Haberler:

deneme

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - Avukat

#261


         Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Disiplin Kanunu Tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.

         Kanuna göre, aşırı derecede borçlanma ve borçlarını ödeyememe, ahlaki zayıflık, ideolojik veya siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak, iffetsiz kimseyle evlenmek veya yaşamak, gayri tabii mukarenette bulunmak, TSK'dan ayırma sebebi sayılacak.

         Bir fiile birden fazla disiplin cezası verilemeyecek, fiilin diğer kanunlar kapsamında idari yaptırıma bağlanması, söz konusu fiile disiplin cezası verilmesine engel teşkil etmeyecek. İlave hizmet ve görev yükümlülüğü sonucunu doğuran disiplin cezaları kapsamında, kamu veya hizmet yararına olmayan keyfi görevler verilemeyecek.

         Herhangi bir fiilden dolayı yapılan adli soruşturma veya kovuşturma, aynı fiilden dolayı ayrıca disiplin soruşturması ve tahkikat yapılmasını, disiplin cezası verilmesini ve bu cezanın yerine getirilmesini engellemeyecek.

         Maiyetinden birinin disiplinsizlik teşkil edebilecek bir fiilini veya mesleğe aykırı tutum ve davranışını herhangi bir şekilde öğrenen disiplin amirleri, olayın araştırılması gerektiğine kanaat getirirse, yazılı olarak görevlendireceği soruşturmacılar vasıtasıyla ya da şahsen disiplin soruşturması yapacak. Soruşturmacı bir kişi ya da üç kişilik heyetten oluşabilecek. Disiplin soruşturması, Genelkurmay Başkanı'nca gerek görülmesi halinde, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde bu amaçla kurulmuş birimde görevli personel eliyle de yürütülebilecek.

         Daha ağır bir disiplin cezası verilmesi amacıyla kendisine iletilen veya kendisi buna gerek gören, disiplinsizliğe bizzat şahit olan, resmi saygınlığına ve makamına karşı işlenen, emri altında bulunan çeşitli kıta, karargah ve kurumlara bağlı birden fazla kişi tarafından işlenen, bilinmesine rağmen önceki amirleri tarafından cezasız bırakılan disiplinsizliklere karşı üst disiplin amiri soruşturma açabilecek ve disiplin cezası verebilecek.

         Disiplin amirleri, disiplin yönünden eğitilmesine ve ıslah edilmesine katkı sağlamak amacıyla, maiyetine ilave görev ve sorumluluklar verebilecek. Verilecek görev ve sorumluluklar; işlenen fiilin niteliğine, personelin statüsüne, rütbesine ve makamına uygun ve ölçülü olacak. Bu kapsamda verilen görevler hizmete yönelik emir olarak kabul edilecek.         

         -Yüksek Disiplin Kurulu TSK'dan ayırabilecek-         

         Subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile sözleşmeli erbaş ve erlere uyarma, kınama, hizmete kısmi süreli devam, aylıktan kesme, hizmet yerini terk etmeme, yalnızca karasuları dışındaki gemilerde oda hapsi, Silahlı Kuvvetler'den ayırma cezaları verilecek.

         Kanunla, disiplin koğuşu ve kıtada oda hapsi cezaları kaldırılıyor. Barış zamanında, Türk karasuları dışındaki gemilerde hizmet yerini terk etmeme cezası gerektiren bir disiplinsizlik yapan personele, eylemin niteliği ve disipline olan olumsuz tesiri göz önüne alınarak, gemi komutanı tarafından hizmet yerini terk etmeme cezası yerine oda hapsi cezası verilebilecek. Verilen bu cezanın karasuları dışında yerine getirilemeyen kısmı, hizmet yerini terk etmeme cezası olarak yerine getirilecek.

         Uyarma, kınama, hizmete kısmi süreli devam ve aylıktan kesme cezaları disiplin amirleri, hizmet yerini terk etmeme ve oda hapsi cezaları disiplin kurulları ve disiplin amirleri, Silahlı Kuvvetler'den ayırma cezası yüksek disiplin kurulları tarafından verilecek.

         Silahlı Kuvvetler'den ayırma cezası alanlar, seferberlik ve savaş halleri haricinde TSK'da herhangi bir şekilde görev alamayacak. Silahlı Kuvvetler'den ayırma cezası; Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığı'nda oluşturulacak yüksek disiplin kurulları tarafından verilecek ve ilgili Kuvvet Komutanı, Jandarma Genel Komutanı veya Sahil Güvenlik Komutanı'nın onayı ile uygulanacak. Bu ceza, general ve amiraller hakkında ise Genelkurmay Başkanlığı'nda teşkil edilecek yüksek disiplin kurulu tarafından verilecek ve yerine getirilecek.

         Genelkurmay Başkanı'nın eldeki bilgi ve belgelere ya da gerekli görmesi üzerine yaptırdığı disiplin soruşturması sonucuna göre hakkında bu cezanın verilmesine kanaat getirdiği personelin dosyaları, karar verilmek üzere doğrudan yetkili yüksek disiplin kuruluna sevk edilecek.

         Yüksek disiplin kurullarında kararlar oy çokluğuyla alınacak.

         TSK'dan ayırma cezası alan yedek subaylar, kalan askerlik hizmetlerini er rütbesiyle tamamlayacak.         

         -Hangi disiplinsizliğe hangi ceza verilecek?-         

         Emri mütalaa etmek, görevde kayıtsızlık, hizmet dışındayken amir veya üste saygısızlık, mesai çizelgesine uymamak, bozuk kılık ve kıyafet, usulsüz müracaat veya şikayette bulunmak, israf, saygısızlık, başkalarını kötülemek, askeri nezaket kurallarına uymamak, hizmet haricinde yalan söylemek, selamlama kurallarına uymamak, zamana riayet etmemek, mesai dışında sivil veya üniformalı olarak aşırı alkol kullanımı, görev dönüşü tekmil vermemek, kişisel ve çevre temizliğine dikkat etmemek, kendini geliştirmede yetersiz kalmak eylemlerine uyarı cezası verilecek.

         Amir veya üste nezaketsizlik, meslek etiğine aykırı davranış, küfürlü konuşma, askeri silsileyi bozarak hareket etme, uygun olmayan hitaplarda bulunma, sorumluluktan kaçma, askeri eşyayı uygun kullanmama ve sağlığın korunması kurallarına uymama hallerinde kınama cezası uygulanacak.

         Üste saygısızlık, görev yerini izinsiz terk etmek, temaruz, uygunsuz davranışlarda bulunmak ve açıklanmaması gereken bilgiyle ilgili yetkisiz kişilere karşı ketum davranmamaya karşı hizmete kısmi süreli devam cezasına karar verilebilecek.

         Amire saygısızlık, yalan söylemek, hizmetle ilgisi olmayan emir vermek, ayırımcılık yapmak, yasak edilen yerlere girmek, kayırma talep etmek, maiyetinden hediye kabul etmek, hizmetteyken siyasi içerikli konuşmak, yasaklanmış faaliyetlere katılmak, izinsiz olarak garnizonu terk etmek, ulaşım güvenliğini ihlal etmek aylıktan kesme cezası gerektirecek.

         Emre itaatsizlik, kısa süreli kaçma, izin süresini geçirme, hizmete mahsus eşyaya zarar verme, hediye isteme veya borç alma, disiplinsizlik hakkında soruşturma yapmama, asta kötü muamele, nöbet talimatına aykırı hareket, hoşnutsuzluk yaratma, tahrik, sarhoşluk, kumar oynama, yasak malzemeyi bulundurma, dernek, vakıf ve spor kulüplerinin faal üyeliklerine izin almadan girme, disiplin cezasının yerine getirilmesine karşı gelme ve kavga etme fiillerine hizmet yerini terk etmeme cezası verilecek.         

         -Ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler-         

         Kanuna göre, bazı zorunluluk halleri ve ekonomide öngörülmeyen durumlar dışında aşırı derecede borçlanmaya düşkün olmak ve bu borçlarını ödememeyi alışkanlık haline getirmek, ahlaki zayıflık, hizmete engel davranışlarda bulunmak, gizli bilgileri açıklamak, ideolojik veya siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak, uzun süreli firar etmek, disiplinsizliği alışkanlık haline getirmek, iffetsiz bir kimseyle evlenmek veya böyle bir kimseyle yaşamak, gayri tabii mukarenette bulunmak TSK'dan ayırma sebebi olacak.

         Sözleşmeliler hariç subay, astsubay ve uzman jandarmalara belli ceza puanına gelmeleri durumunda da ayırma cezası verilecek.

         Askeri öğrencilere, disiplinsiz davranışlarına göre kınama ya da izinsizlik cezaları verilecek.

Disiplinsizlik veya suç teşkil edebilecek bir fiili nedeniyle hakkında yapılan inceleme ve araştırmanın sıhhatli devam etmesi amacıyla, görevi başında kalmasında sakınca görülecek subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş veya sözleşmeli erbaş ve erler, idari izinli sayılarak görevlerinden geçici olarak uzaklaştırılabilecek.

         TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen TSK Disiplin Kanunu'na göre, erbaş ve erlere; izinsizlik, ilave hizmet yükleme, oda hapsi ve hizmetten men olmak üzere dört çeşit ceza verilebilecek. İzinsizlik, ilave hizmet yükleme ve oda hapsi cezaları disiplin amirlerince; hizmetten men cezası ise disiplin kurullarınca verilecek.         

         -Oda hapsi-         

         Oda hapsi cezası, tek istisna haricinde barış zamanında kaldırılıyor. Bu cezanın barış zamanında verilmesine yönelik tek istisna, karasuları dışında bulunan gemilerde işlenen disiplinsizlik halleri olarak belirlendi.

         Hizmetten men cezası, ''Hizmetten men cezasının felsefesi, disiplini bozan erbaş ve erin, bozulan disiplinin süratle yeniden sağlanması amacıyla disiplini bozduğu askeri ortamdan, yani hizmetten uzaklaştırılması'' şeklinde tanımlandı. Bu şekilde hizmetten uzaklaştırılmış olan erbaş ve er günlük eğitim faaliyet takviminde yer alan eğitimlere iştirak ettirilmeyecek. Ancak bu erbaş ve erler, günlük eğitim faaliyetleri dışındaki diğer idari faaliyetlere, uyulması gereken kurallara göre katılacaklar. Ayrıca bu personele, birliğinde yürütülen yemekhane temizliği gibi ortak faaliyetlere ilişkin veya ihtiyaç duyulan diğer askeri hizmet ve görevler de verilebilecek.

         Erbaş ve er, hizmetten men cezasının yerine getirilmesi sırasında, yat saati, banyo saati, yemek saati gibi birliğin ortak hareket ettiği tüm kurallara uyacak.. Aksi davranışlara, kanuna uygun olarak disiplin cezası verilebilecek.

         Bu ceza, sadece disiplin kurulları tarafından verilebilecek ve cezanın miktarı da 7 ile 15 güne kadar olabilecek.         

         -İlave hizmet yükleme cezası günde 8 saatten fazla olmayacak-         

         İlave hizmet yükleme cezası; erbaş ve erin, mesai içinde, mesai sonrasında veya hafta sonu tatil günlerinde, nöbet hizmeti dahil askeri hizmetlerde veya disiplinsiz davranışının ıslah edilmesine katkı sağlayacağı düşünülen ve bu kapsamda cezayı veren disiplin amirleri tarafından belirlenen bir vazifede aralıklı veya sürekli olarak ve günde 8 saatten fazla olmamak üzere verilebilecek.

         Oda hapsi cezası; bu amaçla tahsis edilecek hapis odasında yerine getirilecek. Hapis odalarının kapısında nöbetçi bulundurulacak. Oda hapsi cezası alan erbaş ve erler, cezanın yerine getirilmesi sırasında gerektiğinde askeri hizmetlerde kullanılabilecek.

         Disiplin cezalarının türü ve miktarı; erbaş ve erin hizmet ve disiplin safahatı ile eylemin niteliği göz önüne alınarak disiplin amirleri tarafından takdir edilecek. Disiplin amirleri, erbaş ve erin olumlu hizmet safahatını dikkate alarak disiplin cezası vermeyebilecek.         

         -Görevden geçici uzaklaştırma-         

         Disiplinsizlik veya suç teşkil edebilecek bir fiili nedeniyle hakkında yapılan inceleme ve araştırmanın emniyetli ve sıhhatli olarak devam etmesi amacıyla, görevi başında kalmasında sakınca görülecek subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş veya sözleşmeli erbaş ve erler idari izinli sayılarak görevlerinden geçici olarak uzaklaştırılabilecek.

         Geçici olarak görevden uzaklaştırma kararı; sıralı disiplin amirlerinden birisinin veya disiplin soruşturmacılarının teklifi üzerine ya da doğrudan disiplin amiri konumundaki asgari tugay ve eşiti ile daha üst seviyedeki birlik, karargah veya kurum amirleri tarafından, 15 iş gününe kadar verilebilecek. İhtiyaç duyulması halinde bu süre bir katına kadar artırılabilecek.

         Görevden uzaklaştırma tedbiri, süresi sonunda başka bir işleme gerek kalmadan ortadan kalkacağı gibi, gerek görülmesi veya görevden uzaklaştırmaya neden olan fiilin herhangi bir suç veya disiplinsizlik teşkil etmediğinin anlaşılması halinde kararı veren disiplin amiri tarafından sürenin tamamlanmasından önce de kaldırılabilecek. Görevden ayrı kalınan süre hizmetten sayılacak. Bu süre içinde ilgili personelin ''asker kişi'' sıfatı devam edecek, ancak emir veremeyecek.

         Yapılan soruşturma sonunda, görevine devam etmesinde kendisi veya birliği açısından sakıncalar bulunduğuna karar verilen subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş veya sözleşmeli erbaş ve erin başka bir göreve atanması, kısa süreliğine görevden uzaklaştırmaya yetkili makamlar tarafından ilgili personeli atamaya yetkili makama teklif edilebilecek.

         Atamaya yetkili makam tarafından, resen veya yapılan teklifin uygun görülmesi üzerine, ilgili personel zamana bağlı olmaksızın bulunduğu garnizonda veya başka garnizonda durumuna uygun başka bir kadroya ya da komutanlık emrine atanacak.         

