Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - kilimanjaro

#501


Adalet Bakanlığı müfettişleri, İstanbul Adliyesi'nde bazı bilirkişilerin hak edişlerinin neredeyse 3 katı dosya aldıkları ve binlerce lirayı cebe indirdiklerini belirledi. Sırada diğer adliyeler var.

Nazif Karaman'ın haberi

Adalet Bakanlığı İstanbul Adliyesi'nde bazı bilirkişilerin hak edişlerinin çok üzerinde dosya alarak haksız kazanç sağladıklarına yönelik ihbarlar üzerine soruşturma başlattı. İki Adalet Bakanlığı müfettişi tarafından yürütülen soruşturmada çerçevesinde İstanbul Adalet Komisyonu Başkanlığı'nda yapılan inceleme sonucu korkunç bir tablo ortaya çıktı. Komisyon bünyesinde görevli 10 uzman personelin 4 ay süren incelemeleri sonucu bazı bilirkişilerin hak edişlerinin neredeyse 3 katı dosya aldıkları mahkemelerce bu kişilerin adeta kayırıldıkları belirlendi. Bilirkişilere yönelik haksız hak edişin faturasının 20 milyon TL olarak belirlendi.

Soruşturma sonucunda hazırlanan raporda bilirkişilik işinin maddi vurgun basamağı haline dönüştürüldüğü belirtildi. Yapılan tespitlerde bilirkişilerden K. A. A.'nın bin 827 dosya karşılığı toplam 304 bin TL, İ.D.'nin bin 255 dosya karşılığı 482 bin TL, Z. Y.'nin bin 235 TL karşılığı toplam 590 bin TL, M. T. Ö.'nün bin 85 dosya karşılığı 380 bin TL ödeme aldığı tespit edildi. Bilirkişi listesinde adı bile bulunmayan A. D. isimli kişiye bile 150 dosya verildiği ve 40 bin TL ödeme yapıldığı belirlendi. Yapılan araştırmada mahkemelerden hak edişlerinin çok üzerinde dosya alan bilirkişilerin bu işi sektör haline getirdikleri taşeron olarak tabir edilen bilirkişilere dosyayı inceletip altına imza attıkları belirlendi.

MAHKEMELER MERCEK ALTINDA

Müfettişler bilirkişilerin kim ve kimler kanalı ile hangi yöntemleri kullanarak fazla dosya aldıklarını araştırıyor. Özellikle Ticaret Mahkemeleri'nde yoğunlaşan şüpheler üzerinde titiz bir inceleme sürdürülüyor. Şimdilik sadece İstanbul Adalet Sarayı bünyesindeki bilirkişiler çerçevesinde yapılan incelemenin önümüzdeki günlerde İstanbul'daki diğer adliyeleri de kapsayacak şekilde genişletileceği belirtiliyor.

http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/01/01/20-milyon-liralik-bilirkisi-vurgunu
#502
Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesinde hırsızlık olaylarının artması ve avukatların da mağdurlar arasında bulunması üzerine İstanbul Barosu Başkanı Av. Doç. Dr. Ümit Kocasakal, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazdığı yazıda, gerekli tedbirlerin acilen alınmasını istedi.

Başkan Kocasakal'ın Başsavcılığa yazdığı 27 Aralık 2012 tarih ve 80566 AHM sayılı yazı şöyle:

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına,
Çağlayan/İstanbul

İstanbul Barosuna bağlı avukatlar tarafından Baromuz Başkanlığına yapılan başvurularda Çağlayan/İstanbul Adliyesinde gerçekleşen hırsızlık olayları nedeniyle şikâyetler dile getirilmektedir. Yapılan araştırmalar neticesinde her gün yaklaşık 3 ya da 4 meslektaşımızın cüzdan, Kredi kartı, cep telefonu vb. eşyasının çalındığı ve Adliye Polisine şikâyetçi olunduğu tespit edilmiştir.

Avukatların mesleklerini icra ettiği ve mesailerinin büyük bir kısmını harcadığı Çağlayan Adliyesinde hırsızlık olayları nedeniyle her gün yaşanmakta olan bu mağduriyetin giderilmesi için gerekli tedbirlerin acilen alınmasını rica ederim.

Saygılarımla.

Av. Doç. Dr. Ümit KOCASAKAL
İstanbul Barosu Başkanı
http://www.istanbulbarosu.org.tr/Detail.asp?CatID=1&SubCatID=1&ID=7623
#503



ŞANLIURFA'da, bir cinayet duruşması sonrası Adliye bahçesinde başlayan tartışma, silahlı kavgaya dönüştü. Olayda, 1'i avukat olmak üzere 2 kişi yaralandı, 1 kişi de hayatını kaybetti.

Olay, saat 17.00 sıralarında Paşabağı Mahallesi'nde bulunan Şanlıurfa Adliyesi'nin bahçesinde meydana geldi. Geçen yıl Suruç İlçesi'nde işlenen bir cinayetle ilgili duruşmanın çıkışında, davanın tarafları olan Ateş ile Kaya ailelerinin fertleri arasında tartışma çıktı. Adliye içinde başlayan ve bahçesinde de devam eden tartışma kısa sürede silahlı kavgaya dönüştü. Taraflar birbirine tabancayla ateş etti. Paniğe yol açan ve polisin biber gazlı müdahalesi ile sonlanan silahlı kavgada, Mustafa Ateş, Bakır Ateş ile avukat olduğu öğrenilen Mehmet Kaya kurşunlara hedef olarak yaralandı. Yaralılar olay yerine çağrılan ambulanslarla kentteki çeşitli hastanelere götürüldü. Tedavisine başlanan yaralılardan avukat Mehmet Kaya'nın hayati tehlikesinin bulunduğu bildirildi. Adliye çevresinde yoğun güvenlik önlemi alan polis, olay yerinde yaptığı araştırma sonunda bulduğu çok sayıda boş kovana incelemek üzere el koydu.

Yaşananların ardından polis yeni bir kavga yaşanmaması için yaralıların tedavisinin sürdüğü hastaneler ile Ateş ve Kaya ailesi mensuplarının yaşadığı semtlerde güvenlik önlemi aldı.

YARALI AVUKATIN KAPISINDA YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ALINDI

Şanlıurfa Adliyesi önünde akşam yaşanan silahlı kavganın ardından yaralıların kaldırıldığı hastanede yoğun güvenlik önlemleri alındı. Avukat olduğu öğrenilen yaralılardan Mehmet Kaya'nın kaldırıldığı Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde polis yoğun güvenlik önlemleri alırken, hastaneye giriş çıkışlarda kimlik kontrolü yaptı.
Şanlıurfa Adliyesi önünde bir dava sonrasında Kaya ve Ateş aileleri arasında çıkan tartışma ardından silahlı kavgaya dönüştü. Kavgada Avukat Mehmet Kaya ile ismi öğrenilemeyen bir vatandaş daha ağır yaralandı. Ambulanslar ile hastaneye kaldırılan yaralılara ilk müdahale yapılırken Emniyet, hastane girişinde yoğun güvenlik önlemi aldı. Hastaneye gelen her vatandaşın kimlik kontrolünü yapan polisler durumundan şüphelendiği kişilere de üst araması yaptı.
Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde ameliyata alınan Avukat Mehmet Kaya'nın sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenilirken Diyarbakır Barosu Avukat Kaya'nın kendi barolarına kayıtlı olduğunu doğruladı.

