Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - Avukat

#501
Merhabalar.

Alıntı YapBir işhanı içerisinde büro sahibiyim sahip olduğum 2 dairemim kapısıda kadar diğer daire sahibi bölme olarak koridor alanını ve yangın çıkış noktasını kapatmış bulunmaktadır acilen bu durumla ilgili beni bilgilendirir misiniz. İşhanı kullanım yönetmeliğinde böyle bir durumu nasıl itiraz edebilirim beni yönlendirir misiniz.

Kat Mülkiyeti Kanunu'nun aşağıda tam metni yer alan 16. maddesi gereğince ortak yerlerde her kat malikinin arsa payı oranında hakkı vardır. Aynı Kanun'un 19. maddesi uyarınca da "Kat maliklerinden biri, bütün kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası olmadıkça anagayrimenkulün ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesisler, değişik renkte dış badana veya boya yaptıramaz." Yani bırakın herkesin ortak kullanımına tahsis edilen bir alanın kat maliklerinden biri tarafından kapatılmasını ve diğer kat maliklerinin kullanımın engellenmesini, siz bağımsız bölümünüzün dış duvarı, tavan ve taban gibi yerlerinde bile keyfinize göre değişiklikler yapamazsınız. Sizin bahsettiğiniz yönetmelikte bunun aksine bir hüküm varsa ve böyle bir hükme istinaden söz konusu yerler kapatılmışsa, öncelikle yöneticiye yazılı şekilde müracaat ederek hukuka aykırı olan bu durumun yönetici eliyle düzeltilmesini talep edebilirsiniz; yönetici oralı olmazsa, konuyla ilgili dava açmanız da mümkündür. Kolay gelsin...

     II - Ortak yerler üzerinde :
   
     Madde 16 – Kat malikleri anagayrimenkulün bütün ortak yerlerine, arsa payları oranında, ortak mülkiyet hükümlerine göre malik olurlar.
   
     Kat malikleri ortak yerlerde kullanma hakkına sahiptirler; bu hakkın genel kömürlük, garaj, teras, çamaşırhane ve çamaşır kurutma alanları gibi yerlerdeki ölçüsü, aksine sözleşme olmadıkça, her kat malikine ait arsa payı ile oranlıdır.

     II - Anayrimenkulün bakımı, korunması ve zarardan sorumluluk:
   
     Madde 19 – Kat malikleri, anagayrimenkulün bakımına ve mimarı durumu ile güzelliğini ve sağlamlığını titizlikle korumaya mecburdurlar.
       
     (Değişik ikinci fıkra: 14/11/2007-5711/8 md.) Kat maliklerinden biri, bütün kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası olmadıkça anagayrimenkulün ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesisler, değişik renkte dış badana veya boya yaptıramaz. Ancak, ortak yer ve tesislerdeki bir bozukluğun anayapıya veya bağımsız bir bölüme veya bölümlere zarar verdiğinin ve acilen onarılması gerektiğinin veya anayapının güçlendirilmesinin zorunlu olduğunun mahkemece tespit edilmiş olması halinde, bu onarım ve güçlendirmenin projesine ve tekniğine uygun biçimde yapılması konusunda kat maliklerinin rızası aranmaz. Kat maliki kendi bağımsız bölümünde anayapıya zarar verecek nitelikte onarım, tesis ve değişiklik yapamaz. Tavan, taban veya duvar ile birbirine bağlantılı bulunan bağımsız bölümlerin bağlantılı yerlerinde, bu bölüm maliklerinin ortak rızası ile anayapıya zarar vermeyecek onarım, tesis ve değişiklik yapılabilir.
   
     Her kat maliki anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı diğer kat maliklerine karşı sorumludur.
#502
Kredi Kayıt Bürosu'ndaki 25 milyon kişiye ait risk bilgileri artık sadece bankalarda değil günlük hayatın her aşamasında kullanılacak...

Kredi Kayıt Bürosu (KKB), 25 milyon kişinin kredi ve kart bilgilerini paylaşmaya başladı. KKB bugüne kadar sadece bankalarla paylaştığı bu bilgileri 10 Eylül itibariyle hem bireyler hem de kurumların hizmetine sundu. Bankalardan birkaç dakika içinde alınabilecek Risk Raporu sayesinde artık ticari hayat daha şeffaf hale geliyor.

Bugün 25 milyon bireysel yatırımcıya ait 160 milyon veriyi bünyesinde barındıran Kredi Kayıt Bürosu yeni bir dönemi başlatıyor. Bugüne kadar sadece bankalarla paylaşılan kredi ve kredi kart bilgileri artık kişi ve kurumlara da açıldı. KKB'nin yeni ürünü olan Risk Raporu ile herkes kendi kredi ve kredi kartı bilgilerine ulaşırken, artık finansal durumu hakkında da bir sicile sahip oluyor. Böylece bundan sonra ev kiralarken, borç alırken, yeni iş kurarken Risk Raporu sayesinde finansal şeffaflıkta aranan en önemli özellik olarak öne çıkıyor. Yurtdışında yaygın olarak kullanılan Risk Raporu uygulaması ile Türkiye'de de ticari hayat artık daha şeffaf hale geliyor. Bugün sadece kredi ve kredi kartı bilgilerini paylaşan KKB önümüzdeki dönemde cep telefonundan, su faturasına kadar birçok ödeme aracını da Risk Raporu'na eklemeyi öngörüyor.

10 Eylül'de Herkese Açıldı

Kredi Kayıt Bürosu'nun daha önce sadece bankalarla paylaştığı "Risk Raporu" 10 Eylül itibariyle herkese açıldı. Bu tarihten itibaren artık hem gerçek kişiler hem de şirketler kredi bilgilerine yönelik olarak alacağı rapor sayesinde tüm finansal durumunu ortaya koyabilecek. Ev kiralarken, borç alıp verirken, yeni iş kurarken kısacası tüm üçüncü kişilerle olan finansal ilişkilerde şeffaflığı gündeme getirecek olan Risk Raporu bireysel riski de azaltıyor.
Kredi Kayıt Bürosu Genel Müdürü Kasım Akdeniz "Bugüne kadar sicil sorgulama hizmetimizle bankaların kredi ve kredi kartı tahsislerinde kişilerin ve kurumların finansal durumlarını rapor halinde paylaşıyorduk. Ancak şimdi bu raporları herkese açık hale getirdik. Risk Raporu sayesinde artık vadeli mal satarken, borç verirken, ortaklık kurarken ya da ev kiralarken, kısaca risk aldığınız her işlemde karşı tarafın finansal durumu hakkında bilgi isteyebileceksiniz" diye konuştu.

Rapor Kişilerin Tüm Finansal Bilgilerini İçerecek

Rapor içeriğinde bireysel müşteriler için kredili çalışılan finans kurumu sayısı, toplam kredili hesap sayısı, toplam limit ve borç bakiyesi, gecikmedeki kredi sayısı ve borç bakiyesi, mevcut en uzun gecikme süresi, takibe alınmış kredi adedi ve bakiyesi ve en eski takip tarihi bilgileri bulunacak.
Ticari firma raporlarında ise kredili çalışılan finans kurumu sayısı, ilk ve son kredi kullanım tarihleri, toplam nakdi ve gayrı nakdi limit ve borç bilgileri, gecikmedeki kredi sayısı ve borç bakiyesi, takibe alınmış kredilerin takip anındaki ve güncel bakiyesi ve en yakın ve en eski takibe alınma tarihleri yer alacak.

Rapor Sadece Kişiye Veriliyor

Risk Raporu tüm bankalardan ve bu bankaların istenilen bir şubesinden alınabiliyor. Rapor aldığınız bankanın müşterisi olma zorunluluğu yok. Ancak bankalar raporu sadece kişinin kendisine verebiliyor. Yani Risk Raporu rapor sahibinin bilgisi ve onayı dışında üçüncü kişiler ile paylaşılmıyor.

Su Faturasından Doğalgaza Kadar Genişleyecek

Risk Raporu'nun önümüzdeki dönemde internet, akıllı telefon gibi farklı kanallar üzerinden de ulaşılabilmesi için çalışmalar hızla devam ediyor. İlk adımının kredi ve kredi kartı bilgileri ile başlatıldığı Risk Raporu'nda önümüzdeki dönemde kapsamı da genişlemesi hedefleniyor. Alt yapı çalışmalarının ardından cep telefonundan su faturasına doğalgazdan vergi ödemelerine kadar birçok adımın Risk Raporu'nda yer alması bekleniyor.

Yurtdışında En Çok Kiracıdan Rapor İsteniyor

Yurtdışında yaygın bir şekilde kullanılan Risk Raporu uygulamasına kimlik ve adres bilgileri, ödeme geçmişi, diğer kurumlar tarafından kişinin kredibilitesi hakkında yapılmış sorgulamalar ve icra, iflas mahkeme kayıtlarının yer aldığı risk raporları günlük hayatta sık olarak kullanılıyor. Yurtdışında bu raporlar en çok kredi veren kurumlar, ev sahipleri, sigorta şirketleri, işverenler, kişisel uyarı hizmeti veren kurumlar gibi birçok kurum tarafından riski alan kişi ve
kurumlar tarafından talep ediliyor.

Foreks Haber Merkezi ( haber@foreks.com )
http://www.halkbank.com.tr/investment/investment.asp?type=3&date=20120912122605
#503


Bursa'da 8 yaşında hafız olan çocuk, hediye edilen paralarla küçük kardeşine Kur'an almaya giderken alkollü sürücünün kurbanı oldu. Küçük hafızın, 'Ben Hz. Yusuf'a komşu olacağım' sözü ağlattı.

Ailesi, kazadan önce 'Ben Hz. Yusuf'a komşu olacağım' diyen küçük hafız için gözyaşı döküyor. Küçük çocuğun babası ise sanığın alkollü olmasına rağmen 2 ay sonraki ilk duruşmada serbest bırakılmasına tepki gösteriyor.

Kaza, merkez Osmangazi ilçesi Alemdar Mahallesi'nde 13 Haziran 2012 tarihinde meydana geldi. 8 yaşında hafızlığı bitiren Berke Yusuf Demir, kendisine ödül olarak verilen paralarla kardeşine yeni bir Kur'an alıp hediye etmek amacıyla dışarı çıktı. Kardeşi ile yolun karşısına geçmek istediği sırada Yaşar D.'nin kullandığı kamyonetin altında kaldı. Kazada ağır yaralanan Berke, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Hastaneye girişte gözlerini açan ve babasını görünce 'Baba' diyen küçük çocuğun son sözleri 'Baba nefes alamıyorum' oldu. Yapılan tüm müdahalelere rağmen çocuk kurtarılamadı.

Çarpmanın ardından polis raporlarına göre 36 metre sonra durabilen şoför Yaşar D. ise olayın ardından kaçtı. Polis tarafından birkaç saat sonra evinde yakalanan D.'nin kontrollerinde 0.45 promil alkollü olduğu tespit edildi. 4 yıldan 12 yıla kadar hapis talebiyle hakim karşısına çıkan kamyonet şoförü, yapılan ilk duruşmadaki ifadesinde olaydan sonra 'eve gidip kahve içtiğini' ifade etti. Kaza sırasında alkolü daha sonra aldığını söyleyen D., psikolojisinin bozulduğunu ileri sürdü. D., 2 ay sonraki ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Kamyonet şoförünün serbest bırakılması üzerine büyük üzüntü yaşayan baba Ahmet Demir, mahkemeye yazdığı dilekçede, "Ailem yıkıldı, kızım konuşamıyor, oğlumu kanlar içinde bırakıp kahve içen adamı nasıl bıraktın?" diyerek şahsın tutuklu yargılanmasını talep etti.

Yaşadıkları acıyı anlatan Ahmet Demir, şunları dile getirdi: "Bir insan kaza yaptıysa evine gidip nasıl kahve içer? Kazadan sonra 4 metre sonra aracı bıraktım diyor, polis raporlarında 36 metre görünüyor. Bunu ayıramayacak kadar alkollü. Sanık avukatı, sanığın psikolojisinin bozulduğundan bahsediyor, ama öbür oğlumun gözünün gönünde abisi eziliyor. Bülbül gibi konuşan oğlum çok kekeliyor, konuşamıyor. O da hafızlığa devam ediyor ama 'Hafızlığımı bitirince ben de öleceğim' diye düşünüyor. Kendisine Kur'an almaya gittiği için kendisini suçluyor. 4 yaşındaki kızım ise abisini yolun ortasında kanlar içinde yatarken görüyor. Her gece 'Yusuf abim diye ağlıyor', onun psikolojisini kimse düşünmüyor."

"SON SÖZÜ 'BABA NEFES ALAMIYORUM' OLDU"

Eşinin de psikolojisinin bozulduğunu belirten Ahmet Demir, şöyle devam etti: "Bir anne için evlat ne demektir sayın mahkememiz düşünmedi. Babanın durumunu düşünemedi. Ben olay gününden beri hiçbir şey yapmıyorum. Oğlumu yerde yatarken gördüm. Hastaneye gidene kadar fark etmedi. Hastaneye girerken uyandı, beni gördü, gülerek, 'Baba' dedi. 'Efendim oğlum' dedim. 'Baba nefes alamıyorum' dedi. Odaya aldılar, kalp masajı yapmaya başladılar ve oğlum öldü. Bütün ailem benim perişan şu an. Alkollü bir adamın psikolojisinin bozulmaması için hepimizin psikolojisinin bozulması mı gerekiyor? Ben adam idam edilsin demiyorum, ama olması gereken ceza da bellidir."

"BEN HZ. YUSUF'A KOMŞU OLACAĞIM"

Kendisine, 'Köye gidip okulu bitireceksin diyorduk' dediklerini, onun ise 'Ben okula gideceğim, ama okula gitmeyeceğim' dediğini hatırlatan baba Demir, "Aynen dediği gibi oldu. Köye gitti, ama okula gidemiyor. Olaydan birkaç gün önce de bilgisayardaki bütün fotoğraflarını sildi. Bize kazayla sildiğini söyledi. Kazadan birkaç gün önce yine Kur'an kursunda 'Ben Hz. Yusuf Aleyhisselam'a komşu olacağım' demiş. Arkadaşları dalga geçmiş. Şimdi bütün çocuklar ve hocaları ağlıyor." diye konuştu.

Kaynak: CİHAN
http://www.haber7.com/guncel/haber/923744-kucuk-hafizin-goz-yasartan-son-sozleri
#504
Merhabalar.

Alıntı YapEmlakçıdaki kiraya karşılık verdiğim senetlerin kaybolduğu tarafıma söylendi. Kirayı evsahibimin hesabına bankaya yatırıyorum. Dekont karşılığı emlakçıdan senetleri alıyordum. Senetleri alamayınca, kirayı yatırmak istemiyorum. Kira kontratında senetlerden bahis var. Ne yapabilirim.

Şayet senetler hakikaten kaybolmuşsa, emlakçı tarafından kayıp senetlerin iptali için bir dava açılması gerekecek. Bu dava 4-5 ay içinde karara bağlanır. Dava sonucunda mahkeme tarafından kayıp senetlerin iptaline karar verilir. Bu iptal kararı alındıktan sonra sıkıntınız bir ölçüde ortadan kalkmış olur. Ancak senet gerçekte emlakçı tarafından üçüncü şahıslara ciro edilmişse veya kayıp senedi bulan kişiler tarafından ciro edilerek işleme konulmuşsa, bu durumda iptal kararı tek başına kurtuluşunuza yeterli gelmez. Burada şu şekilde hareket edebilirsiniz: Emlakçı (ve ikna edebilirseniz mal sahibi) ile bir sözleşme yaparsınız. Bu sözleşmede aylık kira bedellerinin ödenmesini teminen kiracıdan alınan ......... tarih ve ............... TL meblağlı toplam ........ adet senedin emlakçı tarafından kaybedildiği, kayıp senetlerin iptali için emlakçı tarafından ...... mahkemesi'nin ............. numaralı dosyasından dava açıldığı ve bu davanın emlakçı tarafından takip edilerek en kısa sürede neticelendirileceği ve kararın bir örneğinin kiracıya tebliğ edileceği, bu senetlerin üçüncü şahısların eline geçmesi ve kiracı tarafından senet bedellerinin cebri icra tehdidi altında ödenmesi halinde kiracının ödemek zorunda kalacağı bedellerin kiracının ilk bildiriminde emlakçı (ve mal sahibi) tarafından derhal kiracıya ödeneceği hususlarını kararlaştırırsınız. Bu yolla kendinizi olabildiğince emniyete almış olursunuz. Kolay gelsin...
#505
Alıntı YapKiracının bize Temmuz ile Kasım arası toplam borcu yaklaşık 1750 TL olacak. Tamam mahkeme masraflarını, icra takibi masrafları vs. kendisinden aldım diyelim, fakat avukat masraflarıda az değilki. Yani ben adamdan alacağım parayı avukata vereceğim. Yani hukuk bu durumda kiracının tarafında. Daire sahibi olarak ben madur durumda oluyorum.
Bu nasıl bir adalet?

Kiracıya karşı ilk yaptığınız icra takibi ve sonrasında açtığınız tahliye davasını kendiniz mi yürütüyorsunuz yoksa bir avukatla mı anlaştınız? Şayet bir avukatla anlaştıysanız, aynı avukat sonradan oluşan kira bedellerinin tahsili için size daha az bir avukatlık ücreti çıkartacaktır, bu anlamda sorun yaşayacağınızı zannetmiyorum. Şayet ilk takip ve tahliye davasını kendiniz yürütüyorsanız, bu takip ve dava ile açılacak yeni takip için bir avukatla anlaşmanız halinde (toplamda iki takip ve bir dava) size toplam maliyeti çok fazla olmayacaktır diye düşünüyorum. Kolay gelsin...
#506
Danıştay, avukatların icra dairelerinde borçludan tahsil edilen ve açılan davalarda da mahkemelerce karşı taraf aleyhine hükmedilip bu karara istinaden karşı taraftan tahsil edilen vekâlet ücretinin katma değer vergisine tabi olduğuna karar vermişti. Ancak bu karardan sonra aynı konuda İstanbul 11. Vergi Mahkemesi tam aksi yönde bir karara imza attı. Bu davanın safahatını okumak için lütfen tıklayınız.

Danıştay 4. Dairesinin 29.06.2011 Tarih ve Esas No: 2010/1971 Karar No: 2011/5825 sayılı kararı ve istemin özeti şu şekildeydi:

İstemin Özeti: Avukatlık faaliyetinde bulunan davacının 2006 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen vergi inceleme raporunda; muhtelif icra müdürlüklerinden müvekkilleri adına yapmış olduğu icra takipleri sonucunda tahsil ettiği ve serbest meslek kazanç defterine gelir olarak kaydettiği vekâlet ücretleri için serbest meslek makbuzu düzenlemediği ve katma değer vergisini iç yüzde yöntemiyle ayrıştırmadığı ileri sürülerek adına resen tarh edilen 2006/1-12 dönemi katma değer vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesi kararıyla; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 1. maddesinde avukatlığın, kamu hizmeti ve serbest bir meslek olduğu hükmüne yer verildiği, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu, 20. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, belli bir tarifeye göre fiyatı tespit edilen işler ile bedelin biletle tahsil edildiği hallerde tarife ve bilet bedelinin katma değer vergisi dahil edilerek tespit olunacağı ve verginin müşteriye ayrıca intikal ettirilmeyeceğinin hükme bağlandığı, anılan Kanun maddelerinden, avukatlık mesleğinin, serbest meslek faaliyeti ve bu meslekten elde edilen kazancın da serbest meslek kazancı olduğu, serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin ise katma değer vergisine tabi bulunduğunun anlaşıldığı, bu bakımdan, serbest meslek erbabı olan avukatların gerek icra dairelerinde borçludan adlarına tahsil edilen gerekse mahkemelerce karşı tarafa hükmedilen vekalet ücretinin katma değer vergisine tabi olduğu ve belli bir tarifeye göre fiyatı tespit edilen işlerde tarifenin katma değer vergisi dahil edilerek belirlendiğinin dikkate alınmasıyla söz konusu tahsilatlar nedeniyle davacı adına tarh edilen vergi ve cezada yasaya aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 423. maddesi uyarınca vekâlet ücretinin yargılama gideri olduğunu, karşı tarafa hizmet sunulmadığından vergiyi doğuran olayın gerçekleşmediğini, bu nedenle, katma değer vergisine tabi olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

Karar: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir. Bu nedenle, temyiz isteminin reddine, Vergi Mahkemesi kararının onanmasına oybirliğiyle karar verildi.
#507
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E.2009/6-221
K.2009/265
17.6.2009

TMK.734 – 743 Sa.Ka.658

DAVA ve KARAR:

Taraflar arasındaki önalım davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manavgat Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 2.5.2006 gün ve 2005/423 – 2006/315 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 13.3.2007 gün ve 2007/13118 – 2646 sayılı ilamı;

"...Uyuşmazlık, önalım hakkına konu edilen payın iptali ile davacı adına tesciline ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davalılar vekilinin önalım bedeline ilişkin temyiz itirazlarına gelince;

Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkilinin dava konusu payın ilişkin bulunduğu 850 No`lu parselin paydaşlarından olduğunu, davalıların ise taşınmazda paydaş Ayşe Leyla Üstünkaya`nın paylarını satın aldığını 29.3.2005 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ile davacıya bildirdiğini, öte yandan satışın gerek değer, gerek amaç yönlerinden muvazaalı olduğuna dair duyumlar aldıklarını, mahkemece gerçek değerin tespitini istediklerini, davacının önalım hakkını kullandığını belirterek, davalılar adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir. Davalılar vekili, davanın süresinde açılmadığını, davacının borçları sebebiyle bankacılık faaliyetlerinin durdurulduğunu ve tüm mal varlığı ile TMSF`ye devredildiğini, borca batık ve kamu tarafından takipli davacının borçlarını ödemek yerine önalım hakkını kullanmasının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunu, bedelde muvazaa yapılmadığını, bu iddianın önalım bedelini geç yatırmak için ileri sürüldüğünü, önalım bedelinin geciktirilmeksizin yatırılmasını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın uçuncu şahsa satılması halinde diğer paydaşa o payı öncelikte satın alma hakkını veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve o payın üçüncü kişiye satılması ile de kullanılabilir hale gelir.

Önalım hakkının kullanılması ile bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamandan ibarettir. 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Medeni Kanunu`nun 734/2 maddesi hükmü gereği önalım hakkı sahibi önalım bedelini belirlenen süre içinde hakimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür.

