Haberler:

Hukuk Forumumuza Hoşgeldiniz

Ana Menü

Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

29 Ocak 2025, 02:11:30

Login with username, password and session length
Üyeler
  • Toplam Üye: 4,224
  • Latest: TekniX
Stats
  • Toplam İleti: 8,895
  • Toplam Konu: 4,428
  • Online today: 14
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 13
Total: 13

Son İletiler

#21
Hayır, durum bu kadar basit değil. Mal rejimi davalarında, özellikle boşanma sonrası mal paylaşımı yapılırken, eşlerin evlilik süresince edindikleri mallar üzerinde hakları *katkı oranı* temelinde belirlenir. Bu durumda, evin tapusu üzerine olmayan eşin kazanacağı miktar, yalnızca ödenen kredi miktarına değil, evin toplam değeri, boşanma tarihindeki kredi durumu ve evlilik süresince yapılan katkılar dikkate alınarak hesaplanır.

Eğer bilirkişi evin değerini 10 bin TL olarak belirlerse ve kredi ödemelerinin sadece %20'si ödenmişse, evin kredi ile ödenmeyen kısmı da hesaba katılır. Evin tapusu üzerine olmayan eş, evin değerine yaptığı katkı oranında hak sahibi olur. Bu durumda, sadece ödenen kredi tutarına değil, evlilik sürecinde evin değer artışına da katkıda bulunmuşsa, bu da hesaba katılır.

Sonuç olarak, hak kazanacağı miktar doğrudan 2000 TL olarak belirlenmez, katkı oranı ve değer artışı dikkate alınarak hesaplanır.
#22
Bu durumda sonradan ortaya çıkan kişinin promosyon paylaşımı düşüncesi hukuken geçerli değildir. Çünkü çekilişe katılım hakkı, ürün ambalajında yer alan şifre/kodu SMS, internet veya mobil uygulama üzerinden bizzat katılımcı tarafından gönderilerek kazanılmıştır. Dolayısıyla, çekilişi kazanan asıl katılımcı, kampanyaya katılım şartlarını yerine getiren kişidir ve büyük hediyeyi kazanma hakkı ona aittir. Ürün ambalajı sadece kampanya şartlarının bir parçası olarak ibraz edilmesi gereken bir nesnedir, mülkiyet hakkı değil.

Sonradan ortaya çıkan kişi ise, yerde bulduğu ambalaj üzerinden herhangi bir hak iddia edemez. Çünkü o kişi, ambalaj üzerindeki şifreyi kullanarak çekilişe katılmamıştır. Bulduğu ambalaj, ona kampanyaya katılım ya da ödül üzerinde herhangi bir yasal hak tanımaz. Aksine, kazandıran ambalajın ibraz edilmesiyle ödül sahibinin belirlenmesi şartını fırsatçılık amacıyla kullanmaya çalıştığı düşünülebilir. Bu durumda, asıl talihlinin bu kişiye herhangi bir ödeme yapma yükümlülüğü bulunmamaktadır ve tehditle mal paylaşımı talebi hukuki olarak geçersizdir.

Asıl talihli, ambalajı bulduğunu iddia eden kişiye karşı hukuki yollarla ambalajın ibrazı ve ödül hakkı için destek talebinde bulunabilir ya da durumu çekilişi düzenleyen firmaya bildirebilir. Firma, kampanya şartlarına göre karar verecektir, ancak ortaya çıkan kişinin şantaj niteliğindeki taleplerini dikkate almak zorunda değilsiniz.
#23
1. Evet, normal şartlarda hakkınızda karakola yapılan bir şikayet varsa, ifadeye çağrılmanız gerekebilir. Bu çağrı genellikle kolluk kuvvetleri aracılığıyla yapılır. Resmi bir çağrı yapılmadan sadece bir avukatlık bürosu aracılığıyla arabuluculuk süreci başlatılması şüpheli olabilir.

2. İfade alınmadan doğrudan arabuluculuk süreci başlatılması olağan değildir. Arabuluculuk, genellikle hukuki bir dava açılmadan önce tarafların uzlaşması amacıyla başvurulan bir yöntemdir, ancak bunun yasal olarak başlatılabilmesi için genellikle önce resmi bir süreçten geçmeniz gerekir.