ŞANLIURFA BARO BAŞKANI ALİ FUAD BUCAK'TAN AÇIKLAMA
Şanlıurfa Baro Başkanı Ali Fuad Bucak konuyla ilgili telefonla açıklamada bulundu. Bucak, bir avukatın böyle bir olay yaşamasının üzücü olduğunu söyledi. Şanlıurfa Baro Başkanı Bucak, "Şehir dışında olduğum için avukat arkadaşımızı ziyaret edemedim. Ancak Şanlıurfa'ya gelir gelmez Mehmet Bey'i ziyaret edeceğim. Arkadaşımızın savunma yaparken silahla vurulması gerçekten bizi üzdü. Avukat Mehmet Kaya'ya geçmiş olsun dileklerinde bulunuyorum" diye konuştu.
Öte yandan olay sırasında adliyede görevli bir polis memurunun, olay sırasında havaya ateş ederek durumu kontrol altına aldığı ve bir eliyle yaralıya müdahale ederken bir eliyle de ambulansa haber verdiği öğrenildi.

YARALANANLARDAN BİRİ ÖLDÜ

Şanlıurfa Adliyesi önünde geçtiğimiz günlerde çıkan silahlı kavgada ağır yaralanan şahıslardan biri hayatını kaybetti.
Şanlıurfa adliyesi önünde 2 gün önce mahkeme çıkışı husumetli aileler arasında silahlı kavga çıkmıştı. Kavgada biri avukat olmak üzere iki kişi yaralanmış ve Şanlıurfa'da çeşitli hastanelerde tedavi altına alınmıştı. Kavgada yaralanan 17 yaşındaki genç, 2 gündür tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

DHA-İHA
http://www.zaman.com.tr/gundem/sanliurfada-silahli-kavga-1i-avukat-3-kisi-yaralandi/2033908.html
#504
Kılıçdaroğlu'nun tazminatı öğrencilere sucuk oldu



CİHAN

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kazandığı tazminatla bu kez Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde bin öğrenciye sucuk dağıttı.

Geçtiğimiz günlerde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde düzenlenen bir söyleşide öğrencilerle deneyimlerini paylaşan Başkan Özhaseki, öğrencilerden gelen sucuk talebini geri çevirmedi. Öğrencilere verdiği sözü tutan Başkan Özhaseki, fakültede eğitim alan bin öğrenciye sucuk dağıttı.

Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan stanttan sucuk alan öğrenciler, Başkan Özhaseki'nin kendilere verdiği sözü yerine getirdiğine dikkat çekerek teşekkürlerini iletti. Başkan Özhaseki'nin Kayseri'ye çok güzel hizmetler yaptığını belirten öğrenciler, Kılıçdaroğlu'ndan kazanılan tazminatla alınan sucuklardan kendilerine de dağıtılmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi. Yurt dışından gelen bazı öğrenciler ise Başkan Özhaseki sayesinde ilk kez sucuk yiyeceklerini kaydetti.

http://www.zaman.com.tr/gundem/kilicdaroglunun-tazminati-ogrencilere-sucuk-oldu/2032500.html



Kayseri Belediye Başkanı Kılıçdaroğlu'ndan kazandığı tazminatlarla sucuk dağıttı



Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve 2 CHP milletvekiline açtığı 13 tazminat davasından kazandığı 80 bin TL'nin ilk peşinatıyla Kayserililere 3.5 ton sucuk dağıttı.

Birer kiloluk paketlerin üzerinde, neden sucuk dağıtıldığını anlatan etiketler yapıştırıldı.

Büyükşehir Belediye başkanı Mehmet Özhaseki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kayseri milletvekili Sevki Kulkuloğlu ve Konya Milletvekili Atilla Kart'tan kazandığı 80 bin TL'nin ilk taksidi 20 bin TL ile 15 aşevinden ekmek alan 2 bin ve yemek alan bin 500 olmak üzere toplam 3 bin 500 aileye paketlenmiş birer kilo sucuk dağıttı. Kocasinan ilçesi Yenişehir Mahallesi'nde bulunan Sami Boydak Aşevi önünde, bir kamyon dolusu sucuk paketi önünde konuşan Büyükşehir Belediye başkanı Mehmet Özhaseki şunları söyledi:

"Hatırlanacağı üzere bundan 2 yıl önce bütçe görüşmelerinde ana muhalefet partisi genel başkanı hiç ummadığımız bir şekilde Kayseri'den söz ederek, olayı tersinden çarpıttı. Buna karşı biz de belgeler yayınlamamıza rağmen suçlamalarını sürdürdü. Kılıçdaroğlu'na tongaya bastığını ve kendisine kılavuzluk edenlerin yalan söylediğini defalarca anlatmamıza karşılık, Kemal bey suçlamaları sürdürerek yanıltıldı. Seçim meydanlarında, siyasi konuşmalarda, çıktığı tv programlarında Kayseri'nin adını vererek, haksızca bizleri suçladı. 2 katlı binaları 10 katlı yapıp, belediyemizle ilgili olarak akla hayale gelmeyen sözleri söylediler. Bunun üzerine dosyalar yeniden açıldı. Savcılar 9- 10 ay boyunca incelemelerini sürdürüp, 'yolsuzluk, arsızlık ve hukuksuzluk yok' kararı verdiler. İddia edilen olayların aslı esasının olmadığı ortaya çıktı. Hukuk yoluyla CHP'den, CHP genel başkanından, milletvekilleri Şevki Kulkuloğlu ve Atilla Kart aleyhine açtığımız tazminat davalarını kazandık. 80 bin TL tutarındaki tazminatın ilk taksidi olan 20 bin TL'yi peşin olarak aldık. 3.5 ton sucuğun bir bölümünü peşin, kalanını veresiye alıp, Kayseri halkına sucuk yediriyoruz. Keyifliyiz. Umarım CHP'liler bir daha böyle iftira etmezler. Bu onlara bir ders olur."'

SUCUK PAKETLERİNİN ÜZERİNE DE YAZDIRDI

3 bin 500 aileye dağıtılan, 'Afiyet olsun. Mehmet Özhaseki. Büyükşehir Belediye Başkanı' yazılı 1'er kiloluk sucuk paketlerinin üzerindeki Büyükşehir Belediyesi amblemli etikette şunlar yer aldı:

"Değerli hemşehrilerim, sizlerin de hatırlayacağı gibi bir müddet önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Belediyemiz ve şahsım hakkında bir takım iftiralarda bulunmuştu. Aradan geçen zaman zarfında hukuki süreç tamamlandı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun bütün söylediklerinin yalan ve iftira olduğu kesinleşti. Bu yalan ve iftiralara karşı açmış olduğumuz bir çok maddi ve manevi tazminat davalarını kazanıyoruz. Aldığımız paralarla binlerce sucuk paketi yaptırıp sizlerle paylaşıyoruz. Umarımız bu onlara ders olur. Bir daha kimseye iftira etmezler."

Sucuk yüklü kamyon, Sami Boydak Aşevinden sonra diğer aşevlerine giderek, yardıma muhtaç ailelere verilmek üzere sucuk paketlerini indirdi.

http://www.haber7.com/ic-politika/haber/962645-kilicdaroglundan-35-tonluk-sucuk-partisi



Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na sucuk teşekkürü



TBMM Genel Kurulu'nda 2013 Yılı Bütçesi görüşmelerinde konuşan Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Klılçdaroğu'na Kayseri'de 3 bin 500 aileye dağıtılan sucukla vurdu.

