Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü
Menü

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır. Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz.

İletileri Göster Menü

Mesajlar - Avukat

#721
Merhabalar.

Alıntı Yap1. Bu kişi Hakkında İftira atmaktan dava açabilirmiyim.

İftira sebebiyle savcılığa suç duyurusunda bulunmanız için hakkınızdaki ceza davasının beraatle neticelenmesini beklemelisiniz. Beraat kararını aldıktan sonra bu kişinin size iftira attığını doğrulayacak nitelikte elinizde başkaca deliller varsa, bu deliller birlikte savcılığa suç duyurusunda bulunabilirsiniz.

Alıntı Yap2. Yalan Tanıklıkta bulunan kişi ifadesinde 21 veya 22 ocak akşamı Taksimden Hareket halinde iken ( Ben , Tanık , Şikayetçi ) Şikayetçiye O evi senin başına yıkarım diye sözlü olarak tehditte bulundugumu sölemiş...

Halbuki ; 21-22 Ocak dedikleri Tarihte Şikayetçi ve Tanık ile hiç Görüşmedim. Hatta Daha sonrası tarihlerde de ; Öncesinde de görüşmedim.

6-20 Ocak Arası memleketteyim. 20 Ocak akşamı döndüm. 21-22 Ocakta ise evimde pc başındaydım.

21-22 Ocak Tarihlerinde , Şikayetçi ve Tanık birlikte oldugumuzu ve tehdir ettiğimi belirtmiş olmalarına Rağmen , Kullanmış oldugum Cep telefonu operatöründen istediğim Arama , SMS Kayıtların 21 - 22 Ocakta Sabahtan Gece Yarısına Kadar Şikayetçi ile mesajlaştıgım ve konuştugum ap açık ortada.

Yanında oldugum bir kişi ile mesajlaşıp telefonla görüşemeyeceğime göre Hat Dökümüm Delil Olarak Kabul Edilebilirmi ?

Tanık Hakkında Yalan Beyanda Bulunmaktan Şikayetçi Olma hakkım ortaya doğarmı ?

Tanık günü yanlış hatırlamış da olabilir. Dolayısıyla sadece bu hususa bakarak tanığın yalan söylediğine mahkemeyi ikna etmek kolay değildir. Ancak ceza davanızda bu yönde yapacağınız savunma, beraat kararı verilmesinde etkili olabilir. Dolayısıyla bu hususlar elbette lehinize delil olarak değerlendirilebilir.

Alıntı YapYapabileceklerim Hakkımda , Nasıl Bir yol izleyeceğim Hakkında bilgi vermenizi Rica ediyorum ...

Saten Bu Asılsız olaylar yüzünden Sevdiğimi kaybettiğim için Kaybedecek hiç bir şeyim kalmadı. O Yüzden Bu konu da Yapabileceğim Ne var ise hepsini yapmak istiyorum.

Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.
#722
Merhabalar. Dosyanızı baştan sonra okumadan net bir yorumda bulunmak doğru olmadığı gibi işin doğası gereği mümkün de değil. Size tavsiyem, tüm duruşmalarınıza mutlaka gidin ve duruşmalardaki hal ve hareketlerinizle hakimde olabildiğince iyi bir izlenim bırakmaya çalışın; mesela son derece sakin olun (asla kızmayın/celallenmeyin), hakim söz vermedikçe konuşmayın, özellikle başkası (mesela anneniz) konuşurken asla müdahale etmeyin/sözünü kesmeyin, şayet bir şey söylemeniz gerekiyorsa, o kişi sözünü bitirdikten sonra hakimden izin alarak konuşun, hakim bir soru sordu mu sadece o soruya kısa ve öz şekilde cevap vermekle yetinin (soruyla doğrudan ilgisi olmayan konulara girmeyin), vs. Bu tür davranışlar hakimin kanaatini şüphesiz olumlu etkileyecektir. Kolay gelsin...
#723


METİN ARSLAN - ANKARA

Yargıtay Birinci Başkanlığı için yapılan seçimlerin ilk turunda başkanlığa 13. Hukuk Dairesi Başkanı Ali Alkan seçildi. Alkan, gazetecilerin sorusu üzerine, "Yargıtay'da hiç kimse belli bir grubun temsilcisi durumunda değildir. Bütün arkadaşlarımız hukukun temsilcisidir." dedi. Alkan, kurumun iş yükünü azaltmak için önlemler alacaklarını söyledi.

Nazım Kaynak'ın yaş haddinden emekliye ayrılması nedeniyle boşalan Yargıtay Başkanlığı koltuğu için dün ilginç bir seçim yaşandı. Üçü de sınıf arkadaşı olan Ali Alkan, Ahmet Ceylani Tuğrul ve Kemalettin Yüksel başkanlık için yarıştı. Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nca yapılan seçimin ilk turunda salt çoğunluğun üzerinde 201 oy olan 13. Hukuk Dairesi Başkanı Ali Alkan, Yargıtay'ın yeni başkanı oldu. Diğer başkan adayları 5. Ceza Dairesi Başkanı Ahmet Ceylani Tuğrul 92 oy alırken, 3. Hukuk Dairesi Başkanı Kemalettin Yüksel 39 oyda kaldı. Alkan, başkanlık koltuğunda yaş haddinden emekliye ayrılacağı tarihe kadar 3 yıl görev yapacak. Seçim sonrası basın toplantısı düzenleyen Ali Alkan, Yargıtay'da hiç kimsenin belli bir grubun temsilcisi durumunda olmadığını, bütün arkadaşlarının hukuku temsil ettiğini söyledi.

Alkan, kökleri Osmanlı'ya dayanan, Cumhuriyet'in kurulmasının ardından Cumhuriyet ve demokrasinin teminatı haline gelen Yargıtay'ın başkanı seçilmekten gurur duyduğunu aktardı. Bu görevin büyük bir sorumluluğu da omuzlarına yüklediğinin farkında olduğunu belirtti. Seçimde 'çok değerli iki sınıf arkadaşıyla' yarıştığını ifade etti. Sorunların farkında olduğunu, çözümü için önceki dönemlerde başlatılan hizmetleri sürdüreceklerini anlattı.