         -Disiplin cezaları idari işlemlerde dikkate alınacak-         

         Disiplin cezaları ve diğer idari yaptırımlara ilişkin bilgi ve belgeler, ilgililerin şahsi dosyalarına konularak korunacak ve kayıt altına alınacak. Disiplin cezaları ve diğer idari yaptırımlar, nitelik ve niceliklerine uygun olarak; personel hakkında yapılacak sicil, terfi, atama, ayırma, ilişik kesme, sözleşme feshi, özellikli görevlere seçim ve benzeri idari işlemlerde göz önünde bulundurulacak.

         Disiplin kurulları tarafından verilen hizmetten men cezası ile oda hapsi cezaları, yedek subaylar ile erbaş ve erlerin askerlik hizmet sürelerine eklenecek ve bu kişiler o süre kadar geç terhis edilecek. Yükümlülük süresinin uzaması halinde, personele özlük hakları statüsüne uygun olarak ödenmeye devam edilecek.

Yüksek disiplin kurulları tarafından verilen TSK'dan ayırma cezaları ile subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından barış zamanında verilmiş olan aylıktan kesme, hizmet yerini terk etmeme ve oda hapsi cezalarına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde iptal davası açılabilecek.

         TSK Disiplin Kanunu'na göre, Disiplin Kurulu, subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaşlar ile sözleşmeli erbaş ve erlerin hizmet yerini terk etmeme cezası gerektiren disiplinsizliklerine ilişkin tahkikatı yapmak veya yaptırmak ve hizmet yerini terk etmeme cezası ile cezalandırmakla; erbaş ve erlerin hizmetten men cezası gerektiren disiplinsizliklerine ilişkin tahkikatını yapmak veya yaptırmak ve hizmetten men cezası ile cezalandırmakla görevli ve yetkili olacak.

         Seferberlik ve savaş hali müddetince işlenen ve disiplin kurullarının görevine giren disiplinsizliklere; hizmet yerini terk etmeme veya hizmetten men cezası yerine, aynı esaslarla ve bu düzenlemede belirlenen sürelerle oda hapsi cezası verilecek.

         Disiplin Kurulu, yapacağı tahkikatın her safhasında istem üzerine veya gerek görmesi durumunda; ilgililerin özlük dosyasını ve her nevi evrakı incelemeye, ilgili kıta, karargah, kurum veya amirlerden bilgi almaya, belge istemeye, tanık ve bilirkişi dinlemeye, keşif yapmaya, hakim veya savcı kararı gerektirmeyen durumlarda kriminal inceleme yaptırma da dahil olmak üzere, tahkikatı aydınlatacak her türlü idari işlemi yapmaya veya yaptırmaya yetkili olacak.         

         -Yapılacak tahkikat usulü-         

         Disiplin Kurulu'na sevk edilmesi gereken disiplin soruşturma evrakı, disiplin subaylığına, disiplinsizliğin öğrenilmesinden itibaren en geç otuz gün içinde gönderilecek.

         Disiplin subayı tarafından yapılan inceleme sonunda; adli veya askeri mahkemelerin görevine giren bir suçun işlendiğinin tespit edilmesi halinde, dosyanın bir suretinin görevli merci gönderilmesine; disiplin kurulunun görev alanına girmeyen bir disiplinsizlik tespit edilmesi halinde gerekçesi ile birlikte evrakın ilgili disiplin amirine iade edilmesine karar verilecek.

         Dosyanın disiplin kurulunda görüşülmesine karar verilmesi halinde; disiplinsizlik yapan personele, hakkında iddia olunan hususlar, dosyanın disiplin kurulunda görüşülmesinden önce disiplin subayı tarafından hazırlanacak bir yazı ile bildirilecek.

         Disiplin kuruluna sevk edilen personel; tahkikatın gizliliğini, üçüncü şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğini, gizli ve özel nitelikteki bilgileri korumaya yönelik olanların dışındaki soruşturma evrakını inceleme, tanık dinletme ve disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak savunma yapma hakkına sahip.         

         -Tahkikat sonucu verilecek karar-         

         Disiplin Kurulu, tahkikat sonucunda; disiplin cezası verilmesine yer olmadığına veya disiplin cezası verilmesine yahut kurulun yetkisizliğine karar verebilecek.

         Disiplin kurullarında kararlar oy çokluğu ile alınacak. Oylar dağılırsa, hakkında tahkikat yapılanın en çok aleyhinde olan oy, çoğunluk elde edilinceye kadar kendisine daha yakın olan oya tabi olacak.

         Disiplin Kurulu kararlarının gerekçesinde, disiplinsizliğin oluştuğunu veya oluşmadığını gösteren unsurlar ile cezanın miktarının tayininde esas alınan hususlar gösterilecek.         

         -Cezanın Yerine Getirilmesi-         

         Disiplin amirleri tarafından, disiplinsizliğin kendileri tarafından öğrenilmesinden itibaren bir ay ve her halde disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren iki yıl geçtikten sonra disiplin cezası verilemeyecek.

         Disiplin kurullarında yapılan tahkikatlarda, fiilin disiplin amiri tarafından öğrenilmesinden itibaren 6 ay ve her halde disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren iki yıl geçtikten sonra disiplin cezası verilemeyecek.

         Silahlı Kuvvetler'den ayırma cezasını gerektiren durumun oluştuğunun disiplin amirleri tarafından tespit edilmesinden itibaren bir yıl ve disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren 5 yıl geçtikten sonra, aynı sebeple Yüksek Disiplin Kurulu tarafından ceza verilemeyecek.         

         -Savunma hakkı-         

         Disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından savunma alınmadan disiplin cezası verilemeyecek. İsnat olunan hususlar ile savunma için verilen süre açıkça ve yazılı olarak ilgiliye bildirilecek.

         Disiplin amirleri tarafından verilen disiplin cezalarına karşı, cezanın tebliğ edilmesinden itibaren üç iş günü içinde itiraz edilebilecek.

         İtiraz, yetkili üst disiplin amiri tarafından beş iş günü içinde karara bağlanacak. Disiplin kurulu tarafından verilen kararlara karşı tebliğinden itibaren 5 iş günü içinde, teşkilatında disiplin kurulu kurulan komutan veya askeri kurum amiri ile hakkında karar verilen kişi tarafından bir üst komutanlığın disiplin kuruluna iletilmek üzere itiraz edilebilecek.

         Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı teşkilatında kurulan Disiplin Kurulunun kararlarına karşı yapılan itirazı, hükme katılanlardan daha kıdemli olan başkan ve üyelerden kurulan yeni bir kurul inceleyecek.         

         -Yargı denetimi-         

         Yüksek disiplin kurulları tarafından verilen Silahlı Kuvvetler'den ayırma cezaları ile subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından barış zamanında verilmiş olan aylıktan kesme, hizmet yerini terk etmeme ve oda hapsi cezalarına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde iptal davası açılabilecek.

         Silahlı Kuvvetler'den ayırma cezası hariç olmak üzere zorunluluk hallerinde cezanın yerine getirilmesinin sonraya bırakılmasına veya ara verilerek yerine getirilmesine disiplin amirleri tarafından karar verilebilecek. Ancak bu süre hiçbir şekilde cezanın kesinleşmesinin ardından bir yılı geçemeyecek.

TSK Disiplin Kanunu ile bedelli askerlik hizmeti için yeni bir hak tanınacak.

         TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen kanuna göre, bedelli askerlikte belirlenen bedelin yarısını ödeyerek başvurusu kabul edilenlerden ikinci taksit için öngörülen 6 aylık süreyi geçirenler veya ilk taksitini geri alanlar ile şartları taşıdığı halde 15 Haziran 2012 tarihine kadar başvuruda bulunmayanlara, bedelli askerlik için yeni bir hak tanınacak.

         Bu haktan yararlanmak için; fiilen askerlik hizmetine başlamamış olmak ve ilk taksidi ödemiş olanlar için kalan taksidi, diğerleri için ise maddede öngörülen miktarın tamamını 1 aylık sürede defaten ödemiş olmak gerekecek.

         Verilen bir önergenin kabul edilmesiyle, fiili askerlik hizmetine, 1076 sayılı Yedek Subay ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu uyarınca başladıktan sonra bir nedenle bu kanun kapsamından çıkarılarak noksan hizmetli olarak aranan yükümlüler, istekleri halinde bir ay içerisinde 30 bin TL'yi defaten ödemeleri şartıyla bedelli askerlik hizmetinden yararlanabilecekler.

         Uzman Erbaş Kanunu'na eklenen bir hükümle, kanser, tüberküloz, kronik böbrek yetmezliği ile ruh ve sinir hastalıkları gibi uzun süreli tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığa yakalananlar, sağlık kurulları raporlarında gösterilecek lüzum üzerine, toplam olarak ve fiilen 3 yılı geçmemek şartıyla, tedavi, istirahat veya hava değişimine tabi tutulabilecek ve bu kişilerin ilişikleri kesilmeyecek.

         Bu hüküm, sözleşmeli subay ve astsubaylar için de geçerli olacak.

         Disiplin hukukuna ilişkin mevzuat Silahlı Kuvvetler'de görev yapan siviller açısından uygulanmayacak.

         Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler, YAŞ'ın kararları ile disiplinsizlik nedeniyle verilen disiplin cezaları ve diğer idari yaptırımlar yargı denetimi dışında olacak.

         Ancak; YAŞ'ın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararına ve askeri disiplin ile ilgili kanunlarda yargıya açık olduğu belirtilmiş olan disiplin cezalarına karşı yargı yolu açılacak.

         Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, yerine getirilmekte olan oda ve göz hapsi cezalarının infazına hemen son verilecek, disiplin mahkemelerinde bulunan ve kararı kesinleşmemiş dosyalar, 30 gün içinde disiplin amirine iade edilecek. Disiplin amiri, bu Kanun hükümleri çerçevesinde yeniden değerlendirme yapacak, devam etmekte olan disiplin soruşturmaları hakkında da bu Kanun hükümleri uygulanacak.

         Kanunun yürürlüğe girmesinden önce disiplin amirleri veya disiplin mahkemeleri tarafından verilmiş ve infaz edilmiş disiplin cezalarına bağlı olarak yapılmış idari işlemler ise devam edecek.     

         -''YAŞ kararıyla bin 543 personelin ilişiği kesildi''-         

         Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, tasarının görüşmeleri sırasında soruları yanıtlarken, 1984-2009 yılları arasında YAŞ kararıyla bin 543 personelin ilişiğinin kesildiğini bildirdi.

         Yılmaz, 2001-2012 yılları arasında firar, aşırı borçlanma, ahlaki nedenler, hırsızlık, rüşvet, uyuşturucu ve genel disiplinsizlik nedeniyle 2 bin 604 personelin ilişiğinin kesildiğini kaydetti.

         Suriye halkının destekçisi olduklarını belirten Yılmaz, hiçbir terör örgütünün veya teröre destek veren hiç kimsenin destekçisi olmadıklarını vurguladı.

         Yılmaz, YAŞ'da emekliye sevk edilenlerin tutuklu olmalarıyla hiçbir alakası olmadığını, kadrosuzluk nedeniyle, haklarında dava açılmamış olanların da emekli olabildiğini kaydetti.

         Bir soru üzerine Yılmaz, yargının süratli şekilde karar vermesi gerektiğini söyledi.

         Yılmaz, bazı iddialarla ilgili olarak, ''Elinde yolsuzluk belgesi olan savcıya belgesini verir. Vermezse suç ortağıdır, müfteridir'' diye konuştu.

         Tasarının yasalaşmasından sonra TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, birleşimi bugün saat 14.00'de toplanmak üzere kapattı.AA

http://www.zaman.com.tr/gundem_tsk-disiplin-kanunu-tasarisi-kabul-edildi_2047677.html
#262


TBMM Genel Kurulu'nda, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'da değişiklik yapan teklif, kabul edilerek yasalaştı.

Yasaya göre, hak sahiplerine doğrudan satılacak taşınmazların bedeli, taşınmazın 400 metrekareye kadar olan kısmı için rayiç bedelin yüzde 50'si; fazlası için rayiç bedelin yüzde 70'i üzerinden hesaplanacak.

Birden fazla taşınmazda hak sahibi olunması halinde, yüzde 50 satış bedeli hesaplaması, hak sahibinin tercih edeceği sadece bir taşınmaz için uygulanacak.

Bir taşınmazdaki hak sahipliğinin devredilmesi halinde yüzde 50 satış bedelinin hesaplanması, taşınmazın sadece 400 metrekaresi için ve hak sahipleri hisseleri oranlanarak uygulanacak.

Daha önce başvuru bedeli yatırmadan yapılan başvurular ile bundan sonra yapılacak başvurular, başvuru bedeli alınmaksınız geçerli kabul edilecek.

Önceki kanunda, 2-B arazisinin satış bedelinin tamamı rayiç bedelin yüzde 70'i üzerinden hesaplanıyordu.

*2-B arazileri için 427 bin kişi başvurdu

*2-B'de orman köylüsüne yüzde 20 indirim geliyor

*2/B'de indirim yapan tasarı komisyonda kabul edildi

Bu düzenleme özel değil

Teklifin görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, rayiç bedellerin yüksekliğine ilişkin eleştiriler üzerine "Rayiç bedelin tespiti ve buna ilişkin gerekli kontroller objektif kriterler uygulanarak yapılıyor. Türkiye'nin her yerinde rayiç bedelin olması mümkün değildir. Bu düzenleme özel değil, ülke genelinde uygulanacak genel bir düzenlemedir'' diye konuştu

GÖRÜŞMELERDEN NOTLAR

TBMM Genel Kurulu'nda, 2-B arazilerinin satışına ilişkin kanun teklifinin 1. maddesi kabul edildi.

Kabul edilen maddeye göre, hak sahiplerine doğrudan satılacak taşınmazların bedeli, taşınmazın 400 metrekareye kadar olan kısmı için rayiç bedelin yüzde 50'si; fazlası için rayiç bedelin yüzde 70'i üzerinden hesaplanacak. Birden fazla taşınmazda hak sahibi olunması halinde, yüzde 50 satış bedeli hesaplaması, hak sahibinin tercih edeceği sadece bir taşınmaz için uygulanacak.

AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli ve MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır'ın ortak imzasıyla verilen ve kabul edilen önergeyle, maddeye yeni bir fıkra eklendi. Buna göre, bir taşınmazdaki hak sahipliğinin devredilmesi halinde yüzde 50 satış bedelinin hesaplanması, taşınmazın sadece 400 metrekaresi için ve hak sahiplerinin hisselerine oranlanarak uygulanacak.