Başbakan Erdoğan, ''Bugün Kayseri'de başkanımız tarafından son derece anlamlı bir etkinlik gerçekleştirdi. Kayseri'de 3 bin 500 aileye sucuğu ücretsiz olarak dağıttı. Yani yoksul ailelere  toplamda 3 buçuk ton dağıtılmış oldu. Zira dağıtılan 3 buçuk ton sucuk için Kılıçdaroğlu'na şükranlarımı arz ediyorum. Sadece ona değil, ona Kayseri'yle ilgili yalan yanlış bilgileri veren arkadaşlara şükranlarımı sunuyorum. Bu sucuklar devlet tarafından değil Kılıçdaroğlu'nun iftiraları sayesinde bizzat onun tazminatıyla finanse edilmiş oldu. O zaman yolsuzluk ithamında bulundu. 15 dakika sonra gittik kendisine bunun yalan olduğunu söyledik. Bizi dinlemedi. Ama noldu 75 bin TL tazminatı büyükşehir başkanımıza ödedi. Hem de kuzu kuzu ödedi. Yolsuzluk çirkindir, kul hakkıdır ve haramdır. Ancak yolsuzluk ne kadar çirkinse belgesiz şekilde konuşmak da o kadar çirkin, haksız ve insanlık dışıdır'' dedi.

http://www.haber7.com/siyaset/haber/963005-erdogandan-kilicdarogluna-sucuk-tesekkuru
#505


METİN ÇOLAK - İSTANBUL

İnternet ortamında yapılan hakarete ilişkin davada örnek bir karar çıktı. Twitter üzerinden Nilay Dorsa'ya hakaret eden Sercan Dinçşahin, duruşmaya katılmayınca  İstanbul 18. Sulh Ceza Mahkemesi yakalama kararı verdi. Sanığın 9 aydan 4 yıla kadar hapsi isteniyor.

İnternet ortamında yapılan hakaretlere ilişkin görülen davalardan birinde örnek bir karar çıktı. İstanbul 18. Sulh Ceza Mahkemesi, Twitter üzerinden hakaret davasında, duruşmaya gelmeyen sanık hakkında yakalama kararı aldı. Manken Nilay Dorsa'ya Twitter üzerinden hakaret ve tehdit içerikli yorumlar yazdığı iddia edilen Sercan Dinçşahin için duruşmaya katılmayınca yakalama kararı çıkarıldı. Karara göre ve hakkında 9 aydan 4 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Dinçşahin savunmasını yapmasının ardından serbest bırakılacak. Manken Nilay Dorsa, geçtiğimiz nisan ayında savcılığa başvurarak sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden kendisine hakaret eden Sercan Dinçşahin hakkında şikâyet dilekçesi vermişti.

Şikâyet üzerine başlatılan soruşturmanın ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca iddianame hazırlandı. İddianameye göre şüpheli Dinçşahin, Nilay Dorsa'ya Twitter üzerinden, 'Sen her yüzüne güleni, dostun sanma ama beni has düşmanın bil bundan böyle.' ve 'Ben seni mahkemeye vereceğim. Dua et ki karşıma bu yakınlarda çıkma p....' şeklinde tehdit ve hakaret içerikli yorumlar yazdı. Dorsa'nın eski bir arkadaşı olan şüpheli, ilk ifadesinde tehdit ve hakaret içerikli mesajların kendisi tarafından bir anlık öfkeyle yazıldığını söyledi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da, Dinçşahin hakkında 9 aydan 4 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.

Dün İstanbul 18. Sulh Ceza Mahkemesi'nde ilk duruşma yapıldı. Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'ndaki duruşmada, Nilay Dorsa ve avukatı hazır bulunurken, sanık gelmedi. Mahkeme hâkimi, manken Nilay Dorsa'ya, sanık Dinçşahin'den şikâyetçi olup olmadığını sordu. Şikâyetinin devam ettiğini dile getiren Dorsa, "Ben sanığı tanımam. Beni Twitter üzerinden tehdit etmiş ve bana hakaret etmiştir. Sanığın cezalandırılmasını istiyorum." dedi. Dorsa'nın avukatı Ömer Turanlı ise sanık hakkında yakalama kararı çıkarılmasını istedi. Mahkeme bu talebi yerinde gördü. Sanığın açık adresi tespit edilemediği için savunmasının alınması amacıyla yakalama kararı çıkarıldı. Mahkeme, Dinçşahin'in savunması alındıktan sonra serbest bırakılmasına da hükmetti.

http://www.zaman.com.tr/magazin/twitterda-hakarete-yakalama-karari/2033933.html
#506


Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Fatih İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen "Anadilde Eğitim ve Savunma Hakkı ile Yerel Yönetimler Yasası" konferansına katılan İstanbul Barosu Başkanı Avukat Doç. Dr. Ümit Kocasakal, "Türkiye bugün işgal altındadır'' dedi.

MHP Fatih İlçe Başkanlığı, Zübeyde Hanım Kültür Merkezinde "Anadilde Eğitim ve Savunma Hakkı ile Yerel Yönetimler Yasası'' adlı bir konferans düzenledi. Konferansa konuşmacı olarak katılan İstanbul Barosu Başkanı Avukat Doç. Dr. Ümit Kocasakal, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Konferansa davet edilmekle bir takım tabuların da yıkıldığını söyleyen Kocasakal, hiçbir yerin kendisi için 'karşı tarafın mahallesi' olmadığını, duruşlarının belli olduğunu söyledi. Baro başkanlığına yüzde 60 oyla seçildiğini ifade eden Kocasakal, "Bu aldığımız oy, bizim grubumuzun oyu değil sadece. Komünistler ama hormonluları değil, organikleri. Bu ülkenin komünistleri, sosyalistleri, ülkücüleri bize oy verdiler. Biz bir milli mutabakatı orada gerçekleştirdik. İşte şimdi Anadilde Eğitim ve Savunma Hakkı ile Yerel Yönetimler Yasası, bunlara yenileri de katılabilir, yeni anayasa gibi. Biz bunlara tekil olarak yaklaşırsak bir sonuca ulaşamayız. Yani toplumu kandırdıkları nokta budur" diye konuştu.

"TÜRKİYE BUGÜN İŞGAL ALTINDADIR"
Türkiye'nin Birinci Dünya Savaşı'ndaki gibi işgal edildiğini, bunun eskisi gibi silahla değil, zihinlerin işgaliyle olduğunu savunan Kocasakal, "Ülkenin genleriyle, değerleriyle oynanıyor. Toplumsal benliğine format atılıyor. Ve o şekilde tek bir mermi atılmadan o ülke işgal ediliyor ve bu demokratik değerlerle, insan hakları, özgürlük gibi o güzelim değerlerle içi boşaltılarak yapılıyor. Benim bugünkü saptamama göre Türkiye işgal altındadır. Bu yapılırken bir algı mühendisliği, psikolojik-zihinsel operasyon, bir gen mühendisliği ile yapmışlar, yapmaya devam ediyorlar" diye konuştu.

"Yüz yıllık bir hesaplaşmayı yaşıyoruz, bunu herkes bilsin" diyen Kacasakal, "1923'ten beri bu planlar yapılmıştı. Türkiye şu an bir kırılma noktasındadır. Birinci kırılma noktası 10 Kasım 1938 saat 09.06 geçe; ikincisi Türkiye'nin NATO'ya girmesi, üçüncüsü 12 Eylül 1980" ifadelerini kullandı.

"SAHTE ATATÜRKÇÜLERDEN KURTULACAĞIZ"
Birilerinin bugüne kadar din ile toplumu kandırdığını ileri süren Kocasakal, "Ama en az bunun kadar vahim olan, birileri de Atatürk ile aldattı, aldatmaya devam ediyor. Ama önce bu sahte Atatürkçülerden kurtulacağız. Vahdettin nasıl gittiyse, bunlar da öyle gidecek. Teknoloji gelişiyor. Ama bunlar helikopter ya da uçakla gidecekler. İşte bu anadilde savunma ve eğitim de bu 90 yıllık emperyalist planların bir ürünü" diye konuştu.

