Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

22 Kasım 2024, 00:31:03

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,886
  • Toplam Konu: 4,420
  • Online today: 30
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 31
Total: 31

Borçlardan önce muvazalı satışlar

Başlatan Nilüfer Yılmaz, 20 Ocak 2011, 17:35:07

« önceki - sonraki »

Nilüfer Yılmaz

Kolay Gelsin
Çek alacaklısı olduğumuz bir şahıs var
çekin vadesi 29.06.2010 tarihli çek yazdırıldı ve haciz işlemi yapıldı
şimdiye kadar şahsın üstüne herhangi bir g.menkul yok biliyorduk fakat aslında birçok g.menkulu varmış bu gayrimenkulleri eşine veya kızına vs. satmış
fakat işin karışık yönü
borç vadesinden önce ve vadesinden 1-2 ay sonra eşi ve kızının üstüne satış yapmış oldukları daireleri akraba olmayan fakat tanıdıkları eş ve dostlarına satmışlar (yani satılmış gibi evrakta satış anlaşmalı satış) yani sonuçta şuan aslında şahsa ait g.menkuller önce eşine ve kızına onlardanda arkadaşlarına satışı yapılmış
zannedersem g.menkuller eşinden ve kızından tanıdıklarına satış yapmasının sebebi tasarruf iptal davası açamamızı önlemek için miş
şimdi biz bu durumda tasarruf iptal davası açamazmıyız

VERİLER

çekin yazılma tarihi 29.06.2010
1.DAİRE
Borçlunun g.menkulu eşine satış tarihi 20.10.09
20.10.09 tarihinde eşine satılan g.menkul 03.03.2010 tarihinde yakın bir arkadaşına satılmış (sonuçta şuan g.menkul yabancı birinin üzerine)

2.DAİRE
Borçlun g.menkulu kızına satış tarihi 13.02.09
13.02.09 tarihinde kızına satılan g.menkul 12.08.09 tarihinde yakın bir arkadaşına satılmış (sonuçta şuan g.menkul yabancı birinin üzerine)

-satışlar normal fiyatların neredeyse 1/4 oranında yani çok düşük
-en son satış yapılan tanıdıklarının arkadaşlıklarını ispat edemeyiz (zor)

Sonuçta tasarruf iptal davası açabilirmiyiz ve açabilirsek kazanabilirmiyiz
butür mahkeme kararı varmıdır
Saygılarımı sunarım Teşekkürler

Avukat

Merhabalar. Öncelikle konuyla ilgili İcra ve İflas Kanunu'ndaki hükümlere bir göz atalım:

    İPTAL DAVASI VE DAVACILAR:
   
     Madde 277 - (Değişik madde: 03/07/1940 - 3890/1 md.)
   
    İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler:
   
    1 - Elinde muvakkat (geçici) yahut kati (kesin) aciz vesikası bulunan her alacaklı,
   
    2 - İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri.

    İVAZSIZ TASARRUFLARIN BUTLANI:
   
     Madde 278 - (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/114 md.)
   
    Mütat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır.
   
    Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.
   
    Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir.
   
    1. (Değişik bent: 09/11/1988 - 3494/53 md.) Karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,
   
    2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,

   
    3. Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri.

    ACİZDEN DOLAYI BUTLAN:
   
     Madde 279 - Aşağıdaki tasarruflar borcunu ödemiyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebiyle hacizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılmışsa yine batıldır:
   
    1 - Borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler;
   
    2 - Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler;
   
    3 - Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler.
   
    4. (Ek bent: 09/11/1988 - 3494/54 md.) Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler.
   
    Bu tasarruflardan istifade eden kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat eylerse iptal davası dinlenmez.

    ZARAR VERME KASTINDAN DOLAYI İPTAL:
   
     Madde 280 - (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/115 md.)
   
    (Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./66. md.) Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.
   
    (Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.)
   
    (Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/55 md.) Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279 uncu maddenin son fıkrasına göre isbat edebilir.
   
    Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir.

    İPTAL DAVALARINDA YARGILAMA USULÜ:
   
     Madde 281 - (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/116 md.)
   