3. Evet, bulunduğunuz şehirdeki karakola ya da savcılığa başvurarak hakkınızda yapılan herhangi bir şikayet olup olmadığını sorgulatabilirsiniz. Eğer bir şikayet varsa, bu konuda bilgi alabilirsiniz ve duruma göre hukuki süreci takip edebilirsiniz.
#24
Öncelikle, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi kapsamında yapılan uygulamalarda, belediyeler, arazi düzenlemeleri sırasında herkesten eşit oranda kesinti yapabilir. Ancak, sizin kaybınızın 125 m² olduğunu ve arazinizin biçimsiz hale geleceğini ifade ediyorsunuz. Bu durumda, öncelikle yapılan kesintinin oranının yasal sınırlar içinde olup olmadığını kontrol etmek önemlidir. Kesinti oranı, İmar Kanunu'na göre %40'ı aşmamalıdır.

Size önerilen yeni parselin, imar planı açısından yapılaşmaya uygun olup olmadığını, altyapı ve yol durumunu da incelemelisiniz. Ayrıca, belediyenin size önerdiği çözümle maddi kayba uğrayıp uğramadığınızı değerlendirmek için yeniden bir ekspertiz raporu alabilir ve dava açma yoluna gidebilirsiniz. Hakkınızda yapılacak olan imar uygulamasının size önerilenle uyumlu olup olmadığını anlamak ve mülkiyet haklarınızı korumak amacıyla bir itiraz dilekçesi vererek süreci takip etmenizde fayda var. Eğer sonuç alamazsanız, idari yargıda iptal davası açma hakkınız bulunmaktadır.
#25
Bir konutun ekspertiz değeri, taşınmazın mevcut piyasa koşulları, konumu, fiziksel durumu ve emsal değerler gibi kriterler esas alınarak belirlenir. İpotek, konutun üzerinde bir hak olarak bulunsa da, bu durum ekspertiz değerini etkilemez. İpotek, yalnızca mülkün sahibinin borçlu olduğu ve bu borcun teminatı olarak mülkün gösterildiği anlamına gelir.

Yani, ekspertiz raporu hazırlanırken konutun teknik ve ekonomik özellikleri değerlendirilir; ipotek ise taşınmazın mülkiyeti ile ilgili bir durumdur. İpotek varlığı, alım-satım işlemleri sırasında devredilecek hakların niteliğini etkileyebilir, ancak mülkün piyasa değerine doğrudan bir etkisi yoktur. Borcun durumu ve ipotek, mülkiyet devri sırasında bankanın haklarını korumak için dikkate alınır, fakat bu hukuki ilişki ekspertiz değerine yansımaz.
#26
erhaba

Tapulu imarlı 2 parsel bir arazim var. 1 parselinde evim diğerinde ise ardiyem vs olan bir arazim var. Belediye benim bitişiğimde olan imarı ve yolu olmayan arazinin yolunu açma ve imara açmak için 18 kanunu devreye alarak işlem yapacakmış. bana da söylenen senin arazin çap bir arazi ve herkesin arazisinde olan kesinti kadar senden de keseceğiz ve bu durumda arazin biçimsiz kalacak ilerde yapı inşa etmeye elveriş olacak diye söylendi. bunun için yan tarafımda bir parsel vermeyi teklif etti . fakat verilen yeni parsel ile beraber 125 m2 kaybım söz konusu. Bu durumda nasıl bir yol izlemeliyim. Yardımlarınız ricası ile.
#27
Trafik kazaları maalesef hayatımızın bir gerçeği ve bu kazalar hem maddi hem de manevi kayıplara yol açabiliyor. Kazadan kaynaklanan kayıpların telafisi için hukuki yollara başvurmak, mağdurların haklarını koruma altına almanın en etkili yollarından biridir. Trafik kazalarına bağlı olarak karşılaşabileceğiniz bazı önemli hukuki hak ve tazminat türlerini aşağıda inceleyebilirsiniz.

Araç Değer Kaybı
Trafik kazası sonucu aracınızın değerinde bir kayıp meydana gelmişse, bu kaybı tazmin ettirebilirsiniz. Birçok kişi, aracın tamiri sonrası değerinin düştüğünün farkına varmamaktadır, ancak bu zarar için tazminat talep etme hakkınız vardır. Detaylar için Araç Değer Kaybı.

Trafik Kazası Ceza Davası
Trafik kazaları sadece maddi hasarla sınırlı kalmayabilir, aynı zamanda kazaya karışan tarafların ceza davalarına maruz kalması da mümkündür. Eğer kazaya karışan kişi suçluysa, adli süreçte ceza alması gündeme gelebilir. Bu süreçlerle ilgili hukuki destek almak, en doğru adımları atmanızı sağlar. Daha fazla bilgi için Trafik Kazası Ceza Davası.