Kaynak: İHA
http://www.haber7.com/guncel/haber/970871-kocasakal-turkiye-bugun-isgal-altindadir
#507


İSA YAZAR - ANKARA

Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) 20 ilde başlattığı 'avuç içi okuma' uygulaması büyük bir skandalı ortaya çıkardı. Uygulama sayesinde terör örgütü militanlarının, bazı özel hastanelerde yakınlarına ait TC kimlik numarası ile sağlık hizmeti aldığı tespit edildi. 45 terörist, başkasının adıyla işlem yaptırırken yakalandı. Yetkililer, PKK-eczane-doktor üçgenindeki usulsüzlükleri de mercek altına aldı.

PKK militanlarının, başkasına ait TC kimlik numarasıyla bazı özel hastanelerde sağlık hizmeti aldığı tespit edildi. Skandal, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK), başlattığı avuç içi okuma uygulaması sonrasında gün yüzüne çıktı. Pilot uygulamaya geçilen 20 ilde yapılan incelemelerde  45 terör  örgütü üyesi, sahte kimlikle sağlık hizmeti almak isterken yakalandı. Konuyla ilgili bilgi veren SGK yetkilileri, bazı özel hastanelerde teröristlerin sahte isimle hizmet aldıklarını belirterek  "Bu tarz suistimalleri önlemek için gerekli adımları atıyoruz. Artık kişinin kimlik numarası ile avuç içi damar izi eşleştirilecek. Her vatandaş, hastanede avuç içini tarattıktan sonra işlemlerini gerçekleştirebilecek." açıklamasını yaptı.

Bu skandalın yanı sıra terör örgütü-doktor-eczane üçgenindeki usulsüzlükleri üzerinde de duruluyor. Bu kapsamda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki 12 şehirde doktor, özel sağlık kuruluşu ve eczane işbirliğiyle aynı hastalara sürekli aynı ilaçların yazıldığı belirlendi. İnceleme sonucunda 2 bin 356 eczane takibe alındı. 4 hastane de kara listeye konuldu. İlaçların devlete fatura edilip terör örgütü PKK kamplarına gönderildiği ifade ediliyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu, başkalarının TC kimlik numaralarıyla hizmet alınmasını engellemek için avuç içi damar okuma sistemine geçmişti. Yılbaşında Konya'da pilot olarak başlayıp 15 Eylül'den itibaren 20 ilde uygulamaya konan Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi ile hastaneye gelen her kişinin avuç içi bilgileri sisteme kaydediliyor. Bilgiler, TC kimlik numarasıyla eşleştiriliyor. Uymaması durumunda ilgili kişilere hizmet verilmiyor. Doğu bölgelerinde bu konuda örnekler yaşandı. Hastaneye başvuran bazı kişilerin TC kimlik numaraları ile avuç içi bilgilerinin örtüşmediği görüldü. Güvenlik kuruluşlarının da bu yönde çok sayıda tespiti oldu. 

SGK'dan alınan bilgilere göre, sağlık karnelerinin kaldırılarak TC kimlik numarasıyla hizmet alınabilmesi, bu alanı suistimale açık hale getirdi. Numara üzerinden hastaneye hiç uğramayan kişi üzerine fatura çıkarılabildiği görüldü. Suistimallerin çok sık yaşanması üzerine SGK Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi'ne geçti. Üniversite hastaneleri ile özel hastanelerde zorunlu olarak kurulacak sistem, 1 Nisan'dan itibaren tüm Türkiye'de yaygınlaşacak.

2 bin 356 eczane takibe alındı

PKK'nın sağlık sistemi üzerindeki bir başka oyunu da doktor-eczane-ilaç yolsuzluğuna ilişkin. Doğu ve Güneydoğu'daki 12 şehirde doktor, özel sağlık kuruluşu ve eczane işbirliğiyle aynı hastalara sürekli aynı ilaçların yazıldığı tespit edildi. İlaçların devlete fatura edilip terör örgütü PKK kamplarına gönderildiği üzerinde duruluyor. Sağlık ekipleri ilgili kişileri hastaneye çağırıp 'Bu ilaçları siz mi kullandınız' diye soracak. İnceleme kapsamında 2 bin 356 eczane takibe alındı. Hastane, eczane ve doktor işlemlerinin anlık izlendiği MEDULA sistemi üzerinden riskli işlemler tek tek not edildi. Ayrıca Hakkari, Ağrı, Batman, Bitlis, Mardin, Muş, Siirt, Iğdır, Artvin, Kars, Tunceli, Şırnak illerinde 4'ü hastane olmak üzere riskli işlemlere dönük takibat başlatıldı. Bu illerde abartılı hastane ve eczane faturalarıyla reçeteler sağlık komisyonuna soruldu. 

İncelemelerde tespit edilen bazı örnekler ise şöyle: "Şanlıurfa'daki bir tıp merkezinde H.A. isimli sigortalıya, sistit, rinit gibi tanılarla antibiyotik çoğunlukta olmak üzere normal bir vatandaşa yazılması gerekenin üzerinde değişik ilaçlar yazıldı. Mardin'de Ş.A. isimli hastaya amoklavin BID 1000Mg 10 Film tab ve aynı eşdeğer gruptaki antibiyotikler sürekli akut Faranjit gibi tanılarla reçete edildi. H.B. isimli sigortalıya Hatay'da herhangi bir muafiyet raporu olmamasına karşın, astım, kronik ağrı gibi tanılarla değişik ilaçlar ve kırmızı reçete ilaçları verildi."
Avuç içi ile TC kimlik numarası karşılaştırılıyor

SGK, başkalarının TC kimlik numaralarıyla hizmet alınmasını engellemek için avuç içi damar okuma sistemine geçti. 20 ilde uygulamaya konulan Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi ile hastaların avuç içi bilgileri sisteme kaydediliyor. Ardından bu bilgiler TC kimlik numarasıyla eşleştiriliyor. Bilgileri örtüşmeyen hastalar, hizmet alamıyor.

http://www.zaman.com.tr/gundem/avuc-ici-okuma-sistemi-pkknin-oyununu-bozdu/2033460.html
#508
4. yargı paketiyle savunma ve iddia makamı arasında silahları eşitleyen düzenlemeler getireceklerini belirten Adalet Bakanı Ergin, savcının mütalaasının ardından hâkimin "savunma"yı dinlemeden dava açmayacağını, hâkim ve savcının 30 günde bir tutukluyu dinleyip tutukluluğun devamını görüşeceğini anlattı.

'Savunma' ve 'iddia'nın silahlarını eşitliyoruz

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, NTV'de 4. yargı paketine ilişkin soruları yanıtladı. Ergin'in açıklamaları özetle şöyle: 

AİHM kararlarındaki ihlalleri masaya yatırdık. 4. pakette bunları gidermeye çalışıyoruz. İşkencede zamanaşımı olmayacak. Yargıda silahların eşitliği vardır; kovuşturma soruşturma aşamasında savcı mütalaa veriyor, savunmaya bildirilmeden hâkim karar veriyor. Silahların eşitliğini sağlıyoruz. Savunma diyeceklerini söyleyecek, ona göre hâkim karar verecek.  30 gün de bir savcı veya hâkim dosyayı gözden geçirip tutukluluk gerekli mi değil mi karar altına almak zorunda. Hâkim dosya üzerinde karar alıyordu. Bu karar verilmeden önce tutuklu ve vekille yüz yüze görüşecek. Soruşturmayı iyi yapmadınız diye ihlal kararı veriliyor. Böyle bir karar verildiğinde soruşturma yeniden açılamıyordu, şimdi yeniden açılacak.

