiiller.

Terörizmin finansmanı suçu

MADDE 4- (1) 3 üncü madde kapsamında suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya  terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkra hükmüne göre ceza verilebilmesi için fonun bir suçun işlenmesinde kullanılmış olması şartı aranmaz.

(3) Bu madde kapsamına giren suçların kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

(5) Suçun, yabancı bir devlet veya uluslararası bir kuruluş aleyhine işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturma yapılması Adalet Bakanının talebine bağlıdır.

(6) 3713 sayılı Kanunun soruşturmaya, kovuşturmaya ve infaza ilişkin hükümleri, bu suç bakımından da uygulanır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Malvarlığının Dondurulması

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları

MADDE 5- (1) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1267 (1999), 1988 (2011) ve 1989 (2011) sayılı kararlarıyla listelenen kişi, kuruluş veya organizasyonların tasarrufunda bulunan malvarlığının dondurulması kararları, Bakanlar Kurulunun Resmî Gazete'de yayımlanan kararıyla gecikmeksizin uygulanır.

(2) Alınan kararlar, Dışişleri Bakanlığı tarafından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine bildirilir.

(3) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına karşı yapılacak başvurular Başkanlık tarafından Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine iletilir.

Yabancı devletlerce yapılan talepler

MADDE 6- (1) Bir yabancı devlet hükûmeti tarafından bir kişi, kuruluş veya organizasyonun tasarrufunda bulunan malvarlığının dondurulmasına ilişkin olarak Türkiye'den talepte bulunulması hâlinde, Değerlendirme Komisyonunca değerlendirilen talep Bakanlar Kurulu tarafından karara bağlanır. Bu değerlendirmede karşılıklılık ilkesi gözetilir. Karar verilebilmesi için, yabancı devlet tarafından taleple birlikte gerekçelerinin de gönderilmesi gerekir.

(2) Bu talepler, Başkanlığa veya Başkanlığa iletilmek üzere Adalet Bakanlığı veya Dışişleri Bakanlığına yapılır.

(3) Yabancı devlet hükûmetinin malvarlığının dondurulmasına ilişkin taleplerinin yerine getirilmesi için, ilgili devletten teminat talep edilebilir.

(4) Malvarlığının dondurulmasına ilişkin talepler hakkındaki Bakanlar Kurulu kararı,  Dışişleri Bakanlığı tarafından talepte bulunan devlete bildirilir.

(5) Bu madde uyarınca verilen malvarlığının dondurulması kararının Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren bir yıl içinde, talep eden devlet tarafından soruşturma başlatılmadığı takdirde ilgili karar kaldırılabilir.

Yabancı devletlere yapılacak malvarlığının dondurulması talepleri ile Türkiye'de bulunan malvarlığı hakkında yapılacak işlem

MADDE 7- (1) 5 inci ve 6 ncı maddelerde düzenlenen hususlar dışında, Değerlendirme Komisyonu, 3 üncü ve 4 üncü madde kapsamına giren fiilleri gerçekleştirdiği hususunda makul sebeplerin varlığına istinaden kişi, kuruluş veya organizasyonların;

a) Yabancı ülkelerde bulunan malvarlığının dondurulması talebiyle Bakanlar Kuruluna öneride bulunulmasına,

b) Türkiye'de bulunan malvarlığıyla bağlantılı olarak ilgililer hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca soruşturma açılması talebiyle suç duyurusunda bulunulmasına,

karar verebilir.

(2) Yabancı devletlere yapılacak malvarlığının dondurulması talepleri hakkındaki Bakanlar Kurulu kararı, Dışişleri Bakanlığı tarafından talepte bulunulan devlete bildirilir.

Araştırma

MADDE 8- (1) Malvarlığının dondurulması kararları hakkında yapılacak mali araştırma Başkanlık tarafından yerine getirilir. Bu görevin yerine getirilmesi amacıyla kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerden talep edilen bilgiler istenilen usul, şekil ve sürede gecikmeksizin Başkanlığa iletilir.

(2) Adalet, İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarıyla Millî İstihbarat Teşkilâtı Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı ve ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları, 6 ncı ve 7 nci maddelerin uygulanması kapsamında malvarlığının dondurulmasına ilişkin alınacak karar ve yapılacak talepler hakkında bilgi, belge ve bulgular ile değerlendirmelerini Başkanlığa bildirir.