    Mahkeme, iptal davalarını basit yargılama usulü ile görüp hükme bağlar ve bu davalara mütaallik ihtilafları hal ve şartları gözönünde tutarak serbestçe takdir ve halleder.
   
    Hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunur. Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemez.
   
    Davalılardan herhangi biri davacının alacağını ödediği takdirde, dava reddolunur. Bu halde hakim, duruma göre herbirini masrafla ilzam veya bu masrafı aralarında takdir ettiği surette taksim eder.
       
    İPTAL DAVASINDA DAVALI:
   
     Madde 282 - (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/117 md.)
   
    İcra ve iflas Kanununun 11 inci babındaki iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez.
         
    İADENİN ŞÜMULÜ:
   
     Madde 283 - (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/118 md.)
   
    Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebilir.
   
    İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taallük ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (Davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkum edilir.
   
    İptal davası üzerine üçüncü şahıs da, mamelekinde hasıl olacak eksikliğin borçludan tahsilini aynı davada istiyebilir. Bu talep, iptal davasının tefrik edilerek daha önce hükme bağlanmasına mani değildir.
   
    İptal davasını kaybeden üçüncü şahıs, karşılık olarak şeyi veya bedelini borçludan veya iflas masasından geri istiyebilir.
   
    Batıl bir tasarruf neticesinde kendisine ödenilen şeyi geri veren alacaklı eski haklarını muhafaza eder.
   
    Kendisine bağış yapılan iyi niyetli ise yalnız dava zamanında elinde bulunan miktarı geri vermeye mecburdur.

    HAK DÜŞÜRÜCÜ MÜDDET:
   
     Madde 284 - (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/119 md.)
   
    İptal davası hakkı, batıl tasarrufun vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmekle düşer.



Yukarıda aynen aktardığım kanun maddeleri çerçevesinde konuyu değerlendirirsek, bahsettiğiniz durumda taşınmazlar gerçek değerlerinin çok altında satıldığından ve ayrıca ilk satışlar borçlunun eşine ve kızına yapıldığından, burada İcra ve İflas Kanunu'nun 278. maddesine istinaden tasarrufun iptali davasının açılabilmesi mümkündür. Şayet bu özelliklerden biri bulunmamış olsaydı, o zaman İcra ve İflas Kanunu'nun 280. maddesine istinaden dava açılması gündeme gelecekti; ancak bu durumda da devirler çekin keşide ve ibraz tarihlerinden önce yapıldığından, elinizdeki çekin ileri tarihli olarak düzenlendiğini, aslında bu çekin taşınmazların devredildikleri tarihten önce ileri tarihli olarak keşide edildiğini iddia ve ispatlamanız gerekecekti.

Alıntı Yapaçabilirsek kazanabilirmiyiz

Açıklamanızda geçen hususları ispatlamanız halinde, davanız mahkemece kabul edilecektir.

Aşağıda konuyla ilgili iki emsal Yargıtay kararı bulunmaktadır. Kolay gelsin...


Önemli not: Çok kısıtlı ve yanıltıcı olabilecek açıklamalara istinaden yapılan yukarıdaki değerlendirmeler, bu bölümde yer alan konu/soru hakkında kişileri en temel düzeyde bilgilendirme amacına matuftur. Bu tür konular her yönden ayrıntılı bir inceleme/araştırma yapılmasını gerektirir ve bu da ancak profesyonel yardım ile mümkün olabilir. Bu sebeple haklarınızı en üst seviyede koruyup kullanabilmeniz ve herhangi bir hak kaybına maruz kalmamanız için bir avukatla anlaşmanızı ve avukatınızın yönlendirmeleri istikametinde hareket etmenizi tavsiye ediyorum.