Daha önce başvuru bedeli yatırmadan yapılan başvurular ile bundan sonra yapılacak başvurular, başvuru bedeli alınmaksızın geçerli kabul edilecek.

Önceki kanunda, 2-B arazisinin satış bedelinin tamamı rayiç bedelin yüzde 70'i üzerinden hesaplanıyordu.

Maddede verdikleri önerge üzerinde söz alan CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Nisan ayında kanunun kabulünden bu yana geçen 9 aylık süre içinde, 500 bine yakın vatandaşın başvurduğunu ve beklediğini söyledi. Hamzaçebi, ''Fiyatları tarttınız, bu rakam fazla, şimdi düzeltme teklifi getirdiniz. Hiç şüphesiz Nisan'da kabul edilen kanuna göre adımdır ama derde deva, sorunu çözecek nitelikte değildir. Vatandaşların sorunu, bu düzenlemeye rağmen çözülmeyecektir'' dedi.

Hamzaçebi, Nisan'da kabul edilen kanun ile orman köylüsünün desteklenmesine yönelik kanunun yürürlükten kaldırıldığını anımsattı. Hamzaçebi, 2-B kanununun ilk hedefinin, orman köylüsünü desteklemek olması gerekirken, teklifte buna yönelik hiçbir şeyin bulunmadığını kaydetti. Hamzaçebi, bu arazilerin asıl hak sahibinin, orman köylüsü olduğunu ifade etti.

MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, devlet ile millet arasında kangrenleşen bu sorunu toptan çözecek bir düzenlemeyi birlikte çıkarma çağrısında bulundu.

Türkiye'nin İstanbul'dan, bu sorunun da Beykoz'dan ibaret olmadığını anlatan Şandır, ''Kocaeli, Sakarya, Kastamonu, Çanakkale, ülkenin her bölgesinde bu sorunun çıkmasının nedeni devlet. Bu sorunu doğru çözmüyorsunuz. 400 metrekarede fiyat indirimi yapıyorsunuz da niye 500, bin metrekarede değil-'' diye sordu.

Şandır, köylünün, ekip, biçtiği 2-B arazilerinde emeğinin olduğunu ifade ederek, bunun yok sayılarak, ''rayiç bedelden alacağım'' denilmesinin, zulüm olacağını savundu. Şandır, ''Tümünde rayiç bedeli yüzde 50'ye indirelim'' dedi.

BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, orman içi köylüsü ile orman alanında fabrika, golf sahası, beş yıldızlı otel yapanın aynı kefeye konulması halinde burada adaletten bahsedilemeyeceğini belirtti.

Öte yandan, bugün yapılacağı duyurulan Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu toplantısı, Genel Kurul'da 2-B teklifinin görüşülmesi dolayısıyla yarına ertelendi.

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 2-B kapsamında şu ana kadar 481 bin 748 kişinin başvurusu olduğunu söyledi.

TBMM Genel Kurulu'nda, 2-B arazilerinin satışına ilişkin kanun teklifinin görüşmeleri sürüyor.

Teklifin 2. maddesi üzerinde soruları yanıtlayan Yılmaz, 75 milyonun hakkı korunarak bir kanun hazırlandığını dile getirdi.

2-B kapsamında toplam 591 bin 913 parsel bulunduğunu; 671 bin 980 kullanıcı olduğunu bildiren Yılmaz, 2-B kapsamında şu ana kadar 481 bin 748 kişinin başvurusu olduğunu söyledi.

Başvuru sayısının yüzde 70'in üzerine çıktığını belirten Yılmaz, 400 metrekare kadar rayiç bedelin yüzde 50'si üzerinden hesaplanacak olmasının, zenginleri korumak amacıyla değil, gecekonduda yaşayan fakir fukara için yapıldığını ifade etti. Yılmaz, ''Zengin adam 400 metrekarede villa yapmaz, kesmez'' dedi.

2-B arazilerinin satışında, taşınmazların 400 metrekareye kadar olan kısmı, rayiç bedelin yüzde 50'si esas alınarak hesaplanacak.

TBMM Genel Kurulu'nda, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'da değişiklik yapan teklif, kabul edilerek yasalaştı.

Yasaya göre, hak sahiplerine doğrudan satılacak taşınmazların bedeli, taşınmazın 400 metrekareye kadar olan kısmı için rayiç bedelin yüzde 50'si; fazlası için rayiç bedelin yüzde 70'i üzerinden hesaplanacak.

Birden fazla taşınmazda hak sahibi olunması halinde, yüzde 50 satış bedeli hesaplaması, hak sahibinin tercih edeceği sadece bir taşınmaz için uygulanacak.

Bir taşınmazdaki hak sahipliğinin devredilmesi halinde yüzde 50 satış bedelinin hesaplanması, taşınmazın sadece 400 metrekaresi için ve hak sahipleri hisseleri oranlanarak uygulanacak.

Daha önce başvuru bedeli yatırmadan yapılan başvurular ile bundan sonra yapılacak başvurular, başvuru bedeli alınmaksınız geçerli kabul edilecek.

Önceki kanunda, 2-B arazisinin satış bedelinin tamamı rayiç bedelin yüzde 70'i üzerinden hesaplanıyordu.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, teklifin görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Bozdağ, ORKÖY Genel Müdürlüğü'nün kapatıldığını ancak buradaki hizmetlerin, şimdi tek elden, başarılı şekilde yürütüldüğünü söyledi. Bozdağ, 2010'da 53 milyon lira, 2011'de de 70 milyon lira desteğin bulunduğunu bildirdi.

Rayiç bedellerin yüksekliğine ilişkin eleştiriler üzerine Bozdağ, ''Rayiç bedel tespiti, Devlet İhale Kanunu uyarınca belediye, ticaret ve sanayi odaları, borsa gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden oluşturulmak suretiyle taşınmazın imar durumu, belediye hizmetlerinden yararlanma durumu gibi özellikleri dikkate alınarak, illerde defterdarlık ve ilçelerde mal müdürlüklerince ve ilgili kanun uyarınca Maliye uzmanlarınca yapılıyor. Rayiç bedelin tespiti ve buna ilişkin gerekli kontroller objektif kriterler uygulanarak yapılıyor. Türkiye'nin her yerinde rayiç bedelin olması mümkün değildir. Bu düzenleme özel değil, ülke genelinde uygulanacak genel bir düzenlemedir'' diye konuştu.
#263


Başbakan, ralli şampiyonlarıyla Katar'da buluştu

Katar'da, uluslararası ralli şampiyonları Burcu Çetinkaya ve Yardımcı Pilot Zinet Özlem Akgüç'le sohbet eden Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'ın sürat konusunda kendisini ürküttüğünü söyledi. Erdoğan'ın "Eskiden sürat yapardım" sözleri üzerine Emine Erdoğan "Artık siyasette ralli yapıyor" karşılığını verdi. Çetinkaya ve Öktem, "Suriye İçin Bir Ekmek Bir Battaniye' kampanyasının afişlerini araçlarına yapıştırdı.

Ortadoğu Ralli Şampiyonası'nın Katar'da düzenlenen birinci ayağını kazanan Türk ralliciler Burcu Çetinkaya ve Özlem Akgüç, yarış arabalarıyla birlikte Başbakan'ı karşıladı. Görüşmede Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, rallici bayanlardan araç ve yarışlar hakkında bilgi aldı. Burcu Çetinkaya, yarışta takla attıklarını ve 5 lastiği değiştirdiklerini belirterek, ''Suriye'ye destek için yarıştık, bütün zorluklara rağmen yarışı tamamladık'' dedi. Yardımcı Pilot Özlem Akgüç'ün, araç üzerinde bulunan Başbakanlığın ''Suriye İçin Bir Ekmek Bir Battaniye'' yardım kampanyasının afişlerini ve aracın ön camındaki Arapça yazılmış besmeleyi göstererek ''Bismillahirrahmanirrahim diye başlıyor, el ele veriyoruz. Allah'ın izniyle kazanıyoruz'' ifadelerini kullandı. Ralliye ilgisinin olup olmadığının sorulması üzerine de Erdoğan ''Yok. Artık o kadar riskli işlere girmiyorum'' dedi. Erdoğan'ın bu sözleri üzerine eşi Emine Erdoğan da ''Başbakan artık siyasette ralli yapıyor'' değerlendirmesinde bulundu. Erdoğan da eşi Emine Erdoğan'ın sürat konusunda kendisini ürküttüğünü ifade ederek ''Eskiden sürat yapardım, artık yapmıyorum. Korumaların arkasından 110-120 öyle gidiyoruz'' dedi. Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan rallici bayanlarla kampanyanın afişi önünde fotoğraf çektirdi.

http://haber.stargazete.com/politika/basbakan-erdogan-neden-olmasin/haber-723589





Nefes kesen ralli: Avukat Özlem Akgüç, Sibel Eraslan, Star Gazetesi

Anadolu Ajansı'ndan Yusuf Karadağ vasıtasıyla tanıdım Avukat Özlem Akgüç'ü. Antalya'da sevilen, popüler, genç bir kadın olarak değişik sosyal aktivitelerle göze çarpıyordu. Radyocu, sivil toplumcu, Antalya spor camialarıyla iç içe, siyasette gençliğin nabzını tutan, ele avuca sığmayan renkli bir kişiliği vardı Özlem'in.

Onu Katar Rallisindeki şampiyonadan tanıdınız.

Ona ismiyle hitap edecek kadar yakın hissediyorum kendimi. Hem genç bir meslektaşım olarak hem de yaşadığı hayatın anlamını sorgulayan, meraklı bir ruhu taşıdığı için. Zaten yollarımızı bitiştiren Yusuf Karadağ da onun toplum önünde hemen göze çarpan enerjisinin yanı sıra kalbinde atan arayış nabızlarına dikkat çekmişti.

Tanışmamızdan kısa bir süre sonra bir Kandil günü hediyesi gibi karşıladığım tesettüre giriş hikayesiylede bir masal gibi Özlem'in hayat ritimleri... Sosyal medyada zaman zaman gezi notları bazen futbol yorumları yapan bir kızın, birden bire hayat ve hayatın manası ile ilgili ciddi sorular sormaya başlaması, elbette sarsıcı, ezber bozucu bir tecrübeydi.

Düşünüyorum da bunun hala tam olarak cevabını bulamıyorum, insan niçin ve nasıl inanır? Saat kaçtır mesela inanmaya başladığınızda, bunu hangi inanan tam olarak cevaplayabilir ki? O, birdenbire gelen bir sıçrama gibidir çünkü. Birden kendinizi bir ırmağın içinde buluverişiniz gibi. "Ses veren çamurun" birdenbire kendi sesini işitivermesi gibidir bu. Zamanını, saatini sorsalar sonradan, söyleyemezsiniz. Çünkü bu sevmek gibidir. Sanki en başından beri o denizde yüzüyormuşsunuz, onu ilk günden beri tanıyormuşsunuz gibi gelir size... İnanmanın matematiği yok. Çünkü inanmak sayılarla hesap edilecek bir formülasyonu altüst eder her seferinde...

***

Peki ya ibadet etmek? Yani inandıktan sonra, kulluğa dair iz ve delilleri niçin taşımak isteriz üzerimizde, alnımızda, bileklerimizde, avuçlarımızda, ayaklarımızda, tebessümümüzde, okşadığımız başlarda, paylaştığımız ekmek kırıntılarında, parmak uçlarımızda bile...

Niçin taşmak isteriz inancımızın izlerini? Bir kadın niçin örtünür mesela?

Nişanlılar, sözlüler niçin yüzük takarlar? Çocukluk arkadaşlarınızın fotoğrafını niçin saklarsınız yıllar içinde sararıp solsa da? Bir anne için çocuğunun ilk patiği niçin vazgeçilen çöpler arasına girmez asla? Büyükannenizin Kuranı Kerim okurken sayfalar arasına iliştirdiği tavus kuşu tüyü niçin 110 yaşındayken bile en yeni hatıralarınız arasındadır?

Sevmek, unutmamak ve hatırlamak, hep akılda tutmaktır çünkü.

Sevmek, inanmaktır.

Avukat Özlem Akgüç'ün hıphızlı bir tempoyla yaşadığı hayatı bir kandil günü İslami tesettürüyle yaşamaya karar verişi beni çok etkilemişti. O geceyi unutamam.

Bizi yüzümüzü hiç görmeden, el ele hiç tutuşmadan "kız kardeş" kılan "o" şey harikuladeydi. Siz hiç tanımadığınız bir kız için dua ettiniz mi? Sanki onu yüz yıldır tanırmışsınız gibi geldi mi hiç size?

İslam dendiğinde beni en çok etkileyen şeydir bu; samimiyet, sevgi, nezaket ve dünyanın en kalabalık ailesinin bir evladı, kardeşi oluvermek. Birdenbire...

Danıştay'ın başörtülü avukatlar hakkında açtığı kapı haberini alınca, ilk aklıma gelen kişilerdendi Avukat Özlem Akgüç. Kendisine "Haydi Özlem Antalya Mahkemeleri seni bekliyor" dediğimde, Özlem'in sesi Katar'dan çıktı... Katar'daki ralliye katılmış arkadaşı Burcu Çetinkaya'ya co-pilot olarak. Arabalarında "Suriye için Yardım" afişleri var.

"Ha bi bu kusur kalmıştı" diyenleriniz olabilir. Hz. Aişe'nin deve yarışlarına olan merakını söylemeyeceğim merak etmeyin. Siz asıl hukuk rallisinde görün Özlem'i diyeceğim. Birdenbire olan her şeyin ipucu, taa... " çamurun ses verdiği" ilk güne kadar gider. "İster istemez gelin ikiniz de" dedi Rab, Yer ile Gök'e. İkisi de "isteyerek" ve "derhal" ve "aniden" geldiler "yan yana"...

http://haber.stargazete.com/yazar/nefes-kesen-ralli-avukat-akguc/haber-723566
#264
Rusya'nın uzak doğusundaki Blagoveşçensk kent mahkemesinde görevli hakim Yevgeni Makhno, 5 yıl hapse mahkum ettiği yolsuzlukla suçlanan bir işadamının davası görülürken, birkaç kez açıkça uyuyakaldığının ortaya çıkmasının ardından bugün istifaya zorlandı.

Dava, sanığın avukatının, Yevgeni Makhno'nun mahkeme salonunda uyuduğu sırada çekilen videolarını internette paylaşması üzerine ulusal bir skandala dönüşmüştü.

Sözkonusu videolar, sonrasında devlet televizyonunda da gösterilmişti.

