Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - Avukat

#681
Merhabalar.

Alıntı Yap1-) Ay sonunda evden çıkmayı düşünüyorum sözleşmeye göre geri kalan ayları ödeme ihtimalim nedir ?

6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun'un 11. maddesine göre, "Kiracı kira müddetinin bitmesinden en az on beş gün evvel mecuru tahliye edeceğini yazı ile bildirmediği takdirde sözleşme aynı şartlarla bir yıl uzatılmış sayılır."

Kira sözleşmenizde, 'kiracı dilediği zaman bildirimde bulunarak tazminatsız şekilde kira sözleşmesini feshedebilir' gibi bir hüküm bulunmadığı sürece geri kalan ayları ödemek durumunda kalabilirsiniz. Buradaki temel kriter, evi boşaltmanızdan sonra evin ne kadar süre içinde yeniden kiraya verildiğidir. Bir yıllık kira sözleşmesi imzaladığınızı ve üç ay önce çıkacağınızı düşünürsek, siz çıktıktan sonra ev sahibiniz bu yeri hemen kiraya verirse, sorun yok; bir ay sonra kiraya verirse, bir aylık kira bedelini, iki ay sonra kiraya verirse, iki aylık kira bedelini, üç ay sonra kiraya verirse, üç aylık kira bedelini ödemek durumunda kalabilirsiniz. Kira sözleşmenizi dikkatle okuyun; şayet bu hususa dair herhangi bir hüküm bulunmuyorsa, durum bundan ibarettir.   

Alıntı Yap2-) Ödediğim kiraları makbuzlarını kanıt olarak gösterebilir miyim ?

Evet.

Alıntı Yap3-) Ev sahibim bu durumda bana karşı dava açma hakkına sahip mi ?

Birinci sorunun cevabında belirttiğim gibi, evet.

Alıntı Yap4-) Evden çıkarken depozitomu almak yerine faturaları ödememeyi düşünüyorum. Böyle bir hakkım var mı ?

Karşı tarafla anlaşabilirseniz sorun olmaz. Ancak karşı taraf kabul etmezse, hukuken böyle bir hakka sahip değilsiniz.

Kolay gelsin...
#682
Merhabalar. Yaşadığınız sıkıntının ceza hukukunu ilgilendiren bir yönü bulunmuyor. Dolayısıyla savcılığa suç duyurusunda bulunmanızın hiçbir yararı olmaz. Kiracınızın TC kimlik numarası ile UYAP üzerinden MERNİS adresine bakılabilir ve SGK kaydı da sorgulanabilir. Bunun dışında bankalara icra dairesinden yazı gönderilerek hesap bilgileri araştırılıp hesabının olduğu tespit edilen banka şubelerinden, keza kullandığı cep telefonunun kayıtlı olduğu GSM operatöründen, vergi dairesinden, vs. kiracınızın adres bilgileri temin edilebilir. Bunun gibi yollar denenerek kiracınıza ulaşılabilmesi ihtimal dahilindedir. Elbette bütün bunların yapılabilmesi için kiracınıza karşı icra takibi başlatmanız gerekmektedir. Anladığım kadarıyla halihazırda bir icra takibi başlatmışsınız. O halde bu tür sorgulamalarla kiracınızın adres bilgilerine ulaşmaya çalışabilirsiniz. Kolay gelsin...
#683
Merhabalar. Reşit (ergin) olan bir genci zorla yanınızda tutamazsınız. Bırakılan nota rağmen çocuğunuzun kaçırılmış olabileceğinden endişe duyuyorsanız, en yakın karakola giderek durumu bildirmelisiniz. Böyle bir durumda emniyetin araştırması neticesinde çocuğunuz muhtemelen fazla bir süre geçmeden bulunacaktır. Ancak belirttiğim gibi, reşit olan bir genci zorla yanınızda tutmanız hukuken mümkün değildir; bunun tek yolu ikna ve uzlaşmadan geçer. Reşit bir genç hukuken fiil ehliyetine tam olarak sahiptir ve dilediği şekilde hareket etmekte de özgürdür; bu anlamda ikamet etmek istediği yeri de kendisi belirleyebilir. Ancak çocuğunuzda akıl zayıflığı veya zararlı alışkanlıklar, kötü yaşama tarzı, savurganlık gibi durumlar varsa, ikamet ettiğiniz yerdeki sulh hukuk mahkemesine müracaat ederek çocuğunuzun kısıtlanmasına ve velayetiniz altına alınmasına karar verilmesini talep edebilirsiniz. Mahkeme bu yönde karar verirse, çocuğunuzun ergin olmasıyla birlikte hukuken kaybetmiş olduğunuz kontrol mekanizmalarına yeniden sahip olmuş olursunuz. Aşağıda konuyla ilgili Medeni Kanun'da yer alan hükümler bulunmaktadır. Son derece üzücü ve zor bir olayla karşı karşıyasınız; Allah yardımcınız olsun...



II. Fiil ehliyeti
1. Kapsamı

MADDE 9.- Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir.

2. Koşulları

a. Genel olarak

MADDE 10.- Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.

b. Erginlik

MADDE 11.- Erginlik onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlar.

Evlenme kişiyi ergin kılar.

D. Çocukların bakım ve eğitim giderlerini karşılama
II. Süresi

MADDE 328.- Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.

Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.

VESAYETİ GEREKTİREN HÂLLER
B. Kısıtlama
I. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı

MADDE 405.- Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.

Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar. 

II. Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim

MADDE 406.- Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.

B. Atama usulü

I. Vasinin atanması

MADDE 419.- Vesayet makamı, gecikmeksizin vasi atamakla yükümlüdür.

Gerek duyulduğunda henüz ergin olmayanların da kısıtlanmasına karar verilebilir; ancak, kısıtlama kararı ergin olduktan sonra sonuç doğurur.

Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velâyet altında bırakılır.
#684
Alıntı Yapyusuf bey bu tasari benim silahli tehtit kamu davama etki eder mi? ayrica etki etmezse kamu davamin dusmesi gibi bir durum olur mu?

Öncelikle tasarının komisyonda kabul edildiğini belirteyim. Bundan sonraki süreçte tasarı meclis genel kurulunda görüşülerek yasalaştırılıp Cumhurbaşkanının onayına sunulacak. Sorunuza net bir cevap verilebilmesi için tasarının mecliste son halini alıp yasalaşması şart. Davanız bir avukat tarafından takip edildiği için bu konuda endişe taşımanıza hiç gerek yok. Avukatınız gereğini yapacaktır. Kolay gelsin...
#685
Merhabalar. Bu tür konularla ilgili görüş beyan edebilmek için teferruatlı şekilde konuya vakıf olmak gerekir; yüzeysel bir inceleme ile hukuka uygun veya aykırıdır demek mümkün değildir. Kolay gelsin...
#686
Alıntı YapZamanaşımı 5 yıl ve 5 yıl öncesi ücret istenemez diyorsunuz ancak bu işçi ücret alacağının olduğunu 2011 de milli eğitime geçtiğinde öğrendi yani bu alacağının olduğunu yeni öğrendi yinede zamanaşımı uygulanır mı?