T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
E:2007/4042
K:2008/445
T:31.01.2008

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda;   kararda  yazılı  nedenlerden  dolayı davanın  kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde  davalı Aysel K. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili davalı Z. aleyhine icra takibi yapıldığını, borcu karşılayacak mal bulunamadığını bu nedenle borçlunun kendisine ait taşınmazlarını boşanma davası sırasında eşine manevi tazminat olarak vermesine üzerine yapılan tasarrufların iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı  Aysel vekili, davacının elinde aciz belgesi olmadan dava açtığını, dava şartının eksik olduğunu, borçlu ile müvekkilinin boşanmasının anlaşmazlığa dayalı olduğunu, taşınmazların da tazminat olarak verildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalı usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve cevap vermemiştir.
Mahkemece, borçlu ile diğer davalının davacı bankanın hesap kesiminden sonra anlaşmalı olarak iki gün içerisinde boşandıkları, aralarındaki protokol gereği taşınmazların davalı Aysel adına tescil edildiği ancak bu devirlerin danışıklı yapıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı Aysel vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya  içeriğine,  kararın  dayandığı  delillerle  yasaya uygun  gerektirici  nedenlere,   delillerin  takdirinde  bir isabetsizlik  bulunmamasına,  takip sonucu davalı borçlunun borcu karşılayacak miktarda malının bulunmadığının anlaşılmasıyla aciz halinin gerçekleştiğinin kabulünde zorunluluk olmasına, 3.kişi Aysel'in borçlu Z.'in eşi olmasına İİY'nın  278/1 maddesinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayıldığının ve iptale tabi olduğunun öngörülmesine, diğer taraftan Aysel'in borçlu olan Z.'in alacaklılarından mal kaçırmak  ya  da  alacaklılarını  ızrar  kastı  ile  hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de boşanma sırasında  verilen  Manisa  İli  Turgutlu  İlçesi,  Albayrak Mahallesi 209 ada 26 parselde kain taşınmazdaki 2 nolu mesken ile aynı ilçe 2. mıntıka 72 ada 55 parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesinin devrine ilişkin tasarrufların iptali gerekeceğine (İİY.   280/11) ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davalı Aysel  vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 227.38.-YTL kalan onama harcın temyiz eden davalı Aysel  K.'dan alınmasına 31.1.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:2002/15-849
K:2002/861
T:30.10.2002