Ensest kamu davası olacak

Küçüklerin cinsel istismarında çalışmayı genişletiyoruz. Koruyucu aile yanında istismarı nitelikli suç haline getireceğiz. Cinsel istismar ve saldırıda mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığına ilişkin rapor aranmayacak. Özellikle evlenme yasağı bulunan kişiler arasında bu suç oluştuysa, (ensest), 15-18 yaş arası vakalarda takibi şikâyete bağlıydı. Kamu davası haline getiriyoruz.  (Öcalan'a eş görüşmesi olur mu?) Metin şöyle; evli olan iyi halli hükümlü tutuklular istifade edecek. Bu kurala uyan istifade eder, uymayan etmez.  (Uludere) Diyarbakır Başsavcılığı delilleri toplama aşamasında. Detay ve teknik bilgileri topluyor. Sonra aktörlerle ilgili ifadelere başvurulacak.  (Özal'ın zehirlendiği iddiası) Soruşturma sadece otopsi raporuna dayalı açılmadı. Mezarın açılmasından önce de farklı kanıtlar birtakım ihbarlar bu soruşturmanın bir parçasıdır. Savcılığın elinde güçlü deliller varsa dava açar yoksa takipsizlikle bitirir.

http://www.haberturk.com/gundem/haber/806492-yargida-iki-yenilik
#509


Kemal ATLAN / ESKİŞEHİR,(DHA)
ESKİŞEHİR'de 5 yıl önce, ailesinin evlenmelerine izin vermediği şu anki eşi Adnan Demir'den hamile kalıp, 2'nci kattaki evin tuvaletinde dünyaya getirdiği kız bebeğini havalandırma boşluğuna atarak yaralanmasına neden olan 29 yaşındaki Güler.D, tutuksuz yargılandığı davada 10 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.

3 Mayıs 2007 tarihinde meydana gelen olayda Güler D., ailesinin evlenmelerine izin vermediği Adnan D. ile ilişkiye girip hamile kaldı. Hamileliğini ailesinden gizleyen Güler D. anne ve babasıyla birlikte oturduğu evin tuvaletinde doğum yaparak dünyaya getirdiği kız bebeği tuvaletin penceresinden attı. İkinci kattan havalandırma boşluğuna atılması sonucu yaralanan bebeğin ağlama sesini duyan komşuları polise bildirdi.

İhbar üzerine olay yerine polis, itfaiye ve 112 sağlık ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekipleri alt kattaki evin duvarını balyozla kırıp havalandırma boşluğundaki bebeğin yanına ulaştı. Bebek ve yeni doğum yapan anne hastaneye kaldırıldı. Anne Güler çıkarıldığı mahkemece tutuklandı ve daha sonra yapılan duruşmalarda tahliye edildi. Güler D. cezaevinden çıktıktan sonra havalandırma boşluğuna attığı bebeğinin babası Adnan D. ile evlendi ve bebeğe de 'Demeter Kibele' adını verdi. D. çiftinin daha sonra bir kız çocukları daha dünyaya geldi.

'OLAYIN ŞOKU İLE NE YAPTIĞIMI BİLMEDİM'

Eskişehir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuksuz yargılanan Güler D., bugünkü duruşmada gözyaşı dökerek şöyle savunma yaptı:

"Mutlu bir yuvam var. Ben olayın şoku ile ne yaptığımı bilmiyordum. Hamile olduğumu ailemden saklıyordum ve tuvalette doğum yaptım. O panik anında ne yaptığımı hatırlamıyorum. Amacım bebeğimi öldürmek değildi. Ben çocuklarımı çok seviyorum. Onlar için elimden ne gelirse yaparım. Mutlu bir ailemiz var. Bebeğimin babası ile evlendik. Bir çocuğumuz daha oldu."

ÖNCE ÖMÜRBOYU VERİLDİ

Ağır Ceza Mahkeme heyeti Güler D.'i önce ömürboyu hapis cezasına, ardından olayın teşebbüs aşamasında kalması ve sanığın duruşmadaki iyi halini göz önünde bulundurarak 10 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırdı. Güler D'nin avukatı, kararı temyize göndereceklerini söyledi.

http://haber.gazetevatan.com/erkek-arkadasindan-hamile-kaldi-ve/502381/7/Yasam
#510


Başörtülülere 'Nankör Köpekler' diyen CHP Tekirdağ Merkez İlçe Gençlik Kolları Başkanı Önay Taşdelen, partisinden ihraç edildi, belediyedeki işinden kovuldu ve hakkında cumhuriyet savcılığı soruşturma başlattı.

CHP Tekirdağ Merkez İlçe Gençlik Kolları Başkanı Önay Taşdelen attığı Twitte, Memur Sen tarafından yapılan eylemi kast ederek "Yarın saat 12'de Tuğlalı Park'ta karakter fukaralarının eylemi varmış. Kamuda başörtüsünün özgürlüğünü istiyorlarmış. Nankör köpekler" demişti.

Bu twitin medyada yer alması üzerine CHP, Merkez İlçe Gençlik Kolları Başkanı Önay Taşdelen'i ihraç istemiyle disipline sevk etti. Yapılan toplantının ardından Taşdelen, partisinden jet hızıyla ihraç edildi.

Olayın ortaya çıkmasının ardından Tekirdağ Belediyesi'nde sözleşmeli memur olarak çalışan Taşdelen'in belediye ile sözleşmesi fesedildi.Ayrıca Taşdelen hakkında 'Hakaret' iddiasıyla Memur Sen Tekirdağ İl Temsilcisi Ferruh Topuz'un savcılığa yaptığı şikayetin ardından soruşturma başlatıldı.

Kaynak: İHA
http://www.haber7.com/partiler/haber/970120-nankor-kopekler-tweeti-pahaliya-patladi
#511
Ağlayan bebeklerin teskin edilememesi ve uzun süre ağlayışlarını sürdürmesi ve hatta normal ağlayıştan bir süre sonra hıçkıra hıçkıra ağlayışa geçmesi özellikle yeni bebek sahibi olmuş ailelerin en çok zorlandıkları konuların belki de başında gelir. Her ebeveynin ağlayan bebeğini kısa yoldan susturabilmek için kullandığı bir yöntem mutlaka vardır. Kimi ayağında sallar, kimi battaniyede veya salıncakta, kimi elinde hoplatır, kimi emzik verir, vs. Şayet bebeğinizin ağlamasının arkasında gözle görülür hastalık, gaz sancısı, ağrı, açlık gibi önemli bir sebep yoksa ve kerata kendisini naza çekmek ve ilgi görmek için mutad ağlayışlarından biri içindeyse, Japonların keşfettiği aşağıdaki videoda belirtilen yöntem bu tür durumlar için birebir. Bu yöntemle bebeğiniz birkaç saniyede sanki sihirli bir el değmiş gibi bir anda ağlamasını bırakacaktır :) Bebeği olan veya olacak olan her anne ve baba seyretmesi gerek :)

https://www.youtube.com/watch?v=7lZSD_857Q4
#512
Dokuzuncu yüzyılda Yunancadan Arapçaya çevrilen 'Salaman ve Absal' öyküsü, başta İbn Sina'nın 'Hay bin Yakzan'ı olmak üzere, birçok İslam düşünürünün yapıtlarına kaynaklık etti. Genellikle alegorik öyküler ya da öykümsü anlatılar olan bu yapıtlardan sadece biri, roman boyutlarına ulaştı ve bütün benzerlerini gölgede bıraktı: 12. yüzyılda Endülüslü İşraki düşünür İbn Tufeyl'in yazdığı 'Hay bin Yakzan' ya da 'Esrarü'l-Hikmeti'l-Meşrikiye'. Bu ilk 'felsefi roman' ve ilk 'robinsonad', Tanpınar'ın deyişiyle 'Müslüman aleminin tek romanı', 14. yüzyıldan başlayarak bellibaşlı Avrupa dillerine çevrildi; Defoe, Bacon, Spinoza ve More gibi pek çok düşünür ve sanatçı üzerinde etkili oldu. Doğu, özellikle Osmanlı ise İbn Tufeyl'e ve yapıtına ilgisiz kaldı: Üzerindeki 'Hay bin Yakzan' etkileri özel çalışmalara konu olan 'Robinson Crusoe' defalarca Türkçe'ye çevrildiği halde, 'Hay bin Yakzan, dilimize kazandırılmak için 1923 yılını, kitaplaşabilmek için de 1985 yılını bekleyecekti. Aşağıda bu hikayeden yola çıkarak hazırlanan çizgi film bulunuyor.