Uygulanır. Zaten sendikalı çalışıyor olmanız da "bilmiyordum" tezini baştan sarsacak ayrı bir handikap teşkil eder sizin için. Zira sendikalı bir işçinin alması gereken maaşı bilmemesi hayatın olağan akışına aykırı kabul edilir.

Alıntı YapMahkemeye sunmak için
- Sendika ile belediye arasında yapılan sözleşmeler örneği
- Bankaya yatan ücreti gösterir dökümler
Yeterli olur mu? ve ücretin yanlış hesap edildiği mahkeme bilirkişi ile mi belirler

Yeterli olur. Elbette dava dilekçesinde de maaşınızın eksik hesaplanmış olduğunun ilgili mevzuata atıf yapılarak ayrıntılı şekilde açıklanması gerekecektir. Kolay gelsin...
#687
Merhabalar.

Alıntı Yap1-Başka bankadan hesap açtırsam orada da takibim gözükecekmi, Zira açtırdım ancak bana takibiniz var denmedi, Keza bende sormayı unuttum

Bankalar hesap sahibi aleyhine icra takibi başlatılıp başlatılmadığını kendi sistemlerinden görme imkanına sahip değil. Ancak borçlu olduğunuz bankada hesap açar ve bu hesaba da kayda değer bir meblağ yatırırsanız ve/veya hesabı aktif şekilde kullanırsanız, doğal olarak bu banka sizden alacaklı olduğunu kolaylıkla tespit eder ve şayet alacaklı bankanın size karşı başlattığı icra takibi aciz vesikası ile neticelenmişse, bu takip yeniden canlandırılır.

Alıntı Yap2-Her 2 bankayada para yatırsam bu paraya el konurmu , Konma olasılığı nedir, X ve Y bankası diyelim,

Borçlu olduğunuz bankada hesap açıp bu hesaba para yatırırsanız, bankanın bu durumu tespit etmesi halinde (ki yukarıda da belirttiğim gibi, tespit etmesi gayet kolaydır) banka sizinle imzalamış olduğu hesap ve kredi sözleşmesindeki yetkilere istinaden hesaptaki bedeli alacağına mahsup edebilir. Diğer bankalarda hesap açtırmanız ve bu hesabı kullanmanız problem oluşturmaz. Bu hesaplardaki paralara kendiliğinden el konulması da mümkün değildir; banka günün birinde aciz vesikasına bağladığı alacaklarının tahsil edilip edilemeyeceğine dönük araştırmalar yapar ve bu araştırma neticesinde aciz vesikasına istinaden hakkınızda yeniden icra takibi başlatırsa, bu dosyadan gönderilecek haciz yazısı sonucunda hesabınızdaki bedeller üzerine haciz işlenebilir. Böyle bir şeyin başınıza gelme ihtimali zayıftır; ancak konu sanki bir matematik problemiymiş gibi yüzdesel bazda net bir ihtimal hesabı yapılabilmesi de doğal olarak mümkün değildir.

Alıntı Yap3-Bu tür bir girişim yaparak kapanan dosya ve davayı yeniden alevlendirme olasılığı nedir sizce

Borçlu olduğunuz bankada hesap açma düşünceniz doğrudan, adınıza kayıtlı taşınmaz ve araç edinmeniz ise dolaylı olarak böyle bir sonuç doğurabilir; ancak diğer bankalarda hesap açmanızın hakkınızda yeniden icra takibine başvurulmasını tetiklemesi mümkün değildir.

Alıntı Yap4-8 sene geçmesine rağmen dediğim gibi icralık bir durum ,rahatsız edilme gibi bir durum olmadı, ancak ne hesap açtım ne üstüme birşey aldım , Bu durumda bu olay borcumu ödemediğim sürece ömür boyu benim peşimi bırakmayacakmı , Bunun borç ödemek harici kurtulma zamanı varmıdır, Mesela 10 sene dolunca zamanaşımı davası açmalımıyım?

Hakkınızda yürütülen icra takibi aciz vesikasıyla neticelenmişse, zamanaşımı süresi belgenin düzenlendiği tarihten itibaren 20 yıldır. Böyle bir belge düzenlenmemişse, icra dosyasından yapılan son işlem tarihinin üzerinden on yıl geçmesiyle alacak zamanaşımına uğrayacaktır. Hakkınızda yürütülen icra takibinin akıbetiyle ilgili herhangi bir bilginiz bulunmadığından, bu şartlar altında dava açmanız da doğal olarak mümkün değildir. Kolay gelsin...
#688
Merhabalar. Bir şahıs noter kanalıyla vasiyetname oluşturursa, bu durum noterlikçe nüfus müdürlüğüne bildirilir. Bu kişinin ölümü halinde nüfus müdürlüğü de durumu savcılığa bildirir. Kişinin noter kanalıyla vasiyetname bırakıp bırakmadığı müteveffanın vukuatlı nüfus kaydına bakılarak da anlaşılabilir. Ölene Allah'tan rahmet, sizlere de başsağlığı diliyorum...
#689
Merhabalar.

Alıntı YapBu işçi belediye ye mahkeme ile dava açtığında 2004-2011 yılları arası maaş farklarını alabilir mi? Zamanaşımı oluşmuş mudur oluşmuşsa hangi dönemleri zamanaşımı dolayısıyla isteyemez?

4857 Sayılı İş Kanunu'nun 32. maddesinin son fıkrasına göre, "Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır." Dolayısıyla geriye doğru beş yıllık maaş farklarını talep edebilirsiniz.

Alıntı YapBu işçi ne yapmalı hangi mahkemeye hangi evraklarla başvurmalıdır?

Belediyenin olduğu yerdeki iş mahkemesine maaş farkı alacağını izah ve ispata yarar tüm delillerle birlikte müracaat ederek dava açmalıdır. Ve haklarını en üst seviyede koruyup kullanabilmesi için de bu davayı mümkünse bir profesyonele, yani bir avukata vererek avukatı aracılığıyla bu işlerini takip etmelidir. Kolay gelsin...
#690
Merhabalar. Öncelikle bu zor durumdan bir an evvel (mümkünse evliliğinizi sürdürerek, değilse, boşanmak suretiyle) hayırlısıyla kurtulmanızı temenni ederek söze başlamak istiyorum.

