Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

21 Kasım 2024, 15:30:13

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,886
  • Toplam Konu: 4,420
  • Online today: 342
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 23
Total: 23

Domuz gribinde paniğe gerek yok, hastaların %98,8'i iyileşiyor

Başlatan kilimanjaro, 21 Ekim 2009, 15:33:41

« önceki - sonraki »

kilimanjaro

Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Erganiş, domuz gribinin öldürme riskinin, dünyadaki tüm vakaların ortalamasına bakıldığında sadece yüzde 1.2 olduğunu söyledi. Korkunç salgın senaryoları ne kadar tutarlı?

Murat Aslan'ın haberi

Nesli tükenme tehlikesi altında olduğu için koruma altına alınan yaban koyunlarının paratüberküloz hastalığı nedeniyle ölmeye başlaması üzerine TÜBİTAK'ın desteğiyle yaklaşık 1.5 yıl içinde aşı geliştiren Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erganiş, AA muhabirine, domuz gribiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Prof. Dr. Erganiş, domuz gribinin, domuza ait bir virüs ile insanı etki altına alan grip virüsünün birleşmesi sonucu ortaya çıkan, kuş gribi ya da at gribine benzer bir virüs olduğunu ifade etti.

Domuz gribini Türkiye için toplumda endişeye ve paniğe neden olacak bir hastalık olarak görmediğini belirten Prof. Dr. Erganiş, ''Domuz gribinin öldürme riski, dünyadaki tüm domuz gribi vakalarının ortalamasına bakıldığında sadece yüzde 1.2. Türkiye'deki vakalarda şu ana kadar kimse ölmedi, bu durum söylediklerimin doğruluğunun kanıtıdır'' dedi.

Domuz gribinin daha çok, çocuklar, yaşlılar, akciğer ve kalp yetmezliği olan, yani immün sistemi zayıf olan insanlar için tehlikeli olduğunu bildiren Prof. Dr. Erganiş, şunları kaydetti:

''Domuz gribine neden olan virüs, her geçen gün güç kaybediyor. Virüsün daha zararlı etkilerini, vakanın ilk çıktığı tarihten itibaren kaybetmeye başlaması, bulaşıcı hastalıkların çoğunda aynıdır. Mutlaka tedbirler alınmalı, ancak korkunç salgın senaryolarına gerek yok. Toplum, bu virüsle ilgili çok detaylı bilgiye sahip değil, herkesten de bu konuda çok detaylı bilgi sahibi olması beklenemez. Domuz gribi konusu oldukça medyatik de bir konu, o yüzden yapılan haberler ya da maksadını aşan ifadeler halkta yanlış anlamaya, gereksiz boyutta tedirginliğe neden olabiliyor. Bu virüsün bulaştığı kişiler, tıpkı normal gripte olduğu gibi bir süre hasta oluyor. Çoğu vakada kişinin bünyesini kuvvetlendirici ilaç takviyeleri yapılıyor, kişi bir süre sonra sağlığına kavuşuyor. Ancak bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde bu virüs öldürücü etki yapabiliyor.''

Domuz gribinden korkmak yerine tedbir almak gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Erganiş, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu virüsten çok korkmamak lazım. Şu da önemli, bir süre sonra tüm grip vakaları domuz gribi gibi algılanabilir, bu da gereksiz tedirginlik yaratır. Bu nedenle acil yapılması gereken şey, Türkiye'deki hemen hemen tüm tıp fakültelerinde bulunan PCR tanı sistemini domuz gribi virüsü teşhisinde de kullanmak. Bunun için de görevlilere 3-5 günlük bir eğitim verilmesi yeterlidir. Böylece her şüpheli durum 'domuz gribi şüphesi' şeklinde medyaya taşınmayacak, halk da gereksiz yere panik olmayacaktır.''

''DOMUZ GRİBİ, NASIL KORUNURUZ?'' SEMİNERİ
PROF. DR. BÜKE: HASTALIĞIN BELİRTİLERİ, MEVSİMSEL GRİP VE KUŞ GRİBİYLE ÇOK BENZERLİK GÖSTERİYOR

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Çağrı Büke, domuz gribi belirtilerinin, mevsimsel grip ve kuş gribiyle ''çok benzerlik gösterdiğini'' bildirdi.

Prof. Dr. Büke, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı tarafından, Prof. Dr. Yusuf Vardar Kültür Merkezi Konferans Salonu'nda düzenlenen ''Domuz Gribi, Nasıl Korunuruz?'' konulu seminerde konuştu.

Büke, mevsimsel grip ve domuz gribi hakkında katılımcıları bilgilendirirken, domuz gribi virüsünün insandan insana 1-2 metre mesafeden bile bulaşabildiğini kaydetti.

Hastalığın belirtilerinin mevsimsel grip ve kuş gribiyle çok benzerlik gösterdiğini ifade eden Büke, domuz gribinin diğer griplerden farklı olarak ishal, kusma ve karın ağrısı gibi belirtilerle de ortaya çıktığını anlattı.

Büke, ''Araştırmalarda, virüsten en çok etkilenenlerin akciğer, kalp ve şeker hastaları, 0-6 ay arası bebeğe sahip ebeveynler ve bebek bakıcıları, 10 yaşına kadar çocuklar ve obezler olduğu rakamsal verilerle ortaya konuldu'' dedi.

H1N1 virüsünden toplumsal ve bireysel önlemlerle, hastalığın belirti gösterdiği ilk 24-36 saat içerisinde antiviral ilaç kullanımı, el temizliği, kapalı ortamların havalandırılması ve güneşlendirilmesiyle korunulabilineceğini belirten Prof. Dr. Çağrı Büke, ''Ülkemizdeki domuz gribi vakaları giderek artacak'' diye konuştu.

AA

http://www.haber7.com/haber/20091021/Domuz-gribinde-panige-gerek-var-mi.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Seracettin Çom, domuz gribi aşısındaki civa oranındaki tartışmalara noktayı koydu.

Hıfzıssıhha laboratuarlarında incelemesi yapılan aşıların ABD hariç bütün Avrupa ülkelerinde kullanıldığını söyleyen Çom, "Bu aşılar bizim bugüne kadar yaptığımız mevsimsel grip aşısı, çocuklara yaptığımız difteri, boğmaca, kızamık, tetenoz, kabakulak gibi aşılardaki içerik neyse şu anki aşılarda da aynı. Gereksiz yere kafa karışıklığı oluşturuldu. Civa halbuki bir hocamızın değdiği İstanbul'da balık tutup yediğimiz balığın içindeki civa kadar." dedi. ABD'nin kullanacağı civasız aşıların çok pahalı olduğunu belirten Çom, "O aşı şu anki aşılardan 4 kat daha pahalı. Avrupa dahil tüm ülkelerde aynı parayla 4 kat fazla insan aşılanacağı için bizim kullandığımızı kullanıyor." açıklamasında bulundu.

Domuz gribi ve aşılar konusunda Cihan Haber Ajansı'nın Başkent Konukları programına katılan Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Çom, önemli açıklamalarda bulundu. Aşılamanın programını yapma ve domuz gribine karşı vatandaşın bağışıklık kazandırma aşamasında olduklarını söyleyen Çom, 43 milyon doz aşının 500 bininin geldiğini, diğer partilerin her ay belli miktarda geleceğini dile getirdi. Hıfzıssıhha laboratuarlarında aşıların güvenilirlik testinin yapıldığını kaydeden Çom, bu konudaki kafa karışıklığını da giderdi. Çom, "Sadece şu anki aşıya mahsus değil. Aldığımız bütün aşılarda bunu yapıyoruz. Her ülke kendi istediği şartları taşıyıp taşımadığını yabancı madde olup olmadığı üretim hatası olup olmadığını görmek ister. Bu güvenilir olmadığından değil kendimiz de incelemeden geçirmek istemesinden kaynaklanıyor." diye konuştu.

"HASTALIK ÖLDÜRÜCÜ OLMAKTAN ZİYADE KOLAY BULAŞIYOR"

Domuz gribinin normal gripten hiçbir farkı bulunmadığına dikkat çeken Çom, "Her yıl geçirdiğimiz grip neyse bu yıl artık domuz gribi virüsü etkili olabilir. O kadar. Geçen yıl başka bir virüs etkili olmuştu. Belirtileri aynı." dedi. Kişinin domuz gribi virüsünü kendi direnciyle yenebildiğini aktaran Çom, uluslar arası yayınlar, tedbirlerin ciddiliği bir takım kişilerin konuşmasının panik ve kafa karışıklığına neden olduğunu dile getirdi. Genel Müdür, "Hastalığın özelliği öldürücü olmaktan ziyade çok kolay bulaşabiliyor. Salgın şeklinde yayılabiliyor. Çok fazla insana bulaşabiliyor. Bakanlık olarak ciddi eğilmemiz ve aşılama yapmamızın sebebi de bu. Gençler kolay atlatıyor. Yaşlı ve vücut direnci düşük olanlar özenle bakacağız." değerlendirmesini yaptı. Sağlık Bakanlığı'nın günlük hayatın kesintiye uğramaması için aşılama yaptığını kaydeden Çom, okulların da domuz gribinin hızla yayılmasını önlemek için kapatıldığı bilgisini verdi.

"TOKALAŞMAYI VE ÖPÜŞMEYİ ERTELEYİN, ELLERİ 20 SANİYE YIKAYIN"

Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü, kişisel tedbirlerle bulaşma yollarının engellenebildiğini söyledi. Hijyenin domuz gribinden korunmak için hayati önem taşıdığına vurgu yapan Çom, "Elimizle her yeri elliyoruz. Elimizi ağzımıza saçımıza götürüyoruz. Elle mikrop bulaşıyor. Gün boyunca elinizi bol sabunlu suyla yıkamak çok önemli 20 saniye kadar parmak araları kullanılmalı." şeklinde konuştu.

Sıcak bir millet olarak tokalaşma, sarılma ve yanak yanağa öpüşmenin sıklıkla yapıldığını dile getiren Çom, "Bunu bir müddet tehir etmemiz lazım. Bu yolla da başkasından alabiliyoruz. Bir annenin bebeği 1 yaşına kadar, komşu gelir, ne güzel çocukmuş, gel yavrum, öper. Artık anne babalar çocuklarını fazla dokundurmasınlar. Tek kullanımlık mendil alışkanlık haline gelsin. Yola tükürmek riskli. Başkası basıp hastalığın bulaşmasına neden olur." uyarılarında bulundu.

"GİDEN HACILAR MEKKE'DE AŞILANACAK"

Türkiye'deki durumun iyi olduğunu ve 580 civarında vaka bulunduğunu söyleyen Çom, aşılanmadan giden birkaç kafilenin de Suudi Arabistan'da aşılanacağını belirtti.

Geriye kalan tüm hacı kafilesinin aşılanarak kutsal topraklara gönderileceğine işaret eden Çom, ateş, kırgınlık, burun akıntısı, göz yaşarması ve eklem yerlerinde ağrı görülmesi halinde doktora başvurulmasını istedi. Belirtilerin ağır olmaması halinde evinde geçirmelerini önerdi.

Hastanelerdeki tedbirlerin de üst düzeye çıkarıldığını söyleyen Çom, yoğun bakım yatak kapasitesinin de artırıldığını dile getirdi. Çom, aşı vurulmayacak kişileri de sıraladı: "6 aydan daha küçük çocuklara, hamilelerin ilk 3 ayında, yumurtaya alerjisi olanlara, orta yaş genç erişkinlere, kronik hastalığı olanlara vurmayacağız." (CİHAN)

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=906076&title=saglik-bakanligi-domuz-gribi-asisiyla-ilgili-aciklama-yapti
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Uzmanların "mevsimsel griple benzerlik gösteren bir hastalık" olarak yorumladığı ve ülkemizde her geçen gün yayılan H1N1 virüsü (Domuz gribi) özellikle çocukları tehdit ediyor. Peki çocuklarımızı bu hastalıktan nasıl koruruz?

Ceyda ERENEOĞLU'nun haberi

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu, "domuz gribinin, mevsimsel griple benzerlik gösteren bir hastalık" olduğunu söyledi.

Prof. Pehlivanoğlu, "Mevsimsel grip, ülkemizin de yer aldığı kuzey yarımkürede bu yıl da hızlı yayılma eğilimi
göstermeye başladı. Bu nedenle enfeksiyonla mücadele ederek direnç kazanamamış küçük çocuklar arasında ve okullarda grip salgınları görülecektir" dedi.

Griple domuz gribinin belirtilerini öğrenin

Prof. Pehlivanoğlu'na göre H1N1 virüsünün neden olduğuhastalığın ana belirtilerini "ateş, boğaz ağrısı, baş ve eklem ağrıları" oluşturuyor. Öksürük, burun akıntısı ve tıkanıklık her tür gripte görüldüğü için domuz gribinde ateş günlerce yüksek devam ediyor. Bu nedenle belirtilere ek olarak 3 günden daha uzun süren ateşli gripte H1N1'den şüphelenilmesi gerekiyor.

Kimler risk altında?

Anne karnındaki bebekler
2 yaşından küçükler
Astım hastaları
Kötü beslenenler
Beyin hastalığı olanlar
Kronik hastalığı bulunanlar
Diyabet, Obezite
Böbrek, karaciğer ve kalp hastalığı olanlar.

Risk grubunda olmayan çocuklar, ilaç almasın

Risk grubunda olmayan çocukların özel ilaç tedavisine ihtiyaç duymadıklarını belirten Prof. Dr. Pehlivanoğlu, virüsün bölünerek çoğalmasını önleyen antiviral ilaçların, çocuklarda çok sayıda yan etkiye yol açabileceğini söylüyor. "Grip tedavisinde doktor kontrolünde verilen iki tür ilacın etkili olduğunu belirten
Pehlivanoğlu'na göre, ağır hastalık geçiren çocuklar ve risk grubunda bulunanlarda
antiviral ilaçlara başlanması gerekiyor.