(3) Araştırma sonuçları, Başkanlık tarafından Değerlendirme Komisyonuna sunulur.

(4) Malvarlığının dondurulmasına ilişkin olarak yapılacak araştırma işlemleri gizlilik esaslarına uygun olarak yerine getirilir.

Değerlendirme Komisyonu

MADDE 9- (1) 6 ncı ve 7 nci maddeler kapsamında malvarlığının dondurulmasıyla ilgili olarak Malvarlığının Dondurulmasını Değerlendirme Komisyonu oluşturulmuştur. Değerlendirme Komisyonu, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanının başkanlığında, Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürü, Millî İstihbarat Teşkilâtı Müsteşar Yardımcısı, İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü, Dışişleri Bakanlığı Araştırma ve Güvenlik İşleri Genel Müdürü ve Hazine Müsteşarlığı Mali Sektörle İlişkiler ve Kambiyo Genel Müdüründen oluşur.

(2) Görüş ve bilgilerine gerek duyulan kurum ve kuruluşların temsilcileri de Değerlendirme Komisyonuna çağrılabilir.

(3) Değerlendirme Komisyonu, birinci fıkrada sayılan üyeler veya bunların yerlerine usulüne uygun olarak atanan vekilleriyle toplanarak katılanların en az beşinin oyu ile karar verir.

(4) Değerlendirme Komisyonunun sekretarya hizmetleri Başkanlık tarafından yürütülür.

(5) Değerlendirme Komisyonunun başkan ve üyelerine her toplantı için (4.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunan tutar üzerinden toplantı ücreti ödenir. Bu ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.

(6) Değerlendirme Komisyonunun çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.

Malvarlığının dondurulması kararına aykırılığın hukuki sonuçları

MADDE 10- (1) Malvarlığının dondurulması kararına aykırı olarak yapılan her türlü tasarruf ve işlem hükümsüzdür. Bu tasarruf ve işlemlerle ilgili olarak 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun iyiniyetin korunmasına ilişkin hükümleri saklıdır.

Kararın tebliğ ve ilanı

MADDE 11- (1) Bu Kanun hükümlerine göre alınan malvarlığının dondurulması ve bu kararın kaldırılmasına ilişkin kararlar Resmî Gazete'de yayımlanır. Bu kararlar yayımı tarihinde, hakkında malvarlığının dondurulması kararı verilen ilgili kişi ve kuruluşa tebliğ edilmiş sayılır.

(2) Malvarlığının dondurulması kararında; kararın kimin hakkında verildiği, sebepleri, kapsamı, süresi ve bu karara karşı başvurulabilecek kanun yolları ile başvuru süresi yer alır.

Malvarlığının dondurulması kararlarının icrası

MADDE 12- (1) Malvarlığının dondurulması kararı ve bu kararın kaldırılmasına ilişkin karar Resmî Gazete'de yayımı ile birlikte hukuki sonuçlarını doğurur.

(2) Bu Kanun hükümlerine göre malvarlığının dondurulması kararlarının yerine getirilmesinden Başkanlık sorumludur.

(3) Hakkında malvarlığının dondurulması kararı verilmiş olanlar, alacak ve borçları ile diğer tüm malvarlığı değerlerini ve bunların dayanağına ilişkin bilgileri; bunlardan alacağı veya borcu olan gerçek ve tüzel kişiler ise alacak veya borcun miktarı ile dayanağına ilişkin bilgileri, malvarlığının dondurulması kararının Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren en geç otuz gün içinde Başkanlığa bildirirler.

(4) Malvarlığının dondurulması kararı, Başkanlığın talebi üzerine 5271 sayılı Kanunun 128 inci maddesinin üçüncü ila yedinci fıkralarında belirtilen usule uygun olarak gecikmeksizin yerine getirilir.

(5) Malvarlığının dondurulması kararının yerine getirilmesi talebinde bulunulan gerçek ve tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşları; nezdinde malvarlığı kaydı bulunup bulunmadığını, bulunuyor ise dondurulan malvarlığına ilişkin bilgileri talep tarihinden itibaren yedi gün içinde Başkanlığa bildirir.