Alkan, "Başkanlığım döneminde Yargıtay'ın misyonuna ve ilkelerine sahip çıkarak belirlenmiş olan vizyonuna ulaşma ve sorunları çözme yolunda daha etkin ve verimli çalışmasını sağlayacağım.'' diye konuştu. Bunu sağlamak adına en kısa zamanda 1 ve 3 yıllık eylem planlarını oluşturacaklarını kaydetti. Daha önceki eylem planında yer alan hedeflere ulaşmak adına başlatılan çalışmalara da devam edeceklerini bildirdi.

Yargının hızlandırılması ve iş yükünün azaltılmasının öncelikleri arasında olduğunu vurgulayan Alkan, bu alandaki çalışmaların hız kesmeden sürdürüleceğini kaydetti. Alkan, "Yargıtay'ın halkın adil yargılanma hakkı beklentilerini gerçekleştirebilmek için bahane üretmeden, olumsuzluklara aldırmadan, bütün arkadaşlarımla el ele, gönül gönüle çalışmaya devam edeceğime ve bu konuda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağıma huzurunuzda söz veriyorum.'' diye konuştu.

Ali Alkan, gazetecilerin sorularını da cevapladı. "Yargıtay kulislerinde bazı adayların Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı kastederek, 'Beyefendinin de desteği var' dediği, bunun karşısında yeni üyelerin başka bir grubu temsilen kulis çalışmaları yaptığı şeklinde iddialar var. Bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna şu cevabı verdi: "Yargıtay'da hiç kimse belli bir grubun, belli bir düşüncenin ve belli bir inancın temsilcisi durumunda değildir. Yargıtay'daki bütün arkadaşlarımız hukukun ve hukukun üstünlüğünün temsilcisi durumundadırlar ve bu amaçla çalışmalarını sürdürmektedirler. Bu şekildeki düşünceleri kınıyorum.''

Lojmanda oturmadı, 94 model aracıyla işe geliyor

Yargıtay Başkanlığı'na seçilen Ali Alkan, 9 Şubat 1950 doğumlu. Ankara Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Pervari hakimliğiyle mesleğe başladı. 1997'de Yargıtay üyeliğine seçildi. 13. Hukuk Dairesi başkanlığı ve Başkanlık Divanı'nı üyeliği de yaptı. Alkan, Yargıtay'da hukukçu ve çalışkan bir isim olarak biliniyor. Dairesinin iş yükü sorununu kısa sürede çözen Alkan, mütevazı yaşamıyla dikkat çekiyor. Alkan'ın lojman hakkı bulunmasına rağmen lojmanda oturmadığı, makam aracı kullanmadığı, işe 1994 model Renault Broadway marka aracıyla gelip gittiği öğrenildi. Alkan, evli ve bir çocuk babası.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1284508&title=yargitayin-yeni-baskani-ali-alkan-yargitayda-hic-kimse-belli-bir-grubun-temsilcisi-degildir
#724
Alıntı Yapnoterler kaça kadar açık benim hiç bir bilgim yok ve bu işlemler 1 gün içerisinde biter mi ?

Saat 09.00 - 17.00 arası noterler açık. Vekaletname çıkartılması yarım saatten fazla sürmez. İyi geceler...
#725
Merhabalar. Kat Mülkiyeti Kanunu'nun "Ortak giderlerin teminatı" başlıklı 22. maddesinin ilk fıkrasına göre, "Kat malikinin, 20 nci madde uyarınca payına düşecek gider ve avans borcundan ve gecikme tazminatından, bağımsız bölümlerin birinde kira akdine, oturma (sükna) hakkına veya başka bir sebebe dayanarak devamlı bir şekilde faydalananlar da müştereken ve müteselsilen sorumludur. Ancak, kiracının sorumluluğu ödemekle yükümlü olduğu kira miktarı ile sınırlı olup, yaptığı ödeme kira borcundan düşülür." Bu madde gereğince ödeme yaparak ödediğiniz bedeli kiradan düşmeniz en doğru yol olacaktır. Kolay gelsin...
#726
Merhabalar. Öncelikle geçmiş olsun.

Alıntı Yaptedavi icin odedigi masraflar karsiliginda bana cebren 12.000 TL  senet imzalatlip benden sahsi yarlanmam icin borc aldim yazisi imzalatilarak adeta kovuldum yasal haklarim nelerdir 2 ay is goremez rapaorum özel hastahaneden var . Bu arada olay zamani bodrum devlet hastahanesinde polis raporuna kendim kaza yaptim yazdirmislar  o olay esnasinda yakınım yanımda olmadığı için  sadece evrak imzalman gerek dediler imzaladim

İş kazanız nasıl oluşmuştu? Hastanede rapora tam olarak neler yazıldı? Senedi niçin imzaladınız? Sorularınızı yanıtlayabilmem için öncelikle sizin bu sorulara cevap vermeniz gerekiyor. Bununla birlikte, sigortasız çalıştırıldığınız için işvereninizi en yakın iş müfettişliğine şikayet edebileceğinizi ve işverene karşı hizmet tespiti davası açabileceğinizi, iş kazası sebebiyle de (işverenin kusuru oranında) işverene karşı maddi ve manevi tazminat davası açabileceğinizi söylebilirim. Kolay gelsin...
#727
Merhabalar. Velayet hakkı ana ve baba tarafından birlikte kullanılır. Bu sebeple anne ve babanızın her ikisi de notere gitmesi gerekecektir. Kolay gelsin...
#728
Merhabalar.

Alıntı Yapancak sicil amirim olan sırayla okul müdürüm ikinci sicil amirim milli eğitim müdürü böyle bir teklifte bulunmadıklarını sadece soruştuma için gelen eğitim denetmenlerinin kaymakamla görüştüklerini söylediler burda birinci sicil amirimin onayı veya talebi dikkate alınmazı ?