Annenin öpücüğü mikropları öldürür

Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu, "Anne sütünde bulunan birçok madde ve hücreler, grip virüsünün en etkili ilaçlarıdır" diyor. Bazı durumlarda ise yeni ortaya çıkan virüse karşı tam korunmada anne sütü bile yeterli olmayabiliyor. Burada devreye giren bir gerçek, mucize gibi bir sonuca işaret ediyor. Daha önce enfeksiyon geçirmiş ya da belirtisiz olarak geçirmekte olan anneler, bebeklerini korumak için onlara özel ilaçları kendi vücutları içinde üretiyor. Prof. Dr. Pehlivanoğlu'na göre bu, doğanın annelere ilaç sanayiinden çok daha önce verdiği bir olanak. Çocuğunu öperek onun bedenindeki mikrop ve çevresindeki maddeleri yutan anne, bağırsağında bunları emerek, lenf bezleri sayesinde mikropları ve grip virüsünü öldürmek için gerekli antikorları üretmiş oluyor. Bu sihirli sistemin işleyişi doğa dışında taklit edilemiyor.

GAZETE HABERTÜRK

http://www.haber7.com/haber/20091022/Cocuklari-domuz-gribinden-nasil-koruruz.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Domuz gribi aşısının pazarı iştah kabartıyor. Gripten şu ana kadar 1,5 milyar dolarlık aşı sattıklarını belirten ilaç şirketi yetkilileri; bu sektörden elde edecekleri yıllık kazancın dudak uçuklatacak boyutunu böyle açıkladı.

İmalatçı şirketlerin, domuz gribi aşısından, yıllık 49 milyar dolarlık kar edebilecekleri belirtiliyor.

Büyük ilaç şirketlerinin, şimdiye kadar 1,5 milyar dolarlık aşı sattıkları ve milyarlarca dolarlık aşı bağlantısı yaptıkları, salgınların bu miktarı misliyle artıracağı belirtiliyor.

İlaç şirketlerinin, domuz gribi aşısı yanı sıra, 1 milyar doların üstünde de, mevsimsel grip aşısı sattıkları kaydediliyor.

Bu arada, grip virüsüne karşı etkili ilaçların satışlarının da, geçen yıla göre ikiye katlandığı ifade ediliyor.

Öte yandan, ABD'de salgın mevsimi yaklaşırken, domuz gribi aşısının yeterince üretilip piyasaya verilemediği kaydedildi.

ABD'de, yönetimin 120 milyon dozluk aşıyı piyasa vermeyi planladığı daha sonra bunu 45 milyona indirdiği, ancak henüz 13 milyon dozun piyasada olduğu ifade ediliyor.

Embriyonlu (döllenmiş) yumurta ile gerçekleştirilen ''inaktivasyon test''lerinin uzun sürmesi nedeniyle, hemen piyasaya verilemediği, bu nedenle, testleri hızlandırıcı teknikler üzerinde çalışılması gerektiği vurgulanıyor.

Uzmanlar, yetişkinlerde tek dozun, ancak 10 yaş altındaki çocuklarda iki dozun gerekli olacağını ve aşı hesabının da buna göre yapılması gerektiğine dikkati çekiyorlar.

AA

http://www.haber7.com/haber/20091022/Domuz-gribi-asisinda-yillik-rant-dudak-ucuklatiyor.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Seraceddin Çom, ''Vatandaşlarımız, aşırı panik ve heyecana kapılmadan gereken tedbirleri alsınlar." dedi. Çom, virüsün belirtilerini şöyle açıkladı:

Seraceddin Çom, Ankara'da domuz gribinden bir kişinin yaşamını yitirmesi nedeniyle AA muhabirine yaptığı açıklamada, domuz gribinin Türkiye ve dünyada şimdiye dek çok ağır seyretmediğini, vakaların büyük çoğunluğunun hastalığı ayakta geçirdiğini söyledi.

Domuz gribi nedeniyle hastaneye yatışların nadir olduğuna işaret eden Çom, ''Çok nadiren de olsa birtakım yan etkilerle komplikasyonlarla karşılaşabiliyoruz. Ama bu her hastada böyle olacağı anlamına gelmez'' bilgisini verdi. Çom, vatandaşlara, aşırı panik ve heyecana kapılmadan gereken önlemleri almalarını, Sağlık Bakanlığı'nın uyarı ve duyurularını izlemelerini önererek, kişisel korunma önlemlerinin alınmasının önemini vurguladı.

-''GENÇ ERİŞKİN KİŞİLERDE ÖLÜMLERE SIK RASTLANMIYOR''-

Domuz gribinin yaygınlaşmaması ve ölümlü vakaların olmaması için aşıları bir an önce Türkiye'ye getirmek için çaba gösterdiklerini ifade eden Çom, domuz gribinden korunmada aşının etkisine dikkati çekti.

Çom, normalde genç erişkin kişilerde domuz gribinden ölümlere çok sık rastlanmadığını, bu kişilerin hastalığı daha kolay atlattıklarını bildirdi.

Çom, Ankara'da yaşamını yitiren kişinin, altta yatan bir başka hastalığının bulunup bulunmadığını da araştırdıklarını kaydetti.

Vatandaşların her grip belirtisinde hastaneye gitmelerinin gerekmediğini belirten Çom, ''Ancak nefes daralması, morarma, düşmeyen ateş halinde gecikmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulmalı'' uyarısında bulundu.

Çom, bilinçli hareket edilmesi durumunda bu sürecin en az zararla atlatılabileceğini sözlerine ekledi.

AA

http://www.haber7.com/haber/20091024/Nefes-daralmasi-ve-morarma-varsa.php
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Mine Şenocaklı / VATAN

Öyle bir açıklama geldi ki en yetkili ağızdan, paniğe kapılmamak mümkün değil. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, domuz gribi salgının Şubat ya da Mart ayında zirve yapmasını beklediklerini söyledi. Ve iki senaryo açıkladı. İyi senaryo da, kötü senaryo da ürkütücü... Kötüsünden başlayalım ki, iyisi biraz daha az ürkütücü olsun! İşte kötü senaryo: Eğer domuz gribi aşısı yapılmazsa 21 milyon kişi hastalanacak ve 5 bin 300 kişi hayatını kaybedecek. Gelelim iyi senaryoya; aşı yapılırsa 1 milyon 800 bin kişi hastalanacak, 400 kişi hayatını kaybedecek. Bu açıklamalar, halkta şok etkisi yaratmakla kalmadı, uzmanlar arasında da büyük tepkilere yol açtı. Sağlık eski Bakanı Rıfat Serdaroğlu, "Bakanın izlediği strateji doğru değil; Azrail'in Türkiye temsilcisi gibi konuşuyor. Bence bu açıklamanın ardında ekonomik kriz ve demokratik açılımla ilgili sıkıntıları perdelemek yatıyor" dedi. Bir diğer eski bakan Halil Şıvgın ise daha teknik bir mesele üzerine sorguladı bu açıklamayı; "Bu aşı ne kadar başarı sağlayacak?" diye... Bir tepki de yine eski bakanlardan Osman Durmuş'tan geldi: "Sağlık Bakanı'nın görevi, çıkacak muhtemel bir salgının reklamını yapmak değil, o salgını önlemektir. Merak ediyorum, dünyada Türkiye'den başka 40 milyon aşı siparişi veren bir ülke var mı?" Tepkiler böyle... Ve bu soruların hepsi de cevap bekleyen türden... Mesele sağlık; şakaya da, polemiğe de gelir yanı yok. İşte bu yüzden 30 yılını göğüs hastalıkları uzmanlığına adamış, 31 yaşında profesör unvanını hak etmiş Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ile bu tartışmaları ele alalım istedik. Küçükusta'nın bir özelliği daha var, her zaman toplum sağlığını ilaç kartellerinin kâr hırsına karşı cesurca savunması... Biz sadece kitaplarının ismini söyleyelim, siz anlayın; 'Biri Bizi Hasta Ediyor', 'Modern Zaman Hastalıkları' ve pek yakında Hayykitap'tan çıkacak olan kitabı 'Adamın Biri Doktora Gitmiş Gidiş O Gidiş'... Sohbete başlar başlamaz, o nüktedan üslubuyla tavrını belli etti Küçükusta; "Bütün dünyada domuz gribi salgınında ve tedavisinde bir domuzluk olduğundan şüpheleniyorum!" Bu domuzluklar hakkındaki tüm doktorca tanılar ve bilimsel veriler söyleşimizde...

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, bir domuz gribi salgını olduğunu ama bu hastalığın iddia edildiği gibi çok öldürücü bir hastalık olmadığını söylüyor ve çok iddialı konuşuyor; "Aşıya gerek yok!" Peki neden? "Çünkü domuz gribinin öldürücülüğü binde 1'in çok altında, bugüne kadar dünyada bu hastalıktan ölenlerin sayısı 4 bin 500 civarında. Oysa olağan grip salgınlarından her yıl 250 bin ila 500 bin insan ölüyor. Türkiye'deki kurban sayısı ise yaklaşık 7 bin..." Prof. Küçükusta, bu bilgileri verdikten sonra soruyor; "Sağlık Bakanlığı'nın, domuz gribiyle uğraşacağına bildiğimiz gribe karşı önlem alması daha mantıklı olmaz mı?"

* Hocam, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, "Domuz gribinde iki senaryo var. Aşı yapılmaz ve tedbir alınmazsa 5 bin 300 kişi hayatını kaybeder. Aşı yapılır ve tedbir alınırsa 400 kişi hayatını kaybeder" diyor... Bu senaryolar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu kadar panik yapılmasının sebebini anlamıyorum. Sağlık Bakanı'nın grip aşısı fabrikası olsa anlayacağım ama o da yok. Üstelik de kendisinin dürüstlüğünden hiçbir şekilde şüphe etmiyorum. Sağlık Bakanlığı'nda 50 senedir yapılamayan devrim niteliğinde şeyler yaptığını da söylüyorum. Ama domuz gribi aşısında tamamen karşısındayım.

* Neden?

Bir kere grip aşılarının etkinliği biraz da Nasrettin Hoca'nın göle maya çalmasına benziyor. Aşı ancak grip salgınına yol açan virüsle aşıdaki virüslerin uyumlu olması durumunda işe yarıyor. Aşının hiçbir şekilde garantisi yok. Bazen hiçbir işe de yaramayabiliyor. Ve Sağlık Bakanı'nın korkutucu, panik yaratıcı ifadeleri tıbbi olarak da son derecede sakıncalı. Çünkü bağışıklık sistemi insanların ruhsal durumu ile yakından ilgili. Streslerin, korkuların, endişelerin, acabaların vücudun direncini düşürdüğünü gösteren pek çok araştırma var. Vatandaş, Başbakan'dan alışık olduğu üzere 'Bu salgın bize dokunmaz, olsa olsa teğet geçer' benzeri moral verici sözler beklerken Sağlık Bakanı'nın varsayımlara dayanan domuz gribi senaryoları moral bozmaktan başka hiçbir işe yaramıyor. Ben de hastalarıma daima "Prospektüsünde yazmıyor ama aşı yaptırırken mutlaka 'Ya tutarsa' diye iyi dilekte bulunun, kalbinizi ferah tutun. Çünkü iyimser olmanın bağışıklığı kuvvetlendirdiğini gösteren araştırma sayısı, grip aşılarının etkin olduğunu gösteren araştırma sayısından çok daha fazla" tavsiyesinde bulunuyorum! Diyeceğim, bir virüsün kıtalar arasında yayılım göstermesi ve insandan insana bulaşması toplum sağlığı bakımından elbette çok önemli. Ancak, pandeminin insanlar arasında gereksiz bir panik yaratmasına fırsat verilmemesi gerekiyor.

* O zaman hocam şu soruları yanıtlayabilir misiniz? Bu aşı gerçekten gerekli mi, etkili mi, yan etkileri var mı, herkes olmalı mı?

Bir kere domuz gribinin bir pandemi yaptığı kesin, ama dünya çapında salgın demek insanların kitlesel şekilde ölmesi manasına gelmiyor. Önce bu salgın için iyimser olmamızı destekleyen pek çok sebep olduğunu görmemiz gerekiyor. Birincisi, milyonlarca insanın öleceği ileri sürülen salgının o kadar da ağır bir hastalık tablosuna yol açmadığı artık belli oldu. Virüs bulaşan insanların çoğu hastalığı tedavi görmeden ayakta atlatabiliyor. Yapılan araştırmalardan anlaşıldığına göre, domuz gribinin öldürücülüğü binde 1'in çok altında. Bugüne kadar tüm dünyada ölen insan sayısı 4 bin 500 civarında. Oysa olağan grip salgınlarında her sene 250 ila 500 bin arasında insanın öldüğünü biliyoruz. Dünya Sağlık Örgütü'nün rakamı bu... Olağan grip, domuz giribine göre çok daha öldürücü. İşte esas altı çizilmesi gereken şey bu. Domuz gribinin çok bulaşıcı olduğu da doğru, buna kimse itiraz etmiyor. Ama önemli olan domuz gribinin olağan gripe kıyasla öldürücülüğünün çok daha az olması...

Pandemilerin ağırlık olarak beş derecesi var. Domuz gribi pandemisi ölüme yol açma açısından en alt seviyede... Dolayısıyla eğer Sağlık Bakanlığı vatandaşları salgın bir hastalığa karşı korumak istiyorsa, bunu öncelikle olağan gribe karşı yapması daha doğru olmaz mı?

* Ama önümüzdeki aylarda kitlesel ölümler beklendiği söyleniyor...

'Kitlesel ölümler olacak' lafı tamamen senaryo. Tıpkı Hollywood film senaryoları gibi...

* İyi de Sağlık Bakanı Akdağ, "Eğer aşı yapılmazsa nüfusun 3'te 1'i hastalanacak" diyor...

Böyle olsa bile domuz gribinden ölenlerin sayısı hiçbir zaman olağan grip salgınındaki kadar çok olmayacak.

* Peki bakanlık bunu göremiyor mu?

Göremiyorlar herhalde. Her sene 250 ila 500 bin arasında insanı öldüren bir grip salgını hiç bu kadar gündeme gelmezken, öldürücülüğü son derece düşük olan bir hastalığın öne çıkarılması ve bunun insanlarda panik yaratacak sloganlarla duyrulması son derece yanlış, gereksiz...

* Peki Türkiye'de olağan gripten kaç kişi ölüyor?

