9 Ocak 1996'da Özdemir Sabancı, Haluk Görgün ve Nilgün Hasefe'yi öldüren DHKP-C'li üç tetikçiden biri İsmail Akkol'du.
Uzun süredir firari olan İsmail Akkol'un Yunanistan'dan Suriye'ye geçtiği yolunda bir haber, 17 Temmuz 2013 tarihli Milliyet'te yayınlandı.
Habere göre, ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'ne yönelik 1 Şubat 2013'teki canlı bomba saldırısının ardından Amerikan makamları Yunanistan'a baskı yapmış, İsmail Akkol da bunun üzerine Suriye'ye gitmek zorunda kalmıştı!
Milliyet'teki bu haber, DHKP-C gibi 'İçerideki Gladio'nun vaktiyle inşa ettiği 'devrimci bayrak' taşıyan kontra örgütün 'ABD'ye karşı imiş gibi' gösterilmesi numarasına hizmet eden bir yayındı.
ABD, iddia edildiği gibi gerçekten DHKP-C'den rahatsız olsaydı, yıllardır Belçika-Almanya-Yunanistan'da (Bir başka deyişle NATO hattında) cirit atan Sabancı Suikastı tetikçisinin yakalanmasını veya iadesini bir şekilde sağlardı!
Bu gözbağcılık numaraları afiyetle yememiz içindir.
1 Ağustos 2013'teki Milliyet'te 'Biber'i Amerikan baskısı yakalattı' başlığı da bu cümledendir:
Yunanistan'daki Sakız Adası'ndan 'cephanelik gibi bir botla' Türkiye'ye geçmek isteyen DHKP-C'liler bir operasyon sonucu ele geçirildi. MİT'in girişimleriyle, Adalet Bakanlığı'na yönelik eylemin faili olarak aranan DHKP-C'li Hasan Biber'in yakalanması sağlanmıştı; Milliyet ABD'nin baskısı sayesinde operasyonun yapıldığını öne sürerek gözlerimizi bağlıyordu!
Özdemir Sabancı Suikastı'ndaki üç tetikçinin de yolu Yunanistan'dan geçmiştir:
Firari Fehriye Erdal Belçika'ya gitmeden önce bir süre Yunanistan'da saklanmıştı.
Mustafa Duyar, suikasttan teslim oluncaya dek Rodos, Selanik, Almanya ve Suriye'de dolaşmıştı. Lazkiye'de teslim olan (Aralık 1996) Duyar, Afyon Cezaevi'nde öldürülmüştü. (Şubat 1999)
İsmail Akkol'un Türkiye'ye teslim edilmeyip Suriye'ye 'uçurulması' Avrupa'daki Gladio'nun kanatları altındaki bir seyahattir.
*
DHKP-C'nin geçen Aralık'ta Atina'yı ziyaret eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na suikast düzenleyebileceği ihbarı üzerine Yunan makamlarının alarma geçmiş olduğuna dair bir haber Hürriyet'te çıktı. (8 Ocak 2014)
Haberde, Sakız Adası'nda ele geçen isimlerden birisinin suikast ihbarını yaptığından söz ediliyordu!
*
1996'daki Sabancı Suikastı'nın ardından DHKP-C militanı Fehriye Erdal'ın evvela saklanmasını sonrasında ise yurtdışına kaçırılmasını temin eden meşhur işadamı kimdi diye bir defa daha soralım!
Fehriye Erdal'ın Sabancı Merkezi'nde 'çaycı olarak' işe girmesini sağlayan Emniyetçi Hüseyin Kocadağ Susurluk'taki Mercedes'te hayatını kaybeden isimlerdendi.
3 Kasım 1996'da hurdahaş olan Mercedes'in bagajında bulunan silahlardan birinin sözde 'kaza'dan on ay öncesinde Sabancı Suikastı'nda kullanıldığı anlaşılmıştı.
Olay yerinde ağır yaralı iken 'boynu kırılarak' öldürülen Abdullah Çatlı 1979'daki İpekçi Suikastı'ndaki gibi Sabancı Suikastı'nda da organizatör isimdi.
Çatlı'nın organize ettiği ve DHKP-C'li tetikçilerin istihdam edildiği Sabancı Suikastı'nın ardından Sabancı ailesinin adeta bir karpuz gibi ortadan ikiye bölünmüş olmasının nedeni hakkında 'Baronlar'ın Sarıgül'ü' acaba hiç düşünmüş müdür?