Güvence Hesabı
Sigortasız araçlar sebebiyle zarar gören mağdurların mağduriyetlerini gidermek için oluşturulmuş olan Güvence Hesabı, zararların tazmini amacıyla hizmet verir. Trafik kazalarına karışan ve sigortasız araçlar tarafından mağdur edilen kişiler bu hesaba başvurarak tazminat talep edebilirler.

Yeşilkart Sigortası
Yurt dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının trafik kazalarından doğan zararlarını tazmin etmek için sunulan Yeşilkart Sigortası, uluslararası trafik sigortası sistemi içerisinde yer alır. Bu sigorta türüyle ilgili ayrıntıları öğrenmek önemlidir.

Pert Farkı Tazminatı
Bir kazanın ardından aracınız pert (kullanılamaz hale gelmiş) olarak kabul edildiyse, sigorta şirketi tarafından ödenecek olan tazminat, aracınızın piyasa değerine göre hesaplanır. Ancak çoğu zaman bu tutar aracınızın gerçek değerini karşılamaz. Bu durumda Pert Farkı Tazminatı talep edebilirsiniz.

Trafik Kazası Tazminatı
Trafik kazalarında maddi ve manevi zararlar söz konusu olabilir. Mağduriyetinizin derecesine göre, uğradığınız kayıpların telafisi amacıyla Trafik Kazası Tazminatı talep edebilirsiniz.

Araç Mahrumiyet Bedeli
Trafik kazası sonucu aracınız kullanılamaz hale geldiyse ve bir süre boyunca aracınızı kullanamadığınız için mağduriyet yaşadıysanız, bu durumu Araç Mahrumiyet Bedeli olarak tazmin ettirebilirsiniz.
#28
Kasten Yaralama Suçu (Türk Ceza Kanunu madde 86)

Kasten yaralama suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzun "Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar" başlıklı ikinci bölümünün 86. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre;

"Madde 86 - Kasten Yaralama
Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

Kanunun lafzından ve düzenlendiği bölümden de anlaşılacağı üzere yaralama suçunda kişinin korunan yararı, vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Bu sebeple suçun konusunu mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni ya da ruhsal varlığı oluşturmaktadır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, yaralama suçunun oluşacağı tereddütsüzdür. Bu sonucu doğurmaya elverişli olan tüm hareketlerle kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.(Yargıtay Ceza Genel Kurulu 27.05.2014 tarihli 2013/292 Esas,  2014/289 Kararı)

Görüldüğü üzere hem Kanun koyucu hem de Yargıtay yerleşik içtihatların kasten yaralama suçunu oluşturacak fiilin ne olduğunu açıklamamıştır ancak yerleşik uygulamalarına göre; tokat atmak, yumruk atmak, iteklemek suretiyle bir yere çarpmasına neden olmak, tırnak veya başka bir cisim ile vücuduna çiziklere neden olmak, yerde sürüklemek, silah veya benzeri bir cisimle yaralanmasına neden olmak vb. fiiler kasten yaralama suçuna vücut verir.

"Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur."

Kanunda söz edilen basit tıbbi müdahaleden anlaşılması gereken hiçbir tıbbi müdahale gerektirmeyen ve sağlık mensubu olmayan kişiler tarafından dahi iyileştirilmesi mümkün olan yüzeysel yaralamalar olarak tarif edilmektedir. (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt I, 4. bası, Beta, s. 175.) Hangi fiillerin basit tıbbi müdahele ile giderilebilecek seviyede olup olmadığı hususu uygulamada çok önemli bir yer tutmakta olup bunun değerlendirmesinin nasıl olacağı uygulamada çokça tartışılmaktadır. Kasten yaralamanın kişi üzerindeki etkisi basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif ise cezada indirim yapılacağı gibi suçun takibi de şikayete bağlı kılınmaktadır. Doktrinde genel anlamıyla ciddi bir tıbbi müdahaleye gerek olmaksızın sağlık çalışanı olmayan kişiler tarafından da iyileştirilebilecek yüzeysel yaralanmalar basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralanma olarak kabul edilmektedir.

"Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz."

Kanunumuza 12/05/2022 tarihinde eklenen fıkra ile yaralama fiilinin bir erkek tarafından kadına karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı 6 ay olarak belirlenmiştir. Bu hüküm yalnızca erkeklerin kadınlara karşı işlediği suçlarda uygulama alanı bulacak olup suçun failinin ve mağdurunun kadın olduğu durumlarda uygulanamayacaktır.

YARALAMA SUÇUNUN DAHA AĞIR CEZAYI GEREKTİRECEK HALLERİ

Yaralama suçunun cezasının ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli halleri 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzun m. 86/3 ve m.87'de sayılmıştır. Buna göre;

Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silahla,
f) Canavarca hisle,
işlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır.