www.youtube.com/watch?v=sOOgY-sAatY
#513
"Avrupa Yakası" dizisinin unutulmaz karakteri "Burhan Altıntop", dizinin diğer karakterlerinden olan Aslı ile Cem'in boşanma davasında şahitlik yapıyor. Şahitler her zaman kendilerinden beklendiği şekilde ifade vermeyebilir :)


https://www.youtube.com/watch?v=li3AGta5BIA
#514


Günlük yaşamımız içinde bir çok işlem gerçekleştirirken kimlik fotokopisine ihtiyaç duyuluyor. İşlemlerde kullandığımız fotokopiler ile adımıza açılan bir abonelik veya üzeremize kayıtlı bilmediğimiz bir kayıt çıkabilir. Bunun bir örneği de Antalya'da yaşandı.

Antalya'da kafeterya işleten 52 yaşındaki Veli Keser, bilgisi dışında nüfus cüzdanı fotokopisi ve kimlik bilgileri kullanılarak internet abonesi yapıldı.

Kimliği belirlenemeyen bir kişi, kullandığı internetin 4 aylık faturasını ödedikten sonra, kalan 3 faturayı ödemeden kaçtı.

Faturalar ödenmeyince Veli Keser'e internet hizmetinden dolayı ödenmemiş faturalarının bulunduğu ve internet erişiminin kapandığını bildiren tebligat gönderildi.

Tebligatta ödenmemiş 187,50 TL'lik internet hizmeti bedelinin 7 gün içinde ödenmesi gerektiği belirtildi. Bilgisayar kullanmasını bilmeyen, internet üzerinden hiçbir işlem yapmadığını söyleyen Veli Keser, Türk Telekom Müdürlüğü'nden sonuç alamayınca Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu.

Savcıya verdiği ifadesinde başına gelenleri anlatan Veli Keser, "Kimliğimi kaybetmedim. Bilgisayar kullanmasını bilmem, internet aboneliğim mevcut değil. Şüphelendiğim kimse de yok. Adıma bu şekilde hat açtırıp kullanan şahıs veya şahıslardan, ayrıca bu hattın açıldığı bayiden şikâyetçiyim" dedi.

Bu durumlarda nasıl bir yol izlenebilir?

Başvuru esnasında başvuru yaptığımız kurum eğer kimlik fotokopisini istiyorsa, verdiğimiz fotokopinin üzerene mutlaka hangi amaçla kullanılmasını istiyorsak belirtilmesi gerekiyor. Örneğin "internet aboneliği içindir" yazarak sonradan oluşabilecek riskleri de önlemiş oluruz.

http://www.ekotrent.com/ekonomi/haber/967549-kimliginizin-fotokopisi-ile-islem-yaparken-dikkat
#515
İstanbul Adliyesi'nin dahili ve santral telefon numarası ile faks numaraları için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz:

http://www.istanbul.adalet.gov.tr/sayfagoster.asp?pageno=41
#516
Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vefatının normal bir şekilde mi, yoksa zehirlenme sonucu mu gerçekleştiği tartışmaları, biteceğe benzemiyor.

Defninden 19 yıl sonra mezarı açılarak tahlil için vücudundan alınan örneklerle ilgili olarak yapılan açıklama, Turgut Özal'ın vefatından beri kamuoyunda dillendirilen söylentilere son vermek yerine, belki de artmasına vesile olacak.

Adli Tıp Kurumu'nun, çalışmalarından sonra yaptığı 'zehir var ama zehirlenme olup olmadığı konusunda bir şey söyleyemeyiz' şeklindeki doyurucu(!) açıklamaya kadar, biraz olsun ümit vardı oysa.

Aradan 19 yıl geçmiş olduğu için, kesin ölüm sebebinin anlaşılmasının artık mümkün olmadığı ve eğer vaktiyle otopsi yapılmış olsaydı, kesin ölüm sebebi hakkında bilgi sahibi olunacağı da, açıklamanın detaylarından...

Zehirlenme iddialarının sebebi, kalp krizi geçirdiği sırada ağzından köpük geldiği rivayeti idi. Ancak zehir ve zehirlenme tartışmaları arasında esas mesele güme gidiyor gibi. Çünkü esas mesele, bir zamanlar Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüksek makamının başında olan Turgut Özal'ın sağlığı konusunda hazırlıklı olunup olunmadığı ve vefatına gereken ilginin gösterilip gösterilmediği ile alakalı.

Yıllardan beridir, devlet erkanı ile birlikte görmeye alıştığımız bir sürü araçtan oluşan konvoyları düşündüğümüzde, hemen her ihtimale karşı tedbir alındığını varsayabiliriz.

Oysa, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde günün erken saatlerinde rahatsızlanan ve burada bir müddet bekletildikten sonra ambülans benzeri bir araçla, geliyoruz diye haber verilen hastaneye değil de, bir başka hastaneye kaldırılan ve orada vefat eden bir Cumhurbaşkanı'ndan bahsediyoruz. Dahası, vefatı sonrasında otopsi bile yapılmamış olmasından...

Rahatsızlanan ve kendisine konutunda müdahale edilemeyen bir Cumhurbaşkanı...

Koskoca köşkte bir sağlık ekibi bile mi yoktu, neden?

Özal, rahatsızlandıktan sonra, station wagon türü eski-püskü bir araçla hastaneye götürülüyor.

Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde neden cankurtaran yoktu?

Rahatsızlandı getiriyoruz diye GATA'ya haber veriliyor. Ama nedense etrafta dolaştırılıp, Hacettepe'ye götürülüyor.

Ciltler dolusu mevzuatı olan bir ülkeyiz. Köşkte iken rahatsızlanan cumhurbaşkanları için ne yapılacağına dair bir mevzuat olmaması mümkün mü?

Tamam, vadesi yetti ve Özal vefat etti. İyi de, gerektiğinde sıradan insanlara bile otopsi yapıldığı halde, Özal'a niçin otopsi yapılmadı acaba?..

Rahmetlinin aile fertlerinin iddiaları ve bunlarla ilgili olarak yaptıkları ve yapmadıkları da ayrı bir tartışma konusu...

Vefatı sonrası alınan bir tutam saç teli ve bir tüp kan meselesi... Kan tüpünün kırıldığı gibisinden rivayetler var, ama uzmanlar, saç telleri üzerinde gereken tetkikler yapılmış olsaydı, zehirlenme iddiaları kesin olarak aydınlatılabilirdi diyorlar... Bu, saç telleri elde ise şayet, halen mümkün.

Soruşturmada cevabı aranan soru, sadece zehirlenme olup olmadığı değil...

Zehirlenme var ya da yok... Peki ama o gün orada yaşananlar normal miydi?.. Olup bitenlerin normal olmadığını, Devlet Denetleme Kurulu'nun 'yaşananlar akıl tutulmasıdır' yorumu ortaya koyuyor.

Bu akıl tutulmasının nasıl olup ta olabildiğinin izahını yapmak gerek...

Cumhurbaşkanlarının sağlıklarının korunması yönünde tedbirler öngörmüş olması gereken devlet, o gün neredeydi?