25 Şubat 2011 tarihinde yapılan düzenleme neticesinde 657 sayılı Kanunun 57. maddesi şu şekilde oluşmuştur: "Adaylık süresi içinde disiplin cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişikleri kesilir. İlişkileri kesilenler ilgili kurumlarca derhal Devlet Personel Başkanlığına bildirilir." Görüldüğü üzere disiplin amirlerinin teklifi şarttır. Sizin görevden alınmanızda şayet durum bu şekilde gelişmemişse, yasal yollara müracaat edebilirsiniz.

Alıntı Yapikincisi hizmet dışı bir eylemde bulunduğum için kınama cezası verildi ki bu yüz kızartıcı falan bir suç değil. en önemliside göreve başladığım anki yasa geçerli değilmidir. yani  2010 da göreve başladım 2011 de yasalaşan kanunla görevden alındım bu usula aykırı bir durummudur.

Göreve başladığınız andaki yasalar değil mevcut yasalar uygulanır. Ancak kınama cezasını işlediğiniz tarihte yasa değişikliği yapılmamışsa, bu duruma atıfta bulunarak verilen kararın iptali için yasal yollara müracaat etme yoluna gidebilirsiniz. Benim kanaatim, böyle bir durumda da mevcut yasaların uygulanacağı yönünde mahkemenin karar vereceğidir. Kolay gelsin...
#729
Merhabalar.

Alıntı Yap2,6 ay ve 15 ay kesinleşmiş hapğis cezam bulunuyor,yalnız sorun suki benim bu cezadan hiç haberim yok bana mahkeme tarafından yuzume karsı okunmadı ve gerekcelikarar vs teblig edilmedi

İkametgah adresinize tebligat gönderilmiştir ve muhtemelen muhtara tebligat yapılmıştır. Sizin bu cezadan haberinizin olmaması bu sebepledir. Şayet tebligat usulsüzse, ceza kararını yeni öğrendiğinizi, tebligatın usulsüz olduğunu belirterek karara karşı temyiz yoluna başvurabilirsiniz.

Alıntı Yapcezayı veren mahkeme temyize kapalı vermiş olabilirmi cezayı

Hangi kararlara karşı temyiz yoluna müracaat edilemeyeceği Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 286. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Aşağıda ilgili madde metni bulunuyor. Bunun dışında, aynı Kanunun 231. maddesinin 12. fıkrasına göre, "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir." Doğal olarak bu itiraz, kararı veren mahkemenin bağlı bulunduğu ağır ceza mahkemesine yapılacaktır. Kolay gelsin...

    Temyiz
   
     Madde 286 – (1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.
   
    (2) Ancak;
   
    a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
   
    b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
   
    c) Sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
   
    d) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
   
    e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
   
    f) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
   
    g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar,
   
    h) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
   
    Temyiz edilemez.
#730
Merhabalar. Medeni Kanun'un 169. maddesine göre, "Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır." Bu hükme istinaden hakimin olayın niteliği gereği kısa sürede konuyla ilgili bir karar vermesi gerekmektedir. Üç duruşma geçmesine rağmen tedbir nafakasıyla ilgili karar verilmemiş olması doğru değil. Esasen bir talep olmasa bile hakimin kendiliğinden (=resen) harekete geçerek bu konuda karar vermesi gerekmektedir ancak belliki atlanmış; hakime bu durumun hatırlatılarak ısrarla üzerinde durulması faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Kolay gelsin...
#731
Merhabalar.

Alıntı YapBundan sonra ne yapmamiz gerek olayin sonucu ne olur sicilimizde falanda herangi birsey yok  avukat tutmamiza gerek var mi avukatın bize faydası olurmu ?

Dosyanız emniyet tarafından savcılığa intikal ettirilmiştir. Yakınlarda savcılıktan da ifadenizin alınması için çağrılırsınız diye tahmin ediyorum. Savcılıktan ifade için çağrıldığınızda bir avukatla birlikte ifade vermeye gitmenizi ve hele hele hakkınızda dava açılırsa, mutlaka bir avukatla anlaşmanızı tavsiye ederim.

Alıntı Yapbu arada polisler tutanaga bulduklari maddenin 1.5 gram esrar maddesi oldugunu yazdilar ancak internetteki arastirmamiza gore bulunan madde kriminale gidip icindeki uyusturucu maddenin miktari tespit edilecekmis yukaridada soyledigimiz gibi icindeki esrar maddesi çok az içilip atılmış bişeymiş zaten sonu kalmış yani bu olayi etkiler mi?

Bulunan maddenin her şeyden evvel uyuşturucu madde olup olmadığının, uyuşturucu ise, içinde ne kadar uyuşturucu olduğunun anlaşılması için elbette araştırma yapılması şart. Bulunan uyuşturucu maddenin azlığı çokluğu hususu, hakim takdir haklarını kullanırken şüphesiz etkili olur. Aşağıda konuyla ilgili Türk Ceza Kanunu'ndaki hüküm bulunuyor. Kolay gelsin...

     Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak
   
     Madde 191 - (Değişik: 6/12/2006 – 5560/7 md.)
   
     (1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
   
     (2) Bu suçtan dolayı açılan davada mahkeme, birinci fıkraya göre hüküm vermeden önce uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik tedbirine karar verebilir.
   
     (3) Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilen kişi, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
   
     (4) Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
   
     (5) Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.
   
     (6) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı cezaya hükmedildikten sonra da iki ilâ dördüncü fıkralar hükümlerine göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabilir. Bu durumda, hükmolunan cezanın infazı ertelenir. Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir.
   
     (7) Kişinin mahkûm olduğu ceza, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde, infaz edilmiş sayılır; aksi takdirde, derhal infaz edilir.
#732
Merhabalar.

Alıntı Yapyargıtaya giden dosyalar gerçekten okunuyormu ve gerçekten

Elbette okunuyor, hiç şüpheniz olmasın. Ama Yargıtay'dan da zaman yanlış kararlar çıktığı olabiliyor.

Alıntı Yapyargıtay şimdiye kadar hep usulden bozdu,avukatların dediğine göre en son esas yönüne bakılırmış doğrumu

Doğru. Mahkemelerde de önce usul yönünden dava dosyası incelenir ve şayet usul yönünden davanın reddi gerekiyorsa, esasa girilmez. Yargıtay'da da aynı şekilde. Kolay gelsin...
#733


ABD'nin en büyük telefon şirketlerinden AT& T, başörtülü bir elemanını işten çıkarttığı gerekçesiyle 5 milyon dolar tazminata mahkum edildi.