Bizde güvenilir rakam yok. Ama Amerika'da her sene grip salgınından ölenlerin sayısı 36 bin. Amerika'nın nüfusu 300 milyon. Kabaca bizden 4 misli fazlalar. Demek ki bizde de 7 bin kişi kadar ölüyor. Ama bizde domuz gribinden ölen bile yok. Bu yüzden, Sağlık Bakanlığı'nın bu açıklamalarından sonra akla gelen pek çok soru var.

* Mesela?

Bir kere domuz gribi virüsünün tabii mutasyonla oluşmadığına ve laboratuar ortamında yaratıldığına dair kuşkular ve bunu destekleyen bulgular var. Yani domuz gribi virüsü, biyolojik silahlar gibi suni olarak üretilmiş ve topluma isteyerek ya da istem dışı bulaştırılmış olabilir. Ve bundan da birtakım ilaç ve aşı üreten firmalar çok ciddi kazançlar sağlayabilir. Mesela pandemi ilanından sonra aşı üreticisi firmalardan birinin borsadaki hisselerinde bir günde yüzde 3.6 gibi çok ciddi artışlar olması, insanın kafasını karıştırıyor.

Bir başka önemli konu da bunun ilk domuz gribi paniği olmaması. 1976 yılında Amerika'da Fort Dix'te askerlerde görülen enfeksiyon bahane edilerek, milyonlarca insan domuz gribine karşı aşılanmış, ama daha sonra böyle bir salgının gerçek olmadığı ortaya çıkmıştı. Üstelik aşı yüzünden 30 kişi ölmüş ve yüzlercesi de ömür boyu felçli kalmıştı. Bu ölümlerin sebebi de Guillain-Barre Sendromu. Bu sendrom sinir sisteminde, kol ve bacaklarda ve solunum kaslarında felçlere ve ölümlere yol açabilen bir hastalık. O zaman aşının Guillain-Barre Sendromu'nu 8 misli artırdığı anlaşıldı. Ve aşı 10 haftalık uygulamadan sonra bu yüzden uygulanmaz oldu.

Aşının yan etkileri olabilir

* Ama aradan 33 yıl geçti. Aşı üretiminde hiç mi yol alınmadı?

Gelişmeler var. Mesela canlı virüs aşıları var, antijenden aşılar var... Benim burada anlatmak istediğim şey başka. Domuz gribi 1976'da çok az sayıda askerde görüldü önce, ama 'Dünya çapında salgın olacak' denilerek milyonlarca Amerikalı aşılandı. 10 hafta sonra ise aşının Guillain-Barre Sendromu'na yol açtığı anlaşıldı. Aşılanan 30 kişi öldü, yüzlerce insan da ömür boyu felçli kaldı. Bu tarihi bir gerçek.

* Bir de deniyor ki, "Geçen ilkbaharda görülen birinci dalgaydı, asıl dalga kışın gelecek." Bu bilgi neye dayanılarak veriliyor?

1510 senesinden beri dünyada meydana gelen 14 pandemi, yani dünya çapında salgına yol açan hastalıklara ait veriler incelendi ve hiçbirinde baharda görülüp, sonra tekrar daha büyük şekilde ortaya çıkan bir salgın olmadığı ortaya kondu. Yani istatistikler bu görüşü de yalanlanıyor... Bir de şu var; 1918'deki İspanyol Gribi'nde 20 ila 40 milyon insan öldü diye biliniyor. Bu da bir H1N1 virüsüydü. Yani H1N1'in insan tipi de var, domuz tipi de... O insan tipiydi. Ölümün sebebi ise antibiyotik olmamasıydı. O zamanki ölümlerin birçoğunun grip sonrası zatürreden dolayı ortaya çıktığı, o zaman henüz antiboyitikler keşfedilmediği için ölü sayısının çok yüksek olduğu biliniyor. Yani aşı olmadığı için değil... Günümüzde çok etkili antibiyotikler var, böyle müthiş bir ölümle karşılaşmayız.

İşin bir de dini yönü var...

* Siz, Domuz Gribi'nin dini bir yönü olduğuna da dikkat çekmiştiniz...

Evet. Domuz gribi virüsünün DNA yapısını inceleyen uzmanlar, salgına yol açan H1N1 virüsünün insan, domuz ve kuş gribi virüslerine ait genetik bir karışımdan oluştuğunu açıkladılar. Dolayısıyla hazırlanacak aşıda domuz gribi virüsüne ait genetik materyal de bulunacak. Aşı içinde domuz virüsü genlerinin bulunması Müslüman ve Museviler'in domuz gribi aşısı olmalarının caiz mi, haram mı olduğu sorularını da gündeme getiriyor. Salgına yol açan virüsün domuz gribi virüsü yerine, ısrarla Meksika virüsü, İnfluenza H1N1 virüsü, 2009 H1N1 virüsü gibi içinde domuz geçmeyen terimlerle isimlendirilmek istenmesi de aşının satışında dini faktörlerin etkisini ortadan kaldırmak için olabilir. Kim ne derse desin, dünyada bu domuz gribi salgınında ve tedavisinde bir domuzluk olduğundan ciddi şekilde şüpheleniyorum.

Kimse çocuklarıma aşı yaptıramaz!

* Bakan Akdağ diyor ki, 'Ben çocuklarıma da domuz gribi aşısı yaptıracağım!'

Ben de diyorum ki, 'Aileme, çoluğuma çocuğuma ve bana kimse domuz gribi aşısı yaptıramaz.' Çünkü hem grip aşılarının etkisi son derece tartışmalı hem de domuz gribi hastalığı öldürücü bir hastalık değil. Üstelik aşının etkinliği ve özellikle de yan etkileri konusunda çok ciddi şüpheler var. Yani domuz gribinden kurtulacağım derken işin ucunda aşıdan zarar görmek, hatta ölmek de var.

* Hocam ben hâlâ ikna olmuş değilim. Öyleyse Bakan Akdağ niye çıkıp böyle panik yaratacak bir açıklama yapsın?

Ben de aynı sizin gibi bu işin mantığını anlayamadım... Sanıyorum ki, Sağlık Bakanı danışmanlarının etkisiyle bu sözleri söylüyor. Mesela Kuş Gribi'nde çok iyi önlem aldılar. Hatta o zaman yazılar yazmıştım, 'Türk'ün kuş gribiyle imtihanı başarıyla bitti' diye... Ama domuz gribinde aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.

http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=12.10.2009&Newsid=264172&Categoryid=41
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''domuz gribi aşısı olmayı düşünmediğini'' söylerken Sağlık Bakanı Recep Akdağ aşı oldu.
 
Başbakan Erdoğan, partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda Domuz gribi aşısı konusunda, Sağlık Bakanı'na katılmadığını belirterek, "Bu iş öyle cebren olmaz. İsteyen olur, istemeyen olmaz. Zaten bu konuda oteriteler de ikiye ayrılmış durumda." dedi.

Gazetecilerin, ''Siz aşı (domuz gribi aşısı) olmayı düşünüyor musunuz?'' yönündeki sorusuna, ''Ben aşı olmayı düşünmüyorum'' yanıtını verdi.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ ise bugün Ankara'da domuz gribi aşısı oldu. Başkentteki bir sağlık merkezinde aşı olan Akdağ, kendisine aşı vuran hemşireye "Eliniz hafifmiş.'' dedi. (CİHAN)

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=911091&title=erdogan-dusunmuyorum-dedi-akdag-grip-asisi-oldu
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Son aylarda Türkiye'de domuz gribinin hızla yayılması, jel, çamaşır suyu, doğal bitkiler, maske ve mendil gibi ürünleri içine alan dev bir ''grip'' pazarı oluşmasına yol açtı.

Mevsimsel gribe oranla daha hızlı yayılan ancak öldürme oranı daha az olan domuz gribi, özellikle birkaç aydır ülkede büyük paniğe yol açtı.

İnsanların eve girerken ve çıkarken, toplu taşıma araçlarına iniş-binişlerde daha dikkatli hareket etmesi, ilk etapta antibakteriyel jel satışlarında patlamaya yol açtı, ardından doğal bitkilere olan talepte ciddi artışlar oldu. Kısa süre içinde jel, çamaşır suyu doğal bitkiler, maske, antibakteriyel mendil, özel sabunlar gibi ürünleri içine alan dev bir pazar oluştu.

Semt pazarlarında bile domuz gribine karşı etkili olduğu belirtilen sarımsak, ıhlamur, adaçayı, limon, zencefil gibi ürünlerin satıldığı ''domuz gribi'' stantları oluşturuldu. Bu ürünler, pazarda da büyük ilgi gördü.

Aktarlar son yılların en yoğun dönemini yaşarken, büyük marketlerde bile doğal bitkiler ve jellerin satışa sunulduğu reyonlar kuruldu.

- DOMUZ GRİBİ REKLAM ARACI OLDU -

Oluşan pazara internet siteleri de dahil oldu. Domuz gribi ürünlerinin satıldığı internet siteleri son dönemlerde en fazla tıklananlar arasına girmeyi başardı. Siteler de dahil olmak üzere birçok firma, domuz gribine karşı hazırladıkları özel paketlerden satıyor. Bu paketlerde maske, jel, sıvı sabun, antibakteriyel mendil gibi ürünler bulunuyor. Vatandaşlar, korunmak için genellikle paketlere yöneliyor.

Domuz gribi ve ürünleri, yoğun ilgi görmesi nedeniyle reklam aracı bile oldu. İnternet sitelerinde domuz gribinin belirtileri, önlemleri konusunda açılan bilgilendirme siteleri yoğun reklam almaya başladı.

Bazı kamu kurum ve kuruluşları, bina girişlerine, ellerde hijyeni sağladığı belirtilen sıvıların bulunduğu bazı küçük cihazlar yerleştirdi. Çalışanlar, çalıştıkları yere girerken öncelikle bu sıvılarla ellerinde temizliği sağlıyor.

Okullar, otobüsler, stadyumlar, metrolar, alışveriş merkezleri, iş yerleri, fabrikalar gibi insanların yoğun olarak bulunduğu ve domuz gribinin daha fazla yayılma gösterebileceği yerlerde kullanılan dezenfektan ürünleri de oluşan dev pazarda önemli pay alıyor. Bazı firmalar, gelen talebi zaman zaman karşılamakta güçlük çekiyor.

- PANİK, ÜRETİM VE SATIŞ RAKAMLARINI GİDEREK ARTIRIYOR -

Viking Temizlik ve Kozmetik A.Ş'nin Pazarlama ve İletişim Müdürü Fatih Yüzbaşıoğlu, domuz gribinden ölümlerin olmasıyla birlikte panik havası oluştuğunu söyledi.

Ailelerin genellikle çocuklarından korktuğunu dile getiren Yüzbaşıoğlu, şunları kaydetti:

''Okullar için tüketim grubu oluştu. Taleplerimiz sürekli yükseliyor. Vardiya artırma yoluyla talebi karşılamaya çalışıyoruz. Üretimimizde 5 ay öncesine göre yüzde 300'lük artış oldu. Jelimiz 1,5 yıllık ürün ancak satışları ciddi boyutlara ulaştı. Yurt dışına farklı markalar adı altında bizim ürünümüz satılıyor. Yurt dışından da yoğun talep alıyoruz. Genel anlamda temizlik sektörü, domuz gribinin etkisiyle inanılmaz büyüdü. Domuz gribinin oluşturduğu dev pazar tahmin edilemeyecek rakamlara ulaştı.''

- HER 100 KİŞİDEN 90'I JEL KULLANIYOR -

Yüzbaşıoğlu, temizlik sektöründe en fazla jele talep olduğunu dile getirerek, ''Türkiye'de her 100 kişiden 90'ı jel kullanıyor. Bu inanılmaz bir rakam. Jel ile sıvı sabuna yardımcı yan bir pazar oluştu. Hemen her yerde hizmet ediyor'' dedi.

Firma olarak yakında antibakteriyel sıvı sabunu piyasaya sunacaklarını belirten Yüzbaşıoğlu, ''Mendil, sıvı sabunlar, jel, çamaşır suyu kullanımı daha önceleri azdı ama hastalıkla birlikte bu ürünler insanların hayatına tamamen girmiş oldu. Burada bilinç de çok önemli. İnsanlar artık, temizlik konusunda daha fazla bilgi sahibi'' diye konuştu. 

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=913244&title=domuz-gribi-panigi-birilerini-zengin-ediyor
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Türkiye'de domuz gribi virüsü (H1N1) sebebiyle büyük bir panik yaşanıyor. Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı ölüm rakamları vatandaşlarda 'bu gribe yakalanan herkes ölüyor mu?' tedirginliği oluşturuyor.
 
Kamuoyunda oluşan kaygıyı giderecek açıklama yapan Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Hürrem Bodur, "Domuz gribine yakalanan herkes ölmüyor. 23 kişi öldüyse, 250 bin ayaktan grip geçiren insan var." dedi.

Doç. Dr. Hürrem Bodur, Cihan Haber Ajansı'na yaptığı değerlendirmede, Türkiye'de pandemi yaşandığını, buna bağlı vaka sayısının artığını ifade ederek, vaka sayısıyla birlikte ölüm oranlarının da arttığını söyledi.

Bodur, "Hep ölüm yansıdığı için domuz gribi eşittir öldürüyormuş gibi toplumda bir psikolojik hava var. Bir de hep tek tek ölüm rakamları ilave olunca yayınlanınca böyle bir hava oluyor. Buna rağmen hastalıkta bilinmeyen farklı bir durum söz konusu değil. Belki 100 binlerce 200-300 bin civarında normal bu hastalığı hafif semptomlarla atlatan insan da var. Hastalık karakter değiştirdi daha çok ölüme neden oluyor diye bir veri yok." diye konuştu.

100'LERCE VAKA HASTANELERDE İYİLEŞİP GİDİYOR

Sağlık Bakanlığı'nca doğrulanmış vakaların bin 600 civarında olduğunu kaydeden Bodur, bunların içinde 23 ölüm bulunduğunu ancak domuz gribi vaka ve ölüm sayısının bu şekilde ortaya konmasının yanlış olacağını dile getirdi.