Olayımıza gelince; davalılar davacının da paydaşı bulunduğu 850 No`lu parselde önalım hakkına konu edilen toplam 2/12 payı taşınmazın paydaşlarından Ayşe Leyla Üstünkaya`dan 8.11.2004 tarihinde 600.000.000.000.- TL., bedelle satın almıştır. Mahkemece 21.3.2006 tarihli oturumda davacı tarafa tapu harç ve masrafları toplamı 609.000 YTL`yi depo etmesi için yirmibeş günlük kesin süre verilerek oturumu 2.5.2006 tarihine ertelenmiş, davacı ise önalım bedeli olarak 14.4.2006 tarihli ve 609.000 YTL bedelli Birleşik Fon Bankası AŞ Merkez Şubesi`nin teminat mektubunu sunmuştur. Yukarda açıklandığı üzere Medeni Kanun`un 734/2 maddesi hükmü gereğince önalım bedelinin belirlenen yere nakden yatırılması gerekirken teminat mektubunun önalım bedeli olarak kabul edilmesi yerinde olmayıp verilen kesin süre içinde önalım bedeli nakden yatırılmadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık ön-alım bedeli ve giderlerin banka teminat mektubu olarak mahkeme veznesine depo edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Eldeki davada; 21.3.2006 günlü oturumda, tapuda yazılı bedel ile harç ve masraflar toplamı 609.000,00 YTL.nin Mahkeme veznesine depo edilmesi konusunda davacı vekiline 25 günlük kesin süre verilmiş; davacı vekili, verilen bu kesin süre içerisinde dava dışı Birleşik Fon Bankasına ait 14.4.2006 tarih ve 69978 nolu, 609.000 YTL. tutarlı teminat mektubunu Mahkemeye ibraz etmiştir.

Yerel Mahkeme, davacı tarafça sunulan teminat mektubunu yeterli görerek, içeriği yukarıda be-lirtilen 7.6.2006 günlü kararıyla davayı kabul etmiş ve karardan dokuz gün sonra, teminat mektubunu düzenleyen bankaya yazı gönderip, teminat mektubu çözülmek suretiyle karşılığının Mahkeme veznesine ait banka hesabına acilen yatırılmasını istemiş, bu yazı üzerine, karar tarihinden 22 gün sonra teminat mektubu bankaca paraya çevrilerek, mahkemece bildirilen hesaba para havale edilmiş, aynı gün, Ziraat Bankası şubesindeki başka bir hesaba aktarılmış ve karar uyarınca birer aylık dönemlerle nemalandırılmak üzere vadeli hesap açılmıştır.
Bu noktada, konuya ilişkin yasal durumun açıklanmasında yarar görülmüştür:
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 734. maddesi;
"Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır.
Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hakim tarafından belirlenen süre içinde hakimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür."
Hükmünü taşımaktadır.
Görüldüğü üzere, maddede, önalım hakkı sahibinin satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini nakden yatırmakla yükümlü olduğu belirtilmiştir.

743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin önalım hakkına ilişkin 658. ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelerinde yer almayan 'nakden yatırma' yükümlülüğünün, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 734. maddesinde hangi nedenle öngörüldüğü hususu, hem anılan maddenin gerekçesinde ve hem de Kanunun Genel Gerekçesinde açıklanmıştır. Her iki gerekçedeki açıklamalara göre, bu yükümlülüğün öngörülmesindeki amaç; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin yürürlükte bulunduğu dönemde önalım bedelinin banka teminat mektubu sunulması suretiyle depo edilmesinin uygulamada yarattığı sorunlara ve haksızlıklara son verilmesidir.
Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşmede, önalım hakkı sahibine satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini hakimin belirleyeceği yere nakden yatırma yükümlüğü getiren söz konusu hükmün emredici nitelikte olup, olmadığı tartışılmış; yapılan değerlendirme sonucunda ağırlıklı görüş, anılan hükmün emredici nitelikte olmadığı, bir önalım davasında davalı tarafın açıkça muvafakat etmesi halinde, bu yükümlülüğün teminat mektubu sunulmak suretiyle de yerine getirilmesinin mümkün bulunduğu yönünde oluşmuştur.
Görülmekte olan davada, davalı taraf, davacının satış bedelini ve tapu giderlerini karşılayan teminat mektubu sunmasına itiraz etmemiş, ancak, bu konuda açık bir muvafakatte de bulunmamıştır.

Her ne kadar; davalı vekili, teminat mektubunun sunulmasından sonraki 2.5.2006 günlü dilekçesinde, teminat mektubunun kararla birlikte nakde çevrilerek nemalandırılmasını istemiş ise de, bu dilekçede davacı tarafın teminat mektubu sunmasına muvafakat edildiği yönünde herhangi bir beyan bulunmadığı gibi, dilekçenin sonuç bölümünde de davanın reddi istenilmiştir. Bu içerikteki bir dilekçeye dayanılarak, teminat mektubu sunulmasına davalı tarafın açıkça muvafakat etmiş olduğunun kabulüne olanak yoktur.
Yerel Mahkemenin, Özel Dairece bozulan kararında, teminat mektubunun paraya çevrilerek nemalandırılmasına hükmetmiş ve bu doğrultuda yukarıda açıklanan şekilde işlem yapmış olması da, varılan bu sonuca etkili değildir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, gerekçesi ve sonucu itibariyle aynı yönde bulunan Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, somut olay özelliklerine ve konuya ilişkin yasal düzenlemelere uygun düşmeyen gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire Bozma Kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.


MUHALEFET ŞERHİ

Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 734. maddesindeki "Önalım hakkı sahibi, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini nakden yatırmakla yükümlüdür." Hükmü nedeniyle eldeki davada tapu iptali ve tescil isteminde bulunan davacı tarafın satış bedelini ve giderleri mahkeme veznesine nakit olarak depo etmek yerine, banka teminat mektubu sunmak suretiyle Kanunun aradığı yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği noktasında toplanmaktadır.

Yerel Mahkeme ile Daire arasında şufa hakkının esası hakkında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece, tapuda gösterilen bedel üzerinden önalım hakkının kullanılması nedeniyle taşınmazın bedeli ile harç ve masrafların depo edilmesi konusunda Davacı tarafa önel verilmiş, davacı yan 17.4.2006 tarihinde banka teminat mektubunu mahkeme dosyasına ibraz etmiş, davalı yan ise bedelin nemalandırılması konusunda beyanda bulunmuştur. Uyuşmazlığın esası teminat mektubunun yasanın ilgili maddesindeki nakden ibaresi karşısında şufa davasına etkisinin ne olacağı noktasında toplanmaktadır. Önalım bedelini ne zaman depo edileceğinin belirlenmesi yetkisi hakime aittir. Yargıtay'ın 20.6.1951 gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre önalım bedeli en geç yargılama sonuna kadar depo edilmesi icap eder. Davanın kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesi ile payın mülkiyeti davacıya geçeceğine göre davalı o tarihte önalım bedelini alabilmelidir. Satıcı ve alıcının borçlarını aynı zamanda ifa etmeleri gerektiği kuralı gereğince önalım parasının en geç yargılama sonuna kadar yatırılmalıdır. 4721 sayılı Medeni Kanunun 734/2. maddesine göre satış bedeliyle alıcıya düşen tapu giderleri hakim tarafından belirlenen yere nakten yatırılır. Kanunun bu açık hükmü karşısında teminat mektubunun bedel karşılığı olarak kabulü mümkün değildir. Ne varki, Yasanın bu maddesi emredici olmakla birlikte taraflar mutabakata varırlarsa yasanın bu hükmüne aykırı da olsa teminat mektubu verilirse kamu düzenine aykırılık teşkil eder mi, Kanımızca bu hüküm emredici olmakla birlikte kamu düzenine ilişkin değildir. Yani taraflar bu konuda aksini kararlaştırabilirler. Amaç satış bedelinin depo edilerek davalının mağdur edilmesini engellemektir. Nitekim, 4721 sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce, Yargıtay hukuk Genel Kurulu'nun vermiş olduğu 29.4.1992 tarih ve 6-172/285 sayılı kararında; "...Mahkemece davanın kabulüne dair verilen hüküm Yargıtay Yüksek 6. hukuk Dairesi'nce 1- Bu nedenle teminat mektubunun ilk verildiği tarih itibariyle ilk istekte kayıtsız şartsız paraya çevrilmesinin mümkün olup olmadığı araştırılıp bunun sonucuna göre karar verilmesi gerekirken verilen münasip mehil dışında sonradan yatırılan nakit paranın davacının ödeme borcunun yerine getirildiği kabul edilerek karar verilmesi hem genel kurulun kararına hem de 20.6.1951 tarihli 13/5 sayılı içtihadı Birleştirme kararına aykırı olmuştur. 2- Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak taksim edilip edilmediği üzerinde durulmalıdır."gerekçesiyle bozulmuş, Hukuk Genel Kurulu direnme kararını onamıştır. Şufa hakkının kullanılması davalarında birlikte ifadır zorunludur. Ancak davalı adına olan tapudaki hissenin iptali ile davacı adına tescili için kararın kesinleşmesi gerekmektedir. Yatırılan bedel de aynı anda davalıya ödenecektir. Karar kesinleşmeden kararın infazı ve bedel ödenmesi mümkün değildir.

Somut olayda da; Mahkemece önalıma konu paya ilişkin bedel karar tarihinden önce teminat mektubu olarak alınmış ise de, karardan sonra paraya çevrilip nemalandırıldığı ve davalı yanın da muhtemel zararlarının önlendiği anlaşıldığına göre, artık yasadaki metinde geçen 'nakden' denilmesinin uygulamada bir önemi kalmamıştır. Nitekim Davacı Vekili de 2.5.2006 tarihli dilekçesinde teminat mektubunun nakde çevrilmesini kabul etmiş ve bedelin mutlak surette nakden yatırılması gerektiğini ileri sürmemiştir. Öte yandan Davacı Balkaner Turizm İnş.San Tic. A.Ş. TMSF' tarafından el konulan bir şirket olması nedeniyle TMSF'ce izlenen prosedür gereği uzun süren yazışmalar sonucu teminat olarak yatırılması zorunluluğu hasıl olmuştur. Davalı taraf da teminat mektubu olarak yatırılmasına karşı çıkmadığına ve yasanın ilgili hükmü kamu düzenine ilişkin olmadığına göre artık önalım hakkının doğduğu ve davanın kabulüne yönelik yerel mahkemenin direnme kararının onanması düşüncesiyle sayın çoğunluğun kararın bozulması yönünde oluşan görüşüne katılamıyorum.
#508
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E:2008/6915
K:2008/7602
T:01.05.2008

Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY KARARI
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı (koca), davalının boşanmadan sonra 11.11.2006 tarihinden itibaren sigortalı olarak çalışmaya başladığını, dolayısıyla yoksulluktan kurtulduğunu ileri sürerek aylık 250,00 YTL yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı (kadın) cevap dilekçesinde; davacıdan yoksulluk nafakası almak koşulu ile boşandığını, girdiği işten de çıkartıldığını, bulduğu işlerin süreklilik arzetmediğini, şu an işsiz olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, boşanma davası sırasında davalının çalışmadığı, daha sonra sigortalı olarak işe girdiği, halen asgari ücretle çalışıp düzenli gelir elde ettiğinden sözedilerek yoksulluk nafakasının dava tarihi itibariyle kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden, tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanmanın mali sonuçları konusundaki anlaşmanın mahkemece de uygun bulunarak 20.2.2006 dava tarihinden itibaren davalı için aylık 250,00 YTL yoksulluk nafakasına karar verildiği anlaşılmıştır.
MK gereğince "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir" hükmü getirilmiştir.
Yoksulluğun hukuksal kavramı sözkonusu bu maddede tanımlanmamış ise de, YHGK'un 7.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı-kararında kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Davalının, boşanmadan sonra sigortalı bir işe girip çıktığı, dava tarihinde de asgari ücretle Y. adlı şirkette çalıştığı anlaşılmaktadır.
Belirtmek gerekir ki; HGK'nın yerleşik kararlarında, asgari ücretle çalışılmakta bulunması "yoksulluk nafakası" bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir.
Somut olayda; asgari ücretle özel bir şirkette çalışmaya başlayan davalının aldığı maaşın, insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlayamayacağı, onu yoksulluktan kurtarmayacağı kuşkusuzdur. Kaldı ki, davalının çalışma olgusunun süreklilik arzetmeyebileceği de gözetildiğinde, mahkemece; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçe ile kabulü doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 1.5.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E:2005/8074
K:2005/11279
T:08.11.2005

4721 s. Yasa m. 2
818 s. Yasa m. 19,20

   Dava dilekçesinde nafakanın tenkisi olmadığı takdirde Sinop İcra Müdürlüğünün 2002/756 ve 2003/752 sayılı takip dosyaları ile nafaka borcu bulunmadığının tespiti ile 31.7.2002 tarihli sözleşmeye uygun hale getirilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
   Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
   KARAR : Davacı vekilinin 16.10.2003 tarihli dilekçesinde; davacı ile davalının boşandıkları ve müşterek çocuğun velayetinin davalıya verildiği, yine, taraflar arasında yapılan ve mahkemece tasdik edilen protokol gereğince küçük için aylık 150.000.000 lira nafakanın ödenmesine ve bu nafakanın her maaş artışında %50 oranında artırılacağına ilişkin hükmün aynen yerine getirilmesinin olanaksız hale geldiği ileri sürülerek nafakanın davalı ile yapılan 31.7.2002 tarihli 2.protokole uygun hale getirilmesi, olmadığı takdirde nafakanın tenkisi ve karar tarihine kadar yapılacak fazla ödemelerinde tahsili talep ve dava edilmiştir.
   Mahkemece, davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm, süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
   Davanın hukuki dayanağı; TMK'nun 184/5.maddesi; "boşanma veya ayrılığın fer'i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz" hükmünü koymuştur.
   Bu hükme göre hakimin iradesinin varlığı sözleşmenin geçerlilik şartıdır. Şu yönü belirtmek gerekir ki, eşler arasında TMK'nun 150/5.maddesine göre yapılacak sözleşme aynı yasanın 174 ve devamı maddelerinde düzenlenen hususlarla sınırlıdır. Hükmün amacı boşanma davasının getirdiği baskılar nedeniyle bunalmış tarafı korumak, ezilmeyi önlemek, haksız çıkar sağlamalarını engellemek içindir. Bunun içindir ki hakimin sözleşmelerin tamamını veya bir kısmını ret etme yetkisi vardır. Burada gözden kaçırılmaması gereken cihet, hakimin onayını gerektiren sozleşmeler boşanma davasının yapıldığı sırada akdedilenlerdir.
   Somut olayda, taraflar TMK'nun166/3 maddesi çercevesinde "anlaşmalı olarak" boşanmıslardır. Aralarında yaptıkları protokol, hukuki niteligi itibariyle TMK hükumlerinden kaynaklanmakta ıse de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Taraflarca yapılan anlaşma boşanma mahkemesince uygun görülmüş olup onaylanmıştır. Bu şekli ile oluşan kesin hüküm tarafları ve mahkemeyi bağlayıcıdır ( HUMK.mad.237 ).
   TMK.mad.176 /4 hükmüne göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.Aynı şekilde 331.madde uyarınca; durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.
   Yukarıda sözü edilen yasal duzenlemelere göre tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi halinde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
   Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebilir. Borclar Kanununun 19-20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler nedeniyle sonradan bozulacak olursa ( TMK:mad.2 ) gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eger gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sozlesmeyı bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde sözleşmeye Hakimin müdahalesi gündeme gelir.
   Sonuç olarak, boşanma protokolünden sonra tarafların yaptıkları 31.7.2002 tarihli ikinci protokolün yukarıda açıklanan yasal ilkeler uyarınca irdelenerek bir karar verilmesi gerekmektedir. Bundan ayrı olarak ta; ikinci protokol bu şekli ile dava açılmak suretiyle hakimin tasdikine takdim edilmiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; hakkaniyet gerektiriyorsa nafakanın tenkisine karar vermekten ibarettir.
   SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.11.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E:2006/189
K:2006/1831
T:07.03.2006

4721 s. Yasa m. 2,4,176,331

   Davacı O. ile davalı P. aralarındaki nafaka davasına dair İstanbul 2. Aile Hakimliği'nden verilen 28.04.2005 günlü ve 2003/195 E., 2005/337 K. sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 06.10.2005 günlü ve 2005/10619 E., 2005/9601 K. sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
   Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:
   KARAR : Davada, anlaşmalı boşanma ile kabul edilen 750 DM yoksulluk nafakasının, davalının öğretmen olarak çalışmaya başlaması ve davacının da gelirinin azalması nedeniyle kaldırılması istenilmiş; mahkemece davanın reddine karar verilmiş, işbu kararın temyizi üzerine dairemizce 06.10.2005 gün ve 10619-0601 sayıyla onama kararı verilmiştir. Daire kararına karşı davacı taraf karar düzeltme isteminde bulunmuş olup, isteğin süresi içerisinde bulunduğu anlaşıldıktan sonra dosadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü.
   KARAR :
   Tarafların 15.12.1992 tarihinde kesinleşen ilamla anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanma protokolünde 750 DM nafaka ödemesi ve evlenme halinde nafakanın sona ereceği hususlarının kararlaştırıldığı, davalının 17.06.1974 tarihinde öğretmen olarak göreve başlayıp evlendikten bir süre sonra da görevine devam ettiği, 20.10.1989 tarihinde istifa ettiği, boşanmadan yaklaşık iki yıl sonra 11.03.1994 tarihinde yeniden atandığı ve halen öğretmen olarak görev yapmakta bulunduğu, davalının ise 2001 yılında SSK#dan emekli olduğu, işbu davanın ise 17.09.2003 yılında açıldığı anlaşılmaktadır.
   TMK. mad. 176/lV hükmüne göre: "Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir." Aynı şekilde 331. madde uyarınca; "durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır."
   Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.
   Hakkaniyet bir bakıma adaleti deyimler. Fakat; sevgi, anlayış ve hoşgörü duygularıyla paylaştırıcı ve denkleştirici davranmak, adaletli davranmaktan daha başka ve daha ileride bir anlam taşır.
   Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile şartları oluştuğu takdirde artırılabilir veya azaltılabilir. Aksi düşünce "güven" ilkesine aykırı düşer. Zira davacının sözleşme ( protokol )ile elde ettiği "statü"ye beslediği güven, davalı ( borçlunun )sosyal ve ekonomik durumunun bu özel statüyü koruyacak seviyeden daha aşağı düşmediği ( kötüleşmediği )veya hakkaniyet bunu gerektirmediği sürece sarsılıp boşa çıkarılamaz. Ancak sözleşmeyle kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın aradan çok az bir zaman geçtikten sonra indirilmesi isteminde bulunmak, hakkın kötüye kullanılması mahiyetini de arz edebilir.
   Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek icin, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyi niyet, doğruluk-dürüstlük ve sozleşmeye bağlılık ilkeleri ıle bagdasmaz. Çünku kendi kusuru ( basiretsizliği vb. )ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK#nun 2. maddesinden yararlanması söz konusu olamaz.
   Ancak, Borçlar Kanunu#nun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa ( örneğin olağanüstü dalgalanmalarda edimler arasındaki denge altüst oluyor ve bu yüzden ifa aşırı derecede zorlaşıyorsa )güven sorumluluğu ve ivazsız iktisabın korunmazlığı ilkesi ( MK. mad. 2 )gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gündeme gelir.
   Tarafların mali durumlarının değişmesi, iradın arttırılması veya azaltılmasını gerektirebilir. Örneğin, alacaklının ( davalının )yoksulluğu azalmış veya büsbütün ortadan kalkmıştır ya da borclunun ( davacının )mali veya gelir durumu kötüleşmiştir. Burada, iradın takdirine ( veya kararlaştırılmasına )esas olan şartları ortadan kaldıracak önemde bir değişiklik olması aranacaktır.
   Somut olayda boşanma sürecinde davalının öğretmen olduğu ve gerekirse yeniden göreve baslayabileceği öngorulerek nafakanın kabul edildiği degerlendirıldiğinde, boşanmadan iki yıl sonra işe başlanmış olması ileri sürülerek yoksulluk nafakasının kaldırılmasının istenmesi sözleşmeye bağlılık ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmamakta ise de, boşanma sonrasında davacının emekli olduğu, gelirinin azaldığı iddia edilerek nafakanın kaldırılması ( "çoğun içinde az da vardır ilkesine göre" nafakanın azaltılması )istendiğine göre gerçekten davacının ekonomik durummunun nafaka başlangıcından sonra istem tarihi itibariyle bozulup bozulmadığı ya da ciddi oranda ödeme güçlüğü ve geçim sıkıntısı doğuracak şekilde azalıp azalmadığı araştırılıp sonucu değerlendirilmeden ve de davalının düzenli, güvenceli görevi nedeniyle gelir sahibi olması gözetilmeden eksik incelemeye dayalı olarak istemin tümüyle reddine karar verilmiş olması TMK#nun 4. maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesine uygun bulunmamıştır. Bu nedenle dairemizin 06.10. 2005 gün ve 10619 E-9601 sayılı kararı ortadan kaldırılarak hükmün bozulması gerekmiştir.
   Mahkemece yapılacak iş; davacının, nafaka tesisi ile işbu dava tarihindeki sosyal ve ekonomik durumu tarafların tüm delilleriyle birlikte, zabıta marifetiyle araştırılıp, gerekirse resmi birimlerden kayıt ve belgeler de getirtilerek incelenip sonucuna göre hüküm kurmaktan ibarettir.
   SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.03.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E:2005/9674
K:2005/8731
T:19.09.2005