Yevgeni Makhno kendisini savunurken, uyumadığını, davayı gözleri kapalı dinlediğini iddia etmişti.

Yüksek Mahkeme'nin cezalandırmamaya karar verdiği Makhno'nun görevine iade edilebilmek için sınava girmesi gerekiyor. Sanık ise yeniden yargılanacak.

http://www.haber7.com/guncel/haber/984741-mahkemede-uyuyan-hakime-agir-ceza


İşte o video:

www.youtube.com/watch?v=1n9HIS_AsDQ
#265
İSTANBUL ANADOLU ADLİYESİ YARGI ÇEVRESİ BELİRLENDİ

İstanbul Anadolu Adliyesi'nde faaliyet gösterecek olan mahkemelerin yargı çevrelerini belirleyen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu'nun 07/11/2012 gün ve 606 nolu kararı, 24.01.2013 gün ve 28538 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU KARARI

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlığından:

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

GENEL KURUL KARARI

Karar Tarihi     : 7/11/2012

Karar No          : 606

1 – İstanbul Anadolu Adliyesinde faaliyet gösterecek olan ağır ceza mahkemeleri, çocuk ağır ceza mahkemeleri, çocuk mahkemeleri, iş mahkemeleri, ticaret mahkemeleri, kadastro mahkemeleri, fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi ve infaz hâkimlikleri yargı çevrelerinin Adalar, Ataşehir, Beykoz, Çekmeköy, Kartal, Kadıköy, Maltepe, Pendik, Sancaktepe, Sultanbeyli, Şile, Tuzla, Ümraniye ve Üsküdar ilçelerinin idari sınırları olarak belirlenmesine,

2 – İstanbul Anadolu Adliyesinde faaliyet gösterecek olan diğer mahkemelerin yargı çevrelerinin Ataşehir, Çekmeköy, Kartal, Kadıköy, Maltepe, Pendik, Sancaktepe, Sultanbeyli, Tuzla, Ümraniye ve Üsküdar ilçelerinin idari sınırları olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

MAHKEME DÖNÜŞÜMLERİ: HANGİ MAHKEME HANGİ MAHKEME OLDU?

AŞAĞIDAKİ LİSTEDE ÜST SATIR YENİ MAHKEME ADINI,
ALT SATIR İSE ESKİ MAHKEME ADINI İFADE ETMEKTEDİR.


6. ÇOCUK CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY (YARISI).COCUK CEZA MAHKEMESİ

2. ÇOCUK CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY (YARISI).COCUK CEZA MAHKEMESİ

3.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

5.AİLE MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.AİLE MAHKEMESİ

9. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

6. İCRA MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.İCRA MAHKEMESİ

14. İŞ MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.İŞ MAHKEMESİ

33. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.SULH CEZA MAHKEMESİ

8. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.SULH CEZA MAHKEMESİ

6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.SULH HUKUK MAHKEMESİ

9. SULH HUKUK MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.SULH HUKUK MAHKEMESİ

3. İŞ MAHKEMESİ
KADIKÖY 1.İŞ MAHKEMESİ

4.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 2.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

6. AİLE MAHKEMESİ
KADIKÖY 2.AİLE MAHKEMESİ

10. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 2.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KADIKÖY 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 2.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 2.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 2.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

7. İCRA MAHKEMESİ
KADIKÖY 2.İCRA MAHKEMESİ

4. İŞ MAHKEMESİ
KADIKÖY 2.İŞ MAHKEMESİ

34. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 2.SULH CEZA MAHKEMESİ

9. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 2.SULH CEZA MAHKEMESİ

2. SULH HUKUK MAHKEMESİ
KADIKÖY 2.SULH HUKUK MAHKEMESİ

8.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 3.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

12. AİLE MAHKEMESİ
KADIKÖY 3.AİLE MAHKEMESİ

21. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 3.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KADIKÖY 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 3.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 3.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 3.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

18. İŞ MAHKEMESİ
KADIKÖY 3.İŞ MAHKEMESİ

9. İŞ MAHKEMESİ
KADIKÖY 3.İŞ MAHKEMESİ

39. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 3.SULH CEZA MAHKEMESİ

17. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 3.SULH CEZA MAHKEMESİ

16. SULH HUKUK MAHKEMESİ
KADIKÖY 3.SULH HUKUK MAHKEMESİ

13. AİLE MAHKEMESİ
KADIKÖY 4.AİLE MAHKEMESİ

22. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 4.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KADIKÖY 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 4.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 4.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 4.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

14. İCRA MAHKEMESİ
KADIKÖY 4.İCRA MAHKEMESİ

36. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 4.SULH CEZA MAHKEMESİ

18. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 4.SULH CEZA MAHKEMESİ

17. SULH HUKUK MAHKEMESİ
KADIKÖY 4.SULH HUKUK MAHKEMESİ

17. AİLE MAHKEMESİ
KADIKÖY 5.AİLE MAHKEMESİ

30. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 5.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

21. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KADIKÖY 5.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KADIKÖY 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

15. İCRA MAHKEMESİ  
KADIKÖY 5.İCRA MAHKEMESİ

37. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 5.SULH CEZA MAHKEMESİ

25. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 5.SULH CEZA MAHKEMESİ

18. SULH HUKUK MAHKEMESİ
KADIKÖY 5.SULH HUKUK MAHKEMESİ

31. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 6.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KADIKÖY 6.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

38. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 6.SULH CEZA MAHKEMESİ

26. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 6.SULH CEZA MAHKEMESİ

36. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 7.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

29. SULH CEZA MAHKEMESİ
KADIKÖY 7.SULH CEZA MAHKEMESİ

1. FSH CEZA MAHKEMESİ
KARTAL.FİKRİ SİNAİ HAKLAR CEZA MAHKEMESİ

1. FSH HUKUK MAHKEMESİ
KARTAL.FİKRİ SİNAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

1.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 1.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 1.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

23. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KARTAL 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

1. ÇOCUK CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 1.COCUK CEZA MAHKEMESİ

1. İCRA MAHKEMESİ
KARTAL 1.İCRA MAHKEMESİ

13. İŞ MAHKEMESİ
KARTAL 1.İŞ MAHKEMESİ

1. İŞ MAHKEMESİ
KARTAL 1.İŞ MAHKEMESİ

1. SULH CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 1.SULH CEZA MAHKEMESİ

3. SULH HUKUK MAHKEMESİ
KARTAL 1.SULH HUKUK MAHKEMESİ

1. SULH HUKUK MAHKEMESİ
KARTAL 1.SULH HUKUK MAHKEMESİ

18. AİLE MAHKEMESİ
KARTAL 1 (YARISI).AİLE MAHKEMESİ

1. AİLE MAHKEMESİ
KARTAL 1 (YARISI).AİLE MAHKEMESİ

1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KARTAL 1 (YARISI).ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

2.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 2.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

15. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 2.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

24. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KARTAL 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

4. ÇOCUK CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 2.COCUK CEZA MAHKEMESİ

2. İCRA MAHKEMESİ
KARTAL 2.İCRA MAHKEMESİ

2. İŞ MAHKEMESİ
KARTAL 2.İŞ MAHKEMESİ

2. SULH CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 2.SULH CEZA MAHKEMESİ

14. SULH HUKUK MAHKEMESİ
KARTAL 2.SULH HUKUK MAHKEMESİ

18. AİLE MAHKEMESİ ARŞİVİ
KARTAL 2 (YARISI).AİLE MAHKEMESİ

2. AİLE MAHKEMESİ
KARTAL 2 (YARISI).AİLE MAHKEMESİ

2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KARTAL 2 (YARISI).ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

7. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 3.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

11. AİLE MAHKEMESİ
KARTAL 3.AİLE MAHKEMESİ

37. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 3.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 3.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KARTAL 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

12. İCRA MAHKEMESİ
KARTAL 3.İCRA MAHKEMESİ

7. İŞ MAHKEMESİ
KARTAL 3.İŞ MAHKEMESİ

14. SULH CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 3.SULH CEZA MAHKEMESİ

19. SULH HUKUK MAHKEMESİ
KARTAL 3.SULH HUKUK MAHKEMESİ

15. SULH HUKUK MAHKEMESİ
KARTAL 3.SULH HUKUK MAHKEMESİ

16. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 4.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

15. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KARTAL 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

17. İŞ MAHKEMESİ
KARTAL 4.İŞ MAHKEMESİ

8. İŞ MAHKEMESİ
KARTAL 4.İŞ MAHKEMESİ

15. SULH CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 4.SULH CEZA MAHKEMESİ

27. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 5.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

23. SULH CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 5.SULH CEZA MAHKEMESİ

28. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 6.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

24. SULH CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 6.SULH CEZA MAHKEMESİ

34. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 7.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

27. SULH CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 7.SULH CEZA MAHKEMESİ

35. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 8.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

28. SULH CEZA MAHKEMESİ
KARTAL 8.SULH CEZA MAHKEMESİ

3. AİLE MAHKEMESİ
PENDİK 1.AİLE MAHKEMESİ

3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
PENDİK 1.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
PENDİK 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

3. İCRA MAHKEMESİ
PENDİK 1.İCRA MAHKEMESİ

5. SULH HUKUK MAHKEMESİ
PENDİK 1.SULH HUKUK MAHKEMESİ

30. SULH CEZA MAHKEMESİ
PENDİK 1 (YARISI).SULH CEZA MAHKEMESİ

3. SULH CEZA MAHKEMESİ
PENDİK 1 (YARISI).SULH CEZA MAHKEMESİ

4. AİLE MAHKEMESİ
PENDİK 2.AİLE MAHKEMESİ

4. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
PENDİK 2.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
PENDİK 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

31. SULH CEZA MAHKEMESİ
PENDİK 2.SULH CEZA MAHKEMESİ

4. SULH CEZA MAHKEMESİ
PENDİK 2.SULH CEZA MAHKEMESİ

6. SULH HUKUK MAHKEMESİ
PENDİK 2.SULH HUKUK MAHKEMESİ

17. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
PENDİK 3.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

16. SULH CEZA MAHKEMESİ
PENDİK 3.SULH CEZA MAHKEMESİ

18. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
PENDİK 4.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

29. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
PENDİK 5.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

4. İCRA MAHKEMESİ
SULTANBEYLİ.İCRA MAHKEMESİ

7. SULH HUKUK MAHKEMESİ
SULTANBEYLİ.SULH HUKUK MAHKEMESİ

5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
SULTANBEYLİ (YARISI).ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

25. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
SULTANBEYLİ (YARISI).ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

5. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
SULTANBEYLİ 1.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

5. SULH CEZA MAHKEMESİ
SULTANBEYLİ 1.SULH CEZA MAHKEMESİ

6. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
SULTANBEYLİ 2.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

6. SULH CEZA MAHKEMESİ
SULTANBEYLİ 2.SULH CEZA MAHKEMESİ

19. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
SULTANBEYLİ 3.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

2.KADASRO MAH
SULTANBEYLİ, PENDİK, TUZLA, ÜSKÜDAR.KADASTRO MAHKEMESİ

5. İCRA MAHKEMESİ
TUZLA.İCRA MAHKEMESİ

8. SULH HUKUK MAHKEMESİ
TUZLA.SULH HUKUK MAHKEMESİ

32. SULH CEZA MAHKEMESİ
TUZLA (YARISI).SULH CEZA MAHKEMESİ

7. SULH CEZA MAHKEMESİ
TUZLA (YARISI).SULH CEZA MAHKEMESİ

7. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
TUZLA 1.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TUZLA 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

8. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
TUZLA 2.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TUZLA 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

20. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
TUZLA 3.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

19. İŞ MAHKEMESİ
ÜKÜDAR 3.İŞ MAHKEMESİ

1.KADASTRO MAHKEMESİSALONU
ÜMRANİYE.KADASTRO MAHKEMESİ

9. AİLE MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 1.AİLE MAHKEMESİ

38. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 1.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

13. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 1.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

10. İCRA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 1.İCRA MAHKEMESİ

35. SULH CEZA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 1.SULH CEZA MAHKEMESİ

12. SULH CEZA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 1.SULH CEZA MAHKEMESİ

12. SULH HUKUK MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 1.SULH HUKUK MAHKEMESİ

10. AİLE MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 2.AİLE MAHKEMESİ

39. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 2.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

14. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 2.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

13. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

11. İCRA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 2.İCRA MAHKEMESİ

13. SULH CEZA MAHKEMESİ  
ÜMRANİYE 2.SULH CEZA MAHKEMESİ

13. SULH HUKUK MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 2.SULH HUKUK MAHKEMESİ

15. AİLE MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 3.AİLE MAHKEMESİ

25. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 3.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

20. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

21. SULH CEZA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 3.SULH CEZA MAHKEMESİ

16. AİLE MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 4.AİLE MAHKEMESİ

26. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 4.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

22. SULH CEZA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 4.SULH CEZA MAHKEMESİ

33. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ÜMRANİYE 5.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

1.ÇOCUK AĞIR CEZA MAHKEMESİ SALONU
ÜSKÜDAR.COCUK AĞIR CEZA MAHKEMESİ

5. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 1.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

7. AİLE MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 1.AİLE MAHKEMESİ

11. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 1.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

3. ÇOCUK CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 1.COCUK CEZA MAHKEMESİ

8. İCRA MAHKEMESİ DURMA SALONU
ÜSKÜDAR 1.İCRA MAHKEMESİ

15. İŞ MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 1.İŞ MAHKEMESİ

5. İŞ MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 1.İŞ MAHKEMESİ

10. SULH CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 1.SULH CEZA MAHKEMESİ

10. SULH HUKUK MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 1.SULH HUKUK MAHKEMESİ

6. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 2.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

8. AİLE MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 2.AİLE MAHKEMESİ

12. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 2.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

5. ÇOCUK CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 2.COCUK CEZA MAHKEMESİ

9. İCRA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 2.İCRA MAHKEMESİ

16. İŞ MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 2.İŞ MAHKEMESİ

6. İŞ MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 2.İŞ MAHKEMESİ

11. SULH CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 2.SULH CEZA MAHKEMESİ

11. SULH HUKUK MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 2.SULH HUKUK MAHKEMESİ

14. AİLE MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 3.AİLE MAHKEMESİ

23. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 3.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

10. İŞ MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 3.İŞ MAHKEMESİ

40. SULH CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 3 (YARISI).SULH CEZA MAHKEMESİ

19. SULH CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 3 (YARISI).SULH CEZA MAHKEMESİ

9.AĞIR CEZA MAHKEMESİSALONU
ÜSKÜDAR 3..AĞIR CEZA MAHKEMESİ

24. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 4.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

19. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAHKEMESİ

11. İŞ MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 4.İŞ MAHKEMESİ

20. İŞ MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 4.İŞ MAHKEMESİ

20. SULH CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 4.SULH CEZA MAHKEMESİ

32. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 5.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

12. İŞ MAHKEMESİ
ÜSKÜDAR 5.İŞ MAHKEMESİ



İCRA DAİRESİ DÖNÜŞÜMLERİ: ANADOLU YAKASINDAKİ İCRA DAİRELERİNİN ESKİ VE YENİ ADLARI

ESKİ İCRA MÜD.             YENİ İCRA MÜD.
KADIKÖY 1. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 1. İCRA MÜD.