Buradan 'bin 600 kişi domuz gribi olmuş 23'ü ölmüş' diye bir sonuç çıkarmanın hatalı olacağına dikkat çeken Bodur, "Biz son zamanlarda sadece domuz gribi ön tanısıyla yatan hastalardan tetkik istediğimiz için domuz gribi bu civarda. Ankara'daki hastanelerde günde 5-6 bin domuz gribi şüphesiyle müracaat var. Grip benzeri semptomlarla hastaneye başvuranların sayısı. Bunlara test yapılsa çok büyük kısmında domuz gribi tanısı çıkacak. Ama bu tanıyı koymanın bir esprisi yok. Çünkü ülkede bir domuz gribi var. Biz ayaktan başvuran hastalarda test yapmıyoruz. Toplam rakamı bilmiyoruz. Bilmenin anlamı yok. Çünkü Ankara İstanbul Diyarbakır'da vaka sayısı arttı. Bu ölüm rakamları hastalığın ne kadar yaygınlaştığını gösteriyor." şeklinde konuştu.

Hastanede yatan hastalara gribe yönelik tedavi uygulandığını ve ilaç verildiğini dile getiren Bodur, ağrı ve ateşe yönelik tedavi yapıldığını aktardı.

Gribin üzerine zatürre ve sinizüt ilave ise antibiyotik kullanıldığını söyleyen Bodur, hafif domuz gribi geçirenler gebe, çocuklar, yaşlılar, kronik böbrek yetmezliği gibi insanlar ise derhal gribe yönelik antiviral tedavisine başlandığını açıkladı.

TATİL İŞE YARADI OKUL KAYNAKLI SALGIN YOK

Hastalığın yayılmasını önlemek için alınan okul ve dershane tatillerinin işe yaradığının altını çizen Bodur, şunları söyledi: "Okul kapattık neticesi alındı. Okul kaynaklı salgın söz konusu değil. Okullar kapanmadan önce devamsızlık oranı 100 çocuktan 19-20'si okula gelemiyordu. Grip benzeri hastalık sebebiyle. Okullar tatil edildi. Arkasından okullar açıldı. Yine devamsızlık oranlarını takip ediyoruz. Yüzde 1-2'lerde hiç salgın olmayan dönemlerdeki seviyelerde. Okullarımızda okul kaynaklı salgın yok. O gruptaki kümelenmeyi hastalığın yaygınlaşmasının önüne geçilmesi önlendi."

ÖLENLERİN YARIYA YAKINI HİÇBİR RİSK TAŞIMAYAN İNSANLAR

"Ölen 23 vakada sapa sağlam olan var mı?" sorusuna Bodur, altta yatan hiçbir risk faktörü taşımayan insanlar bulunduğu cevabını verdi.

Ölenlerin yarıya yakınının hiç ağırlaştırıcı faktörleri olmayan insanlar olduğunu kaydeden Bodur, domuz gribi yaşanan diğer ülkelerde de benzer tablonun yaşandığını aktardı.

Ölen hastaların çoğunun genç erişkinler olduğunu vurgulayan Bodur, ABD hastaneye yatanların yüzde 95'i genç erişkinler olduğunu ölenlerin de kronik rahatsızlığı olmayanlar içinde bulunduğunu belirtti.

Ölenlerin vaka yönetim şemalarını incelediklerini söyleyen Bodur, "Müdahale edilen tedavi edilen grup. Siz ne yaparsanız yapın grip ilacı verseniz de hastalığın seyrini değiştirmiyor bazen. Sağlam insanda da ölümcül olabiliyor." bilgisini verdi.

120 BİN İNSAN AŞI OLDU, HİÇBİR CİDDİ YAN ETKİ YOK

H1N1 aşısı tartışmalarına da değinen Bodur, şu ana kadar 120 bin civarında insana aşı yapıldığını ve hiçbir ciddi yan etki yaşanmadığını aktardı.

Ağrı, geçici duyu kaybı, hafif grip benzeri ufak tefek yan etkilerle karşılaştıklarına vurgu yapan Bodur, "Ciddi ölüm veya yumurta alerjisine bağlı ciddi yan etki yaşamadık. 100 bin rakamı önemli bir rakamdır. 100 binde 1 vaka çıkabilirdi. Ama çıkmadı. Bildiğimiz aşılardan daha fazla riski yok. Bu daha riskli tehlikeli aşı değil." ifadelerini kullandı.

6 AYLIK BEBEKLERE AŞI

Bütün çocuk yaş grubunu genç erişkinleri aşılamak gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Bodur, "aşı yapılacak çocuklarda yumurta alerjisi olup olmadığını nasıl bileceğiz?" sorusuna, "Çocuk alerji uzmanıyla görüşmek lazım. Çok yaygın bir şey değil. Ailede böyle bir vaka varsa bakmak lazım. Evham yapmamak lazım." cevabını verdi.

Altı aylık bebeklerin Sağlık Bakanlığı aşı takvimindeki diğer aşıları olmasının domuz gribi aşısına engel teşkil edip etmeyeceği konusunda Bodur, "Çocukluk çağında yapılan diğer aşılar domuz gribi aşısı yapılmasına engel değil. 6 ayını geçmişse aşılanacak bir problem yok." değerlendirmesini yaptı.

Bodur, domuz gribine karşı şu tavsiyelerde bulundu: "Sigara içmeyin vücut direnicini düşürür, alkole dikkat etmek lazım. Normal aldığımız gıdaları almak gerekir. İyi uyumak lazım. Fiziksel yorgunluk, stres vücudu zayıf düşürür. Bitki çayları bol sıvı alarak grip çözülebilir."

(CİHAN)

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=913184&title=domuz-gribine-yakalanan-herkes-olmuyor&haberSayfa=1
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro



İngiliz Independent gazetesi, domuz gribiyle ilgili rakamsal verileri değerlendirdiği "Salgın mı? Ne salgını?" başlıklı haberinde, "2009 domuz gribi, tarihin en zayıf salgını olabilir" diye yazdı.

Gazete, domuz gribinin nisan ayında Meksika'da ortaya çıkmasının ardından İngiltere'de 65 bin kişinin ölebileceğinin açıklandığını, eylül ayında bu rakamın 19 bine, geçen ay da 1000'e düşürüldüğünü hatırlattı. Bugüne kadar İngiltere'de 154 kişinin domuz gribinden öldüğünü belirten gazete, mevsimsel gribinse yılda ortalama 4-8 bin kişinin hayatını kaybetmesine yol açtığını yazdı.

'Yine de temkin' uyarısı
Bu veriler ışığında, "2009 domuz gribi tarihin en zayıf salgını olabilir" diye yazan gazete, hastalığın beklenenden daha yavaş yayıldığını ve yeni vaka sayısının da azaldığına dair verilerin elde edildiğini belirtti. Ancak gazeteye konuşan uzmanlar yine de temkinli olunması gerektiğini vurguladı. Londra'daki Dünya Grip Merkezi'nin direktörü John McCauley, "Domuz gribi geçen yüzyılda yaşadığımız diğer üç salgından 1918 İspanyol gribine hiç benzemiyor, 1957 Asya gribinden ve 1968 Hong Kong gribinden de daha hafif olabilir. Ama yine de bir şey söylemek için erken. 1968-69 salgınında hastalıkların çoğu 1969'da görülmüştü" dedi.

Stockholm'deki Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi grip programı başkanı Profesör Angus Nicoll da, "Bu kontrol edilebilir bir salgın olabilir ancak insanların aşı yaptırmasına engel olabileceği için buna en zayıf salgın demek istemem" dedi.

http://www.euractiv.com.tr/abnin-gelecegi/article/the-independentdan-domuz-gribi-yorumu-salgin-mi-ne-salgini-007701
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Dünyada ve Türkiye'de domuz gribi aşısından ölen kişi olmadığını açıklayan Sağlık Bakanı Akdağ, Aralık ve Ocak'ta virüsün çok hızla yayılabileceğini duyurdu. Aşı için zaman uyarısı yapan Akdağ, aşıdan nasıl bu kadar emin?

Devrim Sevimay Soru-Cevap

Başbakan'la siyasi polemik haberi mi önceliklidir, yoksa hayati önem arz eden bir konuda okuru bilgilendirme çabası mı? Bize göre ikinci yazdığımız. Dolayısıyla bugün tüm sayfayı domuz gribine ve aşısına ayırdık. Sağlık Bakanı Recep Akdağ'la bu sayfada, sadece bu konuyu konuştuk.

Peki hiç mi siyaset yok, Başbakan'ın açıklamalarıyla ilgili hiç mi soru-cevap yok? Tabii ki var, ama yarınki bölümde. Şimdi öncelik H1N1 virüsünün:

Şu ana kadar domuz gribi aşısı yüzünden hayatını kaybeden var mı?
Dünyada da Türkiye'de de yok.

Peki Türkiye'de son 25 günde (25 Ekim-19 Kasım) domuz gribinden ölenlerin sayısı kaç?
93.

Ya hastalananların sayısı?
Kesin sayı konuşmak mümkün değil, ama şu anda bir milyona ulaşmış olabilir. Ve onlardan da yoğun bakımda, solunum cihazına bağlanmış 10'larla ifade edilen hastamız var. Arka plan çok yoğun.

Domuz gribinin ölümden başka sebep olduğu en büyük tahribat nedir?
Guillain-Barre (Giyan Bare) Sendromu. Bazı antikorların sinir hücrelerine saldırması sonucu oluşan bir tür felç.

Aşıdan sonra da Guillain-Barre, yani felç riski yok mu?
Felç, domuz gribi geçirenlerde yüz binde bir görülüyor. Aşı olanlarda ise milyonda bir. Üstelik onların sebebi de aşı değil, hastanın geçirdiği enfeksiyon olarak tespit edildi.

Şu ana kadar aşı olduktan sonra hayatı risk altına giren bir vaka var mı Türkiye'de?
Yok.

Aşı yüzünden en çok aldığınız şikâyet hangisi?
Aşının yapıldığı yerde ağrı, kızarıklık, hafif baş ağrısı veya kolda uyuşma, kolda geçici his kaybı.

Ne kadar süre yaşanıyor bunlar?
Bir-iki saat. Ki herkeste bu yan etkiler görülüyor diye bir durum da yok.

O vatandaşlarımız için "Eğer aşı olsalardı ölmeyeceklerdi" diyebiliyor musunuz?
Aşının koruyuculuğunun yüzde 90 olması demek, 100 kişi aşı olmuşsa 90 kişi hastalığa yakalanmayacak demektir. Biz de bu kadarını diyebiliyoruz. Ayrıca hesaba katılması gereken iki unsur daha var: Birincisi, aşı etkisini 10 gün içinde gösteriyor. İkincisi, toplumda aşılananların, yani bağışıklık kazananların sayısı arttıkça elbette ki virüsün dolaşım hızı ve riski de düşüyor.

Batı'da tepki de var, kuyruk da

Aşıyı bizden önce (2 Kasım) uygulayan kaç ülke var?
Fransa, İngiltere, Almanya, İspanya, ABD, Çin, Brezilya, Avustralya, Kanada, İsveç, Belçika, Macaristan, Çek Cumhuriyeti.

Türkiye'dekiyle aynı aşıyı mı kullanıyorlar?
Bizdekiyle Avrupa'daki aynı. Sadece ABD'de çok küçük oranda burun spreyi olarak kullanılıyor, ama dünya onu tercih etmiyor. Çünkü denemeleri çok az yapılmış, çok yeni bir aşı. Bizim kullandığımız aşı bu açıdan daha güvenilir. 

Bu ülkelerdeki aşılanma oranı nedir?
Hiçbir ülke "Şu kadar kişiyi aşıladım" diyemiyor henüz. O belki bir ay sonra ortaya çıkacak.

Oralarda aşıya tepki yok mu?
O ülkelerde ikisi bir arada yaşanıyor. Yani kafası karışık olan, aşılanmayın diyenler de var, yüksek oranda aşı kuyrukları, hatta "Önce ben aşı olacağım" diye kuyrukta kavga edenler de var.

Türkiye'de ise büyük çoğunluk aşı olmayanlar...
Şimdilik. Çünkü ben "Biraz bakalım, hele birileri yapılsın" düşüncesinin hâkim olduğuna inanıyorum. Anketler yapıyoruz, orada da görüyoruz bunu. Mesela başlangıçta sağlık çalışanları bile ilk birkaç gün ihtiyatlı yaklaştılar, ama şimdi yarıdan fazlası aşılanmış durumda.

Aşılandığı halde altı kişinin öldüğü Almanya'daki Paul-Ehrlich Enstitüsü'nün sözcüsü "Bu ölümlerin aşıyla ilgisi yok, aşılar devam ediyor" dedi. Böyle bir durum Türkiye'de yaşansa herhalde sizin üzerinize gelmeyen kalmaz?
Gelinsin, biz kendimizi ifade ederiz. Açık söyleyeyim hiç kimse Sağlık Bakanı'na veya Hükümet'e bu konuda zarar veremez. Çünkü biz ödevimizi çok mükemmel yapıyoruz. Ama olursa ne olur, tabii insanların kafası biraz daha karıştırılır. Halkın kafası karıştıkça da aslında yine en başta halka zarar verirler.

Aşıyla doğrudan ilişkilendirilebilir ölüm hangisi?
Bir tek anafilaksi aşıyla doğrudan ilişkilendirilebilir. O da milyonda bir ihtimal. Aşırı alerjik duyarlılığı olan kimseler hassas bir yiyecek yediklerinde veya arı soktuğunda şoka girerler. Bu da benzer bir durumdur.

Bu aşı yüzünden yaşanan bir anafilaksi örneği var mı?
Yok.

Hedefi 50 yaş altındaki herkes

Domuz gribinin (H1N1) bildiğimiz gripten (H3N2) en büyük farkı ne?
Birinci farkı daha hızlı yayılması. Çünkü bu virüsü hemen hemen hiçbir insanın bağışıklık sistemi tam olarak tanımıyor. Savunma yapamayan vücut hemen yeniliyor. Zaten eğer altta kronik bir hastalığı yoksa 50 yaş üstündekiler nispeten şanslı diye bu yüzden diyoruz. Sistemleri virüsü daha iyi tanıyabildiği için.
İkinci fark ise aynı zamanda bizi asıl endişelendiren mesele: Hem Türkiye'deki hem de dünyadaki ölümlerin yarısı 50 yaş altındaki ve üstelik tamamen sağlıklı gruptan çıkıyor. Oysa normal gripte birinci risk grubu, altta başka bir hastalığı olan kişiler ve 65 yaş üstü olanlardır. Domuz gribinde ise 50 yaş altındaki sağlıklı-sağlıksız herkes risk grubunda.