4721 s. Yasa m. 175
1086 s. Yasa m. 237

   Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
   Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
   KARAR : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile davalının anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanmadaki amacın davalının yurt dışına gidebilmesini temin olduğunu, oysa davalının bir süre sonra başka biriyle evlendiğini, müvekkilinin aldatıldığını ileri sürerek; müvekkili ( kadın ) için 200.000.000.- Lira yoksulluk nafakası takdir edilmesini, boşanma kararıyla çocuklara takdir edilen nafakanın da arttırılarak aylık 150'şer milyon Liraya yükseltilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
   Davalı vekili cevap dilekçesinde; çocuklar için ayrı ayrı 100.000.000.- Lira nafaka ödemeyi kabul ettiklerini, yoksulluk nafakası talebinin ise reddine karar verilmesini istemiştir.
   Mahkemece; "Her ne kadar anlaşmalı boşanma davası sırasında davacı eş nafaka talep etmemiş ise de, davalının Almanya'ya gidebilmesi için boşanma davasını kabul ettiği, aslında boşanma amacının olmadığı; ancak, davalının bu durumu fırsat bilerek boşandıktan sonra bir başka kadınla yaşamaya başladığı nedeni ile davalı yanıltılmış olup, bu durum MK'nun 2. maddesinde açıklanan iyi niyet kuralları gereğince korunamaz" gerekçesi ile, davacı için 100.000.000. Lira yoksulluk ve müşterek çocukların her biri için takdir edilen iştirak nafakasının da 100.000.000.- Liraya yükseltilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
   Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
   Ancak, boşanma davasında davacı ( kadın ), nafaka istemediğini beyan etmiş ve bu beyanını imzası ile tevsik etmiştir. Davacının boşanma davasındaki beyanı kendisini bağlar. Boşanma kararı kesinleşmiş olmakla, kesin hüküm nedeniyle davacının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde yoksulluk nafakası talebinin kısmen kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
   SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.09.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
#509
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/1908
K. 2008/5306
T. 13.11.2008

2004/m.277
1086/m.446

DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı borçlu Selami aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını, borçlunun alacaklısından mal kaçırmak amacıyla taşınmazlarını boşanma protokolü ile diğer davalıya devrettiğini açıklayarak tasarrufların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu tasarrufların boşanma ilamının feri niteliğinde bulunduğu ve davacının ancak yargılamanın iadesi yoluyla böyle bir istekte bulunabileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davalı borçlu Selami'nin eşi İnci Nur Ç.'e boşanma protokolü ile 8 adet bağımsız bölümü ( taşınmazı ) devrettiğini, bu devir işleminin tarafların anlaşmalı boşanmaları sonucu mahkeme hükmüne bağlandığını açıklayarak, söz konusu tasarrufun iptalini dava etmiştir. Mahkemece, mahkeme hükümlerinin tasarrufun iptali davalarına konu edilemeyeceği düşüncesi ile dava reddedilmiştir. Mahkemenin kabul şekli yasal düzenlemenin amacına uygun düşmemektedir. İlke olarak taraflar arasında bir anlaşmazlığı hükme bağlayan ilamlara karşı tasarrufun iptali davası açılamaz. Tarafların iradelerinin uygunluğu ile bir mahkeme hükmünün elde edilmesi halinde, nizalı bir yargıdan bahsedilemez. Bu gibi hallerde tarafların uygun iradesi hükmün oluşmasına yetmektedir. Alacaklısından mal kaçırmak amacında olabilen borçlu bu durumda amacına uygun bir mahkeme kararı elde edebilecektir. Somut olayda, davalı borçlu ile diğer davalı eşi, boşanma davasına esas olmak üzere bir protokol hazırlamış ve bunu mahkemeye sunmuşlardır. Davacı alacaklı, anılan protokol ile borçlu tarafından eşine devredilen 8 adet taşınmaz ( bağımsız bölüm ) hakkındaki tasarrufların iptalini istemiştir. Davacının asıl amacı, boşanmaya ilişkin mahkeme hükmünün iptali değil, taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun iptalidir. Tasarrufun tarafları karı-kocadır. Boşanma davasında tarafların mal bölüşümü mahkeme tarafından belirlenmiş değildir. Tarafların mahkemeye anlaşma şeklinde bildirdikleri iradeleri ile mal paylaşımı belirlenmiştir. Bu gibi hallerde borçlunun alacaklısından mal kaçırabilme imkanı vardır. Gerek tasarrufun iptali davalarında, gerekse HUMK.nun 446. maddesinde yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurmak suretiyle açılan davaların yasal düzenlemelerinin, aynı amaca yönelik olduğu kuşkusuzdur. Bu durumda mahkemece tarafların delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği halde, yazılı olduğu biçimde davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 13.11.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/812
K. 2008/3427
T. 23.6.2008

4721/m.557

DAVA : Taraflar arasında görülen tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda: Davanın reddine ilişkin K.... 2. Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 17.10.2007 gün ve 2005/379-2007/704 sayılı hükmün duruşma yapılması isteğiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla işin duruşmaya tabi olduğu belirlendikten sonra 17.06.2008 Salı günü için taraflara gönderilen çağrı kağıdı üzerine hükmü temyiz eden davacı Denizbank A.Ş. vekili Av. G... Ö.... Ö... ile davalı R... E... Ö... vekili Av. A... A..., A... Z... Ö... vekili Av. R... A... B...'un hazır oldukları anlaşılmakla duruşmaya başlandı, temyiz isteğinin süresinde olduğu tesbit edilmekle hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı borçlu R... E.. Ö...'in eşi davalı A... Z... Ö...'ten 21.03.2005 tarihinde boşandığını K... Göztepe mahallesi 405 ada 73 parselde 3. kat 6 nolu daire, 399 ada 52 parselde l. kat 8 nolu daire ve S... S... K... Soğuksu 206 parsal B-l nolu bağımsız bölümü boşanma tazminatı olarak eşi A... Z...'e devrettiğini, boşanma ve devirlerin alacaklısından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olduğunu belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı R... E... Ö... vekili dosyanın yetki ve iş bölümü itirazı nedeniyle Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, aciz belgesi sunulmadığını, müvekkilinin borcu karşılayacak malı olduğunu,icra takibinin kesinleşmediğini, aynı alacağa ilişkin mükerrer iki takip bulunduğunu, boşanma ve buna bağlı devirlerin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı A... Z... Ö... vekili boşanma ilamı ve protokolü tanık beyanları, fotoğraf, mektup, bilirkişi incelemesi ve tapu kayıtları gibi delillerini bildirmiştir.
Mahkemece 2005/4984 esas sayılı takibin kesinleşip kesinlişmediğinin anlaşılamadığı, 2005/5935 sayılı takibin kesinleştiği ancak bu dosyadaki 8 ve 26 Nisan 2005 tarihli zabıtların aciz vesikası hükmünde sayılamıyacağı bu nedenle dava şartının gerçekleşmediği esas yönünden de davalılar arasındaki tasarrufun 21.03.2005 tarihli anlaşmalı boşanma çerçevesinde akedilen protokole dayalı yapıldığı, İİY 278/III-I ve 280/1 maddelerinde belirtilen şartlar yerinde bulunmadığı kanısıyla davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de toplanan deliller hükme yeterli olmadığı gibi varılan sonuçta yasaya uygun düşmemektedir.
Davacı tarafın yaptığı iki icra takibinden birisinin kesinleştiği borçlunun adresinde hacze gidildiği yapılan hacizde hacze değer menkul malının bulunmadığı borçlunun adresinden de taşındığı belirlenmiştir. Bu durumda borçlunun aciz halinin gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Ayrıca diğer kesinleşip kesinleşmediğinin anlaşılamadığı biçiminde ifade edilen takibin kesinleştirilmesi ve o takipte de aciz belgesi veyahut aciz belgesi yerine geçebilecek haciz zabıtlarının da davanın devamı süresince mahkemeye ibraz edilmesi mümkündür. Borçlu iki daire bir villasını boşandığı eşi Ayşe Zerrin Özalp'e boşanma davasında anlaşmalı şekilde devretmiştir. Boşanma davası 11.03.2005 tarihinde açılmış 21.03.2005 tarihinde anlaşmalı biçimde sonuçlandırılmıştır. Uygulamada tarafların anlaşmalı boşanmaları halinde eşe yapılan mal temliklerinin iptale tabi tasarruf gibi kabul edildiği bilinmektedir. Zira bu tür temliklerde mahkeme genellikle tarafların anlaşmalı biçimindeki iradelerini esas alarak hüküm kurmaktadır. Maddi olayların hukuki tavsifini hakimin yapması gerekir. Bu konularda bilirkişi incelemesi yaptırılması doğru değildir. Boşanan eşler biribirinin aciz halinde bulunduğunu bilebilecek kişilerdir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 550.00 YTL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 23.06.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/4042
K. 2008/445
T. 31.1.2008

2004/m.278, 280

DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı A. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili davalı Z. aleyhine icra takibi yapıldığını, borcu karşılayacak mal bulunamadığını bu nedenle borçlunun kendisine ait taşınmazlarını boşanma davası sırasında eşine manevi tazminat olarak vermesine üzerine yapılan tasarrufların iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı A. vekili, davacının elinde aciz belgesi olmadan dava açtığını, dava şartının eksik olduğunu, borçlu ile müvekkilinin boşanmasının anlaşmazlığa dayalı olduğunu, taşınmazların da tazminat olarak verildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalı usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve cevap vermemiştir.
Mahkemece, borçlu ile diğer davalının davacı bankanın hesap kesiminden sonra anlaşmalı olarak iki gün içerisinde boşandıkları, aralarındaki protokol gereği taşınmazların davalı A. adına tescil edildiği ancak bu devirlerin danışıklı yapıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı A. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, takip sonucu davalı borçlunun borcu karşılayacak miktarda malının bulunmadığının anlaşılmasıyla aciz halinin gerçekleştiğinin kabulünde zorunluluk olmasına, 3.kişi A.'in borçlu Z.'in eşi olmasına İİY'nın 278/1 maddesinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayıldığının ve iptale tabi olduğunun öngörülmesine, diğer taraftan A.'in borçlu olan Z.'in alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de boşanma sırasında verilen Manisa İli Turgutlu İlçesi, Albayrak Mahallesi 209 ada 26 parselde kain taşınmazdaki 2 nolu mesken ile aynı ilçe 2. mıntıka 72 ada 55 parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesinin devrine ilişkin tasarrufların iptali gerekeceğine ( İİY. 280/11 ) ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre,
SONUÇ : Davalı A. vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 227.38.-YTL kalan onama harcın temyiz eden davalı A.'dan alınmasına, 31.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
#510
Bugün itibariyle UYAP ülkemizde yargı birimlerinin %100'ünde işletimde olup, her türlü yargısal ve idari faaliyetler bu sistemle elektronik ortamda yürütülmektedir. UYAP ile merkezi bir bilgi sistemi kurulmuş ve bu sistemde yargı ve yargı destek birimleri arasında fonksiyonel tam entegrasyon sağlanmıştır.

TAMAMLANAN ENTEGRASYONLAR (2011 sonu itibariyle)
> Yargıtay
> Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
> Anayasa Mahkemesi
> Anadolu Ajansı
> Mernis, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi
> Emniyet (POLNET, Araç Tescil)
> Takbis (Tapu kayıtları)
> PTT (Tebligat Takip, Çek Hesabı Sorgu)
> Sosyal Güvenlik Kurumu (Sorgu)
> Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi
> Dış İşleri Bakanlığı (Konsolosluk Net)
> Kaçakçılık İstihbarat Harekat ve Bilgi Toplama Daire Başkanlığı
> Telekomünikasyon Üst Kurumu
> AVEA (SMS, Mobil İmza)
> TURKCELL (SMS, Mobil İmza)
> VODAFONE (SMS)
> Türk Telekom – (Sesli Mesaj)
> Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü
> Türksat (e-devlet, mobil imza )
> Merkez Bankası
> Vakıf Bank

DEVAM EDEN ENTEGRASYONLAR (2011 sonu itibariyle)
> Sosyal Güvenlik Kurumu (Maaş hesaplarına Takyit, E-Yazışma)
> TURKCELL - Mobil UYAP, MABS
> PTT- Çek hesabından masraf ödeme, e-yazışma, e-tebligat
> Sanayi Bakanlığı( MERSiS, TBS)
> Türkiye Gümrük Müsteşarlığı: Kolluk Portalı, Veri Paylaşımı
> Gelir İdaresi Başkanlığı: E-Ödeme, E-Yazışma
> E-Yazışma : Bankalar, Dışişleri, İçişleri, Cum. Başk, Başbakanlık, Tapu Kadastro
> Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü
> İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi
> Kamu İhale Kurumu
> Türkiye Noterler Birliği
> Türkiye Barolar Birliği: BaroKart, Turnike
> Denizcilik Müsteşarlığı

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız: http://www.uyap.gov.tr/yayinlar/kitap/uyapkitapcik.pdf
#511
Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenen boşanmayla ilgili hükümler:

     İKİNCİ BÖLÜM : BOŞANMA     
     
     A - BOŞANMA SEBEPLERİ     
     
     I. ZİNA
     
     Madde 161 - Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
   
    Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
   
    Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
     
     II. HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ
     
     Madde 162 - Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
   
    Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
   
    Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
     
     III. SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME
     
     Madde 163 - Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.
     
     IV. TERK
     
     Madde 164 - Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim veya noter* tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
   
    Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim veya noter* , esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.
     
     V. AKIL HASTALIĞI
     
     Madde 165 - Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.
     
     VI. EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI
     
     Madde 166 - Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
   
    Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
   
    Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
   
    Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
     
     B - DAVA
         
     I. KONUSU
     
     Madde 167 - Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir.
     
     II. YETKİ
     
     Madde 168 - Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
     
     III. GEÇİCİ ÖNLEMLER
     
     Madde 169 - Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.
     
     C - KARAR
     
     
     I. BOŞANMA VEYA AYRILIK
     
     Madde 170 - Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hakim boşanmaya veya ayrılığa karar verir.
   
    Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez.
   
    Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir.
     
     II. AYRILIK SÜRESİ
     
     Madde 171 - Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.
     
     III. AYRILIK SÜRESİNİN BİTİMİ
     
     Madde 172 - Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer.
   
    Ortak hayat yeniden kurulmamışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
   
    Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur.
     
     IV. BOŞANAN KADININ KİŞİSEL DURUMU
     
     Madde 173 - Boşanma halinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hakimden bekarlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir.
   
    Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hakim, kocasının soyadını taşımasına izin verir.
   
    Koca, koşulların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.
     
     V. BOŞANMADA TAZMİNAT VE NAFAKA
     
     1. MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
     
     Madde 174 - Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
   
    Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
     
     2. YOKSULLUK NAFAKASI
     
     Madde 175 - Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
   
    Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
     
     3. TAZMİNAT VE NAFAKANIN ÖDENME BİÇİMİ
     
     Madde 176 - Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.
   
    Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.
   
    İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
   
    Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
   
    Hakim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
     
     4. YETKİ
     
     Madde 177 - Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
     
     5. ZAMANAŞIMI
     
     Madde 178 - Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
     
     VI. MAL REJİMİNİN TASFİYESİ
     
     
     1. BOŞANMA HALİNDE
     
     Madde 179 - Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır.
     
     2. AYRILIK HALİNDE
     
     Madde 180 - Ayrılığa karar verilirse mahkeme, ayrılığın süresine ve eşlerin durumlarına göre aralarında sözleşmeyle kabul edilmiş olan mal rejiminin kaldırılmasına karar verebilir.
     
     VII. MİRAS HAKLARI
     
     Madde 181 - Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.
   
    (Değişik fıkra: 31/03/2011-6217 S.K 19. mad.) Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.
     
     VIII. ÇOCUKLAR BAKIMINDAN ANA VE BABANIN HAKLARI
         
     1. HAKİMİN TAKDİR YETKİSİ
     
     Madde 182 - Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
   
    Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
   
    Hakim, istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
     
     2. DURUMUN DEĞİŞMESİ
     
     Madde 183 - Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması halinde hakim, resen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır.
     
     D - BOŞANMADA YARGILAMA USULÜ
     
     Madde 184 - Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir:
   
    1. Hakim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.
   
    2. Hakim, bu olgular hakkında gerek resen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.
   
    3. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hakimi bağlamaz.
   
    4. Hakim, kanıtları serbestçe takdir eder.
   
    5. Boşanma veya ayrılığın fer'i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz.
   
    6. Hakim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.



Anlaşmalı boşanmayla ilgili emsal Yargıtay Kararları:

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E:2010/18621
K:2011/19302
T:22.11.2011

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa, 31/3/2011 tarihli 6217 sayılı Kanunun 3. maddesiyle ilave edilen Geçici 3. maddenin (1.) fıkrası gereğince; 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmiştir.
Davacı vekilinin davalı aleyhine 23/12/2008 tarihinde açtığı anlaşmalı boşanma davasında, tarafların boşanma ve diğer hususlarda anlaştıklarına ilişkin ibraz edilen protokol ve taraf vekillerinin duruşmadaki beyanları doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi hükmüne göre, en az bir yıl sürmüş evliliklerde eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde dahi boşanma kararı verebilmesi için, hakimin bizzat tarafları dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması gerekmektedir.
Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hakim tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup, toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi çerçevesinde takdiri gerekirken (TMK.md.184), davacı ve davalı asiller dinlenilmeksizin taraf vekillerinin beyanları ile boşanma hükmü kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E:2010/13905
K:2011/14908
T:05.10.2011

4721 s. Yasa m. 2,166,184

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından, gerekçe ve davalı yararına takdir edilen nafaka yönünden temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Davacı, dava dilekçesinde hem "terk" (TMK m. 164) hem de "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" (TMK m. 166/1) hukuki sebebine birlikte dayanarak boşanmalarına karar verilmesini istemiş, mahkemece de "davanın her iki sebebe birlikte dayandığı" kabul edilmiş, "davacının davalıyı ihtarla eve çağrısının samimi olmadığı, davalıya fiziki şiddet kullandığı ve hakaret ettiği sabit görülerek, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı sorumlu bulunmuş, ancak davalının da boşanmayı istediğinden" bahisle tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanmalarına karar verilmiştir. Davacı, boşanma kararının doğru olduğunu, ancak boşanma sebebinin şiddetli geçimsizlik olarak kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek hükmü gerekçesi ve davalı yararına takdir edilen nafakalar yönünden temyiz etmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; terk ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebepleri aynı davada birleşemez. Çünkü davacı, ihtar isteğinde bulunmakla, o tarihten önceki olayları hoşgörü ile karşılamış, aile birliğinin temelli sarsıntıya uğramadığını, ortak hayatın çekilebilir olduğunu kabul etmiş sayılır. Affedilen ve hoşgörü ile karşılanan olaylara dayanılarak da Türk Medeni Kanunu'nun 166/1-2. maddesi gereğince boşanma kararı verilemez. Aynı Yasa'nın 166/3. maddesinde yer alan "anlaşmalı boşanma" durumu söz konusu olmadıkça da davalının davayı kabul açıklaması sonuç doğurmaz (TMK m. 184/3). Öte yandan, eşiyle geçinemediğini, birlikte yaşamalarının artık imkansız olduğunu ileri sürerek boşanmak isteyen kişinin, ortak hayatı devam ettirmek üzere eşine ihtarda bulunması da iyiniyetle bağdaşmaz. Haklar iyiniyetle kullanılmadıkça da sonuç doğurmaz (TMK m. 2). Bu itibarla her iki sebebe dayanan boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken, davacı tam kusurlu olduğu halde, davalının davayı kabul açıklamasının sonuç doğurmayacağı gözetilmeksizin tarafların boşanmalarına karar verilmiş olması doğru değil ise de, boşanma hükmü davalı tarafından temyiz edilmediğinden ve temyiz edenin aleyhine de hüküm bozulamayacağından, bu yön bozma sebebi yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle evlilik birliğinin temelli olarak sarsıldığını, ortak hayatın devamına imkan kalmadığını ileri süren davacının, eşini eve davetinin iyiniyetli sayılamayacağına göre davacının bu yöne ve diğer yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi ile açıklanan sebeple usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Sonuç: Davacının temyiz itirazlarının yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün (ONANMASINA), işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 05.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E:2005/14028
K:2005/14140
T:20.12.2005

1086 s. Yasa m. 95,236
4721 s. Yasa m. 169

DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davada, davalının evlilik birliği gereklerini yerine getirmediği ileri sürülerek eş ve müşterek küçük çocuk için toplam 1.100.-YTL tedbir nafakası istenilmiş; mahkemece, ( davalının netice-i talebi kabulüne rağmen ) nafakanın hakim tarafından takdiri gerekeceği; davalının kabul beyanının mahkemeyi bağlayıcı sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kural olarak, feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki sonuçlarını hasıl eder ( HUMK md. 95 ). Ayrıca, hakim huzurunda iki taraftan birinin veya vekilinin ikrarı geçerlidir ( HUMK md. 236 ). İstisnalardan biri olarak, Aile Hukukuna ilişkin anlaşmalı boşanma kapsamında tarafların boşanma, velayet ve mali sonuçlar yönünden yaptıkları anlaşma hakim tarafından onaylanmadıkça mahkemeyi bağlayıcı bir sonuç doğurmaz ( TMK md. 166/3 ).

Somut olayda ise, boşanma davası açılmaksızın tedbir nafakası isteminde bulunulmuştur. Ayrıca açılmış işbu davada, nafaka miktarı kamu düzenine ilişkin bir husus olmayıp, hakimin takdir yetkisinin bulunması da anlaşma ile nafaka miktarını belirlemelerine engel değildir. Ayrıca davacının anlaşmaya rağmen bu davayı açıp sürdürmesinde de hukuki yararı vardır. Nitekim davalının kabulünde olan nafakayı ödememesi halinde, elinde mahkemece ilam bulunmayan davacının alacağını tahsil etme imkanı olmayacaktır. O halde davalının nafaka miktarına ilişkin kabulü geçerli olup, mahkemece kabul doğrultusunda hüküm kurulması gerekirken yasal olmayan gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
#512
Merhabalar.

Alıntı Yapüzerime tapulu mallarım var ama kendi kanaatimce bana borcu tebliğ edemedikleri için mallarıma dokunamıyolar

MERNİS adresininize tebligat yapılabilir ve muhtemelen de alacaklılar bu yola başvurarak tebligat sorununu kolayca çözmüşlerdir. Yani zannettiğiniz gibi kaçmanız alacaklının işlemleri yürütmesine engel oluşturmaz. Şu aralar taşınmazlarınız dosyaların birinden satışa çıkartılmış bile olabilir. Hatta kaçmanız ve MERNİS adresinize tebligat yapılması alacaklının işine bile gelir; bu sayede alacaklı örneğin kıymet takdir raporunu MERNİS'te kayıtlı olan adresinize tebliğe çıkarttığında sizin tebligattan haberiniz bile olmaz ve doğal olarak kıymet takdirine itiraz etme hakkından da mahrum kalırsınız. İcra dosyalarını kontrol etmenizi tavsiye ediyorum.

Alıntı Yaptapulu mallarımın satılmasını en azından bankalar kanalıyla satılmasını istemiyorum bunun için napabilirim

Bankalarla anlaşmanızdan başka bir yol yok maalesef.

