Haberler:

deneme

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - Avukat

#361
Aleykümselam.

Alıntı Yapşu an ........ resmı kurum sorumlusuyum yıllardır bu kurumda görevlı olmadıgı için kurum kapalı konumdaydı 14.11.2011 yılı itibariyle bu kuruma atandık kurumumuz beledıyeye ait işyerinde kiralama usulu ile kiralanmış olup 1999 yılı itibariyle kira borcu ödenmemiş olup belediye tarafından borç istenmektedir bu sere zaman zarfında zamanaşımına uğrarmı uğrarsa hangi yılları kapsar

Öncelikle hem kiracının hem de kiralayanın kamu kuruluşu olması sebebiyle olayımızda 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağına bakalım. 6183 Sayılı Kanun'un birinci maddesinde kanunun kapsamı belirtilmiştir:

    Kanunun şümulü:
     Madde 1 - Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.
    Türk Ceza Kanununun para cezalarının tahsil şekli ve hapse tahvili hakkındaki hükümleri mahfuzdur.


Bu hüküm açıkça kira alacağı için 6183 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanamayacağını belirtiyor. Şayet uygulansaydı, 6183 Sayılı Kanun'un 102, 103 ve 104. maddelerine bakmak gerekecekti:

    Tahsil zamanaşımı:
     Madde 102 - Amme alacağı, vadesinin rasladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Para cezalarına ait hususi kanunlarındaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur.
    Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur.

    Zamanaşımının kesilmesi:
     Madde 103 - Aşağıdaki hallerde tahsil zamanaşımı kesilir:
    1. Ödeme,
    2. Haciz tatbikı,
    3. Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat,
    4. Ödeme emri tebliği,
    5. Mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi,
    6. Yukardaki 5 sırada gösterilen muamelelerden her hangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbikı veya bunlar tarafından yapılması,
    7. İhtilaflı amme alacaklarında kaza mercilerince bozma kararı verilmesi,
    8. Amme alacağının teminata bağlanması,
    9. Kaza mercilerince icranın tehirine karar verilmesi,
    10. İki amme idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi.
    11. (Ek: 25/12/2003-5035/5 md.) Amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması.
    Kesilmenin rasladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Zamanaşımının bir bozma karariyle kesilmesi halinde zamanaşımı başlangıcı yeni vade gününün rasladığı; amme alacağının teminata bağlanması veya icranın kaza mercilerince durdurulması hallerinde zamanaşımı başlangıcı teminatın kalktığı ve durma süresinin sona erdiği tarihin rasladığı; takvim yılını takip eden takvim yılının ilk günüdür.

    Zamanaşımının işlememesi:
     Madde 104 - Borçlunun yabancı memlekette bulunması, hileli iflas etmesi veya terekesinin tasfiyesi dolayısiyle hakkında takibat yapılmasına imkan yoksa bu hallerin devamı müddetince zamanaşımı işlemez.
    Zamanaşımı, işlememesi sebeplerinin kalktığı günün bitmesinden itibaren başlar veya durmasından evvel başlamış olan cereyanına devam eder.


6183 Sayılı Kanun uygulanmayacağına göre olayımızda Borçlar Kanunu hükümleri tatbik sahası bulacaktır. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun konuyla ilgili hükümlerine bakalım:

    İKİNCİ AYIRIM
    Zamanaşımı
   
    A. Süreler
    I. On yıllık zamanaşımı
    Madde 146- Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.
   
    II. Beş yıllık zamanaşımı
    Madde 147- Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır:
   
    1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.
   
    2. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.
   
    3. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.
   
    4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.
   
    5. Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.
   
    6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar.


Buna göre kira alacağı beş yıl içinde zamanaşımına uğrayacağından, sizin olayınızda da zamanaşımı süresi beş yıldır. Yani bugünün tarihi 17.12.2012 olduğuna göre, 17.12.2007'den evvel doğmuş olan kira alacakları zamanaşımına uğramıştır.

Alıntı Yapbirde şöyle bi anlaşma sağldandı kıra borcu yerıne yakacak alımı alınıp verılmesi buda doğrumu acaba

Bir alacağın zamanaşımına uğramış olması, o alacağı hukuken ortadan kaldırmaz; sadece borçluya zamanaşımı itirazını ileri sürerek borcu ödemekten kaçınma hakkı verir. Sizin olayınızda her iki taraf da neticede kamu kuruluşu. Şayet muhatabınız kamu kuruluşu olmasaydı, böyle bir durumda hem idari hem de hukuki anlamda sıkıntı yaşayabilirdiniz. Fakat sizin olayınızda zamanaşımına uğramış olsa bile borcunuzu ödeme yoluna gidebilirsiniz diye düşünüyorum. Neticede bu sizin vereceğiniz bir karar ve takdir de size ait. Bağlı bulunduğunuz kamu kuruluşunun hukuk servisinden görüş almanız faydalı olacaktır. Kolay gelsin...
#362
Merhabalar. Vesayet altına alınmış mıydınız? Şayet vesayet altına alındıysanız, endişe etmenizi gerektirecek çok fazla bir şey olmaz. Yalnız özürlü raporunu ne şekilde çıkartacaklarını pek anlamadım. Bence öncelikle hangi rahatsızlığa istinaden özürlü raporunu çıkartacaklarını ve özür oranının ne olacağını sorun. Vesayet altına alındıysanız, muhtemelen mahkeme çocuklarınızın velayet hakkıyla ilgili de karar vermiştir. Vesayet ve velayet konuları sorun oluşturmayacaksa, bu imkanı değerlendirebilirsiniz. Hayatınızdaki tüm sorunlarınızın çözülmesi/çözüm yoluna girmesi dilek ve temennisiyle... Kolay gelsin...
#363
Merhabalar.

Alıntı YapÖncelikle 2008 yılından bu yana ödenmemiş nafaka için ne yapabilirim?

İcra takibi yapabilirsiniz ve eski eşiniz süresinde ödeme yapmazsa, İcra ve İflas Kanunu'nun 344. maddesi gereğince cezalandırılması için şikayette bulunabilirsiniz. Detaylı bilgi için TIKLAYINIZ.

Alıntı YapZaman aşımı riski söz konusu mudur?

Şu an için zamanaşımı söz konusu değildir ancak daha fazla beklemenizi tavsiye etmem.

Alıntı YapMahkemenin belirlemiş oldugu nafakayı artırım talebinde bulunabilir miyim, böyle bir hakkım var ise nasıl bir yol izlemem gerekmektedir?

Bana kalırsa öncelikle mevcut alacaklarınızı tahsil etmeye çalışın. Mevcut alacağınızı dahi tahsil edemeyecekseniz, nafaka artırım davası açmanızın da hiçbir yararı olmayacaktır. Kolay gelsin...
#364
Merhabalar. Şayet eski eşinizin adına kayıtlı araç ve/veya taşınmaz yok ise ve eski eşiniz halihazırda bir işte de çalışmıyorsa, alacağınızı tahsil etmeniz çok zor olacaktır. Alacağınızı tahsil edebilmeniz için eski eşinizin haczedilebilecek bir malvarlığının bulunması gerekiyor. Kolay gelsin...
#365
Merhabalar.

Alıntı Yapanladığım kadarı ile elinde gerçeği bulunan belgeye resmi belge; fotokopilere özel belge denileceği benziyor ağır ceza reisinin.

Böyle değerlendirmek yanlış olur. Aşağıda konuyla ilgili emsal bir Yargıtay kararı var, mesele orada izah edilmiş.

Alıntı Yapbilirkişinin diğer kişilerde suçun olduğunu açık açık yazması; şahsımın ise olaydan ayrı tutulması gerektiğini; hiçbir şekilde ihaleye fesat karıştırma suçundan sorumlu tutulamayacağını yazmasına rağmen; hakim neden bu mahkeme resmi belgede sahtecilik suçunun bana 5er kez uygulanabileceğini (daha sonra ise suçun değişme ihtimali olabilir) söylemiştir.

Hakim iddianamede size yöneltilen suçu hatırlatmıştır sadece. Zaten bir hakimin ihsası rey oluşturacak şekilde kanaatini açıklaması ve bu yönde beyanda bulunması da hukuken mümkün değildir.

Alıntı Yapve hakim bilirkişi raporunda suçsuz olduğum yazdığı halde bana ceza verebilir mi?

Teknik konularda, yani ancak uzman bir kişinin çözüm getirebileceği meselelerde (mesela imza incelemesi) hakimler bilirkişi raporlarının aksine hareket etmezler. Diğer konularda ise hakim kanaatine ve vicdani eğilimine göre serbestçe karar verir, gerekirse bilirkişi raporunun aksi istikametinde de hüküm kurabilir. Kolay gelsin...