KADIKÖY 2. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 2. İCRA MÜD.

KADIKÖY 3. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 3. İCRA MÜD.

KADIKÖY 4. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 4. İCRA MÜD.

KADIKÖY 5. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 5. İCRA MÜD.

KADIKÖY 6. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 6. İCRA MÜD.

KADIKÖY 7. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 7. İCRA MÜD.

KADIKÖY 8. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 8. İCRA MÜD.

PENDİK 1. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 9. İCRA MÜD.

PENDİK 2. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 10. İCRA MÜD.

TUZLA . İCRA MÜD. İST.ANADOLU 11. İCRA MÜD.

ÜSKÜDAR 1. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 12. İCRA MÜD.

ÜSKÜDAR 2. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 13. İCRA MÜD.

ÜSKÜDAR 3. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 14. İCRA MÜD.

ÜSKÜDAR 4. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 15. İCRA MÜD.

ÜSKÜDAR 5. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 16. İCRA MÜD.

ÜSKÜDAR 6. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 17. İCRA MÜD.

ÜMRANİYE 1. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 18. İCRA MÜD.

ÜMRANİYE 2. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 19. İCRA MÜD.

ÜMRANİYE 3. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 20. İCRA MÜD.

KARTAL 1. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 21. İCRA MÜD.

SULTANBEYLİ 1. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 21. İCRA MÜD.

KARTAL 2. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 22. İCRA MÜD.

SULTANBEYLİ 2. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 22. İCRA MÜD.

KARTAL 3. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 23. İCRA MÜD.

KARTAL 6. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 23. İCRA MÜD.

KARTAL 4. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 24. İCRA MÜD.

KARTAL 5. İCRA MÜD. İST.ANADOLU 25. İCRA MÜD.

http://www.istanbulbarosu.org.tr/detail.asp?CatID=1&SubCatID=1&ID=7650
#266
Alıntı yapılan: hayal34 - 01 Şubat 2013, 13:34:11
ilk gelen müfettişlere doğruları söyledik ve yani benim burada 10 yıldır kapıcılık yaptığım çok net şekilde ortada ama beni zan altında kira sözleşmesi imzalattılar kiracı olduğumuzu gösterip ceza ödememeye çalışıyorlar ama şuan bile 36 bin ceza ödüyorlar 21 daire . Ama bana isteğe bağlı sigorta başlat biz ödeyelim diyorlar sizce ben ne yapmalıyım

İş müfettişliği bu olayla ilgili bir rapor hazırlayacaktır. Bu rapor hazırlanmışsa (ki ceza ödenmeye başlandığına göre muhtemelen rapor hazırlanmıştır), raporun bir örneğini alın ve inceleyin. Rapor sizin bu binada on yıldır çalışmakta olduğunuz yönünde bir tespit içeriyorsa, tek sorun kira kontratı imzalamış olmanızdan ibaret kalır. Rapor henüz hazırlanmamışsa, müfettişlerle görüşerek kira kontratıyla ilgili kısmı izah edin ve konuyla ilgili yazılı beyanınızın alınmasını sağlayın. Kolay gelsin...
#267
Merhabalar. Banka bu durumu tespit etse bile doğrudan doğruya maaşınıza bloke koyamaz. Bankanın yapabileceği tek şey, muhtemelen artık işlemden kaldırılmış olan icra dosyasını yeniden işleme sokarak bu icra dosyası kanalıyla maaşınızın dörtte birine haciz koydurmaktan ibarettir. Şayet banka, icra dosyası kanalıyla banka hesabınıza haciz yazısı gönderir ve hesabınızdaki tüm bedeller haczedilirse (ki hesabınızda para tutarsanız, son gönderilen maaşınız hariç hesapta tuttuğunuz böyle bir para her zaman için haczedilebilecektir) icra mahkemesine müracaat ederek bu hesabın maaş hesabınız olduğunu ve maaşınızın tamamının haczedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek dava açmanız gerekecektir. Kolay gelsin...
#268
Merhabalar. Keşke hiç kira kontratı imzalamamış olsaydınız. Siz SGK müfettişlerine ne şekilde beyanda bulundunuz? Binada kapıcılık yapmadığınızı ve kiracı olarak oturduğunuzu mu söylediniz veya işe yeni başladığınızı mı belirttiniz? Sizin bu durumda bence başkalarını değil öncelikle kendinizi düşünün. On yıl sigortasız çalıştırılmak, sizin emeklilik haklarınızla, ihbar ve kıdem tazminatı gibi muhtemel alacaklarınızla doğrudan ilgili bir konu. Kira kontratı imzalamanız ise tam tersine apartman yönetiminin sizin üzerinizde baskısını artırmaya yarayacak bir şey. SGK Müfettişleri yüzeysel bir rapor düzenler ve bu yapılanlar yüzünden olay örtbas edilirse, tüm ipler apartman yönetiminin eline geçer ve ileride çeşitli zorluklar yaşayabilirsiniz. Mesela apartman yönetimi istediği zaman size "öde bakalım tüm kira bedellerini" bile diyebilir. Yani bu durum hukuken sizi zora sokar. Dolayısıyla bana sorarsanız apartman yönetimiyle oturup konuşun; on yıl geriye dönük sigortasız çalıştırıldığınız için tüm haklarınız ödenip sigortanız yapılmazsa ve imzalamış olduğunuz kira sözleşmesi iptal edilmezse SGK müfettişlerine giderek gerçeği anlatacağınızı belirtin. Sizin için (dışarıdan bakıldığında) en iyi yol bu. Kolay gelsin...
#269
Merhabalar. Küçük çocukların velayeti normal şartlarda anneye bırakılır. Anneye bırakılmaması için ortada çok ciddi bazı sebeplerin bulunması lazım. Anlattığınız durumda mesele tartışılır ancak mücadeleye 1-0 mağlup başlayacağınızı bilin. Eşiniz pekala ayrı bir evde yaşayaşacağı yönünde savunma da yapabilir. Aşağıda genel olarak boşanma durumunda küçük çocukların velayetinin kime bırakılacağıyla ilgili Yargıtay'ın bakış açısını ortaya koyan emsal bir Yargıtay kararı bulunuyor. Kolay gelsin...




T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:2010/2-649
K:2010/683
T:22.12.2010

("... 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı-davacı eş ve müşterek çocuk için 28.09.2006 tarihli oturumda ara kararı ile takdir edilen tedbir nafakası nihai hükümle kaldırılmadığına göre verilen bu nafakaların boşanma kararının kesinleşmesine kadar devam edeceğinin tabi ve infazının mümkün bulunmasına göre davalı-davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 27.01.2004 doğumlu müşterek çocuk T'ın Türk Medeni Kanununun 182. ve 336/2. maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır.
3-Davalı-davacı yoksulluk nafakası isteğinde de bulunmuştur. Bu istekle ilgili olumlu ya da olumsuz bir hüküm verilmemesi usul ve yasaya aykırıdır...")
gerekçesiyle hüküm bozma kapsamı dışında kalan bölümleri yönünden yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple onanmış; yukarıda 2 ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle oybirliğiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı-karşı davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava boşanma ve velayet, karşılık dava ise boşanma, velayet, maddi ve manevi tazminat ile nafaka istemine ilişkindir.
Davacı-karşı davalı vekili, tarafların fikren uyuşmamaları nedeniyle doğan sorunlarla evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini, davalının başka bir kişi ile evden ayrılmasıyla fiilen ayrı yaşamaya başladıklarını beyanla ortak hayatın sürdürülmesi kendisinden beklenemeyecek derecede sarsıldığından tarafların boşanmaları ile tarafların çocuğunun velayetinin davacı babaya verilmesini istemiştir. Davalı-karşı davacı vekili, yaşının küçük olmasından faydalanan davacı tarafından cinsel ilişkiye zorlandığını, hamileliğinin fark edilmesi ile aileler tarafından evlendirildiklerini, ancak davacının ortak konut temin etmediği gibi evlilik birliğinin devamı süresince üzerine düşen hiçbir yükümlülüğü yerine getirmemesi nedeniyle evi terk ettiğini belirterek boşanmalarına karar verilmesini, çocuğun velayetinin kendisine verilmesini, maddi ve manevi tazminat ile nafakaya hükmedilmesini talep etmiştir.
Yerel mahkemenin, davalı-karşı davacı A Ş'nin evlilik birliği devam ederken başka bir kişi ile kaçmak suretiyle evi terk etmesi şeklindeki ağır kusuru nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve annenin çocuğunu terk ederek evden ayrılması nedeniyle tarafların çocuğunun velayetinin babaya bırakılmasına, davalı-karşı davacının davasının reddine ilişkin kararı, davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda belirtilen gerekçe ile kısmen bozulmuştur.
Yerel mahkemece, önceki gerekçeler de tekrarlanmak suretiyle ve yoksulluk nafakasının reddi hakkında açıkça hüküm kurulduğu gerekçeleriyle velayet ve yoksulluk nafakası yönünden önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı-karşı davacı kadın vekili getirmiştir.
I-Direnme kararının, Özel Dairenin bozma kararının (2) numaralı bendinde yer alan, tarafların çocuğunun velayetine ilişkin bölümüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi:
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların çocukları T'ın velayetinin babaya verilmesinin doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki; velayet, ana babanın velayeti altındaki çocukların kişiliklerine ve mallarına ilişkin hakları, ödevleri, yetkileri ve yükümlülükleri içerir.
Ana ve babanın çocukların kişiliklerine ilişkin hak ve ödevleri, özellikle çocukların şahıslarına bakmak, onları görüp gözetmek, geçimlerini sağlamak, yetiştirilmelerini ve eğitimlerini gerçekleştirmektir. Bu noktada; çocuğun, eğitim ile istenilen ölçüde dürüst, kötü alışkanlıklardan uzak, iyi ahlak sahibi, çalışkan ve bilgili bir insan olarak yetiştirmek hak ve yükümlülüğü bulunan ana ve babanın, sayılan tüm bu unsurlar yönünden çocuğa örnek teşkil etmeleri, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimine ilişkin tüm önlemleri almaları gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Bilindiği üzere; ergin olmayan çocuk ana babasının velayeti altındadır. Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ancak boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte evlilik birliği sona erdiğinden velayetin beraberce kullanılma olanağı kalmamaktadır.
Bu durumda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 336. maddesi uyarınca, ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmiş ise hakim, velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet ana babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.
Ayrılık ve boşanma durumunda velayetin düzenlenmesindeki amaç, küçüğün ileriye dönük yararlarıdır. Eş söyleyişle, velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almaktır.
Bu nedenle, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimini engelleyen ve süreklilik arz edeceği anlaşılan her olay, tehlikenin büyüklüğü, doğuracağı onarılması güç sonuçlar değerlendirilerek ele alınmalı ve neticeye varılmalı; velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde öncelikle çocuğun yararı göz önünde tutulmalıdır. Bu kapsamda, tarafların çocuğunun cinsiyeti, doğum tarihi, eğitim durumu, kimin yanında okumakta olduğu, talepte bulunanın çocuğun eğitim durumu ile ilgilenip ilgilenmediği, sağlığı, sağlık durumuna göre tedavi olanaklarının kimin tarafından sağlanabileceği gibi özel durumuna ilişkin hususlar göz önünde tutulmalıdır. Velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde ana babadan kaynaklanan özelliklerin de dikkate alınması kaçınılmazdır. Bu nedenle, mahkemece çocuğu başkasına bırakma, ihmal etme, kaçırma, iradi olarak terk etme, yönlendirme hususları ile tarafın velayet talebinin olup olmaması, şiddet uygulaması, sadakatsizliği, ekonomik durumu, mesleği, yaşadığı ortam, kötü davranışı, alkol bağımlılığı, sağlığı, dengesiz davranışları dikkate alınmalıdır.
Mahkemece, açıklanan özellikler yanında mümkün oldukça çocuğun alıştığı ortamın değiştirilmemesine, kardeşlerin ayrılmamasına özen gösterilmeli, velayetin verileceği taraf yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olup olmayacağı yönünde ciddi ve inandırıcı delil olup olmadığı veya hemen meydana gelecek tehlikenin varlığının ispat edilip edilemediği hususları da mutlaka değerlendirilmelidir.
Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Taraflar arasında evlilik birliğinin davalı-karşı davacı annenin ağır kusuru ile son bulduğu hususlarında uyuşmazlık bulunmadığı açıktır.
Ne var ki, 27.01.2004 doğumlu T'nin yaşı dikkate alındığında annenin yakınlığına ve şefkatine muhtaç bir yaşta olduğu, benliğinin geliştiği bu yaşlarda ana yoksunluğunun derin izler bırakabileceği gözetilerek velayetin anneye bırakılması uygun olacaktır.
Öte yandan davalı-karşı davacı annenin çocuğa karşı kötü davranışı ve istismarı da kanıtlanamamıştır. Hal böyle olunca; çocuğun ananın bakım ve şefkatine muhtaç olması yanında, ana ile kalmasının bedeni, fikri ve ahlaki gelişmelerine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı hiçbir delil bulunmadığı gibi hemen meydana gelecek bir tehlikenin varlığı da kanıtlanamadığından, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 182, 136/2.maddeleri uyarınca küçüğün babanın velayetine bırakılması çocuğun yararına olmadığına göre, aynı hususlara işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamının velayete ilişkin (2)numaralı bendine uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