Alıntı YapBoşanma durumunda bankaya olan borç ne olacak?

Bankadan krediyi kim çektiyse, kredi kartı kimin adına kayıtlı ise, (varsa kefillerle beraber) borcu da o kişinin ödemesi gerekecektir. Bankadan çekilen paranın gerçekte kim tarafından harcandığı veya hangi işler için sarfedildiği bu anlamda önemli değildir.

Alıntı YapBorçları onun ödemesini sağlamak mümkün müdür?

Çok zor. anladığım kadarıyla eşinizin mali durumu kötü. Bu durumda eşinizin kredi sözleşmelerine kefil olmadığını ve ikna edilerek bu sözleşmelere kefil yapıldığını düşünsek bile bunun size pratik bir yararı olmayacaktır. Kendi aranızda bir sözleşme yapmanız veya anlaşmalı olarak boşanmanız halinde, boşanma protokolüne bu hususta bir madde eklemeniz de mümkündür. Ancak eşinizin mali durumunun kötü olması sebebiyle bu tür yollar da size gerçek manada çare oluşturmayacaktır.

Alıntı YapAyrıca nafaka talebim olabilir mi?

Elbette nafaka talebinde bulunabilirsiniz. Nafaka ile ilgili Medeni Kanun'un 175. maddesi aynen şu şekildedir:

2. Yoksulluk nafakası

MADDE 175.- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.

Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.


Alıntı YapNasıl hareket etmeliyim?

Eşinizin de boşanmaya razı olması halinde mümkünse anlaşmalı boşanmak, bu uğurda uzlaşma imkanlarını zorlamak daha mantıklı olur diye düşünüyorum. Anlaşmalı boşanma imkanı bulamazsanız, boşanma davasının ihtilaflı boşanmalarda çok daha uzun süreye yayılacağını da hesaba katmalısınız. Kolay gelsin...
#691
Merhabalar.

Alıntı YapSorum soyle olacak, bahsettikleri tebligat bana ulasmamis olsa bile 10 yillik zaman asimini durdurur mu ?

Şayet icra dosyasından size böyle bir tebligat çıkartılmışsa, bu tebligat size ulaşmamış olsa bile zamanaşımı süresini keser ve bu işlemden sonra zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Bu durumu tam olarak açıklığa kavuşturabilmeniz için icra dosyasını incelemeniz gerekecektir.

Alıntı YapYoksa bu 10 yillik sure icra/alacak davasinin acilmasi ile mi ilgilidir ?.

Alacağın borçludan tahsil edilebilmesi için yasal işlemlere başlanmasıyla ilgili olduğu kadar, yasal işlemlere başlandıktan sonra dosyayla ilgili yapılmış olan en son işlem tarihini takip eden süre ile de ilgilidir. Yani süresi içinde yasal işlemler başlatılan bir alacak, yasal işlemler devam ediyorken de zamanaşımına maruz kalabilir. Kolay gelsin...
#692
Merhabalar.

Alıntı YapBenim bu icra mahkemesi için vermiş oldugum vekaletin süresi nedir, Tahminen süre belirtilmemişti.

Noterde vekaletname çıkartılırken özel olarak süre belirtilmezse, noterler vekaletnameyi süresiz olarak hazırlar. Uygulamada süreli avukat vekaletnamelerine de nadiren rastlanılır ve genelde süreli vekaletnameleri büyük şirketler verme yoluna gider. Yani piyasadaki avukat vekaletnamelerinin çok büyük bir bölümü süresiz vekaletname şeklindedir. Sizin çıkarttığınız vekaletname de (süreli olduğunu hatırlamadığınıza göre) süresiz vekaletnamedir muhtemelen.

Alıntı YapEğer süre belirtilmemişse süresizdir diyecekseniz , benim vermiş olduğum bu vekaletle avukat adıma ne gibi işlemler yapabilir, görevi kötüye kullanma açısından soruyorum bunu, banka hesaplarımı inceleyip şahsımı araştırma yetkisi halen varmıdır

Dava ve icra takipleriyle ilgili, yani adliyelerde görülecek işlerle alakalı hususlarda noterlerde hazırlanan avukat vekaletnameleri genelde tüm yetkileri içerir (eski vekaletnameler ahzu kabz, sulh, ibra ve feragat yetkilerini içermeyebilirdi; yeni vekaletnamelerde avukatın bu hususlarda yetkilendirilmediği açıkça belirtilmediği sürece bu hususlar da vekaletname kapsamında sayılmaktadır). Adliye işleri ve adliye işleriyle doğrudan bağlantılı işler dışında avukat vekaletnamelerinde sizi korkutacak yahut endişeye düşürecek türden herhangi bir yetki bulunmaz, içiniz rahat olsun. Banka işlemleri ve diğer malvarlığıyla ilgili işlemler için özel yetki gerekmektedir ve klasik avukat vekaletnamesine siz özel olarak eklenmesini istemediğiniz sürece bu yetkiler noter tarafından kendiliğinden avukat vekaletnamesine eklenmez. Aşağıda örnek bir avukat vekaletnamesi bulunmaktadır. İfade ediliş şekilleri, kelimeleri, cümleleri değişik olsa da bütün avukat vekaletnamelerinin özü bu şekildedir. Kolay gelsin...




U M U M İ  V E K A L E T N A M E

Leh veya aleyhimizde açılmış ve açılacak her türlü davalardan dolayı T.C. Mahkemelerinin, İcra Müdürlüklerinin, Daire ve Müesseselerinin her kısım ve derecesinde bizleri temsile ve temsilin gerektirdiği her türlü muamelelerle hak ve menfaatlerimizin korunması için uygun göreceği diğer bütün muameleleri yapmaya, müdafaa ve murafaaya, tanıklar göstermeye ve dinletmeye, ihtiyati tedbir, ihtiyati ve icrai haciz koymaya ve kaldırmaya, hakimlerden şikayete, hakimleri reddetmeye veya bu talepten vazgeçmeye, davanın ıslahına, yemin teklifine, yemin teklifini kabul veya reddine, ehlivukuf, ehlihibre, hakem, tayin ve azline veya reddine, ilamlı ilamsız her türlü icrai takip taleplerinde bulunmaya, icranın har safhasını kovuşturmaya, sonuçlandırmaya, lüzumu halinde icrada vaki taahhütler kabule, her türlü karar ve ilamlara karşı kanun yollarına müracaata, temyiz-i davaya, tashih-i karar ve iade-i  muhakeme talebinde bulunmaya, sözlü açıklama isteme ve vermeye, adımıza dava açmaya, kendi imzalarıyla her türlü evrakı istida ve layihaları düzenlemeye ve ait oldukları mercilere vermeye, tebliğ ve tebellüğe, protesto veya ihtarname, keşidesine cevap itasına, iflas talep ve takibine ve reddine ve konkordatoyu kabul veya redde, itirazda bulunmaya, alacaklarımızı iflas memuru huzurunda iflas masasına kaydettirmeye, masada bizleri temsile, başkalarının alacaklarına karşı itirazda bulunmaya, her türlü vergi, resim, harç ve ihtilaflardan dolayı ait olduğu mahkeme ve dairelerde takibi muameleye, kendi imzaları ile Adli Yargı Mahkemelerinde, İdare ve Vergi Mahkemeleriyle Danıştay nezdinde dava ikamesine, haklarımızı müdafaaya, davadan, temyizden, tashihi karardan feragate, feragati davayı kabule, şikayet ve şikayetten vazgeçmeye adımıza gerek menkul, gerek gayrimenkullerle ilgili icra ihalelerine iştirake, pey sürmeye, ihale neticesi tarafımıza ihale olunan malı teslim almaya sulh ve ibraya, ahz-u kabza yukarıda zikredilen hususlarda başkalarını da tevkil, teşrik ve azle mezun ve yetkili olmak üzere ...........................' nı vekil nasb ve tayin ettim.