Suçun üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı işlenmesinde cezanın arttırılma sebebi gerek aile kurumuna etkin bir koruma sağlamak gerekse söz konusu yakınlık derecesinde olan kişilerin gelebilecek saldırılara beklenmedik anlarda karşılaşabilmekte ve kendini korumaktan yoksun kalabilmektedir. Kişinin bu fıkradan cezasının arttırılabilmesi için mağdurun akrabası olduğunu bilebilecek durumda olması gerekmektedir. Aksi takdirde suçun mağdurunda yanılma unsuru ortaya çıkacak ve suçun kasıt fonksiyonunda eksiklik olacaktır.

Kanunumuzda yer alan silah hükmünden anlaşılması gereken 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzun 6. maddesinin 1.fıkrasının f bendine göre;

1.Ateşli silahlar,
2.Patlayıcı maddeler,
3.Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4.Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5.Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler
Yaralama suçunda silah kapsamına girmektedir.

YARALAMA SUÇUNUN CEZASINDA İNDİRİM SEBEPLERİ

Yaralama suçunda cezai indirim sebepleri 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzun İkinci Bölümünün "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler" başlıklu 24 vd. maddelerinde yer verilmiştir.

1- Kanun Hükmü ve Amirin Emrinin Yerine Getirilmesi
Türk Ceza Kanunumuzun 24. maddesine göre;
(1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.
(2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.
(3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.
(4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.

2- Meşru Savunma ve Zorunluluk Hali
Türk Ceza Kanunumuzun 25. maddesine göre;
(1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

3- Hakkın Kullanılması ve İlgilinin Rızası
Türk Ceza Kanunumuzun 26. maddesine göre;
(1) Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.
(2) Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.

4- Meşru Savunmada Sınırın Aşılması
Türk Ceza Kanunumuzun 27. maddesine göre;
(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.

5- Cebir ve Şiddet, Korkutma ve Tehdit Altında Bulunma
Türk Ceza Kanunumuzun 28. maddesine göre;
(1) Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.

6- Haksız Tahrik
Türk Ceza Kanunumuzun 29. maddesine göre;
(1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 18 yıldan 24 yıla ve müebbet hapis cezası yerine 12 yıldan 18 yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.

7-  Hataya Düşme
Türk Ceza Kanunumuzun 30. maddesine göre;
(1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.
(2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(4) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.

8- Yaralama Suçunun İşlendiği Sırada Yaş Küçüklüğü
Türk Ceza Kanunumuzun 31. maddesine göre;
(1) Fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
(2) Fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmuş olup da 15 yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde 12 yıldan 15 yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde 9 yıldan 11 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası 7 yıldan fazla olamaz.
(3) Fiili işlediği sırada 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde 18 yıldan 24 yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde 12 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası 12 yıldan fazla olamaz. 

9- Akıl Hastalığına Sahip Olma
Türk Ceza Kanunumuzun 32. maddesine göre;
(1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 25 yıl, müebbet hapis cezası yerine 20 hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.

10- Sağır ve Dilsizlik Hali
Türk Ceza Kanunumuzun 33. maddesine göre;
(1) Bu Kanunun, fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, 15 yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; 12 yaşını doldurmuş olup da 15 yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, 18 yaşını doldurmuş olup da 21 yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır.

11- Geçici Nedenler, Alkol Veya Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma Hali
Türk Ceza Kanunumuzun 34. maddesine göre;
(1) Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.
(2) İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

BASİT TIBBI MÜDAHALE İLE GİDERİLEBİLECEK YARALANMA KAVRAMI NEDİR?

Basit tıbbı müdahelenin tespitinde fiilin işlendiği koşullar, mağdurun durumu, hareketin yöneldiği bölge, hareketin şiddeti, işleniş şekli ve neticeyi gözeterek genel bir değerlendirme yapmak gerekmektedir.

Hangi yaralamaların basit tıbbı müdahele ile giderilebilecek seviyede olup olmadığı hususu hukukun değil tıbbın konusu oluşturmakla birlikte Türk Hukukunda bu değerlendirmeyi yapan kurum Adli Tıp Kurumudur.