Davaya bakan mahkeme, AT&T'nin ayırımcılık yaptığı hükmüne vardı. Şirketin ABD'deki Kansas şehrinde teknik eleman olarak çalışan ve daha önce Hıristiyan olan Susann Bashir (41) 2005 yılında dinini değiştirerek Müslüman oldu. Başörtüsü takarak çalışmaya başlayan Bashir, dava dilekçesinde sık sık yöneticisinin sözlü saldırısına uğradığını, bu durumu şirketin üst yönetimine bildirdiğini, bunun üzerine işten çıkartıldığını belirtti. Yapılan yargılama neticesinde davayı kabul eden Mahkeme, davalı şirketin ayrımcılık yaptığı hükmüne vararak davalı şirketin Susann Bashir'e 5 milyon dolar tazminat ödemesine karar verdi.

AT&T sözcüsü Marty Richter, şirket olarak her türlü milletten çalışanları kabul ettiklerini, mahkemenin verdiği kararı doğru bulmadıklarını söyledi.

(CİHAN)

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1283359&title=basortu-taktigi-icin-calisan-elemanini-isten-atan-sirkete-5-milyon-dolar-ceza
#734
Ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde, Bakanlar Kurulu'nca belirlenen ülkelerin vatandaşı olan yabancı uyruklu gerçek kişilere Türkiye'de taşınmaz satılmasına imkan sağlayan kanun tasarısı, TBMM Genel Kurulun'da kabul edilerek yasalaştı.

Tapu Kanunu ve Kadastro Kanunu'nda değişiklik yapan kanuna göre, ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde, yabancılara Türkiye'de taşınmaz satışına imkan sağlanıyor. Bu taşınmazların toplamı, özel mülkiyete konu alanlar için ilçe yüzölçümünün yüzde 10'unu, ülke genelinde de kişi başına 30 hektarı geçemeyecek. Bakanlar Kurulu, 30 hektarı 2 katına çıkarabilecek.

Yabancı şirketlerin, askeri yasak ve güvenlik bölgelerinde taşınmaz almaları Genelkurmay Başkanlığı'nın, özel güvenlik bölgelerinde taşınmaz almaları ise valiliğin iznine tabi olacak.

Ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde, Bakanlar Kurulu'nca belirlenen ülkelerin vatandaşı olan yabancı kişiler Türkiye'de taşınmaz edinebilecek.

Tapu Kanunu ve Kadastro Kanunu'nda değişiklik yapan tasarı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.

Kanuna göre, ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde, Bakanlar Kurulu'nca belirlenen ülkelerin vatandaşı olan yabancı uyruklu kişiler, Türkiye'de taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinebilecek. Bakanlar Kurulu'nun, Dışişleri Bakanlığı'ndan görüş alma şartı kalkacak.

Yabancıların edinebilecekleri taşınmazlar ve sınırlı ayni hakların toplam alanı, özel mülkiyete konu alanlar için ilçe yüzölçümünün yüzde 10'unu, ülke genelinde ise kişi başına 30 hektarı geçemeyecek. Bakanlar Kurulu, 30 hektarı 2 katına çıkarabilecek. Daha önce, yabancıların ülke genelinde alabileceği taşınmazların toplam yüzölçümü, 2,5 hektarı geçemiyordu.

Yabancı ülkelerdeki ticaret şirketleri, ancak özel kanun hükümleri çerçevesinde taşınmaz ve sınırlı ayni hak elde edebilecek. Yabancılar ile yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan ticaret şirketleri dışındakiler, Türkiye'de taşınmaz edinemeyecek ve lehlerine sınırlı ayni hak tesis edilemeyecek.

Bakanlar Kurulu, yabancılar ile kendi ülkelerindeki kanunlara göre kurulan yabancı ticaret şirketlerinin taşınmaz ve ayni hak edinebilecekleri yerleri; ülke, kişi, coğrafi bölge, süre, sayı, oran, tür, nitelik, yüzölçüm ve miktar olarak belirleyebilecek, sınırlandırabilecek, yasaklayabilecek.

-Projeyi 2 yıl içinde sunacak-

Yabancı kişiler ve ticaret şirketleri, satın aldıkları yapısız taşınmazda geliştireceği projeyi 2 yıl içerisinde ilgili bakanlığın onayına sunacak. Bakanlık, onaylanan projeyi taşınmazın bulunduğu tapu müdürlüğüne gönderecek ve projenin süresi içinde gerçekleşip gerçekleşmediğini takip edecek.

Askeri yasak bölgeler, askeri güvenlik bölgeleri ile stratejik bölgelere ait harita ve koordinat değerleri, kanunun yürürlük tarihinden itibaren en geç bir yıl içinde Milli Savunma Bakanlığı'nca; özel güvenlik bölgeleri ise İçişleri Bakanlığı'nca aynı sürede Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün bağlı olduğu bakanlığa verilecek.

Bakanlar Kurulu, ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde, yabancı uyruklu kişiler ile kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan ticaret şirketlerinin taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinimini, ülke, yer, zaman ve miktar bakımından kısmen veya tamamen durdurabilecek, sınırlandırabilecek ve yasaklayabilecek.

Yabancı uyruklu gerçek kişiler, tüzel kişiler ve uluslararası kuruluşların yüzde 50 veya daha fazla oranda hissesine sahip oldukları Türkiye'de kurulu şirketler, ana sözleşmelerinde belirtilen faaliyet konularını yürütmek üzere taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı ayni hak edinebilecek ve kullanabilecek.

Yabancılar, yabancı ülkelerin kanunlarına göre kurulmuş tüzel kişiler, yöneticilerinin çoğu yabancı olan Türkiye'de kurulu şirketler taşınmaz alabilecek.

-Askeri bölgeler için izin şartı-

Yabancı şirketlerin, Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla; askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgelerinde taşınmaz mülkiyeti edinimleri Genelkurmay Başkanlığı'nın ya da yetkilendireceği komutanlıkların, özel güvenlik bölgelerindeki taşınmaz mülkiyeti edinimleri ise taşınmazın bulunduğu yerdeki valiliğin iznine tabi olacak.

