Orada, kapağı açılmamış 45 bin dosya vardır ama bizim yargımız çok hızlı çalışır!
Bakmayın öyle Dink davası 4 yılda bitmemiş, Hizbullah 10 yılda tamamlanmamış, birçok dava zaman aşımından düşmüş, zaman aşımından düşecek olanların sayısı 10 binleri buluyormuş... Tutukluluk süreleri ceza haline gelmiş, geciken adalete AB raporları isyan etmekteymiş... Şu bu...
Bizim yargımız çok hızlı çalışır!
Tayyip Erdoğan'ın siyaseten önü kesilecekse mesela...
Ergenekon yargıçlarına tazminat hükmü verilecekse mesela... Ve...
Başörtülülere yeniden yasak uygulanacaksa...
İşte aralıkta Eğitim-İş'in müracaatı, ocakta karar... Jet...
Karar ama ne karar!
Başörtülünün kimliğini tespit zor olurmuş!
Ortaya bir güvenlik sorunu çıkarmış!
"Evvel yoğidi, iş bu rivayet yeni çıktı."
Önden çekilmiş ve yüzü gösteren fotoğrafın tanınma konusunda herhangi bir sorun oluşturmadığı ve bu yüzden pasaportlarda rahatça kullanılabildiği biliniyor. Bu pasaportla Amerika'ya girebiliyorsunuz ama bu şekilde ALES sınavına giremiyorsunuz.
Ya o güvenlik meselesi neyin nesi?
Nasıl bir güvenlik sorunu oluşturuyor başörtüsü? Nasıl?
Bunlar resmen "yoktan" gerekçe üretimi... Zorlama kararlar.
Yıl 2011.
Kadınlara sözüm ona pozitif ayrımcılık uygulanan ülke, Türkiye...
Bunun adı negatif ayrımcılık.
Türkiye hâlâ "İmam hatip mezunları polis olabilsin mi"yi tartışıyor.
Türkiye hâlâ kız öğrencilerin kılık kıyafetini tartışıyor.
Tunus'ta, 23 yıllık baskı rejiminden söz ediyoruz.
28 Şubat günlerinde Türkiye'de de, Zeynelabidin bin Ali kafasında arayışlar oldu. Yani "Evde, sokakta bile başörtüsü denetimi yapılsın ve yasak uygulansın" gibi arayışlar... "Sokaklar bile kamusal alan değil mi" yazıları o zaman yazıldı. İslam ülkesi ise Tunus da İslam ülkesi idi, laiklikse Tunus da laikti, öyleyse neden Türkiye Tunus gibi olmasındı!?.
Allah'a şükür Türkiye Tunus olmadı.
Şimdi Tunus, Zeynelabidin bin Ali'yi kovdu, kendini arıyor!
Ama bizdeki Tunus zihniyeti, kimi zaman siyaset diliyle, kimi zaman Ergenekon diliyle, kimi zaman ulusalcılık diliyle ve kimi zaman yargı diliyle depreşip duruyor.
Yıl 2011. İnsaf.
Biz, "Başörtülü kadın neden Meclis'e giremesin" diye sorgularken yargı "Hayır başörtülü olarak üniversiteye de giremesin, akademik sınava da" diyor.
İnsaf.
Üstelik bu, verilen bir özgürlük hakkının değil, konmayan, zikredilmeyen bir yasağın konması için verilen iptal kararı.
Yani Danıştay, "Niye özgürlük verdiniz" demiyor, "Niye yasak uygulamadınız" diyor.
Burada Eğitim-İş diye bir sendikanın, "Başörtüsü neden yasak değil" diye iptal başvurusunda bulunması da, bizdeki sivil toplum garabetinin tipik misali.
Sivil toplum, insan haklarını savunmak için varsa, başörtülü bir kadının akademik çalışma yapmasına mani olmak hangi insan hakkını savunmak oluyor?
Verilen tamamen ideolojik bir mücadele ve Danıştay'ın 8'inci dairesini oluşturan kadro, o ideolojik mücadelenin paydaşı konumunda...
Ah bizim Yüksek Yargımız...
Sana ne kadar güvenmek istiyoruz bir bilsen.
Ama ah şu kararlar!
Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay toplum değerleriyle çatışan böyle kararlara imza attıkça, Yüksek Yargı'nın yeniden düzenlenmesi, müthiş bir toplumsal talebe dönüşüyor.
Her ülkede yargı erki, insanların, hukuk için en son ümididir, bizde ise adeta haklarımızı yargıdan kurtaracak düzenlemeler kurtuluş formülleri haline geliyor. Ve toplum iradesi, siyasi kadroları, Yargı ile ilgili düzenlemelere teşvik ediyor.
Şu kesin: Bu Danıştay kararından sonra seçim sonrasında yapılması planlanan anayasa değişikliği heyecanı bir kat daha artacaktır.
Yüksek Yargımız, hızlı ve yavaş kararlarına dilediği kadar devam etsin. Bunların tamamı, toplumsal müşahede altındadır.
İster örtülü olsun, ister açık, İslam ülkeleri, Zeynelabidin bin Ali düzenlerini tasfiye edeceklerdir. Tunus'la ilgili ilk yazımda bunları "Geç kalmış gelişmeler" olarak niteledim. Başörtüsü yasağı da Türkiye'nin "Geç kalmış demokratikleşme"sinin sembolüdür. Türkiye bunu er geç aşacaktır.