(6) Malvarlığında herhangi bir artış meydana gelmesi hâlinde, bu artışlar da malvarlığının dondurulması hükümlerine tabidir.

(7) Malvarlığının dondurulması kararının kaldırılmasına ilişkin kararlar, Başkanlık tarafından dördüncü fıkra uyarınca dondurma kararını yerine getiren kişi, kurum veya kuruluşlara bildirilir ve Resmî Gazete'de yayımlanır.

Dondurulan malvarlığının yönetimi

MADDE 13- (1) Dondurulmasına karar verilen malvarlığının yönetimi, ilgili gerçek veya tüzel kişiye aittir. Ancak bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki işlemler hariç olmak üzere, malvarlığı dondurulan kişiler bu malvarlığının ortadan kaldırılmasına, tüketilmesine, dönüştürülmesine, transferine, devir ve temlik edilmesine veya sair tasarruflara yönelik işlemlerde bulunamazlar. Malvarlığının dondurulması kararının yerine getirilmesi talebinde bulunulan gerçek ve tüzel kişiler ile kamu kurum veya kuruluşları da bu tür işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlayamaz ve kolaylaştıramazlar.

(2) Malvarlığı dondurulan gerçek kişinin ve bakmakla yükümlü olduğu yakınlarının asgari geçimlerini sağlamak veya ticari işletmeler ve diğer tüzel kişilerin faaliyetlerine devam edebilmelerini temin etmek üzere;

a) Taşınmazlar ile kara, deniz ve hava ulaşım araçları gibi taşınırlar üzerinde sair kişiler lehine ayni veya şahsi hak tesisi,

b) Banka veya diğer finans kurumlarındaki hesaplar üzerindeki tasarruf yetkisinin kullanılması,

c) Gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklar üzerindeki tasarruf yetkisinin kullanılması,

ç) Kıymetli evrak üzerindeki tasarruf yetkisinin kullanılması,

d) Şirketlerdeki ortaklık payları üzerindeki tasarruf yetkisinin kullanılması,

e) Kiralık kasa mevcutları üzerindeki tasarruf yetkisinin kullanılması,

f) Ticari işletme veya diğer tüzel kişilerin mal ve hizmet alım satımı ile bakım, işletim, onarım giderleri, defter ve belgelerinde kayıtlı borçlar, kira, kredi, kayyım hizmeti, sigorta primi, avukatlık ücreti, ücret ve maaş gibi zorunlu ödemelerin gerçekleştirilmesi,

işlemleri Başkanlığın izniyle yapılabilir.

(3) Dondurulan malvarlığından ödenmesi gereken vergi, resim, harç, kira, sosyal güvenlik primi gibi kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlara yapılacak her türlü zorunlu ödemeler, izin alınmaksızın gerçekleştirilebilir. Ancak Başkanlık gerek görmesi hâlinde bu işlemleri de izne tabi tutabilir.

(4) Taşınmazlar ile kara, deniz ve hava ulaşım araçları gibi taşınırlar üzerinde sair kişiler lehine ayni veya şahsi hak tesisine izin verilmesi hâlinde;

a) Sözleşme metninin bir örneği,

b) Sözleşme gereğince karşılık olarak ödenmesi gereken para ve sair malvarlığı değerinin miktarına, ödeme takvimine, ödemenin yapılacağı banka hesabına ilişkin bilgiler,

hakkın tesis edildiği tarihten itibaren en geç on beş gün içinde Başkanlığa verilir.

(5) Hakkında malvarlığının dondurulması kararı verilmiş olanlara dondurma kararının Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren yapılacak her türlü ödeme, ancak bu kişilere ait bir banka hesabına yapılabilir. Malvarlığı dondurulan kişinin merkezi veya şubesi Türkiye'de bulunan bir bankada hesabı yoksa Başkanlık tarafından kişi adına hesap açtırılır.

(6) Dondurulan malvarlığının yönetimine ilişkin izin; belirlenen kişi veya kişilere, belirli koşullar veya sınırlar dâhilinde bir defaya mahsus ya da süreli olarak verilebilir.

(7) Başkanlık, gerek gördüğü hâllerde verdiği iznin kapsamını veya süresini değiştirebilir veya iptal edebilir.