Alıntı Yapssk ya geçince yani yerim belli olunca borcumu bana tebliğ edip satış yapabilirlermi

Yukarıda da belirttiğim gibi, tebligat için MERNİS adresiniz önemlidir. SSK meselesine gelince, elbette bir yerde çalışmaya başladığınızda maaşınızın 1/4'ünü de haciz gelme ihtimali çok yüksek olacaktır.

Alıntı Yapnot.senet borçlarım sebebiyle tapularımın üzerinde haciz var elden cıkaramıyorumm

Taşınmazların üzerinde çok haciz varsa ve bankalar en son olarak takibe geçtilerse, hacizde sonlarda yer alan alacaklılar satış bedelinden kendilerine pay kalmayacağı düşüncesiyle satışa yönelmeyebilir, dolayısıyla bankalar da bu düşünceyle beklemede olabilir bir ihtimal. Kolay gelsin...
#513
5941 Sayılı Çek Kanunu'nun konuyla ilgili 2. maddesinin ilk dört fıkrası aynen şu şekildedir:

     (1) Bankalar, çek hesabı açılması ile ilgili olarak bu Kanunla kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklı olup olmadığını bu Kanun hükümlerine göre araştırırlar; ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterirler.
     (2) Bankalar, çek hesabı açtırmak isteyenlerin yasaklılık durumuna ilişkin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kayıtlarını, açık kimliklerini saptamak için fotoğraflı nüfus cüzdanı, pasaport veya sürücü belgesi örneklerini, yerleşim yeri belgelerini, vergi kimlik numaralarını, tacir olanların ayrıca ticaret sicili kayıtlarını, esnaf ve sanatkâr olanların ise esnaf ve sanatkâr sicili kayıtlarını almak ve çek hesabının kapatılması hâlinde bunları, hesabın kapatıldığı tarihten itibaren on yıl süreyle saklamakla yükümlüdür. Yerleşim yeri yurt dışında bulunan kişiler, bankaya kendileri ile ilgili olarak Türkiye'de bir adres bildirmek zorundadır. Çekin karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması hâlinde, çek düzenleyenin bankaca bilinen adresleri, talebi hâlinde hamile verilir.
     (3) Çek hesabı ilgilinin, vekilin veya yasal temsilcisinin imzası olmadan açılamaz. Çek hesabı açılmasını veya mevcut çek hesabından çek defteri verilmesini isteyen kişi, her defasında tacir veya esnaf ve sanatkâr olup olmadığı ve kendisi hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı hususunda bankaya yazılı beyanda bulunur. Tüzel kişiler adına verilecek beyannamede ayrıca, tüzel kişinin yönetim organında görev yapan, temsilcisi olan veya imza yetkilisi olan kişilerin çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı belirtilir.
     (4) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı bulunan gerçek kişinin, yönetim organında görev yaptığı, temsilcisi veya imza yetkilisi olduğu tüzel kişiye çek defteri verilmez.


Konuyla ilgili emsal Yargıtay Kararları aşağıdadır:


T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E:2001/8360
K:2002/509
T:28.01.2002

Taraflar arasında görülen davada Kadıköy Asliye 1.Ticaret Mahkemesince verilen 13.2.2001 tarih ve 1998/1296-2001/131 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Altun tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı bankanın, dava dışı Merkez Telekominikasyon İletişim Tic. Ltd. Şti. müdürü olduğunu söylenen Hacı Demir isimli kişiye gerekli araştırmayı yapmadan, sahte belgelere rağmen çek hesabı açtığını, dava dışı şirkete mal satan müvekkiline verilen iki çekin karşılığı bulunmadığını, çek hesabı açarken gerekli araştırmayı yapmayan davalının kusurlu eylemi sonrası müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek, toplam 6.900 USD.nın 8.9.1998 tarihinden itibaren %98 faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının yetkili hamil olmaması nedeniyle dava açma hakkı bulunmadığını, çek hesabı açılırken gereken dikkat ve özenin gösterildiğini, kusurun davacıda olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına gore, davalı bankanın çek karnesi verilmesi için gerekli olan belgeleri dava dışı şirketten talep ettiği, ancak bunların sıhhati konusunda yeterli araştırmayı yapmadığı, davalı bankanın gerekli araştırmayı yapmaksızın sahte olduğu anlaşılan ikametgah belgesinden hareketle gerektiğinde Ticaret Sicilinden soruşturma yaparak sahteliğini tespit edebileceği ve çek karnesi vermeyeceği icin davacının zararının doğmasına engel olmasının mümkun olacağı, bununla birlikte davacının da ilk defa ticari ilişkide bulundugu bir firma hakkında gereklı arastırmayı yapmayarak basiretli davranmadığı, dava konusu olayda tarafların %50şer oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle, 953.200.500 liranın 28.9.1998 dava tarihinden itibaren %80 ve değişen oranlarda avans işlemlerine uygulanan faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Davacı vekilinin cevabi temyiz dilekçesinin, temyiz defterine kaydedilmediği ve temyiz harcının da yatırılmadığı, bu durumda davacı vekilinin süresinde usulünce yapılmış temyiz istemi bulunmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin temyiz isteminin süre yonunden reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davalı vekilinin temyizine gelince; Dava, davalı muhatap bankanın çek hesabı açarken gerekli araştırmayı yapmaması ve bu hesaptan keşide edilen çekin karşılıksız çıkması nedeniyle, çek hamilinin uğradıgı zararın tazmini istemine iliskindır. Çek hesabı acan muhatap bankanın, hesap sahibinin sadece adresi üzerinde araştırma yapması yeterli değildir. Adına çek hesabı açılan dava dışı şirketin ticari itibarı ve ekonomik durumu konusunda yeterli araştırmayı yapmayan davalı muhatap bankanın kusurlu bulunmasına ve dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile kararın ONANMASINA, alınmadığı anlaşılan 4.960.000 TL. harcın davacıdan alınmasına, 51.500.000.- lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz eden davalıdan alınmasına, 28.1.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak:YKD - 1999/6 - Sayfa:871



T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E:2000/5272
K:2000/6281
T:03.07.2000

Taraflar arasındaki davanın İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 10.12.1999 tarih ve 1998/2500 - 1999/1121 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Verda Çiçekli tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı bankanın Şirinyer Şubesinin 32002890 nolu çek hesabına ticaret ünvanı basılı olarak verdiği çeklerden birinin keşideedilerek müvekkiline verildiğini 20.000.000.000.- lira bedelli çeki alan müvekkilinin çek bedelinin yüksek olması nedeniyle, davalı bankaya bu çek hesabının iyi işleyip işlemediğini sorduğunu, hesabın iyi işlediğinin bildirildiğini, çekin tahsili için bankaya ibrazında karşılığının olmadığı ve keşideci şirketin hayali bir şirket olduğunu öğrendiğini, 3167 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi uyarınca, bankaların çek hesabı açarken dikkat ve özen göstermesi gerektiğini, davalının bu ozeni yerine getirmediğini ileri sürerek, 20.000.000.000.- lira'nın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müşteriye verilmiş çek kocanının yenilenmesi uzerine yanlıslığın farkedildiginı, yüksek meblağlı çek alan davacının keşidecinin durumunu araştırması gerektiğini ve asıl kusurun davacıda olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, yaptırılan bilirkişi incelemesinde, davalı bankanın 3167 sayılı çek Kanunu'nun 2 nci maddesi hükmüne aykırı davranmak sureti ile çek karnesi verip çek hesabı açtığından dolayı davacının zarara uğradığı ve bu kusurlu davranışı nedeniyle, davacının 20.000.000.000.- lira'lık zararının olduğu, bu olaydan dolayı davacının da çek keşidecisinin durumunu araştırmadığından esit oranda kusurlu olduğunun saptandığı, raporun hükum kurmaya yeterli bulunduğu gerekçesiyle, davanın 10.000.000.000.- lira'lık kısmının kabulüne, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 360.000.000.- lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 03.07.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E:2009/3259
K:2009/4335
T:13.10.2009

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:

Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, toplanan ve değerlendirilen deliller ile hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.

Haksız fiilden kaynaklanan davalarda davanın kabulüne veya kısmen kabulüne karar verilebilmesi için sadece zararın ve B.K'nun 41. maddesinde öngörülen diğer haksız fiil unsurlarının kanıtlanması yeterli değildir. Bunlar yanında ayrıca ve özellikle haksız fiilin sorumluluğunun zorunlu unsurlarından olan uygun illiyet bağını kanıtlama yükü 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü dikkate alındığında davacı taraf üzerindedir.

Somut olaya gelince; davacı taraf davalı bankanın müşterisinden bir adet çek aldığını, çekin tahsili için muhatap bankaya ibraz edildiğinde karşılığının bulunmadığını öğrendiğini, bunun üzerine davalı bankanın dava dışı müşterisi olan borçlu hakkında icra takibi başlattığını, borçlu adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul mal bulunamaması nedeniyle haciz işlemi yapamadıklarını, davalı bankanın çek keşidecisinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde özen göstermediğini, gerekli araştırmayı yapması halinde çek karnesi veremeyeceğini, bu durumda anılan çek nedeniyle zarara uğramalarının söz konusu olmayacağını öne sürerek dava açmıştır. Yukarıda açıklanan hukuksal olgu dikkate alındığında, somut olayda davacı tarafın zararının, davalı bankanın kanun ve yönetmeliklerin kendine yüklediği basiretli ve itinalı davranma yükümlülüğünü yerine getirmeden dava dışı kişiye çek karnesi vermesinden kaynaklandığını davacı taraf kanıtlamak zorundadır.

Davacı tarafından gösterilen ve bu doğrultuda toplanan deliller doğrudan ve uygun illiyet bağını kanıtlamaya yeterli değildir.

Hal böyle olunca, az yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, toplanan delillere göre kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan 337,80 TL harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, 13.10.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.



T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E:1998/3999
K:1998/5855
T:22.09.1998

   Taraflar arasindaki davadan dolayı Ankara Asliye 5. Ticaret Mahkenesi'nce verilen 5.2.1998 tarih ve 159-25 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
   KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı S. ve E. T. adlı kişilerden alacağına karşılık referans da alınmak suretiyle muhatadı davalı banka ve keşidecisi "F. S. Sıhhi Kağıt Tic. Ltd." olan ( 1.190.000.000 ) lira meblağlı iki adet çek aldığını, bilahare çeklerin karşılıksız çıktığı gibi çek borçluları aleyhine girişilen icra takiplerinden de sonuç alınamadığını, yapılan incelemede, çek hesabının E. T. adına olduğu halde, çeklerin adı geçen şirket adına düzenlendiğinin, esasen böyle bir şirketin hiç mevcut olmadığının anlaşıldığını, davalı bankanın çek verirken gerekli özen ve dikkati göstermediği için müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek, bu meblağın reeskont faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
   Davalı vekili cevabında, müvekkili bankada "F. S. Sıhhi Kağıt Tic.E. T." adına açılan hesabın düzenli işlemesi üzerine çek karnesi verildiğini, bir müddet bu hesaba keşide edilen çeklerin de muntazaman ödendiğini, bilahare bir çekin karşılıksız kalması üzerine sehven şirket adına çeklerin düzenlendiğinin farkedilerek elde mevcut çek yapraklarının hemen geri alındığını, bankanın kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını, esasen çek keşidecisi ile kömur ocağı hafrıyat işi nedeniyle akti ilişki bulunan davacının keş keşidecisinin şirket olmadığını bildiğini, çekleri kabul ederken gerekli özenle ve araştırmayı yapmayan davacının kusurlu olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
   Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere nazaran, çek hesabının baştan beri şirket hesabına açıldığı, bu hususun banka çalışanlarının beyanı ve şirket olarak keşide olunan başkaca çeklerin ödenmiş olması ile doğrulandığı, oysa boyle bir şirket mevcut olmayıp hayali şirket adına hesap açılmış olduğu, davacının diğer ilgililer aleyhine giristiği icra takibinın de sonucsuz kaldıgı, davacıya izafe olunacak müterafık kusur bulunmadığı, bu itibarla ceza davası neticesinin de beklenilmesine gerek görülmediği, davalının çek bedelleri kadar uğranılan zarardan sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
   Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
   1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
   2- Ancak davada hayali şirket hesabına çek defteri verilmesi suretiyle zarara uğranıldığı ileri sürülmüş olup, davalı cevap dilekçesinde, davacı tarafın, bankada çek hesabı bulunan F. S. Kâğıt Tic. E. T. ile hafrıyat sözleşmesi yaptığını, bu nedenle daha baştan çeki alırken böyle bir şirket olmadığını bildiğini savunmustur. Davanın özüne etkide bulunacak böyle bir savunma uzerine mahkemece, davalıdan ve varsa davacıdan bu husustaki mukabil delilleri sorularak toplanması ve değerlendirilmesi gerekırken, bu hususun gozden kacırılması dogru olmadığı gibi, tacir olan davacının basiretli davranıp, kabul ettiği çeklerin güvenilirliğini, keşideci gözüken şirketin sermaye durumunu, çeklerin imzalarının şirketi temsile yetkili kişilerce atılıp atılmadığını araştırması ve çek yanında şahsi veya ayni güvenceler alması gerekirken, ( Nitekim Dairemizin 20.1.1997 tarih, 1996/6710-.16 sayılı kararın da bu ilkeler benimsenmiştir ) bu hususları yerine getirmediği için kusurlu olduğunun düşünülmemesi doğru olmamıştır.
   Öte yandan, yine Dairemiz kökleşmiş inançlarına göre, davacının diğer çekte imzası bulunan sorumlular hakkında tüm hukuki yolları tüketmiş olması zorunlu olup, davacı tarafından bu şekilde girişilen icra takiplerinin adres tahkiki safahatinde olduğu anlaşılmakla, takiplerin tamamen semeresiz kaldığından da söz etmek mümkün değildir.
   SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.9.1998 tarihinde, oybirliği ile karar verildi.



T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E:2007/6459
K:2007/8597
T:25.06.2007

Davacı Övün vekili tarafından, davalı Y... K... Bankası A.Ş. ve diğerleri aleyhine 02.02.1999 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.10.2004 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, kendisine ait sürücü belgesi kullanılarak davalı Necati tarafından düzenlenen sahte belgeler ve A... Üçüncü Noterliği'nde tanzim edilen imza onayı ile davalı Y... K... Bankası A.Ş.'nin A... Şubesinde çek hesabı açtırıldıgını, kullanılan çeklerin karşılıksız çıkması üzerine hakkında Cumhuriyet Savcılığı tarafından kovuşturmalar yapılıp, ceza davaları açıldığını, işyerine gönderilen bildirimler ve çevrede yapılan araştırmalar nedeniyle onurunun incindiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

Mahkemece, zararın davalı Necati'nin haksız ve hukuka aykırı eyleminden doğduğu, diğer davalıların olayda kusurları bulunmadığından sorumluluklarının söz konusu olamayacağı gerekçesiyle davalı banka ve noter M.Y. hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; davacının kaybolan sürücü belgesi davalı Necati tarafından ele geçirilmiş, resmi değiştirilerek ve bu kimlik ile ikametgah ilmühaberi alınarak davalı notere imza onayı için başvurulmuştur. Noter tarafından üzerinde tahrifat yapılmış sürücü kimliği esas alınarak imza onayı düzenlenmiştir. Davalı bu imza onayı ile birlikte kimliğin fotokopisi, ikametgah ilmühaberi ve Nüfus Cüzdan Örneği fotokopisini ibraz ederek davalı banka şubesinden çek hesabı açılması talebinde bulunmuş ve talebi yerinde görülerek açılan çek hesabından 10.07.1998 tarihinde çek karnesi verilmiştir. Davalı Necati'nin imzaladığı çeklerden biri karşılıksız çıkmış ve davacı hakkında karşılıksız çek düzenlemek nedeniyle işlemler yapılmıştır. Davacının bu şekilde durumu öğrenip davalı banka şubesine başvurması üzerine, davalı banka tarafından bu konuda Merkez Bankası'na bildirimde bulunulmuştur.

Davalılardan M.Y., A... Üçüncü Noteridir. 1512 sayılı Noterlik Kanu-nu'nun 1. maddesine göre, noterlik bir kamu hizmeti olup, noterler hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar. Anılan Yasa'nın 90. maddesinde, hukuki işlemlerin altındaki imzanın onaylanmasının imzayı atan şahsa ait olduğunun bir şerhle belgelendirilmesi şeklinde yapılacağı, 92. maddesinde ise, onaylama şerhinin işlemin yapıldığı yer ve tarihi, ilgilinin kimliği, adresi ve vergi kimlik numarasını, noter ilgiliyi tanımıyorsa, kimliği hakkında gösterilen ispat belgesini ve işleme katılanların ve noterin imza ve mührünü taşıması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Sahte kimlik ile davalı tarafından imza onayı yapıldığı anlaşılmaktadır. İşlem yapılırken imza onayı yapılan kişinin kimliğini ispat için sunduğu belgenin incelenmesinde kamu hizmeti yapan noterlerin gerekli tüm dikkat ve özeni göstermeleri gerekir. Olayımızda kamu hizmetinin gerektirdiği özenin gösterilmemiş olması sonucu, davacı adına düzenlenen karşılıksız çekler nedeniyle davacı iş ve sosyal çevresinde zor durumda kalmış, onuru incinmiştir.

Davalı Y... K... Bankası A.Ş.'nin durumuna gelince; Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki 3167 sayılı Yasa'nın 2. maddesi gereğince; bankalar, çek hesabı açmak maksadıyla bu Kanunla kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklılık ve engel durumu bulunup bulunmadığını, TC. Merkez Bankası'nca 9. maddeye göre bankalara yapılan duyumlar çerçevesinde her birinin kendi nezdinde oluşturduğu kayıtlardan araştırırlar, ayıca bu kişinin ekonomik ve sosyal durumu gibi hususların belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterirler, aynı Yasa'nın 3. maddesine göre ise; bankalar çek hesabı açtıranların açık kimlik ve adreslerini saptamak için fotoğraflı nüfus cüzdanı örnekleri ile yerleşim yeri belgelerini, tacir olanların ayrıca ticaret sicili kayıtlarını almak, bunların açık kimliklerini, adreslerini, vergi kimlik numaralarını ve çek hesabının kapatılma hallerini onbeş gün içinde TC. Merkez Bankası'na bildirmek zorundadır. Ayrıca Bankalar Yasası'nda da banka mudi-lerinin kimliklerinin gerçeğe uygun tespit edilmesi konusunda düzenleme mevcuttur. Açıklanan yasal düzenlemeler gözetildiğinde, davalı bankanın, çek hesabı açtıran şahsın kimlik bilgilerine ilişkin belgelerin asıllarını istemeden, sosyo-ekonomik durumu hakkında gerekli araştırmayı yapmadan kendisine çek karnesi verdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davalı Necati çek karnesi alarak bu çekleri de kullanmış ve davacı hakkında karşılıksız çek düzenlemekten yasal işlemler yapılmıştır.

Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ile olayların gelişimine göre davalılar Y... K... Bankası A.Ş. ve M.Y.'nin dava konusu olayların meydana gelmesine eylemleriyle neden oldukları gözetilerek sorumluluklarına karar verilmesi gerekirken, sorumluluğu gerektirir eylemleri bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
#514
Hükümet tarafından TBMM'ye gönderilen ve halihazırda komisyonda görüşmeleri devam eden Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı'nın 16. maddesine göre, pay sahibi (hissedar) sayısı beşyüzü geçen şirketler, iki yıllık süre içinde hisselerinin borsada işlem görmesi için İMKB'ye başvurmak zorunda. Bu düzenlemenin hedefinde, ortak sayısının beşyüzün üzerinde olduğu bilinen Kombassan, Yimpaş ve JetPa Holding gibi şirketler bulunuyor. Böylelikle bu şirket hissedarları bir nebze rahatlamış olacaklar; hiç değilse bu şirketler borsaya açıldıktan sonra çok daha sıkı bir kontrole tabi tutulacak. Öyle ki tasarının 91. maddesine göre SPK'ya tabi şirketlerin hukuka aykırı işlemleri ile sermayeyi veya malvarlığını azaltıcı işlemleri söz konusu olduğunda ve bu durum mahkeme kararı ile tespit edildiğinde, bu işlemlerde sorumluluğu bulunanların Kurul tarafından imza yetkileri kaldırılabilecek ve şayet ilgililer hakkında suç duyurusunda da bulunulmuşsa, Kurul, yargılama sonuçlanıncaya kadar ilgilileri görevden almaya ve yapılacak ilk genel kurul toplantısına kadar da görevden alınan yönetim kurulu üyelerinin yerine yenisini atamaya yetkili olacak. Bakalım kanun tasarısı ne zaman mecliste görüşülerek kabul edilecek ve tasarının son hali mevcut halini ne kadar koruyabilecek?