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E:2003/6-232
K:2003/250
T:14.10.2003

   Resmî delgede sahtecilik suçundan sanık B.Ş.'nin TCY'nın 342/1. maddesi uyarınca 2 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, katılan lehine avukatlık ücretine hükmedilmesine, sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 23.5.2001 gün ve 222-101 sayılı hüküm sanık ve vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 3.4.2002 gün ve 16213-4276 sayı ile;
   "31.7.1997 tarih ve 28373 sayılı Trafik Kazası Tespit Tutanağı'nın onaylı suretinin onaysız fotokopisinin ne şekilde aldatma yeteneğine sahip olduğuna ilişkin neden ve kanıtlan açıklanıp gösterilmeden mahkûmiyet hükmü kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
   Yerel Mahkeme 4.7.2002 gün ve 154-194 sayı ile;
   "Suça konu Trafik Kazası Tesbit Tutanağı kullanıldığı şekli ile yakınan sigorta kurumundan istenilmiş, sanığın şirkete verdiği bu evrakın asıl evrak olmadığı, tasdikli fotokopi olup tasdik kısmının da fotokopi şeklinde olduğu görülmüştür.
   Sanık B.Ş. nin 31.7.1997 gün ve 1997/28373 sayılı trafik kazası tesbit tutanağını sahte olarak düzenleyip, 06 R.. 20 plakalı aracı, hakkında beraata karar verilen sanık M.Y. a ait araçla kaza yapmış gibi gösterdiği, suça konu bu ğın orijinallerinden farksız olduğu, asıl olarak düzenlenen sahte trafik kazası tesbit tutanağından fotokopi çıkanldığı, bu fotokopide tasdik bölümü İ de bulunduğu, sanığın bu belge ile sigorta şirketine ihbar ve müracaatta bulu rak, vekili olduğu araç sahibi N.Ö. adına sigorta bedelini istediği, kazaya h lan başka bir benzer aracı sigorta eksperlerine göstererek tutanak düzenletti ve belirlenen hasar bedelini sigorta şirketinden aldığı anlaşılmaktadır.
   Sanık B.Ş.'nin düzenlediği belge trafik görevlileri tarafından tutulması gereken bir tutanak olduğundan, resmî belge niteliğindedir. Resmî belgeni düzenlenmesi ile suç oluşmaktadır. Sanık suret belge düzenlemiş olup, bu bel geden çekilen fotokopide tasdik bölümü bulunmaktadır. Buna göre sanık tasdikli suret değil, öncelikle doğrudan doğruya sahte resmi belge düzenlemiş, sonra bunun fotokopisini çekmiştir. Bu nedenle eylemi TCK'nun 342/1. maddesi kapsamındadır. Uygulamada trafik kazası tesbit tutanaklan sadece bir nüsha olarak düzenlenmekte, belge aslı trafik dairesinde saklı tutulmaktadır İlgililere ya da adliyeye verilmesi gereken hallerde, trafik dairesinin aslından çektiği fotokopi örnekleri verilmektedir. Dolayısıyla sigorta şirketleri de fotokopi belge üzerinden işlemlerini sürdürmektedir. Diğer taraftan kullanılan belge benzerleri ile aynıdır. Sanığın sigorta şirketine ibraz ettiği suça konu belge fotokopi olmakla beraber bu belgeye istinaden sigorta şirketinin hasar bedelini ödemiş bulunması karşısında, düzenlenen bu belgenin aldatıcı nitelikte olduğu, böylece sanığa yüklenen sahte belge düzenlemek suçunun tüm unsurları ile oluştuğu anlaşılmıştır." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
   Bu hükmün de sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının 8.9.2003 gün ve 160293 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
   CEZA GENEL KURULU KARARI
   Sanık B.Ş.'nin sahte resmî belgede düzenlemek suçundan TCY'nın 342/1. maddesi uyarınca cezalandmlmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, resmi belgede sahtecilik suçunun veya resmi belge suretinde sahtecilik suçunun unsurlan itibariyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
   İnceleme konusu olayda;
   Oto alım satımı ile uğraşan ve önceden sigortacılık da yapan sanığın, elde ettiği bir Trafik Kazası Tespit Tutanağı formu fotokopisinin ön ve arka yüzündeki boş kısımlannı, N.Ö'ye vekaleten satın alıp trafiğe tescilini yaptırdığı 06 R.. 20 plakalı aracı, 06 E.. 772 plakalı bir başka araçla kaza yapmış gibi gösterecek biçimde doldurduğu, gerçek olarak düzenlenmiş bir başka tutanak fotokopisinden, düzenleyen görevlilerin ad ve soyadları ile sicil numaraları ve imzalarını içeren bölüm ile yine aslının aynıdır kaşesini ve onaylayan memurun adı ve soyadı ile imzasını taşıyan kısımlarını kesip, oluşturduğu 31.7.1997 gün #ve 28373 sayılı belgeye yapıştırmak suretiyle sahte resmi belge sureti düzenlediği, ardından bu belgeden çektiği onaysız fotokopiyi sigorta şirketine verip, belgenin onaylı suretini istemeyen görevlilerin özensiz davranışından da yararlanarak araç sahibine vekaleten hasar bedelini aldığı, düzenlenen ekspertiz raporunda aracın plakası, motor ve şasi numaralan ile diğer teknik bilgüerı.n gösterilmiş ve kazaya kanştığı belirtilen aracın fotoğraflarının da eklenffliŞ olması karşısında, sanığın sigorta eksperlerine başka bir aracı gösterip tutanağı düzenlettiği hususunda kanıt bulunmadığı, iddia, savunma ve dosyadaki diğer kanıtlardan anlaşılmaktadır.
   Ceza Hukuku yönünden varaka, olayları nakleden veya irade beyanlarını içeren ve bir kimse tarafından oluşturulan her türlü yazılı belge olarak tanımlanabilir. Varakanın esas işlevi ise, hukuki faaliyetlerde kanıtlamaya hizmet etmektir.
   İşte bu nedenledir ki, belgelere duyulan ihtiyaç ve güven, bunlar üzerindeki sahteciliğin suç olarak düzenlenmesini sağlamış ve böylelikle hukuki ilişkilerde ispat aracı olan belgelerin doğruluğu ve gerçekliğine duyulan güven korunmak istenmiştir.
   Belgede sahtecilik cürümleri yönünden yapılan en önemli ayırım resmî ve özel belge ayınım olup, bir de resmî belgeye eşit sayılan belge söz konusudur. Ceza Yasamızda ise resmî belgenin tanımı yapılmamıştır. Ancak doktrinde gorüş birliği ile ileri sürüldüğü ve yargısal kararlarda istikrarlı biçimde vurgulandıgı uzere, bir belgenin resmî belge sayılabilmesi icin su ikı unsurun bulunması gerekir.
   1) Belge bir memur tarafından düzenlenmiş olmalı,
   2)  Bu düzenleme ile memurun gördüğü fonksiyon arasında nedensellik bağı bulunmalı, başka bir deyişle belge görev gereği düzenlenmiş olmalıdır.
   Öte yandan, Ceza Yasamız ispat kuvvetleri bakımından resmi belgeler arasında fark gözetmiş ve bu kuvvetin derecesi oranında cezayı ağırlaştırmıştır. Gerçekten, 339. madde taklit veya tahrif olunan resmi belgenin, 342. maddenin 2. fıkrası ise resmi belge suretinin "sahteliği ispat edilmedikçe muteber olan evrak kabilinden" olması halini ayrıca öngörmüş ve bu durumda daha ağır bir ceza kabul etmiştir. Yine Ceza Yasamız, daha üstün bir ispat gücünü taşıdıkları içindir ki, resmi belge asıllarında memurların yaptığı sahteciliği 339 ve 340. maddelerinde, memur olmayanların yaptığı sahteciliği de 342. maddesinin 1. fıkrasında daha ağır bir ceza ile karşılamış, suretlerde yapılan sahteciliği ise memur failler bakımından 341. maddesinin 1. fıkrasında, memur ojmayan failler yönünden de 342. maddenin 3. fıkrasında, bunların belge aslında yaptıkları sahteciliğe nazaran daha hafif bir biçimde cezalandırmıştır.
   Resmi belgede sahtecilik suçunun oluşması için, belgenin hukuki sonuç doğurmaya elverişli nitelikte bulunması gerekir. Yine bu suçun oluşumu bakımından belgenin sahte olarak düzenlenmesi yeterli olup, kullanılması zorunlu değildir. Bu nedenle zarar olasılığının bulunması için belgede yapılan sahteciliğin çok sayıda kişiyi aldatacak nitelikte olması, bir başka anlatımla belgenin nesnel olarak aldatıcılık yeteneğinin bulunması gerekir. Aldatma keyfiyeti belgeden objektif olarak anlaşılmalıdır. Muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfal, aldatma yeteneğinin varlığım göstermez.
   Resmî belgenin aslı, resmî memur tarafından ilk olarak meydana getiriliş nüshalarıdır. Suret ise, aslın tam bir örneğini ifade eder. Ancak teknik hukukta suretin daha dar bir anlamı vardır; bu anlamda suret, "resmî bir daire eya noterlikte saklı bulunan bir resmî varakanın aslına tamamen ve kelimesi Sünesine uygun bulunan ve bu uygunluğu yetkili memur tarafından onaylanan belge" anlamına gelir.
   Bu itibarla, burada söz konusu olan suretin şu nitelikleri taşıması gereklidir:
   a) Yetkili memur tarafından düzenlenmiş olmalı,
   b) Suretin aslına uygun olduğu memur tarafından onaylanmış bulunmalı
   c) Asıl mevcut ve resmi bir daire veya noterlikte saklı olmalı,
   d)  Suretin aslına uygunluğunu onaylayan memur, tasdik hususunda yetkili bulunmalıdır.
   Görüleceği üzere, suret sıfatı yetkili memurun onayı ile doğmaktadır Boyle olunca, asıl belgenin, el yazısı, yazı makinesi veya fotokopi yoluyla çıkarılan suretleri de, onaylanmış olmak şartıyla gecerlidir.
   Bu nitelikleri taşıyan suretler kanıt olabilme yeteneğini tasıdığından kanunkoyucu bunlarda yapılan sahteciliğin kamunun guveninı sarsacagını kabul etmiş ve buna yönelik eylemlerin cezalandırılmasını öngörmüştür. Gerçekten Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 311. maddesi, mahkeme kalemine verilecek bir senedin sureti yetkili memur tarafından çıkarılıp da mahkeme başkanına tasdik ettirilince bu suretin "asıl hüküm ve kuvvetinde" olduğunu belirtmektedir. Esasen bu özel hüküm dışında da, suretin -aslın ibrazı talep edilinceye kadar veya ibrazdan sonra asla uygunluğu tespit olununca- aslın taşıdığı ispat gücüne aynen malik olacağı kuşkusuzdur. Ancak, surette yapılan sahtecilik eylemi, asılda yapılan sahteliğe oranla, daha az bir tehlike arzeder. Aslın ibrazı daima istenebileceği ve -yasal istisnalar dışında- bundan kaçınılamayacağı cihetle, suretin asla uygun olup olmadığı kontrol edilebilir ve sahtelik kolaylıkla meydana çıkarılabilir.
   Somut olaydaki sahtecilik eylemine konu Trafik Kazası Tespit Tutanağı, ancak resmî trafik görevlileri tarafından düzenlenebilecek bir belge olduğundan, resmî belge niteliğinde sayılacağında kuşku bulunmamaktadır. Ancak, başlangıçtan itibaren kastı sahte resmi belge sureti düzenlemek olan sanığın, bu belgeyi el yazısı ile düzenleyip, belgenin tamamlanabilmesi için gerekli olan görevli isim ve imzalan ile aslına uygunluğu onaylayan bölümlerini başka bir belge fotokopisinden kesip yapıştırmak suretiyle doğrudan doğruya sahte resmî belge sureti oluşturduğundan, memur olmayanların resmî belge aslındaki sahtecilik suçlarım düzenleyen TCY'nın 342. maddenin 1. fıkrasının uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu yolla düzenlenen belge sanık tarafından yok edilmesi nedeniyle elde edilemediğinden, aldatıcılık yeteneğinin araştırılmasına da olanak bulunmamaktadır.
   Sanığın bu belgeden çektiği fotokopi ise onaysız olup, bu yönüyle suret belge özelliğini taşımadığı, hukuki sonuç doğurmaya elverişli nitelikte olmadığı ve aldatıcılık yeteneğinin bulunmadığı, şirket görevlilerinin belgenin onaylı suretini istememeleri biçimindeki özensiz davranışlan nedeniyle ortaya çıkan fiili iğfalin de aldatıcılık yeteneğinin varlığını göstermeyeceği anlaşıldığından, sahte resmî belge sureti düzenlemek suçunun unsurları da oluşmamıştır.
   Bu itibarla, sanığın sahte resmi belge düzenlemek suçundan mahkumiyetine ilişkin Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
   Kabule göre de;
   Katılan şirket vekilinin son soruşturma aşamasında verdiği 20.09.2001 günlü dilekçede şikayetten vazgeçtiklerini beyan etmesi nedeniyle CYUY'nın 372. maddesi uyarınca müdahalenin hükümsüz kaldığı gözetilmeden, katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle de bozulmasına karar verilmelidir.
   SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 14.10.2003 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.
#366
Merhabalar.