Özal'ın vefat ettiği o gün, devlet tatilde miydi?

Ya da derin olanı mı işbaşındaydı?..

19 yıldır tartışılıyor bu mesele, daha yıllarca da tartışılacak anlaşılan...

Ekrem Kızıltaş - Haber7
http://www.haber7.com/yazarlar/ekrem-kiziltas/965615-ozalin-vefat-ettigi-gun-devlet-tatilde-miydi
#517
KADİR KÖKTEN - İSTANBUL

İstanbul Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu, rüşvet iddiaları üzerine harekete geçti. Bu kapsamda 6 ay içinde icra dairelerinde görev yapan personelin yüzde 60'ının yeri değiştirildi. Yeni atamalarla büyük bir iyileşme sağlandığını ifade eden Avukat Yusuf A., "Böylelikle rüşvet büyük oranda azaldı." dedi.

Yargının yumuşak karnı olarak nitelenen icra daireleriyle ilgili rüşvet iddialarını ortadan kaldırmak için harekete geçildi. İstanbul Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu, icra daireleri hakkında gelen şikâyetleri sıkı takibe aldı. Bu şikâyetler üzerine son 6 ayda İstanbul Adliyesi'ndeki 37 icra-iflas müdürlüğünde görev yapan personelin yüzde 60'ının yerleri değiştirildi. Elden iş takibini azaltmayı da hedefleyen komisyon, bu amaçla İcra Tarama Merkezi kurdu. Burada 13 milyon icra dosyası taranarak dijital ortama aktarılacak. Çalışma sonunda arşivdeki 11 milyon dosya da dijital erişime açılacak. Böylece işleyişi yavaşlatan; dosya inceleme, arşivden dosya çıkarma gibi işlemler, dijital ortamda hızlı bir şekilde yapılabilecek.

Avukatlar, gelişmelerden memnun. Değişimle birlikte rüşvetin azaldığını belirten Avukat Serkan Y., daha önce bazı icra dairelerinde her işlem için bir tarife belirlendiğini anlatıyor. Dosya kaydetmek için 1 lira, arşivden dosya çıkarmak için de 10 TL rüşvet istendiğini ifade ediyor. Avukat Yusuf A. da, "Özellikle toplu icra takibi açılacağı zaman, personel dosya başına para istiyordu." diyor. Son atamalardan sonra ise büyük bir iyileşme sağlandığını belirtiyor: "Şu an büyük oranda rüşvete tenezzül edilmiyor. Yapılan değişikliklerle birlikte rüşvet de büyük oranda azaldı."

İstanbul Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu, icra dairelerinde rüşvet iddiaları üzerine önemli adımlar attı. İlk olarak İstanbul Adliyesi'ndeki 37 icra-iflas müdürlüğünde görev yapan her 10 personelden 6'sının görev yeri değişti. Avukatlar, yeni atamalarla rüşvetin azaldığını belirtiyor. Avukat Yusuf A., "İşiniz için icra dairesine gittiğinizde memur, 'İşim var, sonra yaparım' diyebiliyordu. Özellikle toplu icra takip açılacağı zaman, dosya başına para istiyordu personel. Örneğin dosyanıza 2200 TL yattı. Tahsile gittiğiniz zaman icra müdürü 2000 TL veriyor. '2200 liraydı alacağım para' dediğinizde 'Yetmedi mi?' karşılığını veriyordu." sözleriyle yaşadığı sıkıntıyı anlatıyor. Ancak yeni yapılan personel atamalarıyla icra dairelerinde ciddi bir iyileşme olduğunu belirtiyor. Rüşvetin de büyük oranda azaldığını vurguluyor.

Avukat Gökhan A. da şahit olduğu bir rüşvet olayını şöyle anlatıyor: "Meblağı hayli yüksek bir icra takibini sonuçlandırmıştık. Dosyaya konulan teminat miktarını paraya çevirip alacaktık. İcra müdürü bizi arayıp, çantaya doldurduğu parayı ofisimize getirdi. Tabii ofise kadar getirdiği paradan 5 bin lira kendisine ayırmıştı. Maalesef böyle olaylar sıklıkla yaşanıyor icra dairelerinde. Son aylarda yapılan uygulamalarla bu durum değişmeye başladı. Yeni atanan icra müdürleri ve memurlar işlerini yapmaya çalışıyorlar. Ancak rüşvetin tamamen bittiğini söylemek mümkün değil maalesef." Avukat Serkan Y. ise rüşvetin üzerine yeni yeni gidilmeye başlandığını savunuyor. Rüşvetin yargıya olan güveni derinden sarstığının altını çizerek, "Sarsılan bu güvenin tamiri için çok gayret edilmesi gerekiyor." çağrısında bulunuyor.

13 MİLYON İCRA DOSYASI DİJİTAL ORTAMA AKTARILIYOR

Adalet Komisyonu, yeni atamaların yanı sıra icra müdürlüklerindeki iş yükünü azaltmak amacıyla İcra Tarama Merkezi'ni kurdu. Tarama merkezinde görev yapmak üzere 27 personel görevlendirildi. İstanbul Adliyesi'ndeki 34 adet icra müdürlüğü ve 3 adet iflas müdürlüğündeki dosyalar, bu merkezde taranarak dijital ortama aktarılıyor. Niteliği açısından önem arz eden dosyaların taranması işlemine ilgili icra dairesinden bir memurun katılımı da sağlanıyor. Bu çalışma derdest 2 milyon dosyanın taranmasının ardından arşivdeki dosyaların taranması ile devam edecek. Arşivde bulunan 11 milyon dosya da taranarak dijital erişime açılacak. Böylece icra dairelerinde işleyişi yavaşlatan; dosya inceleme, arşivden dosya çıkarma ve evraktan suret alma gibi işlemler dijital ortamda yapılabilecek.

Öte yandan, Başbakanlık'ta imza bekleyen Personel Atama ve Nakil Yönetmeliği'nde yapılacak değişiklikle, icra müdürleri ve yardımcıları, disiplin yönünden cumhuriyet başsavcılığına bağlanacak. Başsavcılık bünyesinde soruşturma ve disiplin büroları kurulacak. Böylece disiplin soruşturmalarının daha kısa sürede tamamlanması ve daha etkili sonuçlanması sağlanacak.

http://www.zaman.com.tr/son-dakika/icra-dairelerinde-rusvet-avi/2029541.html


VATAN GAZETESİNDE KÖŞE YAZISINA KONU OLMUŞTU

Daha önceden bu konu, özellikle mesleğe yeni adımını atan stajyer avukatlarca sıklıkla gündeme getirilmiş, o kadar ki, bir stajyer avukatın mektubunu Vatan Gazetesi köşe yazarlarından Mustafa Mutlu köşesine TAŞIMIŞTI. Umarız bu konunun üzerine ısrarla gidilir ve alınacak tedbirlerle sorun kısa sürede çözülür...
#518


Bülent AYDOĞDU / VATAN İSTİHBARAT

Şego Aşireti'nin kızı Güldünya Töner'in acı hikayesi, Bitlis'in Muktieller Köyü'nde başladı. 22 yaşındaki Güldünya teyzesinin oğlu Servet'in tecavüzüne uğradı. Güldünya, karnı büyüyene kadar gerçeği gizledi. Aile öğrenince Güldünya'ya "Tavana ip asıp intihar et, namusumuz temizlensin" denildi. Buna karşı çıkan Güldünya, çaresizce kendisine tecavüz eden Servet'e ikinci eş olarak gitti. Ancak tehditlerden korkan Servet, 2 eşini ve 4 çocuğunu bırakıp köyü terketti. Ortada kalan Güldünya, İstanbul'a kaçtı ve Bitlis'te 17 yıl imamlık yapan Alaattin Ceylan'ın evine sığındı. Burada doğum yapan Güldünya, oğluna Umut adını verdi. Ancak Güldünya'yı Küçükçekmece'de bulan kardeşleri, sokak ortasında vurdu.