Kanun tasarısının güncel durumunu aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tasari_teklif_sd.onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=108129
#515
11.     4721 sayılı T.M.K.nun 2. Kitabının, "Hısımlık" başlıklı 2. Kısmında yer alan "Soybağının Kurulması" başlıklı 1. Bölümünün 1, 2, 3 ve 4. ayrımlarında yer alan maddelerden (T.M.K. m.282 ila 320: Soybağı, tanıma, babalık, evlat edinme vb) kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,

12.     4721 sayılı T.M.K.nun 2. Kitabının, "Vesayet" başlıklı 3. Kısmında yer alan maddelerden (T.M.K. m. 396-494) kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,

13.     3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanuna göre verilen kayyım atanması ile ilgili davalar ile kayyımlık kararlarının kaldırılmasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

14.     Taraflarının sıfatına bakılmaksızın, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkındaki Kanun ve 5535 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine ilişkin Kanun, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 5401 sayılı Askeri Öğrencilerden Başarı Gösteremeyenler Hakkındaki Kanun, 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunları, 2330 sayılı Maddi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu, 3580 sayılı Öğretmen ve Eğitim Uzmanı Yetiştiren Yüksek Öğretim Kurumlarında Parasız Yatılı veya Burslu Öğrenci Okutma ve Bunlara Yapılacak Sosyal Yardımlaşma Kanunu, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ve benzeri kanunlarda yer alan okutma, eğitim-öğretim ve yetiştirme giderleri ile ilgili olarak yasadan veya sözleşmeden doğan her türlü davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

ONDOKUZUNCU HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Borçlar / Ticaret Hukuku

Temel Görevi : Ticaret Hukuku / Bankalar Hukuku

1.        Ticari nitelikteki alım-satım sözleşmesinden kaynaklanan her türlü davalar sonunda verilen hüküm ve kararlar,

(7. H.D.nce bakılan su, elektrik, doğalgaz, internet ve telefon aboneliği sözleşmeleri hariç olmak üzere)

2.        Deniz Hukuku, Kooperatifler Hukuku, Taşıma Hukuku ve Sigorta Hukuku uygulamasından ve istisna sözleşmelerinden doğan davalar hariç olmak üzere;

1.        İİK.'nun 67. maddesine göre açılan ticari dava niteliğindeki itirazın iptali davaları sonunda verilen hüküm ve kararlar,

2.        İİK.'nun 69. maddesinden kaynaklanan borçtan kurtulma davaları sonunda verilen hüküm ve kararlar,

3.        İİK.'nun 72. maddesine dayanan ticari dava niteliğindeki menfi tespit ve istirdat davaları sonunda verilen hüküm ve kararlar,

3.        Banka ticari kredi sözleşmelerinden kaynaklanan itirazın iptali ve menfi tespit davaları sonunda verilen hüküm ve kararlar,

(13. H.D.nce bakılan ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunundan kaynaklanan davalar hariç olmak üzere)

4.        Finansal Kiralama Sözleşmesinden kaynaklanan her tür dava sonunda verilen hüküm ve kararlar,

5.        Factoring Sözleşmesinden kaynaklanan her tür dava sonunda verilen hüküm ve kararlar,

6.        İ.İ.K.nun 89. maddesi uyarınca açılmış ve tarafların tacir sıfatını haiz bulunduğu menfi tespit davaları,

7.        Ticari nitelikteki alım-satım sözleşmesine dayanan ihtiyati haciz talebi üzerine verilen kararlarla, ihtiyati hacze itiraz üzerine verilen kararlar.

(7. H.D.nce bakılan su, elektrik, doğalgaz, internet ve telefon aboneliği sözleşmeleri hariç olmak üzere)

YİRMİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Gayrimenkul Hukuku

Temel Görevi : Orman Hukuku

1.        Orman Kadastro Komisyonlarınca yapılan orman kadastrosu, 2/B (orman rejimi dışına çıkarma) uygulaması, aplikasyon ve maddi hataların düzeltilmesi işlemlerinden kaynaklanan davalar nedeniyle Kadastro Mahkemeleriyle Genel Mahkemelerde açılan davalar sonucunda verilen hüküm ve kararlar,

2.        Orman İdaresi ya da Hazinenin taraf olduğu, tapu iptal-tescil, tescil, ve/veya elatmanın önlenmesi istemiyle genel mahkemelerde açılan ve orman yönünden değerlendirme yapılması gerekli bulunan (orman iddiasında bulunulmuş olması, çekişmeli taşınmazın sınırında ya da yakın çevresinde orman taşınmazı bulunması nedeniyle 6831 sayılı yasanın 1. maddesi uyarınca orman sayılıp sayılmadığı yönünden inceleme yapılması, kesinleşmiş olsun ya da olmasın orman tahdit, 2/B ve aplikasyon haritaları ile bu haritalardaki maddi hataların düzeltilmesine ilişkin haritaların uygulanması gereği bulunan) davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,

3.        Orman İdaresi ya da Hazinenin taraf olduğu ve orman yönünden değerlendirme yapılması gerekli bulunan (orman iddiasında bulunulmuş olması, çekişmeli taşınmazın sınırında ya da yakın çevresinde orman taşınmazı bulunması nedeniyle 6831 sayılı yasanın 1. maddesi uyarınca orman sayılıp sayılmadığı yönünden inceleme yapılması, kesinleşmiş olsun ya da olmasın orman tahdit, 2/B ve aplikasyon haritaları ile bu haritalardaki maddi hataların düzeltilmesine ilişkin haritaların uygulanması gereği bulunan) davalar nedeniyle Kadastro Mahkemelerinden verilen hüküm ve kararlar,

4.        Hakimin reddi kararları,

YİRMİBİRİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku

Temel Görevi : Sosyal Güvenlik Hukuku

1.        Hizmet tespiti ve birlikte işçilik hakları istemiyle Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ve işveren hakkında açılan davalar sonucunda verilen hüküm ve kararlar,

2.        3417, 4853 ve 5568 sayılı Kanunlar uyarınca işçi tarafından tasarrufu teşvik ve nema alacağı ile ilgili işveren, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Hazine aleyhine açılan davalar sonucunda verilen hüküm ve kararlar,

3.        5664 sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun kapsamındaki uyuşmazlıklara ilişkin davalar sonucunda verilen hüküm ve kararlar,

4.        İş kazaları ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat davalarından kaynaklanan işveren ve işçi arasındaki rü'cu davaları ile, İş kazaları ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat istemiyle birlikte açılan işçilik alacaklarına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

5.        Aşağıda yazılı davalarla ilgili İş Mahkemelerince verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesi Yargıtay 10. ve 21. Hukuk Daireleri arasında eşit olarak paylaşılmak suretiyle yapılır:

1.        5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunundan kaynaklanan davalar,

2.        506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunundan kaynaklanan davalar,

3.        5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunundan kaynaklanan davalar,

4.        1479 sayılı (Bağ-Kur) Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunundan kaynaklanan davalar,

5.        2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunundan kaynaklanan davalar,

6.        2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunundan kaynaklanan davalar,

7.        2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanunundan kaynaklanan davalar,

8.        2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,

9.        2147 sayılı Yurt Dışında Çalışan Türk Vatandaşlarının, Yurt Dışında Çalışma Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,

10.     3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,

11.     6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunu (Sosyal Güvenlik Kurumunun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsiline ilişkin olarak) uyarınca yapılan takiplerden kaynaklanan tüm davalar (ödeme emrine itiraz, menfi tespit, haczin kaldırılması, haczedilemezlik),

12.     5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkına Kanundan kaynaklanan davalar.

YİRMİİKİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku

Temel Görevi : İş Hukuku

Aşağıda yazılı davalarla ilgili ve İş Mahkemelerince verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesi Yargıtay 9. ve 22. Hukuk Daireleri arasında eşit olarak paylaşılmak suretiyle yapılır:

1.        4857 sayılı İş Kanunundan kaynaklanan davalar,

(10. ve 21. H.D.nce bakılan, Kanunun 77. maddesine dayalı iş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat davaları ile bunlarla birlikte açılan işçilik alacaklarına ilişkin davalar ve hizmet tespiti ile birlikte açılan işçilik alacaklarına ilişkin davalar hariç olmak üzere)

2.        4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında 818 sayılı Borçlar Kanunundan kaynaklanan davalar,

3.        5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,

4.        854 sayılı Deniz İş Kanunundan kaynaklanan davalar,

5.        4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunundan kaynaklanan davalar,

6.        4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında iş sözleşmesi kapsamında 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanundan kaynaklanan davalar,

7.        2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunun Ek 2.maddesi gereğince kurulan Vakıf Üniversiteleri öğretim elemanları ile üniversite arasında İş Kanunu ve iş sözleşmesinden kaynaklanan davalar,

8.        4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında 6772 sayılı Kanunda öngörülen ilave tediye alacağından kaynaklanan davalar,

9.        2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunundan ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan davalar,

10.     2821 sayılı Sendikalar Kanunundan kaynaklanan davalar,

11.     4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunundan kaynaklanan davalar, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunundan kaynaklanan davalar,

(Ek 1. madde kapsamında ücret garanti fonu ve Ek 2. madde kapsamındaki kısa çalışma ödeneğine ilişkin uyuşmazlıklar hariç olmak üzere),

12.     Tarafların sıfatına bakılmaksızın, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 21.maddesi kapsamında iş kaybı tazminatından kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin davalar,

13.     4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında İcra ve İflas Kanununun 67. maddesi gereğince açılan itirazın iptali davaları, m.72 gereğince açılan menfi tespit davaları ve istirdat davaları ile iş sözleşmesinin yapılması veya devamı sırasında işçiden alınan senedin iptali davaları,

14.     İşe iade kararının sonucuna bağlı fark ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağından doğan davalar

YİRMİÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Borçlar / Ticaret Hukuku

Temel Görevi : Ticaret Hukuku

1.        Kooperatifler hukukundan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

2.        Genel mahkemelerden verilmiş iflas ve iflasın ertelenmesine ilişkin hüküm ve kararlar,

3.        Genel mahkemelerden verilmiş (adi ve malvarlığının terki suretiyle) konkordatoya ilişkin hüküm ve kararlar,

4.        Sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması talebine ilişkin hüküm ve kararlar,

5.        2004 sayılı İ.İ.K.nun 142. maddesi uyarınca İcra Mahkemeleri ile Genel Mahkemelerde görülen, haciz yolu ile takiplerde düzenlenen sıra cetveline ilişkin şikâyet ve davalar sonunda verilen hüküm ve kararlar,

6.        2004 sayılı İ.İ.K.nun 151. maddesi uyarınca rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplerde düzenlenen sıra cetveline ilişkin şikayet ve davalar sonunda verilen hüküm ve kararlar,

7.        2004 sayılı İ.İ.K.nun 235. maddesi uyarınca iflas tasfiyesinde düzenlenen sıra cetveline yönelik şikayet ve davalar (kayıt kabul, kayıt terkini davaları ile sıraya yönelik şikayetler) sonunda verilen hüküm ve kararlar,

8.        Arsa payı ya da kat karşılığı inşaat sözleşmelerinden kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,

9.        2004 sayılı İ.İ.K.nun 94. maddesine göre alınan yetkiye dayalı davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar.

II. YARGITAY CEZA DAİRELERİ İŞBÖLÜMÜ

A- ORTAK HÜKÜMLER

1-Bu işbölümü; işbölümünün yürürlüğe girdiği tarih dahil olmak üzere, tebliğnamesi bu tarihten sonra düzenlenen işler için geçerli olacaktır.

2-İstisnalar dışında; bu işbölümüne dayalı olarak dairelerce dosya devri yapılamayacağı gibi her daire önceki işbölümü gereğince kendisine gelmiş olan işler ile daha önce kendisine gelmiş olmakla birlikte bozma veya herhangi bir nedenle daire dışına gönderdiği işlerden geri gelenlere bakmaya devam edecektir.

3-Hırsızlık suçlarına ilişkin olarak düzenlenecek tebliğnameler; 1 Eylül 2012 tarihine kadar 2. ve 13. Ceza Dairelerine (eşit olarak), bu tarih ve sonrasında ise 2, 6 ve 13. Ceza Dairelerine (eşit olarak), yağma suçundan düzenlenen tebliğnamelerin ise tamamı 6. Ceza Dairesine gönderilecektir.

4-Dördüncü Ceza Dairesi'nin uhdesinde bulunan ve işbölümünün yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla karara bağlanmamış olan "ihaleye fesat karıştırma suçuna" ilişkin tüm dosyalar Beşinci Ceza Dairesine devredilecektir.

5-Eylemlerin nitelendirilmesine ve suçların unsurlarının değiştirilerek başka bir suça dönüştürülmesine ilişkin olarak yeni düzenleme yapılması halinde, görevin belirlenmesinde yeni adlandırmaya itibar edilecektir.

B- DAİRELERİN GÖREVLERİ

BİRİNCİ CEZA DAİRESİ

Madde 81......Kasten öldürme

Madde 82......Nitelikli haller

Madde 83......Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi

Madde 84......İntihara yönlendirme

Madde 87/4...Kasten yaralama sonucu ölüm meydana gelmesi

İKİNCİ CEZA DAİRESİ

Madde 141 ila 147 .....Hırsızlık (Üçte biri)

Madde 163....Karşılıksız yararlanma (Yarısı)

Madde 165...Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi, (Tamamı)

Madde 167, 168, 169...Ortak hükümler

ÜÇÜNCÜ CEZA DAİRESİ

Madde 86...Kasten yaralama

Madde 87...Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama (Dördüncü fıkra hariç)

Madde 88...Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi

6831 sayılı Yasaya aykırılıktan kaynaklanan işler

DÖRDÜNCÜ CEZA DAİRESİ

Madde 97...Terk

Madde 98...Yardım ve bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi

Madde 106...Tehdit

Madde 107...Şantaj

Madde 108..Cebir

Madde 111...Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması

Madde 112...Eğitim ve öğretimin engellenmesi

Madde 113...Kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi

Madde 114...Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi

Madde 115...İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme

Madde 116..Konut dokunulmazlığını ihlal

Madde 117...İş ve çalışma hürriyetinin ihlali,

Madde 118...Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi

Madde 119...Ortak hüküm

Madde 120...Haksız arama

Madde 121...Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi

Madde 122...Ayırımcılık,

Madde 123..Kişilerin huzur ve sükununu bozma

Madde 124...Haberleşmenin engellenmesi

Madde 125..Hakaret

Madde 126..Mağdurun belirlenmesi

Madde 127..İsnadın ispatı

Madde 128..İddia ve savunma dokunulmazlığı

Madde 129..Haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret

Madde 130..Kişinin hatırasına hakaret

Madde 131..Soruşturma ve kovuşturma koşulu

Madde 181...Çevrenin kasten kirletilmesi

Madde 182...Çevrenin taksirle kirletilmesi

Madde 183...Gürültüye neden olma

Madde 184...İmar kirliliğine neden olma

BEŞİNCİ CEZA DAİRESİ

Madde 235...İhaleye fesat karıştırma

Madde 236...Edimin ifasına fesat karıştırma

Madde 237...Fiyatları etkileme,

Madde 238...Kamuya gerekli şeylerin yokluğuna neden olma,

Madde 239...Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilge ve belgelerin açıklanması,

Madde 240...Mal veya hizmet satımından kaçınma,

Madde 241...Tefecilik,

Madde 242...Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması,

Madde 247...Zimmet

Madde 248...Etkin pişmanlık

Madde 249...Daha az cezayı gerektiren hal

Madde 250...İrtikap

Madde 251...Denetim görevinin ihmali

Madde 252...Rüşvet

Madde 253...Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması

Madde 254...Etkin pişmanlık

Madde 255...Yetkili olmadığı iş için yarar sağlama

Madde 256...Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması,

Madde 257...Görevi kötüye kullanma,

Madde 258...Göreve ilişkin sırrın açıklanması,

Madde 259...Kamu görevlisinin ticareti,

Madde 260...Kamu görevinin terki veya yapılmaması,

Madde 261...Kişilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf ,

Madde 262...Kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi,

Madde 263...Kanuna aykırı eğitim kurumu,

Madde 264...Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma,

Madde 265...Görevi yaptırmamak için direnme,

Madde 266...Kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma,

Yargı yeri belirlemeleri,

Dava nakli

ALTINCI CEZA DAİRESİ

Madde 141 ila 147 .....Hırsızlık (Üçte biri)

Madde 148...Yağma (Tamamı)

Madde 149....Nitelikli yağma (Tamamı)

Madde 150....Daha az cezayı gerektiren hal

Madde 167, 168, 169...Ortak hükümler

YEDİNCİ CEZA DAİRESİ

Özel Ceza Yasalarından veya Kabahatler Yasası'ndan doğan ve başka dairelerin görev alanına girmeyen suçlar ve kararlar

SEKİZİNCİ CEZA DAİRESİ

Madde 94....İşkence,

Madde 95....Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence,

Madde 96....Eziyet ,

Madde 154..Hakkı olmayan yere tecavüz ,

Madde 170.....Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması,

Madde 171.....Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması,

Madde 172.....Radyasyon yayma,

Madde 173.....Atom enerjisi ile patlamaya sebebiyet verme,

Madde 174.....Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi,

Madde 175...Akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihlali,

Madde 176....İnşaat veya yıkımla ilgili emniyet kurallarına uymama,

Madde 177...Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması,

Madde 178....İşaret ve engel koymama,

Madde 197....Parada sahtecilik,

Madde 198....Paraya eşit sayılan değerler,

Madde 199...Kıymetli damgada sahtecilik,

Madde 200...Para ve kıymetli damgaları yapmaya yarayan araçlar,

Madde 201....Etkin pişmanlık,

Madde 202....Mühürde sahtecilik ,

Madde 213...Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit ,

Madde 214....Suç işlemeye tahrik,

Madde 215....Suçu ve suçluyu övme,

Madde 216....Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama,

Madde 217....Kanunlara uymamaya tahrik,

Madde 218...Ortak hüküm,

Madde 243..Bilişim sistemine girme

Madde 244..Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme

Madde 245..Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması

Madde 246..Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması

3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkındaki Yasaya ilişkin işler

5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Yasasına ilişkin işler

6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yasaya ilişkin işler

Bu işbölümüne göre ceza dairelerinden herhangi birinin görevine girmeyen ve Türk Ceza Yasasından kaynaklanan tüm diğer suçlar

DOKUZUNCU CEZA DAİRESİ

Madde 76....Soykırım

Madde 77....İnsanlığa karşı suçlar

Madde 78....Örgüt

Madde 79....Göçmen kaçakçılığı

Madde 80....İnsan ticareti

Madde 219..Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma

Madde 220..Suç işlemek amacıyla örgüt kurma

Madde 221..Etkin pişmanlık

Madde 222..Şapka ve Türk harfleri

Madde 267...İftira

Madde 268...Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması

Madde 269...Etkin pişmanlık

Madde 270...Suçu üstlenme

Madde 271...Suç uydurma

Madde 272...Yalan tanıklık,

Madde 273...Şahsi cezasızlık veya cezanın azaltılmasına gerektiren sebepler,

Madde 274...Etkin pişmanlık

Madde 275...Yalan yere yemin

Madde 276...Gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık

Madde 277...Yargı görevi yapanı etkileme,

Madde 278...Suçu bildirmeme,

Madde 279...Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi

Madde 280...Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi,

Madde 281...Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme

Madde 282...Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama,

Madde 283...Suçluyu kayırma,

Madde 284...Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme,

Madde 285...Gizliliğin ihlali,

Madde 286...Ses ve görüntülerin kayda alınması

Madde 287...Genital muayene,

Madde 288...Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs

Madde 289...Muhafaza görevini kötüye kullanma

Madde 290...Resmen teslim olunan mala elkonulması ve bozulması

Madde 291...Başkası yerine ceza infaz kurumuna veya tutukevine girme,

Madde 292...Hükümlü veya tutuklunun kaçması

Madde 293...Etkin pişmanlık

Madde 294...Kaçmaya imkan sağlama,

Madde 295...Muhafızın görevini kötüye kullanması

Madde 296...Hükümlü veya tutukluların ayaklanması

Madde 297...İnfaz kurumuna veya tutuevine yasak eşya sokmak

Madde 298...Hak kullanımını ve beslenmeyi engelleme

Madde 299..Cumhurbaşkanına hakaret

Madde 300..Devletin egemenlik alametlerini aşağılama

Madde 301..Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama

Madde 302...Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak

Madde 303...Düşmanla işbirliği yapmak,

Madde 304...Devlete karşı savaşa tahrik

Madde 305...Temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmak için yarar sağlama

Madde 306...Yabancı devlet aleyhine asker toplama,

Madde 307...Askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma,

Madde 308...Düşman devlete maddi ve mali yardım

Madde 309..Anayasayı ihlal

Madde 310..Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı

Madde 311..Yasama organına karşı suç

Madde 312..Hükümete karşı suç

Madde 313..Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyan

Madde 314..Silahlı örgüt

Madde 315..Silah sağlama

Madde 316..Suç için anlaşma

Madde 317..Askeri komutanlıkların gaspı

Madde 318..Halkı askerlikten soğutma

Madde 319..Askerleri itaatsizliğe teşvik

Madde 320..Yabancı hizmetine asker yazma, yazılma

Madde 321..Savaş zamanında emirlere uymama

Madde 322..Savaş zamanında yükümlülükler

Madde 323..Savaşta yalan haber yayma

Madde 324..Seferberlikle ilgili görevin ihmali

Madde 325..Düşmandan ünvan ve benzeri payeler kabulü

Madde 326..Devletin güvenliğine ilişkin belgeler

Madde 327..Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme

Madde 328..Siyasal veya askeri casusluk

Madde 329..Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama

Madde 330..Gizli kalması gereken bilgileri açıklama

Madde 331..Uluslararası casusluk

Madde 332..Askeri yasak bölgelere girme

Madde 333..Devlet sırlarından yararlanma, Devlet hizmetlerinde sadakatsizlik

Madde 334..Yasaklanan bilgileri temin

Madde 335..Yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini

Madde 336..Yasaklanan bilgileri açıklama

Madde 337..Yasaklanan bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklama

Madde 338..Taksir sonucu casusluk fiilerinin işlenmesi

Madde 339..Devlet güvenliği ile ilgili belgeleri elinde bulundurma

Madde 340..Yabancı devlet başkanına karşı suç

Madde 341..Yabancı devlet bayrağına karşı hakaret

Madde 342..Yabancı devlet temsilcilerine karşı suç

Madde 343..Karşılıklılık koşulu
 
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Yasaya ilişkin işler

1631 sayılı Askeri Ceza Yasasının 131. maddesinde düzenlenen suçlar,

2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkındaki Yasa

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilat Yasası

3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası
 
4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası
 
5253 sayılı Dernekler Yasası
 
5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Yasaya ilişkin işler

07.12.1994 gün ve 4053 sayılı Yasa ile 2797 sayılı Yargıtay Yasası'nın 14. maddesine eklenen fıkra gereğince, 3953 sayılı Yasaya göre ve Askeri Yargıtay'dan gönderilen dava ve işler ile aynı yasa uyarınca adli yargı mercilerine devredilen dava ve işlerden temyizen intikal edecek olan işler

ONUNCU CEZA DAİRESİ

Madde 185..Zehirli madde katma

Madde 186..Bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti

Madde 187..Kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilaç yapma veya satma

Madde 188..Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti

Madde 189..Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması

Madde 190..Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma

Madde 191..Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak

Madde 192..Etkin pişmanlık

Madde 193..Zehirli madde imal ve ticareti

Madde 194..Sağlık için tehlikeli madde temini

Madde 195..Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma

Madde 196..Usulsüz ölü gömülmesi

2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkındaki Yasaya ilişkin işler

3298 sayılı Uyuşturucu Maddelerle ilgili Yasaya ilişkin işler

5898 sayılı Uçucu Maddelerin Zararlarından İnsan Sağlığının Korunmasına Dair Yasaya ilişkin işler