Her domuz gribinden şüphelenen Tamiflu ilacına yöneldi; ancak piyasada pek kalmadığı doğru mu?
Birincisi kimse kendi kendine teşhis koyup bu ilacı almamalı. Doktorun vermesi şart. İkincisi, evet yoğun talep nedeniyle bazı yerlerde sıkıntı var, ancak yeni üretime geçildi ve yeni dağıtımları yapılacak. Bir sıkıntı yok.

"Ateş yoksa domuz gribi değildir" bilgisi yanlış mı?
Yanlış, ateşli olmayan domuz gribi vakaları da var. Zaten aslına bakarsanız bu mevsimde geçirilen grip benzeri hastalıkların en az yüzde 40'ı domuz gribi.

"Yüzde 90'ı" diyen doktorlar da var?
Oradaki yanlış anlama bizlerin nezleye de, soğuk algınlığına da "grip" dememizden kaynaklanıyor. Mevcut "grip" vakalarının yüzde 90'ı domuz gribi, ama tüm nezle, soğuk algınlığı gibi "grip benzeri" vakaları dikkate alırsanız o zaman oran yüzde 40 çıkıyor.

Bol vitaminle, sık el yıkamayla, ağza maske takmakla atlatılamaz mı bu grip?
Hepsi faydalı, ama bunların hiçbiri sizin virüsle hastalanmanızı engellemez. Hastalanmamanızın yüzde 90'ın üstünde bir tane garanti yolu var, o da aşılanmak. Düşünün, trafikte düşük hızda giderseniz mi kaza yapma ihtimaliniz daha azdır, yoksa yüksek süratleyken mi? Salgın varken risk grubunda yer almanıza rağmen aşı olmamak otobanda 90'nın üzerinde gitmek gibidir.

Eğer bir kişi farkında olmadan bu hastalığı geçirmişse sonradan aşı olmasının bir faydası olur mu?
Faydası olmaz, ama zararı da olmaz.

Aşı yüzünden yaşanan bir düşük vakası oldu mu?
Hayır, aşıyla düşük arasında bir ilişki yok. Ama yarın aşı yaptıran bir hamile düşük yaparsa "Bak gördün mü aşı yüzünden düşük yaptı" diyenler çıkacak, bunu da biliyoruz. Oysa ki Türkiye'de her ay zaten yaklaşık 20 bin hamile kardeşimiz düşük yapıyor.

Aşıdan önce domuz gribi virüsü var mı diye artık niye test yapmıyorsunuz?
Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle yüz binler hastalanmaya başladıktan sonra bu grip virüsü H1N1 midir diye test yapılamaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir laboratuvar ağı yok. Hastalık ekim ayında bütün kıtalara yayıldıktan sonra gerek de yok.

Ekim ayından bu yana hastanelerde katkı payı alınıyor; hiç değilse şu dönem alınmasa olmaz mı?
Bilmiyorum, onu sosyal güvenlikle oturup konuşmak lazım.

Domuz gribi acile gidilmesi gereken bir hastalık mı yoksa bir poliklinik vakası mı?
Solunum sıkıntısı veya yüksek ateş varsa acilliktir, yoksa polikliniğe gidilmesi lazım.
Aralık 15'e kadar hızlanmalıyız

Bir toplumun kaçta kaçının bağışık hale gelmesi virüsün o toplumdan gitmesini hızlandırır?
Yüzde 40'ı.

Biz ne durumdayız?
Aşılananlar bir milyon olsa, 70 milyon içinde hesap edin.

Virüsün atak yapmasını beklediğiniz bir tarih var mı?
Önümüzdeki iki ay içinde virüsün çok hızla yayılabileceğini biliyoruz. Gerçi ben bunları söyleyince birileri önceden panik yaratıyorsun falan diyor, ama hayır, bunlar bilimin bize verdiği ipuçları. Dünya Sağlık Örgütü'nün verdiği tarih aralık ve ocak.

Neden aralık ve ocak?
Çünkü diyelim ki şimdi 10 kişi hastayken, o 10 kişi başkalarına bulaştırıyor, sonra onlar da başkalarına bulaştırıyor. Bu sayı milyonlara çıktı mı artık hızlı bir biçimde herkese bulaşıyor. Aralık ve ocakta ne yazık ki bunun pik yapacağını, inişe ancak ondan sonra geçeceğini düşünüyoruz.

Ne yapmak lazım?
Aralık ayına kadar vatandaşlarımızı ikna edebilirsek ve önemli ölçüde aşı yaparsak bu enfeksiyonun yayılma hızını kırabiliriz. Değilse zaten o zaman alır başını gider. Ocak ayına geldiğimizde sanıyorum iş işten geçmiş olur.
15 Ocak'tan sonra insanlar "Hadi gelin bizi aşılayın" deseler de yine aşılarız kuşkusuz, ama çok da yararı olmaz. İşte onun için aralık ayının ilk 15 günü bizim için çok önemli.

NEYE GÖRE "BU AŞI YAPTIRILMALI" DİYOR

İnsan sağlığından daha büyük hiçbir risk yok
Sizce bu aşı nedeniyle risk aldınız mı?
Hangi risk? Şu anda bu aşıyı Dünya Sağlık Örgütü onaylıyor. Bütün AB ülkelerinin üyesi olduğu Hastalık Kontrol Merkezi onaylıyor. ABD'nin İlaç Gıda Ajansı ve Hastalık Merkezi onaylıyor. Avrupa'nın Ortak İlaç Ajansı onaylıyor. Türkiye'nin bu hususta ruhsat veren kuruluşu onaylıyor. Bu iş için Türkiye'nin en seçkin bilim insanlarından oluşturduğumuz 40 kişilik özel Pandemi Bilim Kurulu onaylıyor.

Size gelmeden önce Türk Tabipleri Birliği'ne sorduk; bugüne kadar size hep çok sert eleştirilerde bulunan TTB yetkilileri de "Bakan çok doğru bir kurulla çalışıyor" dedi.
Zaten Sağlık Bakanı'nın ne dediğine de çok bakmayın, bilimin ne dediğine bakın. Burada bilimdir aslolan. Pandemi Bilim Kurulu bu aşıyı yapın diyor mu, Sağlık Bakanı da bundan dolayı aşıyı yapın diyor zaten. Sağlık Bakanı'nın ayrıca kendisi çocuk sağlığı hastalığı profesörü olduğu için de buna biraz hak sahibidir, o ayrı mesele.
Şimdi bütün bunları yan yana getirdiğiniz zaman bir sağlık bakanı olarak ben aşı olmam, yaptırmam diyebilir misiniz, kendinizi benim yerime koyun, bu mümkün mü?
O nedenle işini yapmanın risk almak diye bir tarafı olamaz. Ben neyin riskini alıp almadığımı çok iyi biliyorum. İnsan sağlığından doğrudan sorumlu olan bir bakan için en büyük risk o sağlığı tehlikeye atmaktır. Ondan daha büyük hiçbir risk olamaz, onun vicdani riski hiçbir şeye benzemez.

Arkanızda destek hissediyor musunuz?
Arkamda bütün dünyanın ve Türkiye'nin bilimsel desteği var. Zaten bu iş sağlık biliminin işi, siyasi bir iş değil. Tabii o desteğin arkasında toplumsal desteği de isterim ama önce bilime dayalı olacak.

Siz aşıyla ilgili bütün kararlarınızı o 40 kişilik Özel Pandemi Kurulu'yla birlikte mi alıyorsunuz?
2004'te Dünya Sağlık Örgütü uyardığından beri biz salgına karşı bu kurulla birlikte hazırlanıyoruz.

Peki, beş yıldır hazırlandığınız bu konuda, hakikaten hiç bilip bilmeden yapılan bir eleştiri aldığınızda sinir oluyor musunuz biraz?
Sinir olmuyorum, ama çok üzülüyorum. Ben çocuk hekimiyim. Kanserli bir çocuğun üç sene peşinden koşup, sonra o çocuğun iyileştiğine şahit olmuş, yüzlerce böyle çocuğun iyileştiğini görmüş bir kimseyim.
Şimdi elimizde modern tıp olarak bu imkânlar varken, 5 euro'ya ülkeye kazandırdığımız bir aşı yapılmadığı için yarın çocuklar, insanlar ağır hastalanır, hayatlarını kaybederlerse ben gerçekten çok üzülüyorum, üzüleceğim.
Ama tabii insanlar ister aşı olur ister olmazlar. Hani "Ne olursunuz, yalvarırız aşı olun" diyecek halimiz yok, bunu demenin bir yararı da yok. Biz sadece bilimin gerçeklerini söylüyoruz. Sonuçta bu hükümet halkına karşı üzerine düşeni yapmış durumdadır. Farkındalık oluşturmak için de hâlâ elimden geleni yapıyorum. Gerisi halkımızın kendi kararıdır.

Aşının en büyük düşmanı 'Bizi kısırlaştırıyorlar' propagandası
Bütün velilerin kafasına şu soru takılıyor: "Niye kızamık, boğmaca aşılarında veliden bir imza istenmiyor da şimdi isteniyor?"
Çünkü toplumda yaygın bir endişe gelişirse siz gidip bir insana doğrudan aşı yapamazsınız. Aileye sormadan bunu yapmak mümkün değil. "Benim çocuğumu niçin aşıladın" diye sorarsa ne cevap vereceksiniz. Biz aşıladık diyemezsiniz ki. Sırf bu yüzden soruyoruz.

Belki biraz abartılı bir ifade olacak, ama insanlardaki bu "aşı düşmanlığı" ilk nasıl başladı sizce?
Bu çok doğru bir soru: İlk aşı karşıtları ABD'de çıktı. Aşıdaki cıvanın otizme yol açtığı iddia edildi. Sonra bakıldı ki aşılananlarla aşılanmayan çocuklar arasında otizm açısından bir sıklık farklılığı yok. "O zaman yanlış suçlamışız" dendi, ama bir defa halkın kafasına bu orada girdi.

Yine ABD'de aşı olduktan sonra geri geri yürümeye başladığı söylenen bir vaka da etkili oldu galiba...
Tabii sonradan onun da gerçek olmadığı ortaya çıktı, ama böyle asılsız bir görüntüyü internete koyarsanız, oradan da 20 tane televizyon doğru mudur eğri midir diye bakmadan alıp bunu gösterirse herkesin zihninde bu kalır.

Türkiye'deki tepkilerin asıl kaynağı ne olabilir?
Siz biliyor musunuz, Avrupa'da çocuk felcinin en son silindiği ülke hangisi? Türkiye. Biz övünüyoruz Türkiye çocuk felcini sildi diye, ama çok da övünecek halimiz yok. 1990'lı yılların sonunu buldu silmemiz. Peki, çocuk felci dünyada nerede hâlâ temizlenemedi? Nijer ve Nijerya'da. Sebep çok basit, bizde hep de bu söylenmiştir: Nijerya ve Nijer'de birtakım kanaat önderleri "Bizi kısırlaştırıyorlar" diye yaygın propaganda yaptılar ve Nijerya hükümeti de Dünya Sağlık Örgütü de hâlâ bu yaygın kanaati yenemiyor, bu ülkelerden çocuk felci temizlenemiyor. Aynen geçmişte çiçekte olduğu gibi.

Şimdi de özellikle Güneydoğu'dan "Bu aşı kısırlaştırıcı mı?" diye Bakanlığınıza telefonlar geldiğini duyduk?
Türkiye'nin her yerinden geliyor bu tür telefonlar. Ama biz artık Sağlık Bakanlığı olarak şunu öğrendik: Aslında bu konuda ana majör iletişim. İletişim insanları bilgilendirmek için bir avantaj, ama yanlış bilginin hızla yayılması konusunda da büyük bir dezavantaj.

http://m.milliyet.com.tr/ArticleDetail.aspx?ArticleID=1165255
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro



Domuz gribi salgınının başlamasıyla piyasaya çıkan sayısız antibakteriyel jel, Sağlık Bakanlığı'nın dikkatinden kaçmadı. Üzerinde 'domuz gribine karşı etkili' yazan jeli, köpüğü izinsiz üreten kozmetik şirketleri hakkında idari işlem başlatıldı.

Domuz gribinin yaygınlaşması ile kozmetik firmaları bu alana el atarak, antibakteriyel jel üretmeye başladı. Üretilen jellerin üzerine ise 'domuz gribine karşı etkili' yazılarını da ekleyen firmaların sayısı bir anda arttı. Bu ifade Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü tarafından takibe alındı. Genel müdürlük, temizlik ürünlerine 'domuz gribine karşı etkili' ibaresi yazan firmalar hakkında idari işlem başlattı.

İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre, domuz gribi dolayısıyla piyasada kullanımı artan antibakteriyel el temizleme jeli, sıvısı, köpüğü gibi ürünler 'kozmetik ürün' kapsamında bulunuyor. Genel müdürlük, bu ürünlerin kozmetik kapsamında bulunmasına rağmen, ambalaj ve tanıtım materyallerinde 'H1N1, hepatit, H1N5, AIDS domuz gribi, virüs, küf, mantar hastalıklarına karşı etkilidir' yazıldığını tespit etti. Bu durumun tüketiciyi yanılttığını ve halk sağlığını tehdit edici durumların oluştuğunu belirleyen genel müdürlük kaynakları, yapılan piyasa kontrollerinde mevzuata aykırı ürün çıkaran firmalar hakkında idari işlem başlatıldığını açıkladı.

Genel müdürlük yetkilileri, kozmetik firmalarının bu ibareyi yazmak için bakanlıktan 'antiseptik ilaç üretme' izinlerinin olması gerektiğini söyledi. Kozmetik firmalarının 'antiseptik ilaç' üretebilmek için izin almadan jellerin üzerine bu ibareleri yerleştirmeleri durumunda sorumlu tutulacakları bilgisini verdi. Antibakteriyel ürünlerin gereksiz yere kullanımında direnç gelişebileceğinin ve bakteri kaynaklı hastalıkların yaygınlaşabileceğinin de göz önünde bulundurulması gerektiğine işaret eden genel müdürlük, kişisel temizlik için ellerin öncelikle su ve sabun ile yıkanması, susuz kullanılan ürünlerin ise su bulunmayan ortamlarda tercih edilmesini önerdi.

İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü vatandaşlara; antibakteriyel amaçlı olarak piyasaya arz edilen kozmetik tanımına uygun ürünlerin, çocuklardan uzak tutulması, kullanılması gerekiyor ise ebeveyn kontrolünde kullanılması, gözle temas ettirilmemesi gerektiği tavsiyelerinde bulundu. ZAMAN

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=919840&title=bakanliktan-jele-domuz-gribine-karsi-etkilidir-yazan-firmalara-gozalti
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, domuz gribinin gündemden düşürülmesi gerektiğini belirterek, medyanın bu olayı kurcalamamasını istedi. Geçen sene gripten hayatını kaybeden kaç kişi olduğunun iyi araştırılmasını isteyen Erdoğan, medyadan domuz gribinin gündemden düşürülmesi konusunda yardımcı olması ricasını tekrarladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bayram namazını Eyüp Sultan Camii'nde kıldı. Erdoğan namazın ardından Eyüp Sultan Türbesi'nde dua etti. Vatandaşlarla bayramlaşan Erdoğan cami çıkışında basın mensuplarına açıklama yaparak bayram mesajı verdi, gündemle ilgili soruları yanıtladı.

Basın mensuplarının domuz gribinden ölenlerin sayısının atmasıyla ilgili yönelttiği soruya Başbakan Erdoğan başka bir soruyla karşılık verdi. Erdoğan, 'Geçen yıl normal gripten kaç kişinin öldüğünü araştırırsanız herhalde bu yol gösterici olur. Zaten 1 yıla kadar domuz gribi diye bir şey duymamıştık değil mi? Bilim adamlarına bakıyorsunuz bu konuda olumlu konuşan var olumsuz konuşanlar var. Ben medyadan bir şey rica ettim. Medya bence bu konuyu bu kadar kurcalamasın. Devlet zaten kendi görevini yapıyor. 'Yan etkilerini anlatacaksınız' dedik arkadaşlar yan etkilerini anlatıyorlar. 'Bu konuyla ilgili olarak çok açık net bir şekilde, isteğe bağlı olarak aşının yaptırılması sürecini başlatacaksınız' dedik. Bu konuda da açıklamalar yapılıyor.' şeklinde konuştu.

Bu konuda sürekli soru sorulduğuna işaret eden Erdoğan, 'Medya bu konuda yardımcı olsun. Yardımcı olması nedir? Bu işin gündemden düşürülmesidir. Zaten gerekli olanı Sağlık Bakanlığı yapıyor. Bırakın ben de kendimle ilgili olarak, kendim istediğim gibi uyglayayım. Kimseye de aşı olacaksın diye dayatamam. Böyle bir şey söz konusu değil. Bilim adamlarını da dinliyoruz. Onlar da farklı farklı düşünceler ortaya koyuyorlar. Yani bu iş iki kere iki eşittir dört değil.' ifadelerini kullandı. 'Torununuza aşı yaptırdınız mı?' sorusuna Erdoğan, 'Benim ailemde hiç kimse aşı olmadı.' şeklinde yanıt verdi.

http://www.showhaber.com/227551/manset/medya-domuz-gribini-kurcalamasin.html
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro



Domuz gribi aşısı konusunda Başbakan ile Sağlık Bakanı arasında yaşanan görüş farklılığı, aşılanma oranının düşük seviyelerde kalmasına neden oldu. Prof. Serhat Ünal, Cumhurbaşkanı Gül'e 'aşı olun' çağrısı yaptı.

Utku ÇAKIRÖZER'in röportajı

Domuz gribi aşısı yapılıp yapılmaması konusunda Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile Sağlık Bakanı Recep Akdağ arasında yaşanan görüş farklılığı, Türkiye'de aşılanma oranının oldukça düşük seviyelerde kalmasına neden oldu. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Serhat Ünal, aşılanma oranının yükseltilebilmesi için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül veya toplum önderlerinin basın önünde aşılanmasını önerirken, hükümetin de aşı kampanyasını tarafsız, siyaset üstü bir bilim kuruluna devretmesi gerektiğini vurguladı.

Türkiye'nin önde gelen enfeksiyon hastalıkları uzmanlarından olan Ünal, AKŞAM'a domuz gribi aşısında gelinen nokta ve bundan sonra nasıl bir politika izlenmesi gerektiği konusundaki görüşlerini aktardı:

KIRILMA NOKTASI BAŞBAKAN
- Hükümet bu süreçte neyi doğru, neyi yanlış yaptı?
Sağlık Bakanlığı hızla tüm tedbirleri aldı. Önce virüsün ülkeye girişini yavaşlatmaya çabaladı. Sonra vatandaşları bilgilendirdi. Yeterince aşı temin edildi. Hepsi düzgündü. Tek sıkıntı ki o da bakanın elinde değildi, konunun politize olmasıydı. Ondan sonra güven kayboldu.
- Hacettepe'de nasıl en yüksek aşılanma oranına ulaşıldı?
Düzgün anlatılırsa olur. Yüzde 90 aşılandık. Hem başhekim hem de ben enfeksiyon hastalıkları uzmanıyız. Bizim hastane bize güvenir bu konularda.
- Toplumdaki bu şüphe hali neden?
Öncelikle dünyada aşı gecikip, her şey süratle gerçekleşince insanlarda 'yeterince kontrol edilmedi' kanısı uyandı. Halbuki tüm aşamalardan geçen ve güvenilirlikleri kesin aşı bunlar. İkincisi hekimler kendi aralarında çelişti. Aslında bu işin esas uzmanı infeksiyon hastalıkları uzmanları arasında hiçbir görüş ayrılığı yok. Aşının emniyetli olduğunda ve yapılması gerektiğinde onlar hemfikir. Ama konuyla doğrudan ilgisi olmayan uzmanlar da görüş belirtince kafalar karıştı. Sonuncu sebep de Başbakan ile bakan arasındaki görüş ayrılığıdır. Zaten asıl kırılma noktası da budur.

AŞILAR GÜVENLİ

-Aşılar güvenilir mi?
Bundan önce çoluğumuza çocuğumuza yaptırdığımız aşılara ne kadar güveniyorsak buna da o kadar güvenmeliyiz. Dünyada 65 milyon doz yapıldı. Beklenmedik yan etki orada da Türkiye'de de yok.

BÖYLE MEKTUP OLUR MU
- Aşılanma oranı başarılı mı?
Hayır. Okullarda yüzde 1-2'lerde gidiyor. Velilere gönderilen mektubun çok etkisi oldu aşılanmamada. Tehlikeli yan etkiler sıralanmış. Aşı felç yapar, öldürebilir diye yazıyor. Ama gerçekleşme
olasılığının yüz binde, milyonda bir gibi çok küçük olduğu yazılmamış. Çok büyük hata.Veliler de o kağıdı okuyunca oranları bilmediğinde tabi ki korkuyor.
- Bundan sonra salgın nasıl bir seyir izleyecek?
İngiltere'den bir uzmanı dinledik. Matematiksel modelleme yaptı. Orada toplumun yüzde 35-40'ı aşılandığında ya da hastalığı geçirdiğinde salgın peak (zirve) yapacak. Sonra yavaş yavaş azalacak. Nüfusumuzun daha genç ve aşılanma oranımızın daha düşük olması nedeniyle bu bizde yüzde 50 seviyelerinde olabilir. Yani 72 milyon nüfusun 36 milyonu ya aşılanacak ya da hastalanacak.
- Aşının yan etkisinden kaç kişi ölecek?
Bir milyonda bir kişide meydana gelse 10 milyonda 10 kişi. Bunun zaten sekizi iyileşecek Geriye iki kişi kalır. Hastalık kendisi daha tehlikeli.
- Aşılanmanın ülkeye maliyeti nedir?
Aşının maliyeti 500 bin TL. Toplumun büyük kesiminin ve risk gruplarının aynı anda hasta olmasının getireceği mali yük 2.5 milyar TL.

GÜL AŞI OLSA MUHTEŞEM OLUR
- Aşılama yapılabilmesi için bundan sonra nasıl hareket etmek lazım?
Öncelikle vatandaşın güvenini kazanan insanlar aşı yaptırmalı. Keşke Cumhurbaşkanı çıkıp yaptırsa, muhteşem olur. Ya da dini liderler, toplum liderleri yaptırsa. Ama Başbakan yaptırmayınca onlar ne kadar gönüllü olur bilemem. İkincisi ise taraf olmamış, sağduyusuna güvenilecek bilim adamlarından kurulacak bağımsız, siyaset üstü bir kurul lazım. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bu tür konular çok çabuk günlük politika malzemesi oluyor. Bakanlığa şahsi güvensizliğim yok. Ama olay çok politize oldu. Bakanlığın bir bilim kurulu var ama o, bakanın kurulu gibi algılanıyor. Onu bakanlık dışına çıkarıp, tam yetkili siyaset üstü bir karar alma kurulu haline getirmek lazım. O kurulun kararlarını da Sağlık, Mili Eğitim ve İçişleri Bakanlıkları uygulayacak denmeli.

ORDU KAYGISI
- Salgının etkileri hissediliyor mu?
Normalde acile 100 hasta geliyorsa şimdi. 400 hasta geliyor. Sadece enfeksiyon, dahiliye bölümü değil herkesi görevlendirdik. Bir taraftan aşı yapılıyor bir taraftan tedavi. Şu an elimizdeki personelle yönetebiliyoruz. Ama doktorlarımın yarısı hastalanıp yatsa, yürümez. Onun için biz sağlık personelini yüzde 90 aşıladık. Gücümüzü kaybetmemek için ve başkalarına bulaştırmamak için.

- Başka hangi kuruluşlar riskli?
Orduda aşılanma çok önemli. Askerler koğuşlarda yatıyor. İki yüz askerden bir tanesi hapşırsın yarısı yarın, diğer yarısı öbür gün hastalanır. Özellikle sınır karakollarındaki birliklerde yerini nasıl dolduracaksın?

KKTC BİZDEN BAŞARILI
-  KKTC'de durum nasıl?
Ben KKTC Sağlık Bakanlığı'nın danışmanıyım bu konuda. Davet etti, gittim. Önce Bayrak Televizyonu'ndan halka anlattım. Sonra Bakan ile basının önüne
çıktık. 'Size güvendiğiniz bir hoca anlatsın istedik' diyerek bana verdi mikrofonu. Tüm doktor ve hemşirelere de ayrıca anlattım. Başbakanları da aşılanacağını açıkladı. Orada aşılanma oranı bizden ileride sanırım.

SERHAT ÜNAL KİMDİR?

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı olan Ünal, Türkiye'nin önde gelen enfeksiyon uzmanlarından. 1990-1992 arasında Harvard Üniversitesi'nde aynı alanda araştırma yürüten Ünal'ın yayınlanmış 150 bilimsel makalesi var.

http://www.aksam.com.tr/2009/11/30/haber/guncel/8299/_gul_asilansin_suphe_bitsin_.html
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

#14
Vatan gazetesinin iddiasına göre dünyayı ayağa kaldıran domuz gribi salgınıyla ilgili korkunç bir şüphe ortaya atıldı. H1N1 virüsünün aslında abartıldığı kadar ölümcül, salgının da şiddetli olmadığı; grip konusunda dünyanın bir numaralı otoritesi olan bir profesör ile 3 arkadaşının, danışmanlık yaptıkları ilaç şirketlerine para kazandırmak için panik yarattığı iddia edildi!

Rotterdam Üniversitesi'nde görev yapan Profesör Albert Osterhaus, dünyada grip konu olduğunda akla gelen tek isim. Hatta bu nedenle kendisine bilim dünyasında takılan ad: Doktor Grip. SARS ve kuş gribi paniklerinde hep Dünya Sağlık Örgütü'nün krizi önlemek için başvurduğu ilk isim o oldu. Şimdi Hollandalı "Doktor Grip" ile ilgili bir iddia tüm dünyayı kasıp kavuruyor.

İddiayı Hollanda basını yazdı

İlk kez saygın bilim dergisi Science'da kısa bir makale ile dile getirilen, ardından Hollanda'da yayınlanan De Telegraaf gazetesi tarafından yayınlanan iddia, grip salgınının Doktor Grip'in servetinde dramatik bir artışa sebep olduğu yönünde. Profesör Osterhaus Avrupa İnfluenza Bilimsel Araştırma Grubu'nun Başkanı. Aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) danışma kurulu olan SAGE'nin de üyesi. Hatta WHO, domuz gribiyle ilgili olarak "küresel pandemi" kararı aldığında Osterhaus SAGE'ye başkanlık ediyordu. Ancak bunun yanında Osterhaus'un bir de aşı geliştirip üreten bir şirketi var. Profesör aynı zamanda da Roche, Novartis, Baxter, Mediimmune, Glaxo, Sanofi Pasteur gibi ilaç şirketlerine de maaşlı danışmanlık yapıyor. Yani küresel bir domuz gribi salgının fayda sağladığı tek bir isim varsa o da Osterhaus. Hem şirketinin değeri bu süreçte oldukça artmış durumda hem de danışmanlık ücreti.

DSÖ'yü de yönlendirdi

Ama daha vahim olan ise Danimarka'nın Information ve İsveç'in SVG gazetelerinde çıkan iddialar. Bu da SAGE'deki 8 kişilik heyette yer alan Osterhaus ve 3 arkadaşının "danışmanlık yaptıkları ilaç şirketlerinin baskısıyla DSÖ'yü yönlendirerek aslında var olmayan bir paniği tüm dünyaya yutturduğu" iddiası. SAGE'de yer alan Osterhaus'un yakın arkadaşı Profesör Frederick Hayden, Roche ve Glaxo'nun maaşlı danışmanı. Profesör Arnold Monto, "40 yıldır küresel salgını bekleyen adam" olarak biliniyor ve burundan verilen domuz gribi ilacını üreten Medimmune, Glaxo ve Viro Pharma şirketlerine danışmanlık yapıyor. Yine aynı heyette yer alan David Salisbury, İngiltere'deki imunizasyon programının başkanı ve ilaç şirketleriyle danışmanlık ilişkisi içinde... Yani 8 kişilik heyetin en etkili 4 ismi ilaç şirketleriyle organik bağ içinde. Domuz gribini JP Morgan'ın tahminlerine göre ilaç şirketlerine 7.5-10 milyar euro para kazandıracak bir hastalık konumuna yükselten süreçte de bu bilim adamlarının yönlendirmesinin hayati önem taşıdığı biliniyor. Bu uzmanların desteğiyle hazırlanan raporlarda WHO domuz gribine karşı aşılamayı 24 kez, ilaçlı tedaviyi de 18 kez önerirken, sık el yıkamanın önemine ise sadece 2 kez değinildi.