Alıntı Yapİşin özeti sözleşmede 1 yıl açık kalacağı ,kalmaz ise 40 bin tl cezai bedeli olduğu yazıyor.Bunlar önceden konuşılan herşeyin tersine hareket ediyor ancak elimizde yazılı bir belge yok.Bayilik sistemi olmasına rağmen hiç bir organizelikleri yok.Bunları sadece yazmak zorunda olduklarını, bunların önemli olmadığını söylediler.Aramızda inanılmaz bir güvensizlik var ve bayilikten çekilmeyi düşünüyoruz.Bu işten en az hasarla nasıl ayrılabiliriz...

Zor bir durum. Elinizde yazılı belge olmayan hususlarla ilgili karşı tarafa olayları özetler mahiyetinde noter kanalıyla bir ihtarname gönderip yaşanan eksikliklere/sıkıntılara dikkat çekip verilecek süre içinde bu eksikliklerin/sıkıntıların giderilmemesi halinde sözleşmeyi feshedeceğinizi bildirebilirsiniz. Karşı tarafın vereceği cevaba göre bu yolla elinize ciddi bir delil geçebilir. Gelecek cevaba göre hareket edilmesi en sağlıklı yol olur. Kolay gelsin...
#367
Merhabalar. Karara karşı ağır ceza mahkemesi nezdinde itiraz edebilirsiniz. İtiraz dilekçenizi kararı veren mahkemeye kararın açıklandığı duruşmaya katılmışsanız, kararın açıklandığı tarihten, bu duruşmaya katılmadıysanız, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde teslim etmelisiniz. Aşağıda konuyla ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. ve 267 ve devamı maddesi yer almaktadır. Kolay gelsin...

   Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması
    Madde 231 – (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
   (2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
   (3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.
   (4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.
   (5) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl(2) veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
   (6) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
   a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
   b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
   c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
   gerekir. (Ek cümle: 22/7/2010 - 6008/7 md.) Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
   (7) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
   (8] (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
   a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
   b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
   c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
   karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
   (9) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
   (10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.)Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
   (11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.
   (12) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
   (13) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
   (14) (Değişik: 23/1/2008 – 5728/562 md.) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.

   Olağan Kanun Yolları
   BİRİNCİ BÖLÜM
   İtiraz
   İtiraz olunabilecek kararlar
    Madde 267 – (1) Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
   İtiraz usulü ve inceleme mercileri
    Madde 268 – (1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.
   (2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
   (3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:
   a) Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir.
   b) Sulh ceza işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanına aittir.
   c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.
   d) Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.
   e) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler.
   İtirazın kararın yerine getirilmesinde etkisi
   Madde 269 – (1) İtiraz, kararın yerine getirilmesinin geri bırakılması sonucunu doğurmaz.
   (2) Ancak, kararına itiraz edilen makam veya kararı inceleyecek merci, geri bırakılmasına karar verebilir.
   İtirazın Cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma yapılması
    Madde 270 – (1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir.
   Karar
    Madde 271 – (1) Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir.
   (2) İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.
   (3) Karar mümkün olan en kısa sürede verilir.
   (4) Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
#368
Merhabalar. Bu tür konuların yeni yeni tartışılmaya başlanması sebebiyle yargı önüne gitmiş ve sonuçlanmış konuyla ilgili emsal bir karar olabileceğini pek zannetmiyorum. Naçizane kanaatim, nasıl ki önceden 3 kat imarlı bir binaya sonradan 5 kat imar müsaadesi verilmesi örneğinde, bu bina yıkılıp 5 kat olarak yeniden yapıldığında fazladan kazanılacak olan yerlere tüm kat malikleri müşterek mülkiyet esasına göre sahip olacak idiyse, sizin örneğinizde de aynı durumun geçerli olması gerekeceği istikametindedir. Zira çatı piyesi de işin içine gireceğinden, çatı piyesli ve daha büyük metrekareye sahip dairelerin arsa payı da diğer dairelerden fazla olarak hesaplanacaktır doğal olarak. Yani arsa payları da bu yeni duruma göre değişecektir. Bu fazlalığın bedelsiz olması hakkaniyete uygun düşmez diye düşünüyorum. Dolayısıyla size tavsiyem, diğer kat malikleriyle bir şekilde anlaşmanızdır. Kolay gelsin...
#369
Alıntı YapHazine tarafından, PARK ALANI olarak devredilen yerlere, belediyeler  ne kadar sürede işlem yapmak zorundadır.

Süre kısıtlaması yoktur ancak haklı bir sebep olmaksızın uzun süre tahsis amacı istikametinde işlem yapılmamış olması ihtimalinde tahsisi gerçekleştiren kamu kurumu tahsis kararını iptal etme hakkına sahip olacaktır.

Alıntı Yapİşlemi reddetme  yetkisi varmıdır ?

Belediye şayet tahsis amacı dışında bir gaye için taşınmazı kullanırsa, yukarıda da belirtildiği gibi, tahsisi gerçekleştiren kamu kurumu tahsis kararını iptal etme hakkına sahip olur.

Alıntı YapPARK ALANI isteyen halk  işlemi hızlandırmak için neler yapabilir.

Taşınmazın devir tarihinin üzerinden geçen uzun zamana rağmen tahsis amacı doğrultusunda işlem yapılmamış olması belediyeye hatırlatılarak işlem yapılması yönünde talepte bulunulabileceği gibi, devri gerçekleştiren kamu kurumuna müracaaat ederek tahsis amacı istikametinde işlem yapmayan Belediyenin ikaz edilmesi de talep edilebilir. Kolay gelsin...
#370
Merhabalar. Bir kişi sağlığında dilediği tasarrufta bulunabilir, malvarlığını satabilir, riskli alanlarda yatırıma dönüştürebilir veya çalışmadığı için malvarlığını zaman içinde harcayarak tüketebilir, vs. bütün bunların hepsi hukuken mümkün. Dolayısıyla hiç kimsenin hukuken kendisinden sonra gelecek kişilere (yani yasal mirasçılarına) maddi anlamda bir şeyler bırakma mükellefiyeti de bulunmadığından, amaçladığınız şeye ulaşmanızın her şeyden evvel kolay olmadığını belirtmek istiyorum. Mevcut durum karşısında elbette bir şeyler yapılabilir ancak yapılacak şeyler de sonucun değişmesine yetmeyebilir. Neler yapılabilirin cevabı, aşağıda alıntılanan Medeni Kanun'un ilgili hükümlerinde açıkça belirtiliyor. Kolay gelsin...

      II. SAVURGANLIK, ALKOL VEYA UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI, KÖTÜ YAŞAMA TARZI, KÖTÜ YÖNETİM
     
     Madde 406 - Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.

     I. İLGİLİNİN DİNLENİLMESİ VE BİLİRKİŞİ RAPORU
     
     Madde 409 - Bir kimse dinlenilmeden savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetimi veya isteği sebebiyle kısıtlanamaz.
   
    Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verilir. Hakim, karar vermeden önce, kurul raporunu göz önünde tutarak kısıtlanması istenen kişiyi dinleyebilir.

     I. GENEL OLARAK
     
     Madde 413 - Vesayet makamı, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atar.
   
    Gereken durumlarda, bu görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri uyarınca ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabilir.
   
    Rızaları bulunmadıkça birden çok kimse vesayeti birlikte yürütmekle görevlendirilemez.
     
     II. EŞİN VE HISIMLARIN ÖNCELİĞİ
     
    Madde 414 - Haklı sebepler engel olmadıkça, vesayet makamı, vesayet altına alınacak kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini, vasilik koşullarına sahip olmaları kaydıyla bu göreve atar. Bu atamada yerleşim yerlerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler göz önünde tutulur.
     
     III. İLGİLİLERİN İSTEĞİ
     
     Madde 415 - Haklı sebepler engel olmadıkça, vasiliğe, vesayet altına alınacak kişinin ya da ana veya babasının gösterdiği kimse atanır.

     B. YASAL DANIŞMANLIK
     
     Madde 429 - Kısıtlanması için yeterli sebep bulunmamakla beraber korunması bakımından fiil ehliyetinin sınırlanması gerekli görülen ergin bir kişiye aşağıdaki işlerde görüşü alınmak üzere bir yasal danışman atanır:
   
    1. Dava açma ve sulh olma,
   
    2. Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir ayni hak kurulması,
   
    3. Kıymetli evrakın alımı, satımı ve rehnedilmesi,
   
    4. Olağan yönetim sınırları dışında kalan yapı işleri,
   
    5. Ödünç verme ve alma,
   
    6. Ana parayı alma,
   
    7. Bağışlama,
   
    8. Kambiyo taahhüdü altına girme,
   
    9. Kefil olma.
   
    Aynı koşullar altında bir kimsenin malvarlığını yönetme yetkisi, gelirlerinde dilediği gibi tasarruf hakkı saklı kalmak üzere kaldırılabilir.