5941 sayılı Çek Yasasından kaynaklanan işler (3167 sayılı Yasa 1/4 oranında)

ONBİRİNCİ CEZA DAİRESİ

Madde 203...Mühür bozma

Madde 204..Resmi belgede sahtecilik

Madde 205..Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek

Madde 206..Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan

Madde 207..Özel belgede sahtecilik

Madde 208..Özel belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek

Madde 209..Açığa imzanın kötüye kullanılması

Madde 210..Resmi belge hükmünde belgeler

Madde 211..Daha az cezayı gerektiren hal

Madde 212..İçtima

213 sayılı Vergi Usul Yasasından kaynaklanan işler

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'ndan kaynaklanan suçlar

ONİKİNCİ CEZA DAİRESİ

Madde 85..Taksirle öldürme

Madde 89..Taksirle yaralama

Madde 90..İnsan üzerinde deney

Madde 91..Organ ve doku ticareti

Madde 92..Zorunluluk hali

Madde 93..Etkin pişmanlık

Madde 132..Haberleşmenin gizliliğini ihlal

Madde 133..Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması

Madde 134..Özel hayatın gizliliğini ihlal

Madde 135..Kişisel verilerin kaydedilmesi

Madde 136..Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme

Madde 137..Nitelikli haller

Madde 138..Verileri yok etmeme,

Madde 139..Şikayet

Madde 140..Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması

Madde 179..Trafik güvenliğini tehlikeye sokma

Madde 180..Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma

2863 sayılı Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Yasasından kaynaklanan işler,

5271 sayılı CMK'nun 141-144 maddelerinde düzenlenen koruma tedbirleri nedeniyle tazminat

5941 sayılı Çek Yasasından kaynaklanan işler (3167 sayılı Yasa 1/4 oranında)

ONÜÇÜNCÜ CEZA DAİRESİ

Madde 141 ila 147 .....Hırsızlık (Üçte biri)

Madde 160....Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf (Tamamı)

Madde 163....Karşılıksız yararlanma (Yarısı)

Madde 167, 168, 169...Ortak hükümler

ONDÖRDÜNCÜ CEZA DAİRESİ

Madde 99..Çocuk düşürtme

Madde 100..Çocuk düşürme

Madde 101..Kısırlaştırma

Madde 102..Cinsel saldırı

Madde 103..Çocukların cinsel istismarı

Madde 104..Reşit olmayanla cinsel ilişki

Madde 105..Cinsel taciz

Madde 109..Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma

Madde 110..Etkin pişmanlık

Madde 111..Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması

Madde 223..Ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması

Madde 224..Kıt'a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgedeki sabit platformların işgali

Madde 225..Hayasızca hareketler

Madde 226..Müstehcenlik

Madde 227..Fuhuş

Madde 228..Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama

Madde 229..Dilencilik

Madde 230..Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören

Madde 231..Çocuğun soybağını değiştirme

Madde 232..Kötü muamele

Madde 233..Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali

Madde 234..Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması

5941 sayılı Çek Yasasından kaynaklanan işler (3167 sayılı Yasa 1/4 oranında)

ONBEŞİNCİ CEZA DAİRESİ

Madde 151...Mala zarar verme,

Madde 152..Mala zarar vermenin nitelikli halleri,

Madde 153..İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme,

Madde 155..Güveni kötüye kullanma,

Madde 156..Bedelsiz senedi kullanma,

Madde 157..Dolandırıcılık,

Madde 158..Nitelikli dolandırıcılık,

Madde 159..Daha az cezayı gerektiren hal,

Madde 161..Hileli iflas,

Madde 162..Taksirli iflas,

Madde 164..Şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi,

Madde 166..Bilgi vermeme,

Madde 167, 168, 169..Ortak hükümler,

5941 sayılı Çek Yasasından kaynaklanan işler (3167 sayılı Yasa 1/4 oranında)

III- 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Yasası'nın 14. ve 58. maddeleri uyarınca kararın Resmi Gazetede yayımlanmasına, bunu müteakip kararın bir örneğinin tüm mahkemelere duyurulmak üzere Adalet Bakanlığına; bilgi ve gereği için Yargıtay Daire Başkanlıklarına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına; Yargıtay Kararları Dergisinde yayımlanması için Yayın İşleri Müdürlüğüne; Barolara ve Avukatlara duyurulmasını sağlamak üzere Türkiye Barolar Birliği Başkanlığına gönderilmesine;

09/02/2012 tarihinde karar verildi.
#516
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu

K:2012/1
T:09.02.2012

14.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 09.02.2011 gün ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Yasası'nın 14. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca; Yargıtay Başkanlar Kurulunun 26.01.2012 tarih, 1 sayılı kararı ile hazırlanan Yargıtay İşbölümü karar tasarısını görüşmek üzere Yargıtay Büyük Genel Kurulu önceden belli edilen 09.02.2012 Perşembe günü saat: 09.15'da 305 Üyenin katılımıyla Konferans Salonunda Birinci Başkan A.Nazım Kaynak'ın Başkanlığında toplandı.

A)      Hukuk Dairelerinin İş Durum Çizelgesi;

HUKUK DAİRELERİ
2010'dan Devir
2011'de Gelen İş
2011'de
Çıkan İş
2012'ye
Devir

Hukuk Genel Kurulu
90
893
818
165

1. Hukuk Dairesi
1147
14910
14157
1900

2. Hukuk Dairesi
16488
23366
24221
15633

3. Hukuk Dairesi
3130
23026
22076
4080

4. Hukuk Dairesi
7360
15916
14370
8906

5. Hukuk Dairesi
6787
21622
22618
5791

6. Hukuk Dairesi
3793
15384
16072
3105

7. Hukuk Dairesi
3980
8100
8505
3575

8. Hukuk Dairesi
2697
8094
7970
2821

9. Hukuk Dairesi
44049
55000
50347
48702

10. Hukuk Dairesi
13700
20314
21680
12334

11. Hukuk Dairesi
15982
15977
17872
14087

12. Hukuk Dairesi
11909
32683
31599
12993

13. Hukuk Dairesi
5698
21235
21674
5259

14. Hukuk Dairesi
1265
16191
16458
998

15. Hukuk Dairesi
4267
7700
8203
3764

16. Hukuk Dairesi
4250
8964
10309
2905

17. Hukuk Dairesi
4846
13350
13435
4761

18. Hukuk Dairesi
2440
12478
13144
1774

19. Hukuk Dairesi
5441
16601
17072
4970

20. Hukuk Dairesi
2559
17683
16375
3867

21. Hukuk Dairesi
9936
17487
14534
12889

22. Hukuk Dairesi
 
18688
9126
9562

23. Hukuk Dairesi
 
5083
3027
2056

Toplam Hukuk
171814
410745
395662
186897

B)      Ceza Dairelerinin İş Durum Çizelgesi;

CEZA DAİRELERİ
2010'dan Devir
2011'de Gelen İş
2011'de
Çıkan İş
2012'ye
Devir

Ceza Genel Kurulu
38
902
305
635

1. Ceza Dairesi
9067
8565
8737
8895

2. Ceza Dairesi
37380
39155
43136
33399

3. Ceza Dairesi
22390
44056
25703
40743

4. Ceza Dairesi
33719
24300
25719
32300

5. Ceza Dairesi
17062
14443
25899
5606

6. Ceza Dairesi
69296
24156
49802
43650

7. Ceza Dairesi
36513
13120
27361
22272

8. Ceza Dairesi
24808
18434
18518
24724

9. Ceza Dairesi
28456
12513
30935
10034

10. Ceza Dairesi
59219
27487
59218
27488

11. Ceza Dairesi
26552
13893
24294
16151

12. Ceza Dairesi
 
24526
10702
13824

13. Ceza Dairesi
 
36918
10155
26763

14. Ceza Dairesi
 
23049
6341
16708

15. Ceza Dairesi
 
68118
23981
44137

Toplam Ceza
364500
393635
390806
367329
 
GENEL TOPLAM
536314
804380
786468
554226

Hukuk ve Ceza Dairelerinin İş durum çizelgeleri incelendi.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

I ) YARGITAY HUKUK DAİRELERİ İŞBÖLÜMÜ

A) İŞBÖLÜMÜ GENEL ESAS VE İLKELERİ

1.        Yargıtay Hukuk Daireleri arasında işbölümü, temyiz incelemesinin sonuçlandırılmasında zaman kayıplarını önlemek, uzmanlaşmayı, akademik çalışma ve işbirliğini desteklemek, hukuksal problemlerimizin çözümünde sorumluluk üstlenerek yönlendirici olabilmek ve Hukuk Dairelerinin hukuksal kimliklerini güçlendirmek amacıyla, aşağıda yer alan "ihtisas alanı ve temel görev esasları" çerçevesinde yapılır.

2.        İhtisas Alanı :

1.        Yargıtay Hukuk Daireleri, "Medeni Hukuk Daireleri", "Gayrimenkul Hukuku Daireleri", "Ticaret ve Borçlar Hukuku Daireleri", "İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Daireleri" olmak üzere dört "ihtisas alanı" altında toplanır.

2.        Her Hukuk Dairesi, kural olarak yalnızca bir ihtisas alanı altında yer alır.

3.        Zaruret bulunması halinde bir hukuk dairesi, iki ihtisas alanı altında yer alabilir.

3.        Temel Görev :

1.        Her Hukuk Dairesi, ihtisas alanına giren temel bir göreve sahiptir.

2.        Hukuk Dairelerine, kural olarak, temel görevi ile bağdaşmayan görevler verilmez.

3.        Zorunluluk bulunması halinde bir Hukuk Dairesine, ihtisas alanları ile uyumlu birden fazla temel görev verilebilir.

4.        Zaruret bulunması halinde bir daireye, bu durum ortadan kalkıncaya kadar, ihtisas alanı ve temel görevi dışında da görev verilebilir.

5.        İhtisas alanı ve temel görevin belirlenmesinde, taraflar arasındaki ihtilafın   çözümünde uygulanması gereken hukuksal normlar esas alınır.

6.        Hukuk Dairelerine verilecek işlerin belirlenmesinde, 6100 sayılı Kanunla getirilen değişikliklere uyum sağlamak ve işbölümünde karışıklığı önlemek amacıyla, Sulh Hukuk / Asliye Hukuk Mahkemesi ayırımı dikkate alınmaz.

B) ORTAK HÜKÜMLER

1.        Bu işbölümüne ilişkin kararların yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, 12.05.2011 tarihli Yargıtay Büyük Genel Kurulu kararı uyarınca dairelerin görevinde olup henüz temyiz incelemesi sonuçlanmayan dosyaların temyiz incelemeleri aynı daireler tarafından tamamlanır.

2.        Bu iş bölümünün yürürlüğe girdiği tarihten önce, eksiklikleri nedeniyle mahalline geri çevrilen dosyaların temyiz incelemesi ile temyiz incelemesi tamamlanarak mahalline gönderilen dosyalara ilişkin karar düzeltme istemlerinin incelemesi aynı daire tarafından tamamlanır.

3.        Dairelerin ihtisas alanları ve temel görevleri ile bağlantılı ve/veya fer'isi durumunda bulunan ve açıkça diğer dairelerin görevine girmeyen davalar hakkında verilen hüküm ve kararlar, temel görevli daire tarafından incelenir.

4.        Asıl davayla ilgili ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin kararların temyiz inceleme görevi, asıl davaya bakacak olan daireye aittir.

5.        Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu'nun değişmesi ve değişik şekillerinin yürürlük tarihleri nazara alınarak bu iş bölümünde, eski kanunlara yapılan atıfların yeni Kanunların yürürlüğe girmesi ile birlikte yeni kanunların karşılık gelen hükümlerine yapılmış sayılır. Aynı şekilde, bu işbölümü ile yasa maddelerine yapılan diğer atıflar, ilgili yasanın değişmesi halinde yeni yasanın karşılık gelen maddelerine yapılmış sayılır.

6.        Bir davada, bir kaç hukuk dairesinin görevine giren uyuşmazlık söz konusu ise, temyiz incelemesi, uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait hüküm ve kararları inceleyen daire tarafından yapılır.

7.        Bir davada, uyuşmazlık konusu hukuki ilişki bir kaç dairenin görev alanına giren karma sözleşmeye yahut birden ziyade sözleşme türüne ayrı ayrı dayanıyorsa, temyiz incelemesi, bunlardan Borçlar Kanunundaki özel sözleşme türüne ilişkin davalara ait hüküm ve kararları incelemekle görevli daire tarafından yapılır.

8.        Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi istemli davalar sonucu verilen kararlar ile hakemlerce ve hakemlere ilişkin her türlü işlerle ilgili hüküm ve kararların incelenmesi, esas davaya ait hükmü incelemekle görevli daire tarafından yapılır.

9.        Ebniye Kanunu, 2510 sayılı İskan Kanunu ve 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu gibi kanunlardan doğan ve ayın davası açılması imkanı bulunmayan durumlarda açılan tazminat davaları ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 186 ncı maddesi hükmünden yararlanılmak suretiyle tazminata dönüştürülen davalara ilişkin olarak verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesi, ayın uyuşmazlığını inceleyecek daire tarafından yapılır.

10.     İşbölümünde 1/2 paylaşım esasına göre görev alan daireler arasında işlerin paylaşımı, o gün ya da hafta içinde gelen dosyaların eşit iki gruba ayrıldıktan sonra kura çekilmesi suretiyle yapılır.

11.     Yargıtay 5. ve 18. Hukuk daireleri arasında görev bölüşümüne esas olan iller aşağıda sıralandığı şekilde (ve önceki işbölümü kararlarında olduğu gibi) iki grup halinde belirlenmiştir:

1.        Birinci Grup : Adıyaman, Ağrı, Amasya, Ankara, Ardahan, Artvin, Bartın, Batman, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Bolu, Çankırı, Çorum, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkari, Iğdır, İstanbul, Karabük, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kilis, Kocaeli, Mardin, Muş, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Tunceli, Van, Yalova, Yozgat, Zonguldak.

2.        İkinci Grup : Adana, Antalya, Afyon, Aydın, Aksaray, Balıkesir, Bilecik, Bursa, Burdur, Çanakkale, Denizli, Elazığ, Eskişehir, Hatay, Isparta, İzmir, İçel (Mersin), Kayseri, Karaman, Konya, Kütahya, Kahramanmaraş, Kırşehir, Malatya, Manisa, Muğla, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Uşak.

12.     6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 47. maddesi uyarınca, hakimlerin fiil ve kararlarından dolayı Devlet aleyhine açılan tazminat davalarının ilk derece yargılaması asıl davanın temyiz incelemesini yapmakla görevli ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılır.

13.     Gayrimenkul mülkiyeti ya da zilyetliğinin korunması ile ilgili davalarda Hazine ya da Orman Yönetimi taraf olup, ihtilafın çözümü için orman yönünden de araştırma yapılması gerekli bulunan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesi, dairelerin görevleri yazılırken istisna tutulup tutulmadığına bakılmaksızın 20. Hukuk Dairesi tarafından yapılır.

C) DAİRELERİN GÖREVLERİ

BİRİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Gayrimenkul Hukuku

Temel Görevi : Gayrimenkul Mülkiyeti / Tapu Sicili

1.        Taşınmaz mallara ilişkin, tapu kaydına ve mülkiyet hakkına dayalı tapu iptal, tescil, elatmanın önlenmesi, yıkım (kal) istemli davalar ile bu davalarla birlikte açılan haksız işgal tazminatı (ecrimisil) istemli davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar.

(16. H.D.nce bakılan kadastro sonucu oluşan tapu kaydının, kadastro öncesi neden olarak tapu kaydına dayalı iptal ve tescil davaları, 8. H.D.nce bakılan Hazinenin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer ya da zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil davaları ile 3. H.D.nce bakılan ve müstakilen açılan haksız işgal tazminatı (ecrimisil) davaları hariç olmak üzere)

2.        Uygulamada "muris muvazaası" olarak tanımlanan ve 01.04.1974 tarih, 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararına konu edilen uyuşmazlıklar nedeniyle, tapu iptali ve tescil istemli davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

3.        Mülkiyet hakkına dayanılarak açılmış ve bu hakkın gerçek sahibine hükmen nakledilmesini amaçlayan tapu iptal davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar, (TMK. 705 ve 716. maddesinden kaynaklanan davalar)

4.        Batıl ve geçerli olmayan (sahtecilik ve ehliyetsizlik gibi) nedenlerle yok hükmünde olduğu ileri sürülen temliki tasarruflar hakkında açılmış davalar (TMK. md.1025'e dayalı ve aynı Kanunun 15. vd. maddeleri hükümlerinden kaynaklanan davalar) sonucu verilen hüküm ve kararlar,

5.        Gabin, hata, hile ve ikrah gibi iradeyi sakatlayan sebeplere (BK.'nun 21. ile 23. vd. madde hükümlerinden kaynaklanan davalar) dayanılarak açılmış tapu iptal davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

6.        Bağış suretiyle tapuda gerçekleştirilen temliki tasarruflar hakkında, bağışlamadan rücu koşullarının gerçekleştiği, koşullu bağıştan koşulun yerine getirilmemesi nedeniyle rücu, rücu koşuluyla bağıştan vazgeçme nedenleri ileri sürülerek açılan davalar (BK.'nun 240, 241, 242, 243, 244 ncü maddelerinden kaynaklanan davalar) sonucu verilen hüküm ve kararlar,

7.        Ölünceye kadar bakma ve gözetme sözleşmesine bağlanarak yapılan temlikî tasarruflar hakkında açılmış, "sözleşmeye aykırılık" ya da "geçersizlik" iddiasını taşıyan tapu iptal davaları (BK.'nun 511 vd. maddeleri hükümlerinden kaynaklanan davalar) sonucu verilen hüküm ve kararlar,

8.        Tapuda vekil eliyle gerçekleştirilen temliki tasarruflara yönelik olarak vekaletin hile ile alındığı ve kötüye kullanıldığı iddiası ile açılan tapu iptal ve tescili davaları (BK. 386. vd. Maddelerinden kaynaklanan davalar) sonucu verilen hüküm ve kararlar,

9.        Hazine tarafından açılan, TMK.un 588. maddesine dayalı gaiplik ve buna bağlı tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

10.     İmar uygulaması (şuyulandırması) sonucu (3194 sayılı kanun m.18, 2981 ve 3290 sayılı kanunlar m.10/c m. Hükmü uyarınca) oluşan imar parsellerinin hukuki dayanağını teşkil eden idari işlemin idari yargıda iptal edilmesiyle yolsuz tescil durumuna düşen imar çap kayıtlarının iptali ile eski kadastral mülkiyet ve geometrik durumuna çevrilmesi isteğiyle açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

11.     Cemaat Vakıflarınca açılıp Asliye Hukuk Mahkemelerinden verilen tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

12.     Vakıfların, 5737 sayılı Yasanın 17 ve 30. maddesi uyarınca açmış oldukları tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

13.     Tapu kayıt maliki ile davacının aynı kişi olduklarının tespitine ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

14.     Tenkise ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararları,

İKİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Medeni Hukuk

Temel Görevi : Evlilik Hukuku / Miras Hukuku

1.        4721 sayılı Türk Medeni Kanununun Aile Hukuku başlıklı İkinci Kitabının, "Evlilik Hukuku" başlıklı 1. Kısmında yer alan hükümlerden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar

(8. H.D.nce bakılan mal rejiminden kaynaklanan davalar, 3. HD.nce bakılan nişan bozmadan kaynaklanan davalar ile münhasıran açılan nafaka davaları ve 6. HD.nce bakılan eşya davaları hariç olmak üzere)

2.        4721 sayılı Türk Medeni Kanununun Aile Hukuku başlıklı İkinci Kitabının, "Hısımlık" başlıklı 2. Kısmında yer alan hükümlerinden (TMK. m.321-395) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

(18. H.D.nce bakılan "Türk Medeni Kanununun m. 282 ila 320 : Hısımlık / 1. Bölüm, 1, 2, 3 ve 4. ayırımlar: kocanın babalığı, tanıma ve babalık, evlat edinme" hükümlerinden kaynaklanan davalar ile 3. H.D.nce bakılan ev başkanının sorumluluğundan (m.369) kaynaklanan davalar hariç olmak üzere)

3.        Mülga 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununa ve bu kanun yerine geçen 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununa göre işbu işbölümü cetvelinde gösterilen konularda yabancı mahkemelerden verilen aile hukukuna ve miras hukukuna ilişkin kararların tanınması ve tenfizi davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

4.        Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşmeye ve 5717 sayılı yasaya göre açılan çocukların mutad meskeni olan ülkeye iadesine ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

5.        2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununa göre korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili koruma kararları, bu kararların uzatılmasına veya kaldırılmasına ilişkin davalar ile 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununa göre; korunmaya muhtaç çocuklar hakkında verilen koruyucu ve destekleyici tedbir kararları,

6.        4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanuna dayanılarak alınan tedbirler,

7.        4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 3. Kitap : "Miras Hukuku" hükümlerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

(3. HD.nce bakılan vasiyetnameye ilişkin davalar, 1. HD.nce bakılan muris muvazaası nedeniyle tapu iptal-tescil ve tenkis davaları, 7. HD.nce bakılan mirasçılık belgesine ilişkin davalar ve 8. HD.nce bakılan miras taksim, miras payının devri ve miras sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil davaları hariç olmak üzere)

ÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Borçlar-Ticaret Hukuku

Temel Görevi : Sebepsiz Zenginleşme / Kusursuz Sorumluluk / Kira Tespiti

1.        Arada sözleşme ilişkisi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın BK.nun 61-67. maddelerine temas eden sebepsiz zenginleşmelerden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

2.        Taraflarının sıfatına (tacir olup olmadığına ve kiralayan ya da kiracı olup olmadığına) bakılmaksızın, kira sözleşmesinden kaynaklanan, kira tespiti davaları ile uyarlama davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar.

3.        Bağımsız olarak açılan haksız işgal tazminatı (ecrimisil) taleplerine ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

4.        Kusursuz sorumluluktan kaynaklanan davalar (BK- 55, 56, 58, TMK-369 vb.) sonucu verilen hüküm ve kararlar,

5.        Noterlerin hukuki sorumluluğuna ilişkin davalar,

6.        Diş tedavi, protez v.s. yapımından kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

7.        Estetik amaçlı ameliyatlardan doğan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

8.        Araç tamirine ilişkin davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,

9.        Fotoğraf ve video çekiminden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

10.     Kaynaklara, özel ve genel sulara ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

11.     4721 sayılı Türk Medeni Kanununun "Miras Hukuku" Başlıklı 3. Kitabında yer alan "Vasiyetname" hükümlerinden (T.M.K. m. 520-526, 542-544, 550-556, 557-559, 600-604 ve 595-597) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar.