Bankaların, kredi olarak sayılan işlemler nedeniyle veya alacaklarını tahsili amacıyla iktisap ettikleri mülkiyet edinimlerinde, özel kanunlarına göre belli sürede elden çıkarma zorunluluğunun devam etmesi kaydıyla bu düzenleme kapsamındaki hükümler uygulanmayacak. Valilikler, taşınmazların kullanımını tapu kayıtlarından belirli aralıklarla izleyecek.

Kayıt sahibinin 20 yıl önce gaipliğine hüküm verilmiş ya da tapu sicilinden malikin kim olduğu anlaşılamamış ise çekişmesiz ve aralıksız 20 yıl müddetle ve malik sıfatıyla zilyet bulunan kimse adına tespit olunacak.

Tapu müdürlüğü, kişinin ölümünden sonra 2 yıl içinde tapu siciline miras intikali gerçekleştirilmezse, mirasçılık belgesi düzenlenmesi için yargıya başvuracak. Müdürlük, belgeye göre tapu sicil kayıtlarını tescil ederek güncelleştirecek. AA

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1282714&title=yabancilara-mulk-satisi-yasalasti&haberSayfa=0
#735
Merhabalar. Verilecek cezadan daha fazla hapiste kalınması, elbette maddi ve manevi tazminat talebini haklı kılar. Bu dava şu anda da açılabilir; bunun için konunun tüm yönleriyle detaylı bir şekilde incelenmesi gerekir. Bunun için bir avukatla anlaşmanızı tavsiye ediyorum. Kolay gelsin...
#736
Merhabalar. Avukatlık sözleşmesinin feshiyle ilgili kararlaştırılmış olan cezai şart geçerli değildir. Aşağıda buna ilişkin emsal bir Yargıtay Kararı bulunmaktadır. Kolay gelsin...

Önemli not: Çok kısıtlı ve yanıltıcı olabilecek açıklamalara istinaden yapılan yukarıdaki değerlendirmeler, bu bölümde yer alan konu/soru hakkında kişileri en temel düzeyde bilgilendirme amacına matuftur. Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.



T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 1997/11339
K. 1997/12497
T. 29.12.1997

743/m.4
818/m.396/1

DAVA : Dava dilekçesinde 100.000.000 lira borçlu olmadığının tesbiti, birleştirilen İkinci Sulh Mahkemesinin 1997/487 esas sayılı dosyasında ise 100.000.000 lira alacağın tahsiline yönelik Altıncı İcra Müdürlüğünün 1996/9351 takip sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmolunması istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi, birleştirilen itirazın iptali davasının ise kabulü cihetine gidilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davalı müvekkilin ( vekil edenin ) davacı avukata ( vekile ) yetkilendirme ( temsil ) belgesi vermediği durumlarda, taraflar arasında alelade bir vekalet bulunduğunun kabulü ve sorunun buna göre çözümlenmesi gerekir. Bu itibarla, haksız azilde ücretin tamamının ödeneceği konusundaki yasa kuralı ( Avukatlık Kanunu, m. 174/11 ) uyuşmazlık konusu olaya uygulanmaz.

Kural olarak her türlü vekalette, müvekkil ( vekil eden ) vekilini her zaman azletmek hakkından, vekil de herzaman istifa edebilmek hakkından önceden vazgeçemezler ( BK. m. 396/1 ). Azil veya istifa hakkının, bu hakkın kullanılması halinde, peşin alınmış ücretin geri alınamayacağı veya bir cezai şart ödeneceği şeklinde bir anlaşma ile dolaylı yoldan sınırlandırılması da geçerli olamaz. O halde, taraflar arasındaki sözleşmede geçen madde 7'deki "Müvekkilin bu sözleşmenin akdinden sonra vekalet vermemesi ... ( .... ) halinde sözleşmede belirtilen ücretin tamamının ödeneceğine" ilişkin hükme itibar olunamaz.

Azil haklı bir nedene dayanmasa veya istifa haklı olsa bile, vekil, kural olarak, ücretin tamamını isteyemez, ancak o zamana kadar işi gereği gibi görmüşse, harcadığı zamanla orantılı olarak kısmi bir ücret isteminde bulunabilir. O halde, azil ve istifa ancak ileriye yürürlü olduğundan dolayı azlolunan veya istifa eden vekil, o zamana kadarki masrafları ve zararı için fiilen gördüğü işin karşılığı olan kısmi bir ücret isteyebileceğinin kabulü gerekecektir. Bu istemleri aşan ücretin alıkonulmasına veya cezai şarta ilişkin anlaşmalar ise geçerli olamayacaktır.

Yukarıdaki fiili ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın eksik araştırma sonucu hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Mahkemece yapılacak iş; MK.nun 4. maddesi gereğince somut olayda hakkaniyete göre halin icabı takdir edilerek taraflar arasındaki adalet dengesinin korunması yönünde ( bilirkişi incelemesi yapılmaksızın ) bir karar vermekten ibarettir. Zira, bağlanmış işin görülmesinin tamamlanması vekilin kusuru olmaksızın imkansız hale gelirse ücretin hakkaniyete uygun bir kısmının ödenmesi gerekir.

SONUÇ : Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.12.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.
#737
Merhabalar. Konuyla ilgili kanun maddeleri aşağıdadır. Dosya incelenmeden ceza alıp almayacağınız hususunda bir değerlendirme yapılabilmesi mümkün değildir. Ceza almanız halinde, hakim-savcı olamazsınız. Kolay gelsin...

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu

Tehdit

MADDE 106 - (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Tehdidin;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.


6136 Ateşli Silahlar Ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun

MADDE 13- (Değişik: 5728 - 23.1.2008 / m.156) Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

Ateşli silahın, bu Kanun'un 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlardan olması ya da silah veya mermilerin sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

Bu Kanun'un 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlar dışındaki ateşli silahın bir adet olması ve mutat sayıdaki mermilerinin ev veya işyerinde bulundurulması halinde verilecek ceza bir yıldan iki yıla kadar hapis ve yirmibeş günden yüz güne kadar adli para cezasıdır.