II-Direnme kararının, Özel Dairenin bozma kararının (3) numaralı bendinde yer alan, yoksulluk nafakasına ilişkin bölümüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi:
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yerel mahkemece davalı-karşı davacının yoksulluk nafakası talebi konusunda mahkemece bir hüküm kurulup kurulmadığı noktasındadır. Bilindiği üzere, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388. maddesinde belirtilmiştir.
Buna göre; hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Aynı kural HUMK'un 389.maddesinde de tekrarlanmıştır.
Yine, HUMK'un 381. maddesi, kararın tefhiminin en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur hükmünü amirdir.
Bu hüküm yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Yukarıda belirtilen ilkelerin gerçekleştirilebilmesi için hükmün çok açık biçimde yazılması gerekir ve hüküm sonucu hükmün esasıdır. Hüküm sonucunun yöntemine uygun olarak düzenlendiğinden bahsedilebilmesi için hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, talep sonuçlarından her biri hakkında verilen hüküm ile taraflara tanınan haklar ile yüklenen borçlar birer birer açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmelidir. Bunun yanında, hüküm sonucu infaz edilebilir nitelikte olmalıdır.
Öte yandan uyuşmazlığın çözümünde yoksulluk nafakasına ilişkin hükümlerin irdelenmesinde de zorunluluk bulunmaktadır.
Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki, bilimsel öğretide; evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden soma da kısmen devamı niteliğinde olduğu" belirtilmektedir (Akıntürk T., Aile Hukuku 2.Cilt İstanbul 2002 s.294).
Yoksulluk nafakası mülga 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 144., 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 175. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Ancak yoksulluk kavramı yasada açıklanmamıştır. Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile birlikte tarafların sosyal ve ekonomik durumları, yaşam tarzları, evlilik süreleri, evlilik boyunca ve boşanma sonrası oluşacak yaşam düzeyleri birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir. Bu nedenle yoksulluğu kişinin ekonomik ve sosyal durumuna göre belirlemek gerekir. Bununla birlikte her insanın anayasal teminat altına alınmış yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkından bahsedebilmek için karnını doyurabilecek, giyinebilecek, barınma-sağlık ve ulaşım giderlerini karşılayabilecek, gelir seviyesinde olması gerekir. Bu tür zorunlu ihtiyaçları karşılayabilecek gelir seviyesinde olmayan biri yoksul olarak nitelendirilebilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.10.1988 gün ve 1998/2-656-688; 28.02.2007 gün ve 2007/3-84-95 ile 16.05.2007 gün ve 2007/2-275-275 sayılı ilamlarında da kabul edildiği gibi; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Ayrıca, asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından birisidir. Anılan Kanunun 175. maddesi uyarınca boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer taraftan süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için tarafın istekte bulunması gereklidir ancak bu isteğin mutlaka dava dilekçesinde bulunması gerekmez yargılama aşamasında da yoksulluk nafakası isteği dile getirilebilir. Öte yandan yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için boşanmaya karar verilmiş olması zorunludur.
Somut olayda incelenmesinde davalı-karşı davacı A Ş'nin cevap ve karşı dava dilekçesinde harç yatırmak suretiyle yoksulluk nafakası talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemece, asıl davanın kabulü ile davalı-karşı davacının karşı davasının reddine karar verildiği, hüküm sonucunda belirtilmiştir.
Hükmün gerekçe kısmında ise davalı-karşı davacının ağır kusuru bulunması nedeniyle lehine nafakaya hükmedilmediği açıklanmıştır.
Görüldüğü üzere; davalı-karşı davacı, karşı davası ile yoksulluk nafakası talebinde bulunmuş; yerel mahkemece karşı davanın tümden reddi ile yoksulluk nafakası talebinin de reddine karar verilmiş ve buna ilişkin red kararının gerekçesi açıklanmıştır. Davanın reddine karar verilmiş olması, dava dilekçesindeki tüm istemlerin reddi anlamında olup, gerekçe ile hüküm fıkrısa arasında bu konuda bir çelişki bulunmamaktadır.
O halde, Özel Daire bozma ilamının (3) numaralı bendinde yer alan belirlemenin aksine, davalı-karşı davacının karşı davasının reddi kapsamında yoksulluk nafakası hakkındaki talebinin de reddine karar verildiği, gerekçedeki açıklık ve reddin kapsamı karşısında karşı davanın reddine dair hüküm sonucunun 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 381, 388 ve 389.maddelerine uygun olduğu gerekçesine dayalı, direnme kararı isabetli bulunmaktadır.
Ne var ki, Özel Dairece işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: 1-(I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle direnme kararının çocuğun velayetinin belirlenmesine ilişkin bölümünün bozma kararında ve yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı HUMK'un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 2-(II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle yoksulluk nafakasına ilişkin direnme uygun bulunduğundan, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 22.12.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
#270
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki 21 ilin baro başkanları yaptıkları ortak yazılı açıklamada Danıştayın avukatların başörtülü olarak görev yapmalarını engelleyen düzenlemeyi durdurmasının yerinde bir karar olduğu ve desteklendiği belirtildi.

Baro Başkanları Dönem Sözcüsü Siirt Barosu tarafından yapılan yazılı açıklamada, din ve vicdan özgürlüğünün bir tezahürü olan başörtüsünün, yıllardır siyasal bir simge olarak nitelendirilip "kamusal hayatta" kişi özgürlüğünün, çalışma hürriyetinin ve kamu hizmetleri alma hakkının kullanımına engel görüldüğü ve bu nitelemeyle bir soruna dönüştürüldüğüne dikkat çekildi.

Bu hakkın kullanımına ilişkin kısıtlamaların kimi zaman yasal ve idari düzenlemelere dayandırılmış, kimi zaman da fiilen uygulandığı belirtilen açıklamada Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları'nda da bu kısıtlayıcı anlayışın ürünü olan ve avukatların başları açık bir şekilde görev yapacaklarına ilişkin düzenlemenin yürütmesinin Danıştay 8. Dairesi tarafından bir meslektaşın yapmış olduğu başvuru üzerine durdurulduğu hatırlatıldı.

Danıştay'ın ilgili dairesinin bireyin temel hak ve hürriyetlerine açıkça aykırı olan bu düzenlemenin yürütmesini durdurmuş olmasını olumlu buluyoruz, destekliyoruz denilen açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Gerek Danıştay'ın konuya ilişkin kararının gerekçesinde gerekse bu karar etrafında yapılan avukatlık mesleğinin kamu hizmeti ya da serbest meslek olması tartışmasının, hiçbir temel hakkın kullanımının önünde bir engel teşkil etmeyeceğini, bireylerin inanç ve inanmama hürriyeti ile çalışma hürriyeti arasında seçim yapmaya zorlanamayacağını düşünmekteyiz. Kamu hizmeti alma ya da vermek için inançlardan, düşüncelerden, değerlerden arındırılmış, renksiz, kokusuz, tatsız bir alan yaratma çabası yersiz ve imkânsızdır. Kamusal alan olabildiğince siyasaldır. Bu alanda sınırlanan her bireysel hakkın boşluğunu daha güçlü olan birey ve anlayışlar doldurur ki, aksine bu durum eşitsizliğin kaynağıdır. Verilecek kamu hizmetini ve hizmetin verilme biçimini niteleyen objektifliği ve tarafsızlığı, kişi hürriyetini sınırlayacak şekilde yorumlamanın günümüz dünyasında bir karşılığı kalmamıştır. Bu nedenle başörtüsü dâhil, dil, ırk ve cinsiyete dayalı bireyin insan olmaktan kaynaklanan hiçbir inanç, değer ve hakkının "kamusal alan" gerekçesi ile sınırlanamayacağını bir kez daha yineliyor, meslektaşlarımızın yargılama faaliyetlerinin her alanında başörtüsü ile çalışabilmesinin önünü açan bu kararı destekliyoruz" denildi.

CİHAN
http://www.timeturk.com/tr/2013/01/28/baro-baskanlarindan-danistay-in-basortulu-avukat-kararina-destek.html
#271
Merhabalar. Ev sahibiniz veya herhangi bir şahıs vergi dairesine bu durumu ihbar ederse, hakkınızda Türk Ceza Kanunu'nun 207. maddesine göre ceza davası açılır. Benzer bir soruya verilmiş olan daha detaylı cevabı incelemek için buraya tıklayınız.
#272
Merhabalar. Senedi verdiğiniz büyük ve kurumsal bir şirket, dolayısıyla bir sorun yaşanacağını zannetmiyorum. Ama bu tür senetlerin verilmesini bir hukukçu olarak hiçbir zaman tavsiye etmem. İlla verilecekse de senedin teminat senedi olduğuna dair senede bir kayıt düşülmesini tavsiye ederim. Gerisi sizin bileceğiniz iş. Kolay gelsin...
#273
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:2011/21-571
K:2011/680
T:02.11.2011