12.     Boşanma davasından bağımsız olarak açılan her çeşit nafakaya ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

13.     Nişan bozmadan doğan hediyelerin geri alınması ve tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Borçlar / Ticaret Hukuku

Temel Görevi : Haksız Fiil Tazminatı

1.        Haksız eylemden kaynaklanan ve diğer dairelerin görevine girmeyen davalar (her türlü haksız eylem, haksız haciz, haksız ihtiyati tedbir, haksız şikâyet vs.den kaynaklanan tüm davalar) nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,

( 17. HD.nce bakılan trafik kazalarından kaynaklanan maddi hasara ilişkin tazminat davaları, 7. HD.nce bakılan tarafların tacirler arasında haksız eylemden kaynaklanan davalar, 7. HD.nce bakılan kaçak elektrik, su, doğalgaz kullanımından kaynaklanan davalar hariç olmak üzere)

2.        Trafik kazası sonucu oluşan cismani (bedensel) zarar ile ölüm nedeniyle destekten yoksun kalmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

3.        Taraflarının tacir ve işin ticari işletmeyle ilgili bulunmadığı, ceza hukuku açısından suç oluşturan eylemlerden kaynaklanan tazminat davaları (hırsızlık, öldürme, yaralama, hakaret vs.den kaynaklanan tüm davalar) sonucu verilen hüküm ve kararlar,

(17. HD.nce bakılan trafik kazalarından kaynaklanan maddi hasara ilişkin tazminat davalar hariç olmak üzere)

4.        Tarafların sıfatına bakılmaksızın basın yolu ile kişilik hakkına saldırıdan kaynaklanan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

5.        T.M.K. 24. ve B.K. 49. maddeleri gereğince kişilik haklarına saldırı nedeniyle açılan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

6.        Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmayan araç mülkiyetinin tespiti davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

7.        B.K. 18. maddesi gereğince muvazaa iddiasına ilişkin iptal davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

8.        Menkul eşyalara ilişkin alacak ve tespit davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

9.        Çevre kirlenmesinden kaynaklanan davalar, davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

10.     İş akdi ile çalışmayan kamu görevlilerinin çalıştığı kuruma karşı verdikleri zararlardan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

11.     2330 sayılı Nakdi Tazminat Kanunundan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

12.     Özel yasalardan kaynaklanan (Maden Kanunu, Taş Ocakları Nizamnamesi, Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu gibi) ve diğer hukuk dairelerinin görevi dışında kalan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,

13.     Orman Kanunundan doğan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

14.     3530 sayılı Tahkim Kanunundan doğan uyuşmazlıklar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar.

15.     İcra ve İflas Kanunu 5. maddesi gereğince icra memurlarının eylemi nedeniyle Adalet Bakanlığı aleyhine açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

16.     Tarafların tacir ve işin ticari işletmeyle ilgili bulunmadığı İcra ve İflas Kanununun 89.maddesinden kaynaklanan menfi tespit davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar

17.     Yedieminlerin sorumluluğuna ilişkin olup, sözleşmeden kaynaklanmayan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

18.     Tarafların tacir ve işin ticari işletmeyle ilgili bulunmadığı gemi siciline kayıtsız deniz araçlarının çarpışmasından doğan davalar,

19.     İdari yargı kararlarının uygulanmamasından doğan maddi ve manevi tazminat davaları,

20.     Hâkimlerin sorumluluğundan kaynaklanıp Devlet aleyhine açılacak davalar ile buna ilişkin rücu davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

(Ortak hükümler bölümünün 12. maddesinde yazılı davalar hariç olmak üzere)

21.     Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar.

BEŞİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı : Gayrimenkul Hukuku

Temel Görevi : Kamulaştırma / Devlet Tarafından Mülkiyet Hakkının İhlalinden

  Kaynaklanan Tazminat

1.        Genel Hükümler bölümünde yazılı "Birinci Grup"ta yer alan illerin merkez ve ilçelerinde bulunan mahkemeler tarafından, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunundan kaynaklanan (kamulaştırmasız elatma nedeniyle açılan tazminat davaları hariç olmak üzere) davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

2.        Kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan el atmanın önlenmesi, taşınmaz ve muhtesat bedellerinin tahsili davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

3.        Çiftçiyi Topraklandırma Kanunundan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

4.        İmar uygulaması sonucu bedele dönüştürülen taşınmaz bedelleri ile imar uygulaması sebebi ile oluşturulan ipotek bedellerinin artırılması ve eksiltilmesi ile ilgili davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

5.        Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat davaları (MK. 1007 md.) sonucu verilen hüküm ve kararlar,

6.        Tapu kaydının mahkeme kararıyla iptalinden kaynaklanan ve Devlet aleyhine açılan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

7.        775 sayılı Gecekondu Kanunundan Kaynaklanan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar.

ALTINCI HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Gayrimenkul Hukuku – Borçlar / Ticaret Hukuku

Temel Görevi : Kira Hukuku / Ortaklığın Giderilmesi / Vefa, Şufa ve İştira Hakları

1.        Kira ilişkisinden (hasılat kirası dahil) doğan tahliye davaları, tahliye davası ile birlikte görülen kira karşılığı ve tazminat davalarına ilişkin hüküm ve kararlar (6570 Sayılı Yasa m. 7, Borçlar Kanunun 249- 250- 251- 256- 260 -262-285-287-288 ),

2.        İcra İflas Kanununun 10. Bab'ında (Kira alacağı ve tahliyeye ilişkin takip) düzenlenen itirazın kaldırılması davaları ile bu davayla birlikte açılan ve buna bağlı olarak tahliyeye ilişkin İcra Tetkik Merciince verilecek hüküm ve kararlar,

3.        Taraflarının sıfatına bakılmaksızın (tacirler arası kira ilişkisi dahil), kira ilişkisinden kaynaklanıp (hasılat kirası dahil) kiracı, kiralayan veya mülk sahibi tarafından açılan davalar (kiracılığın tespiti, menfi tespit, itirazın iptali, alacak ve tazminat davaları) sonucu verilen hüküm ve kararlar,

(3. H.D.nce bakılan kira tespit ve uyarlama davaları hariç olmak üzere)

4.        Hasılat kirası hükümlerine tabi ticari işletme kiralanmasından kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,

5.        Kira alacağı nedeniyle başlatılan takipler üzerine icra mahkemelerince verilen itirazın kaldırılması kararları,

6.        Şuf'a, iştira ve vefa haklarına ilişkin davalar sonucu (T.M.K. m. 732, 733, 734, 735, 736) verilen hüküm ve kararlar,

7.        Paydaşlar veya mirasçılar arasında taşınır ve taşınmaz malların taksimi ve şüyuunun giderilmesi ( T.M.K. m. 696-699 ) davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

8.        Elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi istemli davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

9.        Boşanmadan bağımsız olarak açılan, karı-koca arasında, Borçlar Kanunundan kaynaklanan eşya davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

YEDİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Gayrimenkul / Borçlar-Ticaret

Temel Görevi : Kadastro Hukuku / Abonelik sözleşmeleri / Adi Ortaklık

1.        3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 24. maddesi uyarınca kurulan Kadastro Mahkemelerinin verdikleri hüküm ve kararların 1/2'si (diğer yarısı 16. HD.ne ait olmak üzere)

(20. HD.nce bakılan, Hazinenin ya da Orman İdaresinin taraf olduğu ve orman yönünden değerlendirme yapılması gerekli olan davalar, 16. H.D.nce bakılan 2981 (imar), 2859 (yenileme kadastrosu) sayılı yasalardan ve 3402 sayılı kadastro kanununun 22/a maddesinden (yenileme kadastrosu) kaynaklanan davalar ile 16. H.D.nce bakılan 2/B alanlarına ilişkin kullanım kadastrosundan kaynaklanan davalar hariç olmak üzere)

2.        4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile diğer genel kanun hükümlerine, 3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun 19. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 19. maddesinin 12. fıkrası hükümlerine göre, taşınmaz üzerinde bulunan yapı, ağaç ve benzeri muhtesatın aidiyetinin tespiti istemiyle açılan her türlü davalar sonucunda genel mahkemelerce verilen hüküm ve kararlar,

3.        Tacirler arasında haksız fiilden kaynaklanan (trafik kazalarından kaynaklanan davalar hariç) tazminat, itirazın iptali ve menfi tespit davaları sonucunda verilen hüküm ve kararlar,

(17. H.D.nce bakılan trafik kazalarından kaynaklanan maddi hasarlara ilişkin davalar ile 4. H.D.nce bakılan trafik kazalarından kaynaklanan bedensel zararlar ile destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin davalar hariç olmak üzere)

4.        4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 598. maddesi hükmüne dayanılarak açılmış mirasçılık belgesi, atanmış mirasçı belgesi veya vasiyet alacaklısı belgesi verilmesi ya da mirasçılık belgesinin iptali istemiyle açılmış davalar sonucunda verilen hüküm ve kararlar,

5.        Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın kaçak elektrik, kaçak su ve kaçak doğalgaz kullanma nedeniyle açılan tazminat, itirazın iptali ve menfi tespit davaları sonucunda verilen hüküm ve kararlar,

6.        Tarafların sıfatına bakılmaksızın su, elektrik, doğalgaz, telefon ve internet aboneliği sözleşmelerinden kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,

7.        Tarafların sıfatına bakılmaksızın atık su bedelinden kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar.

8.        Tarafların sıfatına bakılmaksızın adi ortaklıktan kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar

SEKİZİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Gayrimenkul Hukuku

Temel Görevi : Zilyetlik Hukuku

1.        Kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle TMK. 713/1. maddesine dayalı tapusuz taşınmazların tescili hakkında verilen hüküm ve kararlar,

2.        3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17. maddesine dayalı ve aynı kanunun 12. maddesi gereğince açılan tescil ile tapu iptali ve tescil davaları,

3.        Tapusuz taşınmazların zilyetliğe dayanılarak mülkiyet veya zilyetliğin tespiti hakkında açılan davalar (TMK.m.713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu m. 14, 17) sonucu verilen hüküm ve kararlar,

4.        T.M.K. m. 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen, yalnızca zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

5.        TMK. 713/2. maddesine dayalı tapulu taşınmazların tapu iptali ve tescili hakkında verilen hüküm ve kararlar,

6.        Hazinenin mülkiyet hakkına ya da "Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlardan olduğu" iddiası ile açtığı davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,

(16. HD.nce bakılan, genel kadastro sonucu oluşmuş tapu kayıtlarının, kadastro öncesi neden olarak tapu kaydına dayanılarak iptal ve tescili davaları ile yine 16. HD.nce bakılan, kadastro harici bırakılan yerlerin 3402 Sayılı Kanunun 18. maddesi hükmü gereğince Hazine adına tescili istekli davalar hariç olmak üzere)

7.        Genel Kadastro Komisyonlarınca yapılan tespit ve sınırlandırma, Toprak Komisyonlarınca yapılan belirtmeye dayanılarak kesinleşmiş sicillere karşı açılan tapu iptali ve tescil istekleri hakkında verilen hükümler (TMK. m.713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu m. 14),

(16. HD.nce bakılan, genel kadastro sonucu tapu kaydı oluşmuş, sınırlandırılmış taşınmazlar hakkında, kadastro öncesi neden olarak tapu kaydına dayanılarak açılan iptal ve tescil istemli davalar hariç olmak üzere)

8.        Eşler arasında mal rejimlerinden kaynaklanan (T.M.K. m.202-281) davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

9.        4721 sayılı T.M.K.nun 676, 677, 678. maddelerinden kaynaklanan miras taksim sözleşmesi ve miras payının devri sözleşmesine dayanan tapu iptal ve tescil davaları ile aynı yasanın 527 ve 528. maddelerinde yer alan miras sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

10.     Rehnin (menkul ve gayrimenkul) paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takiplerle ilgili olarak alacaklı, borçlu ve ipotek veren üçüncü kişinin itiraz ve şikayetleri üzerine İcra Mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar,

11.     2004 sayılı İ.İ.K.nun 24 ve müteakip maddelerinde düzenlenen ilamların icrası yolu ile yapılan takiplerle ilgili olarak alacaklılar, borçlu ve üçüncü kişilerin İcra Mahkemelerine yapmış bulundukları şikayet ve itirazları sonucu İcra Mahkemesince verilen hüküm ve kararlar,

DOKUZUNCU HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku

Temel Görevi : İş Hukuku

Aşağıda yazılı davalarla ilgili ve İş Mahkemelerince verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesi Yargıtay 9. ve 22. Hukuk Daireleri arasında eşit olarak paylaşılmak suretiyle yapılır:

1.        4857 sayılı İş Kanunundan kaynaklanan davalar,

(10. ve 21. H.D.nce bakılan, Kanunun 77. maddesine dayalı iş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat davaları ile bunlarla birlikte açılan işçilik alacaklarına ilişkin davalar ve hizmet tespiti ile birlikte açılan işçilik alacaklarına ilişkin davalar hariç olmak üzere)

2.        4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında 818 sayılı Borçlar Kanunundan kaynaklanan davalar,

3.        5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,

4.        854 sayılı Deniz İş Kanunundan kaynaklanan davalar,

5.        4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunundan kaynaklanan davalar,

6.        4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında iş sözleşmesi kapsamında 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanundan kaynaklanan davalar,

7.        2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunun Ek 2.maddesi gereğince kurulan Vakıf Üniversiteleri öğretim elemanları ile üniversite arasında İş Kanunu ve iş sözleşmesinden kaynaklanan davalar,

8.        4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında 6772 sayılı Kanunda öngörülen ilave tediye alacağından kaynaklanan davalar,

9.        2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunundan ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan davalar,

10.     2821 sayılı Sendikalar Kanunundan kaynaklanan davalar,

11.     4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunundan kaynaklanan davalar, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunundan kaynaklanan davalar,

(Ek 1. madde kapsamında ücret garanti fonu ve Ek 2. madde kapsamındaki kısa çalışma ödeneğine ilişkin uyuşmazlıklar hariç olmak üzere),

12.     Tarafların sıfatına bakılmaksızın, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 21.maddesi kapsamında iş kaybı tazminatından kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin davalar,

13.     4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında İcra ve İflas Kanununun 67. maddesi gereğince açılan itirazın iptali davaları, m.72 gereğince açılan menfi tespit davaları ve istirdat davaları ile iş sözleşmesinin yapılması veya devamı sırasında işçiden alınan senedin iptali davaları,

14.     İşe iade kararının sonucuna bağlı fark ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağından doğan davalar

ONUNCU HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku

Temel Görevi : Sosyal Güvenlik Hukuku

1.        4857 sayılı İş Kanununun 65. maddesinde yer alan kısa çalışma ödeneği ve primleri ile anılan kanunun 33. maddesi uyarınca hükme bağlanan ücret garanti fonu primleri ile ilgili uyuşmazlıklara ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

2.        Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından açılan rücu davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

3.        Aşağıda yazılı davalarla ilgili İş Mahkemelerince verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesi Yargıtay 10. ve 21. Hukuk Daireleri arasında eşit olarak paylaşılmak suretiyle yapılır:

1.        5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunundan kaynaklanan davalar,

2.        506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunundan kaynaklanan davalar,

3.        5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunundan kaynaklanan davalar,

4.        1479 sayılı (Bağ-Kur) Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunundan kaynaklanan davalar,

5.        2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunundan kaynaklanan davalar,

6.        2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunundan kaynaklanan davalar,

7.        2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanunundan kaynaklanan davalar,

8.        2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,

9.        2147 sayılı Yurt Dışında Çalışan Türk Vatandaşlarının, Yurt Dışında Çalışma Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,

10.     3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,

11.     6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunu (Sosyal Güvenlik Kurumunun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsiline ilişkin olarak) uyarınca yapılan takiplerden kaynaklanan tüm davalar (ödeme emrine itiraz, menfi tespit, haczin kaldırılması, haczedilemezlik),

12.     5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkına Kanundan kaynaklanan davalar.

ONBİRİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Borçlar / Ticaret Hukuku

Temel Görevi : Ticaret Hukuku / Sigorta Hukuku

1.        Türk Ticaret Kanunu'nda yer alan Ticari İşletme, Ticaret Sicili ve Unvanı, Haksız Rekabet, Ticari Defterler, Cari Hesap İlişkisi, Ticari İşler Tellallığı ve Acente, Şirketler (Anonim, Limitet, Kolektif ve Komandit), Kıymetli Evrak (Poliçe, Bono, Çek ve diğerleri), Yolcu ve Eşya Taşıma, Deniz Ticareti (Gemi, Donatma İştiraki, Deniz Kazaları, Deniz Taşımaları), Sigorta (Hayat, Mal, Sorumluluk ve Deniz Sigortaları) ve ilişkilerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

(Aşağıda yazılı davalar hariç olmak üzere:

o        7. HD.nce bakılan, tacirler arasındaki haksız fiilden kaynaklanan tazminat davaları ile abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan davalar,

o        6. HD.nce bakılan, Borçlar Kanunu'ndaki hasılat kirası hükümlerine tabi ticari işletme kiralanmasından kaynaklanan davalar,

o        6. HD.nce bakılan, tarafların sıfatına bakılmaksızın, kira sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve tazminat davaları,

o        3. HD.nce bakılan, kira sözleşmesinden doğan uyarlama davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar)

o        17. HD.nce bakılan, TTK.nun 1301 nci maddesinden kaynaklanan ve kasko sigortasıyla ilgili rucuan tazminat davaları ile sigortalının kendi trafik ve kasko sigortacısına, trafik sigortacısının kendi sigortalısına karşı açtığı tazminat davaları ile taşıma ilişkisi dışındaki ve sigortanın taraf olup olmamasına bakılmaksızın, her türlü cismani ve maddi zararlı trafik kazalarından doğan davalar.)

2.        Türk Medeni Kanunu'nda yer alan, rehin karşılığında ikraz ile meşgul olma (T.M.K. m. 876-883) işlerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

3.        Borçlar Kanunu'nda yer alan, işletmenin satılma veya değiştirilmesi (B.K. m. 179-180), ticari neşir mukavelesi (B.K. m. 372-385), itibar mektubu ve emri komisyonu (B.K. m.399-403), ticari mümessil ve vekiller (B.K. m. 449-456), ticari nitelikteki havale (B.K. m. 457-462), vedia (B.K. m. 463 vd) ilişkilerinden kaynaklanan alacak davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

4.        Taraflarının sıfatına bakılmaksızın, 556 sayılı Markaların Korunması, 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnameler ile Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

5.        Bankalar Kanunu, Ticari İşletme Rehni Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu, Sigorta Murakabe Kanunu, 5941 sayılı Çek Kanunu'ndan kaynaklanan alacak davaları,

6.        T.T.K.nun 1460. maddesi kapsamında kalan şirketler hukuku, taşıma hukuku ve sigorta hukukundan kaynaklanan İ.İ.K.nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali ve yine İ.İ.K.nun 72 nci maddesinden doğan borçlu olmadığının tespiti davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

ONİKİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Borçlar / Ticaret Hukuku

Temel Görevi : İcra ve İflas Hukuku

1.        2004 sayılı İ.İ.K.nun 16. maddesi uyarınca icra müdürlüklerinin işlemlerine karşı alacaklı, borçlu ve üçüncü kişilerin icra mahkemesine şikayet yolu ile başvuruları sonucu İcra Mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar,

(8. H.D.nce bakılan Rehnin (menkul ve gayrimenkul) paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takiplerle ilgili olarak alacaklı, borçlu ve ipotek veren üçüncü kişinin itiraz ve şikayetleri üzerine İcra Mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar ile 2004 sayılı İ.İ.K.nun 24 ve müteakip maddelerinde düzenlenen ilamların icrası yolu ile yapılan takiplerle ilgili olarak alacaklılar, borçlu ve üçüncü kişilerin İcra Mahkemelerine yapmış bulundukları şikayet ve itirazları sonucu İcra Mahkemesince verilen hüküm ve kararlar, hariç olmak üzere)

2.        Genel haciz yolu ile yapılan icra takiplerine karşı borçluların vaki itirazları üzerine alacaklıların İ.İ.K.nun 68, 68/a ve 68/b maddeleri uyarınca itirazların kaldırılması için başvurusu üzerine İcra Mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar,

3.        Kambiyo senetlerine (çek, poliçe, bono) mahsus haciz yolu ile yapılan icra takiplerine karşı borçluların İ.İ.K.nun 169, 170 ve 170/a maddeleri uyarınca borca, imzaya itirazları ile şikayetler nedeniyle icra tetkik mercilerine yazılı başvuruları üzerine İcra Mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar,

4.        İcra İflas Kanunu uyarınca yapılan icra takipleri sonucu icra müdürlüklerince cebri icra yolu ile satılan menkul ve gayrimenkul mallarla ilgili satışlar sonucu borçlu, alacaklı ile üçüncü kişilerin icra tetkik mercilerine yapmış oldukları şikayet sonucu verilen hüküm ve kararlar ile Sulh Hukuk Mahkemelerince şüyu'un satılarak giderilmesine dair kararlar sonucu satış memurluklarınca satılan gayrimenkullerle ilgili Sulh Hukuk Mahkemelerine açılan ihalenin feshi davaları ve 6183 sayılı Yasanın 99. maddesi uyarınca yapılan şikayet sonucu İcra Mahkemesince verilen taşınmaz ihalesinin feshi ile ilgili hüküm ve kararlar,

5.        Taşınmazın ihalesi üzerine İ.İ.K.nun 135/2. maddesine göre borçluya, taşınmaz başkaları tarafından işgal edilmekte ise, bu kişilere çıkarılan tahliye emrine yönelik şikayetler üzerine İcra Mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar,

6.        2004 sayılı İ.İ.K.nun 71. maddesi uyarınca İcra Mahkemelerince verilen takibin iptali ve taliki ile ilgili hüküm ve kararlar,

7.        Borçluların icra takibi ile ilgili icra müdürlüklerince yapılan icra tebliğleri ile ilgili İcra Tetkik Mercilerine açmış bulundukları usulsüz tebligatlarla ilgili şikayetleri nedeniyle verilen hüküm ve kararlar ile borçluların, İcra İflas Kanunu'nun 65. maddesi uyarınca verdikleri gecikmiş itiraz talepleri ile ilgili İcra Mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar,