     BİRİNCİ AYIRIM : VASİNİN GÖREVLERİ
         
     A. GÖREVE BAŞLAMA     
     
     I. DEFTER TUTMA
     
    Madde 438 - Vasiliğe atanma kararının kesinleşmesi üzerine vasi ile vesayet makamının görevlendireceği bir kişi tarafından, vakit geçirilmeksizin, yönetilecek malvarlığının defteri tutulur.
   
    Vesayet altındaki kişi ayırt etme gücüne sahipse, olanak bulunduğu takdirde defter tutulurken hazır bulundurulur.
   
    Koşullar gerektirdiği takdirde denetim makamı, vasi ve vesayet makamının isteği üzerine vesayet altındaki kişinin malvarlığının resmi defterinin tutulmasına karar verebilir. Bu defter, mirastaki resmi defterin alacaklılara karşı doğurduğu sonuçları doğurur ve oradaki usul uyarınca tutulur.
     
     II. DEĞERLİ ŞEYLERİN SAKLANMASI
     
    Madde 439 - Kıymetli evrak, değerli eşya, önemli belge ve benzerleri, malvarlığının yönetimi bakımından bir sakınca yoksa, vesayet makamının gözetimi altında güvenli bir yere konulur.
     
     III. TAŞINIRLARIN SATILMASI
     
    Madde 440 - Vesayet altındaki kişinin menfaati gerektirirse değerli şeylerin dışındaki taşınırlar, vesayet makamının vereceği talimat uyarınca, açık artırma ile satılır. Hakim, özel durumları, taşınırın niteliğini veya değerinin azlığını göz önüne alarak pazarlıkla satışa da karar verebilir.
   
    Vesayet altındaki kişinin kendisi veya ailesi için özel bir değer taşıyan şeyler, zorunluluk olmadıkça satılamaz.
     
     IV. PARALARIN YATIRILMASI
         
     1.YATIRMA ZORUNLULUĞU
     
    Madde 441 - Vesayet altındaki kişinin kendisi veya malvarlığının yönetimi için gerekli olmayan paralar, faiz getirmek üzere, vesayet makamı tarafından belirlenen milli bir bankaya yatırılır veya Hazine tarafından çıkarılan menkul kıymetlere çevrilir.
   
    Paranın yatırılmasını bir aydan fazla geciktiren vasi, faiz kaybını ödemekle yükümlüdür.
     
     2. YATIRIMLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ
     
    Madde 442 - Yeteri kadar güven verici olmayan yatırımlar, güvenli yatırımlara dönüştürülür.
   
    Dönüştürme işleminin uygun zamanda ve vesayet altındaki kişinin menfaati gözetilerek yapılması gerekir.
     
     V. TİCARİ VE SINAİ İŞLETMELER
     
     Madde 443 - Vesayet altındaki kişinin malvarlığı içinde ticari, sınai veya benzeri bir işletme varsa; vesayet makamı, bunların işletilmesinin devamı veya tasfiyesi için gerekli talimatı verir.
     
     VI. TAŞINMAZLARIN SATILMASI
     
     Madde 444 - Taşınmazların satışı, vesayet makamının talimatı uyarınca ve ancak vesayet altındaki kişinin menfaati gerekli kıldığı hallerde mümkündür.
   
    Satış, vesayet makamının bu iş için görevlendireceği bir kişi tarafından vasi de hazır olduğu halde açık artırmayla yapılır ve ihale vesayet makamının onamasıyla tamam olur; onamaya ilişkin kararın ihale gününden başlayarak on gün içinde verilmesi gerekir.
   
    Ancak denetim makamı, istisnai olarak özel durumları, taşınmazın niteliğini veya değerinin azlığını göz önüne alarak pazarlıkla satışa da karar verebilir.
#371


Bir yıldır tutuklu bulunan Ahmet Mahmut Ünlü (Cübbeli Ahmet hoca) tahliye edildi.

Kamuoyunda ''Karagümrük çetesi'' olarak bilinen suç örgütüne yönelik dava kapsamında tutuklu yargılanan ve ''Cübbeli Ahmet Hoca'' ismiyle bilinen Ahmet Mahmut Ünlü ile Fas uyruklu Mahjouba Demirel tahliye edildi.

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, davanın 4. duruşmasında konuyla ilgili ara kararını açıkladı.

Heyet, 5 Temmuz 2012'de yürürlüğe giren 6352 sayılı Denetimli Serbestlik Kanunu'nun, ''dava ve cezaların ertelenmesi'' başlıklı geçici 1. maddesi hükmü ile aynı yasa kapsamında değiştirilen Türk Ceza Kanunu'nun 220/6-7 ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 109. maddesi hükümlerini göz önüne alarak, tutuklu sanıklardan Ahmet Mahmut Ünlü ile Fas uyruklu Mahjouba Demirel'in, üzerlerine atılı suç vasfının değişme ihtimali, tutuklulukta geçirdikleri süre ve tutuklamanın koruma tedbiri olması gerekçesiyle tahliye edilmelerine karar verdi.

OY ÇOKLUĞU İLE TAHLİYE EDİLDİ. BİR HAKİM MUHALEFET ETTİ

Yaklaşık 2 saat ara veren mahkeme, tutuklu sanıklar Mahmut Ünlü ve Mahjuba Demirel'in tahliyesine oy çokluğu ile karar verdi. Tahliye gerekçesi olarak, "sanıkların üzerine atılı suç vasfının değişme ihtimali, tutuklulukta geçirdiği süre ve tutuklamanın koruma tedbiri olması" gösterildi. Ünlü ve Demirel hakkında yurtdışı çıkış yasağı konuldu. Ayrıca iki sanığında her Çarşamba polis merkezine giderek imza atmasına karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİNİN GEREKÇELERİ

Tahliye kararına hakim Hikmet Şen ise muhalefet şerhi koydu. Hakim Şen muhalefet şerhine gerekçe olarak, "Atılı suçun niteliği, istenilen ceza miktarı, mağdureler arasında para hareketlerini gösteren ödeme belgeleri ve fiziki takip tutanakları, müşteki mağdur beyanlarını" gösterdi. Mahkeme ayrıca dosyadaki eksiklerin giderilmesinin ardından duruşma günü beklenmeksizin dosyanın duruşma savcısına gönderilerek esas hakkındaki mütalaasının istenilmesine karar verdi.

TEK TUTUKLU SANIK KALDI

Mahkeme tutuklu sanık Barış Sezek'in ise tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mahkemede Ünlü'nün tahliye kararının okunmasının ardından sevinç çığlıkları atıldı. Bazı izleyenler ise 'Allaha ekber' diye bağırdığı, bazılarının da ağladığı görüldü.

12 ARALIK 2011'DE TUTUKLANDI

Kamuoyunda "Karagümrük çetesi" olarak bilinen suç örgütüne yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınan "Cübbeli Ahmet Hoca" olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü 12 Aralık 2011 tarihinde tutuklanmıştı. Ünlü dava kapsamında "Haksız çıkar sağlamak için kurulan örgüte yardım etmek, 2 kez insan ticareti yapmak, cinsel saldırı ve hürriyetten yoksun bırakmak" ile suçlanıyor.

TAHLİYE EDİLEN CÜBEBELİ AHMET HOCA'YA YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI GETİRİLDİ

Tahliyesine karar verilen Ahmet Mahmut Ünlü ve Mahjouba Demirel için yurt dışı yasağı getirildi. Ünlü ve Demirel'in her çarşamba günü polis merkezine giderek imza atmalarına karar verildi.

İFADE DEĞİŞTİREN FASLI KADINLARLA İLGİLİ ŞOK GELİŞME

6 Kasım'da gelen ihbar mailinde kadınlara, Cübbeli'nin avukatı F. O'nun baskı yaptığı ve para vererek şikayetini geri çektirildiği belirtildi.

İhbar mailindeki bilgileri araştıran emniyet, kadınların Fas'ta ifade verdiği tarihte avukat F.O.'nun Fas'ta olduğunu ve o gün avukat F.O.'ya aynı hukuk bürosunda görev yapan O. K. adlı kadın tarafından 18 bin dolar gönderildiğini tespit etti. Emniyet bu bilgileri mahkemeye gönderdi.

MAHKEMEYE RAPOR EDİLDİ

Kamuoyunda "Cübbeli Ahmet Hoca" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün de sanıkları arasında bulunduğu Karagümrük Çetesi'ne yönelik açılan davanın görüldüğü İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ne emniyetten bir rapor gönderildi.

KADINLAR ŞİKATEYETİNİ GERİ ÇEKTİ

Ünlü'nün, 'cinsel saldırı, haksız kazanç sağlamak amacıyla kurulan örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak' iddiaları ile yargılandığı davanın müştekilerinden Faslı İmanee Lemghari ve Fatma Zohra ifadesini değiştirdi. Emniyetteki ifadelerinde şikayetçi olan iki kadın, Fas'ta avukatları ve noter aracılığıyla verdiği ifadede ise şikayetçi olmadığını belirtti. Bu ifade değişikliği geçtiğimiz aylarda dava dosyasına girdi.

İHBAR MAİLİ GELDİ

Ancak bunun ardından İstanbul Emniyeti'ne 6 Kasım 2012 tarihinde bir ihbar maili gönderildi. İhbar mailinde Cübbeli Ahmet Hoca'nın cemaatine yakın birisi olduğunu, sık sık toplantılarına katıldığını belirten ihbarcı, kadınların ifadesini değiştirmesi için avukat F. O'nun Fas'a giderek baskı yaptığını, kadınlara 18 bin dolar para vererek şikayetlerini geri çektirdiğini söyledi.