Şişli Belediyesi'nde DHKP-C mensubu iki ismin çalıştığı ve bu isimlerden birisinin izinli veya raporlu değilken neden sıkça yurt dışı seyahat yaptığı, Yunanistan'a gittiği yolundaki iddiaları acaba ne yapsak?
Sarımsaklasak da mı saklasak?
Yunanistan seyahati dikkat çeken Şişli Belediyesi çalışanı kadın, (İstanbul Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği Başkanı) daha evvel DHKP-C davasında yargılanmış mıdır?
5 Haziran 2007 tarihli Hürriyet'teki haberden hareketle soruyorum!
*
Şimdi de, Vatan yazarı Okay Gönensin'in, 27 Aralık 2013 tarihli yazısından bir bölümü hatırlayalım:
'Savcının künyesine bakıldığında ilginç bilgiler görülüyor. Söz konusu savcı, Hrant Dink Cinayeti Davası'nda vardır. Bu dava baştan aşağı bir karartma operasyonudur. Sabancı Cinayeti davasında vardır, asla aydınlatılmamıştır, başından karartılmıştır...'
Bahsi geçen savcı mı? 25 Aralık operasyonundaki malum savcıdır.
Görevden alınmış olan bu savcı yedi işadamı için jet hızı misali ihtiyati tedbir kararı aldırabilmişken, mesela önemli bir soruşturmayla ilgili olarak Mister Koch'un ifadesini üç yıldır neden alamamıştır?!
Kanaltürk televizyonunun kuruluş aşamasında yüklü miktarda ödeme yapılmış olmasıyla ilgili soruşturmada Koç Ailesi'ne mensup isimlerin ifadelerinin dahi alınmamış olmasının sebebi nedir? Soruşturmanın, Ergenekon Davası içinde adeta buharlaştırılmış olduğu anlaşılıyor!
*
Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği dehşetengiz hadisedeki Bell 206 tipi helikopterin Ali Sabancı'nın havayolu şirketine ait olduğunu da hatırlıyoruz:
Bu durum, sadece 'tesadüf' müdür?
Ali Sabancı, Şevket Sabancı'nın en küçük oğludur.
Aydın Doğan'ın da damadıdır.
İpekçi Suikastı'ndan sonra Aydın Bey'in elinden tutarak Milliyet'i almasını sağlayan da...
Vehbi Koç'un damadı 'Derin Galatasaray' İnan Kıraç'tı.
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/TamerKorkmaz/matruska/49073
Uzun süredir firari olan İsmail Akkol'un Yunanistan'dan Suriye'ye geçtiği yolunda bir haber, 17 Temmuz 2013 tarihli Milliyet'te yayınlandı.
Habere göre, ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'ne yönelik 1 Şubat 2013'teki canlı bomba saldırısının ardından Amerikan makamları Yunanistan'a baskı yapmış, İsmail Akkol da bunun üzerine Suriye'ye gitmek zorunda kalmıştı!
Milliyet'teki bu haber, DHKP-C gibi 'İçerideki Gladio'nun vaktiyle inşa ettiği 'devrimci bayrak' taşıyan kontra örgütün 'ABD'ye karşı imiş gibi' gösterilmesi numarasına hizmet eden bir yayındı.
ABD, iddia edildiği gibi gerçekten DHKP-C'den rahatsız olsaydı, yıllardır Belçika-Almanya-Yunanistan'da (Bir başka deyişle NATO hattında) cirit atan Sabancı Suikastı tetikçisinin yakalanmasını veya iadesini bir şekilde sağlardı!
Bu gözbağcılık numaraları afiyetle yememiz içindir.
1 Ağustos 2013'teki Milliyet'te 'Biber'i Amerikan baskısı yakalattı' başlığı da bu cümledendir:
Yunanistan'daki Sakız Adası'ndan 'cephanelik gibi bir botla' Türkiye'ye geçmek isteyen DHKP-C'liler bir operasyon sonucu ele geçirildi. MİT'in girişimleriyle, Adalet Bakanlığı'na yönelik eylemin faili olarak aranan DHKP-C'li Hasan Biber'in yakalanması sağlanmıştı; Milliyet ABD'nin baskısı sayesinde operasyonun yapıldığını öne sürerek gözlerimizi bağlıyordu!
Özdemir Sabancı Suikastı'ndaki üç tetikçinin de yolu Yunanistan'dan geçmiştir:
Firari Fehriye Erdal Belçika'ya gitmeden önce bir süre Yunanistan'da saklanmıştı.