Adli Tıp Kurumu uygulamada yaşanan farklılıkları gidermek amacıyla Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, Adli Tıp Uzmanlar Derneği ve Adli Tıp Derneği ortaklığı ile ilki 2005 yılında olmak üzere bir dizi yayın yaparak uygulamada Mahkemelere yol gösterici raporlar ortaya koymuştur. (Liste için bkz. Türk Ceza Kanunu'nda Tanımlanan Yaralama Suçlarının Adli Tıp Açısından Değerlendirilmesi Haziran 2013, <https://www.atk.gov.tr/tckyaralama24-11-15.pdf> Erişim tarihi: 07.07.2023)  Yaralanmaların bazılarına örnek verecek olursak;

Deri-Deri Altı-Kas Dokusunu İlgilendiren Travmatik Değişimlere ilişkin Adli Tıp Kurumunun raporuna göre;
Tüm vücut alanına göre yüzey alanı yaklaşık olarak; yüz bölgesinde %5, vücudu diğer bölgelerinde %10'a kadar olan abrazyon ve kontüzyonlar ve yüz bölgesinde 5 cm, vücudun diğer bölgelerinde tek lezyon olarak 10 cm, toplam 20 cm'e kadar cilt-cilt altını ilgilendiren yaralanmalar BASİT TIBBI MÜDAHELE İLE GİDERİLEBİLİR.
Tüm vücut alanına göre yüzey alanı yaklaşık olarak; yüz bölgesinde %5, vücudun bölgelerinde %10'dan fazla olan abrazyon ve kontüzyonlar, yüz bölgesinde 5 cm, vücudun diğer bölgelerinde tek lezyon olarak 10 cm, toplam 20 cm'den büyük cilt-cilt altını ilgilendiren yaralanmalar, fasia ve kas dokuyu ilgilendiren tüm penetran yaralanmalar, yumuşak doku seyirli, giriş deliği bulunan, tüm ateşli silah yaralanmaları BASİT TIBBI MÜDAHALE İLE GİDERİLEMEZ.

Yanıklara ilişkin Adli Tıp Kurumunun raporuna göre;
1. derece yanık, 2. derece yanıklarda yüzey alanı %10'dan az (5 yaş altı çocuklarda %5'ten az) yanıklar  BASİT TIBBI MÜDAHALE İLE GİDERİLEBİLİR.
1. derece yanıklarda beş yaş ve altında % 20'den fazla, 2. derece yanıklarda %10-20 (5 yaş altı çocuklarda%5-15), 3. ve 4. Derece yanıklarda %10'dan az yanıklar BASİT TIBBI MÜDAHALE İLE GİDERİLEMEZ.

Kafa Bölgesini İlgilendiren Yaralanmalara ilişkin Adli Tıp Kurumunun raporuna göre;
İç tabulayı da kapsayan kafatası kırıkları, izole dış tabulayı ilgilendiren kafatası kırığı, tüm kafa içi yapılardaki travmatik değişimler, (kontüzyon, pnömosefali, klinik bulgu veren beyin ödemi vb.), kranial sinir yaralanmaları (diğer kafa içi değişimlerin eşlik etmediği), yaralanmalarda BASİT TIBBI MÜDAHALE İLE GİDERİLEMEZ.

Bilinç Kaybına Neden Olan Yaralanmalara ilişkin Adli Tıp Kurumunun raporuna göre;
Olay sonrası ilk gözlemde uyanık, belirlenmiş 5 dakikadan kısa süren geçici bilinç kaybı, travma sonrası 24 saatten kısa amnezi, (Glasgow Koma Skoru: 14–15) BASİT TIBBI MÜDAHALE İLE GİDERİLEBİLİR.
Belirlenmiş 5 dakikadan uzun süren bilinç kaybı, travma sonrası bilinç kaybı olmamakla birlikte fokal nörolojik defisit (kranial sinir, hissi- motor belirti), travma sonrası 24 saatten uzun amnezi, (Glasgow Koma Skoru: 9-13 arası) BASİT TIBBI MÜDAHALE İLE GİDERİLEMEZ.

Yukarıda da izah edildiği üzere her olay ve fiil için farklılık arz eden yaralanmalar ve bu yaralanmaların neden olduğu komplikasyonlar için ayrı değerlendirme yapmak gerekmektedir. 


Avukat Ahmet Faruk ÜMÜT

Detaylı bilgi ve daha fazlası için; www.umut.av.tr

#29
Trafik kazaları, hayatın beklenmedik olaylarından biri olup, hem maddi hem de manevi açıdan çeşitli etkiler yaratabilir. Bu etkilerden biri de araç değer kaybıdır. Araç değer kaybı, kaza sonucu aracın piyasa değerindeki azalmayı ifade eder ve bu durum, kaza geçiren kişilere ekonomik bir yük getirebilir. Ancak, bu kaybın tazmin edilmesi için belirli hukuki süreçlerin izlenmesi gereklidir.