Denetim

MADDE 14- (1) Başkanlık;

a) Nezdinde malvarlığı bulunduran kişi ve kuruluşların dondurma kararına uygun hareket edip etmediğini,

b) Dondurulan malvarlığının yönetiminin bu Kanun hükümlerine uygun olarak yerine getirilip getirilmediğini,

denetlemek, gerektiğinde ilgili defter, belge ve kayıtlar üzerinde araştırma ve incelemelerde bulunmak üzere 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirtilen denetim elemanlarını veya Başkanlıkta istihdam edilen maliye uzmanlarını görevlendirir.

(2) Birinci fıkra uyarınca görevlendirilenlere 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla, (7.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucunda bulunan tutarı geçmemek üzere Başkanlık onayı ile aylık ek ücret ödenir. Bu ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.

Ceza hükümleri

MADDE 15- (1) Bu Kanun hükümlerine göre malvarlığının dondurulmasıyla ilgili alınan kararın  gereğini  yerine  getirmeyen  veya  yerine  getirmekte  ihmal  veya  gecikme  gösteren kişilere, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir.

(2) Birinci fıkra kapsamında malvarlığının dondurulmasıyla ilgili alınan kararın gereğini yerine getirmeyen kişinin, bir tüzel kişinin organ veya temsilcisi olması veya organ veya temsilcisi olmamakla birlikte, tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde görev üstlenmiş bulunması hâlinde ayrıca bu tüzel kişiye on bin liradan yüz bin liraya kadar idari para cezası verilir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Uygulanacak hükümler ve yollamalar

MADDE 16- (1) Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde, 5549 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.

(2) Mevzuatta, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 3713 sayılı Kanunun 8 inci maddesine yapılan yollamalar bu Kanunun 4 üncü maddesine yapılmış sayılır.

İhdas edilen kadrolar

MADDE 17- (1) Başkanlıkta kullanılmak üzere ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Maliye Bakanlığına ait bölümüne eklenmiştir.

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 18- (1) 3713 sayılı Kanunun 8 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

Yönetmelik

MADDE 19- (1) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Adalet, Dışişleri, İçişleri ve Maliye bakanlıkları tarafından müştereken hazırlanan yönetmelikle düzenlenir. Yönetmelik, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yürürlüğe konulur.

Mevcut kararların uygulanması

GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu Kanun hükümleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Bakanlar Kurulu tarafından alınmış olan malvarlığının dondurulmasına ilişkin kararların yerine getirilmesinde de uygulanır.

Yürürlük

MADDE 20- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 21- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
#249
Alıntı yapılan: Adnanoğuz - 07 Şubat 2013, 19:55:03
Evet zorunludur.

Aynen öyle. Taşınmaz boş da dursa, hukuken aidat bedelini tamamen ödemek zorundasınız. Güzel temennileriniz için teşekkür ederiz.
#250
Merhabalar. Yargıtay yerel mahkemenin vermiş olduğu kararı bozmuş.

Alıntı Yapdava ben yokken bir daha yapılmış.

Öncelikle bu davanın sonucunu öğrenin. Bir mahkumiyet varsa, hangi maddeye istinaden ne kadarlık bir ceza söz konusu ve karar kesinleşmiş mi? Ona göre değerlendirmesini yapalım. Kolay gelsin...
#251
Merhabalar. Temyiz dilekçesinde duruşma açılmasının talep edilmiş olması, temyiz süresini olumsuz etkiler ve normal süreyi bir kat daha uzatabilir. Bahsettiğiniz habere de ihtiyatla yaklaşmak gerekiyor. Dört ayda temyiz sonucunun belli olması güzel olurdu ama o günlerin gelmesine biraz daha zaman var gibi görünüyor. Bahsettiğiniz haberi de aşağıya iktibas ettim. Kolay gelsin...




Personeli artan Yargıtay'da temyiz süresi 4 aya inecek

METİN ARSLAN - ANKARA - 10 Eylül 2012

Yargıtay, yıllardır kronikleşen iş yükü sorununu çözmeye başladı. Üye ve daire sayısının artırılmasının ardından Yargıtay, 3 yılı bulan dosya inceleme sürelerini bazı dairelerde bir yıla, bazı dairelerde 6 aya kadar düşürdü. 1 milyon 200 bin civarında olan bekleyen dosya sayısı bugünlerde 800 bine kadar indi.

