Son yazılar

Welcome to Hukuk Forum Sitesi - Hukuk ve hayata dair her şey!. Please login or sign up.

21 Kasım 2024, 20:36:55

Login with username, password and session length
Üyeler
Stats
  • Toplam İleti: 8,886
  • Toplam Konu: 4,420
  • Online today: 342
  • Online ever: 648
  • (29 Eylül 2024, 09:37:03)
Çevrimiçi Kullanıcılar
Users: 0
Guests: 21
Total: 21

Milletvekillerinin Oy, Söz veya Davranışlarından Dolayı Tazminat

Başlatan OzZzii, 22 Kasım 2010, 22:50:09

« önceki - sonraki »

OzZzii

Milletvekili Sorumsuzluğunda, Bir Milletvekili'nin Kullandığı Oy, Söylediği Söz veya Davranışlarından Dolayı Tazminat Alınabilir mi?


Teşekkürler şimdiden..

Avukat

Merhabalar. Anayasanın 83. maddesi yasama dokunulmazlığı ve yasama sorumsuzluğu kavramlarını düzenlemiştir. 83. Madde aynen şu şekildedir:

YASAMA DOKUNULMAZLIĞI

MADDE 83 - Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.

Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez.

Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasi parti gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.


Bu hükme göre yasama sorumsuzluğu milletvekillerini cezai kovuşturmalara karşı mutlak manada korumaktadır. Ancak yasama sorumsuzluğunun hukuki yönden mutlak koruyuculuğu bulunmamaktadır. Kullanılan oylar müstesna olmak üzere, hukukumuzda başkalarının kişilik haklarına çok açık bir saldırı niteliğindeki söz ve düşüncelerden mağdur olanların milletvekillerine karşı dava açabilecekleri kabul edilmektedir. Ancak yasama sorumsuzluğu, milletvekillerine hür iradeleriyle ve hiçbir kısıtlama olmaksızın meclis faaliyetlerine katılmalarını temin maksadıyla kamu yararı gözetilerek bahşedildiğinden, milletvekillerinin tazminata mahkum edilebilmesi için tazminat talebine konu söz ve davranışların kişilik haklarını katlanılamaz ölçüde ihlal etmesi gibi özel bir ağırlık şartı aranmalı ve hususiyetle doğrudan yasama faaliyetiyle ilgili konularda milletvekilleri aleyhine açılan tazminat davalarında yasama faaliyetlerine engel olunmaması açısından oldukça hassas davranılmalıdır kanaatimce. Bu gerekçelerle aşağıdaki Yargıtay Kararına konu hadisede yerel mahkeme kararına ve hukuk dairesi çoğunluk görüşüne iştirak ediyorum. Konu özetle bu şekildedir. Konu hakkında bir fikir vermesi açısından aşağıdaki Yargıtay Kararını da okumanızı tavsiye ediyorum. İyi günler dilerim...


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E:1997/7019
K:1997/11546
T:04.12.1997

Davacı vekili, milletvekili olan müvekkilinin, 1997 mali yılı bütçe görüşmeleri sırasında ve Anayasa Mahkemesi bütçesi görüşülürken davalının tutum ve davranışları ile ilgili soru önergesi verdiğini, bunu basın mensuplarından öğrenen davalının (Basın mensuplarına yaptığı açıklama sırasında sarfettiği sözlerle) müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu ileri sürerek "4 milyar lira manevi tazminatın olay tarihi 10.12.1996'dan itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve hüküm özetinin dilekçesinde belirttiği iki gazetede yayımlanmasına karar verilmesini" talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili müvekkilinin davacıya yönelik bir açıklamasının olmadığını ileri sürerek davacının davasının reddine karar verilmesini savunmuş ve ayrıca karşı davalarında; davalı milletvekilinin soru önergesi ile müvekkilini hedef alıp onun kişilik haklarına saldırdığından bahisle "250 milyon lira manevi tazminatın faiziyle birlikte karşı davalıdan alınmasına" karar verilmesini dava etmiştir. Mahkemece, davalının basın açıklamasının genel nitelikte olup davacıyı amaçlar nitelikte bulunmadığı, karşı davalı milletvekilinin karşı davacı ile ilgili soru önergesinin de meclis çalışmasına dayandığı gerekçesiyle tarafların davaları reddedilmiştir.
Karar, taraflarca temyiz edilmiştir. Tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi ve gereği görüşüldü.
Anayasanın 83. maddesi uyarınca "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerinden... sorumlu tutulamazlar." Karşı davalının karşı davacı ile ilgili soru önergesindeki düşünce açıklamalarının Meclis çalışmalarına dayanmasına, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA.
(04.12.1997)