VEKALET VEREN:
#693
Merhabalar. Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin huzur hakkı ile ilgili olarak yeni TTK'nın 394. maddesinde, eski TTK'nın 333. maddesinde yer alan düzenlemeye benzer bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre Yeni TTK'ya göre de yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebilecektir. Yeni TTK'nın 394. maddesinin gerekçesinde de eski düzenlemenin anlam itibariyle tekrarlanmış olduğu açıkça belirtilmiştir. Özetle, iki düzenleme arasında kayda değer bir fark bulunmamaktadır. Kolay gelsin..


#694
Merhabalar. Yukarıda kanun tasarısının son durumunu takip edebileceğiniz linki vermiştim. Bu linke tıklayarak tasarının son durumunu öğrenebilirsiniz. Tasarı halihazırda komisyonda görüşülmeye devam ediyor. Kolay gelsin...
#695
Merhabalar.

Alıntı Yapben kendim bu kişiyi icraya verebilirmiyim avukatsız oluyormu

İcra takibini kendiniz başlatıp yürütebilirsiniz, bunun için avukat şart değildir. Ancak haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için bir avukatla anlaşmanız mutlaka yararınıza olacaktır.

Alıntı Yapmaaşını hangi bankadan alıyor nasıl bileceğim

Çalıştığı işyerine icra müdürlüğünden maaş hacziyle ilgili haciz yazısı göndermeniz yeterli olacaktır. Elbette bunun için takibin kesinleşmesi gerekecektir.

Alıntı Yapbu kişi hakkında icra açmam için hangi yollara baş vurmalıyım 10 bin tl için ne kadar masrafım gider

Yetkili icra müdürlüğüne giderek icra takibi dosyası hazırlayarak icra takibi başlatmalısınız. İcra dosyasında takip talebi ve iki adet ödeme emri ile elinizdeki senedin iki adet fotokopisi olmalıdır. Takip talebi ve ödeme emri örneğini adliyedeki baro odasından temin edebilirsiniz. Başlangıç için yaklaşık 100 TL masraf harcamanız gerekecektir. Kolay gelsin...
#696
Merhabalar.

Alıntı Yap8000 tl lik alacağıma karşı icra davası açmam gerekecek
acaba bunun harç dahil tüm masrafı nekarardır

"İcra davası" yazmışsınız ama sanırım icra takibini kastediyorsunuz. İcra takibinde başlangıç için yaklaşık 100 TL masraf yapacaksınız. Sonradan hacze çıkılması ve haciz yazıları gönderilmesi gündeme geldiğinde, bunlar için de ayrıca masraf yapmanız gerekecektir. Kolay gelsin...
#697


Edirne'nin Uzunköprü ilçesinde görevli Cumhuriyet Savcısı Can Karakılıç, bir işadamından rüşvet aldığı gerekçesiyle tutuklandı. Savcı geçen yıl da Sakarya'da bir polis komiseri ve 3 işadamıyla birlikte lüks bir cipte kaza geçirmiş, araçtan içi para dolu olduğu öne sürülen deri bir çanta çıkmıştı. Hakkında soruşturma yürütülen Sungur Kangal isimli işadamı, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun geçen yıl yaz kararnamesi ile Ardahan'dan Uzunköprü'ye atadığı Cumhuriyet Savcısı Karakılıç'ın kendisinden rüşvet istediğini öne sürerek Edirne Cumhuriyet Başsavcısı Uğur Yiğitbilek'e başvurdu. İhbar üzerine başsavcı Yiğitbilek'in talimatı ile Edirne Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü harekete geçti. İşadamı ve savcı Can Karakılıç önceki akşam yemekte buluştu. Büyük bir gizlilikle yürütülen operasyon, yapılan 'suçüstü' ile sonlandı. Savcı Karakılıç rüşvet parası olduğu iddia edilen 15 bin TL ile birlikte gözaltına alındı. Geceyi KOM Şube Müdürlüğü'nde geçiren savcı çıkarıldığı mahkemece "rüşvet almak'tan tutuklandı. Edirne Kapalı Cezaevi'ne gönderilen Can karakılıç'ın avukatı Özgür Yıldırım, "Daha önceki bir dosyadan tutuklattığı kişiler, cezasını çektikten sonra Savcı Bey'e komplo kurmuşlar" dedi.

OTOMOBİLDEN SAÇILAN PARALAR
Savcı Can karakılıç'ın adı ilk kez geçen yıl "Sakarya'nın Susurluk'u" diye kamuoyuna yansıyan esrarengiz kazayla gündeme gelmişti. 24 Mayıs 2011 gecesi saat 23.30 sıralarında, otomobil galerisi sahibi Mümin Uysal'ın kullandığı son model cip takla atıp şarampole yuvarlandı. Kazada, Sakarya Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi'nde görevli, sokak timleri amiri Bülent Yılmaz (36) ve işadamı Serdar Çolak hayatını kaybetti. Sürücü Uysal, müteahhit Hüseyin Şarkıcı ve Cumhuriyet Savcısı Karakılıç ise yaralandı. Etrafa saçılan para ve cep telefonlarını tek tek toplayan jandarma araçtan fırlayan bir de deri çanta buldu. Kime ait olduğu belirtilmeyen çantanın içinde para olduğu öne sürüldü. Cumhuriyet Savcısı'nın Hendek'e yıllık izne geldiği, polis ve işadamı arkadaşlarıyla buluşup yemeğe gitmek üzere yola çıktığı açıklanmıştı.