Anayasa değişikliğinin ardından 250 olan üye sayısının 387'ye çıkarılması, HSYK'nın da tetkik hâkimi ve savcı takviyesi yapması Yargıtay'daki müzmin iş yükünü hafifletti. Yeni üyelerin bina ve yer sorunu 2011 yılı Eylül ayında çözüldü. Kanun değişikliği sonrası Yargıtay'da daireler artık iki heyetle çalışmaya başladı.

Yargıtay üye sayısı artırılmadan önce incelenemeyen çok sayıda dosya PTT'den alınamamış, 100 bine yakın ceza davası dosyası da Devlet Arşivleri depolarına kaldırılmıştı. Aralarında tutuklu sanıkların dosyalarının da bulunduğu arşivdeki dosyalar 6 aydan önce incelenemiyordu. Yargıtay'ın yapısının güçlendirilmesiyle bu görüntüler artık mazide kaldı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gelen ceza davası dosyaları geldiği gün işleme alınıyor ve bilgisayara kaydedilerek dosya numarası veriliyor. Özellikle tutuklu sanık bulunan, zamanaşımına uğrayacak ve çocukların yargılandığı dosyalara öncelik tanınarak, birkaç gün içerisinde savcılara dağıtılıyor. Savcılar da tebliğnamesini düzenleyerek ilgili daireye gönderiyor. Bu çalışma temposuyla 2011'de 1 milyon 200 bin civarında olan dosya sayısının bugünlerde 800 bine kadar gerilediği öğrenildi.

Örneğin boşanma davalarının temyiz incelemesini yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, gelen davaları en geç 1 yıl içerisinde karara bağlayarak mahal mahkemesine göndermeye başladı. Yargıtay yönetiminin planlamasına göre, 2013'ten itibaren bu dairede temyiz süresi 4 aya kadar inecek. Yargıtay'ın yargı reformu kapsamında güçlendirilmesinden önce ise bu dairenin temyiz süresi 2 yılı buluyordu. Eşinden boşanan dulların aldığı nafaka davalarında da benzer bir iyileşme yaşanıyor. 3. Hukuk Dairesi, nafaka dosyalarını 60 günde temyiz incelemesini yaparak kararı veren mahkemeye gönderiyor. Bu daire daha önce nafaka dosyalarını 6-7 ayda karara bağlayabiliyordu. Yargıtay'ın hızlanmasının olumlu sonuçları icra davalarına da yansıdı. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, daha önce 1 yıl geriden takip edilen icra davası dosyalarındaki bu süreyi 6 aya düşürdü.

Tutuklu sanık bulunan, zamanaşımı yaklaşan ve çocuk sanık bulunan dosyalara öncelik tanındığını ve tebliğnamesinin hazırlanarak ilgili daireye gönderildiği bilgisini veren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı İsmail Hakkı Şentürk, "Daha önce tutuklu bulunan dosyalar dahi arşivde bekliyordu. Dosyanın kapağı 7-8 ay açılmayınca sanık alacağı cezadan daha fazlasını çekiyordu. Şimdi öyle değil, geldiği gün açılıyor. Öncelikli olanlar ilk hafta savcılara dağıtılıyor. Vatandaş da dosyasını internet üzerinden takip edebiliyor." ifadelerini kullanıyor.

VATANDAŞ DOSYASINI İNTERNET ÜZERİNDEN TAKİP EDEBİLECEK

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı İsmail Hakkı Şentürk, önemli bir yeniliği de www.yargitaycb.gov.tr internet adresinde yaptıklarını anlatıyor. Artık vatandaşın dosya bilgileri ve TC kimlik numarasıyla tebliğnamesini öğrenebildiğine dikkat çeken Şentürk, şöyle konuştu: "Eskiden vatandaş savcılar veya memurlar aracılığıyla tebliğnamesini öğrenmeye çalışıyordu. Artık buna gerek kalmadı. İnternet üzerinden dosya bilgilerini girerek tebliğnamesini öğrenebiliyor."