Araç değer kaybı, bir trafik kazası sonucu aracın eski değerine göre daha düşük bir fiyata satılabilmesi anlamına gelir. Kazadan sonra aracın piyasa değerinin düştüğünü kanıtlamak, tazminat talebinde bulunabilmek için önemlidir. Bu süreçte araç değer kaybı tazminatının nasıl hesaplandığı ve talep edilebileceği hakkında bilgi sahibi olmak gereklidir. Kazanın oluş şekli ve hasarın büyüklüğü, araç değer kaybının miktarını etkileyen önemli faktörlerdir.

Trafik kazaları sırasında yaşanan yaralanmalar ve ölümler, hukuki süreçlerde daha karmaşık durumlar yaratabilir. Yaralanmalı trafik kazaları ve ölümlü trafik kazaları gibi durumlar, yalnızca maddi zararlarla sınırlı kalmaz, aynı zamanda insan hayatı üzerinde derin etkiler bırakabilir. Bu tür durumlarda, mağdurların ve yakınlarının haklarını korumak için profesyonel hukuki destek almak önemlidir. Yaralanmalı trafik kazaları ve ölümlü trafik kazaları hakkında daha fazla bilgi edinmek, hukuki sürecin nasıl işleyeceğini anlamanıza yardımcı olabilir.

Trafik kazası sonucunda tazminat talep etmek, mağdurların ekonomik olarak zararlarını karşılamak amacıyla başvurabilecekleri bir haktır. Trafik kazasında tazminat talepleri, kaza sonucu oluşan maddi ve manevi zararların karşılanmasını amaçlar. Tazminat miktarı, kazanın etkileri ve kişisel kayıplar göz önünde bulundurularak belirlenir.

Ayrıca, kaza sonucunda aracın kullanılamaz hale gelmesi durumunda, araç mahrumiyet bedeli de talep edilebilir. Araç mahrumiyet bedeli, aracın tamir süreci boyunca yaşanan kullanım kaybının karşılanmasını hedefler ve bu bedelin hesaplanması, kazanın niteliğine bağlı olarak değişir. Araç mahrumiyet bedeli talep etmek, kaza sonucu yaşanan ekonomik kaybı telafi etmede önemli bir adımdır.

Trafik kazaları ve bu kazaların hukuki boyutları, genellikle karmaşık ve detaylı bir süreç gerektirir. Bu nedenle, hukuki süreçlerde bilgi sahibi olmak ve profesyonel destek almak, haklarınızı korumanız ve zararın telafi edilmesi için önemli bir adımdır. Kaza sonrası yaşanan zorluklarla başa çıkmak için gerekli adımları atmak, hem maddi hem de manevi açıdan daha sağlıklı bir sonuç elde etmenize yardımcı olabilir.
#30
Türkiye'de Taşınmaz Edinmek İsteyen Yabancıların İzleyeceği Yollar

Türkiye'de taşınmaz edinimi konusunda 3 farklı yabancı kavramı vardır;
1. Yabancı gerçek kişiler,
2. Yabancı tüzel kişiler,
3.Yabancı sermayeli Türk şirketleri.

2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 35. maddesinde yabancı gerçek ve tüzel kişilerin taşınmaz edinimine ilişkin hükümler, 36. maddesinde ise yabancı sermayeli şirketlere ilişkin hükümler yer alır.

2644 sayılı Kanunumuzun 35. maddesine göre;

"Kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla, uluslararası ikili ilişkiler yönünden ve ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen ülkelerin vatandaşı olan yabancı uyruklu gerçek kişiler Türkiye'de taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinebilirler. Yabancı uyruklu gerçek kişilerin edindikleri taşınmazlar ile bağımsız ve sürekli nitelikteki sınırlı ayni hakların toplam alanı, özel mülkiyete konu ilçe yüz ölçümünün yüzde onunu ve kişi başına ülke genelinde otuz hektarı geçemez. Cumhurbaşkanı kişi başına ülke genelinde edinilebilecek miktarı iki katına kadar artırmaya yetkilidir."

"Yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri ancak özel kanun hükümleri çerçevesinde taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinebilirler. Bu ticaret şirketleri dışındakiler taşınmaz edinemez ve lehlerine sınırlı ayni hak tesis edilemez. Bu ticaret şirketleri ile yabancı uyruklu gerçek kişiler lehine taşınmaz rehni tesisinde bu maddede yer alan sınırlamalar uygulanmaz."

"Cumhurbaşkanı, ülke menfaatlerinin gerektiği hallerde yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinimlerini; ülke, kişi, coğrafi bölge, süre, sayı, oran, tür, nitelik, yüzölçüm ve miktar olarak belirleyebilir, sınırlandırabilir, kısmen veya tamamen durdurabilir veya yasaklayabilir."