   Taraflar arasındaki "tasarrufun iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hatay Asliye 3. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 13.4.2001 gün ve 2000/82-2001/209 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 1.10.2001 gün ve 3281-4202 sayılı ilamı ile ( ... Dosyada mevcut bono suretlerinden davacı ile borçlu arasındaki ilişkinin 16.2.1998 tarihinden itibaren düzenlenen bonolarla başladığı ve bu konuda ayrıca icra takibi yapılıp kesinleştiği anlaşılmaktadır. Aynı ilişki içerisinde verilen dava konusu 31.1.2000 tarihli çekin şeklen tasarruf tarihinden sonra imzalandığı görülmekte ise de borç daha evveline ait olduğundan ve olayda borçlu hakkında yapılan haciz nedeniyle tutulan tutanak İİK'nun 105/II. maddesinde belirtilen geçici aciz belgesi niteliğinde olup, borçlu ile tasarrufta bulunan kişiler yakın akraba olmaları nedeniyle borçlunun alacaklıdan mal kaçırma amacını bilebilecek durumda olduklarından mahkemece şartları oluşan davanın kabulüyle tasarrufun iptaline karar verilmesi yerine, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle davacı yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
   Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
   KARAR : Davacı/alacaklı vekili, borçludan iki adet bono ve bir adet çeke dayalı alacaklarının bulunduğunu, ilk olarak diğer iki bononun uzantısı olan 31.2.2000 tarihli çek nedeniyle takip yaptıklarını, 8.2.2000 tarihli haciz tutanağı ile borçlu evinde haczi kabil eşya bulunmadığının belirlendiğini; borçlunun 14.5.1999 tarihli noter senedi ile şirketteki hisselerini diğer davalılara devrettiğini; bu devrin muvazaalı ve mal kaçırma amacına yönelik olduğunu iddia ederek İİK. 278 vd. gereğince bu tasarrufun iptalini istemiştir.
   Davalı/lehine tasarrufta bulunanlar vekili, dava dilekçesinde belirtilen alacağın miktarı kadar icra takibi bulunmadığını, yapılan icra takibinin ise kesinleşmeyip, bu takip nedeniyle alınmış bir aciz belgesinin olmadığını, öncelikle dava koşulu yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, iptali istenen hisse devrinin ivaz karşılığı olup, trampa akdine dayandığını, tarafların ortaklıklarını tasfiye amacıyla yaptıkları anlaşmalara dayanarak karşılıklı olarak hisselerini trampa yoluna gittiklerini, davanın dayanağı çek tarihinin tasarruftan sonra olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
   Davalı/borçlu vekili de aynı hususları tekrarlamış, bunun yanında, müvekkilinin yakın adamı olan davacıya teminat senetleri verdiğini, onun da bunları takibe koyduğunu, davacının elinde 33 milyarlık senet varken 5 milyar için dava açtığını, diğer davalılarla arasında trampa akdi olup, mal kaçırma kastı olmadığını, çek tarihinin tasarruftan sonra olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
   Mahkeme, davacının çeke dayalı alacağının tasarruf tarihinden sonra doğduğu, davacı tarafça alacağın Hatay 1. İcra Müdürlüğü'nün 2000/2314 esas sayılı dosyasında takibe konu borçların devamı niteliğinde olup, tasarruftan önce doğduğu iddiasının ve davalılar arasında muvazaanın varlığının kanıtlanamadığı, davacı tarafın Hatay 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2001/163 esasında açtığı davada; Hatay 1. İcra Müdürlüğü'nün 2000/2314 esas sayılı takip dosyasındaki alacakları yönünden, davalılar arasında M. Gıda Sanayi ve Tic. AŞ'deki hisselerin muvazaalı olarak devri sebebiyle ayrıca tasarrufun iptali davası açıldığı, eldeki davaya konu alacağın 2000/2314 sayılı takip dosyasındaki alacakla bağlantılı ve aynı borç ilişkisinden kaynaklanan alacak olduğunun tespit edilemediği, icra takip dosyalarındaki borçların M. Koll. Şti'ne ve davalı İbrahim'e ilişkin ve ayrı ayrı olduğu göz önüne alınarak dava dosyalarının birleştirilerek yürütülmesi taleplerinin reddedildiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