Yaralanan Güldünya, Bakırköy Devlet Hastanesi'nde tedaviye alındı. Kardeşleri ise refakatçi gibi içeri girip hastane odasındaki genç kadını silahla öldürdü. Güldünya'nın hayatı, 7 yıl önce 22'sinde sona erdi. Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne çıkarılan iki kardeşten Ferit tören 15 yıl hapis cezasına, İrfan tören ise müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Umut bebek ise devlet korumasına alındı. Sahte kimlikle 7 yıl boyunca kaçan 38 yaşındaki Servet Taş, Güldünya 'nın babası tarafından Sultanbeyli 'de 14 Kasım 2011'de kurşun yağmuruna tutularak öldürüldü. Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "Tasarlayarak adam öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan Şerif Tören'in dünkü davasından önce ise adliye önünde olaylar çıktı. Duruşma öncesi adliye bahçesinde karşı karşıya gelen taraflar, sopa ve bıçaklarla birbirlerine saldırdı. Birbirine öldüresiye vuran taraflara müdahalede yetersiz kalan adliye polisi, çevik kuvvetten yardım istedi. Kısa sürede büyüyen kavga sonucunda, 7'si ağır, 30 kişi yaralandı.

www.youtube.com/watch?v=Lt_7rr3QCA8

http://haber.gazetevatan.com/guldunya-davasinda-ortalik-karisti/499031/7/Ya%C5%9Fam
#519


Belçika'da yayımlanan Fransızca gazeteler ile Google arasında 6 yıldır süren telif konusundaki çekişmede anlaşmaya varıldığı bildirildi.

Google şirketi ve gazetelerin temsilcileri tarafından yapılan ortak açıklamada, yasal işlemlerin sona ermesi, onun yerine ticari ortaklık kurulması konusunda anlaşmaya varıldığı belirtildi.

Sözü geçen gazeteler, 2006 yılında Google'a makale ve haberlerini izinsiz ve telif hakkı ödemeden kullandığı gerekçesiyle tazminat davası açmış, Mayıs ayında da Belçika Yüksek Mahkemesi gazetelerin davayı kazandığını onaylamıştı.

Bunun üzerine Google, bu gazeteleri arama sonuçlarında engellemiş, ancak bir süre sonra çekişmeden vazgeçerek, gazetelerin makalelerini yayınlamak için gereken yasal izni almıştı.

Taraflar ayrıca, reklamlarla birbirlerinin hizmetlerini tanıtmak konusunda da anlaştı.

Kaynak: AA
http://www.haber7.com/polemik/haber/964162-belcikali-gazetelerin-google
#520


Üsküdar Adliyesi'nde bir yaralama olayının duruşmasının ardından tarafların yakınları birbirine girdi. Yaklaşık 100 kişinin, sopalı, taşlı, bıçaklı kavgasında 1 kişi öldü, 4 kişi yaralandı. Olaylarda 37 kişi gözaltına alındı.

http://www.youtube.com/watch?v=PhgO8KHwDhY#

Edinilen bilgiye göre olay Nuhkuyusu Caddesi üzerinde bulunan Üsküdar Adliyesi önünde ve ara sokaklarda meydana geldi.

Erzurum'un Hınıs ilçesinde yaşayan iki ailenin fertlerinden biri geçen yıl Sancaktepe'de bıçaklanarak yaralandı. Olayın tutuklu failinin yargılanmasına Üsküdar Adliyesi'nin Bağlarbaşı binasına başlandı.

DÖVE DÖVE ÖLDÜRDÜLER

Sakin geçen duruşmanın ardından taraflar adliye çıkışında önce tartıştı ardından da kavgaya tutuşarak birbirlerini kovalamaya başladı. Ellerinde bıçaklar ve sopalar olan şahıslar, cadde üzerinde kavga etmeye başladı. Olayı gören vatandaşlar durumu hemen polis ekiplerine haber verdi.

Yaklaşık 100 kişilik grup yol ortasında birbirlerine sopalarla öldüresiye vurdu. Olay sırasında Yılmaz Karaağaç isimli şahıs bıçaklanırken, Sinan Algemi, Sertaç Algemi, Mehmet Emin Levent ve Kutbettin İnce isimli şahıslarda darp sonucu yaralandı.>

Yaralılar akrabaları tarafından özel araçlarla çevredeki hastanelere kaldırıldı. Yaralılardan Yılmaz Karaağaç aldığı 5 bıçak darbesiyle kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda polis ekibi sevk edildi. Ekipler kavga eden tarafları ayırmakta güçlük çekti. Adliye çevresinde bir süre ellerinde sopalarla dolaşan şahıslar, takviye polis ekiplerinin gelmesiyle gözaltına alındı. Konuyla ilgili 37 kişi gözaltına alınırken polis ekipleri, geniş çaplı soruşturma başlattı.

SOPALI, BIÇAKLI KAVGA GÜVENLİK KAMERASINDA

Öte yandan yaşanan sopalı ve bıçaklı kavga çevrede bulunan bir işyerinin güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedildi. Kameralara yansıyan görüntülerde, cadde üzerinde yaşanan kovalamacada, ellerinde sopalar olan şahıslar, birbirlerine öldüresiye vuruyor. Yere düşen 2 kişiye, karşı gruptaki şahıslar sopalarla vurmaya devam ediyor.

Yerde kalan 2 kişiyi bırakan şahıslar, kaçan diğer şahısları kovalıyor. Yerdeki yaralı şahıslar, çevredeki vatandaşlar tarafından durdurlan taksilerle hastanelere kaldırılıyor. Görüntülerde polis ekiplerinin olay yerine gelmesinin ardından, kavga eden grubun kaçmaya çalıştığı kameralar tarafından kaydediliyor.

Kaynak: DHA
http://www.haber7.com/3sayfa/haber/964829-adliye-onunde-olduresiye-dayak-1-olu-4-yarali


Adliye önündeki savaşa 27 tutuklama

Üsküdar Adliyesi önünde iki aile arasında çıkan ve 1 kişinin ölümüyle sonuçlanan kavga sırasında gözaltına alınan 28 kişiden 27'si çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı.

Üsküdar Adliyesi'nde görülen bıçaklı yaralama davasının ardından taraflar adliye önünde sopa ve bıçaklarla birbirlerine girmişlerdi.

Olayda Yılmaz Karaağaç (34) hayatını kaybederken, Sinan Algemi(32), Sertaç Algemi(42) ve Emin Levent(35) yaralandı.

Polis tarafından kavganın ardından başlatılan soruşturmada kavgaya karıştığı tespit edilen 22 kişi Asayiş Şube Müdürlüğü tarafından yaşı küçük olduğu iddia edilen 6 kişi de Çocuk Şube Müdürlüğü tarafından gözaltına alınmıştı. Şüphelilerle birlikte 23 sopa ile 5 bıçak ele geçirilmişti. Poliste yapılan sorgularının ardından adliyeye gönderilen 28 kişi savcılıktaki sorgularının ardından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme de verdikleri ifadelerinde polisteki ifadelerini tekrar ettikleri öğrenilen şüphelilerin öldürme ve yaralama olayı hakkında bir bilgilerinin bulunmadığını söyledikleri öğrenildi. Mahkeme ifadeleri tamamlanan 28 şüpheliden 27'sini tutuklanmasına karar verdi. Karanın ardından 27 kişi cezaevine gönderildi.

http://www.aksam.com.tr/adliye-onundeki-savasa-27-tutuklama--155297h.html