"Yabancı uyruklu gerçek kişiler ve yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri, satın aldıkları yapısız taşınmazda geliştireceği projeyi iki yıl içinde ilgili Bakanlığın onayına sunmak zorundadır. İlgili Bakanlıkça başlama ve bitirilme süresi belirlenerek onaylanan proje tapu kütüğünün beyanlar hanesine kaydedilmek üzere taşınmazın bulunduğu tapu müdürlüğüne gönderilir. Onaylanan projenin süresi içinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği ilgili Bakanlıkça takip edilir."

"Askeri yasak bölgeler, askeri güvenlik bölgeleri ile stratejik bölgelere ait harita ve koordinat değerleri bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren en geç bir yıl içinde ve bu yerlere ait değişiklik kararlarına ait harita ve koordinat değerleri değişikliklerin yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde Millî Savunma Bakanlığınca, özel güvenlik bölgeleri ve değişiklik kararlarına ait harita ve koordinat değerleri ise İçişleri Bakanlığınca aynı sürede Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanlığa verilir. Bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl sonra bu fıkra uyarınca gönderilen belge ve bilgilere göre tapu işlemleri yürütülür."

"Bu madde hükümlerine aykırı olarak edinilen, edinim amacına aykırı kullanıldığı ilgili Bakanlık ve idarelerce tespit edilen, süresi içinde ilgili Bakanlığa başvurulmayan veya süresi içinde projeleri gerçekleştirilmeyenler ile bu maddenin birinci fıkrası kapsamındaki sınırlamalar dışında miras yoluyla edinilen taşınmazlar ve sınırlı ayni haklar, Maliye Bakanlığınca verilecek bir yılı geçmeyen süre içinde maliki tarafından tasfiye edilmediği takdirde tasfiye edilerek bedele çevrilir ve bedeli hak sahibine ödenir."

Yabancı Gerçek Kişilerin Taşınmaz Edinimlerindeki Kanuni Sınırlamalar

Edinimine izin verilen yabancı uyruklu gerçek kişiler özel mülkiyetin mümkün olduğu alanlarda (konut, işyeri, arsa, tarla vs.) her türlü taşınmazı edinebilir. Edinilen taşınmaz yapısız nitelikte ise yabancı uyruklu malikin burada iki yıl içerisinde proje geliştirmek üzere projenin konusuna göre ilgili kamu idaresine başvurması gerekir.

Yabancı uyruklu bir gerçek kişi ülke genelinde 30 hektara kadar taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinebilir. Bakanlar Kurulu dilerse bu miktarı iki katına kadar arttırabilir.

Yabancı uyruklu gerçek kişiler askeri yasak bölgeler ve askeri güvenlik bölgelerinde bulunan taşınmazları edinemez ve kiralayamazlar. Özel güvenlik bölgelerindeki taşınmazları ise valilik izni ile edinebilir ve kiralayabilirler.

Yabancı uyruklu gerçek kişilerin toplam edinimi bir ilçenin özel mülkiyete açık toplam alanının yüzde onunu aşamaz. Yüzde onluk kotanın dolduğu yerlerde yabancıların yeni edinim talepleri karşılanmaz.

Tasfiye Edilecek Taşınmazlar

Yukarıda belirtilen durumlara aykırı olarak edinilen taşınmazlar, Edinim amacına aykırı kullanıldığı tespitedilen ve süresi içinde ilgili Bakanlığa başvurulmayan veya süresi içinde projeleri gerçekleştirilmeyen yapısız taşınmazlar Yabancı edinimini sınırlayan hükümleri aşan miras yoluyla edinilmiş taşınmaz ve sınırlı ayni haklar söz konusu olduğunda Maliye Bakanlığınca verilecek bir yılı geçmeyen süre içinde malikin taşınmazı devretmesi beklenir, bu mümkün olmazsa tasfiye edilerek bedele çevrilir ve bedeli hak sahibine ödenir.

Yabancı Tüzel Kişilerin Taşınmaz Ve Sınırlı Ayni Hak Edinimleri

Türkiye'de yabancı tüzel kişi olarak sadece; yabancı ülkelerde kendi ülke kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinebilir. Bu ticaret şirketleri dışındaki yabancı tüzel kişiler (vakıf, dernek vb.) ise taşımaz edinemez ve lehlerine sınırlı ayni hak tesis edilemez.