   Özel dairece, "dosyada mevcut bono suretlerinden davacı ile borçlu arasındaki ilişkinin 16.2.1998 tarihinden itibaren düzenlenen bonolarla başladığı ve bu konuda ayrıca icra takibi yapılıp kesinleştiği anlaşılmaktadır. Aynı ilişki içerisinde verilen dava konusu 31.1.2000 tarihli çekin şeklen tasarruf tarihinden sonra imzalandığı görülmekte ise de borç daha evveline ait olduğundan ve olayda borçlu hakkında yapılan haciz nedeniyle tutulan tutanak İİK'nun 105/II. maddesinde belirtilen geçici aciz belgesi niteliğinde olup, borçlu ile tasarrufta bulunan kişiler yakın akraba olmaları nedeniyle borçlunun alacaklıdan mal kaçırma amacını bilebilecek durumda olduklarından mahkemece şartlan oluşan davanın kabulüyle tasarrufun iptaline karar verilmesi yerine, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle hüküm davacı yararına bozulmuştur. Davalılar borçlu ve lehine tasarrufta bulunanlar vekilleri karar düzeltme talebinde bulunurken kararın onanmasını, bozma gerekçesinin yerinde olmadığını, bozulacaksa bile davacının açtığı iki davanın birleşmesi gerektiğinin bozma sebebi olabileceğini bildirmişler, bu taleplerinin reddi üzerine de önceki kararda direnilmesi isteminde bulunmuşlardır.
   Mahkemece önceki kararda direnilmiş, bu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
   Dava, İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
   Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, bu davalarda amaç, borçlunun haciz veya iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarruflarının geçersiz ya da iyi niyet kuralına aykırılık nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını, dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini temindir. Bunun için yasa koyucu 278. maddede mutlak batıl olan tasarrufları saymış, ancak sayılan bu hallerle yetinmemiş, 280. maddede ödeme gücünü yitiren borçlunun iyi niyetli kimseden ya da basiretli bir tacirden beklenmeyecek tasarruflarla mevcudunu eksiltmesi, üçüncü kişinin de bu durumu bilmesi veya bilmesi gerektiği hallerde de tasarrufun iptali öngörülmüştur.
   Diger taraftan, tasarrufun iptali davalarının ön koşulu, alacaklının borçlu aleyhine yaptığı takibin semeresiz kalması ve bunun kanıtlanmasıdır. Yine bu davaların açıklanan özelliklerinin doğal sonucu olarak iptali istenen tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılması gereği de bir koşul olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğreti ve uygulamada çeke dayalı alacaklarda çekin ileri tarihle düzenlenmesi halinde borcun daha önce doğduğunun alacaklı yanca ispatlanabileceği kabul edilmiştir.
   Açıklanan durum karşısında somut olaya bakıldığında:
   Diğer dava şartlarının varlığı uyuşmazlık konusu değildir.
   Uyuşmazlık, eldeki dava dayanağı çekin ileri vade tarihli olması karşısında borcun tasarruftan önce doğup doğmadığının ispatı noktasındadır.
   Davacının dava dilekçesi ve aşamalardaki dilekçeleri kapsamlarına göre davacının alacağı, borçlu tarafından düzenlenen 16.2.1998 tanzim tarihli, 30.4.1999 vade tarihli bono ile 40.000 DM ve 1.8.1998 tanzim tarihli, 1.2.1999 vade tarihli bono ile 60.000 DM olmak üzere iki adet senet ve A. A. şubesine ait Z-3014495 seri nolu 31.1.2000 keşide tarihli çek ile 5.000.000.000.- TL miktarlı bir adet çekten kaynaklanmaktadır. Bu alacak nedeniyle ortada iki ayrı takip ve birisi eldeki dava olan iki ayrı dava bulunmaktadır. Davacı bu takip ve davalardaki borçların aynı hukuki ilişkiye dayandığını, aynı zamanda doğduğunu iddia etmektedir.
   Davacı taraf önce Hatay 1. İcra Müdürlüğü'nün 2000/1211 esas sayılı dosyasında, A.A. şubesine ait Z-3014495 seri nolu 31.1.2000 keşide tarihli çek ile 5.000.000.000.- TL miktarlı bir adet çekten kaynaklanan alacağının tahsili için borçlu İbrahim aleyhine 10.2.2000 tarihinde takibe girişmiş, bu dosyada borçlunun haczi kabil malının bulunmadığının anlaşılması üzerine eldeki davayı açmıştır. Davacı eldeki davada, 17.2.2000 tarihli dava dilekçesiyle, diğer senetlerle aynı hukuki ilişkiye dayanan 31.1.2000 tarihli çekten kaynaklanan alacağının tahsili için borçlu aleyhine giriştiği takipte, borçlunun evinde haczi kabil eşya bulunmadığının belirlendiğini; bu arada borçlunun 14.5.1999 tarihli noter senedi ile şirketteki hisselerini diğer davalılara devrettiğini; bu devrin muvazaalı ve mal kaçırma amacına yönelik olduğunu; İİK 278 vd. gereğince tasarrufun iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