EMNİYET İHBARI DOĞRULADI

Bu ihbar maili üzerine harekete geçen emniyet, ihbarda adı geçen avukat F. O.'nun yurtdışı çıkış giriş tarihlerini inceledi. Emniyet, avukat F. O.'nun 16 Temmuz tarihinde Fas'a gittiğini ve 20 Temmuz'da da Türkiye'ye döndüğünü tespit etti. İncelemesini daha da detaylandıran emniyet, ilginç bir bilgi daha tespit etti.

TÜRKİYE'DEN AVUKATA 18 BİN DOLAR

Kadınların ifadesini değiştirdiği tarih olan 18 Temmuz'da, avukat F. O'ya, hukuk bürosunda çalışan O. K isimli kadın tarafından 18 bin dolar gönderildiğini belirledi. Paranın banka aracılığıyla gönderilmediğini belirleyen emniyet, bir süre paranın nasıl gönderildiğini araştırdı. Araştırma sonucu 18 bin doların Western Union (Banka kullanılmadan acente sistemi üzerinden hızlı para gönderme şekli) sistemi ile gönderildiğini belirledi.

BİLGİLERİ MAHKEMEYE GÖNDERDİ

Bu bilgileri klasör halinde davanın görüldüğü İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderen emniyetin, söz konusu paranın kadınların ifadesini değiştirmesi için kullanıldığı yönünde bir değerlendirme de mahkemeye sunduğu öğrenildi.

METRİS CEZAEVİ ÖNÜNDE "CÜBBELİ" İZDİHAMI

"Cübbeli Ahmet Hoca" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün tahliye edilmesi kararını duyan cemaat üyeleri Metris Cezaevi önüne akın etti. Ahmet Mahmut Ünlü'nün resimli bant ve atkılarlın takan sevenleri tahliye haberini birbirine sarılarak kutladı. Cemaat üyelerine lokum da dağıtıldı.

Havanın yağışlı olmasına rağmen kadın ve çocukların da aralarında bulunduğu yüzlerce cemaat üyesi cezaevi önünde buluştu. Cemaat üyeleri haremlik ve selamlık bir şekilde cezaevi önüne dizildi.

Cemaat üyelerinin omuzlarında Ahmet Mahmut Ünlü'nün resimlerinin bulunduğu atkı, alınlarına da bant taktı. Tahliye haberini bazı cemaat üyeleri ise birbirine sarılarak kutladı. Bazı cemaat üyeleri de "Benim Ahmedim şeriatsız iş yapmaz" yazılı afiş açtı. Genç cemaat üyeleri vatandaşa lokum dağıttı. Cezaevi önünde tahliye bekleyişi devam ediyor.

http://www.haber7.com/guncel/haber/961655-cubbeli-ahmet-hoca-tahliye-oldu
http://gundem.milliyet.com.tr/-cubbeli-ahmet-hoca-tahliye-edildi/gundem/gundemdetay/07.12.2012/1638487/default.htm


Cübbeli Hoca'ya coşkulu karşılama

Mahkeme, Ahmet Mahmut Ünlü hakkında şahitlerin dinlenmesinin ardından tahliye kararı verdi. Kararı öğrenen yakınları ve sevenleri, Ünlü'nün tutuklu bulunduğu Metris Cezaevi'ne akın etti. Buradaki resmi işlemlerin tamamlanmasından sonra Ünlü cezaevinden çıktı. Kararı büyük bir sevinçle karşılayan sevenleri Ünlü'yü omuzlarda taşıdı. Kendisini bekleyenlere teşekkür eden Ünlü, araca binerek cezaevinden ayrıldı.

''Karagümrük Çetesi'' davasında tahliye edilen  ''Cübbeli Ahmet Hoca'' olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü, Metris Cezaevi çıkışında sevenleri tarafından karşılandı.

Çıkışta gazetecilere açıklama yapan Ünlü, ''Sevenlerimiz çok acı çekti. Bu malum hadise, insanları daha doğru yola iletti. Sevenlerimiz bizimle çile çekti'' dedi.

Ünlü, sevenlerinin kendisine bu süreçte büyük destek verdiğini belirterek, ''Yemediler, içmediler, uyumadılar, on binlerce mektup, yüz binlerce mail gönderdiler. Milyonlarca insan benimle birlikte kahır ve çileye katlandı'' şeklinde konuştu.

-Sevenleri sloganlarla karşıladı-

Ahmet Mahmut Ünlü'nün tahliye edildiği haberini alan sevenleri, cezaevi önünde toplandı. Tekbir getiren kalabalık grup, zaman zaman ''Hocaya sadakat şerefimizdir'' ve ''Hepimiz Cübbeli'yiz'' sloganları attı.

Ünlü'nün cezaevinden çıkışı sırasında izdiham yaşandı. Ünlü bindiği arabadan sevenlerini selamlarken, araç, yola kadar olan 15 metrelik mesafeyi yarım saatte kat edebildi. Aracı Fadıl Akgündüz'ün kullandığı görüldü.

Ahmet Mahmut Ünlü'nün Beykoz'daki evine gittiği öğrenildi.

http://www.haber7.com/guncel/haber/961747-cubbeli-hocaya-coskulu-karsilama


Fadık Akgündüz de karşılayanlar arasındaydı

Ahmet Mahmut Ünlü'nün tahliye kararının ardından Fadıl Akgündüz de Metris Cezaevi'ne geldi.

Akgündüz, Ünlü'nün cezaevinden kendisiyle birlikte çıkacağını söyledi. Ahmet Mahmut Ünlü'nün babası Yusuf Ünlü de cezaevine gelenler arasında yer aldı.

Kamuoyunda 'Cübbeli Ahmet Hoca' olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün tahliye kararı sonrası yüzlerce kişi Metris Cezaevi önünde toplandı. Ünlü lehine sloganlar atan kalabalık, dualar okuyarak Ünlü'nün çıkmasını bekledi. Metris Cezavi'ne gelenlerden biri de 'Jet Fadıl' olarak tanınan Fadıl Akgündüz'dü. Cezaevi girişinde basın mensuplarına konuşan Akgündüz, "Çok mutluyuz. Haksızlıklar, zulümler sürmez." dedi. Akgündüz, Ünlü'nün kendisiyle birlikte cezaevinden ayrılacağını ifade etti. Nitekim Cübbeli Ahmet'in Fadıl Akgündüz'ün kullandığı araçla cezaevinden ayrıldığı kameralara yansıdı.

Mahkeminin kararı sonrası Ahmet Mahmut Ünlü'nün babası Yusuf Ünlü de Metris Cezaevi'ne geldi. Yusuf Ünlü cezaevi kapısında oğlunun çıkmasını bekledi.

http://www.haber7.com/guncel/haber/961751-cubbeli-hoca-icin-metrise-kosan-surpriz-isim
#372
Trabzon'da ibretlik ceza. Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) başörtülü olarak germek isteyen öğrenciye engel olan öğretim görevlisine hapis cezası verildi.

Geçtiğimiz yıl yapılan YGS'ye girmek için Tevfik Serdar Anadolu Lisesi'ne gelen Münevver Özün (21), sınav görevlisi Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) öğretim görevlisi Tuna Arın tarafından başörtülü olduğu gerekçesiyle salona alınmadı. Bunun üzerine başörtüsünü çıkararak sınava giren Özün, yaşanan olay nedeniyle strese girdiği, moral bozulduğu ve bu nedenle de sınavının kötü geçtiği gerekçesiyle çıkışta öğretim görevlisi Arın ile tartıştı.

Genç kızın ailesinin de karıştığı olay sonrası taraflar karakola giderek birbirinden şikayetçi oldu. Öğrenci Münevver Özün ayrıca, kendisini başörtülü olarak sınava almayan öğretim görevlisi Arın hakkında, kendisini strese soktuğu ve sınav esnasında da moral ve motivasyonunu bozacak davranışlarda bulunduğu iddiasıyla Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulundu.

Yapılan soruşturmanın ardından da Arın hakkında suçundan 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nde "görevi kötüye kullanma" suçundan dava açıldı. Davanın önceki gün yapılan duruşmasında mahkemeye yazılı olarak savunmasını veren öğretim görevlisi Arın, iddiaların gerçeği yansıtmadığını ve üzerine atılı suçları kabul etmediğini savundu. Mahkeme, sanık öğretim görevlisi Arın'ı 5 ay hapis cezası ile cezalandırdı. Ancak sanığın yargılama sürecindeki halini dikkate alarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi.

Öte yandan, öğretim görevlisi Tuna Arın'ın şikayeti üzerine, öğrenci Münevver Özün ve annesi hakkında Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde 'tehdit ve kasten yaralama" suçuyla açılan davada ise mahkeme sanıkların beraatine karar vermişti.

Kaynak: CİHAN
http://www.haber7.com/guncel/haber/961755-basortusu-cikarttiran-hocaya-hapis-cezasi
#373
Merhabalar. Daha önceden bu konuyla ilgili gerekli bilgiler paylaşılmıştı. Ayrıntılı bilgi için lütfen TIKLAYINIZ.
#374
Merhabalar.

Alıntı YapAsıl borçlu kişi emekli bir öğretmen.
Alıntı Yap1- Asıl borçlu olan kişinin maaşına neden haciz konulmuyor da sürekli ben rahatsız ediliyorum, kişi maaşını alıp elini koluna sallıyor neden üzerine gidilemiyor?

Hukuken emekli maaşı üzerine haciz konulamaz. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun "Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarında zamanaşımı" başlıklı 93. maddesinin 1. fıkrası aynen şu şekildedir:

MADDE 93 - (DEĞİŞİK FIKRA RGT: 08.05.2008 RG NO: 26870 KANUN NO: 5754/56)
Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. (EKLENMİŞ İBARE RGT: 28.02.2009 RG NO: 27155 MÜKERRER KANUN NO: 5838/32) Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir.


Buna göre emekli maaşı, nafaka borçları ile SGK tarafından takip edilen prim borçları dışında haczedilemez. Dolayısıyla anlattığınız olayda kredi borcuna istinaden emekli maaşına haciz uygulayabilmesi hukuken mümkün değildir.

Alıntı Yap2- 3000TL. olarak alınan kredi şuanda 60000TL. olarak faiz ile birlikte alınması yasalmıdır?