'Salgın' tanımını değiştirdi

Bu konudaki en önemli kanıtlardan biri Der Spiegel dergisine konuşan ve grip konusundaki araştırmaları değerlendiren Cochrane Teşkilatı'nın başkanı Epidemolog Tom Jefferson'un altını çizdiği gerçek. Buna göre DSÖ, Nisan 2009'da yine bu bilim adamlarının tavsiyesiyle tüm dünyada hükümetlerin referans aldığı "pandemi" (salgın) tanımını değiştirdi. Eski tanımda WHO'nun bir hastalığı pandemi olarak ilan edebilmesi için yeni bir virüsün ortaya çıkması, hızla yayılması, insanların bu hastalığa bağışıklığının bulunmaması, yüksek ölüm oranına sahip olması ve bulaşma oranının yüksek olması gerekiyordu. Ancak Nisan ayında alınan kararla WHO, bu son iki şarttan vazgeçti ve ölüm oranı yüksek olmayan domuz gribi hastalığı bir anda pandemi tanımının içinde kendine yer bulmuş oldu. Ardından 11 Haziran'da WHO "küresel salgın" kararı aldı. Tüm dünyada hükümetler milyonlarca doz aşı siparişi verdi, ilaçlar stok edilmeye başlandı. Yani ilaç sektörüne milyarlarca dolarlık bir gelirin kapısı aralandı. İddiaya göre WHO'nun bu kritik kararları aldığı toplantılara profesörlerin taşvikiyle Glaxo, Novartis ve Baxter'in temsilcileri de gözlemci sıfatıyla ilk kez katıldı.

Hakkında soruşturma başlatıldı

Tüm bu iddiaların gazetelerde yer bulmasının ardından Hollanda parlamentosu Doktor Grip hakkında soruşturma başlatılmasına karar verdi. Düzenlenen özel oturumda Osterhaus'un bağlantıları didik didik edildi. Ancak meclis ülkedeki bir numaralı sağlık otoritesi olarak gördükleri profesör ile bağları koparmamayı kararlaştırdı. Şimdi ise Rus meclisinde (Duma) bir hazırlık yapılıyor. Duma'nın Sağlık Komisyonu Cenevre'deki WHO temsilcilerine iddiaların detaylı bir şekilde incelenmesi talimatı verdi.

Profesör David Salisbury

- SAGE'nin üyesi
- İngiltere'deki imunizasyon programının başkanı İlaç şirketlerine danışmanlık yapıyor.

Prof. Albert Osterhaus

- Avrupa İnfluenza Bilimsel Araştırma Grubu'nun Başkanı.
- Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) danışma kurulu olan SAGE'nin üyesi. Hatta WHO, domuz gribiyle ilgili olarak "küresel salgın" kararı aldığında SAGE'ye başkanlık ediyordu.
- Aşı geliştirip üreten Viros Cope adlı bir şirketi var.
- Aynı zamanda Roche, Novartis, Baxter, Medimmune, Glaxo, Sanofi Pasteur gibi ilaç şirketlerine maaşlı danışmanlık yapıyor.

Profesör Arnold Monto

- SAGE'nin üyesi
- Burundan verilen domuz gribi ilacını üreten Medimmune, Glaxo ve Viro Pharma şirketlerine danışmanlık yapıyor

Profesör Frederick Hayden

- SAGE'nin üyesi
- Bir numaralı aşı üreticileri Roche ve Glaxo'nun maaşlı danışmanı.

DOKTOR GRİP'İN İŞİ Mİ?

Rotterdam Üniversitesi Profesör Albert Osterhaus, dünyada grip konu olduğunda akla gelen tek isim. Hatta bu nedenle kendisine bilim dünyasında takılan ad: Doktor Grip. SARS ve kuş gribi paniklerinde hep Dünya Sağlık Örgütü'nün krizi önlemek için başvurduğu ilk isim o oldu.

Harvard Üniversitesi: Salgın çok şiddetli değil

ABD'li ve İngiliz bilim adamları domuz gribi salgının dünyayı tahmin edildiği kadar şiddetli vurmadığını öne sürdü. Amerika'daki Harvard Üniversitesi ve İngiliz Tıbbi Araştırma Konseyi tarafından yürütülen araştırmalarda ABD'deki domuz gribinden ölüm oranları ve önceki grip sezonlarındaki ölüm oranları incelendi. Buna göre domuz gribinden ölüm oranı her yıl grip yüzünden ortalama 36 bin kişinin yaşamını yitirdiği ülkede, ortalamanın biraz altında kalabilir ya da en kötü ihtimalle bunun çok az üzerine çıkabilir. Ağustos ayında ABD Başkanı'nı bilgilendiren Bilim ve Teknoloji Danışmanları Konseyi tarafından hazırlanan bir raporda domuz gribinden ölü sayısının 30 bin ile 90 bin arasında olacağı hesaplanmıştı. Harvard Üniversitesi profesörü Marc Lipsitch, hatalı olduğunu öne sürdüğü bu tahminin sınırlı verilerle yapıldığını söylüyor.

WHO açıklama yaptı: İddialar kesinlikle asılsız

İDDİALAR üzerine WHO sözcüsü Gregory Hartl, bir açıklama yaptı. WHO toplantılarına ilaç sektöründen temsilcilerin bulunmasının doğal olduğunu söyleyen sözcü, toplantıda bulunan temsilcilerin hiç söz hakkı olmadığını ve toplantının gidişatını etkilemediğini sözlerine ekledi ve "Aşı yapıyoruz ve bu yüzden aşının içinde olanları bilmemiz gerek" dedi. WHO'da çalışan herkesin geçmişlerinin çok sıkı bir biçimde incelendiğini açıklayan Hartl, adı skandala karışan Frederick Hayden'in Dünya'daki en iyi virolog olduğunu ve grip hakkında birşey sorulması halinde cevap verecek ilk kişinin Hayden olması gerektiğini belirtti. WHO'nun çalışanlarının finansal geçmişlerini kamuoyuyla paylaşmalarının şimdilik mümkün olmadığını söyleyen Hartl WHO'nun özgür bir kurum olduğunu açıkladı.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=926008&title=domuz-gribinden-korkunc-suphe&haberSayfa=1
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Domuz gribinin endişe edilen şiddette bir salgına dönüşmemesi ve aşı kampanyalarının beklenen düzeyde ilgi görmemesi, bazı Avrupa ülkelerini zor durumda bıraktı. Fransa, Almanya ve Hollanda, kullanım süreleri 1 yıl olan domuz gribi aşılarının bir bölümünü başka ülkelere satarak elden çıkarmaya çalışıyor. 94 milyon doz aşı alan Fransa, aşıların 300 binini Katar'a, 9 milyonunu Dünya Sağlık Örgütü'ne sattı.
 
Harvard Üniversitesi'nin domuz gribinin mevsimsel gripten daha az tehlikeli olduğunu açıklaması gündeme bomba gibi düştü. ABD'de 10 bine yaklaşan domuz gribi ölümlerini inceleyen üniversitenin, "Dünya genelindeki aşılama kampanyası gereksiz." açıklamasının ardından Fransa, Almanya ve Hollanda'nın ellerinde kalan domuz gribi aşılarını satışa çıkardığı öğrenildi. Nüfusu 60 milyon olan Fransa'da şimdiye kadar sadece 5 milyon kişinin aşı yaptırdığı belirtiliyor. Türkiye'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aşının kimseye zorunlu olarak vurulamayacağını açıklamasının ardından Sağlık Bakanlığı'nın kampanyası büyük kan kaybetmişti. Sipariş edilen 43 milyon aşının sadece 2 milyonu uygulanabildi. Bunda oluşturulan panik havasının zamanla yumuşaması da etkili oldu. Ülkede ocak ayında zirve yapması beklenen hastalık inişe geçti. Hastanelere başvurularda yüzde 50'ye varan düşüşler yaşanıyor.

Uzmanlar, "Bu sonuçları öngörmüş olsaydık dünya genelinde aşı kampanyaları gibi önlemlerin alınması söz konusu olmayacaktı." diyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, 6 aydır gereksiz panik havası estirildiğini söylediğini hatırlatıyor. Virüsün bulaştığı çoğu insanın hastalığı ayakta atlattığını vurgulayan Küçükusta, hastalığın normal gripten farkının bulunmadığını söylüyor. Küçükusta, "Domuz gribinin her yıl görülen olağan grip kadar öldürücü olmadığı ortaya çıktı. Olağan gripten her sene 250-500 bin kişi ölürken, domuz gribinden şu ana kadar tüm dünyada ölen insan sayısı 12 bin 500." bilgisini veriyor.

ALMANYA, 50 MİLYON DOZU SATIŞA ÇIKARDI

Fransa, Almanya ve Hollanda'nın kullanım süreleri bir yıl olan domuz gribi aşılarının bir bölümünü başka ülkelere satarak elden çıkarma uğraşında oldukları ifade ediliyor. İtalyan gazetesi La Repubblica'da yayımlanan habere göre, domuz gribiyle mücadele çerçevesinde 675 milyon Euro vererek 94 milyon doz aşı alan Fransa, bu aşıların 300 binini Katar'a, 9 milyonunu Dünya Sağlık Örgütü'ne sattı. Mısır ile 2 milyon dozluk aşı satımında mutabakat sağlayan Fransa'nın Meksika, Bulgaristan, Romanya ve Ukrayna ile de görüşmeleri sürdürdüğü belirtildi. Nüfusu 65 milyon civarında olan Fransa'nın, elindeki domuz gribi aşılarının 70 milyon dozunu bir an önce satarak eritmeyi hedeflediği kaydedildi.

Fransa Sağlık Bakanlığı nezdinde A/H1N1 virüsüyle mücadele amacıyla oluşturulan kriz ünitesinin sözcüsü Gerard Gachet, gazetedeki demecinde, "Başlangıçta iki doz aşılama öngörülüyordu. Uzmanlar bir dozun yeterli olacağını belirttiklerinde aşıları almıştık. Bir başka sorun da, hükümet olarak yürüttüğümüz kampanyaya karşın şu ana dek sadece 4 milyon 600 bin kişi aşı yaptırdı." diyor. Gachet, domuz gribi aşısının bir dozunun şu anki fiyatının 6,25-10 Euro arasında değişebildiğini belirterek, "Aşıları aldığımız fiyattan satmaya razıyız. Rekabet olduğu için tabii ki pazarlık payı da var." ifadelerini kullanıyor. Yaklaşık 50 milyon doz aşı satın alan Almanya'nın da elindeki aşıların büyük bölümünü satışla eritmek için Kosova, Moğolistan ve Maldiv Adaları gibi ülkelerle görüştüğü bildirildi. Hollanda ise elindeki 34 milyon doz aşının 19 milyonunu satmak istiyor. La Repubblica'daki habere göre, öngörülen şiddette bir salgın yaşanmaması, vatandaşların domuz gribi aşısına fazla ilgi göstermemelerinde önemli bir rol oynadı. Haberde, 24 milyon doz aşı satın alan İtalya'da henüz sadece 800 bin kişinin aşı yaptırdığına, İspanya'nın da satın aldığı 13 milyon doz aşının sadece çok küçük bir miktarını kullandığına dikkat çekildi. Bu arada dünya genelinde domuz gribinden dolayı aşı firmalarının kazanacağı paranın 50 milyar dolara yakın olduğu belirtiliyor. ÇAĞLAR AVCI İSTANBUL; ROMA AA

Aşı, korku ticaretinin ürünü

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta:

Domuz gribi aşısı, korku ticaretinin bir ürünü. Grip aşısı ve grip ilacı üreten firmalar, "sonbaharla beraber bu virüsün çok daha büyük salgınlara yol açacağını, bunu önlemenin tek yolunun ise bir an önce aşı olmak olduğunu" beyinlere kazıdı. Sonra da başarılı oldu. Salgın ilanından sonra aşı üreticisi firmalardan birinin borsadaki hisselerinde bir günde yüzde 3,6 ve 3,1 gibi çok ciddi artışlar yaşandı. Aşı başına ödenen 5,2 Euro çok fazla. Çeşitli hesaplamalarla aşının maliyeti 1,2 Euro olması gerekirken, firmalar ekstradan 4 Euro kâr elde ediyor. Aynı kâr pastasından, içinde hastaneler olmak üzere birçok sektör de istifade ediyor.

Aşı firmaları kazandı

Klinik Farmakoloji Derneği Baş-kanı Prof. Dr. Cankut Tolunay:

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) içinde aşı firmalarına yakın bazı insanların yaptığı lobicilik faaliyetleriyle salgın abartıldı. Maalesef Sayın Sağlık Bakanı, DSÖ içinde yer alan yerli ve yabancı kişilerin etkisiyle yanıltıldı. Milyonlarca aşı alındı. Bu süreçte en fazla aşı firmaları kazanç elde etti, kaybeden ise vatandaş ve ülke oldu. Şu ana kadar tespit edilen domuz gribi vakalarının yüzde 30'u negatif. Ülkeler ellerindeki aşıları başka yerlere satmaya başladı.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=936104&title=avrupa-domuz-gribi-asilarini-elden-cikariyor&haberSayfa=0
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Alman Federal Kalkınma Bakanı Dirk Niebel, elde kalan domuz gribi aşılarının Afrika'ya yardım olarak gönderilmesini teklif etti.

Afrika'da domuz gribi tehdidi olmadığını belirten yardım kuruluşları, bu teklifin Afrikalılara değil ilaç endüstrisine yardımcı olacağını belirtti. Almanya satın aldığı 50 milyon aşının sadece yüzde 10'unu tüketebilmiş, geri kalanını satışa çıkarmıştı.