6183 s. Yasa m. 55,58

Taraflar arasındaki "ödeme emrinin iptali" davasında yapılan yargılama sonunda; (Diyarbakır İkinci İş Mahkemesi)'nce davanın kabulüne dair verilen 21.07.2009 gün ve 2009/62 E., 2009/464 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Yirmibirinci Hukuk Dairesi'nin 21.10.2010 gün ve 2009/13882 E., 2010/10270 K. sayılı ilamı ile;("...Dava, davacı şirket yanında çalışan işçinin daha önce işveren olarak çalıştığı dönemdeki prim borcu nedeniyle davacı şirkete gönderilen haciz bildirisine itiraz edilmediği için Kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kabulü ile 27.11.2008 tarih 039133 sayılı ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, Kurumun daha önce işveren olarak prim borcu bulunan M.Hadi'nin davacıya ait işyerinde çalıştığını tespit etmesi üzerine davacıya 23.11.2007 tarih ve 043560 nolu haciz bildirisi gönderdiği, haciz bildirisinin davacı şirkete 03.12.2007 tarihinde tebliğ edildiği ve 7 gün içinde itiraz edilmediği için borç davacı şirketin zimmetinde sayılarak davacıya ödeme emri gönderildiği, 27.11.2008 tarih ve 039133 sayılı ödeme emrinin davacıya 19.12.2008 tarihinde tebliğ edildiği, 05.02.2009 tarihinde dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa'nın 80/5 ve 6183 sayılı Yasa'nın 58. maddeleridir. 506 sayılı Yasa'nın 80/5. maddesine göre "Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 51., 102. ve 106. maddeleri hariç diğer maddeleri uygulanır. Kurum 6183 sayılı Kanun'un uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır. 6183 sayılı Yasa'nın 58/1. maddesine göre ise, "Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu (İş Mahkemesi) nezdinde itirazda bulunabilir.
Somut olayda iptali istenen dava konusu 27.11.2008 tarih ve 039133 sayılı ödeme emrinin davacıya 19.12.2008 tarihinde tebliğ edildiği, davanın ise 05.02.2009 tarihinde açıldığı görülmektedir.
Mahkemece dava 6183 sayılı Yasa'nın 58. maddesinde öngörülen 7 günlük süre geçtikten sonra açıldığından reddi gerekirken, esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, kabule göre de, 5502 sayılı Yasa'nın 36. maddesi gereğince Kurum harçtan muaf olduğu halde başvuru harcı yargılama giderleri içine katılarak Kurumun başvuru harcından sorumlu tutulması isabetsiz olmuştur.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...") gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, işyeri çalışanının davalı Kuruma olan prim borcu nedeniyle gönderilen haciz bildirgesinin gereğinin yerine getirilerek, işçisinin ücretinden yapılan kesintilerin Kurum hesabına aktarıldığını ancak prim borçlusunun çalışmasının sona ermesinden sonra davalı Kurumca, daha önce hiçbir kesinti yapılmamış ve Kuruma ödenmemiş gibi ödeme emri gönderildiğini, Kurumca talep edilen kesintinin yapılması ve Kurumun bu kesintileri kabul etmesi nedeniyle adlarına gönderilen ödeme emrinin yasal dayanağı bulunmadığını, ödeme emrine itirazlarının reddine ilişkin Kurum kararını 02.02.2009 tarihinde tebliğ ettiklerini belirterek ödeme emrinin iptalini istemiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili, davacının 6183 sayılı Kanun uyarınca gönderilen haciz bildirgesine yedi gün içinde cevap vermemesi nedeniyle borcun zimmetinde sayılarak, davacıya anılan Kanun'un 22. maddesi uyarınca ödeme emri gönderildiği ve yapılan itirazın 6183 sayılı Kanun'un 79. maddesi uyarınca reddedildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davacının haciz bildirgesinin gereğini yaparak, kesintileri Kurum hesabına yatırdığı, borcun davacının zimmetinde sayılabilmesi için muhatap davacının haciz bildirgesine itiraz etmemesi veya gereğini yerine getirmemesi gerektiği, Kurumca yapılan kesintiler kabul edilmesine rağmen hiç kesinti yapılmamış gibi ödeme emri gönderilmesinin 6183 sayılı Kanun'un 79. maddesine uygun olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne ve ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir.
Davalı Kurum vekilinin temyiz üzerine Özel Daire'ce; yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçelerle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkemece, davacının ödeme emrinin tebliği sonrasında Kuruma müracaatta bulunduğu, bu talebin reddine ilişkin kararın davacıya 02.02.2009 tarihinde tebliğ edildiği, bu davanın ise 05.02.2009 tarihinde açıldığı belirtilerek ve önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle ilk kararda direnilmiş, direnme hükmü davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 6183 sayılı Kanun uyarınca gönderilen ödeme emrinin iptaline ilişkin davanın anılan Kanun'un 58. maddesinde düzenlenen yedi günlük süre içinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, "Türk Sosyal Sigortalar Sistemi" ağırlıklı olarak primli rejime dayanmaktadır. Kurumun sosyal sigorta yardımlarını sağlaması, en önemli gelir kaynağı olan sigorta primlerinin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmesine bağlıdır.
Bu konudaki ilk yasal düzenlemeyi içeren mülga 506 sayılı Kanun'un 80. maddesinin ilk şeklinde prim alacağının tahsili İcra İflas Kanunu hükümlerine göre yapılmakta iken, 01.12.1993 gün ve 3917 sayılı Kanun'un 1. maddesi uyarınca yapılan değişiklik ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerine tabi kılınmış; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 88. maddesinde de Kurumun prim ve diğer alacaklarını 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun uyarınca takip ve tahsil edeceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Prim borçları, bu düzenlemeler ile kamu alacağı derecesine getirilerek, takip ve tahsilinde, icra ve iflas hukukuna göre çabukluk ve sadelik sağlanmak istenmiştir. Gerek mülga 506 sayılı Kanun, gerekse yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanun'da yer alan aynı yöndeki düzenlemeler primlerin zamanında ve düzenli olarak tahsilini sağlamaya yöneliktir. Takip yetkisinin bizzat Kuruma tanınmış olması da aynı amaca hizmet etmektedir.
Bu doğrultuda 6183 sayılı Kanun'un "Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi" başlıklı 79. maddesi düzenlemesine göre:
Üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişilere, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır. Tahsil dairesi tarafından tebliğ edilecek haciz bildirisi ile; bundan böyle borcunu ancak tahsil dairesine ödeyebileceği ve amme borçlusuna yapılacak ödemenin geçerli olmayacağıveya elinde bulundurduğu menkul malı ancak tahsil dairesine teslim edebileceği ve malın amme borçlusuna verilmemesi gerektiği, aksi takdirde amme borçlusuna yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine ödemek zorunda kalacağı ve bu maddenin üç, dört ve beşinci fıkra hükümleri üçüncü şahsa bildirilir... Haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği ya da kusuru olmaksızın telef olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise durumu, haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde tahsil dairesine yazılı olarak bildirmek zorundadır. Üçüncü şahsın süresinde itiraz etmemesi halinde, mal elinde ve borç zimmetinde sayılır ve hakkında bu Kanun hükümleri tatbik olunur.
Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır.
Üçüncü şahsın bu Kanun hükümleri uyarınca takibata tabi tutulması hükmü zimmetinde sayılan borç nedeniyle hakkında 6183 sayılı Kanun'un 54 ve devamı maddelerdeki "Cebren Tahsil ve Takip Esasları" hükümlerinin uygulanmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu kapsamda üçüncü şahsa karşı zimmetinde sayılan borçtan dolayı cebren tahsile geçilmeden önce anılan Kanun'un 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödeme emrinin tebliğ edilmesi zorunludur. Kamu alacağı için ödeme emri çıkarılmadan haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırıdır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 10.04.2001 gün ve 2002/21-201 E. 2002/297 K.; 24.03.2004 gün ve 2004/10-164 E. 2004/170 K. sayılı kararlarında da benimsendiği üzere itiraz davası için öngörülen yedi (7) günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır.Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle defi değil, bir itiraz olup; sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir ve re'sen gözönünde tutulmalıdır.
Kurum alacağı için 6183 sayılı Kanun'un 55. maddesi uyarınca düzenlenip, tebliğ edilen ödeme emrine karşı borçlu, anılan Yasa'nın 58. maddesi uyarınca 7 gün içinde iş mahkemesine itiraz davası açabilir.
Anılan madde metninde itirazın "vergi itiraz komisyonuna yapılacağı" hükmü yer almakta ise de, mülga 506 sayılı Kanun'un 80. maddesinin "Kurum alacaklarının tahsilinde 21.07.1953 tarih ve 6183 sayılı Kanun'un uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde, alacaklı Sigorta Mü-dürlüğü'nün bulunduğu yer İş Mahkemesi yetkilidir" düzenlemesi ve yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanun'un 88. maddesinin "Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir" hükümleri ile birlikte davalı Kurum bünyesinde 6183 sayılı Kanun'un itiraz mercii olarak belirttiği vergi itiraz komisyonunun bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, maddede belirtilen vergi itiraz komisyonuna itiraz yolunun; Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının tahsili yönünden 6183 sayılı Kanun'un uygulanmasından doğacak uyuşmazlıklarda iş mahkemesine dava açılması yolu olarak kabulü zorunludur.
Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulu'nun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 E. 2006/249 K. sayılı kararında da belirtilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için Anayasal "hak arama özgürlüğünün" de değerlendirilmesi gerekmektedir.
2709 sayılı T.C. Anayasası'nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesi uyarınca; "Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir."
Maddeye 03.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanun'un 16. maddesi ile eklenen 2. fıkra uyarınca "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır".
Bu bağlamda anılan madde hükmüyle hak arama özgürlüğü Anayasal bir kurum olarak, diğer temel haklar gibi düzenlenmiş ve Anayasa güvencesine bağlanmış, Anayasa'da kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır.Vatandaşlara hak arama özgürlüğü konusunda Anayasal bir hak tanınırken, Devlete de, onların bu haktan yararlanmayı sağlayacak şartları hazırlama görevi yüklenmiştir. Devlet için öngörülen bu zorunluluk ilgilinin Anayasal haklar içinde yer alan hak arama özgürlüğünün yaşama geçirilmesini sağlayacaktır.
Bu Anayasal görevin yerine getirilmesi için getirilen yasal düzenlemeler ve kurulan kurumların görevleri de bu bilinçle değerlendirilmelidir.
Bu kapsamda Anayasal teminat altına alınmış hak arama özgürlüğünden bahsedebilmek için Devletin işlemlerinde işleme karşı başvuru yollarını ve süresini açıkça, vatandaşında kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gerekmektedir.
Bu görevin yerine getirildiğinin kabulü için SGK alacaklarının tahsiline yönelik işlemlerin tamamında ilgili mevzuatın vergi alacaklarının tahsili ile SGK alacaklarının tahsiline ilişkin olarak uygulanmasındaki farklılıklar da dikkate alınarak ilgiliye, işleme karşı başvurabileceği kanun yolu ve süresinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Anılan zorunluluk karşısında, Kurum alacaklarının tahsiline ilişkin olarak, 6183 sayılı Kanun'un 55. maddesi uyarınca, Kurumca düzenlenen ödeme emrinin ilgilinin başvurabileceği kanun yolu ve süresini açıkça gösterir ve özellikle mevzuatta açıklık bulunmaması nedeniyle 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesi ile öngörülen itiraz hakkını kullanabilmesi için yedi günlük süre içinde iş mahkemesine dava açabileceği ihtaratını da içeren şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
Somut uyuşmazlığın incelenmesinde, davacının 58. maddede öngörülen süre içinde Kuruma itirazda bulunduğu açıktır.
Davacı tarafından doğrudan iş mahkemesine dava açılmamış ise de, Kurumun davacıya gönderilen ödeme emrinde itiraz yolu olarak iş mahkemelerine dava açılabileceği ihtarında bulunulmayıp, aksine sadece vergi itiraz komisyonundan bahseden 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı ihtarında bulunması; Kurumun davacının itirazını usul yönünden reddederek itiraz merciinin iş mahkemeleri olması gerektiği yönünde kanun yollarını açıkça gösterici işlem tesis etmeyip, bir anlamda davacıyı yanıltıcı şekilde itirazını esastan inceleyerek reddine karar vermesi karşısında, davacının hak arama özgürlüğünün zedelendiğinin ve Kuruma ödeme emrinin tebliğini takibenyaptığı başvurunun hatalı mercie (görevli olmayan yere) yapılan başvuru olarak, yedi günlük dava açma süresini kestiğinin kabulü zorunludur.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, bu kabul hukukun toplumsal yaşamı düzenleme ve ilişkilerden doğacak sorunları giderme görevine uygun bir çözüm anlayışının doğal sonucu olduğu gibi, Anayasal hak arama özgürlüğü de zedelenmemiş olacaktır.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alındığında; yerel mahkemenin açılan davanın süresinde olduğuna ilişkin kabulü ve bu değerlendirme ile ilk kararda direnmesi yerindedir.
Ne var ki, Yüksek Özel Daire bozma nedenine göre, somut uyuşmazlıkta işin esasına ilişkin olarak 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesinde belirtilen haller doğrultusunda inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin diğer temyiz itirazları konusunda inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesi gerekir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı Kurum vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YİRMİBİRİNCİ HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 02.11.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
#274
Merhabalar.

Alıntı Yapbir borcun tebligat ile tebliğinden itibaren

Hesap kat ihtarından itibaren demek istiyorsunuz galiba? Hesap kat ihtarıyla ilgili İcra ve İflas Kanunu'ndaki (İİK) hükümler aşağıdadır.

Alıntı Yapbanka ne kadar sürede icra takibi başlatır?

Bu konuda süre vermek zor.

Alıntı Yapicra takibinin süresi borçlunun üzerindeki mal varlığına göre değişebilir mi?

Değişebilir. Borçlunun adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul mal olmazsa, doğal olarak icra takibinde yapılacak pek bir şey de kalmaz. Olursa, doğal olarak bu malların paraya çevrilmesi işlemleri takip edilecektir ve bu da belli bir süre alacaktır.

Alıntı Yapbu süre maksimum ne kadar olabilir..

Azami süre verilemez ancak dosya sıkı bir şekilde takip edilirse bir yılı geçmez.

Alıntı Yapüzerimdeki mal varlığı bu süreyi etkiler mi?

Malvarlığının durumu ve borcu karşılacak malvarlığının sayısı süreyi etkileyebilir. Mesela adınıza kayıtlı bir taşınmaz olduğunu ve bu taşınmazın üzerinde çok sayıda haciz bulunduğunu düşünün. Alacaklı böyle bir taşınmazı cebri icra yoluyla satışa çıkartacaksa, tüm haciz koyan dosyalardan İİK.m.100 uyarınca gerekli bilgileri toplamak zorunda kalacaktır ki bu da ilave zaman geçmesine sebep olabilir. Ya da borcun adınıza kayıtlı tek bir taşınmazın satışıyla değil de üç ayrı bölgedeki taşınmazın satışıyla karşılanabilecek olması ihtimalini düşünün. Bu durum da süreyi uzatabilir.

Alıntı Yapsonuçta faiz işleyecektir ve banka icra takibini beklettikçe elinizde ne var ne yok alma imkanına sahip olmak isteyecektir.böyle bir durum mümkün mü

Hiçbir bankanın böyle bir ihtimali dikkate alarak icra takibini sürüncemede bıraktıracağını zannetmem. Ayrıca böyle bir durum oluşursa, haczedilen menkul veya gayrimenkulünüzün satışını siz de talep edebilir ve işlemleri tıpkı alacaklı gibi takip edebilirsiniz. Kolay gelsin...



     Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde itirazın kesin olarak kaldırılması:
     Madde 68/b – (Ek: 9/11/1988 - 3494/4 md.)
     Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. (Değişik son cümle: 17/7/2003-4949/18 md.) Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi hâlinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi hâlinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır.
     Süresi içinde gönderilen hesap özetinin muhtevasına, alındığından itibaren bir ay içinde itiraz etmeyen krediyi kullanan taraf, hesap özetinin gerçeğe aykırılığını ancak borcunu ödedikten sonra dava edebilir.
     Kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile ihtarnameler ve krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar bu Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen belgelerden sayılırlar. Krediyi kullanan taraf, itiraz etmediği hesap özetinin dayandığı belgelerde kendisine izafe edilen imzayı kabul etmiş sayılır. Bu hüküm bu Kanunun 150/a maddesinin söz konusu olduğu hallerde de aynen uygulanır.   
     (Ek fıkra: 17/7/2003-4949/18 md.) Krediyi kullanan tarafın kredi hesabının kesilmesine veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarname içeriğine itiraz etmiş olması, kredi hesabının kesilmesi ve borcun ödenmesine ilişkin ihtarnameden önce tebliğ edilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşmiş bulunan faiz tahakkuk dönemlerine ilişkin hesap özetlerinin muhtevasına itiraz edilmemiş olmasının sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Bu durumda, önceki dönemlere ilişkin kesinleşmiş hesap özetleri hakkında ikinci fıkra hükümleri uygulanır.

     Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi kredileri ve gayri nakdi kredileri teminen alınan ipotekler:
     Madde 150/ı – (Ek: 9/11/1988 - 3494/25 md.; Değişik: 17/7/2003-4949/43 md.)
     Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdî veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafa kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz ederse icra müdürü 149 uncu madde uyarınca işlem yapar. Şu kadar ki, krediyi kullanan tarafın hesap özetine ve borcun ödenmesine ilişkin ihtara ya da gayrinakdi kredi nedeniyle tazmin talebine, kendisine tebliğ edildiği veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde noter aracılığıyla itiraz etmiş olduğunu ispat etmek suretiyle tetkik merciine şikâyette bulunmak hakkı saklıdır. Bu takdirde krediyi kullandıran taraf alacağını 68/b maddesi çerçevesinde diğer belgelerle ispatlayabiliyorsa, krediyi kullanan tarafın şikâyeti reddedilir. Tetkik merciinde yapılan inceleme sırasında, borçlu, borcun sona erdiğine veya ertelendiğine ilişkin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge sunmadıkça takibin durdurulmasına karar verilemez. Hesap özetinin, tazmin talebinin veya ihtarın ipotekli taşınmaz maliki üçüncü kişiye tebliğ edilmesi veya tebliğ edilmiş sayılması Türk Medenî Kanununun 887 nci maddesinde öngörülen ödeme istemi yerine geçer.
#275
Merhabalar. Konuyla ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi aşağıdadır. Avukatınız doğal olarak sizi doğru yönde bilgilendirmiş. Kolay gelsin...


   Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması
    Madde 231 – (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
   (2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
   (3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.
   (4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.
   (5) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
   (6) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
   a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
   b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
   c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
   gerekir. (Ek cümle: 22/7/2010 - 6008/7 md.) Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
   (7) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
   (8] (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
   a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
   b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
   c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
   karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
   (9) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
   (10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.)Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
   (11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.

   (12) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
   (13) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
   (14) (Değişik: 23/1/2008 – 5728/562 md.) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.
#276
Merhabalar.

Alıntı Yapiflas gerçekleşmediğine göre devlet veya diğer alacaklılar bu 3 yıllık sürede faiz işletip tek başına dava açıp firma yetkilisinden talep edebilirlermi. faizleriyle beraber.

Evet, madem iflas davası neticesiz kalmış ve şirketin iflasına karar verilmemiştir, o halde şirkete karşı icra takibi yapabileceğiniz gibi dava da açabilirsiniz. Elbette faiz de talep edebilirsiniz. Kolay gelsin...
#277
Merhabalar. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararlarının memuriyete etkisi konusuyla ilgili benzer bir soruya verilmiş olan cevabı BURADAN inceleyebilirsiniz. HAGB kararlarının hakimlik ve savcılığa etkisini ise BURADAN inceleyebilirsiniz. Kolay gelsin...
#278
Merhabalar. Sorunuzun üzerinden hayli zaman geçmiş, ben yeni fark ettim. Yapmış olduğunuz fazla ödemenin tarafınıza iadesi için tüketici hakem heyetine müracaat edebilirsiniz. Tüketici hakem heyeti Türk Telekom'dan yapılan tahsilatlara ilişkin açıklama ve fatura örneklerini ister. Şayet Türk Telekom tahsilatlara ilişkin ikna edici bilgi ve belge veremezse, o zaman hakem heyeti muhtemelen lehinize karar verecektir. Hakem heyetinin vereceği bu kararı (ihtilafı teşkil eden bedel itibariyle bu karar ilam hükmünde olacağından) tıpkı bir mahkeme kararı gibi icraya koyabilirsiniz. Kolay gelsin...
#279
http://www.youtube.com/watch?v=0Nvfa9BaqvU#

http://www.youtube.com/watch?v=_1HrNf0Tr04#


Fedakar Gülsüm anne Rusya'yı ağlattı

Rusya'nın resmi televizyonu 1.Kanal'da Antalya'da hiç tanımadığı bir felçli Rus çocuğuna 4 yıldır annelik yapan Gülsüm Kabadayı'nın öyküsü konu edildi. Ünlü Rus gazeteci Andrey Malahov'un sunduğu program katılımcıları gözyaşlarına boğdu.