KARŞI OY AÇIKLAMASI
Davacı ibrahim Çelik'in açtığı davaya karşı, davalı Yekta Güngör Özden de karşı dava ile manevi tazminat işleminde bulunmuştur. Mahkemece, her iki yanın istemi reddedilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Dairece yerel mahkeme kararındaki gerekçelerle hüküm onanmıştır.
Davalı Yekta Güngör Özden tarafından yapılan açıklamadaki sözlerin davalıya yönelik olduğu kanıtlanmadığından, İbrahim Çelik tarafından açılan davanın reddedilmesine ben de katılıyorum.
Davacı Yekta Güngör Özden'in açtığı davada, davalı İbrahim Çelik'in kullandığı sözlerin yasama görevi içinde bulunduğu, bu nedenle saldırı oluşturmadığı düşüncesine katılamamaktayım. Şöyle ki, Anayasa Mahkemesine ait bütçenin görüşülmesi sırasında milletvekili olan İbrahim Çelik tarafından Meclis Başkanlığına verilen bir önergede aynen "...aşağıdaki soruların, delaletinizle Anayasa Mahkemesi Başkanı tarafından cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.
Soru 1: Mahkeme Başkanı, hakim bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkelerini hiçe sayarak, önüne geldiği yerde, uluorta konuşmak suretiyle, Mahkemenin tarafsızlığını tartışılır hale getirmiyor mu?
Soru 2: Başkanın, üniversitelerde, hemen her hafta konferanslara katılarak yaptığı konuşmalarda, öğrencileri ve öğretim üyelerini, özellikle başörtülü oğrencilere karşı tahrik etme hakkı var mıdır?
Soru 3: Başkan, YÖK Başkanıyla işbirliği yaparak, bu tür faaliyetlerinden ne zaman vazgeçecektir?
Soru 4; Başkan, Anayasa Mahkemesi kararlarına sahip çıkma görüntüsü altında, inanç gruplarına saldırmaktan vazgeçmeyi düşünüyor mu?
Soru 5: Sayın Başkan, emekli başsavcı Nusret Demiral gibi... milletin kendisini ne kadar sevdiğini, politikaya atılarak test etmeyi düşünüyor mu?
Soru 6: Dünyada, bizim gibi, bir gazetede köşe yazarlığı yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı var mıdır? Varsa, öğrenebilir miyiz?
Soru 7: Halk arasında by-pass olarak bilinen 2802 sayılı Hakimler Kanununda Değişiklik Yapan Yasanın iptal kararının gerekçesi iki buçuk yıldır tamamlanmamış ve yayımlanamamıştır. Başkan, bunu nasıl izah edecektir?
Soru 8: Başkanın, Başbakanlığa ait, bindiği zırhlı Mercedes kaza yapmış mıdır? Bu kaza nerede yapılmıştır? Bu seyahat niçin yapılmıştır? Araca yapılan masraf ne kadardır? Tamirat parası kimin cebinden çıkmıştır?"
Bu önergede, davacı için, üniversite öğretim üyelerini, başörtülü öğrencilere karşı tahrik ettiği, bu davranışını da YÖK Başkanı ile işbirliği içine girmek suretiyle gerçekleştirdiği iddiasında bulunarak, yüksek bir mahkemenin başkanı ve yargı statüsünde bulunan davacı için, tahrikçi, işbirlikçi, inanç gruplarına saldıran birisi olarak sıfatlandırmıştır. Ayrıca, makam aracının geçirdiği kazanın, karanlık olduğu görünümünü yaratacak ve kafalarda değişik düşünmeye neden olacak biçimde sözcükler ve açıklamalar yapılmıştır.
Kullanılan bu sözlerin ve yapılan açıklamaların Anayasanın 83. maddesi kapsamında olduğunun kabulü doğru değildir. Anayasanın 83. maddesi, milletvekilinin Meclisteki yasama görevi içinde kalan oy ve sözleri ile çerçevelenmistir. Oy'un ne olduğu bilindiginden bu konuda acıklama yapmaya gerek yoktur. Kullanılan sözlere gelince: bunların sadece Meclisteki yasama görevi içinde ve onunla ilgili olacak biçimde bulunmaları gerekir.
Özellikle bu sözler, daha çok siyasi anlam taşıyan sözler ve açıklamalardır. Bu sözlerle, hiç bir zaman başka bir kimsenin kişilik haklarına saldırıda bulunulamaz.
Anayasanın 83, maddesindeki dokunulmazlığı, daha çok cezai dokunulmazlık olarak anlamak gerekir. Anılan madde ile gerek yokken ve yasama görevi ile bağdaşmayacak biçimde başkalarının kişilik haklarına saldırı teşkil eden sözlerin kullanılması durumunda hukuki sorumluluğun bulunduğu kabul edilmelidir. Aksi halde, siyasi içeriği bulunmayan ve doğrudan doğruya başkalarına karşı hukuki sorumluluğu gerektirecek saldırılara olanak tanınmış olacak ki, böyle bir sonuç, parlamentonun düzeyine önemli ölçüde zarar verebilir. Bundan dolayıdır ki, karşı görüşler arası çelişkiler yönünden nedensellik bulunmayan, amacı aşan ve tahkir boyutlarına ulaşan sözler yasalarca korunan kişisel hak ve değerler karşısında hukuken korunamazlar, Bu nedenledir ki, Anayasanın 83. maddesindeki sorumsuzluk, Özel hukuk açısından, diğer bir anlatımla hukuki sorumluluk bakımından mutlak değildir. Yasama sorumsuzluğu kötüye kullanılmışsa, anılan sorumsuzluğun tanıdığı dokunulmazlık bahane edilerek gerçek dışı olgularla kişilik haklarına karşı saldırıda bulunulmuşsa, bunun yasama dokunulmazlığı kapsamında kabulü düşünülemez.
Açıklanan nedenlerle çoğunluğun davalı ve karşı davacı Yekta Güngör Özden tarafından açılan davanın da reddine ilişkin olan onama kararına katılamamaktayım. Saldırının var olduğu düşüncesi ile kararın bozulması gerektiği kanaatindeyim. 4.12.1997
Üye
Bilal KARTAL