POLİSTEN, MÜŞTERİ KILIĞINDA SUÇÜSTÜ
SABAH'ın ulaştığı detaylara göre Can Karakılıç, yaklaşık iki ay önce ilçede un fabrikası bulunan işadamı Sungur Kangal ve yakınları hakkında 'tefecilik' gerekçesiyle soruşturma başlattı. Kangal ve iki çalışanı tutuklandı. İddiaya göre savcı Karakılıç sanıkları makamına getirtti ve "Sizin bir suçunuz yok. Sizi ben tutuklattım. Ben serbest bıraktırırım" diyerek rüşvet istedi. Savcının rüşvet talebinden bunalan Sungur Kangal da Edirne Cumhuriyet Başsavcısı Uğur Yiğitbilek'e başvurdu. Başsavcı da operasyon talimatı verdi.

BAŞSAVCI DA İZLEDİ
Polisin isteği üzerine savcıya verilecek para hazırlanarak seri numaraları alındı. Kangal'ın üzerinde gizli kamera düzeneği yerleştirildi. Taraflar Meriç Nehri kıyısındaki bir restoranda buluşmak için sözleşti. Polis, restorana müşteri kılığında girdi. Polisler, çanta ve anahtarlıklarındaki kameralarla da operasyonu sürekli kayıt altına aldı. Cumhuriyet Başsavcısı Yiğitbilek de restoranın bir başka bölümünde operasyonu izledi. Gazeteye sarılı parayı alan savcıyı, polis suçüstü yakaladı. Sungur Kangal tefecilik suçlamasıyla kendisinin ve çalışanlarının savcı tarafından tutuklatıldığını ve ardından rüşvet talebinin arkasının kesilmediğini öne sürerek şunları anlattı: "Benim burada un fabrikam var. Bana buğdayını verme vaadiyle gelip avans isteyen üreticiye verdiğim avans karşılığı senet yapıyorum. Çünkü üretici söz verip buğdayını getirmeyebilir. Bütün un fabrikaları böyle yapıyor. Ama Savcı Karakılıç bu senetlerle bizi tefeci yaptı ve tutuklattı. Sonra sık sık rüşvet istemeye başladı. Önce 100 bin TL'den başladı ama sonra 'araba alacağım' diyerek 25 bin TL'ye kadar indi. 15 bin TL'ye anlaştık. Ben de savcılığa gidip şikâyetçi oldum."

http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/06/02/cumhuriyet-savcisi-rusvetten-tutuklandi
#698
Merhabalar.

Alıntı YapBabam 2008 Yılında vefat etti.Babamdan kalan mallar kardeşlerim ve annem arasında paylaşılmadı hepsi babamın üzerine kayitli  halen.ama kardeşlerimden biri borcuna karşılık senet verdi.seneti ödeyemedi.bu senet ödenmediği için herkesin payınamı  el konulur yoksa  sadece borclu olan kişinin  payımı alınır?bu senet mahkemeye verildikten sonra kardeşlerimiz arasında mal paylaşımı yapabilirmiyiz yoksa tüm mal varlığınamı el konuluyor?

Öncelikle Allah babanıza rahmet eylesin ve başınız sağolsun diyorum. Babanızdan kalan mallar üzerinde iştirak halinde mülkiyet kuralları gereğince tüm mirasçılar hak sahibidir. Bu mirasçılardan birinin borçları yüzünde yapılacak icra takibinde sadece borçlu mirasçının hissesine düşen miras üzerine haciz koyulabilecektir. Ancak iştirak halinde mülkiyet kuralları gereğince hangi mirasçının ne kadarlık bir hisseye sahip olduğu açıkça belli olmadığından ve bu hisseler müstakilen bir tasarruf işlemine de konu edilemediğinden, alacaklı taraf, öncelikle icra hakimliğinden veraset ilamı alınmamışsa veraset ilamı almak için ve akabinde de haczedilen miras payının "ortaklığın giderilmesi" veya "iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi" yoluyla satışı için gerekli işlemleri takip etmek üzere yetki talep edecek ve verilecek yetki çerçevesinde işlemleri yapacaktır. Bu durumda genellikle icra hakimliğinden ortaklığın giderilmesi yoluyla hacizli miras payının satışı için yetki alınır (zira bir taşınmazın tamamının değil de bir kısım hissesinin cebri icra yoluyla satışı son derece zor olacaktır) ve taşınmaz izalei şüyu çerçevesinde satılarak paraya çevrilir, satış bedelinden satış masrafları düşüldükten sonra borçlu mirasçının hissesine düşen pay icra dosyasına aktarılır, kalan kısım ise diğer mirasçılar arasında miras hisseleri ölçüsünde paylaştırılır. Durum özetle bu şekildedir. Kolay gelsin...
#699
Merhabalar.

Alıntı YapBugün Telekomdan bir mektup aldım on iki yıl öncesine ait aboneliğimden borç çıkarmışlar. O aboneliği tayinim çıktıktan sonra kapttırmıştım. daha doğrusu öyle sanıyordum memur tamam borcunuz kalmadı kapanacak demişti. Şimdi 1105 lira borç çıkarıpkampanya ile 422 liraya düşürmüşler. bu borcu ödemem halinde itiraz hakkımı kaybedermiyim. Bu borç zaman aşımına uğramış mıdır.  Ödemez isem beni icraya verebilirler mi. Çünkü borcun faturadan değil kapatılmadığı için gelen sabit ücretten kaynaklandığını düşünüyorum o dönemde 100 dk karşılığı bir sabirt ücret  vardı telefonda. Şayet telefon katılmadı ise lojmanda benden sonra gelenler kullanmış olabilir. Bu durumda itiraz hakkım olabilirmi neticede oradan ayrıldığım tarih belli.