Ateşli silahlara ait mermilerin pek az sayıda bulundurulmasının veya taşınmasının mahkemece vahim olarak takdir edilmemesi durumunda hükmolunacak ceza altı aya kadar hapis ve yüz güne kadar adli para cezasıdır.

Kuru sıkı tabir edilen ses veya gaz fişeği ya da benzerlerini atabilen tabancayı, teknik özelliklerinde değişiklik yaparak öldürmeye elverişli silah haline dönüştüren kişi, bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre cezalandırılır.


2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu

ADAYLARIN NİTELİKLERİ

MADDE 8 - Adaylığa atanabilmek için:

a) Türk vatandaşı olmak,

b) (Değişik: KHK/643 - 3.6.2011 / m.12) Giriş sınavının yapıldığı tarih itibarıyla otuzbeş yaşını doldurmamış olmak.

c) Adli yargı adayları için, hukuk fakültesinden mezun olmak veya yabancı bir hukuk fakültesini bitirip de Türkiye'deki hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başarı belgesi almış bulunmak,

İdarî yargı adayları için; hukuk veya hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilimler, idari bilimler, iktisat ve maliye alanlarında en az dört yıllık yükseköğrenim yapmış veya bunlara denkliği Milli Eğitim Bakanlığınca kabul edilmiş yabancı öğretim kurumlarından mezun olmak, (Değişik 2. paragraf: 5435 - 22.12.2005 / m.1) İdari yargı adayları için; hukuk fakültesinden mezun olmak veya yabancı bir hukuk fakültesini bitirip de Türkiye'de hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başarı belgesi almış bulunmak, hukuk fakültesinden mezun olanlar dışından alınacak adaylar bakımından, (Değişik ibare: 5720 - 1.12.2007 / m.1) "her dönemde alınacak aday sayısının yüzde yirmisini geçmemek üzere ihtiyaç oranında," hukuk veya hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat ve maliye alanlarında en az dört yıllık yüksek öğrenim yapmış veya bunlara denkliği kabul edilmiş yabancı öğretim kurumlarından mezun olmak,

d) Kamu haklarından yasaklı olmamak,

e) Yabancı ile evli olmamak, e) (...) (Madde 8 in (e) bendi, 24.12.2005 tarih ve 26033 sayılı R.G.'de yayımlanan, 22.12.2005 tarih ve 5435 sayılı Kanunun 43. maddesi hükmü gereğince yürürlükten kaldırılmıştır.)

f) Askerlik durumu itibariyle askerlikle ilgisi bulunmamak veya muvazzaflık hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedeğe geçirilmiş olmak,

g) Hâkimlik ve savcılık görevlerini sürekli olarak yurdun her yerinde yapmasına engel olabilecek vücut ve akıl hastalığı veya sakatlığı, alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı şekilde konuşma ve organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek gibi özürlü durumları bulunmamak,

h) (Değişik: 3409 - 24.2.1988) Taksirli suçlar hariç olmak üzere, (...) (*) üç aydan fazla hapis veya affa uğramış olsa bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı bir suçtan veya kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak veya bu suçlardan veya taksirli suçlar hariç olmak üzere üç aydan fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir fiilden dolayı soruşturma veya kovuşturma altında olmamak.

ı) Yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı göstermek,

j) Hâkimlik ve savcılık mesleğine yakışmayacak tutum ve davranışlarda bulunmamış olmak,

k) (Ek: 5720 - 1.12.2007 / m.1) Avukatlık mesleğinden adaylığa geçmek isteyenler için; yukarıdaki (ı) bendi hariç diğer şartları taşımakla birlikte, mesleklerinde fiilen en az beş yıl çalışmış, (Değişik ibare: KHK/661 - 24.10.2011 / m.22) “giriş sınavının yapıldığı tarih” itibariyle (Değişik ibare: KHK/650 - 8.8.2011 / m.15) “kırkbeş” yaşını doldurmamış ve kendi aralarında yapılacak olan yazılı yarışma sınavında ve mülakatta başarılı olmak,

şarttır.
#738
Merhabalar. Kamuoyunda "3.Yargı reform paketi" olarak bilinen "Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı" esas komisyon ve alt komisyonlarda görüşülmeye devam ediyor. Muhtemelen yasalaşması iki-üç ayı bulacaktır. Meclis tatile girmeden yasalaşması beklenmektedir. Tasarının durumunu aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tasari_teklif_sd.onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=100560

Tasarının tam metnini ve gerekçesini aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:
http://www2.tbmm.gov.tr/d24/1/1-0565.pdf

Tasarı ile özellikle İcra ve İflas Kanunu'nda yapılacak olan değişikliklerin birçok kişi dört gözle yolunu bekliyor. Evlere haczin genel anlamda kaldırılacak olması, ilamsız takiplerde alacağın miktarı aylık asgari ücret tutarının (886.50 TL) altındaysa, doğrudan icra takibine başlanamayacak olması, icra dairelerindeki para ile temasın kesilecek olması, haciz tarihinden itibaren menkuller için altı ay, gayrimenkuller için de bir yıllık satış isteme süreleri getirilmesi gibi mevcut uygulamada köklü değişiklikler tasarının en dikkat çeken hükümleri...
#739
TBMM Adalet Komisyonu, kamuoyunda, hukuk uyuşmazlıklarını ''arabuluculuk'' yoluyla çözümünü öngören tasarıyı kabul etti.

Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı'na göre, düzenleme, yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarında uygulanacak.

Arabuluculuk faaliyetini yürüten ve Adalet Bakanlığı'nca düzenlenen arabulucular siciline kaydedilmiş bulunan gerçek kişiyi, ''arabulucu'' olarak tanımlayan tasarıya göre, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbest olacak olan tarafların, gerek arabulucuya başvururken gerekse tüm süreç boyunca eşit hakları bulunacak.

Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça arabulucu, arabuluculuk faaliyeti çerçevesinde kendisine sunulan veya elde ettiği bilgi ve belgeler ile tuttuğu kayıtları gizli tutacak. Taraflar da gizliliğe uymak zorunda olacak.