Faiz hesabı çok büyük ihtimalle yanlış yapılmış. 2003'te 3.000,00 TL olarak alınan kredinin şu anda 60.000,00 TL olması pek mümkün değil. Dolayısıyla size karşı icra takibi başlatıldığında, icra müdürlüğünden size bir ödeme emri gönderilecektir; bu tebligatı aldığınız zaman tebliğ tarihinden itibaren işleyecek yedi günlük itiraz süresi içinde ana parayı ödeyerek faize mutlaka itiraz edin. Kredi sözleşmesinde belirtilen faiz oranını biliyorsanız, ana paraya eklenmesi gereken faiz miktarını hesaplayarak talep edilen faizin tamamına değil de haksız olan kısmına (bu kısmı itiraz dilekçesinde açıkça belirterek) itiraz edersiniz; böylelikle açılacak bir itirazın iptali davasında aleyhinize avukatlık ücretine karar verilmesini önlemiş olursunuz (bu durumda kabul ettiğiniz faizi de ödemeniz gerekecektir). Şayet zaman kazanmak sizin için daha önemliyse, fazladan ödeyeceğiniz avukatlık ücretini de göze alarak faizin tamamına da itiraz edebilirsiniz.

Alıntı Yap3- Ben kefil olarak bu durumda ne yapmalıyım, yasal olarak hangi yolları izlemeliyim.

Size karşı bu borcu ödemeniz yönünde icra takibinden önce ihtarname gönderilirse, buna karşı menfi tespit davası da açabilirsiniz ancak yukarıda belirttiğim icra takibine itiraz prosedürü daha basit ve masrafsız bir yol olduğundan, bana sorarsanız bu şekilde hareket etmeniz daha sağlıklı bir yol olur. Bu arada icra müdürlüğünden gönderilecek tebligat sizin MERNİS'te kayıtlı adresinize gönderilecektir; dolayısıyla MERNİS adresinizden farklı bir adreste yaşıyorsanız, hak kaybına uğramamak için adres bilgilerinizi güncellemenizi önemle tavsiye ederim. Kolay gelsin...
#375
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) en çok şikayet edilen ikinci ülke olduğuna dikkat çekti. Sadullah Ergin, hukuk alanındaki yargısal reformlarla Türkiye'nin AİHM karnesini düzeltmek istediklerini kaydetti.

Brüksel'den ayrılmadan önce Daimi Temsilcilik binasında basın mensuplarının sorularını cevaplandıran Sadullah Ergin, Türkiye'nin AİHM nezdindeki karnesini değiştirecek, oradaki görüntüsünü pozitife çevirecek önemli adımlar atıldığını kaydetti. Bakan Ergin, "Biz Türkiye olarak AİHMy'e en çok şikayet edilen ikinci ülkeyiz. En çok ihlal alan ilk ülkeyiz. Biz artık bu tabloyu hak etmediğimiz düşünüyoruz. Bu tabloyu değiştirecek tedbirleri hayata geçiriyoruz. Orta vadede inşallah bu görüntünün değişeceğine inanıyoruz." şeklinde konuştu.

Bir soru üzerine ise başkanlık sistemine dönük taleplerin,yeni anayasa çalışmalarını tıkadığı görüşüne katılmadığını ifade eden Adalet Bakanı "Komisyon oybirliği ile karar alabilmekte. AK Parti kendi görüşünü bu heyete takdim eder. Ancak burada kabul görmesi halinde bu önerinin hayata geçme imkanı olur. Diğer partiler buna katılmadığı süre içerisinde bu, AK Parti'nin bir teklifi olarak o masada duracaktır. Ama hayata geçmesi için en az iki partinin bu konuda uzlaşması gerekiyor. AK Parti, üzerinde uzlaşılabilecek maddeler üzerinde uzlaşan, uzlaşılamayacak maddelerde değişik önerilere açık bir yaklaşım sergiliyor." sözlerine yer verdi.

"KAMU DENETÇİSİNE SÜRE TANIYALIM"

Eski Yargıtay Üyesi Mehmet Nihat Ömeroğlu'nun Türkiye'deki ilk Kamu Başdenetçisi olmasına bazı çevrelerden tepkilere neden olduğunun hatırlatılması üzerine Adalet Bakanı Sadullah Ergin şöyle konuştu: "Biz ombudsmanlık kurumunu hayata geçirinceye kadar uzun ince bir yoldan geçtik. Bildiğiniz gibi yasası daha önce yapılmıştı ama önceki cumhurbaşkanımız döneminde, anayasal dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle veto edilmişti. Yeni seçilen kamu denetçisi ile ilgili olarak Yargıtay Genel Kurulu'nda görülen bir davada, 23 ya da 24 hakimden bir tanesi olarak katılmış Sayın Ömeroğlu. Orada kullandığı oy çerçevesinde bir takım değerlendirmeler yapılıyor. Ben bu değerlendirmelerin içerisine girmek istemiyorum. Sadece verdiği bir karara bakarak Sayın Ömeroğlu'nun Türkiye için iyi bir ombudsman olmayacağı yönündeki değerlendirmelerin maksadı aşan değerlendirmeler olacağını düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte çalışmaları takip edelim. Çalışmaların neticesinde ortaya çıkacak performans üzerinden yapılan değerlendirmeler daha sağlıklı olacaktır."

http://www.haber7.com/siyaset/haber/961368-turkiye-aihm-karnesini-duzeltmek-istiyor
#376


Emniyet Müdürlüğü iletişim cihazlarının kullanılarak, ev, iş ve cep telefonlarının aranarak, halkın çeşitli yöntemlerle dolandırıldığını örnekleriyle açıkladı.

Dolandırıcılık yöntemleri arasında üst düzey kamu yöneticisinin eşinin telefonla taciz edildiği öne sürülerek, korkutulan cep telefonu sahibinden telefon kontörü ve para alındığı belirlendi.

Emniyet Müdürü Mustafa Aydın, Türkiye genelinde ve Kayseri'de iletişim yöntemiyle çeşitli kişileri korkutup, kandırarak kontör ve para sızdırdıklarını, dolandırıcıların sürekli aynı yöntemi kullandıklarına dikkat çekti. Aydın, halkın dolandırıcıların tuzağına düşmemeleri için mesajları ve telefon görüşmelerini dikkate almamasını, bu kişileri '155 Polis İmdat' telefonuna ihbar etmelerini istedi. Kayseri Emniyet müdürü dolandırıcıların en sık kullandığı yöntemleri şöyle sıraladı:

"İKNA EDİCİ SES TONUYLA KONUŞULUR, TELSİZ SESİ DUYULUR"

"Olayı gerçekleştirecek olan dolandırıcı şahıs, vatandaşımızı telefon ile arayarak, ikna edici bir ses tonuyla yavaş ve tane tane konuşur. Genellikle arka planda telsiz sesi duyulur, konuşmaları dinlemeye başlayan mağdur ikna olmaya başlar. Dolandırıcı aradığı şahsın konuşmalara ikna olduğunu anladığı andan itibaren irtibatın kesilmemesi ve başka yeri aramaması için sürekli olarak telefonun açık tutmasını sağlar. Kullanmış olduğu telefon hattından üst düzey bir kamu görevlisinin eşinin taciz edildiği, tacizciyi yakalamak için soruşturma yürütüldüğü, soruşturma kapsamında gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için çok sayıda kişi ile görüşülmesi gerektiği ve ihtiyaç duyulan kontörün devlet imkânıyla karşılanmasının mümkün olmadığı ifade edilerek kontör veya para talebinde bulunulmaktadır. Aksi halde, işlenen bu suçun sorumlusu olarak gözaltına alınacağı belirtilerek mağdur, hile ve tehditle ikna edilmektedir."

"SUÇ ÖRGÜTÜ SİM KARTINIZI KOPYALADI" YALANI

"Dolandırıcı vatandaşımızı arayarak, telefonunda kullandığı SIM kartın teknolojik yöntemler kullanılarak organize bir suç örgütü tarafından kopyalandığını ve bu kopya SIM kart kullanılarak maliyeti yüksek meblağlara varan telefon görüşmeleri yapıldığını ifade ederek, bu kişilerin tespitinin yapılabilmesi için yürütülen çalışmada kullanılmak üzere kontör veya para gönderilmesi talep etmektedir. Yürütülmekte olan sözde soruşturmanın gizli olduğu vurgulanarak; Vlandırıcı, mağdur hakkında yürütülmekte olan sözde soruşturmanın gizlilik dereceli olduğunu vurgulayarak dolandırıcılık eylemine gizemli bir hava katmakta, soruşturmayla ilgili hiçbir bilgi vermeden kendilerine Kontör veya para gönderilmesi talep etmektedir."

"TERÖR ÖRGÜTÜ HATTINIZI KULLANIYOR"

"Terör örgütü adı kullanılarak, sizin veya yakınlarınızın telefonlarının kullanıldığı ve bu hatların örgütte kullanıldığını beyan ederek; aranan kişilere 'Sizin adınıza terör örgütü hat çıkarmış ve çıkartılan bu hat üzerinden çok konuşma yapılıyor, size yüklü miktarda fatura gelecek, biz bu şahısları tespit etmek için ülke genelinde operasyon yapacağız, en yakın bayiye gidin ve size yazdıracağımız cep telefonu numaralarına Kontör-TL yükleyin, operasyon bittikten sonra biz size haber vereceğiz, devlet masraflarınızı size ödeyecek' biçiminde beyanda bulunularak kontör-TL gönderilmesi istenilmektedir."

"BANKA HESABINIZ TERÖR ÖRGÜTÜ TARAFINDAN BOŞALTILACAK"

"Dolandırıcı, vatandaşımızı arayarak banka hesabının terör örgütü veya bir suç şebekesi tarafından boşaltılacağını banka hesaplarınız üzerinden teröristlere para aktarılacağı ayrıca hesaplarınızda 15 adet otomatik ödeme talimatı verildiği, şüphelilerin tespiti ve yakalanması amacıyla soruşturma başlatılacağını ifade ederek, bu süreçte kendi hesabında bulunan paranın güvenli olarak belirtilen hesaba (dolandırıcının kullanmış olduğu banka hesabına) transfer edilmesini istemektedir."