Yıllar önce trafik kazasında yaralanarak felç olan ve kimsenin henüz ismini bilmediği genci anlatan Malahov, Gülsüm Kabadayı'nın annelik şefkatini ve fedakarlığını takdirle anlattı. Malahov, Umut ismi verilen gencin bir Rus vatandaşından Rusça kelimeler duyunca ağlamaya başladığına da işaret etti. Malahov, "Muhabirimiz, Antalya'da Umut'a Rusça bir şeyler söyledi. Gerçekten de Umut Rusçayı duyunca çok etkileniyor." dedi.

Programda önce Umut hakkında küçük bir belgesel niteliğinde film sunuldu. Görüntülerde ismini bile bilmediği gence annelik yapan Kabadayı'nın konuşmasına geniş yer verildi. Kabadayı' "Her gün ona sabahları taze portakal sıkarak meyve suyu hazırlıyorum. Onu buna alıştırdım, C vitamine çok ihtiyacı var, hastalanmaması için. Önemli olan sevgidir" dedi.

Sunucu, Kabadayı'nın 4 yıl önce hastanede gördüğü kimsesiz Rus çocuğuna sahip çıktığını ve sonra da evine alıp getirdiğini belirtti. Gülsüm Kabadayı, "Bir kader yazısı. İlk kez onun gözlerine bakarken sanki anne al bana yaklaş diyordu!" dedi. Kabadayı'nın gencin iyileşmesi için akyalarına masaj yapması, biberonla beslemesi ve yanaklarından kendi çocuğuymuş gibi öpmesi görüntüleri seyircilerin duygulu anlar yaşamasına sebep oldu.
Kristina Altındaş isimli bir Rus kız da, "Ben ona Rusça isimler söyledim ve baktım gözlerinden yaş geldi." dedi.

Birinci Kanal muhabiri de Umut'a yaklaşarak, "Amacımız senin Rusya'daki yakınlarını bulmak" deyince felçli çocuk muhabirin elini sıkmaya başlıyor.

Rus muhabir, "Umut beni eğer anlıyorsan, bu durumda dilini çıkar." deyince Umut dilini çıkardı.
Belgeselde konuşmasına yer verilen Antalya'daki görevli doktorlar da Türk annenin bir mucize oluşturarak Umut'u kısmen iyileştirdiğine dikkat çekti.

Belgeselde Türk kadının 3 erkek çocuğunun da yeni kardeşleri Umut'a kardeşlik yaptığını ve yardım ettiğinin altı çizildi. İmam Hatip Okulu'nda eğitim aldığını söyleyen Karadayı'nın oğlu Mehmet, Umut'un iyileşmesi için Allah'a bol bol dua ettiğini ve Kuran-ı Kerim okuduğunu anlattı. Filmde Türk ailenin Rus çocuğu için fedakarlık yapması ve bol bol beslemesi programdaki Rus katılımcıları çok duygulandırdı. Fedakar kadının küçük oğlu Alihan, Umut'un yatağını temizlerken, büyük oğlu Tunahan ise Rus kardeşinin yüzünü tıraş etti. Türk kadının daha önce boşandığı eşi Zekeriya'nın da oğlu olarak gördüğü Umut'u her gün ziyaret ederek kendisine masaj yaptığı ekranlara geldi. Zekeriya, "Ben öksüz büyüdüm." diyerek ağlayınca program katılımcılarını ağlattı.

Belgeselde sofra başında Karadayı'nın İmam Hatipli oğlu Mehmet'in ve tüm aile üyelerinin ellerini açarak Umut için dualar okuması ekrana yansıdı.
Moskova'ya programa katılan fedakar anne Karadayı'nın stüdyoya girmesi büyük alkış aldı.
Sunucu Malahov, "Sizin yaptıklarınızla, davranışlarınızla bir çok siyasi ve diplomatların yapamadığını yaptınız. Bu da Türkiye ve Rusya arasındaki dostluğu kanıtladı! 4 yıldır bir Rus çocuğuna anne olarak bakmak için bu gücü nerden buldunuz?" sorusunu yöneltti. Karadayı gözyaşlarıyla, "Rabbimden, devletimden, doktorlarımdan ve Türk annelerinden buldum. Bunlar gerçekten de anlatılacak kelimeler değil. Devletime güvenerek çıktım ve devlet bana yardım etti. Allah'tan yardım istedim, Allah bana yardım etti." deyince salondan alkış aldı.

Fedakar kadın mikrofonlara ; "Rabbim elimizden malı mülkü aldı. Şimdi Umut'u bize verdi. Bu bir mesajdır. Zenginliğimizi alarak yerine Umut gibi mutluluk verdi. İyi ki Allah Umut'u bana verdi. O kadar mutluyum ki!" dedi.

Program konuğu ünlü Rus televizyon sunucusu Yelena Hanga, "Bu kadın mübarek bir insan. Bu inanç muhteşem bir inanç! İnanamıyorum!" diyerek duygularını aktardı.
Türkiye'nin Moskova Büyükelçiliği Kültür ve Turizm Müşaviri Celal Kılıç da, "Umut dış görünüş olarak Rus insanına benziyor. İnanıyorum ki sizin programınız sayesinde kendi ailesini bulacaktır. Programa katılma amacımız, ailesine seslenerek çocuklarının sağ olduğunu göstermek ve ona kavuşmasını sağlamak." diyerek her türlü yardıma hazır olduklarını belirtti.

Ünlü Rus siyasi uzman, eski milletvekili Sergey Markov da, "Çok duygusal, etkileyici!. Allah da bize böyle örnek..." derken gözleri dolarak sözlerini tamamlayamadı. Yönetmen Svetlana Vragova ise, "İnanın Gülsüm'ün karşısında diz çökmek istiyorum" ifadeleri ile şükranlarını iletti. Diğer katılımcılar Gülsüm'ün insanlık örneği sergilediğini vurguladı.

MİLLETVEKİLİ ELİNİ ÖPTÜ

Rus parlamentosu alt kanadı Duma milletvekili Roman Hodyakov, Karadayı'nın ailesine ve Türkiye yönetimine Rus çocuğuna yaptığı yardımlarından dolayı çok teşekkür ettiğini ifade etti. Rus milletvekili, canlı yayında Türk annenin elini öptü.

Sunucu Malahov'un sorusu üzerine Gülsüm, "Ben onun öz annesine sesleniyorum: Cennet annenin ayakları altında. Ben de onu ikinci kere dünyaya getirmiş gibi oldum. Ama onsuz kalabilecek miyim, onu teslim edebilecek miyim bilemiyorum. O benim çocuğum. Yıllardır emek verdim. Ama inanıyorum ki Umut iki ülke arasında köprü olacak! Öz annesi de ağlıyor, çocuğuna kavuşmak istiyordur. Umut her ikimizin yavrusu olacak" dedi.

Malahov programın sonunda Gülsüm anneye Matruşka hediye etti.

Kaynak: CİHAN
http://www.haber7.com/guncel/haber/980862-fedakar-gulsum-anne-rusyayi-aglatti


'Umut'un ailesinin bulunduğu iddia edildi

Antalya'da Gülsüm Kabadayı'nın 5 yıldır bakımını yaptığı "Umut" adlı felçli gencin, 2004 yılından bu yana kayıp olan Pavel Kuklin olabileceği öne sürüldü.

5 yıl önce geçirdiği trafik kazası sonrasında felç olan Rus gence Gülsüm Kabadayı sahip çıktı.

Kabadayı, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde 4 yıl boyunca tedavi gören ve "Umut" adı verilen gence annelik yapmayı halen sürdürüyor.

Gülsüm Kabadayı'nın bir süre önce katıldığı Rusya'da devlet televizyonu Birinci Kanal'ın "Pust Govoryat" (Bırak Konuşsunlar) adlı program sonrasında gencin gerçek kimliğine yönelik umut doğdu.

Kopılovo kasabasındaki bir postanede çalışan Lyudmila Aleksandrovna isimli kadın, gencin fotoğrafını görünce kendisini tanıdığını öne sürdü.

Gencin isminin Pavel Kuklin'in olduğunu belirten kadın, gencin ailesine de haber verdiğini söyledi. Aleksandrovna, evli olan Pavel Kuklin'in 1 kız çocuğu bulunduğunu da ifade etti.

Para kazanmak için 2004 yılında kuzey bölgesine gittiği belirtilen Kuklin'den daha sonra haber alınamadığı iddia edildi.

Gülsüm Kabadayı, Rusya'dan gelen haberler üzerine kendisinin de büyük heyecan yaşadığını söyledi.

İnternet üzerinden Pavel Kuklin'in fotoğrafına bakan Kabadayı, söz konusu kişinin Umut'a çok benzemediğini söyledi.

Umut'a fotoğrafı gösterdiğini dile getiren Kabadayı, "Kendisine 'Bu, senin fotoğrafın mı?' diye sordum. Ama kafasını çevirdi" dedi.

Gülsüm Kabadayı, Umut'un kim olduğu bilinse bile kendisine bakmaya devam etmek istediğini de sözlerine ekledi.

Pavel Kuklin'in annesi Tatyana Kuklin'in Umut'u görmek için önümüzdeki günlerde Antalya'ya geleceği öğrenildi.

Umut'u Rusya'daki arkadaşları, öğretmenleri ve komşuları da tanıdı.

Fedakar Gülsüm Anne'nin 4 yıldır hiç tanımadan baktığı felçli Rus çocuğun gerçek ailesinin Rusya'da ortaya çıktığı iddia edildi. Eski okul arkadaşları, öğretmenleri ve komşuları da genci televizyon programında tanıdı. Annesi ise, "Anne kalbi yalan söyleyemez." diyerek Antalya'ya gitmeye hazırlanıyor. Rusya'da devlet televizyonu Birinci Kanal'ın "Pust Govoryat" (Bırak Konuşsunlar) adlı programında tüm Rusya'yı ağlatan Gülsüm Anne'nin Umut adını verdiği felçli çocuğun tatil için geldiği Antalya'da kaza geçirdiği ve hastaneye kaldırıldığı belirtiliyor.

Bu arada Umut'un annesi olduğunu iddia eden çok sayıda Rus kadının da televizyona başvurduğu belirtiliyor. Rusya devlet televizyonu Birinci Kanal Umut'un annesi olduğunu iddia eden kadınlarla yeni bir program hazırlıyor.

Resmi Vesti televizyonuna göre, Umut'un asıl ismi Pavel Kuklin. Televizyon Pavel'in 17 yaşında okulda kız arkadaşıyla baloda dans ederken çekilmiş görüntüleri ekranlara getirdi. 2001 yılında kayda alınan videoda Pavel'in mutlu bir şekilde dans ettiği de görülüyor. Habere göre, sınıf arkadaşları Pavel'i şimdi televizyonda Antalya'da felçli görünce şoka girdi. Okul arkadaşı Sergey Şirokov da en iyi dostu Pavel'i tanıdığını belirterek, "İki kere izledim programı. Benzerlikler ve bazı şeyler var. Ama kesin bir şey söylemek zor." dedi.

Öğretmenleri de 2004 yılında itibaren kaybolan Pavel'in televizyondaki Umut olup olmadığını incelemek için televizyon programının videosunu defalarca izledi. Bazı öğretmenleri Pavel'i tanıyamazken, çoğunluğu ise Umut'un Pavel olduğundan emin. Öğretmenleri, "Yüzü, mimikleri, sıfatı benziyor." dedi.

ANNE KALBİ YALAN SÖYLEMEZ

Öğretmenleri ve okul arkadaşları mezuniyet fotoğraf belgesini de inceleyerek resimleri karşılaştırıyor. Vesti muhabirleri, Pavel'in yaşadığı eve gitse de ahşap evde kimseyi bulamadı. Çünkü anne ve babasının Pavel'i Türkiye'den alıp getirmek için Moskova'ya uçtuğu belirtildi. Komşularına göre annesi Moskova'ya uçmadan önce, "Annenin kalbi yalan söylemez." diyerek duygularını aktarmıştı. Şimdi ailesi Umut'un Pavel olduğunu kanıtlamak için gerekli numuneleri vermeye hazır olduğunu ve oğullarını Rusya'ya getirmeyi amaçladıklarını da belirtti.

Vesti televizyonu, Pavel eski fotoğraflarının televizyonda gösterilen Umut'la benzerliğine dikkat çekti. Habere göre Pavel'in yurtdışına nasıl gittiği ve trafik kazasında nasıl yaralandığı da gizemini koruyor.

Katılımcılarını gözyaşlarına boğan Birinci Kanal'daki programda ünlü Rus gazeteci Andrey Malahov, Umut ismi verilen erkeğin öz aile ve yakınlarının bulunması için canlı yayında seslenmişti. Moskova'da çekilen programa davet edilen Gülsüm Anne katılımcıları g fedakarlığı dolayısıyla büyük alkış almıştı.

http://haber.stargazete.com/yasam/umutun-ailesi-sonunda-bulundu/haber-723903
#280
Merhabalar. Kuvvetle muhtemel imzalamış olduğunuz kredi kartı sözleşmesinde yetkili mahkeme ve icra dairesiyle ilgili bir hüküm vardır ve muhtemelen bu hükme istinaden bulunduğunuz il dışında icra takibi başlatılmıştır. Şayet sözleşmenizde bu yönde bir hüküm yoksa (ki olmaması son derece zayıf bir ihtimaldir) veya bu sözleşmede belirtilen yerde icra takibi başlatılmamışsa, ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihten itibaren yedi günlük süre içinde yetki itirazında bulunabilirsiniz. Benzer sorulara verilen cevapları inceleyerek süreçle ilgili bilgi edinmek için LÜTFEN TIKLAYINIZ. Kolay gelsin...