Şayet aboneliğiniz on iki yıl önce gerçekten kapatılmış ve size gönderilen borç on iki yıl önceki kullanımlarınızla ilgiliyse, bu durumda borcunuz zamanaşımına uğramıştır ancak elbette bu borca istinaden de size karşı icra takibi yapılabilir. Yapılırsa, yedi günlük süre içinde takibe itiraz etmelisiniz. Şayet hattınız kapatılmadığı için sabit ücretler sebebiyle bu borç oluşmuşsa, bu durumda tayin edildiğiniz tarihlerde hattın kapatılması için müracaat ettiğiniz halde bilginiz ve rızanız dışında hattın kapatılmadığını ve fatura bedelleri ödenmediği halde sabit ücret tahakkuk ettirilmeye devam edildiğini belirterek itiraz edebilirsiniz. Ancak hattınız sizin adınıza kayıtlı olmaya devam ediyorsa ve sizden sonra taşınanlar bu hattı kullandıkları için bu borç doğmuşsa ve borcun doğum tarihinin üzerinden de henüz on yıllık süre geçmemişse, bu durumda borcu ödemeniz gerekecektir. Borcu ödeyip o tarihlerde lojmanı kullanan kişilerden ödediğiniz bedeli tahsil etme yoluna gidebilirsiniz. Kolay gelsin...
#700
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/19635
K. 2011/9192
T. 26.5.2011

6762/m.20/2
4721/m.1023

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava konusu taşınmazın aile konutu" olduğu hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. ( T.M.K. madde 194/1 ) Konut üzerinde hak sahibi olan davalı kocanın eşinin açık rızasını almadan ortağı olduğu dava dışı şirketin kredi borcunun teminatı olmak üzere, konut üzerinde diğer davalı banka lehine 25.8.2005 tarihinde ipotek tesis ettiği anlaşılmaktadır. İpotek tesisine ilişkin işlemden önce taşınmazın tapu kütüğünde "aile konutu" olduğuna ilişkin bir şerh bulunmamaktadır. Bu durumda davalı bankanın ipoteğe ilişkin kazanımı, iyiniyetli ise korunur. ( T.M.K. madde 1023 ) Kanunun iyiniyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz. ( T.M.K. madde 3 ) Lehine ipotek tesis edilen davalı banka tacirdir. Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. ( T.T.K. madde 20/2 ) Basiretli hareket etme yükümlülüğü, teminat olarak gösterilen taşınmazın hukuki ve fiili durumunu ve kullanma şeklini bilmeyi de gerektirir. Bu yükümlülüğünün gerektirdiği özeni göstermeyen bankanın iyiniyet iddiası dinlenmez. Öyleyse davalı bankanın Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinin sağladığı korumadan yararlanması mümkün değildir. Bu açıklamalara göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükümün yukarda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana iadesine,iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere gerekçe yönünden, 26.5.2011 gününde oyçokluğuyla bozma sonucu yönünden oybirliğiyle karar verildi.

KARŞI OY :

Diğer eşin "açık rızası" nın mevcut veya karinelerle var sayılmasını gerektirdiğini ispat yükü davalı banka üzerindedir. Davalı banka bu ispat yükü gereğince davacı eşin açık rızasının mevcut veya mevcut sayılması gerektiğini usulünce kanıtlayamamıştır. Davanın bu sebeple kabulüne karar verilmelidir. Hükmün değişik bu gerekçeyle bozulması gerektiğini düşünüyorum.






T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/4111
K. 2011/4489
T. 14.3.2011

4721/m. 3, 1023
6762/m. 20/2

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Üzerinde, ipotek tesis edilen taşınmazın aile konutu olduğu tartışmasızdır. Konut üzerinde hak sahibi olan davalı kocanın, eşinin rızasını almaksızın müdür olarak çalıştığı davalı şirketin doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olmak üzere 23.1.2007 tarihinde davalı banka lehine ipotek tesis ettirdiği anlaşılmaktadır. Taşınmazın tapu kaydında, ipotek tesisine ilişkin işlemden önce aile konutu olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığına göre, lehine ipotek tesis edilmiş olan banka iyiniyetli ise bu kazanımının korunacağında kuşku yoktur ( T.M.K. madde 1023 ). Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz ( T.M.K. md 3 ). Lehine ipotek tesis edilen davalı banka tacirdir. Ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi yasa gereğidir ( T.T.K. madde 20/2 ). Bu gereklilik teminat olarak gösterilen taşınmazın hukuki ve fiili durumunu bilmeyi de içerir. Bunu yapmamışsa özenli davranmamış demektir. Bu bakımdan davalı bankanın basiretli davranmadığı açık olup, iyiniyet iddiası haklı değildir. O halde, aile konutu üzerindeki hakların sınırlanması niteliğindeki ipotek tesisine ilişkin işlemin iptali ve sicildeki ipoteğin terkinine karar verilmesi gerekirken, isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükümün yukarda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.3.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Malik olmayan eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin kesin hükümsüz olduğunu düşünüyorum.

KARŞI OY :

Türk Medeni Kanununun 194. maddesi gereğince tapu kaydında hak sahibi olarak gözüken eşin bu hakkı sınırlayıcı işlem ( davada ipotek ) yapabilmesi için, diğer eşin açık rızası gereklidir. İşleme katılmayan eşin rızasının varlığı ve duruma göre var sayılmasını ispat yükü lehine ayni hak tesis edilene düşer. Davalı banka ispat yükünün gereğini yerine getirmemiştir. Bu sebeple davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. Hükmün değişik gerekçeyle bozulması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluğun bozma sonucuna katılmakla birlikte bozma gerekçesine katılmıyorum.





T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/10795
K. 2010/13443
T. 5.7.2010

4721/m.3,1023
6762/m.20/d

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesi; "aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutuyla ilgili kira sözleşmesini feshedemeyeceğini, aile konutunu devredemeyeceğini veya konut üzerindeki hakları sınırlayamayacağını" hükme bağlamıştır.

Üzerinde, ipotek tesis edilen taşınmazın davacı ile eşi davalı Yakup'un aile konutu olduğu tartışmasızdır. Konut üzerinde hak sahibi olan davalı kocanın, eşinin rızasını almaksızın dava dışı üçüncü kişinin doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olmak üzere 2.8.2007 tarihinde 15899 yevmiye numaralı işlemle konut üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis ettirdiği anlaşılmaktadır. Taşınmazın tapu kaydında, ipotek tesisine ilişkin işlemden önce aile konutu olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığına göre, lehine ipotek tesis edilmiş olan banka iyiniyetli ise bu kazanımının korunacağında kuşku yoktur ( T.M.K. madde 1023 ). Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz ( T.M.K. madde 3 ). Davalı bankanın ipotek tesisinden önce kendi elemanları vasıtasıyla konutun nitelik, kullanım durumu ve değerinin belirlenmesi için inceleme yaptığı, bu inceleme sonucu düzenlenen 2.7.2007 tarihli ekspertiz raporunda taşınmazın "mesken" niteliğinde olduğu, mal sahibi tarafından bu şekilde kullanıldığı belirtilmiş ve ekspertiz raporuna taşınmazı mefruş halde gösteren fotoğrafları da çekilerek eklenmiştir. Ekspertiz raporundaki bu tespitler karşısında davalı bankanın basiretli davranmadığı ( T.T.K. madde 20/2 ) açık olup, iyiniyet iddiası haklı değildir. O halde, aile konutu üzerindeki hakların sınırlanması niteliğindeki ipotek tesisine ilişkin işlemin iptali ve sicildeki ipoteğin terkinine karar verilmesi gerekirken, isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükümün yukarda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 5.7.2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Davalı banka, Türk Ticaret Kanunu 20/2. maddesi gereğince basiretli bir tacir gibi hareket etmelidir. Bu sebeple Türk Medeni Kanununun 194. maddesi gereğince yaptırılan ekspertiz işleminde tespit edildiği gibi, tapu kayıt malikinin içinde oturduğu taşınmazın aile konutu olduğunu davalı banka bilebilecek durumdadır. Davalı banka yapılan işlemde Türk Medeni Kanununun 194. maddesinde belirtilen eşin "açık rızasını almak zorundadır. Davacı eşin, işleme açık rızasının mevcut olduğunu veya en azından açık rızanın verilmiş sayılması gerektiğini, ispat yükü kendisine düşen davalı banka, bunu usulünce kanıtlamış değildir. Bu sebeple yerel mahkeme hükmünün değişik gerekçeyle bozulması gerektiğini düşünüyorum.