TELEKONFERANS YÖNTEMİ

"Dolandırıcılar iki ekip halinde iş bölümü yaparak çalışmaktadırlar. Önce mağdurun ev telefonu aranır, kendilerini Polis-Asker ve Cumhuriyet savcısı olarak tanıtarak yukarıda izah edilen yöntemlerin birisi ile para isterler, bu sırada bayandan eşinin adı soyadı ve ne iş yaptığını sorarlar ve telefon numarasını isterler, ikinci gurup eşinden almış olduğu numara ile müştekiyi arayarak aynı yöntem ile para isterler, ikna etmek için de kendilerinin evinde olduklarını ve eşi ile görüştürebileceklerini beyan ederler telekonferans sistemi ile eşler ve dolandırıcı aynı anda birbirleri ile konuşurlar, müşteki bu konuşmalardan sonra evde polislerin olduğuna ikna olunca kendisini arayan dolandırıcılara istenilen parayı vermiş oldukları hesaba yatırmaktadır."

"HAKİM-SAVCIYIM" DİYEREK OPERASYON YALANI

"Dolandırıcı kendisini hakim, savcı, polis olarak tanıtıp operasyon yaptıklarını, teröristleri yakalamalarının an meselesi olduğunu, telefonla görüştüğü şahsın yakının kimlik bilgilerinin kullanıldığını kimliği kullanılan şahsın hayatının tehlikede olduğunu söyledikten sonra kendilerine yardımcı olunmasını istedikleri, hesaplar arasında işlem yapılması için para yatırılmasını istedikleri, vatandaşların yatırdığı paranın kendisine iade edileceğini söylemektedirler.Dolandırıcıların mağduru olmamak için kendisini polis, asker vb kamu görevlisi olarak tanıtarak, 'Sakın telefonunuzu kapatmayın, bu operasyon gizli sakın kimselere bahsetmeyin' v.b. sözlerle sizden para gönderilmesini isteyen şahıslara itibar etmeyiniz. Cep telefonunuzu kapatarak '155 Polis İmdat' telefonunu arayıp bilgi veriniz. Bu bilgileri yakınlarınız ile paylaşarak onlarında mağdur olmalarını engelleyebilirsiniz."

"ÖDÜL KAZANDINIZ' YALANINA KANMAYIN"

"Bu yöntemde, dolandırıcı bazı ticari markaların kampanyalarını taklit ederek, mağdurların cep telefonlarına 'Ödül kazandınız' diye mesaj göndermekte ve bu mesajda belirtilen telefon numarasının aranmasını istemektedir. Mağdur verilen numarayı aradığında kendisine, yüksek miktarda para ödülü kazandığı ancak, ödülü hak edebilmesi için, kontör-para kartı alıp, şifresini kendilerine göndermesini veya kazandığı parayı alabilmek için verilen hesaba para gönderilmesi gerektiği söylenmektedir."

ABONE MERKEZİ GÖREVLİSİ:

"Bu yöntemde dolandırıcılar, mağdurlara, para ödülü kazandıklarını, ödülü alabilmeleri için bu mesajda belirtilen numaraya Kontör-TL göndermeleri gerektiğini belirtmektedirler. Ayrıca dolandırıcılar, GSM operatörlerinden birinin adını mesajın sonuna mağdur kişinin, bu GSM operatörünün abone merkezi olduğunu düşünmesine neden olmaktadırlar. GSM operatörünün adını görmesi nedeniyle, mağdurlar mesajın içeriğine inanmakta ve bahsedilen numaraya Kontör-TL göndermektedirler."

HATALI KONTÖR

"Bu yöntemi kullanan dolandırıcılar, yukarıdaki gibi, mağdurlara gönderdikleri mesajın sonuna GSM operatörlerinden birinin adını yazarak güven telkin etmekte ve sonrasında bir mesaj daha yollayarak, mağdurun telefonuna başka bir numaradan yanlışlıkla Kontör-TL yüklendiğini beyan etmektedirler. Bu nedenle mesajda belirtilen telefon numarasına bu Kontör-TL nin iade edilmesi istemekte ve vatandaşlarımızı dolandırmaktadır."

BU MESAJLARA DİKKAT

"Dolandırıcılar çeşitli yollarla ele geçirdikleri cep telefonlarına aşağıda örnek olarak verilen mesajları gönderdikten sonra, bu mesajı alan kişi, hediye kazandığı düşüncesine kapılarak dolandırıcılarla irtibata geçmektedir. 'Değerli abonemiz ....'in başlatmış olduğu cep çekilişi sonucunda hattınız para ödülü kazanmıştır. Bilgi işlem için 0 5xx xxx xx x4 numarasını arayın', 'Premium Paket Hakkı Kazandınız. Hakkınızın Devredilmemesi için saat 19.00'a kadar 444 xx 28'i arayınız', 'Tebrikler! Değerli müşterimiz Dijital Fotoğraf Makinesi MP5 kazandınız. Hemen 0212 xxx xx 55-i arayın. Hediyenizi ve tasarruf cihazınızı almayı unutmayın. 0212 xxx xx 55', 'Tebrikler! 4 büyük takımın taraftar formasını kazandınız. 0 216 xxx 4 111. Hediye formanızı almak için hemen arayın. 0216 XXX 4 111."

http://www.haber7.com/guncel/haber/961014-vatandasin-en-cok-dolandirildigi-10-yontem
#377


Karşılıksız çeklerle ilgili bir araştırma yapan Kredi Kayıt Bürosu (KKB), bu çek sahiplerinin yüzde 90'ının daha önce de çeklerinin karşılıksız çıktığını ortaya koydu.

Eren Güler'in haberi

KKB Genel Müdürü Kasım Akdeniz, ekonomi üzerinde tehlike yaratan bu riskin, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın Bankalar Birliği'nden talebi üzerine hazırlanan çek raporları sayesinde azaltılabileceğini söyledi.

Kredi Kayıt Bürosu dokuz bankanın ortak yönetimde olan bir anonim şirket statüsünde bulunuyor. İlk kuruluş amacı bankaların kendi aralarında müşteri bilgilerini paylaşmak olan KKB, şimdi bu bilgileri üçüncü kişilerle de paylaşıyor. Kurumun hazırladığı çek ve risk raporları ile şirketlerin finansal röntgeni çekilebiliyor ve riskler daha net bir şekilde görülebiliyor.

KKB'nin Genel Müdürü Kasım Akdeniz, karşılıksız çek adetlerinin 2011'den kötü olmakla beraber 2007-2010 arası dönemden daha iyi olduğuna dikkat çekti. Akdeniz, "Bugün 80 bin seviyesinde olan sayı, 2009 yılında 190 binlere kadar çıkmış. Dolayısıyla riskin yönetimi açısından dikkat çekici, ancak çok çok kötü değil. Asıl 2013'de izleneceği seyir sorunun ne kadar ciddi olduğunu gösterecek" dedi.

Artışın sadece karşılıksız çeklerde değil protestolu senet sayılarında da olduğuna işaret eden Akdeniz, karşılıksız çeklerdeki bu artışta hapis cezasının kalkmış olması değil ekonomik yavaşlamanın etkili olduğunu belirtti. Akdeniz, "Daha önce de hapis cezası gibi bir yaptırımın olmadığı protestolu senet sayılarını ve ödenmeyen kredi oranını artıran her neyse karşılıksız çek sayısını da artıran aynı etken. Bu tür dönemler ekonomilerde her zaman olur, geçmişte de oldu, gelecekte de olacak. Burada belirleyici olan bence büyümenin seyri. Buna bağlı olarak 2011 kadar iyi olmamakla birlikte önceki yıllardan da kötü olmayacağını tahmin ediyorum. 2012'deki 60-80 bin arasındaki seyrini sürdürmesini bekliyorum" dedi.

GEÇMİŞİNİ İYİ İRDELEYİN

Akdeniz, firmaların ekonomi için önemli bir tehdit olan karşılıksız çeklerden kaçınmak için karşı tarafın geçmişini iyi irdelemesi gerektiğini söyledi. Akdeniz, şöyle devam etti:

"Geçmişte ya da bugün hala çeklerini veya bankalara olan borçlarını ödemeyen kişilere mal satarken iyi düşünülmeli. Biz Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın Bankalar Birliği'nden talebi üzerine KKB olarak geçmişe dönük ödeme bilgilerinin görülebileceği raporlar üretmeye başladık. Çek Raporu ile kişinin geçmiş çek ödeme performansını, Risk Raporu ile de kişinin bankalardaki kredibilitesini ve kredi ödeme performansını görebiliyor. Sadece bu iki rapora baksalar mal satacakları kişinin ödeme performansı konusunda net bir görüş oluşturabilirler. Bu raporlar da en yakın banka şubesinden çok düşük bir bedel ödenerek alınabilir."

ÖZELLİKLE KOBİ'LER İÇİN ÖNEMLİ

Bu konunun özellikle KOBİ'ler açısından büyük önem taşıdığının altını çizen Akdeniz, "Çünkü Türkiye'deki KOBİ'lerin sermaye yapısı genelde zayıf. Bir iki çek karşılıksız çıktığı anda büyük finansal problemler yaşıyorlar. Mal satan kişi alıcıyı tanımıyorsa ya da tanımakla birlikte durumunda bir bozulma seziyorsa, kişinin kendisinden çek raporunu ve risk raporunu getirmesini isteyecek. İlgili kişi de en yakın banka şubesinden, kendi bankası olmak zorunda değil, bu raporlarını alıp satıcıya gösterecek. Müşteri bilgisinin gizliliği yasanın koruması altında olduğu için direk olarak satıcıya verilemiyor" dedi.

ÇOĞUNUN ÇEKİ DAHA ÖNCE DE KARŞILIKSIZ ÇIKMIŞ

Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarındaki karşılıksız çıkan ve halen ödenmeyen çekler üzerinde bir inceleme yaptıklarını ve çok enteresan sonuçlara ulaştıklarını söyleyen Akdeniz, şunları anlattı:"Temmuz ve Ağustos ayındaki karşılıksız çekleri keşide edenlerin yüzde 87'sinin, Ağustos ayındaki karşılıksız çekleri keşide edenlerin de  yüzde 90'nın, 2009'dan sonra arkası yazılmış en az bir çeki var. Daha önce de karşılıksız çek keşide etmiş yani. Bu da bize bu çekleri alan kişilerin malını satmadan önce çek raporlarını istemiş olsalardı yüzde 90'a yakın bir oranla sorunu yakalayacaklarını gösteriyor. Risk raporlarını da dikkate aldığımızda bu oran daha da yükseliyor."