Yabancı ülkelerde kendi kanunlarına göre tüzel kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin taşınmaz mal edinimleri ise istisnai olup ancak uluslararası anlaşmalar veya özel kanun hükümleri ile öngörülmüş ise mümkündür. Bu konuda hüküm içeren özel Kanunlardan bazıları 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunudur.

NOT: İpotek konusunda istisnai bir durum öngörülmüş olup yabancı gerçek ve tüzel kişiler lehine taşınmazlar üzerinde kurulacak ipotekler için herhangi bir sınırlama mevcut değildir.

Türkiye'de Kurulmuş Yabancı Sermayeli Şirketlerin Taşınmaz ve Sınırlı Ayni Hak Edinimleri

Yabancı yatırımcıların; %50 veya daha fazla oranda hissesine sahip oldukları veya yönetim hakkını haiz kişilerin çoğunluğunu atayabilme ve görevden alabilme yetkisine sahip oldukları Türkiye'de kurulmuş tüzel kişiliğe sahip şirketler yabancı sermayeli şirket olarak kabul edilir.

Bu şirketler ana sözleşmelerinde belirtilen faaliyet konularını yürütmek üzere taşınmaz mülkiyeti ve sınırlı ayni hak edinebilir. Bunun için öncelikle taşınmazın bulunduğu yer valiliğine izin için başvurmaları gerekir.

Edinilmek istenen taşınmazın askeri yasak bölge veya askeri güvenlik bölgesi içerisinde kalması halinde taşınmaz mülkiyeti edinimleri Genel Kurmay Başkanlığının, özel güvenlik bölgesi içerisinde kalması halinde ise taşınmazın bulunduğu yer valiliğinin iznine tabidir. Taşınmaz edinim başvurusunun sonucunun olumlu olması halinde, tescil işleminin yapılması için valilik tarafından şirket/iştirak ile tapu müdürlüğüne yazı ile bilgi verilir.

VALİLİKTEN İZİN ALMADANYAPILABİLECEK İŞLEMLER
1. İpotek tesisi,
2. İpotek lehtarının ipoteğin paraya çevrilmesi kapsamındaki mülkiyet edinimleri,
3. Şirket birleşmelerinden ve bölünmelerinden doğan taşınmaz mülkiyeti ve sınırlı ayni hak nakli,
4. Organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve serbest bölgelerdeki edinimler,
5. İlgili bankacılık mevzuatı çerçevesinde kredi olarak sayılan işlemler nedeniyle ya da alacakların tahsili amacıyla gerçekleşen edinimlerde,
 izin almadan doğrudan Tapu Müdürlüğüne başvurulur.

Taşınmaz Edinimi Yoluyla Türk Vatandaşlığını Kazanabilme Hakkı

Bir milyon dolar ve üzerindeki bir değere sahip taşınmaz satın alan yabancı uyruklu gerçek kişiler için istisnai yoldan Türk vatandaşlığını kazanabilme hakkı tanınmıştır
Bunun için yabancının;
1. Tek seferde en az bir milyon dolar değere sahip bir taşınmaz satın alması,
2. Edinim başvurusunda taşınmazı bu amaçla aldığını belirtmesi ve resmi senette bu hususa yer verilerek taşınmazın beyanlar hanesine taşınmazı üç yıl satmayacağına ilişkin belirtme işlenmesi gerekmektedir.
3. Tapu işlemlerin tamamlanmasını müteakip malike verilecek olan ayrıntılı tapu kaydı ile ikamet veya vatandaşlık talepleri için ilgili idarelere başvurulabilir.

Bu başvuruda dikkat edilmesi gerekenler;
1. Taşınmazın tapu senedi veya köy/mahalle, ada, parsel, bina, bağımsız bölüm bilgisi,
2. Yabancının uyruğunda bulunduğu ülke tarafından düzenlenmiş kimlik belgesi veya pasaport, (Latin alfabesi dışındaki alfabelere göre düzenlenen kimlik ve pasaportlarının noter onaylı yeminli tercümeleri sunulmalıdır.)
3. İşlemde temsil mevcut ise temsile ilişkin belge (vasilik kararı, yetki belgesi, vekaletname vs),
4. İlgili belediyeden alınan taşınmaza ilişkin "emlak rayiç değeri" belgesi,
5. Binalar için zorunlu deprem sigortası poliçesi,
6. Satıcının bir adet alıcının iki adet fotoğrafı (son altı ay içinde çekilmiş,6X4 ebadında)
7. Taraflardan birinin Türkçe bilmemesi halinde yeminli tercüman bulundurulmalıdır.

Avukat Ahmet Faruk ÜMÜT

Detaylı bilgi ve daha fazlası için; www.umut.av.tr