T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/1911
K. 2009/5425
T. 24.3.2009

1086/m.432
4721/m.193, 194, 1023
6762/m.20

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ : Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.


YEREL MAHKEME İLAMI

T.C.
ANKARA
11. AİLE MAHKEMESİ
E. 2007/575
K. 2008/266
T. 06.03.2008

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın esas defterine kaydını müteakip yapılan açık yargılama sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

KARAR : Davacı vekili 26.06.2007 tarihli dilekçesinde, davalılardan Kamile E. davacının eşi olduğunu, 1997 yılında evlendiklerini, 10.01.2003 tarihinde Sincan ilçesi 1653 ada 4 parselde kayıtlı D Blok zemin kat daireyi birlikte satın aldıklarını, davalı adına tapuya tescil edildiğini, bu dairenin aile konutu olarak kullanıldığını, davalı Kamile'nin davacının bilgisi dışında kefil olduğu bir kredi alacağının teminatı olarak diğer davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini, borcun ödenmemesi nedeniyle alacaklı banka tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine girişildiğini, davacının davalı eşinin yapmış olduğu ipotek işleminden haberi olmadığı gibi aile konutu üzerindeki hakları sınırlayıcı bu işleme muvafakatinin da bulunmadığını beyan ile aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı Kamile, dava dilekçesi ile duruşma gününü bildiren davetiyenin tebliğine rağmen duruşmalara katılmamış, davaya karşı bir cevap da vermemiştir.

Davalı banka vekili, gerek ipotek sırasında gerekse icra takibine başlanıldığında tapu kayıtlarında taşınmazın aile konutu olduğuna dair bir şerhin bulunmadığını, diğer davalı Kamile'nin borçlu şirket tarafından kullanılan kredinin kefili olduğunu, icra takibini semeresiz bırakmak için bu davanın açıldığını, TMK. nun 193. maddesine göre eşlerden her birinin üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabileceğini, tapuda taşınmazın aile konutu olduğuna dair şerhin bulunmaması nedeniyle tapu siciline güven ilkesi gereği iyi niyetli üçüncü kişilerin haklarının korunması gerektiğini, davacının bu ipotekten haberinin olmamasının ise mümkün bulunmadığını beyan ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Sincan Tapu Sicil Müdürlüğünden davaya konu ipoteğin tesis edildiği taşınmazın tapu kayıtları getirtilmiş, taşınmazın Kamile adına 10.01.2003 tarihinde tescil edildiği, 03.06.2005 tarihinde 80.000 YTL borç karşılığında K. bankası lehine ipotek tesis edildiği, tapu kaydı ve ekli akit tablosundan anlaşılmıştır.

K. Bankası ile Y. Bankasının birleşmiş olması nedeniyle taraf teşkilinin mevcut olduğu düşünülmüştür.

Ticaret Sicil Memurluğundan borçlu şirketin bilgileri ve ortakları sorulmuş, davacının ve davalının bu şirketin ortağı olmadığı görülmüştür.

Ankara 22. İcra Müdürlüğünün 2007/725 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davalı Y. Bankası'nın borçlu şirket ile birlikte ipotek borçlusu diğer davalı Kamile aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 09.05.2007 tarihinde icra takibine giriştiği görülmüştür.

Sincan Tapu Sicil Müdürlüğünde tapuya kayıtlı davalılardan Kamile ...'e ait taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığı hususunda bir tartışma bulunmamaktadır. Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan nüfus kaydından davacı ile davalı Kamile'nin 1997 yılında evlendikleri ve yine dosyaya sunulan ikametgah ilmühaberinden bu dairede oturdukları, anlaşılmaktadır. Kaldı ki ikametgah ilmuhaberindeki adres ile davalı tebligat adresi de aynı adrestir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı eş tapu maliki Kamile tarafından diğer davalı banka lehine davacının rızası olmaksızın aile konutu olarak kullanılan bu taşınmaz üzerinde tesis edilen ipoteğin hukuken değer taşıyıp taşımadığı, davacının bu işleme rızasının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Dinlenen davacı tanıkları, davalı Kamile ile iş arkadaşı olduklarım, borçlu şirket sahibinin şirketin ekonomik sıkıntısını atlatmak için Kamile'ye sahip olduğu daireyi ipotek edip kredi çekmeyi teklif ettiğini, davalının da çalıştığı iş yerinin durumunun düzeleceği düşüncesi ile bu teklif kabul ettiğini, fakat şirketin borcunu ödememesi üzerine eşinden habersiz evi ipotek ettirmesi nedeniyle duyduğu sıkıntıyı kendileri ile paylaştığını söylemişlerdir.

Tanık beyanları ile davacının aile konutu olarak kullanılan dairenin diğer davalı banka lehine ipotek edilmesinden haberinin ve rızasının bulunmadığı anlaşılmıştır.

TMK nun 193. maddesinde gerçekten eşlerin her birinin diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabileceği yazılıdır. Yine TMK. nun 1023. maddesinde tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni bak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı da hüküm altına alınmıştır. Ancak TMK. nun 194. maddesinde aile konutu ile ilgili olarak özel bir düzenleme yapılmıştır Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2006/2-591-624 sayılı kararında da belirtildiği üzere bu yasa hükmünün TMK. nun 1023 maddesinde benimsenen iyi niyetli kişinin kazanımının korunmasına ilişkin ilkenin geçerliliğini kaldırmadığı muhakkaktır. Bununla beraber aile konutu Olarak kullanılan taşınmaz üzerinde eşlerin tek başlarına hukuki işlem yapmasının diğer eşin önemli yararlarını zedeleyeceği düşünülerek bu konut üzerindeki malik eşin tasarrufu diğer eşin rızasına bağlanmıştır ve TMK. nun 194/3 maddesi ile rıza alınmadan yapılacak işlemlerin önlenmesi için tapu siciline şerh verilmesi olanağı getirilmiştir. Ne var ki bu şerh soyut olarak malik eşin tasarruflarının sınırlandırılması sonucunu doğuran bir şerh değildir. Bir taşınmazın aile konutu olarak özgülenmesine ilişkin şerh olmasa bile kimi durumlarda tapu maliki olmayan ve bu özgülemeden yararlanan eş kendi rızası dışında tapu maliki eşin yaptığı tasarrufların ortadan kaldırılmasını isteyebilir. Davalı ipotek alacaklısı bankanın ipotek tesisi sırasında kötü niyetle hareket ettiği elbette söylenemez, bununla karşılığında K. Bankası lehine ipotek tesis edildiği, tapu kaydı ve ekli tablosundan anlaşılmıştır.