8.        Hacizle ilgili olarak borçluların, İcra Mahkemesine açmış bulundukları haczedilmezlik şikayetleri ve alacaklıların İ.İ.K.nun 89. maddesi uyarınca borçluların üçüncü kişilerdeki alacakları ile ilgili 1. ve 2. haciz ihbarnamelerine karşılık üçüncü kişilerin İcra Mahkemelerine vaki şikayetleri üzerine İcra Mahkemesince verilen hüküm ve kararlar ile sözü edilen maddenin 4. fıkrası uyarınca üçüncü kişinin tazminatla mahkûm edilmesi isteği üzerine İcra Mahkemesince verilen hüküm ve kararlar,

ONÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Borçlar / Ticaret Hukuku

Temel Görevi : Sözleşme Hukuku / Tüketici Hukuku

1.        Borçlar Kanununun ikinci kısmında yer alan sözleşmelerden (İstisna akdi hariç akdin muhtelif nevilerinden) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

2.        Özel kanunlara göre yapılan sözleşmelerden doğan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

(7. H.D.nce bakılan abonelik sözleşmeleri, 18. H.D.nce bakılan eğitim tazminatları ile 11. ve 15. H.D.nin görevlerine giren davalar hariç olmak üzere)

3.        4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kalan ve Tüketici Mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar,

4.        5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu uyarınca bankalarca genel mahkemelerde açılan alacak, itirazın iptali ve menfi tespit davaları sonunda verilen hüküm ve kararlar,

5.        İmalatçının sorumluluğuna ilişkin davalar (Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. maddesine göre sorumlu olan ve sorumlu olmasına rağmen tüketici ile akdi ilişkisi bulunmayan imalatçı, ithalatçı, bayi ve acente arasında doğan davalar dahil) sonucu verilen hüküm ve kararlar,

6.        Alacağın temliki ve borcun naklinden doğan davalara ilişkin olarak verilen hüküm ve kararlar.

(11. ve 15. Hukuk dairelerinin görevine giren davalar hariç olmak üzere)

ONDÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Gayrimenkul Hukuku

Temel Görevi : Sınırlı Ayni Haklar, Şahsi Haklar / Kamu Orta Malları / Gayrimenkul Mülkiyetinin Sınırları

1.        Sınırlı ayni haklara ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

(6. Hukuk Dairesince bakılan şufa, iştira, vefa haklarına dayanılarak açılanlar ile diğer hukuk dairelerinin görevlerine giren davalar hariç olmak üzere

2.        Kamu orta mallarından mera, yaylak, kışlak iddiası ile açılan davalar sonucu genel mahkemelerden verilen hüküm ve kararlar,

3.        Şahsi haklara dayalı ve taşınmaz mallarla ilgili:

1.        Satış vaadi sözleşmelerine dayalı tapu iptali ve elatmanın önlenmesi davaları,

2.        Yükleniciden haricen satın alınan bağımsız bölüme ilişkin olup, 30.09.1988 tarihli 1987/2 E. 1988/2 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına dayalı tapu iptali ve tescil davaları,

3.        Tahsis kararlarına dayalı elatmanın önlenmesi ve tapu iptali ve tescil davaları,

4.        İnanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davaları (05.02.1947 tarihli 20/65 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı),

5.        Ölünceye kadar bakma aktine dayalı tapu iptali ve tescil davaları,

Sonucu verilen hüküm ve kararlar

4.        4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 724, 725 ve 729. maddelerine dayalı (temliken tescil) tapu iptali ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

5.        Ferman ve hüccet gibi tasarruf belgelerinin sahteliği nedeniyle açılan iptal davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

6.        4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1027. maddesi gereğince tapuda isim ve soyadı düzeltilmesi istemli davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

7.        Karz (ödünç) ipoteklerinin kaldırılması ile ilgili davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

8.        Geçit ve mecra hakkı ile ilgili davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

9.        Su yoluna vaki müdahalenin meni ve iptal davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

10.     Mülkiyet hakkına dayalı olup, mülkiyeti uyuşmazlık konusu olmayan tapuda yazılı şerhin ve ipoteğin kaldırılmasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

11.     5520 sayılı Kanunla değişik Tapu Kanununun 31. maddesi uyarınca açılan tapuda sınır ve yüzölçümü düzeltilmesine ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

12.     Tapu kaydına bağlı taşınmazlarda, Türk Medeni Kanununun 737. maddesine dayalı komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesine ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

13.     Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

ONBEŞİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Borçlar / Ticaret Hukuku

Temel Görevi : Eser Sözleşmesi

1.        İşin niteliği ve tarafların sıfatına bakılmaksızın bütün istisna (eser) sözleşmelerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen (BK.nun 355-376. maddelerine göre) hüküm ve kararlar,

(23. H.D.nce bakılacak olan arsa payı ya da kat karşılığı inşaat sözleşmelerinden kaynaklanan davalar ile 3. H.D.nce bakılacak olan "Diş tedavi, protez v.s, estetik amaçlı ameliyatlar, araç tamiri ile fotoğraf ve video çekiminden kaynaklanan davalar hariç olmak üzere)

ONALTINCI HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Gayrimenkul Hukuku

Temel Görevi : Kadastro Hukuku / İmar Hukuku

1.        3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 24. maddesi uyarınca kurulan Kadastro Mahkemelerinin verdikleri hüküm ve kararların 1/2'si (diğer yarısı 7. HD.ne ait olmak üzere),

(20. HD.nce bakılan ve orman yönünden değerlendirme yapılması gerekli olan davalar ile 16. Hukuk Dairesince bakılacak olan 2981, 2859 sayılı yasalardan ve 3402 sayılı kadastro kanununun 22/a maddesinden kaynaklanan davalar ile 2/B alanlarına ilişkin kullanım kadastrosu hariç)

2.        7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun uyarınca yapılan "Afet Kadastrosu"ndan kaynaklanan tüm davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

3.        Kadastro öncesi nedenle ve tapu kaydına dayanılarak, genel kadastro sonucu tapu kaydı oluşmuş ya da kamu orta malı (mera, yaylak, kışlak, genel harman yeri) olarak sınırlandırılmış taşınmazlar hakkında, tapu iptal ve tescil istemiyle (3402 sayılı yasanın 12. maddesi uyarınca) genel mahkemelerde açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

4.        2859 sayılı Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenilenmesi Hakkındaki Kanun ile 3402 sayılı yasanın 22/a maddesi uyarınca yapılan yenileme kadastrosundan kaynaklanan davalar sonucu Kadastro Mahkemeleri ya da genel mahkemeler tarafından verilen hüküm ve kararlar,

5.        Kadastro harici bırakılan ve hakkında kadastro tutanağı düzenlenmeyen taşınmazlar hakkında tapu kaydına dayalı olarak açılan tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

6.        Hazine tarafından, kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazlar hakkında, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesi uyarınca, Hazine adına tescil istemiyle açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

7.        3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesine dayalı olarak açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

8.        2981 sayılı kanundan doğan uyuşmazlıklar ile ilgili olarak açılan davalar nedeniyle Kadastro Mahkemeleri ya da Genel Mahkemelerce verilen hüküm ve kararlar,

(1. H.D.nce bakılan imar uygulaması sonucu oluşan imar parsellerinin hukuki dayanağını teşkil eden idari işlemin iptal edilmesiyle yolsuz tescil durumuna düşen imar çap kayıtlarının iptali ile eski kadastral mülkiyet ve geometrik durumuna çevrilmesi isteğiyle açılan davalar hariç olmak üzere)

9.        2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkındırılması ve Desteklenmesi Hakkındaki Kanun uyarınca yapılan kullanım kadastrosuna ilişkin davalar nedeniyle genel mahkemeler ile Kadastro Mahkemelerinden verilen hüküm ve kararlar,

10.     5831 sayılı yasanın 8. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen Ek-4. madde uyarınca 2/B alanlarında yapılan kullanım kadastrosundan (6831 sayılı yasanın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılan alanlarda, taşınmaz üzerindeki zilyetlik ve muhdesatın aidiyetinin belirlenmesi) kaynaklanan davalar nedeniyle Kadastro Mahkemeleri ile genel mahkemelerce verilen hüküm ve kararlar,

ONYEDİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Borçlar / Ticaret Hukuku

Temel Görevi : Trafik Kazaları (Tazminat – Sigorta) / Merci Tayini

1.        Trafik kazası sonucu oluşan maddi hasara ilişkin tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve karar,

2.        6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1301. maddesinden kaynaklanan ve kasko sigortası ile ilgili rücuan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

3.        Sigortalının kendi trafik kasko sigortasına, trafik sigortasının da kendi sigortalısına karşı açtığı tazminat davaları ile taşıma ilişkisi dışındaki ve sigortanın taraf olduğu her türlü cismani ve maddi zararlı trafik kazalarından doğan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,

4.        İcra İflas Kanunu ve 6183 sayılı kanundan kaynaklanan tasarrufun iptali davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

5.        6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanundan doğan ve diğer dairelerin görev alanına girmeyen her türlü davalara ilişkin hüküm ve kararlar,

6.        2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 96 ve devamı maddelerine göre hacizden doğan ve İcra Tetkik Merciince karara bağlanan istihkak davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

7.        İcra mahkemeleri tarafından genel hükümler çerçevesinde görülen istihkak davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,

8.        Kesinleşen takip sonucu icra müdürlüklerinin haczin uygulanması işlemlerine yönelik şikayetler üzerine İcra Mahkemeleri (İİK.nun 96, 97, 99. maddeleri) tarafından verilen hüküm ve kararlar,

9.        Adli Yargı içinde, yargı yeri belirlenmesine ilişkin ihtilaflar nedeniyle yargı yerinin belirlenmesi (merci tayini),

ONSEKİZİNCİ HUKUK DAİRESİ

İhtisas Alanı: Gayrimenkul Hukuku / Medeni Hukuk

Temel Görevi : Kat Mülkiyeti – Kişiler Hukuku – Hısımlık – Vesayet - Kamulaştırma

1.        634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili davalara ilişkin hüküm ve kararlar,

2.        Paylı mülkiyete ya da elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlarda paydaşlardan veya birlikte malik olanlardan birinin, taşınmaz mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesini istediği ortaklığın giderilmesi davaları (634 sayılı Yasanın 12. maddesi) sonucu verilen hüküm ve kararlar,

3.        Birden çok parsel üzerinde yer alan toplu konut ve diğer yapıların ortak yönetiminden kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

4.        Genel hükümler bölümünde yazılı "İkinci Grup"ta yer alan illerin merkez ve ilçelerinde bulunan mahkemeler tarafından, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunundan kaynaklanan (kamulaştırmasız elatma nedeniyle açılan tazminat davaları hariç olmak üzere) davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

5.        4721 sayılı T.M.K.nun Kişiler Hukuku başlıklı 1. Kitabının "Gerçek Kişiler" başlıklı 1. Kısmında yer alan maddelerden (T.M.K. m. 8-46) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

6.        5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu uyarınca nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

7.        4721 sayılı T.M.K.nun Kişiler Hukuku başlıklı 1. Kitabının "Tüzel Kişiler" başlıklı 2. Kısmında yer alan maddelerden (T.M.K. m. 47-117) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

8.        4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 56 ila 100. maddeleri ile 5253 sayılı Dernekler Kanunu hükümlerine göre açılmış derneklerin feshi, derneğin sona erdiğinin tespiti gibi dernekler hukukundan kaynaklanan her türlü dava sonucunda verilen hüküm ve kararlar,

9.        Meslek kuruluşları (Esnaf Odaları, Ticaret Borsaları, Siyasi Partiler gibi) ve bu kuruluşlarla üyeleri arasında çıkan ve dernekler hukuku hükümleri uygulanmayan uyuşmazlıklara ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

10.     4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 101 ve devamı maddeleri kapsamında kalan Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıfların kuruluş ve tescil işlemleri, vakıf senedinin düzenlenmesi ve değiştirilmesi, vakfın teşkilatı (örgütü), denetimi, yöneticilerin azli, vakıf yönetiminin amacının ve mallarının değiştirilmesi, vakfın sona ermesi ve tasfiyesi; ayrıca, Osmanlı döneminde kurulan ve 5737 sayılı Vakıflar Yasasına tabi olan vakıflarda vakfiye şartı gereği vakıf evladı veya ilgilisi olduğunun ya da tevliyete hak kazandığının tespiti ile vakfın gelir fazlasından yararlanma (intifa) haklarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin hüküm ve kararlar,
#517
Merhabalar. Aşağıdaki Yargıtay Kararlarına uygun bir çözüm bulunabilir. Kolay gelsin...

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/17619
K. 2005/17739
T. 22.9.2005

6762/m. 688
2004/m. 170

DAVA : Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Takip dayanağı bononun tanzim tarihinin 18.05.2000 olduğu tartışmasızdır. Bononun üst bölümünde ve vade yazılı kısmında vade tarihi 30.07.2000 olarak yazılmış ve aynı tarih bono metnindeki vade kısmında da belirtilerek dayanak bono usulüne uygun olarak düzenlenmiştir.
Bonoda tanzim tarihi 18.05.2000 olarak yazıldığı ve bu tarihin ayrıca bononun üst kısmında, "tediye tarihi" kısmında tekrar edildiği görülmektedir. Tanzim tarihinin bu şekilde ve tediye tarihi bölümünde tekrar edilmiş olması, 2. bir vade tarihi olarak kabul edilemeyeceği için bononun vasfını etkilemez ( Dairemizin 24.04.2003 T. 2003/6584 E. - 9218 K. 7, HGK 07.03.1990 gün ve 1989/68 E. - 1990/154 K. sayılı kararları ).
O halde, takip dayanağı senet bono vasfında olduğuna göre, mahkemece borçlunun diğer itiraz nedenlerinin incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde takibin iptali yolunda hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 22.09.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1989/12-681
K. 1990/154
T. 7.3.1990

2004/m.170
6762/m.615

DAVA: Taraflar arasındaki "itirazın kaldırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 7. İcra Hakimliği`nce itirazın muvakkaten kaldırılmasına dair verilen 8.11.1985 gün ve 1984/1462-1985/1833 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 30.10.1986 gün ve 1985/1160-11385 sayılı ilamı: ( ... Sair temyiz itirazları yerinde değilse de takip dayanağı bonoda 22.11.1982 ve 15.12.1982 olarak iki vade mevcuttur. 22.11.1982 tarihinin ayrıca tanzim tarihi de olması bonoda iki vade mevcudiyetini ortadan kaldırmaz. TTK.nun 615. maddesi 4. fıkrası son cümlesi ve İİK.nun 170/a maddesi gereğince bu hususun re`sen nazara alınıp kambiyo senetlerine mahsus özel yolla yapılan takibin iptaline karar verilmek gerekirken işin esasının tetkiki ile karar verilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR: Takip Konusu emre muharrer senedin tanzim tarihinin 22.11.1982 olduğu tartışmasızdır. Senet metninde vade ve hululü vade başlıkları altında 22.11.1982 ve 15.12.1988 tarihleri yazılmıştır. Gerçekten TTK.nun 615. maddesinin son fıkrasında birden fazla vade taşıyan bu tür senetlerin emre muharrer senet sayılamayacağı hükme bağlanmıştır. Ne var ki takip dayanağı senet metninde vade olarak yazı ile hululü vade tarihinde gösterilen 15.12.1982 tarihi yazılmıştır. Senedin tanzim tarihinin vade tarihi olamayacağı da kuşkusuzdur. Olayda tartışmasız olan 22.11.1982 tanzim tarihi hululü vade tarihi yanında ayrıca yer alan vade sütununda gösterilmiş olması mükerrer vade tarihi değil, senet tanzim tarihinin tekrarı olduğu duraksanmayacak biçimde anlaşılmaktadır. Bu itibarla merci hakimliğince takip dayanağı senedin bono vasfında bulunduğuna ilişkin direnmesi yerindedir.

Ancak işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmediğinden dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan diğer yönler incelenmek üzere dosyanın 12. Hukuk Dairesine gönderilmesine, yapılan ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
#518
Merhabalar. Borçlar Kanunu'nun 147. maddesi gereğince "Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar" beş yıllık zamanaşımı süresine tabi kılınmıştır. Ağır kusur varsa, zamanaşımı süresi on yıldır. Eser sözleşmesi denildiğinde ilk akla gelen inşaat ve özellikle de kat karşılığı inşaat sözleşmeleridir. Şayet müteahhidin çatı yapımında bir kusuru varsa, yani gerekli malzemeler gerektiği şekilde kullanılmadan kusurlu/hatalı olarak çatı yapılmışsa, elbette müteahhidin hukuken sorumluluğu söz konusu olacaktır. Bu durumda müteahhide karşı dava açılabilir. Kolay gelsin...
#519
Merhabalar.

Alıntı YapBanka kredi kartı borçlarında anladığım kadarıyla her icra, dava vb. işlemde zamanaşımı süresi sıfırlanıyor.

Hukukta hemen hemen her konunun derinliklerine indiğinizde bir yığın istisnalar ve genel kuraldan ayrışan özel durumlarla karşılaşırsınız. Bu meselede de benzer bir durum söz konusu. İcra dosyasından yapılan her işlem zamanaşımını kesmez, yani bazı işlemlerin süreyi kesme özelliği yoktur ama genel hatlarıyla evet, meseleyi doğru anlamışsınız.

Alıntı YapBanka kredi kartı borçlarında anladığım kadarıyla her icra, dava vb. işlemde zamanaşımı süresi sıfırlanıyor. Bu sıfırlamalar yüzünden borç ömür boyu devam ediyor, öyle değil mi? Şu sitede okuduğum kadarıyla bireysel iflas sistemi gelecekmiş. Bu sistem gelince borcunu ödeyemeyenin borcu kapanmış mı olacak?

Bireysel iflas kurumu kısmen de olsa hukukumuzda mevcut. Kural olarak sadece tacirler iflasa tabidir. Tacirin gerçek ya da tüzel kişi olması sonucu değiştirmez. Tacirin sadece ticari borçlarından dolayı değil, her tür borçlarından dolayı da iflası istenebilir. Bu durumda özellikle gerçek kişi tacirlerin, adi borçlarından (yani ticari olmayan borçlarından) dolayı iflas etmesi de mümkündür. İİK.m.43'e göre, iflas yolu ile takip ancak TTK gereğince tacir sayılan veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi olanlar ile özel kanunlarına göre tacir olmadıkları halde iflasa tabi bulundukları bildirilen gerçek veya tüzel kişiler hakkında yapılır. Kanun koyucu özel bazı hükümlerle, tacir olmayan kişilerin de iflas yoluyla takibini kabul etmiştir. Kendilerine tacir görüntüsü vermiş oldukları için tacir gibi sorumlu olanlar iflasa tabidir. Keza kollektif ve komandit şirket ortakları şirketin borçları nedeniyle iflasa tabidir. Bu ortaklar sadece şirket borçları nedeniyle iflas ettirilebilir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 110/I maddesine göre, bir bankanın yöneticilerinin veya denetçilerini kanuna aykırı karar ve işlemleri ile banka hakkında 71.madde (faaliyet izninin kaldırılması veya Fona devri vs.) hükümlerinin uygulanmasına neden olduklarının tespiti halinde, bankaya verdikleri zararla sınırlı olarak Fon Kurulu kararına dayanılarak ve fonun talebi üzerine şahsen iflaslarına mahkeme tarafından karar verilebilir. Sermaye Piyasası Kurulu'nun talebiyle şirketin tedrici tasfiyeye girmesine ya da iflasına kanuna aykırı karar ve işlemleriyle neden olan, yönetim kurulu başkan ve üyelerinin (eski ya da halen görevde olan), imzaya yetkili yöneticileri, şirket esas sermayesinin %10'undan fazla paya sahip olan ortakların ve yatırım fonu yöneticilerinin şahsen iflası istenebilecektir. Ayrıca ticareti terk etmiş olan tacirler de bir yıl süreyle iflasa tabidir. Bunun gibi, halihazırda uygulanmakta olan bireysel iflas kurumuna ilişkin kimi hükümler mevzuatımızda mevcuttur.

Tüm bu genel açıklamalardan sonra bireysel iflasla ilgili şu bilgileri aktarabilirim: Evet, bu konuyla ilgili yasal düzenleme yapılırsa, sıklıkla şahıslar için de iflas talepli icra takibi ve davalarla karşılaşmamız mümkün hale gelecektir. İflas eden kişi evet borçlarından kurtulmuş olacaktır, ancak böyle bir kişi uzun yıllar tıpkı sabıkalı bir eski hükümlü gibi özellikle ticari hayatında sırtında koca bir kambur taşıyacak, her ticari ilişkisinde bu durum önüne konulabilecek, mesleki saygınlığı ve şöhreti son derece olumsuz etkilenecektir. Yani şirketler için iflas ne derece olumsuz özellikler taşıyorsa, bireyler için de o derece olumsuzluklara sahip olacaktır. Şüphesiz hem alacaklılar hem de borçlular için faydalı yönleri de olacaktır. Şimdilik benim aktarabileceklerim özetle bunlardan ibaret... Kolay gelsin...
#520
Merhabalar. 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un "Konut Finansman Sözleşmeleri" başlıklı 10/B maddesinde aynen şu hüküm bulunmaktadır: "Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi halinde, sözleşmede yer verilmek suretiyle, bir ya da birden fazla ödemenin vadesinden önce yapılması durumunda konut finansmanı kuruluşu tarafından tüketiciden erken ödeme ücreti talep edilebilir. Erken ödeme ücreti gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluşuna erken ödenen tutarın yüzde ikisini geçemez. Oranların değişken olarak belirlenmesi halinde tüketiciden erken ödeme ücreti talep edilemez."

Buna göre bankalar erken ödenen tutarın %2'sini erken ödeme ücreti olarak tahsil edebilirler. Yukarıda atıf yapılan hükümde, "sözleşmede yer verilmek suretiyle" diye bir kayıt var ama tüm bankalar sözleşmelerinde bu hususa yer veriyorlar; dolayısıyla bu kısmın çok da bir önemi yok. Ancak sizden 1.600,00 TL ücret tahsil etmeleri gerekirken fazla tahsilat yaparak 2.400,00 TL tahsil etmişler; fazla tahsil edilen 800,00 TL'lik kısmı bankadan geri almanız hukuken mümkündür. Kolay gelsin...