Tasarı, tarafların, arabulucu veya arabuluculuğa katılanlar da dahil üçüncü bir kişinin, uyuşmazlıkla ilgili olarak hukuk davası açıldığında yahut tahkim yoluna başvurulduğunda, hangi beyan veya belgeleri delil olarak ileri süremeyeceği ve bunlar hakkında tanıklık yapamayacağını da düzenliyor.

-Arabulucuların hak ve yükümlülükleri-

Sicile kayıtlı olan arabulucular, bu unvanını ve bu unvanın sağladığı yetkileri kullanabilecek; faaliyet sırasında da bu unvanını belirtecek.

Arabulucu, yaptığı faaliyet karşılığında ücret ve masraf isteyebilecek. Arabulucu, ücret ve masraflar için avans da talep edebilecek.

Aksi kararlaştırılmadıkça arabulucunun ücreti, faaliyetin sona erdiği tarihte yürürlükte bulunan Arabulucu Asgari Ücret Tarifesi'ne göre belirlenecek ve ücret-masraf taraflarca eşit olarak karşılanacak. Arabulucu, tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebilecek veya iletişim kurabilecek. Arabulucu görevini özenle, tarafsız bir biçimde yerine getirecek.

Arabulucu olarak görevlendirilen kimse, tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektirecek durum olması halinde, bu durumu taraflara bildirecek.

Arabulucuların iş elde etmek için, reklam sayılabilecek her türlü teşebbüs ve harekette bulunmaları, özellikle tabelalarında ve basılı kağıtlarında arabulucu, avukatlık ve akademik unvanlarından başka sıfat kullanamayacak.

Taraflar dava açılmadan önce veya davanın görülmesi sırasında arabulucuya başvurma konusunda anlaşabilecek.

-arabulucunun seçilmesi ve faaliyeti-

Başkaca bir usul kararlaştırılmamışsa, arabulucu veya arabulucular taraflarca seçilecek.

Arabulucu, seçildikten sonra tarafları en kısa sürede toplantıya davet edecek.

Taraflar, arabuluculuk usulünü serbestçe kararlaştırabilecek.

Taraflarca kararlaştırılmamışsa arabulucu; uyuşmazlığın niteliğini, tarafların isteklerini ve uyuşmazlığın hızlı bir şekilde çözümlenmesi için gereken usulleri göz önüne alarak arabuluculuk faaliyetini yürütecek.

Niteliği gereği yargısal bir yetkinin kullanımı olarak sadece hakim tarafından yapılabilecek işlemler arabulucu tarafından yapılamayacak.

Dava açıldıktan sonra tarafların birlikte arabulucuya başvuracaklarını beyan etmeleri halinde, yargılama mahkemece 3 ay süre ile ertelenecek.

-arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi-

Arabuluculuk süreci; dava açılmadan önce arabulucuya başvuru halinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp, bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacak. Dava açılmasından sonra arabulucuya başvuru halinde ise bu süreç, mahkemenin tarafları arabuluculuğa davetinin taraflarca kabul edilmesi veya tarafların arabulucuya başvurma konusunda anlaşmaya vardıklarını duruşma dışında mahkemeye yazılı olarak beyan ettikleri ya da duruşmada bu beyanlarının tutanağa geçirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacak.

Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmayacak.

Tarafların anlaşmaya varması, taraflara danışıldıktan sonra arabuluculuk için daha fazla çaba sarf edilmesinin gereksiz olduğunun arabulucu tarafından tespit edilmesi, taraflardan birinin karşı tarafa veya arabulucuya, arabuluculuk faaliyetinden çekildiğini bildirmesi, tarafların anlaşarak arabuluculuk faaliyetini sona erdirmesi durumunda arabuluculuk faaliyeti sona erecek.

Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı, bir tutanak ile belgelendirilecek. Arabulucu, tutanağı 5 yıl süre ile saklayacak.

-tarafların anlaşması-

Arabuluculuk faaliyeti sonucunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenecek, anlaşma belgesi düzenlenmesi halinde belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanacak.

Taraflar, arabuluculuk sürecinin sonunda bir anlaşmaya varırlarsa anlaşmayı icra mahkemesine ibraz edip icra edilebilirliğine ilişkin bir şerh verilmesini talep edebilecek. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılacak.

-kimler arabulucu olabilecek-

Mesleğinde en az 5 yıllık kıdeme sahip hukuk fakültesi mezunu olanlar, kasten işlenmiş bir suçtan mahkum olmayanlar, arabuluculuk eğitimi tamamlayanlar, Adalet Bakanlığı'nca yapılacak yazılı ve uygulamalı sınavda başarılı olanlar arabulucu olabilecek.

Arabuluculuk eğitimi; hukuk fakülteleri, Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Adalet Akademisi tarafından verilecek.

Tasarıda, Adalet Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak olan Arabuluculuk Kurulu'nun kimlerden ve hangi kurumlardan oluştuğu da belirtiliyor.

Kurul, yılda en az 2 kez toplanacak. Gizlilik hükümlerine aykırı hareket ederek bir kişinin hukuken korunan menfaatinin zarar görmesine neden olan arabulucu 6 aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak.

Arabuluculuk yolu ile hukuk uyuşmazlıklarının çözümü sisteminin çalışmasında görev alacak personel için 22 kişilik kadro ihdas edilecek.

Kanunun yayımı tarihinden itibaren 2 ay içinde kuruluş ve teşkilatlanma tamamlanacak.

Tasarı, kanunlaşıp yürürlüğe girdikten 1 yıl sonra yürürlüğe girecek.

-Görüşmeler-

2 gün süren ve yorucu geçen tasarının görüşmeleri, Komisyon Başkanı Ahmet İyimaya ile bazı milletvekillerinin zaman zaman yaptığı esprilerle, oyçokluğuyla kabul edilmesine rağmen çok fazla itiraz edilmeden geçti.

CHP, tasarının neredeyse her maddesinde önerge verdi. Bu önergelerden sadece 3 tanesi kısmen kabul edildi.