Federal Kalkınma Bakanı Dirk Niebel'in Almanya'nın elinde kalan domuz gribi aşılarının bir kısmını Afrika'ya yardım olarak göndermek istemesine yardım kurumlarından tepki geldi. Kalkınma Bakanı Niebel, Afrika ülkelerinde yardım faaliyetinde bulunan kuruluşlara 14 milyon Euro'luk mali yardımı 'domuz gribi aşısı' olarak vermek istiyor. Bu açıklamanın kabul edilemez olduğunu vurgulayan sivil toplum kurumu Dünya İçin Ekmek (Brot für die Welt) Başkanı Cornelia Füllkrug- Wietzel, "Bakan Niebel, ilaç endüstrisinin temsilcisi gibi hareket ediyor." dedi. Bakanın Afrika'da domuz gribi ile mücadele için 14 milyon Euro'luk aşı yardımı isteğini, vatandaşları ilgi göstermediği için elde kalan ilaçların elden çıkarılması olarak değerlendiren Füllkrug-Wietzel, "Niebel'in bu düşüncesi problemlidir." şeklinde konuştu.

Stuttgarter Gazetesi'ne konuşan yardım kuruluşu başkanı Füllkrug-Wietzel, yardım olarak verilmek istenen ilaçların fakirlikle ve açlıkla mücadele yerine ilaç endüstrisine yardım olduğunu söyledi. Afrika'da domuz gribi aşısına ihtiyaç olmadığını belirten Füllkrug- Wietzel, Alman vatandaşlarının bu aşıya daha fazla ihtiyacı olabileceğini vurguladı. Afrika'daki sağlık problemlerinin daha küçük bütçelerle finanse edilebileceğini dile getiren yardım uzmanı, Bakan Niebel'in bu zamana kadar hiçbir Afrika ülkesini ziyaret ederek insanların yaşam şartlarını yerinde incelemediğine dikkat çekti. Bakanın yardım düşüncesini Alman ekonomisinin, ilaç endüstrisinin ve işletmelerin çıkarları ile bağdaştırdığını ileri süren uzman Füllkrug- Wietzel, Kalkınma Bakanı'nın yardımın ne anlama geldiğini anlamak için daha fazla kafa yorması gerektiğini belirtti.

Almanya satın aldığı 50 milyon domuz gribi aşısının sadece yüzde 10'unu tüketebilmiş ve birkaç aylık kullanım süresi kalan aşıları satışa çıkarmıştı. Federal hükümetin ise domuz gribi aşısı için bu zamana kadar 700 milyon Euro harcama yaptığı bildirildi.

Bakan Niebel daha önce yaptığı bir açıklamada da Afganistan'da faaliyette bulunan yardım kurumlarına verilecek mali destekleri Alman Ordusu ile işbirliğine bağlaması eleştirilere neden olmuştu. Bakana tepki veren yardım kuruluşları kalkınma yardımlarının askeri araç olarak görüldüğünü ileri sürmüştü.

NİEBEL: YARDIM POLİTİKASI YENİDEN TANIMLANACAK

İlk yurtdışı gezisini Ruanda'ya gerçekleştirecek olan Bakan Niebel, gezi öncesi Kalkınma ve İşbirliği Yardımı Bakanlığı'nın çalışmalarının yeniden tanımlanacağını söyledi. Bakanlığın "Dünya sosyal fonu" olarak görülmemesi gerektiğini belirten Bakan, kalkınma yardımlarının Almanya'nın çıkarları ile birleştirileceğini ve dış politikanın bir aracı olacağını ifade etti. Bakan, yardımların Alman ekonomisine de kapıları açabileceğini vurguladı. Niebel, Almanya'ya göçmen akımının durdurulması, iklim değişimi, güvenlik konularının yardımlarda öncelikli olacağını sözlerine ekledi.

Kalkınma yardımlarını askeri araç olarak gördüğü eleştirilerine de cevap veren Bakan Niebel, "Ben sadece asker ile sorunum olmadığını göstermek istedim." dedi. FDP'li Bakan, kalkınma yardımı bütçesinin 2015 yılına kadar gayri safi milli hasılanın yüzde 0,67'sine ulaşacağını ve şu an itibarı ile yüzde 0,51 olduğunu açıkladı. Perşembe günü ilk yurtdışı gezisine çıkacak olan Bakan Ruanda, Kongo ve Mozambik'i ziyaret ederek kalkınma yardımları konusunda görüş alışverişinde bulunacak.

(CİHAN)
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=936461&title=almanya-elinde-kalan-asilari-afrikaya-yardim-olarak-gondermek-istiyor
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Akdur, ''gerçekçi olmayan salgın paniklerinin dünyaya ve insanlığa çok pahalıya mal olduğunu'' ifade ederek, ''Kuş gribi dünyaya 2.2 trilyon dolara mal oldu, domuz gribinin ise 4.4 trilyon dolara mal olacağı hesaplanıyor. Bu paniklerden bazı ülke ve firmalar büyük rantlar elde ederken diğer bir kısmı da büyük zarar görüyor'' dedi.
 
Akdur, Dünya Sağlık Örgütü'nün 2010 kışı boyunca güney yarım kürede kullanılacak aşı için önerdiği iki seçenekten birinin, ''domuz gribi'' (H1N1) ve mevsimsel (H3N2) virüsleri ile influenza B virüsünden oluşan üçlü aşı, diğerinin de mevsimsel (H3N2) virüsü ile influenza B virüsünden oluşan ikili aşı olduğunu söyledi.

Firmaların 2010 için üçlü aşı üretmeleri halinde, halen piyasadaki ''domuz gribi'' aşısının yapılmasına gerek kalmayacağını anlatan Akdur, ikili aşı üretilmesi durumunda ise bu aşının yanında ''domuz gribi'' aşısının da uygulanması gerektiğini bildirdi. Akdur, şu görüşleri dile getirdi:

''Bütün bunlar değerlendirildiğinde, salgının birinci dalgasından elde edilen verilerden yola çıkılarak, domuz gribinin korkulan, korkulması gereken bir virüs olmadığının anlaşılmasına rağmen DSÖ, abartmaya ve korkutmaya devam etmiştir. DSÖ'nün, koruyuculuğu ve güvenliği konusunda tatminkar bilgiye sahip olunmayan tekli domuz gribi aşılarının klasik risk grupları dışındaki büyük kitlelere yapılmasını önermesi, Ocak 2010'dan itibaren üçlü aşı içinde domuz gribi virüsünü de bulundurma olanağı varken hala ikili aşı önererek bunun yanında ayrıca tekli domuz gribi aşısı yapılmasını tavsiye etmesi, örgütün, ulusları, özellikle de gelişmekte olan ulusların ekonomisinden daha çok şirket ekonomilerini düşündüğü kuşkusunu yaratmakta ve bu kuruma olan güveni sarsmaktadır.''

DSÖ'nün son yıllarda olayları ve grip pandemilerini iyi yönetemediğini savunan Akdur, örgütün ''domuz gribi'' ve aşısı ile ilgili uygulamalarının yalnızca Türkiye'de değil, tüm dünyada tartışıldığını, bunun da ötesinde şiddetle eleştirildiğini söyledi. Akdur, ''Başka bir ifadeyle tüm dünyada gerek DSÖ'ye gerekse aşı firmalarına karşı büyük bir güven bunalımı yaşanmaktadır. Bu yaşananların dünya ölçeğinde veya insanlığa en önemli faturası da DSÖ'ye olan güvenin yitirilmesidir'' dedi.

Geçmişte dünya genelinde yaşanan büyük salgınların DSÖ ve bilim çevrelerinde duyarlılığa yol açtığını, ülkelerin buna karşı plan ve hazırlık yapmasının yerinde olduğunu belirten Akdur, ''Ancak bu durum hem DSÖ'de hem de ülkelerde adeta 'mehdi bekleme psikoloji' yarattı. Tanı konulan her yeni A grip virüsünün beklenen, ölümcül virüs olduğu ya da olabileceği söylenerek büyük panikler yaratıldı. DSÖ adeta yalancı çobana döndü'' ifadesini kullandı.

''Gerçekçi olmayan salgın panikleri dünyaya ve insanlığa çok pahalıya mal oluyor'' diyen Akdur, ''Kuş gribi dünyaya 2.2 trilyon dolara mal oldu, domuz gribinin ise 4.4 trilyon dolara mal olacağı hesaplanıyor. Bu paniklerden bazı ülke ve firmalar büyük rantlar elde ederken diğer bir kısmı da büyük zarar görüyor'' dedi.

-''TÜRKİYE AŞI ÜRETMELİ''-

Grip salgını konusunda Türkiye'nin aşı ve antiviral üretmemek, sağlık sorunlarına siyasi yaklaşmak ve krizleri iyi yönetememek gibi sorunları bulunduğunu savunan Akdur, 2010'da DSÖ'nün yeni bir virüs ilan etmesi halinde Türkiye'nin aşı ve antiviral bulamamak riskiyle karşı karşıya kalabileceğini ileri sürdü.

Aşı ve temel ilaçların stratejik maddeler olduğunu anlatan Akdur, bir salgın olasılığında ülkelerin önce kendi halkının gereksinimlerini karşılaması gerektiğini, bu maddeleri diğer ülkelere vermemesinin de doğal olduğunu söyledi. Akdur, ''Türkiye her şeyden önce bu çıkmazdan, yoksunluktan, aşı ve ilaç üretememek sorunundan kurtulmalıdır'' diye konuştu.

2003'de yapılan bir çalışmaya göre ülkede ihtiyaç duyulan aşıların tamamının Türkiye'de üretilmesi için 90 milyon ABD dolarına ihtiyaç duyulduğunu bildiren Akdur, bunun sürekli ertelendiğini, ancak gelinen noktada yalnızca bir yıl için ithal edilen aşılara yapılan harcamaların 1 milyar dolara yaklaştığını kaydetti.

Prof. Dr. Recep Akdur, kuş gribi salgınıyla birlikte aşı üretimine geçilmiş olsaydı Türkiye'nin mevcut sorunları yaşamayacağını savundu.

-''YANLIŞ ADIM ATMADIK''-

Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun ise domuz gribi konusunda Sağlık Bakanlığı olarak yanlış bir adım atmadıklarını, alınması gereken önlemleri aldıklarını bildirdi.

Salgının başlangıcında ülkedeki risk gruplarının tamamını aşılayabilecek şekilde bağlantı yaptıklarını, ancak bunun bağlantısı yapılan tüm aşıların satın alındığı anlamına gelmediğini belirten Tosun, aşılanma oranlarının düşük olması ve hastalığın beklendiğinden erken yayılması gibi gerekçelerle alınacak aşı oranını daha sonra düşürdüklerini anlattı.

''Salgının abartıldığı'' yorumlarına katılmadığını bildiren Tosun, ''Sonuçta eğer H1N1 salgını olmasaydı 500'ün üzerinde insanımızı kaybetmeyecektik. Bunu sıradan bir olay gibi görmemek lazım'' dedi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=938104&title=domuz-gribinin-dunyaya-maliye-agir-olacak
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.

kilimanjaro

Domuz gribiyle ilgili bugüne kadar bir çok iddia ortaya atıldı. Özellikle de işin içinde para kazanmak isteyen ilaç firmalarının olduğu söylendi. Ancak bugüne kadar bu iddiaları dile getirenlerden hiçbiri de onun kadar güvenilir ve güçlü değildi. Avrupa Konseyi Sağlık komisyonu başkanı "Domuz gribi ilaç firmalarının başlattığı sahte bir salgındır" iddiası üzerine konuyla ilgili inceleme başlatılmasına karar verdi.
 
Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg, "Domuz gribi, ilaç firmalarının başlattığı sahte bir salgındır. Bu olay yüzyılın en büyük tıp skandallarından biridir" dedi. İngiliz Daily Mail'e açıklama yapan Wodarg, grip ilaçlarının ve aşılarının üreticilerini Dünya Sağlık Örgütü'nün salgın ilanı yapma kararını etkilemekle suçladı. Wodarg'a göre Dünya Sağlık Örgütü'nün salgın ilanıyla ilaç firmaları 'devasa kazançlar' elde etti. Buna göre, Domuz gribi salgını 'sahte bir salgındı' ve dünya genelinde milyarlarca dolar kazanmak amacıyla ilaç şirketleri tarafından ortaya atıldı.

Wodarg şöyle konuştu: "Domuz gribi, ilaç firmalarının başlattığı sahte bir salgındır. Yüzyılın en büyük tıp skandallarından biridir. İlaç firmaları, domuz gribine karşı geliştirdikleri patentli ilaçlarını satmak için, bilim insanlarını ve halk sağlığından sorumlu resmi kurumlara telkinlerde bulunarak, dünya çapında hükümetlerin alarm durumuna geçmesini sağladılar." Aşıları üreten şirketleri Dünya Sağlık Örgütü'nün domuz gribini bir salgın olarak tanımlama kararını etkilediğini savunan Wodarg, "Tüm bu korku tohumları, 5 yıl önce kuş gribi salgınında atıldı. Kuş gribinin insana geçecek şekilde mutasyona uğraması riski pompalamasıyla panik atmosferi nedeniyle hükümetler milyonlarca dolarlık aşı kontratları imzaladı. İlaç şirketleri hiç finansal risk almadan milyonlarca dolarlık gelir elde etti."

Dr. Wodarg'ın ilaç firmalarının rolüyle ilgili bir soruşturma başlatılmasını öngören yasa tasarısı da Konsey'den geçti. Gelecek ay bu konuda Avrupa Konseyi acil olarak toplanacak.

Wodarg, geçen hafta aralarında AK Parti İstanbul Milletvekili Lokman Ayva ile Karabük Milletvekili Mustafa Ünal'ın da yer aldığı 14 Avrupa milletvekiliyle birlikte Avrupa Konseyi'ne "domuz gribi sahte bir salgın mıydı, araştırılsın" başlıklı bir araştırma önergesi vermişti. Geçen ay Uluslararası Şeffaflık Örgütü Yönetim Kurulu Üyesi Anke Martiny kuşkularını dile getirmişti.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=939149&title=domuz-gribini-ilac-firmalari-uydurdu
Yasal haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz için önemli gördüğünüz konularda mutlaka profesyonel destek almanız, bu anlamda bir avukatla anlaşmanız kesinlikle tavsiye edilir.