Nisan ayından bu yana üretilen çek raporu sayısının 450 bini geçtiğini kaydeden Akdeniz, "Risk raporunu Eylül ayında uygulamaya soktuk, onun adedi de 50 bine yaklaştı. Bu sayıların içinde finansal kuruluşların kendi istihbarat amaçlı talepleri de var.  Sayılarda önemli gelişme var ancak daha da yaygınlaşmasını bekliyoruz" diye konuştu.

Kaynak: AA
http://www.ekotrent.com/is-dunyasi/haber/959551-karsiliksiz-cekcilerin-yuzde-90i-ayni-kisiler
#378
Merhabalar.

Alıntı YapTaraf Rolünde : BORÇLU VE MÜFLİS Olarak görünüyorum. Bunun açıklaması nedir. Ve şuan benim yapmam gerekenler nedir bunu öğrenmek istiyorum. Diğer Bir Sorum Dosyada Borçlu v Müflis ibaresinin bulunması hacze değer bir varlığınız bulunamadığı için adınıza İcra dairesince ''Aciz Vesikası'' düzenlendiği anlamınamı geliyor?

Ekranda "borçlu ve müflis" olarak kendinizi görmeniz, tamamen adlandırmayla ilgili teknik bir konudur, bu hususun aciz vesikası düzenlenmesiyle en küçük bir irtibatı mevcut değildir.

Alıntı yapılan: Mstfaa - 04 Aralık 2012, 02:53:49
icrayı açan avukata ulaş konuyu çöz anlaş ...

Bence de alacaklı vekili ile görüşerek borcu taksitlendirmeniz ve böylelikle ödeme durumunuza uygun şekilde ödeyerek borcu kapatmanız en sağlıklı yok olacaktır. Kolay gelsin...
#379
Merhabalar.

Alıntı YapSadece bekar oldukları için kiracılar apartman sakinlerinin isteği ile apartmandan mahkeme yolu ile uzaklaştırılabilirmi?

Bir binadaki veya sitedeki kat maliklerinin tamamı bir araya gelse bile aynı yerdeki bir diğer kat malikinin taşınmazını bekar bir kişiye kiraya vermesine engel olamaz. Nitekim Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 15. maddesi de bu hususu teyit etmiştir:

     A) Kat maliklerinin hakları:
   
     I - Bağımsız bölüm üzerinde:
Madde 15 – Kat malikleri kendilerine ait bağımsız bölümler üzerinde, bu kanunun ilgili hükümleri saklı kalmak şartiyle, Medeni Kanunun maliklere tanıdığı bütün hak ve yetkilere sahiptirler.


Sanırım muhataplarınız Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 24. maddesinin ikinci fıkrasında geçen hükmü yanlış anlamış: "Anagayrimenkulün, kütükte mesken olarak gösterilen bağımsız bir bölümünde sinema, tiyatro, kahvehane, gazino, pavyon, bar, kulüp, dans salonu ve emsali gibi eğlence ve toplantı yerleri ve fırın, lokanta, pastahane, süthane gibi gıda ve beslenme yerleri ve imalathane, boyahane, basımevi, dükkan, galeri ve çarşı gibi yerler, ancak kat malikleri kurulunun oybirliği ile vereceği kararla açılabilir." Halbuki bu hüküm son derece açık ve böyle bir olayla asla ilişkilendirilemez.

Alıntı YapVereceğiniz cevaba göre 1-2 küçük sorum daha olacak müsadenizle.

Sorun, cevaplayalım. Kolay gelsin...
#380
EMINE ŞEÇEROVIÇ
Bosna-Hersek Oslobodjenje Gazetesi, Türkiye muhabiri 

    Bosna-Hersek denildiği zaman Müslüman olduğu için savaş görmüş Boşnak milleti akla geliyor. Ve böyle bir ülkeden Filistin'e her türlü desteği vermesi beklenirdi. Gelin görün ki maalesef gerçek hayatta öyle olmuyor.

    Filistin'in ''üye olmayan gözlemci devlet'' statüsünü elde ettiği oylamada 138 ülke ''evet'', 9 ülke ''hayır'' derken, Bosna-Hersek'in de bulunduğu 41 ülke ise çekimser kaldı.

    Geçen günlerde Bosna-Hersek'in birçok şehrinde Filistin'e destek yürüyüşleri yapılırken peki Bosna-Hersek devleti Filistin'e neden destek vermedi?

    Bosna-Hersek öyle bir ülke ki Eurovision denilen, ülkeler arasında politik oylamadan başka bir şey olmayan, sözde şarkı yarışmasına bile bir yıl Boşnak, bir yıl Sırp, bir yıl da Hırvat şarkıcı göndermektedir. Dört yıl savaştığı Sırbistan'a 12 puan verir ve aynı şekilde ondan 12 puan alır ama diğer tarafta birbirine verdikleri puanlar genelde eksilerdedir.

    Bu öyle bir ülke ki milli marşının sözlerinde bile uzlaşamadı ve bugün sadece müziği olan bir milli marşımız vardır. Malum, önerilen sözlerden her zaman bir taraf rahatsız olmuştur. Sırplar der bizi temsil etmiyor, Hırvatlar der fazlasıyla Boşnakları temsil ediyor, Boşnakların ne dediğine ise genelde çok bakılmaz.

    Bu küçük ülke öyle karışık ki kendi futbol liginde bile Boşnak takımları, Sırp takımları vardır ve maçlarda genelde milliyetçi söylemlerle kavgalar çıkar. Yani futbol bile futbol değildir, milli duyguları göstermek için araçlardan sadece bir tanedir.

    Şimdi gelelim tekrar Bosna-Her-sek-Filistin konusuna...

    Bosna-Hersek'in dış politikası konusundaki tüm kararlarda Cumhurbaşkanlığı Konseyi'nin üç üyesinin de onayı olması gerekiyor. Filistin'e destek konusunda her ne kadar Boşnak üye Bakir İzzetbegoviç ve Hırvat üye Jelyko Komşiç ''evet'' demiş olsalar da, Sırp üye Neboyşa Radmanoviç ''hayır'' olarak oyunu kullandı. Bu da, maalesef Bosna-Hersek'in anayasasına göre, devletin oylamada çekimser kalmasına yetti.

    Ülkenin karışık siyasi yapısıyla 20 yıl öncesine göre çok da ilerleyemediğini söylemek mümkündür. Bugün hâlâ kendi iç siyasetinde bile ortak karar alamayan bir yapıya sahiptir.

    Ülkede büyük bir kargaşaya neden olan ''Suriye karar tasarısı'' da yapının ne kadar zor işlediğine güzel bir örnektir. Yakın geçmişte, BM Güvenlik Konseyi'ndeki Suriye karar tasarısı oylamasında Bosna-Hersek destek vermişti ve bunun için talimatı veren kişi de BiH Dışişleri Bakanı Zlatko Lagumciya'ydı. Hemen sonrasında ise Cumhurbaşkanlığı Konseyi Sırp üyesi Radmanoviç ve Dodik, Lagumciya'nın istifa etmesini istediler. Mesele aynı, herhangi bir destek için Cumhurbaşkanlığı Konseyi'nin üç üyesinin de onayı gerekiyordu. Lakin bu durumda sadece İzzetbegoviç'in onayıyla Lagumciya destek talimatını vermişti. Böyle bir şeyin ülkenin anayasasına karşı olduğunu savunarak Radmanoviç ve Dodik, Lagumciya'nın derhal istifa etmesini talep etmişlerdi.

    Açık söylemek gerekirse, Bosna'da konuşulanlara kulak verirsek, bu durumdan duyduğu korku yüzünden Lagumciya tekrar Dodik'le yakınlaştı ve çok geçmeden ülkede büyük tepkilere yol açan Lagumciya-Dodik anlaşmasını yaptı. Bazı yorumlara göre Lagumciya bu anlaşmayla birlikte görevde kalmayı, ülke zararına, ''satın almış'' oldu.

    Yani bir başka deyişle, Bosna-Hersek öyle bir ülke ki Dışişleri Bakanı da aslında sözde Dışişleri Bakanı'dır. Çünkü Cumhurbaşkanlığı'nın onayı olmadan dış politikada herhangi bir adım atamıyor.

    Bosna Hersek-Filistin-İsrail üçgeninde özellikle vurgulanması gereken ''Dodik'' noktası vardır. İsrail'in Gazze'ye yaptığı son saldırılar sonucundan neredeyse tüm dünyanın Gazze'ye destek verdiği günlerde, Sırpska Republika Başkanı Milorad Dodik, İsrail'e destek verdiğini belirten bir mektup yazdı. İsrail Cumhurbaşkanı Peres ve Dışişleri Bakanı Lieberman'a gönderdiği mektupta Dodik, İsrail'de hayatını kaybedenler ve devam eden çatışmalar için derin üzüntü duyduklarını belirtti. Ayrıca, kendisinin ve Sırp halkının Yahudi halkına olan desteğini ve de İsrail devletinin egemenliğini korumak için verdiği çabalara desteğini vurguladı.

    Dodik'in İsrail ile yakın ilişkileri önceden de biliniyor. İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman, Dodik'in merkez şehri olan Banya Luka'ya ne kadar hoş geldiği orada yaptığı tatil ve ziyaretlerden de bellidir.

Kısaca söyleyecek olursak, ülke böyle bir siyasi yapı sistemiyle yönetildiği sürece verilen hiçbir karara şaşırmamak lazım. Ancak, şu bilinmeli ki Bosna-Hersek'te yaşayan Boşnaklar, Filistin halkına her zaman destek vermiştir ve vermeye devam edecektir ama üzücü olan şu ki devlet sadece Boşnakları temsil etmemektedir.

    Boşnaklar, onlarla aynı kaderi paylaşan Gazze halkına sırtını asla dönmezler. Çekimser kalanlar, Boşnakları da haritadan silmek isteyenlerdir.

http://www.zaman.com.tr/yorum/bosna-hersekin-filistin-durusu/2023357.html