K. Bankası ile Y. Bankasının birleşmiş olması nedeniyle taraf teşkilinin mevcut olduğu düşünülmüştür.

Ticaret Sicil Memurluğundan borçlu şirketin bilgileri ve ortakları sorulmuş, davacının ve davalının bu şirketin ortağı olmadığı görülmüştür.

Ankara 22. İcra Müdürlüğünün 2007/725 esas sayılı dosyası incelenmesinde; davalı Y Bankası'nın borçlu şirket ile birlikte ipotek borçlusu diğer davalı Kamile aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 09.05.2007 tarihinde icra takibine giriştiği görülmüştür.

Sincan Tapu Sicil Müdürlüğünde tapuya kayıtlı davalılar Kamile ...'e ait taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığı hususunda tartışma bulunmamaktadır Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan nüfus kaydından davacı ile davalı Kamile'nin 1997 yılında evlendikleri ve yine dosyaya sunulan ikametgah ilmühaberinden bu dairede oturdukları, anlaşılmaktadır Kaldı ki ikametgah ilmühaberindeki adres ile davalı tebligat adresi de aynı adrestir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı eş tapu maliki Kamile E tarafından diğer davalı banka lehine davacının rızası olmaksızın aile konutu olarak kullanılan bu taşınmaz üzerinde tesis edilen ipoteğin hukuken değer taşıyıp taşımadığı, davacının bu işleme rızasının bulunup bulunmadığı noktası toplanmaktadır.

Dinlenen davacı tanıkları, davalı Kamile ile iş arkadaş olduklarını, borçlu şirket sahibinin şirketin ekonomik sıkıntısını atlatmak için Kamile'ye sahip olduğu daireyi ipotek edip kredi çekmeyi teklif ettiğini, davalının da çalıştığı iş yerinin durumunun düzeleceği düşüncesi ile bu teklif kabul ettiğini fakat şirketin borcunu ödememesi üzerine eşinden habersiz evi ipotek ettirmesi nedeniyle duyduğu sıkıntıyı kendileri ile paylaştığını söylemişlerdir.

Tanık beyanları ile davacının aile konutu olarak kullanılan dairenin diğer davalı banka lehine ipotek edilmesinden haberinin ve rızasının bulunmadığı anlaşılmıştır.

TMK. nun 193. maddesinde gerçekten eşlerin her birinin diğer üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabileceği yazılıdır. Yine TMK. nun 1023. maddesinde tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı da hüküm altına alınmıştır. Ancak TMK. nun 194. maddesinde aile konutu ile ilgili olarak özel düzenleme yapılmıştır Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2006/2-591-624 s. kararında da belirtildiği üzere bu yasa hükmünün TMK. nun 1023. maddesi benimsenen iyi niyetli kişinin kazanımının korunmasına ilişkin ilkenin geçerliliğini kaldırmadığı muhakkaktır. Bununla beraber aile konutu olarak kullan taşınmaz üzerinde eşlerin tak başlarına, hukuki işlem yapmasının diğer eşin önemli yararlarını zedeleyeceği düşünülerek bu konut üzerindeki malik eşin tasarrufu diğer eşin rızasına bağlanmıştır ve TMK. nun 194/3 maddesi ile rıza alınma yapılacak işlemlerin önlenmesi için tapu siciline şerh verilmesi olanağı getirilmiştir. Ne var ki bu şerh soyut olarak malik eşin tasarruflarının sınırlandırılması sonucunu doğuran bir şerh değildir. Bir taşınmazın aile konutu olarak özgülenmesine ilişkin şerh olmasa bile kimi durumlarda tapu maliki olmayan ve özgülemeden yararlanan eş kendi rızası dışında tapu maliki eşin yaptığı tasarrufların ortadan kaldırılmasını isteyebilir. Davalı ipotek alacaklısı banka ipotek tesisi sırasında kötü niyetle hareket ettiği elbette söylenemez, bununla birlikte davalı Kamile'ye ait olan taşınmazın bu davalının çalıştığı şirketin borcu nedeniyle ipotek edilmesi sırasında TMK. nun dan doğan sınırlamaların izale edilmesini temin zımnında basiretli bir biçimde davranıp aile konutu olarak kullanıldığını eksperleri marifetiyle yaptıkları inceleme sırasında görmeleri nedeniyle bu konutta oturduklarını bildiği davacı eşin rızasını da almaları gerekir iken sanki bu taşınmazın kim tarafından ne şekilde kullanıldığını, değerinin ne olduğunu bilmiyormuş, sadece borçlu şirket ve davalı Kamile'nin soyut beyanı ile ipoteği kabul etmiş gibi davranması yaşamın olağan akışına uygun bulunmadığından üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmamakla birlikte davalı ipotek alacaklısı bankanın TMK'nun 1023. maddesi anlamında korunmaya değer biçimde iyi niyeti kabul edilemeyeceği düşünülerek davacı eşin muvafakati olmaksızın davalı eş tarafından diğer davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davanın kabulü ile dava konusu Ankara ili Sincan ilçesi Dağ Sokağı 1653 ada 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan arsa paylı D Blok zemin kat 2 nolu bağımsız bölüm üzerinde davalı Y. Bankası A.Ş ( K. Bankası A. Ş. ) lehine 03 06 2005 tarih 10881 yevmiye sayılı işlem ile tesis edilen ipoteğin iptaline,

Peşin alınan 1 080,00 YTL harcın mahsubu ile bakiye 3 240 YTL nispi harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline

Davacı tarafından yapılan 1.114.50 YTL masrafın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine,

Davacı vekilinin sarf ettiği emek ve mesai karşılığı takdir olunan 7.500 YTL avukatlık ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine,

Dair, davacı vekili ve davalı banka vekilinin yüzüne karşı, davalı Kamile'nin yokluğunda HUMK. nun 432. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde temyiz için Yargıtay'a başvurma yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.