Yargıtay Başsavcılığı'nın internet sitesinde vatandaşlar ihbar ve talepler bölümünü tıklayarak dosyasıyla ilgili şikâyet ve talepte de bulunabiliyor. Mart ayında yürürlüğe giren uygulamadan vatandaşın haberinin olmadığını vurgulayan Şentürk, bin civarında e-postaya savcıların titizlikle cevap verdiğini kaydediyor. Ayrıca vatandaşlar, TC kimlik numarası ve annesinin evlenmeden önceki soyadını girerek siyasi parti sicillerinden herhangi bir siyasi partiye üye olup olmadığını da öğrenebiliyor. Siyasi partilerin vatandaşlara haber vermeden kayıt yapabildiğini ifade eden Şentürk, "Öyle şeyler çıktı ki. Üst düzey bürokratın bir siyasi partiye kaydı çıktı. Bir gazetenin yazı işleri müdürünün tam tersi bir zihniyette bir partiye üye yapıldığı öğrenildi." diyor.

http://www.zaman.com.tr/gundem_personeli-artan-yargitayda-temyiz-suresi-4-aya-inecek_1343236.html
#252
Hissenizi niçin 750 TL'ye sattınız ki? Bahsettiğiniz noter devir sözleşmesini incelemek gerekiyor. Şayet hukuken geçerli bir sözleşme imzalamışsanız (ki baştan geçersiz olacak bir sözleşmenin noterde düzenlettirilmesi çok zayıf bir ihtimaldir) bu durumda devir gerçekleşmiş ve müteahhit hak sahibi olmuş olur. Dolayısıyla müteahhit bu sözleşmeye istinaden yasal yollara müracaat edebileceği gibi açılacak bir dava kapsamında satış bedeli üzerine ihtiyati tedbir de koydurabilir. Belirttiğim gibi, sözleşmeyi görmek gerekiyor, görmeden yorum yapmak yanlış olur...
#253
Merhabalar. Akrabanıza karşı icra takibi başlatabilirsiniz. Elinizdeki senedin bu takipte kullanılıp kullanılamayacağı hususunu bir tarafa bırakırsak (bu husus ancak senet görüldükten sonra anlaşılabilir) akrabanıza karşı elinizde herhangi bir belge olmasa bile icra takibi başlatabilirsiniz. Belgesiz icra takibi yaparsanız ve akrabanız süresi içinde takibe itiraz ederse, bu durumda dava açılması gerekecektir. Takip yapılır ve/veya dava açılır; aslında burada en önemli olan husus, akrabanızdan bu paranın tahsil edilip edilemeyeceği hususudur. Yani akrabanızın malvarlığının bu paranın tahsilini imkan verip vermeyeceği meselesi. Akrabanızın durumu iyi değilse (adına kayıtlı taşınmaz ve araç yok ve maaşlı bir işte de çalışmıyorsa) tüm bu süreç neticesinde yasal yoldan alacağınızı tahsil edemezsiniz maalesef. Kolay gelsin...
#254
Merhabalar. İcra dosyasından yapılan son işlem tarihinin üzerinden bir yıl geçmiş ve bu bir yıllık sürede başka bir işlem yapılmamışsa, dosya işlemden kaldırılır. Dosyanın işlemden kaldırılması kendiliğinden olur (talep gerekmez, icra müdürlüğü belirli periyotlarda dosyaları tarayarak bu tür dosyaları işlemden kaldırır). Ancak işlemden kaldırılmış bir dosyanın alacaklının talebi üzerine yenilenmesi ve yenileme yoluyla kaldığı yerden devam etmesi her zaman mümkündür. Kolay gelsin...
#255
Merhabalar. Konunun üzerinden uzun süre geçmiş. Benzer sorun yaşayanlar için sorunuzu cevaplayayım. Hapis cezası yönünden endişeniz olmasın:

-İcra dairesi kanalıyla borcunuzu ödeme taahhüdünde bulunup ta taahhüdünüzü ihlal etmezseniz,
-Haczedilen bir eşyanız size yedi emin sıfatıyla teslim edilmişse, icra dairesinden izin almadan bu malın yerini değiştirmezseniz ve hacizli mal üzerinde tasarrufta bulunmazsanız (birilerine satmak gibi),

hapis cezası gibi bir müeyyide (=yaptırım) ile karşılaşmazsınız. Konuyla ilgili daha detaylı bilgiyi aşağıdaki linkten temin edebilirsiniz. Kolay gelsin...

http://www.vekil.net/forum/soru-cevap-ve-yardimlasma-bolumu/bireysel-kredi-borcumu-3-aydir-odeyemedim/
#256
Merhabalar.