   Yine bu dava sürerken alacaklı, Hatay 1. İcra Müdürlüğü'nün 2000/2314 sayılı dosyasında 10.3.2000 tarihinde 1.8.1998 tanzim tarihli, 1.2.1999 vade tarihli bono ile 60.000 DM ve 16.2.1998 tanzim tarihli, 30.4.1999 vade tarihli bono ile 40.000 DM olmak üzere 100.000 DM alacağının tahsili için borçlu aleyhine takibe girişmiş, takiben de 26.3.2001 tarihli eldeki dosyayla birleştirme talebini de içeren dava dilekçesi ile aynı tasarrufun iptali istemiyle Hatay Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nin 2001/163 esasında halen derdest olan davayı açarak, her iki dosyanın birleştirilmesini istemiştir.
   Mahkemece, 13.4.2001 tarihli celsede bu dosya incelenerek zapta geçmiş ve verilen ara kararı ile iki dosyanın birleştirilmesi yönundeki davacı talebi reddedilmistir.
   Kısacası, davacının alacağı, iddiasına gore yukarıda açıklanan bonolar ve bunun uzantısı oldugu iddia edilen ceke dayanmaktadır. Bu alacakla ilgili tarafları aynı olan iki takip ve yıne tarafları aynı olan iki dava bulunmakta olup, iptali istenen tasarruf ise davalı borçlu İbrahim tarafından Hatay 2. Noterliği'nin 14.5.1999 tarih ve 09481 yevmiye nolu işlem ile M. Gıda Sanayi Tic. AŞ'deki 99 hissesinin davalılardan Ali'ye 93 hisse, Selman'a 2 hisse, Meliha'ya 2 hisse, Zehra'ya 2 hisse olacak şekilde devredilmesidir. Birleştirilmesi istenen diğer davaya konu bonolarda alacaklı davacı Ali, borçlu İbrahim olup, şirketler adres olarak gösterilmiştir. Yine eldeki davada alacağın dayanağı çekte de lehdar davacı Ali, keşideci aynı borçlu İbrahim'dir. Davaların davacısı ve davalıları aynı olup, aynı alacağa dayalı olduğu iddia edilen bono ve çekler nedeniyle alacaklı olunduğu iddiasıyla yine aynı tasarrufun iptali istenmiştir.
   Hemen belirtilmelidir ki, davacı yanca açılan ve yukarıda ayrıntıları açıklanan her iki davanın tarafları, konusu, sebebi ve maddi vakıaları aynıdır. Davacı yan eldeki davada hem dava dilekçesinde hem de 28.4.2000 tarihli beyan dilekçesinde "çek alacağının bonoların uzantısı olduğunu" ifade etmiş, aşamalarda bu beyan ve iddiasını sürdürmüştür. Buna göre açılan davada uyuşmazlığın özünü bonolar ve bunun uzantısı olarak düzenlenen çeke dayalı alacak ve bu alacak nedeniyle borçlunun tasarrufunun iptali oluşturmaktadır. İki ayrı tasarrufun iptali davasına konu olan bonolar ve çeke dayalı alacağın birbirinin uzantısı olup olmadığının tespit ve değerlendirilmesi, ancak aynı tasarrufun iptalini konu alan bu iki davanın birleştirilerek görülmesi ile mümkündür. Zira bu davalardan birisi hakkında verilen karar diğerini etkileyecektir. Ayrıca açıklanan bu özellikleri yanında her iki davanın birleştirilmesini zorunlu kılan diğer bir neden de usul ekonomisi ve kararlar arasındaki birlik ve istikrarın sağlanmasıdır. Aynı temel ilişkiden kaynaklanan borca yönelik olarak düzenlendiği iddia olunan iki adet senet ve bunların uzantısı olduğu iddia olunan çeke dayalı tasarrufun iptali davalarının birbirinden ayrı sonuçlandırılması, açıklanan iddianın yeterince değerlendirilmemesi ve davaların temelinde çözüm güçlüğüne itilmesi, çelişik kararların ortaya çıkması sonucunu doğurur.
   Açıklanan nedenlerle, mahkemenin bonoların borçlusunun davalı borçlu olmadığı yönündeki hatalı tespit ve yasal olmayan gerekçelerle birleştirme talebini reddederek davayı sonuçlandırması usul ve yasaya uygun bulunmamış, kararın diğer yönler incelenmeksizin öncelikle bu noktadan bozulması gerekmiştir.
   Her ne kadar özel daire kararında bu yön değerlendirilmeden işin esasına girilmişse de, Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan müzakerelerde daire kararının maddi hataya dayandığı kabul edilerek, davalar birleştirilmeden bir sonuca varılması olanaklı görülmeyerek mahkemenin davaların birleştirilmesine gerek olmadığı yönündeki kararının bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
   SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30.10.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.