Merak ediyorum doğrusu:
Danıştay'ın bu kararı nasıl uygulanacak? Danıştay adına birileri, ALES sınavının yapıldığı salonlara güvenlik görevlisi veya gözetmen olarak dikilip, kıyafet kontrolü mü yapacak?
http://bugun.com.tr/kose-yazisi/139291-bizim-yargimiz-cok-hizli-calisir-makalesi.aspx
Bakmayın öyle Dink davası 4 yılda bitmemiş, Hizbullah 10 yılda tamamlanmamış, birçok dava zaman aşımından düşmüş, zaman aşımından düşecek olanların sayısı 10 binleri buluyormuş... Tutukluluk süreleri ceza haline gelmiş, geciken adalete AB raporları isyan etmekteymiş... Şu bu...
Bizim yargımız çok hızlı çalışır!
Tayyip Erdoğan'ın siyaseten önü kesilecekse mesela...
Ergenekon yargıçlarına tazminat hükmü verilecekse mesela... Ve...
Başörtülülere yeniden yasak uygulanacaksa...
İşte aralıkta Eğitim-İş'in müracaatı, ocakta karar... Jet...
Karar ama ne karar!
Başörtülünün kimliğini tespit zor olurmuş!
Ortaya bir güvenlik sorunu çıkarmış!
"Evvel yoğidi, iş bu rivayet yeni çıktı."
Önden çekilmiş ve yüzü gösteren fotoğrafın tanınma konusunda herhangi bir sorun oluşturmadığı ve bu yüzden pasaportlarda rahatça kullanılabildiği biliniyor. Bu pasaportla Amerika'ya girebiliyorsunuz ama bu şekilde ALES sınavına giremiyorsunuz.
Ya o güvenlik meselesi neyin nesi?
Nasıl bir güvenlik sorunu oluşturuyor başörtüsü? Nasıl?
Bunlar resmen "yoktan" gerekçe üretimi... Zorlama kararlar.
Yıl 2011.
Kadınlara sözüm ona pozitif ayrımcılık uygulanan ülke, Türkiye...
Bunun adı negatif ayrımcılık.
Türkiye hâlâ "İmam hatip mezunları polis olabilsin mi"yi tartışıyor.
Türkiye hâlâ kız öğrencilerin kılık kıyafetini tartışıyor.
Tunus'ta, 23 yıllık baskı rejiminden söz ediyoruz.
28 Şubat günlerinde Türkiye'de de, Zeynelabidin bin Ali kafasında arayışlar oldu. Yani "Evde, sokakta bile başörtüsü denetimi yapılsın ve yasak uygulansın" gibi arayışlar... "Sokaklar bile kamusal alan değil mi" yazıları o zaman yazıldı. İslam ülkesi ise Tunus da İslam ülkesi idi, laiklikse Tunus da laikti, öyleyse neden Türkiye Tunus gibi olmasındı!?.
Allah'a şükür Türkiye Tunus olmadı.
Şimdi Tunus, Zeynelabidin bin Ali'yi kovdu, kendini arıyor!
Ama bizdeki Tunus zihniyeti, kimi zaman siyaset diliyle, kimi zaman Ergenekon diliyle, kimi zaman ulusalcılık diliyle ve kimi zaman yargı diliyle depreşip duruyor.
Yıl 2011. İnsaf.
Biz, "Başörtülü kadın neden Meclis'e giremesin" diye sorgularken yargı "Hayır başörtülü olarak üniversiteye de giremesin, akademik sınava da" diyor.
İnsaf.
Üstelik bu, verilen bir özgürlük hakkının değil, konmayan, zikredilmeyen bir yasağın konması için verilen iptal kararı.
Yani Danıştay, "Niye özgürlük verdiniz" demiyor, "Niye yasak uygulamadınız" diyor.
Burada Eğitim-İş diye bir sendikanın, "Başörtüsü neden yasak değil" diye iptal başvurusunda bulunması da, bizdeki sivil toplum garabetinin tipik misali.
Sivil toplum, insan haklarını savunmak için varsa, başörtülü bir kadının akademik çalışma yapmasına mani olmak hangi insan hakkını savunmak oluyor?
Verilen tamamen ideolojik bir mücadele ve Danıştay'ın 8'inci dairesini oluşturan kadro, o ideolojik mücadelenin paydaşı konumunda...
Ah bizim Yüksek Yargımız...
Sana ne kadar güvenmek istiyoruz bir bilsen.
Ama ah şu kararlar!
Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay toplum değerleriyle çatışan böyle kararlara imza attıkça, Yüksek Yargı'nın yeniden düzenlenmesi, müthiş bir toplumsal talebe dönüşüyor.
Her ülkede yargı erki, insanların, hukuk için en son ümididir, bizde ise adeta haklarımızı yargıdan kurtaracak düzenlemeler kurtuluş formülleri haline geliyor. Ve toplum iradesi, siyasi kadroları, Yargı ile ilgili düzenlemelere teşvik ediyor.
Şu kesin: Bu Danıştay kararından sonra seçim sonrasında yapılması planlanan anayasa değişikliği heyecanı bir kat daha artacaktır.
Yüksek Yargımız, hızlı ve yavaş kararlarına dilediği kadar devam etsin. Bunların tamamı, toplumsal müşahede altındadır.
İster örtülü olsun, ister açık, İslam ülkeleri, Zeynelabidin bin Ali düzenlerini tasfiye edeceklerdir. Tunus'la ilgili ilk yazımda bunları "Geç kalmış gelişmeler" olarak niteledim. Başörtüsü yasağı da Türkiye'nin "Geç kalmış demokratikleşme"sinin sembolüdür. Türkiye bunu er geç aşacaktır.
Merak ediyorum doğrusu:
Danıştay'ın bu kararı nasıl uygulanacak? Danıştay adına birileri, ALES sınavının yapıldığı salonlara güvenlik görevlisi veya gözetmen olarak dikilip, kıyafet kontrolü mü yapacak?
http://bugun.com.tr/kose-yazisi/139291-bizim-yargimiz-cok-hizli-calisir-makalesi.aspx