Alıntı Yapama en son mesajlarında "en kısa zamanda markette yolda minibüste herhangi bir yerde karşılaşmak üzere umarım o sırada da böyle konuşabilirsin".Ki bu insan benim öyle sıklıkla karşılaştığım biri diil,yani burda tesadüfi bi karşılaşmadan bahsetmiyo.ben 20 yaşında bi genç kızım.Bu cümlede bana göre bi tehdit var ama gidip de savcılığa şikayet etsem bunu tehdit olarak sayarlar mı sizce?

Bu söz açık bir tehdit içermiyor. Örtülü bir tehdit içerdiğini söylemek de zor. Şayet bu kişilerden yana bir endişeniz varsa, savcılığa gidip şikayet edebilirsiniz. Muhtemelen savcılık takipsizlik kararı verir ancak bu yolla karşı taraf olayın ciddiyetine anlar ve sizinle uğraşmayı bırakır. Ancak bu yola başvurmanız ters tepip bu kişilerin daha çok hırslanmasına da yol açabilir; dolayısıyla somut olayın ayrıntıları, kişilerin karakterleri, vs. gibi durumları dikkate alarak bir değerlendirme yapmanızı tavsiye ederim. Kolay gelsin...
#257
Merhabalar. Kapı zillerinize muhakkak isim soyisim yazın ve komşularınız ile varsa kapıcınıza da durumu bildirin (sizin yokluğunuzda bu kişilere soru sorulabilir, dairede borçlunun oturmadığını söylesinler). Bu tedbir, siz yokken çilingir marifetiyle evinize girilmesinin önüne geçer. Kapınıza bırakılan not kağıdında icra dosyasıyla ilgili bilgiler yazıyorsa, bu icra dosyasına yazılı bir dilekçe vererek bu adresin borçluyla hiçbir ilgisinin bulunmadığını, şayet buna rağmen hacze gelinirse, konuyla ilgili tüm yasal haklarınızı kullanacağınızı belirtin ve sizde kalacak nüshaya icra dairesinde kaşe-imza ile alındı yaptırarak bu nüshayı saklayın. Konuyla ilgili yapmanız gerekenler bundan ibaret. Kolay gelsin...
#258
Merhabalar. Sorunuzu ve konuyu tam olarak anlayamadım. İzale-i şüyu yoluyla hissedarı olduğunuz arsanız satıldı. Payınıza düşen satış bedelini 750 TL karşılığında arsanızı satın alan müteahhide mi devrettiniz?
#259
Adalet Bakanlığı, 2013 yılında açılması planlanan adlî yargı hâkim ve savcı adaylığı, avukatlıktan adaylığa geçmek isteyenler için adlî yargı hâkim ve savcı adaylığı, idarî yargı hâkim adaylığı yazılı yarışma sınav tarihleri, kadro sayısı ve söz konusu sınavlara ilişkin başvuru tarihlerini aşağıdaki şekilde belirlemiştir. Sınav ilanları Bakanlıkça ayrıca yayımlanacaktır.

2013 SINAV TAKVİMİ 

SINAVIN ADI                                                    SINAV TARİHİ     KADRO SAYISI    Sınava başvurunun ilk günü     Sınava başvurunun son günü

1- Avukatlar İçin Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı   5 Ekim 2013            600                    5 Ağustos 2013                       23 Ağustos 2013

2- İdari Yargı Hâkim Adaylığı                                2 Kasım 2013            200                       16 Eylül 2013                       24 Eylül 2013

3- Adlî Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı                    22 Aralık 2013            600                       4 Kasım 2013                      13 Kasım 2013

http://www.pgm.adalet.gov.tr/duyuru/2013/subat/snv_tkv.htm
#260
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bir hastanın üniversite hastanesindeki ameliyatta yanlışlıkla onikiparmak bağırsağının delinmesi neticesinde ölmesinden doktoru sorumlu tutarak tazminata hükmeden yerel mahkeme kararını bozdu.