Mustafa Duyar, suikasttan teslim oluncaya dek Rodos, Selanik, Almanya ve Suriye'de dolaşmıştı. Lazkiye'de teslim olan (Aralık 1996) Duyar, Afyon Cezaevi'nde öldürülmüştü. (Şubat 1999)
İsmail Akkol'un Türkiye'ye teslim edilmeyip Suriye'ye 'uçurulması' Avrupa'daki Gladio'nun kanatları altındaki bir seyahattir.
*
DHKP-C'nin geçen Aralık'ta Atina'yı ziyaret eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na suikast düzenleyebileceği ihbarı üzerine Yunan makamlarının alarma geçmiş olduğuna dair bir haber Hürriyet'te çıktı. (8 Ocak 2014)
Haberde, Sakız Adası'nda ele geçen isimlerden birisinin suikast ihbarını yaptığından söz ediliyordu!
*
1996'daki Sabancı Suikastı'nın ardından DHKP-C militanı Fehriye Erdal'ın evvela saklanmasını sonrasında ise yurtdışına kaçırılmasını temin eden meşhur işadamı kimdi diye bir defa daha soralım!
Fehriye Erdal'ın Sabancı Merkezi'nde 'çaycı olarak' işe girmesini sağlayan Emniyetçi Hüseyin Kocadağ Susurluk'taki Mercedes'te hayatını kaybeden isimlerdendi.
3 Kasım 1996'da hurdahaş olan Mercedes'in bagajında bulunan silahlardan birinin sözde 'kaza'dan on ay öncesinde Sabancı Suikastı'nda kullanıldığı anlaşılmıştı.
Olay yerinde ağır yaralı iken 'boynu kırılarak' öldürülen Abdullah Çatlı 1979'daki İpekçi Suikastı'ndaki gibi Sabancı Suikastı'nda da organizatör isimdi.
Çatlı'nın organize ettiği ve DHKP-C'li tetikçilerin istihdam edildiği Sabancı Suikastı'nın ardından Sabancı ailesinin adeta bir karpuz gibi ortadan ikiye bölünmüş olmasının nedeni hakkında 'Baronlar'ın Sarıgül'ü' acaba hiç düşünmüş müdür?
Şişli Belediyesi'nde DHKP-C mensubu iki ismin çalıştığı ve bu isimlerden birisinin izinli veya raporlu değilken neden sıkça yurt dışı seyahat yaptığı, Yunanistan'a gittiği yolundaki iddiaları acaba ne yapsak?
Sarımsaklasak da mı saklasak?
Yunanistan seyahati dikkat çeken Şişli Belediyesi çalışanı kadın, (İstanbul Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği Başkanı) daha evvel DHKP-C davasında yargılanmış mıdır?
5 Haziran 2007 tarihli Hürriyet'teki haberden hareketle soruyorum!
*
Şimdi de, Vatan yazarı Okay Gönensin'in, 27 Aralık 2013 tarihli yazısından bir bölümü hatırlayalım:
'Savcının künyesine bakıldığında ilginç bilgiler görülüyor. Söz konusu savcı, Hrant Dink Cinayeti Davası'nda vardır. Bu dava baştan aşağı bir karartma operasyonudur. Sabancı Cinayeti davasında vardır, asla aydınlatılmamıştır, başından karartılmıştır...'
Bahsi geçen savcı mı? 25 Aralık operasyonundaki malum savcıdır.
Görevden alınmış olan bu savcı yedi işadamı için jet hızı misali ihtiyati tedbir kararı aldırabilmişken, mesela önemli bir soruşturmayla ilgili olarak Mister Koch'un ifadesini üç yıldır neden alamamıştır?!
Kanaltürk televizyonunun kuruluş aşamasında yüklü miktarda ödeme yapılmış olmasıyla ilgili soruşturmada Koç Ailesi'ne mensup isimlerin ifadelerinin dahi alınmamış olmasının sebebi nedir? Soruşturmanın, Ergenekon Davası içinde adeta buharlaştırılmış olduğu anlaşılıyor!
*
Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği dehşetengiz hadisedeki Bell 206 tipi helikopterin Ali Sabancı'nın havayolu şirketine ait olduğunu da hatırlıyoruz:
Bu durum, sadece 'tesadüf' müdür?
Ali Sabancı, Şevket Sabancı'nın en küçük oğludur.
Aydın Doğan'ın da damadıdır.
İpekçi Suikastı'ndan sonra Aydın Bey'in elinden tutarak Milliyet'i almasını sağlayan da...
Vehbi Koç'un damadı 'Derin Galatasaray' İnan Kıraç'tı.
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/TamerKorkmaz/matruska/49073