CHP, 1. madde üzerinde, Türk Medeni Kanunu ile İş Kanunu kapsamına giren uyuşmazlıkların bu düzenleme dışına çıkartılmasına ilişkin önerge verdi, ancak önerge kabul edilmedi.

CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, önergenin gerekçesini açıklarken, kadınlara şiddet gibi olaylar ile işverenlerin baskısı altında işçilerin varolan haklarından feragat etmelerine ilişkin konuların arabuluculuğa gitmemesi gerektiğini söyleyerek, kadınların baskı altında arabulucuya yönlendirilebileceği ve kanun ile kendilerine tanınan hakları tehlikeye girebileceğinden, bu kanunların yasa kapsamından çıkartılmasını istedi.

Yılmaz, önergesi üzerinde konuşmak isteyince, Komisyon başkanı Ahmet İyimaya, ''Böyle yaparak önergenizin gerekçesini önemsizleştiriyorsunuz'' dedi.

-Son dakika haberi 'hayırlı olsun'la karşılandı-

CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, TBMM Başkanlığı'nın ''tutuklu milletvekillerinin durumunun yasal zeminde çözümlenmesine'' ilişkin açıklama yaptığını anımsatması üzerine, İyimaya, ve milletvekilleri ''Hayırlı olsun' dedi. Dibek'in, MİT Yasasını örnek göstererek, ''Bunu da kısa sürede çıkartabiliriz. Bir an önce gündemimize alalım'' sözlerine İyimaya, ''Komisyon dışındaki atıflar bizi bağlamaz ama son şeklini biz vereceğiz, buradan geçireceğiz'' karşılığını verdi.

CHP'Li Yılmaz'ın, ''görev ve yetkisini kötüye kullanan arabulucuya ceza verilmesine'' ilişkin önergesi çokça tartışıldı.

İyimaya, ''İçimdeki ses ceza verilmemesini söylüyor. Bakalım, yavru ayakta duruyor mu durmuyor mu diye bakalım önce'' dedi. Müzakerelerden sonra önerge kabul edilmedi.

-''Haberi duyunca sevindirik oldunuz''-

Tasarının 12. maddesi okunduktan sonra CHP'li Dibek ''Önergemiz var'' dedi. Bunun üzerine İyimaya, ''Önergeniz yok, haberi duyunca (tutuklu milletvekillerine yönelik yasal hazırlık) sevindirik oldunuz, şaşırdınız herhalde'' sözleri gülüşmelere neden oldu.

CHP,17. madde üzerinde de önerge verdi. Önergedeki talepler kabul edilmedi ancak Ahmet İyimaya, ''1. fıkrada 'sona erdiği kabul edilir' yazılı. Bu, öznesi olmayan faili meçhul gördüğüm bir hüküm. 'sona erer' olması lazım. Hukukta böyle bir norm yok'' diye konuştu.

Alt Komisyon Başkanı, AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, ''Böyle kalsın, daha uygun'' deyince, İyimaya buna itiraz etti ve düşüncesinde ısrarcı oldu.

İyimaya'nın, ''Önerge, düzeltim yetkisi içinde kısmen kabul edilmemiştir'' sözlerini de salonda bulunanlar gülerek karşıladı.

CHP'nin, arabulucu olmak için gereken kıdem şartının 10 yıl olmasına ilişkin önergesi de tartışıldı.

Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürü yüksel Hız, önergeye katılmadıklarını söyleyince Başkan İyimaya, ''Mimari harekette ressamın fırçası ne tarafa sallanırsa sallansın kusur oluşturmuyorsa, yasama organı iradeyi teşekkül ettirirken, yürütme organının veya yasama organının başka bir biriminin etkisinde kalmaksızın adalet komisyonu fırçasını serbestçe oynatabilir'' sözlerini salonda bulunanlar gülerek karşıladı.

Tartışmalardan sonra 29. madde aynen kabul edildi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1279285&title=arabuluculuk-sistemi-geliyor&haberSayfa=0
#740
Merhabalar. Konuyla ilgili Türk Medeni Kanunu'ndaki hükümler aşağıdadır:

1. Ret hakkı

MADDE 605.- Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.

Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.

2. Süre

a. Genel olarak

MADDE 606.- Miras, üç ay içinde reddolunabilir.

Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.

b. Terekenin yazımında

MADDE 607.- Koruma önlemi olarak terekenin yazımı halinde mirası ret süresi, yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin sulh hakimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle başlar.

3. Ret hakkının geçmesi

MADDE 608.- Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer.

Bu mirasçılar için ret süresi, kendilerinin mirasbırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten başlar. Ancak bu süre, kendilerinin mirasbırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona ermez.

Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse; bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar.

4. Reddin şekli

MADDE 609.- Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır.

Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir.

Sulh hakimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.

Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.

Tutanağın ve kütüğün nasıl tutulacağı tüzükle düzenlenir.

II. Ret hakkının düşmesi

MADDE 610.- Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur.

Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez.

Zamanaşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebri icra takibi yapılması, ret hakkını ortadan kaldırmaz.

III. Mirasçılardan biri tarafından ret

MADDE 611.- Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer.

Mirası reddeden atanmış mirasçının payı, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır.

IV. En yakın mirasçıların tamamı tarafından ret

1. Genel olarak

MADDE 612.- En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.

Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.

2. Mirasın sağ kalan eşe geçmesi

MADDE 613.- Altsoyun tamamının mirası reddetmesi halinde, bunların payı sağ kalan eşe geçer.

3. Sonra gelen mirasçılar yararına ret

MADDE 614.- Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler.

Bu takdirde ret, sulh hakimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.

Bunun üzerine miras, iflas hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir.

V. Ret süresinin uzatılması

MADDE 615.- Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hakimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir.

VI. Vasiyetin reddi

MADDE 616.- Vasiyet alacaklısının vasiyeti reddetmesi halinde, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, bu redden vasiyet yükümlüsü yararlanır.

VII. Mirasçıların alacaklılarının korunması

MADDE 617.- Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflas idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.

Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir.

Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir.

VIII. Ret halinde sorumluluk

MADDE 618.- Ödemeden aciz bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar.

Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle adet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır.

İyiniyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.