İstanbul'da bir hastanede tedavi olan A.E'ye safra kesesinde iltihap olduğu, basit ve risksiz bir ameliyatla sorunun giderilebileceği belirtildi.

Tavsiyeler üzerine bir üniversite hastanesinde ameliyat olmaya karar veren A.E'nin ameliyatı yaklaşık 3,5 saat sürdü. Ameliyatı gerçekleştiren Prof. Dr. A.K, "içerisi çamur gibiydi, safra kesesi yapışıktı, açığa geçmeyi düşündüm ama A.E'nin şansına devam dedim ve güzel bir ameliyat oldu" diyerek, hastanın yakınlarına bilgi verdi.

Ameliyatın ardından 3,5 saat kendine gelemeyen A.E'nin ağrılarının artması ve karnının şişmesi karşısında doktor A.K, "gazı var, geçecek" diyerek müdahalede bulunmadı.

A.E, durumunun ağırlaşması nedeniyle 42 saat sonra yeniden ameliyata alındı ve yine gazı olduğu söylendi. 6 gün sonra hastanın durumunun daha da ağırlaşması nedeniyle stent takıldı ve doktor A.K'nin tavsiyesiyle başka bir hastaneye nakledildi.

Bu hastanede ise ilk ameliyatta doktor hatası nedeniyle hastanın onikiparmak bağırsağının delindiği belirtildi.

Hasta A.E'nin, ameliyattan 3 ay sonra yaşamını yitirmesi üzerine oğlu O.E, hatalı ameliyattan kaynaklanan tedavi giderleri olarak 168 bin 36 lira, vefat nedeniyle okula gidemediği için 876 lira, defin masrafları olarak 2 bin lira, destekten yoksun kalması nedeniyle 10 bin lira ve duyduğu üzüntü ve ızdırap nedeniyle 100 bin lira maddi ve manevi tazminat davası açtı.

Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin talebiyle Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi'nin gönderdiği raporda, davalı doktorun eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığı ve hastanın tedavisinde kusurlu bulunduğu belirlendi.

Tazminat istemini kısmen kabul eden mahkeme, davalı doktorun, tedavi ve cenaze gideri olarak toplam 150 bin lira, manevi tazminat olarak 40 bin lira ödemesine hükmetti.

Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.

Kamu kurumlarının tüzel kişilik olarak, kamu görevlileri aracılığıyla kamu hizmetini sundukları belirtilen kararda, "Kamu görevlilerinin veya bunların kullandıkları araç ve gereçlerin kusur, ihmal ve hatalarından dolayı kamu hizmetinin yerine getirildiği sırada kişilerin zarar görmesi halinde meydana gelecek kusur kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Burada, kamu görevlisinin hizmetten ayrılabilen kişisel kusurundan bahsetmek kesinlikle mümkün değildir" denildi.

Kişisel kusurunun, kamu hizmetiyle ilgisi olmayan, kamu görevlisinin özel hayatı ile tamamen özel tutum ve davranışlarından kaynaklanan kusur olduğu ifade edilen kararda, kamu görevlisinin buradaki kusurunun hizmet kusurunu oluşturduğu ifade edildi.

Kararda, Anayasa'ya göre, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, rücu edilmek kaydıyla kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabileceği vurgulandı.

Dosyayı yeniden görüşen yerel mahkeme, ilk kararında direndi.

Direnme kararında, olayın, davalı doktorun kişisel kusuruna dayandığının açık olduğu savunuldu.

Doktorun mesleğini kurallarına uygun, gereği gibi dikkat ve özenle ifa etmediği öne sürülen kararda, doktorun meslekteki acemiliği ve yetersizliği nedeniyle ağır kusuru ile hastanın safra kesesi ameliyatında onikiparmak bağırsağının delinmesine neden olduğu ve akabinde öldüğünün Adli Tıp Kurumu raporuyla sabit olduğu vurgulandı.

Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun gündemine geldi. Kurul, yerel mahkemenin direnme kararını bozarak, kamu hizmeti görmesi nedeniyle davanın doktora açılamayacağına hükmetti.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22505321.asp